Hatay artık susuz, elektriksiz ve harabeye dönmüş bir şehir. Hatay’da umut yerini öfkeye bıraktı. Depremin ardından sokaklar, günler ilerleyip cenazelere ulaşılmadıkça tehlikeli bir hal almaya başlamıştı.
Hatay’da durum
Bugün Hatay’daki son günümüzdü. Günü Antakya’da geçirdik. İlk önce Antakya merkezde daha önce ziyaret ettiğimiz enkazları yeniden ziyaret ettik. Maalesef çoğu enkazda durum hala aynıydı, aileler çaresizce bekliyordu. Hâlâ çadırı olmayan aileler enkaz başında çadırı olanlarsa enkaza en yakın yerde çadır kurmuşlardı.
Daha sonra Eski Antakya diye bilenen bölgeyi ziyaret ettik. Burada durum oldukça vahimdi. Bazı bölgelerde depremin yedinci günü olmasına rağmen hâlâ arama kurtarma çalışmaları başlamamıştı. Güllübahçe Mahalle’sinin girişinde muhtar Rafet Yavrum ile karşılaştık. Ailesi ile mahalledeki bir parkta ateş başında oturuyorduk. Kendimizi tanıtıp gazeteci olduğumuzu söylediğimizde bize mahallenin bir bölümünü gezdirip mahallenin depremden önceki ve sonraki halini anlattı, gösterdi. Yavrum’un evi yerle bir olmuştu. Ailesiyle birlikte kendilerini zar zor dışarı attıklarını söyleyen yavrum, mahallelerinde bir evde bile yedi gün geçmesine rağmen arama kurtarma çalışmalarının başlamadığını söyledi.
Hatay’da umut yerini öfkeye bıraktı
Biz, bir kepçenin çalışma yaptığını görüp kendisine sorduk. O da bize o kepçeyi mahalledeki kuyumcuların kendi imkânlarıyla getirip enkazdan altınları çıkartmak için çalışma yürüttüğünü anlattı. Konuşurken gözyaşlarını tutamayan Yavrum, pek çok sevdiğinin, dostunun ve komşunun seslerini, çığlıklarını günlerce duyduklarını, yardım için AFAD ve 112 Acil Servis dahil her yeri atadıklarını ancak mahalleye yardıma kimsenin gelmediğini anlattı.
Daha sonra eski Antakya sokaklarından geriye kalan harap olmuş bölgeyi gezdik. Hatay Valiliği’nin yakınında yaşlı, bir adamın yapılardan dökülen odun parçalarını topladığını görüp peşine takıldık. Depremin ilk gününden beri Hatay Valiliği’nin bahçesinde yaşayan 82 yaşındaki Jemil Saati bizlere 50 yıldır Antakya’da tek başına yaşadığını, deprem günü ağır hasar gören evinden kendi imkânlarıyla çıktığını anlattı. Depremde diz kapağına darbe alan Saati, sağlık durumunun iyi olduğunu söyleyip bizlere deprem gecesi yaşadıklarını anlattı.
Jemil Saati anlatıyor
Durumun iyi olduğunu ancak bu akşam yağmur yağmasından endişe ettiğini söyleyen Saati, “Senden para ya da yemek istemiyorum. Hatay’daysan beni tekrar ziyarete gel lütfen, burada çok yalnızım. Askerler sağ olsunlar benimle ilgileniyorlar, onlardan rica ediyorum bana sigara veriyorlar. Eğer sen de beni ziyarete gelirsen, rica ederim bulabilirsen bana bir paket sigara getir” dedi.
Saati ile sigaramızı paylaşıp kenti gezmeye devam ettik.
Çarşının girişine geldiğimizde birileri kavga ediyordu. Askerler araya girip tarafları uzaklaştırmaya çalışıyordu. Enkazdaki çocuğu için Ankara’dan gelen ve günlerdir evladının cenazesini bekleyen bir anne hırsızlıkla ve yağmayla suçlanmıştı. Kadın sinir krizi geçirerek ağlıyordu. Yanına gidip neler olduğunu sorduğumuz anne, bizlere elini kimsenin malına sürmediğini, tek istediğinin kızının bedenini alıp bu şehri terk etmek olduğunu anlattı çaresizlikle.
Daha sonra Armutlu Semt Pazarı’na doğru yürüdük. Burada pazar alanın karşısındaki enkazda arama kurtarma çalışmaları devam ediyordu. Çalışma yapan ekip enkazdan bir ses duymuş ancak tam anlamıyla emin olamıyordu. İzmir’den gelen arama kurtarma ekipleri köpekleri ile birlikte alanı tararken, Zonguldak’tan gelen madenciler canla başla çalışıyordu. Madencilerle konuşup onlara röportaj yapmayı teklif ettiğimizde çok da istekli olmadıklarını gördük. Yapmak istedikleri tek şey yaşayan insanları enkazdan kurtarmak, yaşamını yitirenlerin naaşlarını ise yakınlarına kavuşturmaktı. Daha sonra bizler ısrarcı olarak madenci ekibinin başındaki maden mühendisi Kadir Elcik ile konuştuk. Elcik, o kadar yorgundum ki hangi günde olduğumuzu bilmiyordu. Geldikleri günden beri enkazdan iki kişiyi kurtardıklarını ve 10 cenaze çıkarttıklarını anlatan Elcik, yönlendirme ve daha iyi koordinasyon olsaydı çok daha fazla insanı enkazdan canlı olarak çıkarabileceklerini söyleyip enkaz çalışmalarına geri döndü.
Ortalık bir anda karıştı
Biz de Gündüz Caddesi’ne doğru yürüdük.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yıkımın büyük olduğu caddelerden biriydi. Cadde boyunca onlarca asker polis ve bekçi vardı. Bu cadde de çalışmalar devam etse de cenazesine ulaşılamayan onlarca insan vardı. Caddedeki enkazlardan birinin önünde yayına bağlanan bir muhabir, yakında bölgede AFAD’ın ilk günden itibaren yoğun çalışmalar yürüttüğünü söyledi. Yayın biter bitmez enkazdaki ailesinin beş üyesinden haber bekleyen bir adam bağırarak muhabirin üstüne yürüdü ve “Gazetecisin, saygımdan yayını bölmedim ama elini vicdanına koyacaksın, AFAD dedin, nerede AFAD burada ilk günden beri TSK ve bir avuç gönüllü var. Tüm Türkiye’ye yalan söylüyorsun. Herkesin, enkazdaki beş canımın hakkına giriyorsun. Yedi gün olmuş hâlâ enkazda yatıyorlar sen ne AFAD’ından bahsediyorsun?” dedi.
Yaklaşık üç kişi bu sözleri söyleyen adamın üstüne “Sen devleti kötüleyeceksin, provokatörsün” diyerek yürüdü. Etraftaki insanlar her ne kadar araya girmeye çalışsa da kavga ve tartışma ortamı askerlerin ve polislerin araya girmesiyle sakinleşti.
Antakya’daki en lüks yapılardan biri olarak gösterilen ve Antis Yapı tarafından 2012 yılında yapımı tamamlanan Rönesans Rezidans da depremde yerle bir oldu. 12 katlı 250 konutun yerle bir olduğu yapıdaki daireler yaklaşık 1,5 milyon lira ila 3 milyon lira arasında satılıyordu. Bina önünde enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyordu. Bina çöktükten sonra bir kısmında yangın çıktığı için çıkatılan cenazeler yakınları tarafından teşhis edilemiyor.