İzleyicilerle ortak yayın | Kılıçdaroğlu ortak adaylık yarışında yalnız mı kaldı?

“İYİ Parti, geçtiğimiz hafta sonu Diyabakır ve Şanlıurfa’da 2. olağan il kongrelerini gerçekleştirdi. İYİ Parti’nin değişik kademelerinden ve diğer partilerden çok sayıda siyasi ismin katıldığı kongrelerde Meral Akşener, adaylık konusuna pek fazla girmese de 26 Ocak’ta İYİ Parti’nin ev sahipliğinde yapılacak 11. Altılı Masa toplantısının gündemine ortak aday konusunun gireceğini söyledi.”

“İYİ Parti’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmaması, CHP lideri aday olduğu takdirde destek vermeyecekleri anlamına gelmiyor”

“İYİ Parti ise ilk başlarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adını zikretse de siyasi yasak kararı çıktıktan sonra İBB Başkanı İmamoğlu’na verdiği destekle CHP’yi rahatsız etmişti.”

“Ankara’da Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetlerini izleyen Kılıçdaroğlu’na yönelik ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Sizi bir dahaki sefere cumhurbaşkanı olarak ağırlamak istiyoruz” sözleriyle destek vermesi, adaylıktan çekildiği yorumlarının yapılmasına neden oldu.”

İmamoğlu’nun siyasi yasaklı olma ihtimali ve Yavaş’ın açıklamalarından sonra yalnız kalan CHP liderine 11. Altılı Masa toplantısından adaylık teklifi çıkacak mı?

Kılıçdaroğlu, İYİ Parti’ye rağmen aday gösterilecek mi?

Altılı Masa’nın Kılıçdaroğlu’ndan başka bir alternatif var mı?

Erdoğan, neden İmamoğlu’nun aday olmasını istemiyor? Peki Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını neden istiyor?

HDP, seçim sürecinde nasıl bir rol oynayabilir?

Ruşen Çakır, canlı yayında Medyascope izleyicileri ile tartışıyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Sizlerin de katılacağı bir yayın yapalım; “Kılıçdaroğlu ortak adaylıkta tek mi kaldı?” diye — öyle gözüküyor çünkü. Hafta sonu İYİ Parti’nin kongrelerini izlemek için Diyarbakır ve Şanlıurfa’daydım. Orada Meral Akşener başta olmak üzere İYİ Parti’nin değişik kademelerinden ve bölgedeki partililerden çok sayıda kişiyle konuşma imkânım oldu. Meral Akşener bu konuya girmiyor, girmek istemiyor; ama şunu söyledi: Bu perşembe İYİ Parti’nin ev sâhipliğinde yapılacak olan Altılı Masa toplantısının gündemine ortak başkan adayı konusunun gireceğini söyledi, özellikle onu vurguladı. Ama kendisi, kim aday olsun/olmasın konusunda çok fazla bir şey söylememeyi tercih ediyor. Fakat şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki İYİ Parti’den kimse Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına sıcak bakmıyor. Sıcak bakmıyor olmaları, onun aday olması durumunda destek vermeyecekleri anlamına gelmiyor; ama en son seçenek olarak düşünüyolar, hattâ hiçbir şekilde böyle bir seçeneğin olmasını isteyen bir İYİ Partili’ye rastlamadım. Bu şaşırtıcı bir şey değil. Daha önce de değişik vesîlelerle bunu görmüştük.

Kimi istiyorlar? Bir ara Mansur Yavaş’ın adı çok fazla öne çıkıyordu. Daha sonra, özellikle aldığı cezâyla birlikte Ekrem İmamoğlu ve ona ilk andan îtibâren Meral Akşener’in sâhip çıkması ve yaşananlar, hattâ CHP’yi rahatsız edecek şekilde sâhip çıkması olayı oldu. Şu hâliyle bakıldığı zaman İYİ Parti’nin İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı, hattâ İmamoğlu’nu daha fazla tercih ettiğini düşünebiliriz. Fakat İmamoğlu’nda bir de tabiî ki işin hukukî boyutu var. Aldığı cezâ nedeniyle yasaklı olması ihtimâli var. Yüksek Seçim Kurulu’nun yaptığı açıklamada da görüldüğü gibi, eğer cezâ alırsa cumhurbaşkanı seçilemeyeceği söylendi. YSK Başkanı söylemişti, biliyorsunuz. Bu tür bir olay da var. 

Şimdi biz Diyarbakır ve Urfa’dayken, son gün, pazar günü Urfa’dayken Kılıçdaroğlu da Ankara’da Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetlerini izledi. Orada Mansur Yavaş’ın kendisine hitâbı var ve dedi ki: “Sizi bir dahaki sefere cumhurbaşkanı olarak ağırlamak istiyoruz”. Ve bu da Mansur Yavaş’ın desteğini Kılıçdaroğlu’ndan yana verdiğinin göstergesi olarak kabul edildi ve adaylıktan çekildiği olarak yorumlandı. Ama ortada şöyle bir sorun var: Mansur Yavaş zâten hiçbir zaman aday olduğunu da söylememişti. Ama bu derece açık bir şekilde bağlılık göstermesi, Kılıçdaroğlu’nun iyice yalnız kaldığını gösteriyor. Yavaş’ın ve İmamoğlu’nun adlarının artık iyice geri plana kalmasıyla da Kılıçdaroğlu iyice öne çıkıyor. Diyarbakır’da ve Urfa’da berâber izlediğimiz gazeteciler arasında, biz de bunu çok konuştuk, kendi aramızda da tartıştık. Bâzı meslektaşlarım hiç söz konusu olmayan bâzı isimlerin gündeme gelebileceğini söylüyor — ki açıkçası bunu düşünmüyorum ve Meral Akşener’le yaptığımız sohbette de onun böyle bir şeye açık olduğu izlenimi edinmedim. Dolayısıyla isimler belli ve belli olan isimlerden iki tânesi Kılıçdaroğlu lehine geride kalmayı tercih ediyorlar; anlaşıldığı kadarıyla Kılıçdaroğlu tek başına kalıyor. Yani şöyle garip bir durum oldu: Bir yarışa girildi aday adayları arasında, ama bunların içerisinde sâdece Kılıçdaroğlu kendi adaylığını öne sürdü, diğerleri hiçbir şey yapmadılar bile ve sonunda da sessiz bir şekilde geri çekiliyorlar ve Kılıçdaroğlu kalıyor. 

Tabiî böyle bir ortamda Kılıçdaroğlu’nun en son 14 Mayıs’la ilgili söyledikleri dikkat çekti. Bugün bayağı bir gündem oldu farkındaysanız. Saygı Öztürk Sözcü’de yazdı bunu. Ne diyor Kılıçdaroğlu? “14 Mayıs’a îtiraz etsek ne olacak? Sonuçta Erdoğan’ın seçtiği üyelerden oluşan bir YSK var. Sonuçta îtirazın bir anlamı yok” diye bu konuda baştan, Erdoğan’ın adaylığı konusunda havlu atmış görüntüsü de bayağı bir tartışmaya yol açtı. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemeyenler, CHP liderinin bu son sözlerini kendi haklılıklarını kanıtlamak için kullanmaya çalıştılar. 

Geçen hafta yapmıştık bir Kılıçdaroğlu yayını. Bu hafta da yapıyoruz. Belli ki daha önümüzdeki günlerde benzer yayınları çok yapacağız. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığı her geçen gün kesinleşiyor gibi. Hâlâ “gibi” diyoruz, çünkü sonuçta bu karârı kendisi verecek ve kendisi bir şekilde geri çekilir mi? Görüldüğü kadarıyla geri çekilmeyecek. Ama yine de kesinleşmemiş durumda — tıpkı 14 Mayıs târihinin seçimler için kesinleşmemesi gibi, ama büyük ihtimalle o târihte olacağını düşünüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı da kesinleşmiş değil; ama büyük bir ihtimalle onun aday olacağını düşünüyoruz. 

“Kılıçdaroğlu’nun adaylığı en son Mansur Yavaş’ın açıklamasıyla tescillenmiş olmuyor mu? Çünkü İmamoğlu’nun adaylığı riske girince, geriye Mansur Yavaş’ın adaylığı kalmıştı. Böylelikle Kılıçdaroğlu tek aday” demiş Muharrem Bey. Evet, doğru. Zâten bizim de bu yayını bu başlıkla yapmamızın en önemli nedeni bu. Mansur Yavaş’ın da bu kadar açık bir şekilde, net bir şekilde Kılıçdaroğlu’na destek vermesiyle berâber, Kılıçdaroğlu yalnızlaştı. Evet, öyle oldu ve onun için de artık “aday gibi” diyoruz.

Aron demiş ki: “Muhâlif seçmenden önemli oranda tepki gelince siyâsî pazarlıkta da eli zayıflıyordur belki. Dün Mansur Yavaş bile Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayınca belli oranda tepkiler gördü. Seçmenin şakası yok”. Seçmenin şakası olmayabilir; ama siyâsetçinin de şakası yok. Onu öyle görmek lâzım. Seçmenin birtakım tepkileri olabilir. Fakat şöyle bir şeyden hareket ediyorlar bence: “Şu aday olursa oy vermem, bu aday olursa oy vermem” diyen çok kişi var aday belirlenene kadar. Ama deniyor ki: “Ya, böyle diyorlar, ama sonuçta Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa ona vereceklerdir” diyorlar. Böyle bir yaklaşım var. Kılıçdaroğlu’nun da böyle yaklaştığını düşünmek için elimizde çok neden var. Fakat buradaki sorun şu: Olay sâdece oy vermek değil, olay aynı zamanda oylara sâhip de çıkmak ve fedâkârlık yapmak. Bunu yapabilmek için, insanları sandığa götürmek için onları motive etmek zorundasınız. Ondan sonra da sandıkların başında durmak için ayrıca bir motivasyon yaratmanız lâzım. Bunu da büyük ölçüde adayın yaratması gerekiyor, bunu unutmamak lâzım. Nasıl olsa oy verirler diye düşündüğünüz insanların bir kesimi oyunu verip evine gidebilir ve oyunun başında son âna kadar kalmayabilir. Ve burada da siz seçim güvenliği konusunda yeterince hazırlık yapmadıysanız bayağı zor durumda kalırsınız. Dolayısıyla size oy verecek olan seçmeni son âna kadar yanınızda tutmanız gerekiyor. Öyle bir heyecan vermeniz gerekiyor. 

Evet, bir izleyicimiz demiş ki: “Akşener vetosunu kaldırmazsa ne olacak?” İşte en karışık olay burada. Bir veto var; istemiyor, öyle anlaşılıyor. Ama Kılıçdaroğlu’ndan başka aday da kalmadı. Şöyle de diyebiliriz: Her ne kadar Mansur Yavaş Kılıçdaroğlu’na destek verdiyse de, Ekrem İmamoğlu destek verdiyse de, eğer Masa’da, “Kılıçdaroğlu olmasın”, ama diyelim ki “Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu olsun” diye bir karar çıkarsa, bu kişiler, “Ya, ben Kılıçdaroğlu’na destek vermiştim, bu olmaz şimdi” demeyeceklerdir. Hele Kılıçdaroğlu kendilerine söylerse, Ekrem İmamoğlu’na ya da Mansur Yavaş’a “Ben olmayacağım, sen ol’’ dese, o zaman onlar da kabul edeceklerdir. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesinleşti gibi diyoruz; ama kendisinin bir şekilde karar değiştirmesi durumunda iki belediye başkanından birisinin tekrar adaylık şansı ortaya çıkabilir. 

“Kemal Bey’in ismi heyecan vermiyor. Seçimi ve adaylığını bir hikâye üzerinden kuramadı. Üzerine bir de rakiplerini, özellikle İmamoğlu’nu geçebilmek için faul yaptığı hissi oluştu. Adaylığı riskli” denmiş. Evet, buna benzer, onun heyecan vermediğini söyleyenler çok. Yani sayıca destekleyenlerden çok olduklarını sanmıyorum, ama bunu özellikle vurgulayanlar var. Bir de İmamoğlu olayında takındığı tutumu sorgulayanlar var. O olayı çok büyük bir kampanyaya dönüştürmedi; çünkü kampanyaya dönüştürmesi hâlinde genel olarak muhâlefet ve Altılı Masa kazanacaktı, ama özel olarak da Ekrem İmamoğlu kazanacaktı. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun gücünü sınırlı tutmak için o olaydan, o yaşanan mağdûriyetten çok büyük bir kampanya yapmadı. Ben böyle düşünüyorum. Burada bilinçli, irâdî bir tutum var. Kendi adaylığını kesinleştirmek için yaptığı bir şeydi. Bence doğru değildi. Ama eğer o gün baştan îtibâren bu konuda çok güçlü bir şekilde olayı kampanyaya dönüştürseydi, bugün adaylık konusunda bu kadar eli güçlü olmazdı, onu da kabul etmek lâzım. 

Doğan Özkan demiş ki: “Kılıçdaroğlu ortak aday olacak ve kazanacak”. Evet, hem ortak aday olma ihtimâli hem de ortak aday olursa kazanma ihtimâli hayli yüksek. Ama bâzıları diğer adayların kazanma ihtimâlinin daha yüksek olduğunu ve riske girilmemesi gerektiğini söylüyor. 

“Kılıçdaroğlu Masa’da Akşener’in muhâlefetiyle karşılaşırsa, bundan sonraki durum ne olur?” Evet, demin de “Akşener vetosunda ısrar ederse…” denmişti. Şöyle bir şey yaptı: Masa’daki diğer liderleri büyük ölçüde kendi etrâfına topladı, onu görüyoruz. Masa’daki diğer liderler –özellikle Saadet Partisi ve Demokrat Parti başta olmak üzere– Kılıçdaroğlu’nun adaylığına pozitif bakıyorlar, bunu gördük. Gelecek ve DEVA’nın da çok karşı pozisyonlar almadığını gördük. Muhtemelen onlar da destek verebilirler Kılıçdaroğlu’nun adaylığına. Ama bütün hepsi birleşse de İYİ Parti o Masa’nın en kilit partilerinden birisi olduğu için, bir muhâlefette ısrar ederse iş hiç de kolay olmayacak. Şunu düşünenler varsa bence yanılıyorlar: Olay öyle bir hâle gelir ki İYİ Parti Masa’dan kalkar. Böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Ama o mutâbakatı nasıl oluşturacaklar onu da açıkçası bilemiyorum. Bu perşembe günü yapılacak toplantı onun için çok kritik bir toplantı olacak. İYİ Parti’nin ev sâhipliğinde olacak ve Akşener’in söylediği gibi; artık aday konusunun konuşulacağı bir toplantı olacak. 30’unda bir başka toplantıda yol haritası ve hükûmet programı ya da ortak program açıklanacak biliyorsunuz. O program açıklanmasında aday belli olmuş olsaydı tercih edeceklerdi, ama şu aşamada 30’una adayın yetişmesi çok mümkün gözükmüyor. Ama Şubat ayı içerisinde herhalde aday netleşecek. 

Metin Eksen demiş ki: “Kılıçdaroğlu’nun adaylık yarışından çok, seçim kampanyasında yalnız kalması asıl konuşulması gereken mesele bu saatten sonra bence. Şahsen kampanya sürecinde Altılı Masa’daki diğer partiler, hem de CHP içindeki bâzı kesimler ona yeteri kadar destek verecekmiş gibi durmuyorlar” diyor. Evet, en kritik nokta bu. Diyelim ki şu anda en fazla îtiraz İYİ Parti’den geliyor. Belli bir yerden sonra İYİ Parti de Akşener de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına râzı olursa, bu sefer neye bakacağız? Akşener ve İYİ Parti Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için ne derece çalışacak, ne derece hareket içerisine girecek? Yani siz “evet” dersiniz, ama mitinglerde yanında olmazsınız, teşkîlâtınız bu konuda çok heyecanlı olmaz vs.. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na gelecek İYİ Parti’nin etki alanındaki seçmen oyunda bayağı bir azalma olabilir. İzleyicimizin dediği gibi CHP’de bâzı gruplar içinde –kim o gruplar bilmiyorum– çok fazla fire olacağını sanmıyorum.

Bora Cem Atalay: “Ruşen Bey, Kılıçdaroğlu kararsız muhâlif seçmenlerin oyunu alabilir mi?” Burada kararsızdan kimi kastettiğinize bağlı. Daha önceki seçimde AKP’ye ya da MHP’ye oy vermiş kararsızlar mı; yoksa zâten muhâlefete oy vermiş olup şu anda tereddüt edenler mi? Bir diğeri de tabiî ki ilk kez oy kullanacaklar için söz konusu. Bütün bunların hepsinde Kılıçdaroğlu’nun belli bir etkisi olabilir. Ama özellikle genç seçmen konusunda İmamoğlu’nun, özellikle AKP ve MHP kökenli seçmen konusunda Mansur Yavaş’ın daha câzip olduğu da muhakkak.

Osman Sadri Özoğlu: “Seçilecek cumhurbaşkanı sembolik hâle getirilecek ise sürekli seçilme riskini seslendirmek yerine Kılıçdaroğlu lehine kampanya yapmak daha doğru olmaz mı?” Bu her hâlükârda aday bir kere saptandıktan sonra seçilme riskinin dillendirilmesi ortadan kalkacaktır. Şu hâliyle Kılıçdaroğlu’nu vazgeçirtmek için onun seçilme şansının diğerlerine göre yüksek olmadığını, hattâ seçilme şansının hiç olmadığını söyleyenler var. Bu vazgeçirtmek için bence. Ama ısrar eder de kendi adaylığını dayatırsa o zaman işin rengi değişir. 

Serkan Zihli: “Kılıçdaroğlu aday. Artık bundan sonrasını konuşmalıyız” demiş. Evet, yani büyük bir ihtimalle aday. Bundan sonrasını perşembe günkü toplantıda göreceğiz; esas önemli olanı da 30 Ocak’ta açıklanacak olan yol haritası ve ortak programda göreceğiz herhalde.

“Masa’da diğer adayların gösterilmesi karşısında Kılıçdaroğlu nasıl bir yol izler?” Belediye başkanları için, “Onlar belediyede kalsın, daha iyi” der — ki bunu değişik şekillerde söylemişti. İmamoğlu’nun yasal meselesini gündeme getirir herhalde. Ve onların ötesinde kendisinin onlardan daha deneyimli, devleti daha iyi bilen bir isim olduğunu ve kazanma ihtimâlinin çok yüksek olduğunu, onlardan çok da az olmadığını anlatmaya çalışır herhalde. 

Berk Çirişçi: ‘‘Mâdem aday bayağı bir süredir kesin, neden açıklamıyorlar? Sâdece zarar vermiyor mu?” Hayır Berk Bey, aday kesin değil. Yani Kılıçdaroğlu ısrarcı, ama özellikle İYİ Parti henüz buna onay vermiş değil ve şu âna kadar Altılı Masa’da bu konu konuşulmuş değil. Sorun buradan çıkıyor. Öyle, aday önceden kesinleşti ama onu saklıyorlar diye bir şey yok. Aday henüz kesin değil; ama kesin gibi. Kılıçdaroğlu yegâne aday olmaya doğru gidiyor.

“Millet İttifâkı HDP’nin cumhurbaşkanı adayını desteklesin” demiş Mehmet Bey. Böyle bir şey olmaz tabiî ki. Yani boşuna konuşmayalım.

“Sizce Akşener dışında herhangi bir engel var mı Kılıçdaroğlu’nun adaylığı önünde?” Şöyle diyelim: Akşener’in dışında başka bir isim söz konusu olursa, diyelim ki İmamoğlu ya da Mansur Yavaş, Masa’daki diğer liderlerden bunlardan herhangi birisini destekleyen çıkabilir. Yani çok farazî bir şey söylüyorum; ama oylama yapılsa 3 aday için oylar nasıl dağılır çok emin değilim. Kılıçdaroğlu birinci çıkamayabilir 6 lider arasında. Ama Kılıçdaroğlu’nun tek isim olduğu bir yerde, “Bu iş böyle olmaz” deyip Masa’da sorun çıkartacak belki tek isim Meral Akşener olur. Onun dışındakiler, “Mâdem öyle, tek aday var, yapacak bir şey yok” deyip Kılıçdaroğlu’na destek vereceklerdir. 

“En çok oy alacak adayı mı, yoksa elindeki gücü en iyi kullanacak adayı mı konuşmalıyız?” Evet, ne zamandan beri dönüp dolaşıp yaptığımız olay da bu. Burada çok ciddî bir tıkanma var. Şu hâliyle bakıldığı zaman, tabiî ki en çok oy alacak aday konusu öne çıkıyor. Çünkü bir kişi ne kadar iyi cumhurbaşkanı olursa olsun, kazanamadıktan sonra bunun bir anlamı yok deniyor — ki önemli bir argüman.

“Diğer adayların böylesine bürokratik hamlelerle adaylığını engelleyen birinden demokrasi çıkar mı?” Evet, ilginç bir nick’i var bu arkadaşın: Jakoben Tilki. Jakoben Tilki’nin söylediği önemli bir şey aslında. Şu hâliyle bakıldığı zaman Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylığının konuşulmasını, onların adaylıklarını deklare etmelerini bir şekilde engelledi. Sorsanız böyle bir şey yaptığını söylemeyecektir; ama biz gördük ki böyle oldu açıkçası. Ve dolayısıyla bunun, Jakoben Tilki gibi bâzı insanları rahatsız ediyor olmasını anlamak lâzım. 

“İmamoğlu 26 Ocak’taki Altılı Masa toplantısına kadar Yavaş gibi Kılıçdaroğlu’nu destekleme açıklaması yapmazsa kendisi aday çıkabilir mi?” O daha önce yaptı zâten bunu, grup toplantısında ve ardından gelen şeylerde. İmamoğlu, Mansur Yavaş’tan daha önce yaptı. Eğer Kılıçdaroğlu isterse bir daha da yapacaktır. 

“Bu erken seçim karârı yasal mı? Şu anda neden böyle bir karar verildi? Kesin 14 Mayıs’ta seçim mi var?” Yok, daha hiçbir şey belli değil; ama işâret edilen târih 14 Mayıs. Mart ayının başında Erdoğan’ın bu konuyu netleştireceği bekleniyor, böyle varsayılıyor. Kendisi de böyle şeyler söyledi. Ama Erdoğan’ın alacağı bir seçim karârında kendisinin tekrar aday olması anayasal olarak mümkün değil diyor hukukçular. Ama gördüğümüz gibi Kılıçdaroğlu, “Ya, biz îtiraz etsek de YSK onun lehine karar verir” diyebiliyor. Böyle garip bir durumdayız.

“20 seçim kaybetmiş bir Kılıçdaroğlu kararsız seçmeni ne kadar heyecanlandırır? Neden son seçime bu şekilde giriyoruz? Seçim kaybederse 75 yaşındaki Kılıçdaroğlu kenara oturur; ama bu ülkenin gençliği biter” demiş bir izleyicimiz. Evet.

Sinan: “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanların bir kısmının motivasyonu ‘öğrenilmiş çâresizlik’, diğer kısmınınki ise ortalama sağcı bir nefret diye düşünüyorum. Bu iki tutumun bu kadar etkili olması kötü” diyor. Evet, sağcı refleks olduğu doğru. “Öğrenilmiş çâresizlik” bu son dönemde dilimize yerleşmiş bir lâf, o da olabilir. Ama Kılıçdaroğlu’nun da bir heyecânı tam olarak yaratıp yaratmadığını da sorgulamak lâzım Sinan Bey. Yani orada da bir sorun olduğunu kendisi dahi görüyor. Dolayısıyla bu tartışmaların hepsini kötü niyet olarak adlandırmak doğru değil.

“HDP’nin kapatılması durumunda HDP Parlamento seçimlerine hangi listeden girecek? TİP listesinden mi CHP listesinden mi?” CHP değil. Belki TİP olur. Diyarbakır’da DEVA Partisi’nden girebileceğini söyleyenler de çıktı. Ama benim bildiğim, burada dile getirilen partilerden ziyâde başka birtakım hesapları ve yatırımları var.

“Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etme karşılığında Parlamento seçimlerine yönelik bir talepte bulunur mu?” Olabilir. Birçok şeyi tartıştıklarını, pazarlık ettiklerini biliyoruz. Özellikle de milletvekili seçimlerinde çok ince bir çalışma yapacakları belli. Bir de milletvekili çıkartması garanti olan CHP ve İYİ Parti’nin listelerinden diğer 4 partinin bâzı isimlerinin kazanılacak yerlerde gösterilmesi söz konusu. Orada da bir pazarlık olabilir. 

“Kılıçdaroğlu, İnce’nin adaylığı döneminde, ‘Genel başkanın aday olmasını doğru bulmuyorum’ demişti. Şimdi ise ‘Kazanınca istifâ ederim’ diyor. Bu problemli değil mi? Kazanacağına inanmıyor gibi hattâ”. Kazanacağına inanmıyorsa aday olmaz bence, o kadar da değil. Bunu niye böyle yapıyor açıkçası çok anlamadım. Ama benim Kılıçdaroğlu’ndan şahsen beklentim, adaylığı kesinleştiği zaman, CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılıp yerine bir genel başkan yardımcısının vekâleten gelmesi olur. Ama “Kazanınca istifâ ederim” diyor. Bilmiyorum. Biraz şaşırdım açıkçası, yadırgadım da. Ama kendisinin bir hesâbı vardır. Bunun kazanacağına inanmıyor olmak olduğunu sanmıyorum. Şöyle bir şey düşünün: Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı, seçime giriyor ve seçimi kaybediyor. Orada artık genel başkan olarak kalamaz zâten. İstediği kadar uğraşsın kalamaz. Kendisi kalırsa partinin önemli sayıda kadrosu partiyi terk eder.

“Kılıçdaroğlu CHP’nin bir sonraki genel başkanını belirlemeden aday olur mu?” Belirlemek değil de birtakım seçimler yapabilir. Bâzılarını öne çıkarabilir. Ama bana göre Kılıçdaroğlu’ndan sonraki en güçlü CHP genel başkan adayı Ekrem İmamoğlu. Bunu en son pazar günü yazdığım yazıda da dile getirdim; dünkü, “Ekrem İmamoğlu’nun siyâsî geleceği” yazısında. En çok gündemde olacak isim Ekrem İmamoğlu; Kılıçdaroğlu kazansa da kaybetse de.

“İYİ Parti’nin Kılıçdaroğlu adaylığına karşı, ‘seçilebilir aday’ îtirâzını samîmî buluyor musunuz? Eğer Kılıçdaroğlu seçilirse Meral Akşener’e başbakanlık için İmamoğlu çok büyük rakip olacaktır.” Böyle bir hesâbın olduğunu düşünmüyorum. Yani, “İmamoğlu cumhurbaşkanı olsun ve başbakanlıkta rakibim olmaktan çıksın”. Meral Akşener de çok iyi biliyor ki bu önlerindeki seçimi kazanamazlarsa bir sonraki başbakanlık iddiası da daha ilk andan îtibâren suya düşer. Dolayısıyla bu seçimi kazanmayı her şeyin önüne koyuyor. 

“ ‘Yeter, söz milletindir’ sloganını neden muhâlefet lehine kullanmıyor, üzerinde tepinmiyor? Sizce es mi geçtiler?” Yok, bunu yapan çok kişi var. Daha da yapacaklardır. Örneğin, gördüğüm Diyarbakır ve Urfa kongrelerinde Meral Akşener bunu bayağı bir kullandı. 

“Kılıçdaroğlu kendi ismi veto yerse belediyeleri kaybetmemek için Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, İlhan Kesici gibi bir ismi Masa’ya önerir mi?” İşte bu şu âna kadar gündemde olmayan isim yaklaşımı. Ben böyle düşünmüyorum. Böyle düşünenler var; ama bu saatten sonra herhangi bir isim, bu saydıklarınız ya da bambaşka bir ismin kalkıp cumhurbaşkanı adayı olarak kamuoyuna sunulması bana hiç gerçekçi gelmiyor.

“Kılıçdaroğlu adayın açıklanmasını bekletip kendi adaylığını son âna kadar dayatmayı düşünüyor olabilir mi? Yani insanlar, ‘Tamam artık, ne olacaksa olsun’ denilen noktayı mı bekliyor?” O noktaya geldik, geçiyoruz. Dediğiniz gibiyse o nokta zâten var ve herhalde önümüzdeki günlerde adaylığını resmen Masa’da onaylatma yoluna gidecek. Ben öyle düşünüyorum.

“Millet İttifâkı, 2019 yerel seçiminde kazandığı büyükşehirler dışında toplam 8 milyon oy fark yemiş. Bu fark kapanır mı? Anadolu’da kapatabilecek aday Kılıçdaroğlu mu?” Rakamları bilmiyorum, ama bu fark bana biraz fazla geldi. Çünkü Türkiye’nin nüfusu büyük ölçüde zâten CHP’nin seçim kazandığı illerde yaşıyor. Dolayısıyla tabiî ki Anadolu’nun bir önemi var; ama esas önemli olan bu büyükşehirler. Bu büyükşehirleri kazandığınız zaman Türkiye çapında seçimleri de kazanmış oluyorsunuz. Öncelikle cumhurbaşkanlığı, ama milletvekili sayısı olarak da bu iller birçok Anadolu ilinden fazla milletvekili çıkartıyor, nüfusa oranlı olduğu için.

“Kılıçdaroğlu, Akşener’i cumhurbaşkanı yardımcısı yapacağını söylerse, kararsız ya da protest İYİ Parti seçmenlerinin oyunu alabilir mi?” Alabilir, ama öncelikle demin de söylediğimiz gibi Akşener’in onun yanında durması gerekir. Akşener yanında durursa bu işler daha kolay olur.

“Kürtler gerçekten Kılıçdaroğlu’na oy verir mi?” Daha önce Selahattin Demirtaş, Kılıçdaroğlu hakkında pozitif şeyler söylemişti. Ahmet Türk de geçen açık açık söyledi. Başkaları da söylüyor. Kılıçdaroğlu’nun isminin Kürtler’de çok büyük rahatsızlık yaratmadığını biliyoruz. Ama illâki Kılıçdaroğlu olsun diye ısrar ediyorlar mı bu konuda çok emin değilim.

“Erdoğan’ın, Kemal Bey’in Alevî olması dışında seçimde kullanabileceği bir kozu var mı sizce?” Bu Alevîlik meselesi dönüp dolaşıp karşımıza çıkıyor. Bunun kullanabileceği bir şey olduğunu biliyoruz; ama kullanması hâlinde illâki kendisinin işine yarayacağından ben emin değilim. Bunlar çok hassas konular, çok ince konular. O ince bıçak pekâlâ sizin elinizi de kesebilir. Dolayısıyla Alevîlik meselesinde Erdoğan’ın bunu kullanacağı kesin. Nasıl kullanacak? Başarılı bir şekilde mi kullanacak, yoksa tam tersine Kılıçdaroğlu’nun işine yarayacak şekilde mi kullanacak bunu kestirmek kolay değil. 

“Kılıçdaroğlu aday olursa, hesap soracağı söylemleriyle Erdoğan’la mı didişir, yoksa pozitif bir kampanya mı yapar?” Erdoğan’la didişerek seçim kazanamaz. Öyle olsaydı Muharrem İnce de bayağı bir oy alırdı. Böyle bir şey yok artık. Burada önemli olan pozitif kampanya yapmak. Sizin doğrudan seçmene hitap etmeniz, onun beklentilerine cevap verecek talepler, programlar dile getirmeniz; bir de tabiî ki bunları yapabilecek olan bir ekibi sunmanız gerekiyor. 

Mine Hanım destekte bulunmuş. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. İzleyicilerimizin desteğine ihtiyâcımız olduğunu sürekli vurguluyoruz. Destek olan izleyicilerimize tekrar tekrar teşekkürler diyelim.

“75 yaşındaki bir adamın bu kadar adaylıkta inat etmesi genç seçmene haksızlık değil mi? Bu seçimin son seçim olduğunun sâdece bu ülkenin gençleri farkında sanırım” demiş. 

“Karamollaoğlu ‘30 Ocak’ta aday açıklanmayacak’ dedi.” Evet, adayın açıklanması beklenmiyor. Muhtemelen Şubat ayının ilk yarısında adayı herhalde açıklarlar. Belki Şubat’ın sonunu bulur, ama zâten sonra da çok da fazla bir şey kalmıyor.

“Anketlerin tepetaklak olacağı görüşüne katılıyor musunuz? Özer Sencar’ın Yavaş görüşü hakkında…” demiş. Şu anda neye göre tepetaklak? Bâzı anketler başka bir şey söylüyor, bâzıları başka bir şey söylüyor. Dolayısıyla birisi tepetaklak olursa ötekisi haklı çıkıyor olur. Ama genel olarak çizilen olay şu: Muhâlefetin adayları içerisinde en çok Mansur Yavaş, ardından Ekrem İmamoğlu, daha sonra Kılıçdaroğlu oy alıyor gözüküyor. Bu konuda sanki ortak bir nokta var. Diyelim ki Kılıçdaroğlu aday oldu ve kazandı. Anketler yanılmış mı çıkar emin değilim. Çünkü diğer adaylar yarışmadığı için onların aday olsalar ne alacaklarını göremeyeceğiz. Dolayısıyla anketlerde Kılıçdaroğlu’nun diğer isimlere göre daha geride çıkıyor olması, kazanma şansının olmadığı anlamına geliyor. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. 

Evet, Emre Tuna’nın ve Şule Samurkaş’ın desteklerine de çok teşekkür ediyoruz. 

“Levent Gültekin’in son açıklamasını anladınız mı Ruşen Bey? Realiteden çıktı sanki” diyor. Tam göremedim, ama bildiğim kadarıyla Mansur Yavaş’ın adaylığının daha iyi olacağını söylemiş. Olabilir. Şunu söyleyeyim; bir gazeteci olarak, “Şu aday olsun, bu aday olmasın” demenin doğru olduğu kanısında değilim. Ama her yiğidin kendi yoğurt yiyişi var, o da ayrı bir şey. Ben böyle bir şey yapmam, yapanlara da bakarım. Vatandaşın ya da izleyicilerin ya da okurların bunları ne derece önemsediğini açıkçası kestiremiyorum. Ama bir gazeteci olarak bizim görevimizin insanlara, “Şuna oy verin, buna oy verin” demek olduğu kanısında değilim. Önemli olan kimin ne tür avantajları, ne tür dezavantajları var; bu konuda gördüğümüz, ettiğimiz kadarıyla bir şeyler anlatmak ve bizim de esas haber kaynaklarımız daha çok tabiî ki burada partilerin isimleri, farklı partilerden isimler. Onun için ben bu konuda şahsen çok dikkatliyimdir. Ama başka türlü davrananlar var, olabilir. Ama ben öyle olmadım. Medyascope olarak biz böyle bir tutum içerisinde olmadık, olmayacağız. Kimseye destek vermek ya da kimsenin karşısında olmak gibi bir derdimiz yok. Bizim işimiz bu değil. 

“Sâdece Kemal Kılıçdaroğlu ve Erdoğan’ın yarıştığı ilk turda kimin kazanma olasılığı yüksek sizce?” Buradan anlaşılan, HDP aday çıkartmayacak anlamında söylüyorsunuz. O zaman HDP eğer Kılıçdaroğlu’na destek verirse –ki muhtemelen öyle olacaktır– o zaman Kılıçdaroğlu seçilir. Ama iki adaylı bir seçim göreceğe benzemiyoruz. HDP’nin aday çıkartıp çıkartmaması dışında, özellikle diğer partiler imzâ toplayarak belki aday çıkartabilirler.

Oktay Yavuz: “Siz Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına inanıyor musunuz?” Benim bir şeye inanmam diye bir şey olamaz. Ama kazanma ihtimâlinin olduğunu ve bayağı da yüksek olduğunu görüyorum, benim gördüğüm bu. Ama inanmakla alâkalı bir şey söyleyemem. Yani Kılıçdaroğlu kazanamaz, asla kazanmaz diyenlerden değilim. Pekâlâ kazanabilir. Buradaki sorun şu, hep bunu söylüyorum, artık ben bıktım: İktidâr kaybetti zâten, Erdoğan kaybetti, birilerinin kazanması lâzım. Kazanmak için de öncelikle bir şeyler yapmaları lâzım. Kılıçdaroğlu… aslında potansiyel olarak muhâlefetin her adayı kazanma şansı en yüksek olan aday. Bunun üzerine birazcık bir şey katarlarsa kazanmaları hiç sorun olmayacaktır. 

“Bugün Erdoğan’ın adaylığına ‘YSK zâten taraflı’ diyerek îtiraz etmeyen Kılıçdaroğlu, yarın seçimi ucu ucuna kaybettiğinde veya kazandığında YSK’ya nasıl bunu kabul ettirecek?” Evet, çok güzel soru. Zor bir soru. 

Bu arada izleyicilerimiz Boran, Naci Güneş Güven, Yeşim Miller’in de katkılarını arkadaşlar bana söylüyor. Tekrar çok teşekkür edelim. 

“Kılıçdaroğlu adaylığında kilit parti İYİ Parti olacaktır. CHP ve HDP seçmeninin oy vereceğini de düşünürsek bir seçim kaybetme durumunda İYİ Parti suçlanacaktır. İYİ Parti bunu göze alabilir mi?” İYİ Parti bunu göze almaz, ama CHP de bunu göze almaz. Bugün Selahattin Demirtaş’ın söylediklerin”i görmüşsünüzdür. Görmediyseniz bakın. Ne diyor? Liderlere sesleniyor, “İçeride ya da dışarıda buluşacağız” diyor. Ve özellikle bir mutâbakata varılmaması hâlinde içeride buluşma ihtimâlinin yüksek olduğunu söylüyor. Zâten kendisi içeride olduğu için diğer liderlere diyor ki: “Bu sizin son şansınız”. Bunu özellikle düşünmek lâzım. Yani şöyle bir olay büyük bir ihtimâlle olacaktır; diyelim ki seçim kaybedildi, İYİ Parti CHP’yi, CHP İYİ Parti’yi, diğer partiler ikisini birden suçlayacak. Bunların ne anlamı olacak ki yani? Diyelim ki birisi el kaldırdı, dedi ki: “Evet, suçlu benim”. Seçim sonucunu değiştirmeyecek ki bu. Dolayısıyla hepsinin birlikte kaybedeceği bir şey olacak. Onun için hep birlikte kazanmanın yollarına bakması lâzım. 

Bülent Murabıt: “HDP destekli bir Kılıçdaroğlu’na İYİ Parti seçmeni oy verir mi? Verir tabiî. Ama bunun için Meral Akşener’in açık bir şekilde onun yanında durması lâzım. Bakın, şunu özellikle vurgulamak gerek: Diyarbakır ve Şanlıurfa’da İYİ Parti’ye baktığımız zaman, orada gördüğüm kadarıyla kendileri HDP ile bir ilişki içerisine girmek istemiyorlar; ama diğer partilerin girmesine karşı değiller. Kendileri böyle bir şey üstlenmek istemiyorlar. Ama şöyle söylenebilir: “Siz yapın. Aday kimse o istesin tabiî; ama biz bu olaya girersek, böyle bir yaklaşımda kendi tabanımızdan kaybedebiliriz” gibi bir tutumları var. Dolayısıyla İYİ Parti kalkıp, “Kılıçdaroğlu’na HDP oy vereceğini söyledi. Biz ona vermeyiz” demez. “Veriyorsa versin. Herkes kendi bağımsız tercihini kullanıyor” deyip kendisi de destek verebilir. 

“Mustafa Sarıgül neden Kılıçdaroğlu’nu destekliyor?” Bunu kaçırmışım. Şaşırmadım, çünkü uzun bir süre aynı yerlerde siyâset yaptılar. Pekâlâ olabilecek bir şey. 

“Sürekli Kemal Bey aleyhinde sizin kanalınızda yayın yapılıyor” –isim vermiş, Berk Esen’i söylüyor– “Hani kimsenin adaylığına karşı değildiniz Medyascope olarak?” Bakın Mert Bey, Medyascope olarak hiç kimsenin adaylığına karşı değiliz. Berk Esen’in de karşı olup olmadığına emin değilim, ama o bize dışarıdan katkı veren birisi. Böyle bir şeyi bizden istemeyin. Bizim yorumcularımız özgür. Onlara, “Şunu destekliyorsan şuna karşı çıkıyorsan bizde yayın yapamazsınız” diye bir şey demeyiz. Yapmayın. Böyle bir şey olmaz. Çoğulcu bir platform herkese alan açar. Kılıçdaroğlu’nu destekleyen de olabilir, karşı çıkan da olabilir. Bizim onların yayınlarına karışmamız, müdâhil olmamız diye bir şey olmaz. Bunu başka zamanlarda dile getiren başkaları da oldu. Biz diğer yayın organlarına benzemiyoruz; ne iktidar yanlısıyız ne de muhâlefete angaje olmuşuz. Bâzı yayın organlarının birtakım konularda kırmızı çizgileri filan var. Bizim kırmızı çizgimiz demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti. Onun dışında yok, “Onu destekledi”, yok, “Buna karşı çıktı” vs.. Bunları tamâmen kendi üslûplarıyla düzgün b,ir şekilde yapıyorlarsa herkesin söz hakkı vardır. Ama kalkıp kimsenin birisine hakaret etmesi filan, böyle bir şey zâten olmuyor. Onun için bu doğru bir eleştiri değil. Medyascope olarak bizim kurumsal kimliğimizle, bunlardan birisi benim, ama genel olarak diyelim ki “Ana Haber” bültenleri vs. ya da web sayfamızdaki haber kullanımlarında böyle bir şey söyleyemezsiniz. Böyle bir şeyi yapmayız zâten. Yani bu bizim varlık nedenimize aykırı bir şey. 

Aykut Özer: “Sizce bu seçimi AKP alırsa, bundan sonraki seçim dönemine kadar tüm seçimlerin iptal edilme veya göstermelik tarzda bir seçim yapılıp rejimin devâmı gibi bir durum olma şansı nedir?” Bunları bugünden konuşmanın çok fazla bir anlamı yok. Kimileri diyor ki: “Bu seçim son seçim”. Olabilir. Ama öncelikle bu seçime odaklanmak lâzım. Bu seçimi kazanma heyecânını kuvvetlendirmek için böyle şeyler söyleniyor bâzı kişiler tarafından; ama bu akıl kârı bir şey değil yani. Sonuçta bu tür şeyler, bu tür yaklaşımlar iktidârı güçlendirir. 

“Ümit Özdağ neden Kılıçdaroğlu’na şartlı destek verdi? Önceden Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmıyor muydu? Neden U dönüşü yaptı?” Ben okudum Ümit Özdağ’ın açıklamasını, hiç de U dönüşü yapmış gibi değil. Öyle bir şey diyor ki Kılıçdaroğlu’na: “Gel Zafer Partisi’ne üye ol, ondan sonra aday ol”. Şartları da yaratmış. Yani o şartları Kılıçdaroğlu kabul ederse kimden nasıl oy alacak? Ümit Özdağ bu kadar güçlüyse kendisi aday olsun, kazansın.

Evet, artık noktayı koyalım. Bayağı yoğun bir yayın oldu, yine güzel bir yayın oldu. Çok teşekkür ediyoruz izleyicilerimize. Yayın boyunca destek veren izleyicilerimize ayrıca bir kere daha teşekkür edelim ve tekrar söyleyelim; Medyascope herkese eşit mesâfeli, çoğulcu, özgür ve bağımsız bir yayın platformu. Bunları yapabilmemiz ancak sizlerin destekleriyle mümkün olabilir. Aksi takdirde birçok yerde iktidar ve muhâlefetle çok yoğun angajman ilişkileri olan bâzı kurumların ne derece ayakları frende yayın yaptıklarını görüyorsunuzdur diye düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.