İYİ Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Meral Akşener’in gündeminde Sinan Ateş cinayeti, deprem sonrası çadır satan Kızılay, Erdoğan’ın helallik istemesi ve seçim vardı. Akşener, “Buradan önümüzdeki bu ateşten imtihanı, parti içi mesele ya da yazıhane muhabbeti olarak görenlere seslenmek istiyorum. Bunu herkes üzerine alsın ve çok iyi düşünsün. Bazen gerçek komutan olmak için, apoletlerden vazgeçmek gerekir. Küçük hesapları bırakıp büyük resmi, gerçek tehlikeyi görmek gerekir” diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısındaki konuşmasına, 61 gün önce öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’i anarak başladı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden Akşener, 14 Mayıs’a kadar her grup konuşmasında aynı soruyu soracağını yineleyerek, şunları söyledi:
“Kuklalar tutuklandı, kuklacılar serbest. Maşalar tutuklandı, maşayı tutanlar serbest. Tetikçiler tutuklandı, azmettirenler serbest. Her kurumun amiri de sensin, memuru da sensin, denetçisi de sensin. Hal böyleyken, ben de sana soruyorum Erdoğan, söylesene, yargının işini yapmasına neden engel oluyorsun? Kimden, kimlerden korkuyorsun? Sorumluluktan kaçarak, olanları, örtbas edebileceğini mi sanıyorsun?”
“Önümüzdeki ateşten imtihanı, parti içi mesele ya da yazıhane muhabbeti olarak görenlere seslenmek istiyorum”
Akşener, yol ayrımında olduklarını söyleyerek Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ne ve romanlara göndermeler yaparak şöyle konuştu:
“Bugün ateşten bir imtihanla karşı karşıyayız. Bugün bir seçim yapmak zorundayız. Ya millet yolunda başımız dik yürüyeceğiz, ya da milletin geleceğini kumar masalarında harcayanlara müsaade edeceğiz. Ya ateşten bir gömleği eğnimize giyip, bu imtihandan geçeceğiz ya da yüreksizce kül olup gideceğiz. Ya cumhuriyetin yeni asrında ışıl ışıl yeni bir tarih yazacağı, ya da dayatmalara boyun eğip Türkiye’ye biçilen trajediyi en ön sıradan izleyeceğiz. Ya beyaz zambaklara can suyu vereceğiz ya da önümüze konan gazap üzümlerine razı olacağız.
Bu vesileyle buradan önümüzdeki bu ateşten imtihanı, parti içi mesele ya da yazıhane muhabbeti olarak görenlere seslenmek istiyorum. Bunu herkes üzerine alsın ve çok iyi düşünsün. Ve kimse unutmasın, bazen gerçek komutan olmak için, apoletlerden vazgeçmek gerekir. Sahici bir mücadele için önce kendinle barışmak gerekir. Küçük hesapları bırakıp büyük resmi, gerçek tehlikeyi görmek gerekir. Bizim seçimimiz dün de belliydi, bugün de belli. Bizim yolumuz, dün de aynıydı, bugün de aynı. Karşımıza, kim dikilirse dikilsin, önümüze ne çıkarsa çıksın. Bizim itirazımız, bizim mücadelemiz dün de aynıydı, bugün de aynı.”
“Kişilerin kaprisleri değil, milletin iradesi tecelli edecektir”
“Kızılay çadır tüccarı haline gelmiş, yürütmenin başı çürütmenin başı olmuşsa, Merkez Bankası kendi ülkesinin Hazine’sine para bağışlıyor, televizyonlardan gerine gerine yardım yapanlar daha bir gün geçmeden faiziyle teşvik alıyorsa, 21 yılını beton dökerek geçirenler, beton altında bırakılan koca bir ülkeye yeni betonlar vadedebiliyorsa, evladını yitirmiş insanlarımızın haklı serzenişleri, sarayın riyakâr duvarlarını aşamıyorsa, hiçbir yapılanın hesabı verilmiyor, hesap sorandan hesap soruluyor, iktidar, soru soranları kendi sorgu odalarına alıyorsa, ‘Devlet nerede’ diyen vatandaşın önüne soba geleceğine kafasına sopa geliyorsa, artık başka bir şey söylemek lazımdır. Artık, bir seçim yapmak lazımdır. Artık kişisel hesapları bırakıp, millet için, memleket için gerekeni yapma zamanıdır. Aynı 100 yıl önce olduğu gibi, bugün de milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. O karar da, üç-beş kişiyle değil, milletçe verilecek ve uygulanacaktır. Kişilerin kaprisleri değil, milletin iradesi tecelli edecektir.”
“Tüm hatalarına rağmen bir kişi bile istifa etmiyor”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından iktidarın sorumluluklarına değinen Akşener, “Milletçe, hükümetin neden olduğu bu büyük felaketi iliklerimize kadar hissediyoruz ama tek bir hükümet yetkilisi, tek bir siyasi, tek bir bürokrat bile bu hissettiklerimizi hissetmiyor. Sırf şahsi emellerini gerçekleştirmek için başımıza ucube bir sistemi bela edip tüm bu keşmekeşin esas müsebbibi olan Bay Kriz baş sorumludur. Tüm sorumsuzluklarına rağmen hiç mi hiç utanmıyorlar. Tüm hatalarına rağmen, aralarından bir kişi bile istifa etmiyor” diye konuştu.
“Cürmün ve haramın helalleşmesi olmaz”
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her felaketten sonra milleti tehdit ettiğini, hakaretler savurduğunu, işler istediği gibi gitmediğinde helallik istediğini söyleyen Akşener, şöyle devam etti:
“Erdoğan, yeter artık. Depremin üstünden 23 gün geçti. Sen ilk gün, ‘Günü geldiğinde, şu anda tuttuğumuz defteri açacağız’ dedin. Düpedüz tehdit ettin. Daha dün milletimize, ‘Bunlar kader planında olan şeyler’ diyordun. İnsanlarımıza, ‘ahlaksız, namussuz, adi’ diyordun. Bugün çıkmışsın, utanmadan onlardan helallik istiyorsun. Bir idarecinin, vatandaşlarıyla helalleşmesi, istifa ederek, hesap sorarak, sorumluları görevden alarak olur. Bunları yapmayıp, üstüne de helallik istemek, halkla ilişkiler kampanyasından başka bir şey değildir. Ayrıca, cürmün ve haramın helalleşmesi de olmaz.”
“Siyasetçi, milletiyle sandıkta helalleşir”
“Hayallerini yıktığın gençlerden, çaresizliğe mahkûm ettiğin annelerden, cenazesine kefen arayan babalardan, sevdiklerini battaniyeyle gömenlerden, tuvalet için, hijyen malzemesi için çırpınanlardan, helallik alamazsın. Bir damla huzura, iki dirhem tebessüme muhtaç ettiğin milletimizden helallik alamazsın. Böyle yüzsüzlük, böyle utanmazlık, böyle terbiyesizlik olmaz, olamaz. Ama illaki helalleşmek istiyorsan, ben sana yolunu söyleyeyim. Siyasetçi, milletiyle televizyon karşısından attığı nutukla helalleşmez. Siyasetçi, milletiyle sandıkta helalleşir. Madem helallik alacaksın, o zaman önce aziz milletimizin önüne sandığı getireceksin.”
“Türk Kızılay’ı naylon bağış kurumuna dönüşmüştü, tam anlamıyla paravan şirket olmuş”
Depremden sonra çadır ve gıda satışıyla gündeme gelen Kızılay yöneticilerine tepki gösteren Akşener, istifa çağrısında bulundu:
“Hilale adanmış tüm hayatların anısına çalışan Türk Kızılay’ı, bunların elinde bir ‘naylon bağış’ kurumuna dönüşmüş. Gelinen noktada tam anlamıyla paravan bir şirket olmuş. Memleketin yarasını saracağına, çadır tüccarı olmuş.‘Gıda stoklanıyor’ diye memleketi birbirine kattınız, ‘Soğan stokluyorlar’ diye depoları bastınız, ‘Patates stokluyorlar’ diyerek milleti suçladınız, ‘terörist’ ilan ettiniz. Peki şimdi çadır stoklayan Kızılay’a ne diyeceksiniz? Kızılay’ın deposunu da basıp, çadırlara el koyacak mısınız? Stokçu diye, Kızılay Başkanı’nı da, ‘aldıracak’ mısınız? İnsanlarımız, geceleri eksi 18’lere varan soğukla mücadele ederken, Türkiye’nin her köşesinde milletimizin uykuları kaçtı ama bu ülkenin Kızılay’ı, kendi vatandaşına çadır sattı.”
Akşener’in gönderme yaptığı romanlar
Akşener konuşmasında, önemli tarihsel mesajlar içeren eserlere gönderme yaptı. Bunlardan ilki Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek”, Kurtuluş Savaşı yıllarında yazılmış ve işgal edilen İzmir’den başlayıp Kuvayı Milliye’ye katılmaya giden bir hikayeyi konu alıyor.
Akşener, Rus yazar Grigoriy Petrov’un, 1800’lerin sonlarında Finlandiya halkının içinde olduğu durumu ve verdikleri mücadeleyi anlattığı “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” romanından da söz etti. Mustafa Kemal Atatürk’ün, bu kitabın askeri okullarda okutulması ve öğrencilere tavsiye edilmesini istediği biliniyor. Akşener’in konuşmasında bahsi geçen diğer eser de John Steinbeck’in, 1930’larda Amerika’daki derin yoksulluğu anlattığı “Gazap Üzümleri” romanı oldu.