İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye gezileri sadece kendisinin siyasi perspektifi açısından değil, önümüzdeki seçimler açısından da önemli olduğu kanısındayım. Bazıları “Otur oturduğun yerde. İstanbul’un sorunlarıyla uğraş’ diyor. Bunu diyenler sadece iktidar temsilcileri ya da iktidar yanlıları değil. Kendini muhalefette tanımlayan bazı kişilerin de bunu söylediğini görüyorum.
İmamoğlu’nun aday olma defterinin kapandığını düşünüyorum ama bir ihtimal Kemal Kılıçdaroğlu, son dakika kazanamayacağını düşünüp, İmamoğlu’nun aday olmasını isterse İmamoğlu da itiraz etmeyecektir. Ama bir yandan da işin hukuki boyutu var, İmamoğlu’nun tepesinde demokrasinin kılıcı gibi sallanan bir yargı meselesi var. İmamoğlu’nun adaylığını Erdoğan’ın istemediği çok aşikar.
Ekrem İmamoğlu neden ülkeyi dolaşıyor?
İmamoğlu’nun gezileri siyasi kariyerini ve seçimleri nasıl etkiler?
Ruşen Çakır İmamoğlu’nun il gezilerini ve seçim sürecine olası etkilerini yorumluyor.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Ekrem İmamoğlu hakkında konuşmak istiyorum. Geçen hafta pazar günü yazımda da Ekrem İmamoğlu’nun siyâsî geleceğini kendimce yorumlamıştım. Önünün çok açık olduğu düşüncesindeyim ve bugün de yurt gezilerini değerlendirmek istiyorum ve o da tabiî ki İmamoğlu’nun siyâsî geleceği perspektifinden olacak. Ama sadece İmamoğlu’nun siyâsî perspektifi geleceği açısından değil; önümüzdeki seçimin âkıbeti bağlamında da İmamoğlu’nun gezilerinin çok anlamlı olduğu kanısındayım.
Dün Bursa’daydı, bugün Bilecik’te, yarın başka yerlere gidecek; İmamoğlu dolaşıyor. Bâzıları ona: ‘‘Ne işin var? Otur oturduğun yerde, İstanbul’un sorunlarıyla uğraş’’ diyor. Bunu diyenler iktidâr temsilcileri ya da iktidâr yanlıları değil. Onlar zâten diyordur, rahatsız oluyorlardır; ama kendilerini muhâlefette tanımlayan bâzı kişilerin de böyle söylediğini görüyoruz. Burada İmamoğlu’dan kişisel olarak hoşlanmayanlar olabilir. Ağırlıklı itirâzın bir diğer yönü de şu; İmamoğlu’nun bu gezilerle Altılı Masa’ya – ki adı artık Millet İttifâkı olarak değişti – adaylığını empoze etmeye, dayatmaya çalıştığını düşünüyorlar. Ben o defterin çoktan kapandığı kanısındayım. Tabiî bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu adaylıktan vazgeçip, kazanamayacağı düşüncesiyle vazgeçip İmamoğlu’nun adını önerirse, İmamoğlu herhâlde buna itirâz etmeyecektir. Fakat olayın bir diğer boyutu da hukûkî boyutu; demokrasi kılıcı gibi tepesinde sallanan bir yargı meselesi var. İmamoğlu’nun adaylığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istemediği artık çok aşikâr. Onu seçimde rakibi olarak görmek istemediğini anlıyoruz ve elinden geleni yapacak, yaptıracak. Bunu da görüyoruz. Bu olmasa bile İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı karşısında çoktan geri adım atmış olduğunu da görmek lâzım. Yani tekrâr şöyle toparlayayım: İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekliyor, ama Kılıçdaroğlu bir şekilde çekilip de kendisini önerirse itirâz etmeyecektir, ama Kılıçdaroğlu’na bir rakipmiş gibi görünmekten de ısrarla, bence, kaçınacak. Çünkü olay bu seçimde bitmeyecek, bu seçimin sonrası var. Bu seçimin sonrası nasıl var? Kılıçdaroğlu kazansa, aday olup kazanırsa iyice güçlü olacak ve CHP’de yerine kimin geçeceğini belirlemede çok etkili olacak. İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu sonrasında CHP’nin liderliğini düşündüğünü düşünmemiz için çok neden var. Zâten de ilk akla gelen isimlerden birisi o olur. Tek isim olmaz, başka isimler de çıkar; ama İmamoğlu herhâlde Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından CHP’nin başına geçmek isteyecektir. Bir diğer seçenek de tabiî Kılıçdaroğlu’nun aday olup kaybetmesi. Böyle bir durumda yaşanacak bozgunun ardından CHP’de başka tür bir liderlik yarışı söz konusu olabilir. Ona da kendisini hazırlıyor olduğunu varsayabiliriz.
Peki niye yapıyor bu gezileri? Bence İmamoğlu, bu seçimlerin adayı olmasa da yani yeni adıyla Millet İttifâkı’nın ortak adayı olmasa da seçimlere damga vuran bir isim olmak istiyor ve bu pekâlâ olabilir. Neden olabilir? Bir kere üzerinde çok büyük bir mağduriyet var. Kendisine yok yere çıkartılan sıkıntılar var. Belediye Başkanlığı’nı elinden alma ihtimâli var. Siyâsî yasak getirilme ihtimâli var. Tıpkı bir zamânlar Recep Tayyip Erdoğan’ın başına geldiği gibi. Bu, iktidârın onu durdurmak için yargıya başvuruyor olması onu aynı zamânda siyâsî açıdan da çok ciddî bir şekilde güçlendiriyor. Dolayısıyla İmamoğlu o mağduriyeti, kendisinin büyük bir haksızlığa uğradığını, hukuk dışı yollarla engellenmek istendiğini söyleyerek zâten belli bir kitleyi etkileme şansına sahip. Bir diğer husus da tabiî ki onun genç olması, dinamik olması ve halkla ilişki kurmayı biliyor olması. Şu âna kadarki gezilerde bunun işâretlerini gördük; verdiği fotoğraflara baktığımız zamân, yaptığı faaliyetlere baktığımız zamân. Genelde ne tür faaliyetler yapıyor gittiği yerlerde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin o bölgelerde, o illerde birtakım ortak projeleri oluyor. Meselâ bugün Bilecik’te olduğu gibi, başka yerlerde olduğu gibi. Bir yurt açıyor kimi zamân, başka şeylerin temelini atıyor. Hiçbir şey yapamazsa da meselâ Celâl Bayar’ın mezarını ziyâret ediyor ya da Sinan Ateş’in ailesini ziyâret ediyor. Ve burada da çoğulcu bir perspektifte hareket ediyor. Toplumun tüm kesimlerine, siyâsî yelpazenin her kesimine gidebilen bir isim İmamoğlu ve baktığımız zamân da CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun zorlandığı işleri çok kolay yapabildiğini görüyoruz. Burada tabiî şöyle bir husus var: İmamoğlu’nun seçimlere damga vermesini kendi partisi ister mi ve aday olursa – ki muhtemelen o olacağa benziyor, tabiî son âna kadar yine belli olmaz; ama Şubat ortasında netleşecek anlaşılan – Kılıçdaroğlu aday olursa İmamoğlu’nu kendi kampanyasında görmek ister mi? Benim edindiğim bilgilere göre bunu istiyor. Kılıçdaroğlu kendisinde eksik olan bâzı şeylerin İmamoğlu’nda olduğunu biliyor ve bu anlamda İmamoğlu gerçekten Kılıçdaroğlu’na kampanya boyunca çok iyi bir şekilde – spor tâbiriyle – asist edebilir. Onun coşturamadığı insanları İmamoğlu coşturabilir. Yanında bulunması, özellikle birtakım kritik faaliyetlerde; meselâ mitinglerde, büyükşehirlerdeki mitinglerde ya da ittifâkın, Millet İttifâkı’nın Cumhur İttifâkı’yla çok ciddî rekâbet içinde olduğu yerlerde, bir de Güneydoğuda. Çünkü Güneydoğu’da, Kürtler nezdinde Kılıçdaroğlu’nun belli bir popülaritesi var, İmamoğlu’nun da var, onları birleştirerek orada HDP tabanının oyunu almayı daha da mümkün kılabilirler. Bana göre Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na ihtiyacı var bu kampanyada, eğer aday olursa. İmamoğlu’nun da Kılıçdaroğlu’na ve bu seçim kampanyasına ihtiyacı var. Yani bu aslında, yan yana durmaları, bir kazan-kazan olayı söz konusu. Her iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir olay söz konusu.
Fakat burada çok ciddî bir sorun var. O da CHP. CHP’nin içerisinde farklı farklı odaklar var. Kılıçdaroğlu’nun etrafında birtakım isimler var ve bunların da birtakım bugüne yönelik ve geleceğe yönelik hesapları var, planları var, niyetleri var. Dolayısıyla İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu iyice güçlendirerek, aynı zamânda kendisini güçlendirme ihtimâlinin bu çevrelerde rahatsızlık yaratacağını kestirmek hiç zor değil. İşte burada iş dönüp dolaşıp Kılıçdaroğlu’nda düğümleniyor. Kılıçdaroğlu’nun nasıl bir tavır alacağına bağlı. Yani şöyle söyleyelim; Kılıçdaroğlu aday olması durumunda kampanyasını, başta Meral Akşener olmak üzere Masa’daki diğer parti liderlerini yanına katarak; ama aynı zamânda güçlü bir şekilde İmamoğlu’nu da yanına katarak yürütmeye karar verirse stratejik bir tercih yapmış olacak. Yarım-yarım olacağını sanmıyorum, daha doğrusu sanmıyorum değil, Kılıçdaroğlu böyle isteyebilir; ama yarım-yarım olunca etkisi çok fazla olmayabilir. Yani şunu söylemeye çalışıyorum; arada sırada İmamoğlu’nu da yanına; meselâ Trabzon’a giderse İmamoğlu’nu da çağırmak ya da İstanbul’daki mitingde İmamoğlu’nu da çağırmak gibi birtakım sembolik bir şekilde İmamoğlu’nu kampanyada kullanması ihtimâli, bu olabilir. Bunun çok akıllıca bir iş olduğu kanısında değilim. Normal şartlarda parti içerisindeki diğer odakların itirâzlarına, dirençlerine rağmen Kılıçdaroğlu bu olaya İmamoğlu’nu katarsa bence çok isâbetli bir şey yapmış olur. Tabiî bunu özellikle ‘‘Kılıçdaroğlu seçimi kazanabilir mi?’’sorusunun çok fazla gündemde olduğunu varsayarak söylüyorum. Bugün muhâlefette olup da Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğini söyleyen, ‘‘Aday olsa da oy vermem’’ diyen insanlar – ki bunlar ne kadar bunda ısrarlı olurlar bilmiyorum – onların bu tereddütlerini kırmada İmamoğlu gerçekten bir doping etkisi yapacaktır. Aslında biz şu ânda çok kişinin Kılıçdaroğlu olmasın, Mansur Yavaş olsun ya da İmamoğlu olsun dediklerini biliyoruz. Öyle bir görüntü çıkabilir ki: ‘‘Oyumuzu şu ânda Kılıçdaroğlu’na veriyoruz ama aynı zamânda İmamoğlu’na da veriyoruz’’ duygusu belki çıkabilir. Mansur Yavaş söz konusu olduğunda; aynı şekilde Mansur Yavaş’ın da kampanyaya dâhil olma ihtimâlinin çok güçlü olduğu kanısında değilim. Tabiî ki birtakım yerlerde – Ankara başta olmak üzere – Mansur Yavaş da Kılıçdaroğlu’na aday olması durumunda açık bir destek verecektir. Ama ne İmamoğlu’ndaki o karizmatik özellik Mansur Yavaş’ta var ne de daha önemlisi, İmamoğlu’nun şu ânda hâlâ kamuoyunun gündeminde olan o mağduriyeti. İktidârın, Erdoğan’ın ona yaşattığı haksızlığı; öyle bir olay şu ânda yok, olacak gibi de gözükmüyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Evet toparlayacak olursak; İmamoğlu şu ânda hem Kılıçdaroğlu’na kazandırıp hem de kendisi kazanabilir. Burada kararı verecek olan Kılıçdaroğlu. Eğer Kılıçdaroğlu bir yerde frene basacaksa İmamoğlu da istemeye istemeye frene basacak ve ondan sonra ‘‘bekle gör’’ politikası izleyecek gibi gözüküyor. Her hâlükârda şu yaptığı yurt gezileri İmamoğlu’nun hem Türkiye’de siyâsetin bugününde hem de orta ve uzun vadesinde etkili bir aktör olacağını, önemli bir aktör olacağını bize gösteriyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.