Adıyaman’daki dördüncü günümüzde hastaneye, ilk gün geldiğimiz çadır kente ve 35 Kuzey Kıbrıslı öğrencinin hayatını kaybettiği Grand İsias Hotel’in enkazına gidiyoruz. Şehirde problemler sürüyor, yurttaşların dilinde ise hâlâ aynı söz: “Yetkililer nerede?”
Adıyaman’daki dördüncü günümüz hastane ve havaalanının yolunu tutmakla başlıyor. Adıyaman Havaalanı’nın önünü ve açık otoparkını arabalar doldurmuş. Murat Türsan ve benim de amacımız Adıyaman’dan giden kişilerle konuşmak. Ancak bu isteğimiz, bir asker tarafından engelleniyor. Havaalanı girişinde bizi durduran asker neden geldiğimizi soruyor, basın olduğumuzu söyleyince “Valilik’ten karar var, buraya sadece TRT girebilir” diyor.
Biz de yolumuzu hastaneye çeviriyoruz. Hastaneye ilk girdiğimizde içerisinin tadilatta olduğunu düşüyoruz. Tavanların, duvarların sıvası dökülmüş. Hastanenin girişinde açık bir eczaneyle karşılaşıyorsunuz. Burada yurttaşlar, ücretsiz olarak medikal ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Hastanenin danışmasına uğruyoruz, hastanede depremden önce bir tadilatın olup olmadığı, deprem sırasında bir hastanın zarar görüp görmediğini soruyoruz. Danışmadaki çalışan depremde hastanenin hasar aldığını, depremden sonra birçok hastanın başka illere sevk edildiğini ancak şu anda hastanede hastaların olduğunu söylüyor.
Hastanenin içini gezerken tedirgin olmamak imkansız. Kapılar kırık, duvarların sıvası düşmüş ve her yer toz içinde. Buna rağmen hastane hâlâ faal. Hastanenin önünde bir yemek alanı da var, gönüllülük esasıyla yemekler dağıtılıyor.
Hastanenin dışından dolaşıp morgun olduğu yere geçiyoruz. Oraya doğru giderken yine ağır bir koku ve kefenlerle karşılaşıyoruz. Morgun önünde ise yine askerler bekliyor.
Hastaneden ayrılıp Grand İsias Hotel’in bulunduğu enkaza gidiyoruz. Burada 30’u rehber, 35’i Kuzey Kıbrıslı öğrenci (öğrencilerin yaş aralığı 9-15) öğretmen ve veli toplam 65 kişi hayatını kaybetti. Kuzey Kıbrıslı öğrenciler sadece voleybol turnuvası için şehre gelmişti. Yani bu deprem sadece Türkiye’yi değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) de yasa boğdu. KKTC, depremin ardından 7 gün milli yas ilan etti. Bu olayı da “yıkım” değil, “katliam” olarak tanımladı.
Enkazı biraz incelediğimizde ise alt katlardaki odaların, toplantı salonlarının enkaz içinde olmadığını görüyoruz. Enkaz şu anda tehlikeli olmasına rağmen bir önlem de alınmamış, bir bariyer dahi çekilmemiş, öylece bırakılmış. Molozların üzerinde evraklar, kitaplar ve faturalar var.
Konuştuğumuz bir belediye çalışanının evi hotelin hemen arka sokağında. Belediye çalışanı, depremin ardından sokağa çıktığında İsias Otel’den yardım çığlıklarının geldiğini söyledi.
Adıyaman’ın her tarafı enkaz, acı, öfke ve yas ile dolu. Adıyaman’daki son günümüzde, ilk gün gittiğimiz çadır kente tekrar uğradık. Sorunlar hâlâ baki: ısınma, hijyen ve barınma. Çadıra sığdırdıkları hayatlarından isyan edenler, “AFAD üç gündür neredeydi?” diyenler ve para yardımı bekleyenler…
Hemen hemen her konuştuğumuz yurttaş, yaşadıkları acının sorumlusunun yetkililerin olduğunu, yardım gelmediğini söylüyor. Dört gün boyunca Adıyaman-Şanlıurfa arasında evlerini taşıyanlarla, şehirden göç edenlerle ile karşılaşıyoruz.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bir şehir ve yas tutamayan yurttaşlar…
Bölgedeki beşinci günümüzde Şanlıurfa’daki yıkıma bakacağız.