CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in önceki gün Meclis’te İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Emin Şen hakkındaki açıklamalarının yankıları sürüyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Emin Şen ve trol şebekesi hakkında açıklamalarda bulunan CHP’li Özgür Özel Medyascope’a yaptığı açıklamalarda da Soylu için çalıştığını iddia ettiği “trol ordusu”nun detaylarını anlatmıştı:
“Bazı bilgilerimiz vardı, bazı belgelere ihtiyacımız vardı. Onlar için en büyük sıkıntı ticari faaliyetlerini ortaya çıkarmamız oldu. Açıkladığım 100’e yakın ihalenin tamamı Soylu’nun görev yaptığı bakanlıklardan elde edilen belgeler.”
Elinde yeni bilgiler olduğunu ve önümüzdeki günlerde bazı belgeleri de paylaşabileceğini açıklayan Özel, Ebabil Harekâtı ile ilgili ise şunları söylemişti:
“Bende yeni paylaşımlar var, belki önümüzdeki günlerde bir başka basın toplantısında veririm. Ebabil hareketinin yöneticileri kendi aralarında bugün olanları tartışıyor, onlar da bende var. Biri, ‘Burayı kapatıp kaçmazsak yarın bir dava açıldığında hepimizi alıp götürürler, az buz suça karışmadık’ diyor. Öbürü de ‘Kapatıp kaçsan ne olacak bu yazışmaları bilen adam kim olduğumuzun kaydını çoktan kaynağından almıştır zaten’ diyor.”
Emin Şen’in başında olduğu trol şebekesi nasıl bir yapılanma?
CHP’li Özgür Özel’in Medyascope’ta açıkladığı bugün “köstebek” denilen kişi neden bilgi sızdırdı?
Bu bilgi sızdırma başka köstebeklerin de olabileceğinin habercisi mi?
Ruşen Çakır, Özel’in açıkladığı trol şebekesinin kamu kaynaklarını nasıl kullandığını ve önümüzdeki günlerde başka köstebeklerin ortaya çıkma ihtimalini değerlendiriyor.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Perşembe günü CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in açıkladığı belgeler, trol şebekesi hakkında verdiği bilgiler çok ilginç. Birçok kişi, “Ya, buna hiç şaşırmadık, zâten biliyorduk” diye çok önemsemedi; ama ben bunu birçok açıdan çok önemsiyorum. Dün Kemal ile yaptığımız “Haftaya Bakış”ta da değindim; Kemal ile de tartıştık, orada da söyledim: Benim burada en çok ilgimi çeken husus; Özgür Özel’in daha sonra bizde, perşembe akşamı “Güne Bakış”ta, yani Ana Haber bültenimizde bunun kaynağı hakkında söyledikleri. İçişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir ismin iktidar değişimi durumunda kendini garantiye almak için birtakım bilgileri sızdırdığını söylüyor. “Köstebek” diye tanımlamış. “Köstebek” lâfı, evet, uyuyor. Türkçe’de daha çok “köstebek” diye kullanılıyor; ama Batı’da bu farklı şekillerde tanımlanıyor ve sonuçta dünyada birçok olayı, özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu hacker’ların mümkün olmasıyla birlikte gördük. Snowden Olayı meselâ başlı başına bir olay. Birilerinin birtakım bilgilere ulaşıp kamu yarârına bunları açık etmesi, ifşâ etmesi. Genellikle bunu yapanlar kimliklerini gizliyorlar. Bunun târihteki, yani yakın târihteki en çarpıcı örneği, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Watergate Skandalı’ydı. Orada Demokrat Parti’ye yönelik olarak yapılan yasadışı bir dinleme faaliyetinin üst düzey bir istihbârat görevlisi tarafından gazetecilere, Washington Post gazetecilerine sızdırılması olayı… Çok önemli ve dönemin Amerikan Başkanı Richard Nixon’ın siyâsî hayâtını sonlandıran bir olay. Onun yıllar sonra kim olduğu ortaya çıktı. Birçok iddia ortaya atıldı kim olabileceği yolunda, sonra ortaya çıktı. Bunun değişik örneklerini görüyoruz. Hâlâ biliyorsunuz, özellikle uluslararası gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri oluyor; çünkü bâzıları böyle yüzlerce binlerce belge –meselâ Panama belgeleri gibi– birçok belgeyi sızdırıyorlar ve bunların üzerinde çalışmak bile başlı başına zaman, enerji ve maddî imkân gerektiriyor. Artık günümüzde bir taraftan her türlü imkânı kullanarak, yasadışı ya da gayrimeşru birtakım hareketler –özellikle güç odakları; devletler, büyük sermaye grupları vs.– tarafından yapıldığı da oluyor; ama bir diğer yandan da birilerinin, kamu yarârı gözeterek, kimi zaman da kendilerini ayrı tutmak için yaptıkları oluyor — ilk başta hangi motivasyonla yaptıklarının çok fazla bir önemi olmayabilir. Meselâ biri, işyerinde, çalıştığı yerde kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor ve öfkeyle birtakım bilgileri sızdırıyor. Kimi gerçekten bu yapılanların yanlış olduğunu görüp, bu suça ortak olmak istemediği için sızdırıyor vs.. Önemli olan onların sızdırması değil tek başına; o bilgilerin daha sonra birileri tarafından değerlendirilebilmesi olayı.
Şimdi Özgür Özel olayına gelelim: Ne diyor Özgür Özel? “Biz birtakım bilgilere sâhiptik, ama belgeler yoktu. Fakat birisi bize ulaştı.” Kılıçdaroğlu’nun daha önce trollere yönelik yaptığı çağrısından hareketle oluyor bu; çünkü Kılıçdaroğlu değişik kesimlere, bürokratlara vs. çağrı yaptı biliyorsunuz. Dedi ki: “Ya şimdiden pozisyon alın ya da yarın öbür gün bunun bedelini ödemek zorunda kalırsınız.” Havuç ve sopa. Yani: “Eğer şimdiden bir hamle yaparsanız ödül alırsınız; ama yapmazsanız o zaman sopa, yani cezâyla karşılaşırsınız” uyarısı üzerine, bu kişinin kendilerine ulaştığını söylüyor. Üst düzey birisi olduğunu söylüyor. Belli ki kim olduğunu da biliyor; ama ismini tabiî ki açıklamıyor ve ondan gelen bilgilerle ve belgelerle bir trol ordusunu ya da şebekesini ifşâ etti: Ebâbîl Harekâtı.
Ebâbîl Harekâtı benim için çok yabancı bir şey değil. Çünkü bağımsız, özgür gazetecilik yapmak istediğimiz için biz de o harekâttan nasîbini almış bir kurumuz ve ben de gazeteciyim. Özellikle zamânında bize yönelik, yurtdışından şeffaf bir şekilde aldığımız fonlarla ilgili yürütülen linç kampanyalarında onlar da tabiî ki yerlerini almışlardı. Sonuçta orada ne görüyoruz? Şu anda açıklanan belgelerden, bilgilerden; bu kişilerin devlet imkânlarıyla nasıl doyurulduklarını görüyoruz. Kendilerine ihâleler peşkeş çekilmiş. Çok büyük rakamlar söz konusu. Yani ucuz trollük yaparak devletin fonlarını kendilerine alan ve bunları tamâmen kapalı bir şekilde yapan kişiler, tamâmen devletin bilgisi dâhilinde, her türlü denetimi dâhilinde yapılan faaliyetleri bir tür suç olarak göstermeye çalıştılar. Bu aslında “Yavuz hırsız ev sâhibini bastırır” olayının bir başka versiyonuydu. Ama içeriden birileri kalkıp olayın içyüzünü gösterince: Yani siz şimdi hem İçişleri Bakanlığı’nda müşâvir kadrosunda bulunacaksınız, hem şirketiniz olacak, o şirketlere fonlar akacak, ondan sonra da siz bunun karşılığında İçişleri Bakanlığı için, bakan için ya da onun birtakım kurumları için birtakım trol faaliyetler yapacaksınız. Nasıl olacak bu trol faaliyetleri? Meselâ Ekrem İmamoğlu’na saldıracaksınız, CHP’ye saldıracaksınız, tabiî ki HDP’ye saldırıcaksınız, bizim gibi bağımsız gazetecilere saldıracaksınız ve orada bir çarkı döndürüyorsunuz. Açıkçası yapılanlara edilenlere baktığımda, o verilen paralarla üretilen işlere baktığımda çok büyük bir dengesizlik görüyorum. Gerçekten vergilerimiz, bizim vergilerimizle oluşan fonların ne kadar baştan savma işlere sermâye olarak aktarıldığını görüyorum. Yani o kadar parayla, o kadar imkânla, o kadar serbest bırakılarak, başlarına hiçbir şey gelmemesi garantisi ile, yapa yapa yaptıkları bu. Yani çok da fazla gündem belirleme, insanları rahatsız etme, “Lânet olsun ben bu işi bırakıyorum” dedirtme noktasına gelebilmiş bir hareket değil. Yani bizim trollerimiz de Allah için –yani dünyada çok örnekler var, başarılı örnekler var–, bizim trollerimiz de ne kadar iyi beslenirlerse beslensinler, üretebildikleri bir vasatı bile yakalayamayan, vasatı aşmak ne kelime onu bile yakalayamayanlar. Umarım bu yayını seyrediyordur içlerinden birisi, birileri ve yeni vasat ve vasat altı faaliyetleriyle yeni îtibar suikastlarına vs. girişirler. O onların bileceği iş.
Şimdi, bir yandan gördük ki paralar akıtılıyor, fonlar akıtılıyor ve ortaya çıka çıka çıkan işler bunlar. Ama birileri, esas işleri kamu görevi olan kişiler böyle kişileri besleyerek siyâset yapmaya çalışıyorlar, siyâseti bunun üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Tek başına buradan yapmıyorlar tabiî; ama bunun üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Trollerin siyâsette kullanılması sadece iktidârlara has bir husus değil. Muhâlefette olanların da trolleri var, şirketlerin de trolleri var vs.. Bunların kimisi gerçek şahıslar oluyor, kimisi bilgisayardan robot olarak oluyor, ama sonuçta perspektif aynı. Bir şekilde kalabalık görünerek, güçlü görünerek birtakım fikirleri kabul ettirmek ya da daha ileri gidersek birilerini yıldırmak, bıktırmak, gözlerini korkutmak vs.. Bu, işin trollük bölümü. İşin köstebek bölümü, başta da söyledim, beni çok daha fazla cezbediyor. Gerçekten Özgür Özel’in bu söylediklerini doğru alarak konuşuyorum. İçeriden birileri bu olayın bu şekilde açık ve net belgeleriyle yayınlanmasına, ana muhâlefet partisi tarafınan yayınlanmasına çalıştıysa, hizmet ettiyse, bu gerçekten ilginç şeylerin habercisi olabilir. Bu bir çığır açar mı? Çığırı nasıl açar? Şöyle söyleyelim: Bu tür yapıların içerisinde yer alan insanlar siyâsetin gidişâtını dışarıda olan bizim gibi insanlara göre daha iyi görebilirler. Çünkü yaptıkları faaliyet, burada kendilerinden istenen şeyler, yaptıkları işlere gelen cevaplar, kendilerine ayrılan kaynaklar, bu kaynakların ne kadar hızlı aktarıldığı vs. bütün bunların hepsinden bu kişiler pekâlâ işin gidişatını görebilirler. Eğer işlerin kötüye gittiğini görüyorlarsa, çözülmeler çok daha fazla olacaktır. İşler kötüye gittiği andan îtibâren birtakım güç odaklarının… Fethullahçılar’da da öyle oldu biliyorsunuz; o darbe girişiminin ardından, bu hareketin tasfiyesiyle birlikte çok sayıda kişi birdenbire îtirafçı oldu. Ellerinden gelen her şeyi yaptılar tutunabilmek için. Çok alt düzeyde de oldu çok üst düzeyde de oldu. Bir hareketin, bir gücün dağılmasıyla ilgili bir şey bu: Îtirafçılar ya da köstebekler. Buradaki olay tam îtirafçılık değil; çünkü kişiler kendilerini henüz göstermiyorlar. Köstebekler böyle dönemlerde ortaya çıkar. Daha cesur bir iştir. Kendi kimliklerini gizleyerek kendilerini garanti altına almak istiyorlar; ancak işler hiç de öyle kolay değil. Çünkü içeriden bir bilgi sızdığı düşünülürse, bunu sızdıranı saptama imkânları olabilir. Ama daha sonra olay hakîkaten biterse, yani ellerindeki güç giderse, bunların büyük kısmının daha sonra îtirafçı olacağını ve işbirliği yapacaklarını pekâlâ tahmin edebiliriz. Ama ben öteden beri kimden olursa olsun îtirafçılara îtibar eden birisi değilim. Çünkü îtirafçılık bambaşka bir şey, kolay bir şey; ama zor olan köstebeklik. Köstebeklikte bir risk alıyorsunuz, bir şeyi riske ederek bir şeyler yapıyorsunuz. Kolay bir şey değil, teşvik edilen bir şey değil. Tam tersine yakalanırsanız çok ağır bedeli olabilecek bir şey. O anlamıyla eğer burada bir köstebek söz konusuysa Özgür Özel’in dediği gibi, gerçekten ona helâl olsun. Değişik yerlerden yeni köstebekler çıkarsa da, o zaman anlayacağız ki bu iş gerçekten ciddî. Birileri gemiyi terk etmek konusunda erken davranmak ve şimdiden kendilerine yeni gemide yer kapmak istiyorlar.
Bâzı kişiler daha ifşâda bulunmasalar bile siyâseten kopabilir. Yani der ki: “Ben artık ideallerimden sapıldığını düşünüyorum” vs. deyip iktidar partilerinden uzaklaşabilirler, bu bambaşka bir şey. Ama bu tür olaylarda, gayrimeşru ya da yasadışı olabilecek işler içerisinde yer almış, bunun bir şekilde parçası olmuş, bunun nîmetlerinden yararlanmış birilerinin kalkıp bir şekilde yaptıklarından şu ya da bu nedenle pişman olup bunların aleyhine olabilecek birtakım bilgileri, belgeleri dışarıya sızdırmaları apayrı bir işâret ve bu anlamıyla tekrar şu olayın çok mânîdar, anlamlı olduğu kanısındayım. Bakalım devâmı gelecek mi? Özellikle bu trol kesiminden –ki sadece bir siyâsetçinin değil birçok siyâsetçinin trolleri olduğunu, kurumların trolleri olduğunu biliyoruz, bunların içerisinde yer alan çok sayıda kişi olduğunu biliyoruz– bunların bir kısmının yarın için, yani seçim sonrası Türkiye için şimdiden korkmaya başladıklarını da pekâlâ tahayyül edebiliriz. Dolayısıyla ilginç bir filmin başını izliyor olabiliriz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.