Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Muharrem İnce aday olur mu? Olursa ne olur?

Türkiye 14 Mayıs’ta seçime gidiyor. Seçim çalışmaları tüm hızıyla başlamışken, ittifaklar da oy havuzlarını genişletmeye çalışıyor.

Kamuoyu yoklamalarında seçimin sonuçlarını etkileyebilecek oy potansiyeli gözüken Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce nasıl bir tutum alacak? Muharrem İnce’nin tutumu gerçekten seçimlerin sonucunu etkileyebilir mi? Z kuşağı gerçekten Muharrem İnce hayranı mı?

Ruşen Çakır yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Bugün ikinci kez karşınızdayım. Artık seçim havasına girdik, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı da belirlendiği için start verildi. Zâten çok karşınıza çıkıyordum, bundan sonra daha fazla karşınıza çıkacağım. Şimdiden verdiğim ve vereceğim rahatsızlıklar için özür dilerim. Bugün Hizbullah’tan, HÜDA PAR’dan bahsettim. Onu önümüzdeki günlerde yine konuşuruz. Ama şu anda bahsetmek istediğim diğer bir konu var: Memleket Partisi ve Muharrem İnce. Şu an îtibâriyle en çok merak uyandıran konulardan birisi herhalde bu. Bir yandan HÜDA PAR’ın Cumhur İttifâkı’yla ilişkisinin nasıl olacağı konuşuluyor. Yeniden Refah Partisi’nin de dâhil olup olmayacağı konuşuluyor. HDP’nin tavrı birazcık şekillendi gibi. Kılıçdaroğlu’nun HDP eş genel başkanlarıyla yapacağı buluşma bekleniyor. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman en tartışmalı konulardan birisi Muharrem İnce. Ne yapacak? Çünkü biliyorsunuz üyelerin katılımıyla bir oylama yapıldı ve bütün üyeler gayet demokratik bir oylamayla Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı olarak seçtiler. Ve şu hâliyle bakıldığında, Memleket Partisi’nin Muharrem İnce’yle cumhurbaşkanlığı seçimine katılması bekleniyor. Normal şartlarda bir cumhurbaşkanı adayı gösterebilmek için en az 20 milletvekilinin imzâsı gerekiyor. Memleket Partisi’nin sâdece 2 milletvekili var. O olmayınca ne gerekiyor? 100 bin imza. 23-24 Mart’ta adaylık başvuruları yapılacak. Başvuru yapıldıktan sonra sabah saat 8.00’den îtibâren 5-6 gün içerisinde 100 bin imzânın verilmesi gerekiyor. Ama bu imzâlar nasıl veriliyor? İl ve İlçe Seçim Kurulları’na gidilecek, Muharrem İnce’yi aday göstermek isteyenler orada açılan defterlere imzâ atacak. Orada bir e-devlet uygulaması filan yok. Orada bizzat gidip imzâ vermeleri gerekiyor. Ondan sonra 100 bini tamamlayanların Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylığı îlân edilmiş olacak cumhurbaşkanlığı için. Şu halde baktığımız zaman, Sinan Oğan Ata İttifâkı’nın adayı olarak îlân edildi. Onun 100 bin imzâ bulması gerekiyor. O bir süreç olacak. Burada da Muharrem İnce’nin eğer aday olacaksa 100 bin imzâyı toplamaya başlaması gerekecek adaylık başvurusu onaylandıktan sonra. 100 bin imzâyı da tamamlarsa adaylığı onaylanmış olacak.

Şu hâliyle bakıldığında, 25 binin biraz üzerinde kayıtlı üyesi gözüküyor Memleket Partisi’nin. Tabiî ki üye sayısının üstünde bir potansiyeli olduğu muhakkak. Dolayısıyla 100 bin imzâyı toplamakta çok zorluk çekmeyeceklerdir. Bu konuda herhâlde bir kampanya yapacaklar. O kampanyanın ışığında oyunu Muharrem İnce’ye vermeyecek olsa da birtakım vatandaşlar pekâlâ Muharrem İnce’nin aday olmasını isteyebilirler. Tabiî burada şöyle hususlar da olacak: Muharrem İnce’nin aday olması kimin işine yarar? Şunu biliyoruz; Muharrem İnce’nin aday olup kazanma ihtimâli yok. İkinci tura kalma ihtimâli de yok. Her ne kadar kendisi, “%28’le başladık, 38 olacak ve sonra 68’le kazanacağız” dese de böyle bir ihtimal yok. Ama orada iki aşamalı bir şey söz konusu. Bir kere, imzâ toplayıp toplayamama meselesi siyâseten bir rüşt göstergesi olacak. Eğer kolay bir şekilde 100 bin imzâyı toplarsa; hattâ çok sayıda, yani 100 bin gerekirken 500 bin vs. imzâ toplarsa, bu bir kere bir güç gösterisi olacak. O imzâların toplanmasının ardından alacağı oy da ikinci bir güç gösterisi olacak. Tabiî bütün bunların hepsinin bu tür durumlarda ters tepme durumu da var. 100 bin imzâyı zoru zoruna toplayabilmek, hattâ –Muharrem İnce için geçerli olacağını sanmıyorum ama başka isimler için olabilir belki– toplayamamak, bir kere baştan kaybetmek anlamına gelir. Bir diğer husus da tabiî katıldıktan sonra, yani imzâları toplayıp aday olduktan sonra çok düşük bir oy almak. Bu da katıldığına insanı pişman edebilir. Tabiî Muharrem İnce için en ideal senaryo, çok sayıda imzânın kolaylıkla toplanması ve çok ciddî bir oyla bu seçimi ikinci tura bırakan kişi olabilmek. O siyâseten bir başarı göstergesi olacaktır Muharrem İnce için. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun, ikisinin de %50+1 oyu alamamasında… Yani normal şartlarda iki adaylı seçim olsa kim daha yüksek oy alıyorsa –geçerli oylar sayılıyor çünkü– ilk turda seçim bitecek. Ama seçime ikiden fazla aday katılması durumunda ikinci tura kalması ihtimâli var. Dolayısıyla üçüncü, dördüncü ve diğer adaylar pekâlâ seçimi ikinci tura bırakabilirler. Dolayısıyla Muharrem İnce’nin aday olup seçimi ikinci tura bıraktırması kendisi açısından, siyâsî açıdan çok büyük bir başarı olur. Fakat burada tabiî başka bir husus var. O da Muharrem İnce’nin partisinin ve kendisiyle seçmenlerinin Erdoğan’ı tercih etmediklerini varsayıyoruz. Dolayısıyla ikinci tura kalması demek, Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını ikinci tura bıraktırmak anlamına gelecek ve bu anlamda birtakım kırgınlıklar, kırılmalar, suçlamalar vs. yaşanabilir. Bir de şöyle bir şey düşünün; Muharrem İnce seçime katılıyor, seçim ikinci tura kalıyor ve ikinci turda Recep Tayyip Erdoğan kazanıyor. Bu sefer Kılıçdaroğlu’nu tercih etmiş muhâlif kanadın büyük bir çoğunluğu, tabiî ki Kılıçdaroğlu ve destekçileri de buna dâhil olacaktır, bunun faturasını Muharrem İnce’ye ve partisine kesmeye kalkabilirler. Yani “Sizin yüzünüzden oldu bu” diyebilirler. Görüldüğü gibi çok ince birtakım hususlar var. Her senaryoda başka başka gelişmeler yaşanabilir. Bunların kimisi İnce ve partisi için olumlu kimisi olumsuz olabilir.

Peki burada nasıl bir şey olacağa benziyor? Normal şartlarda tabiî ki herkesin cumhurbaşkanı adayı olma hakkı var, böyle bir iddiası olabilir. Hele bir parti lideriyseniz, bir iddianız varsa, bu iddianızı en önemli seçimde göstermeniz gerçekten önemli. Meselâ Ümit Özdağ, Zafer Partisi büyük bir iddiayla girdi. Bayağı bir ses de çıkarttı. Ama önce Mansur Yavaş’ın adaylığını dillendirdi; sonra da Sinan Oğan’ın adaylığına destek verdi. Kendisi aday olmuyor. Bu temkinli davrandığını gösteriyor; ama aynı zamanda iddiasının sınırlı olduğunu gösteriyor. Normalde Türkiye’yi yönetmeye adaysanız, böyle bir iddianız varsa her türlü şeyi göze alıp aday olabilmeniz gerekir veya var olan adaylardan birisini desteklemeniz daha anlaşılır bir şey. Burada üçüncü bir aday çıkartıyorsunuz, ama o aday siz olmuyorsunuz. Dolayısıyla Ümit Özdağ’ın durumu biraz… biraz değil hayli sıkıntılı bence. Çok konuşulmuyor. Ona da özellikle dikkat çekmek istiyorum. Bir zamanlar çok gündemde olan Özdağ’ın hareketi, çevresi ve etki alanı şimdi iyice daralmışa benziyor.

Buna karşılık son dönemdeki kamuoyu araştırmalarında ilginç bir şekilde Memleket Partisi’nin daha fazla öne çıktığını görüyoruz. Şu hâliyle bakıldığı zaman, yakın zamanda kurulmuş partiler içerisinde en fazla dikkat çekenler, en azından benim baktığım kamuoyu araştırmalarında şunlar: Yeniden Refah Partisi, Memleket Partisi ve bir anlamda da Türkiye İşçi Partisi. Burada dolayısıyla Muharrem İnce’nin kararı önemli olacak. Normal şartlarda benim beklediğim, Muharrem İnce’nin aday olmayıp bir şekilde, açık ya da örtülü bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi. Beklediğim derken bir temennî anlamında söylemiyorum; yani siyâseten bunu yapma ihtimâlinin daha yüksek olduğu kanısındayım. Fakat bunu birdenbire yapmak istemeyecektir. Sanki tek seçeneği buymuş gibi yapmak istemeyecektir ve bu anlamda partisinin üyelerinin oyuyla kendisini cumhurbaşkanı adayı seçtirmesinin bir hamle olduğunu düşünüyorum. Ama buradan illâki onun adaylığı sonucunun çıkacağı kanısında değilim. Gördüğüm kadarıyla şöyle spekülasyonlar var: “Seçime birkaç gün kala adaylıktan çekilecek” deniyor. Bu ne işe yarar çok emin değilim. Şu hâliyle, bugün îtibâriyle aday olacağını söylemesinin bir fonksiyonu olabilir, en azından birtakım müzâkereler yapabilir Millet İttifâkı’yla, özellikle CHP’yle. O müzâkereler için önemli olabilir; ama seçimden iki üç gün önce yapılacak olan bir geri çekilmenin Memleket Partisi’ne ne kazandıracağı açıkçası çok şüpheli. Ama şu hâliyle yapılacak müzâkereler ışığında Memleket Partisi pekâlâ diğer DEVA, Gelecek partilerinin alacağını tahmin ettiğimiz o kotalardan, kontenjanlardan da belki milletvekili çıkarabilir. Ama şunu diyebilirler: “Bizim derdimiz milletvekili çıkarmak değil, biz kendimize güveniyoruz”. O anlamıyla beklenen, aday olarak girmesi ve oradan belli bir oy alabilmesi.

Kaç oy alacak? Şimdi benim en son gördüğüm bir kamuoyu araştırmasında parti olarak %2 gözüküyor. Muharrem İnce’nin kendisinin artı 1 oyu olduğunu varsaymak doğru olur, çünkü adı bilinen birisi. Son seçimde, 5 yıl önceki seçimde çoğu kişi ona güvendiği için pişman olduğunu söyledi; ama bâzıları da Muharrem İnce’nin hiçbir sorumluluğu olmadığını, CHP yönetiminin sorumlu olduğunu söylüyorlar. O bâzılarının oyuyla belli bir miktar oy alabilir. Ama şunu biliyoruz ki bu oylar normal şartlarda Erdoğan’a gitmesi beklenen oylar değil. Bu oylar normal şartlarda CHP’ye ya da cumhurbaşkanlığı seçiminde tabiî ki Kılıçdaroğlu’na gitmesi beklenen oylar. Dolayısıyla Memleket Partisi’nin alacağı oyların büyük ölçüde Kılıçdaroğlu’ndan eksileceğini düşünmek için birçok nedenimiz var. Ve tekrar başa dönecek olursak, Muharrem İnce seçimi ikinci tura kaldırıp daha sonra ikinci turdaki tercihini Kılıçdaroğlu’ndan yana yaparsa, bu senaryonun da pekâlâ gündeme gelebileceği kanısındayım. Ama benim düşünceme göre imzâ toplamanın öncesinde de adaylıktan vazgeçme ihtimâli hayli yüksek.

Biraz karışık oluyor, tekrar tekrar aynı şeyleri düşünüyoruz; ama normal şartlarda Muharrem İnce için en ideal olan tabiî ki imzâyı fazla fazla toplaması ve ilk turda bayağı dikkat çekici bir oy alabilmesidir. Ben ilki neyse de ikincisinin pek olacağını sanmıyorum. Kendisinin adaylığı için imzâ verenlerin bile son gün oy kullanmaya gittiğinde ona oy vereceğine çok emin değilim. Zîrâ hep söylüyoruz, Kadri Gürsel’in söylediği gibi bugün Türkiye’de en güçlü akım anti-Erdoğanizm ve Muharrem İnce’ye yönelenlerin de çok ciddî bir şekilde anti-Erdoğanizm’in etkisi altında olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla 14 Mayıs günü o anda, o kritik tercihlerini “Nasıl olsa Muharrem İnce kazanamaz, riske atmayalım” diye Kılıçdaroğlu’ndan yana yapma ihtimalleri daha yüksek. Tekrar söylüyorum, başa gelelim: Şu ân îtibâriyle en çok merak uyandıran konu bu. Bunun netleşmesi biraz zaman alacak ve bu olay sürekli olarak iktidar tarafından özellikle gündemde tutulmak istenecek. Çünkü iktidârın hesâbı, biliyorsunuz, olabildiğince muhâlefeti bölmek, parçalamak ve oralardan fireler çıkartmak. Şu hâliyle bakıldığı zaman Cumhur İttifâkı genişlemeye çalışıyor. Yeniden Refah’ı almaya ya da HÜDA PAR’ı almaya ya da Demokratik Sol Parti’yi, Anavatan Partisi’ni, bir yerde gördüm ve adını ilk defa duyuyorum; Osmanlı Partisi varmış, o da destek verecekmiş vs.. Bütün bunların hepsinin şöyle ya da böyle anlamı olabilir; ama şu hâliyle bakıldığı zaman iktidârın, iktidar koalisyonunun en çok önemsediği husus bana göre Memleket Partisi’nin ne yapacağı. Daha doğrusu Muharrem İnce’nin ne yapacağı. Muharrem İnce’nin aday olmasından, aday olarak seçimlere katılmasından en az rahatsızlık duyacak, hattâ hiç rahatsızlık duymayacak olanlar herhalde iktidar ortakları olur. Yani MHP ve AKP olur ve Erdoğan da bundan çok mutlu olur. Sonuçta baktığımız zaman bu hamlenin esas olarak iktidârın hoşlanacağı bir hamle olacağını görmek mümkün. Ama bu yüzden, iktidârın işine yarayacak diye, kendi partisini kurmuş bir siyâsetçiden aday olmamasını beklemek, aday olmaması çağrısı yapmak ya da dayatmak özellikle –çağrı yapabilirsiniz de bundan dolayı onu suçlamak da– hakkaniyetli bir durum değil. Eğer suçlanacak bir şey varsa, daha ilk başta ayrıldığı zaman, CHP’den ayrılıp ayrı parti kurduğu zaman suçlamaları gerekirdi. Artık ayrı parti kurulmuş, aradan bayağı bir zaman geçmiş ve kendisini farklı olarak gören, tanımlayan bir siyâsetçi ve ona destek veren insanlar var. Artık onlara, “Siz niye Kılıçdaroğlu’nu desteklemiyorsunuz? Niye ona engel çıkarıyorsunuz?” diye söz söylemeye kimsenin hakkı olmaması gerekir. Kendi bilecekleri iştir. Adaylığını koyar; orada ne kadar imzâ topladığını, ne kadar oy alabildiğini görür ve sonra yoluna devam eder. Herhalde Muharrem İnce’nin düşüncesinde Kılıçdaroğlu sonrasında tekrâr CHP’ye dönüp CHP’nin başına geçmek de olabilir. Tabiî böyle bir senaryonun gerçekleşebilmesi için de Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs’ta net bir şekilde yenilmesi gerekir. Tabiî böyle bir niyet varsa bu işleri daha da karmaşık hâle getiriyor.

Şu hâliyle bakıldığı zaman benim 5 yıl önce Muharrem İnce’nin seçim kampanyası sırasında ve sonrasında söylediklerimi bilenler biliyor. Bence Muharrem İnce kötü bir kampanya yaptı. Kötü bir performans sergiledi. Alabileceği oyun çok azını aldı, çok daha fazla alabilirdi. O kendi oylarının CHP oyundan fazla olmasından hareketle bunu kendisine yazıyor; ama bence bu doğru bir okuma değil. Muharrem İnce, Erdoğan’la kavga ederek, kampanyasını Erdoğan’la kavga üzerine inşâ ederek kendisine gelebilecek bayağı bir oyu elinin tersiyle itmişti. O zamandan bu zamâna bir şeylerin herhalde hesâbını yapmış, değerlendirmesini yapmış olabilir. Ama kişisel olarak benim görüşüm, Muharrem İnce’nin Türkiye’nin siyâsî geleceğinde çok etkili olabileceği kanısında değilim. Dolayısıyla bu seçimden de kendi beklentileri nedir bilmiyorum, herhalde o söylediğimiz 28-38-68 tabiî ki bunlar olacak şey değil; ama aday olarak katılsa da seçimi — bunu özellikle söylüyorum– ikinci tura bıraktırabileceği kanısında değilim. Tabiî bu benim kişisel görüşüm. Kendisi ve partilileri bunun tam tersini düşünüyor olabilirler. İktidar yanlıları da böyle düşünüyor ve temennî ediyor olabilirler. Onu bekleyip göreceğiz. Ama öncelikle düşüncem; aday olarak seçimlere katılmaktan vazgeçeceği yolunda, katılırsa da seçimleri ikinci tura bırakma ihtimâlinin zor olduğu yolunda. Tabiî ki bütün bunların hepsini, çok fazla bir vakit yok, 2 ay var; ondan sonra bu arada bakarız, görürüz. Yanlış yaptıysak yanlış değerlendirmelerimizi, yanlışları da kabul etmeyi daha önceki örneklerde olduğu gibi biliyoruz. 

Evet, çok yoğun bir döneme giriyoruz. Çok yakından bunları tâkip etmeye çalışıyoruz. Medyascope olarak sürekli seçimle ilgili yayınlar yapacağız ve bunları şimdiden görmeye başlamışsınızdır. Bize desteklerinizi lütfen ihmal etmeyin. Bu seçimleri yerinden, bütün Türkiye’de yakından izlemek, bütün kamuoyuna, vatandaşlara, adaylara sizin için sorular yöneltmek için çok yoğun bir seçim programı var kafamızda şimdiden başladığımız. Bunun için desteklerinizi rica ediyoruz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.