Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendiriyor | Milletvekili listeleri bize neler söylüyor?

14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere çok kısa bir süre kaldı. Parti ve ittifaklar milletvekili listelerini 9 Nisan’da Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etti ve kamuoyuna açıkladı. Böylelikle her seçim döneminde görülen liste tartışmaları da başladı. Milletvekili listeleri ittifakların stratejileri ile ilgili ne söylüyor? Listeler partilere ne getirir, ne götürür? Listelerdeki tartışmalı isimler kimler?

Ruşen Çakır, Medyascope canlı yayınında, izleyicilerin soru ve yorumlarıyla değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Evet, listeler nihâyet açıklandı, YSK’ya teslim edildi. Dün açıklandıktan sonra bu listeler hakkında çok şey söylendi, söylenmeye devam edecek. Îtirazlar olacak, istifâlar olacak, küçük çaplı kavgalar olacak. Ama listeler çok da fazla değişmeden bu listelerle Türkiye seçimlere girecek. Ve sizinle bu listeleri konuşmak istiyorum. Nasıl olacak? Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarından canlı yayının chat bölümünden sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi aktarırsanız birlikte bir yayın yapacağız. Bakalım neler düşünüyorsunuz? Nasıl bakıyorsunuz? Sürpriz mi oldu? Neler sürpriz oldu? Neler beklediğiniz gibi oldu? Bu kime yarar, nasıl yarar? Bütün bunlara birlikte bakalım. Öncelikle şunu söyleyelim: Yeni seçim yasasını iktidar düzenledi; bir öncekine göre ittifâkın avantajlarını büyük ölçüde budadı. Bunun yerine ortak listenin çok daha güçlü olacağı bir seçim yasası getirdiler ve biz de dedik ki: “Bunu yaptıklarına göre herhalde kendileri ortak listeyle girecekler”. Ama öyle olmadı. Cumhur İttifâkı’nın bütün partileri kendileri aday çıkartıyor — bunu gördük. Bu başlı başına önemli bir gelişme. Buna karşılık diğer partilerde, diğer ittifaklarda ortak liste konusunda birtakım sorunlar yaşandı. Şu aşamada bakıldığında en fazla bunu değerlendirenin Millet İttifâkı olduğunu görüyoruz. Öncelikle ne oldu? 4 parti –Demokrat Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi–, bunlar CHP listelerinden aday gösterdiler. Bayağı sayıda seçilecek yerlerden isimler var bu partilerden. Bunlar kendileri parti olarak girmiyorlar. Bir ortak liste CHP içerisinde oluştu. Onun dışında CHP ve İYİ Parti kendi arasında bâzı illerde aday göstermeme ve diğerini destekleme kararı aldı. Bu anlamda, İYİ Parti’yle CHP arasında da bir tür anlaşma yapıldığını görüyoruz. Bunu Cumhur İttifâkı yapmadı bile. Geriye kim kaldı? Emek ve Özgürlük İttifâkı’nda TİP ayrı liste olarak, kendi listesiyle girme karârı aldı. Bu bayağı bir tartışılmıştı biliyorsunuz. Onun dışındaki tüm parti ve oluşumlar Yeşil Sol Parti adayı olarak giriyorlar. Bunlardan, HDP dışındaki oluşumlardan seçilecek yerlere yerleştirilmiş birkaç isim var. Çok fazla olduğu söylenemez. Türkiye seçimlere böyle bir şekilde giriyor. Tabiî onun dışında Ata İttifâkı’nın listesi var — Zafer Partisi’nin başını çektiği. Memleket Partisi’nin listesi var. 20’yi aşkın partiyle Türkiye seçimlere giriyor. 

Evet, sizden de sorular, yorumlar geliyor.

Deniz Kalem: “Medyascope’a da destek veren Anayasa hukukçusu Şule Özsoy Boyunsuz aday gösterilmemiş. Sizce neden? Adalet Bakanlığı vs. verilir mi?” Neden gösterilmemiş olduğunu tahmin ediyorum. CHP gibi bir partide, parti içerisinde siyâset yapmayıp dışarıdan gelmek isteyen; ama partiye yakın, partiyle temâsı olan isimler, dönem dönem bunlardan bâzıları alınır, bâzıları alınmaz. Şule Özsoy Boyunsuz da alınmayanlardan olmuş. “Adalet Bakanlığı verilir mi?” sorusuna gelince; yani Adalet Bakanlığı’nın o kadar çok meraklısı vardır ki CHP ve çevresinde, Şule Hoca’ya sıra gelir mi açıkçası emin değilim. Aslında fenâ bir fikir olmaz, ama kişisel olarak bunun çok olacağı kanısında değilim.

Burak Özcan sormuş: “Tecrübeli bir gazeteci olarak halkın vekil listelerine bakarak oy verdiğine inanıyor musunuz? Koparılan yaygara sadece sosyal medyada mı kalacaktır?” Bu konu biraz karışık bir konu Burak Bey. Sosyal medya yokken de liste kavgaları olurdu, normal medyada olurdu. Ama esas önemlisi seçim bölgelerinde olur. Kimi zaman, bâzı durumlarda küsen adaylar sabote ediyorlar — geçmişte bunların örnekleri oldu. Ama normal şartlarda isme bakarak oy verme eğiliminin çok güçlü olduğu söylenemez. Daha eğitimli kesimlerin birtakım isimler nedeniyle bir listeye oy vermesi ya da vermemesi söz konusu olabilir. Ama büyük çoğunluğunun isimlere çok fazla takılacağını, çok fazla umursadığını da açıkçası sanmıyorum. Tabiî küçük yerlerde, daha küçük şehirlerde, isimlerin bilindiği yerlerde, isimlerin tabiî bir önemi var; ama İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da çok sayıda milletvekili çıkartıldığı yerlerde listelere bakıp da oyunu değiştirecek olan insan sayısı çok yüksek olmaz. Ama dediğim gibi, istisnâ özellikle eğitimli kesimlerde olur. Bu noktada şunu özellikle vurgulamak lâzım: CHP’nin çok ciddî bir risk aldığı ortada. O da nedir? Bu dört partinin –ki iki tânesi AKP’den kopmuş ve bâzı bilindik isimler de var– isimlerini kendi listesinden gösteriyor olması nedeniyle bu partilerin oylarını alacak belki; ama birileri de pekâlâ kızıp, bu isimler gösteriliyor diye CHP’ye oy vermekten vazgeçebilir. Bu açıdan TİP’in büyükşehirlerde bir avantaj yakaladığı kanısındayım. Onu bugün saat 18.00’de başlı başına bir yayında, Türkiye İşçi Partisi üzerine bir yayında ele almayı düşünüyorum. Şimdilik kısaca böyle söyleyeyim. 

Faruk Tuna: “DEVA kendi başına, Gelecek ve Saadet birlikte grup kuracak gibi. Bu durumda Gelecek ve Saadet ileride birleşebilir mi?” Grup kuracak kadar milletvekili çıkartacaklarına çok emin değilim. Faruk Bey siz nasıl bir hesap yaptınız bilmiyorum. Grup kurmayı tabiî ki isterler; fakat kurabileceklerine çok emin değilim. Belki üçü birlikte, hattâ Demokrat Parti’yi de katarak bir grup kurabilirler. Ama şöyle bir ihtimal de var — çok düşük olmakla birlikte: Bunlardan bâzıları ya da bâzı milletvekilleri pekâlâ CHP’de de kalabilir. Bu ihtimâli az da olsa akılda tutmak lâzım. Geçmiş dönemde bir Cihangir İslam örneği vardı. Saadet Partisi kontenjanından girmişti. Sonra Saadet Partisi’ne geçmişti. Sonra Saadet’ten istifâ etmişti. Daha sonra da CHP’ye girmişti. Cihangir İslam bu seçimde aday gösterilmedi. Ama böyle örnekler de var. Pekâlâ seçim sonrası, seçimde ortaya çıkacak tablonun ışığında birtakım partilerin yok olmasını, birtakım partilerin birleşmesini yaşayabiliriz; ama bugün için bunları kestirmek çok zor.

Mahsun Kino: “İnce ve Özdağ neden muhâlefeti hedef alıyor? İktidâr gelince suspus oldular”. Evet, muhâlefeti hedef alıyorlar; çünkü AKP’den, MHP’den ya da iktidâra oy verecek kesimlerden kendilerine oy gelebileceğini düşünmüyorlar. Onun için de muhâlefeti hedef alıyorlar. Ne kadar etkili olduğu tartışmalı. Ancak Muharrem İnce’nin özellikle bu bahsettiğimiz 4 partiden isimlere seçilecek yerlerden milletvekili kontenjanı verilmesini bayağı ciddî bir şekilde kullanacağını düşünüyorum. Ne kadar etkili olur bunu göreceğiz. 

Kerimcan Uzun: “AK Parti’den kurtulmak için kurulmuş bir ittifak var ve Meclis’te çoğunluk için en doğru yöntem izlendi. CHP listelerine verilen tepkiler abartılı değil mi?” Bir yönüyle abartılı, bir yönüyle değil. Bir kere en doğru yöntem değil. En doğru yöntem tek listeydi, yani İYİ Parti’nin de yer alacağı tek listeydi. Orada çok büyük sayıda milletvekili kazanma ihtimâli olurdu Millet İttifâkı’nın. Ama bunun olmayacağı da belliydi. Tepkiler abartılı değil mi? Şunu söyleyeyim: Ben yıllardır Türkiye’de sağ siyâset üzerine çalışan, özellikle İslâmcılık üzerine çalışan bir gazeteciyim ve Türkiye’de solun bu konuda geleneksel olarak çok hatâ yaptığını, bu kesimlere açılması gerektiğini söyleyen birisiyim. Dolayısıyla bu olaya meselâ benim çok daha anlayışla yaklaşmam gerekir; ama açıkçası ben bile bu kadar sunulan şeyin fazla olduğunu düşünüyorum. Yani bu partilere sunulan milletvekili sayısını belli bir yerde tutsalardı daha mâkul olabilirdi — bu benim kişisel görüşüm. Çünkü bu partiler aslında beklenen çıkışı yapamadılar. Özellikle Gelecek ve DEVA partileri. Zâten beklenen çıkışı yapsalardı belki de kendi başlarına girerlerdi, bilmiyorum. Şu hâliyle CHP’nin yaptığı tabiî ki rasyonel bir şey. Bu partilerin de oylarını alarak, özellikle çok milletvekili çıkartılan seçim bölgelerinde birinci parti olup bu D’Hondt sistemi sâyesinde daha fazla milletvekili çıkartmak. Ama bunu daha sonra herhalde konunun uzmanları çalışacaktır, seçimden sonra. Bu partilerin katılmasıyla CHP ne kadar milletvekili kazandı, ne kadar kazanmadı? Bunu kestirmek çok mümkün değil. Ama sizin de söylediğiniz gibi burada Meclis çoğunluğu var. Ama esas mesele şu: Kılıçdaroğlu kendi cumhurbaşkanı adaylığını kabul ettirmek için bu partileri öncelikle iknâ etti. Olayın bu boyutunu ıskalamayın. Buradaki esas husus Meclis’ten ziyâde cumhurbaşkanlığıydı. Cumhurbaşkanlığında desteğini aldığı bu partilere de birtakım vaatlerde bulunmuştu belli ki Kemal Kılıçdaroğlu. Şimdi onları yerine getiriyor. Böyle de düşünmek lâzım. Hem bir yandan Meclis’te daha çok milletvekili çıkartmak; ama diğer yandan kendi başlarına girseler milletvekili çıkaramayacak oldukları âşikâr olan partilere belli sayıda isimle Meclis’te temsil imkânı sağladı. Bunun ötesinde biliyorsunuz, bu partilerin genel başkanları eğer Kılıçdaroğlu seçilirse cumhurbaşkanı yardımcısı olacak ve her birinden en az bir de bakan olacak kabinede. Yani bu güçleriyle ne kadar orantılı? Açıkçası emin değilim ve özellikle bunu Muharrem İnce’nin çok ciddî bir şekilde konuşacağını, işleyeceğini düşünüyorum. 

Fatih Armağan: “Hulki Cevizoğlu hakkında görüşünüz nedir?” — Daha önce de bir yayında söyledim. Zamânında, muhâlif olduğu zaman da çok doğru bir gazetecilik yaptığını düşünmüyordum. Onun hiçbir yayınına çıkmışlığım yoktur meselâ. Bu daha önce yaşadığımız Feyzioğlu örneği gibi, Mehmet Ali Çelebi örneği gibi bir örnek. Geç kalmış bir örnek. Ama inanın hiç şaşırmadım. Belki dün ne yapıyorsa bugün de aynısını yapıyordur, öyle söyleyeyim. Bu cümle üzerine biraz düşünün. 

“Sadullah Ergin konusuna ne diyorsunuz? Çankaya’dan aday gösterilmesi seküler, eğitimli kesimi cepte görme anlamına gelmiyor mu?” Sadullah Ergin yakından tanıdığım bir siyâsetçidir, yıllardır tanırım. Sonuçta DEVA Partisi’nin en kilit isimlerinden birisi. Geçmişte de çok önemli rollar oynadı: Adalet ve Kalkınma Partisi’nde Grup Başkanvekilliği, Adalet Bakanlığı gibi ve Ergenekon soruşturmaları, Balyoz soruşturmaları nedeniyle belli bir kesimin nefret ettiği birisi olduğunu da biliyorum. Sadullah Ergin’in milletvekili seçilmesi bir şekilde kaçınılmazdı. Bir yerden gösterilecekti. Çankaya olmasaydı da yine lâf edilirdi, yani Ankara 1. Bölge olmasa da lâf edilirdi. Ama şunu özellikle söyleyeyim: Sadullah Ergin hakkında söylenen “Fethullahçı” vs. gibi şeyler yalan. Çünkü o dönemlerde, özellikle Fethullahçılar’ın çok ciddî bir şekilde Türkiye’de bir tür sivil terör estirdiği dönemlerde, onun bâzı konularda neler yaptığının birinci derece şâhidiyim. Özellikle Ahmet Şık, Nedim Şener dâvâsındaki tutumunu biliyorum. Fethullahçı olmadığını biliyorum. Ama Fethullahçı olmaması ona yönelik bâzı kesimlerin eleştirilerinin haksız olduğu anlamına gelmez. Zor bir isim gerçekten; ama DEVA Partisi ve bu mesele için kritik bir isim. Liste görüşmelerinde DEVA Partisi’ni onun temsil ettiğini de biliyorum. Dolayısıyla bir yerden aday olacaktı; Çankaya, yani Ankara 1. Bölge yerine başka bir yerden gösterilseydi belki daha az tepki olurdu.

“Bu seçimi kadınlar ve Kılıçdaroğlu’nun mutfağı kazanacak” demiş bir izleyicimiz. Olabilir; ama kadınların yine çok da fazla yer bulmadığını –bâzı partiler istisnâ: TİP, Yeşiller Sol — belli ölçülerde AKP’nin de listelerinde kazanabilecek yerlerde kadın sayısının çok da az olmadığını hızlı bir bakışla gördüm. Ama hak ettikleri şekilde listelerde yer almadıklarını da özellikle söyleyelim. Kadınlar yine seçimin kaderini belirleyecekler, ama büyük ölçüde yine erkekleri seçecekler. 

Hasan Kulu: “TİP’in Emek ve Özgürlük İttifâkı’na ne gibi katkısı olacak merak ediyorum. İttifâk’a hiçbir katkısı olmayacak. HDP oylarını kendine çekecek”. Bunu saat 18.00’deki yayında konuşuruz. Baktığımız zaman, HDP’nin, yani Yeşil Sol Parti’nin barajı geçmek için TİP’e ihtiyâcı pek yok, onu biliyoruz. Ama TİP’in milletvekili çıkarmak için HDP oylarına ihtiyâcı var. “Ne kattı?” sorusu, evet, gerçekten iyi bir soru, yani önemli bir soru. Özellikle HDP’liler bu konuda biraz öfkeliler. Onu saat 18.00’de biraz daha deşmeye çalışacağım. 

Deniz Kalem: “Sizce, TİP zâten milletvekili çıkaramaz diye normalde TİP’e oy vereceklerden vermeyenler olur mu?” Kesinlikle olur. Bir de tam tersi de olur. Özellikle listelerdeki sağ partilerden CHP listelerine gelenler nedeniyle TİP’e yönelenler olur.

Ahmet Taştabanoğlu: “İzmir 1. Bölge’de yaşayan bir yurttaş olarak TİP’e oy verecektim. Fakat parti İzmir 1. Bölge’den aday çıkarmadı. Tam sebebi sizce nedir?” Burada HDP adayının kazanması için –başka birtakım yerler de var böyle; Ankara’da da bir bölgede öyle yaptılar, başka yerler de var–, onun için göstermediler Ahmet Bey. Yani işte deminki “İttifâka katkısı nedir?” sorusunun belki kısmî bir cevâbı. Oy alabileceği birkaç yerde TİP –İzmir 1. Bölge de bunlardan birisi– aday göstermedi. HDP’nin adayının –belki de adaylarının– seçilmelerini kolaylaştırmak için. 

Hasan Şener: “301 vekile Millet İttifâkı ve Emek ve Özgürlük İttifâkı birlikte ulaşırsa Meclis’ten rahat yasa çıkar mı ve hesaplaşma olur mu? Teşekkürler.” Normal şartlarda evet. Muhâlefet birlikte, eğer Emek ve Özgürlük İttifâkı ve Millet İttifâkı 301’i bulursa normal şartlarda birçok yasayı birlikte geçireceklerdir. Ama tek tek bâzı yasalarda pekâlâ Emek ve Özgürlük İttifâkı’nın îtirâzı olabilecektir. Destek vermediğine de tanık olabileceğiz. Çünkü pazarlık etmek isteyecek — yani iktidarla. Şu anda ne oluyor? İktidar istediği bütün yasaları geçiriyor. Kimseyle pazarlık yapmıyor. AKP-MHP oyları yetiyor. Ama yarın Millet İttifâkı tek başına geçiremezse, o zaman komisyon tartışmaları çok daha anlamlı olacak ve özellikle HDP, TİP gibi partilerden girecek olan milletvekilleri kritik bir rol oynayacak. Her yasaya “Evet” diyeceklerini düşünmemek lâzım. Yasaların, onların da müdâhalesiyle ilk düşünülenden farklı çıkma ihtimâli olacak. Dolayısıyla Meclis daha bir heyecanlı olacak.

Semih: “Mevcut tabloda sizce Millet İttifâkı daha avantajlı durumda mı?” Öyle gözüküyor. Ancak özellikle CHP listesinden gösterilen isimler konusunda gerek iktidârın gerekse Muharrem İnce’nin propagandalarını ve belki de Türkiye İşçi Partisi’nin propagandalarını hesâba katmak lâzım. Ama normal şartlarda, başta da dediğim gibi ortak liste olayına en yakın kararları almış olanın Millet İttifâkı olduğunu görüyoruz. Onlar bu seçim yasasının imkânlarını daha fazla kullanacağa benziyorlar. Ama birçok kamuoyu araştırmasında Millet İttifâkı’nın oyu Cumhur İttifâkı’nı pek geçmiyor. Emek ve Özgürlük İttifâkı’yla birleştiği zaman fark atıyor ancak. Dolayısıyla diyelim ki başa baş gidiyorlar, bu ortak liste meselesi Millet İttifâkı’na birtakım avantajlar getirebilir. 

Savaş Ata Yavuz: “CHP listelerine bakınca Millet İttifâkı Meclis çoğunluğunu alsa bile bu aday yapısıyla geçmişle hesaplaşılabileceğine inanabiliyor musunuz?” Burada hesaplaşma konusunda esas önemli olan, cumhurbaşkanının kim olacağı. Onu unutmamak lâzım. Bâzı yönleriyle tabiî ki Meclis’in de önemi var. Tabiî ki bu hesaplaşmanın nasıl olacağı, çapı, kimleri hedef alacağı gibi hususlarda Meclis’in bir rolü olur ve Meclis’te de bu, Gelecek, DEVA gibi partilerden bâzı isimler bâzı konularda rezerv koyabilirler. Bu anlamıyla sorduğunuz soru önemli. Ama öncelikle k,m,n cumhurbaşkanı seçileceğine bakmak lâzım. 

“Herkes muhâlefetin listelerini eleştiriyor, ama AK Parti’nin listesi bakanlar hâricinde çok zayıf değil mi? Sanki iktidar dağılmış gibi.” Yani, AKP listeleri zayıf, ama uzun zamandır zayıf. Bir de şunu unutmayın: Erdoğan tek adam iktidârıyla birlikte kendisi dışındaki bütün isimleri öldürüyor, etkisiz kılıyor. Dolayısıyla kendi ediyor kendisi buluyor — istediği kadar parlatmaya çalışsın. Şimdi bakanları birinci sıraya koydu, ama bakanlarının çoğunun adını millet bilmiyor bile yani. Dolayısıyla bu kendi kendine kurduğu bir tuzak oldu. AKP’nin listeleri uzun bir zamandır bayağı zayıf, onu özellikle kabul etmek lâzım. Bakıyoruz işte: Hulki Cevizoğlu’yla, Mehmet Ali Çelebi’yle, Savcı Sayan’la vs. bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Onun dışında hani böyle çok parlak, şu kişi AKP’den aday olmuş diyebileceğimiz isim ben görmedim.

Fatma Adalı: “Listelere bakınca sizi şaşırtmayan liste hangisi oldu?” Büyük ölçüde AKP oldu. TİP oldu diyebilirim. Yeşil Sol Parti’nin HDP ağırlıklı listesine baktığımız zaman, ben çıkan haberlere ek olarak birtakım başka sürpriz isimler olabilir diye bekledim, olmadı. Yani Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’la sınırlı kaldı. Adını duymadığım birçok kişi de var. Baktığım zaman, en çok AKP ve MHP listesi tabiî ki — şaşırtmayanlar bunlar.

Sami Kuş: “Aytun Çıray’ın çıkışı hakkında ne düşünüyorsunuz?” Şaşırdığımı söyleyemem, çünkü kongre zamânından îtibâren onunla partisi arasında bir şeyler iyice… kopmuştu demeyeceğim, ama gevşemişti. O bir de kendini tutan isimlerden değil. Kendine bir özgül ağırlık biçiyor — ki haksız sayılmaz. Dolayısıyla parti tarafından aday gösterilmeyeceğini anladı diye düşünüyorum — ki Aytun Çıray’la benzer profilde olan birçok ismi Meral Akşener aday göstermedi. 

Oğuzhan: “Ruşen Bey, iktidar 2015’te kendisine karşı kurulan %60’lık muhâlefet bloğunu iki seçim arasında dağıtmayı başarmıştı. Seçimin ikinci tura kalması durumunda iktidar, muhâlefet bloğunu yeniden dağıtabilir mi?” 2015’teki tam bir blok değildi. Blok olsaydı zâten sonrasında koalisyon konusunda bayağı bir adım atılabilirdi. Tam bir blok değildi. Orada MHP’nin yaptıklarını hatırlayın. Bu sefer bozmak isteyecek. Zâten şu hâliyle bakıldığı zaman, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması Muharrem İnce sâyesinde olacak iktidar için. Ondan sonra da Muharrem İnce’ye oy vermiş olanların Kılıçdaroğlu’na oy vermemesini sağlamaya çalışacak. Nasıl yapacak? Bunu daha önceki yayınlarda konuştuğum için tekrar söylemek istemiyorum, ama özet geçeyim: Özetle ikinci turu da büyük bir ihtimalle kaybeder Erdoğan diye düşünüyorum. 

Ali Yıldırım: “Siyâsette 2 + 2 = 4 ediyor mu? Kâğıt üzerinde olduğu gibi 4 küçük partinin oyları CHP’ye gelecek mi? CHP çok büyük risk almadı mı?” Evet, 2 + 2 bâzen 3 olur, bâzen de 5 olur. Burada ne olacağını bilmiyorum. CHP bir risk aldı; ama bu tür adımlar aynı zamanda bir fırsattır. Burada özellikle büyükşehirlerde birinci parti olup o altlardaki milletvekilliklerini –diyelim ki 25 milletvekili çıkarılıyor, yüksek oy alanlar diyelim ki 20’sini alıyor, sonra iyice düşük oranlarla çıkartılabiliyor– oralardaki milletvekillerinden almak istiyorlar diye tahmin ediyorum. Kayıpları da olur, kazançları da olur. Onlar herhalde kazancın fazla olacağını hesap ettiler ya da umdular. Her hâlükârda ortak liste olarak çıkmaları bence fenâ bir fikir değildi. Ama başta da söylediğim gibi, bana sanki onlara çok fazla yer sunulmuş gibi geliyor. Onlar sayının çok fazla önemli olmadığını düşünüyor olabilirler. 

Caner Zibek: “Bütün listelerde kadın ve genç adaylar oransal olarak az. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?” Kadınlarla ilgili demin bahsettim. Evet, çok önemli bir rol oynayacaklar; ama yine erkekleri seçecekler. Gençler de aynı şekilde bu seçimde çok önemli rol oynayacaklar. Ama çok fazla genç görmüyoruz. Her seçim aynısı olur. Her seçim gençler, kadınlar denir. Sonra ilk olarak onlar biçilir, onu da özellikle söyleyeyim. 

Ersoy Gümüş: “Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı için çok konuşuluyor. Memleket Partisi adayları konuşulmuyor. Bu çelişki değil mi?” Ersoy Bey, haklı olabilirsiniz. Ama ben listelerine baktım, İstanbul’a baktım meselâ: Allah için, tanıdığım tek bir isim bile görmedim. Dolayısıyla ben de tanımıyorsam, herhalde en fazla yakın çevresindekiler isimlerini biliyordur. Çok büyük bir şey değil. Hani üzerinde konuşulacak bir liste değil. Memleket Partisi’nden genel olarak konuşulur; ama “Şu aday şöyle öne çıkıyor” vs. denilecek bir liste değil. 

Bünyamin Sarıkaya: “Barış Atay’ın fedâkârlığı için ne düşünüyorsunuz?” İyi yapmış. Can Atalay’ın –ki ben ayda en aşağı bir kere cezâevine Hakan Altınay’a da ziyârete gittiğimde onu da görüyorum, açık görüşte ya da kapalı görüşte–, Can’ın aday olması, Hatay’a konulması tabiî ki şık bir hareket. Ama seçilir mi açıkçası çok emin değilim. Çünkü Hatay’da HDP’nin de adayı var. Normalde Barış Atay geçen sefer HDP oylarını da alarak seçilmişti. Bu sefer Can seçilir mi? Umarım seçilir. Ama zor olacağını da söylemek lâzım. 

Ercüment Sarıyıldız: “Eski birçok bakanın da milletvekili listelerinden aday olmasını nasıl yorumluyorsunuz? AKP seçimi kaybederse diye onları da mı koruma altına alıyor?” Olabilir. Ama esas meselenin bu olduğunu sanmıyorum. Yani dokunulmazlığı kastediyorsunuz. Böyle bir boyutu olabilir, ama esas olarak bir şekilde bilinen isim koyma arayışı olabilir. Ama bu isimler, demin de söyledim, ne kadar biliniyor, ne kadar etkili? Erdoğan’ın tek adam rejimi nedeniyle bunların büyük bir kısmı zâten alabildiğine zayıflamış durumda. 

Fatma Adalı: “CHP listelerine bakınca sizce kimler bakanlık yolunda gibi görünüyor?” İlk aklıma gelen Ünal Bey, Ünal Çeviköz, eski büyükelçi. CHP’nin dış politika sorumlusuydu. Herhalde onu hiçbir şekilde değerlendirmeyecek değildir. Selin Sayek Böke de milletvekili listesinde yok. Onun da bir şekilde bakanlık için saklanmış olma ihtimâli olduğu kanısındayım. Başka isimler de var, ama bu ikisi herhalde yeterli. 

Günay Yavuz: “Ne olur! Eğer daha fazla bilginiz var ise, seçimi Altılı Masa mı kazanacak? Anketler hep başa baş diyor. Bu da bizi korkutuyor. Ama siz bu süreci her açıdan tâkip ettiğiniz için bilirsiniz”. Şimdi, milletvekili seçimlerinde Cumhur İttifâkı’nın Millet İttifâkı’nın biraz önünde olduğu söyleniyor. Ama benim görüşüm, daha önceki yayınlarda da söyledim: İki ittifâkın da 301 milletvekili çıkaramayacağı kanısındayım. Dolayısıyla Emek ve Özgürlük İttifâkı’ndan seçilecek olan milletvekilleri çoğunluk için lâzım olacak her iki tarafa da. Onlardan da eğer cumhurbaşkanlığına Kılıçdaroğlu seçilirse, büyük bir ihtimalle Emek ve Özgürlük İttifâkı’ndan seçilen milletvekilleri, Millet İttifâkı’ndan milletvekilleriyle birçok konuda birlikte hareket ederler. Şu anda Meclis’te 301’i bulamamaları –diyelim ki Cumhur İttifâkı 280 milletvekili aldı, diğeri de 260 milletvekili aldı, geriye kalanı da Emek ve Özgürlük İttifâkı aldı– dolayısıyla burada AKP ve MHP’nin 280 milletvekili almasının çok da fazla bir anlamı olmayacak. 

Ahmet Selim: “Kılıçdaroğlu merkez sağda seçim sonrası güçlü bir blok oluşturmak istemiş olabilir mi?” Bakın, bu soru benim kafamdaki bir yayının konusu. Şimdi İYİ Parti’nin merkez sağın lideri olması söz konusuydu. Özellikle 3 Mart’tan sonra çok büyük bir şok yaşadı, zorlanıyor ve daha tam toparlayabilmiş gibi gözükmüyor. Yani sonuçta merkez sağın partisi de bu gidişle Kılıçdaroğlu, CHP olabilir. Ama bunun olabilmesi için gelmiş olanların CHP’den ayrılmaması gerekir. Yoksa bunlar yine kendi yollarına gidecek olurlarsa; işte, diyelim ki Gelecek 6 milletvekili, DEVA 10 milletvekili, Saadet 7 milletvekili, Demokrat Parti 3 milletvekili ile kendi başlarına bir şeyler yapmaya çalışırlar. Ve merkez sağ yine bir şey olmaz. Ama işte dediğim gibi –bâzı izleyiciler sonradan yayını izledikleri için ilk sorulara verilen cevapları kaçırmış olabiliyor– seçimden sonra bâzı partiler yok olabilir, bâzı birtakım kalıcı birleşmeler yaşanabilir. 

Hüseyin Minkara: “Sizce Tayyip Erdoğan, Meclis çoğunluğunu çok önemsemiyor mu? Cumhur İttifâkı’nın dağınık görüntüsü onu rahatsız etmiyor mu?” Önemsemez olur mu? Çok önemsiyor ve dağınıklık onu rahatsız ediyor. Ama yapabileceği çok fazla bir şey yok anlaşılan ve burada dönüp dolaşıp MHP’nin, Devlet Bahçeli’nin neden ayrı liste karârı verdiği –ki bu konuda dün bir yayın yaptım, biraz değişik seçenekleri ele aldım–; şu hâliyle açıkçası seçime çok şaşırtıcı bir şekilde giriyor Cumhur İttifâkı. Önemsemediği için ayrı listeyle girmiyor. Belli ki bir şeyler yolunda gitmiyor. 

Onur K.: “Hem Özdağ, hem İnce, hem Yavaş, şimdi de Sadullah Ergin konusunda yangın yapan kitle, biliyoruz ki ulusalcı kitle. Bunların Türkiye’deki yüzdelik gücü nedir? Seçimi etkiler mi?” Etkilemez.

“Sizce Kılıçdaroğlu seçilirse Azerbaycan’daki otoriter rejimle farklı bir siyâset yürütür mü? Yoksa Erdoğan gibi Aliyev otoriter rejimini destekleyen aynı politikayı devam ettirir mi?” — Nurlana Celil. Bir Azerbaycan’lı izleyicimiz sormuş. Azerbaycan’a gelene kadar dış politikada çok husus var. Azerbaycan’da da büyük bir ihtimalle bir süre ilişkiler sürer; ama Erdoğan kadar yakın olmayabilirler. Çünkü Aliyev rejiminin Erdoğan’la kurduğu ilişkinin yoğunluğundan herhalde bir şekilde rahatsızdırlar. Devraldıktan sonra nasıl bir çizgi izlerler bilmiyorum. Ancak Ermenistan’la olan sorunlar konusunda tabiî ki eski politikayı büyük ölçüde devam ettirirler diye düşünüyorum. 

Deniz Eren Nergiz: “Yeni seçmene sağ politikalar yerine sol politikalar daha samîmî ve sempatik geliyor. Sol politikaların fakirlik arttıkça karşılığı da artıyor. Gelecek için solun önü çok açık zannımca. TİP bunu gördü”. TİP bunu gördü değil; TİP zâten vardı. Yani sol bir parti olarak bunlar üzerinden gidiyordu. İnsanlar TİP’i görüyorlar. Ama hâlâ Türkiye’de olayın –sizin de söylediğiniz gibi– yoksulluk üzerinden yürüdüğünü sanmıyorum. Çok daha siyâsî meseleler üzerinden yürüyor. Türkiye İşçi Partisi gerçekten adındaki gibi işçilerin partisi olursa o zaman Türkiye’de çok şey değişir.

Sait Güngördü: “Sinan Oğan’ın ilk seçimde yüzde kaç oy alacağını düşünüyorsunuz?” Seçimi ikinci tura tek başına bırakabilecek bir oy alacağını sanmıyorum. Ama Muharrem İnce eğer bu şekilde gider ve ikinci tura bırakırsa onu da bir şekilde konuşuruz. Ama Zafer Partisi’nin artık eski havasında olmadığı açık. İmzâları bulmakta bile zorlandılar biliyorsunuz.

Mustafa Ataş: “MHP’nin barajın altında kalma ihtimâli var mı?” Bakın burada bir yanlış yapılıyor. MHP barajın altında kalamaz; çünkü Cumhur İttifâkı’nın bir parçası. AKP’nin aldığı oylarla MHP barajı aşıyor zâten. Ama MHP’nin kendi başına alacağı oy, %7 olan seçim barajının altına düşebilir. O zaman deriz ki: “MHP ittifakla girmeseydi barajın altında kalıyordu” deriz. İttifak sayesinde o sorunu kalkıyor. Türkiye İşçi Partisi için de aynısı geçerli. Türkiye İşçi Partisi’nin de baraj sorunu yok — HDP oyları sâyesinde. Onun dışında, Millet İttifâkı’nın da zâten barajı aştığını görüyoruz; ama hani zor durumda olsaydı bile, İYİ Parti’nin de böyle bir sorunu olmayacaktı.

Abdullah Kayadır: “Yurtdışındaki bâzı haberciler İnce’nin Erdoğan’la ortak olduğunu iddia ediyor. Sizce böyle bir ihtimal var mı, yoksa sâdece şahsî hırsı mı demeliyiz?” Yurtdışındaki habercilerden kimi kastettiğinizi kestirebiliyorum. Onlar yurtdışında daha iyi görüyor olabilirler. Ben burada gördüğüm kadarıyla –dün yazdığım yazıda da bu konuyu ele aldım; “Erdoğan’ın adamı mı İnce?” diye bir soru sordum ve onu kendimce cevaplamaya çalıştım–; önemli olan, İnce’nin kendisinin de bir hırsı var, beklentisi var ve onu yapıyor. Bu arada bir şekilde birtakım destekler alıyor olabilir. Hattâ bunlardan haberi bile olmayabilir, farkında bile olmayabilir. Çünkü sonuçta iktidârın bu seçimi kaybetmemek için elinden gelen her şeyi yapacağını biliyoruz. Ve İnce bu anlamda onlar için bir fırsat kapısı. Onu herhalde bir şekilde değerlendiriyorlardır; ama bu, İnce’nin iktidar tarafından ortaya çıkarıldığı anlamına gelmez. Orada şöyle yazmıştım: “İktidârın böyle bir gücü olsaydı kendine kullanırdı”. Böyle bir gücü yok. Ama zâten belli bir şeyi yakalama ihtimâli olan bir harekete bir şekilde destek veriyor olabilir. Bunu yurt dışındakiler kanıtlıyorlarsa kanıtlasınlar. Elimizde kanıt olmadan biz böyle şeyler yapmayız. Ama onlara atış serbest olabiliyor. 

Erkan demiş ki: “D’Hondt sistemi nedeniyle TİP’in milletvekili çıkarabileceğini düşünmüyorum. Bu durum özellikle İstanbul’da AK Parti’ye yarayacaktır”. İstanbul’da çıkartamıyorsa başka yerde hiç çıkartamaz gibi, onu da özellikle söyleyelim. İstanbul’da da kaçar milletvekili çıkartır, ona da çok emin değilim.

Dinçer Durukafa: “TİP’in ittifâka katkısı yanlış şekilde milletvekili sayısı üzerinden tartışılıyor. Ayrı listeden girmesi Yeşil Sol Parti’ye oy atmayacak insanları ittifak içine alır. Sandalye olarak yansımasa bile fazladan 1M oy önemli.” “1M” dediğine göre milyon mu? Herhalde. 1 milyon oy alır mı? Şöyle söylüyor Dinçer Bey: yani CHP’ye oy vermeyecek, ama HDP’ye de vermeyi düşünmeyen bir kitle var. Olabilir. Onların oyunu alabilir; evet ama bunların sayısı ne kadardır? Bunu görmemiz mümkün değil.

Bünyamin Sarıkaya: “Sırrı Sakık Ağrı’da, Sezai Temelli Muş’ta, Meral Danış Hanım Erzurum’da adaylar. Bu adayların etkisi ne olur?” Sezai Temelli’nin Muş’ta olduğuna çok emin olamadım, ama öyle diyorsanız. Sezai Temelli ile Muş’ta gelmeyecek oyu getirmek pek olmaz, açık söyleyelim. Ama Meral Danış’ın Erzurum’da zâten HDP’nin var olan potansiyel oyunu –ki 2015 Haziran’da bir milletvekili çıkartmışlardı, sonra kaybettiler o milletvekilini– yakalatabilir. Sırrı Sakık da aynı şekilde Ağrı’da bu listeye, Yeşil Sol Parti’ye belli bir dinamizm katabilecek isimlerden. Sezai Temelli konusunda şüphem var.

Furkan Duman: “Sizce İYİ Parti’nin listesi merkez sağa mı daha yakın, yoksa ülkücü harekete mi?” Gördüğüm kadarıyla ortaya karışık bir liste olmuş. O da var, o da var. Ama hâlâ İYİ Parti o 3 Mart’ta yaşadığı sorunu atamamış.

Evet, arkadaşlar söylüyor. Sezai Temelli Muş’ta adaymış.Yani onun Muş’taki oyları artırma potansiyeli olduğundan çok emin değilim, onu söyleyeyim. Yani bir Sırrı Sakık, bir Meral Danış gibi bir profil değil. Bir dönem eş başkanlık yapmasının çok fazla etkili olacağını sanmıyorum. Çok hatırlamaz bile insanlar.

Evet, İYİ Parti konusuna gelecek olursak; hâlâ 3 Mart’ın etkisini atlatamamış gibi görünüyor İYİ Parti. İki eski sporcunun –ki hâlâ ikisi de aslında teknik direktörlük yaptığı için Ünal ve Gökhan’ı sporcu olduklarını varsayalım– onların katılımı var. Türkeş’in kızı var. Onun dışında çok da fazla öyle çok dikkat çeken isim yok. İYİ Parti hâlâ üzerindeki şoku atlatabilmiş gibi gözükmüyor. Bana öyle geliyor.

Ali Aktaş: “Sizce Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sadullah Ergin’i Ankara’da aday göstermesi uzun zamandır sürdürdüğü helâlleşme tavrına denk düşüyor mu?” Sadullah Ergin ile ilgili üçüncü soru. Hep söylüyorum; tabiî ki helâlleşme meselesiyle alâkalı, ama Sadullah Ergin DEVA’nın çok kilit bir ismi ve bu listelerin hazırlanmasındaki sorunlu isim oydu. Dolayısıyla bir şekilde listelerde olacaktı. Ama Ankara değil de başka yerden olabilirdi.

Tuğçe Kızıldemir: “İnce tabanı için söylediğiniz; ‘Sandıkta son anda CHP’ye oy verme eğiliminde olurlar’ yorumu TİP’e oy veren seçmenler için de CHP veya Yeşil Sol Parti’ye kayması noktasında geçerli olur mu?” Evet, TİP’in önünde –18.00’deki yayın, yine ona referans veriyorum, orada bunu konuşacağım– çok önemli bir fırsat var. O fırsatı değerlendirirse oyları muhâfaza eder, hattâ artırır. Ama HDP’ye, yani Yeşil Sol Parti’ye oy kayması çok fazla olmaz. Çünkü şöyle düşünüyoruz: “CHP’ye vermek istemeyen kişiler verebilir” diyoruz. Şimdi onların kafasında. “Ya, ben TİP’e oy vereceğim, ama acaba milletvekili çıkarabilecek mi?” sorusu var. Buna iyi bir cevap verebilmeleri lâzım.

“İstanbul’da AK Parti’nin oyu ne olur sizce?” Vallahi bilmiyorum. Ama İstanbul’da kimin birinci olacağı çok önemli olacak. Onu özellikle vurgulamak lâzım. Birinci olan parti, hele üç bölgede de birinci olacaksa bu parti, o zaman bayağı bir milletvekili çıkaracaktır.

“Sırrı Süreyya, Sırrı Sakık adaylığı, bölgeleri, sıraları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir de TİP’in beyaz Türkler’den aldığı desteği seçimden sonra Yeşil Sol Parti ile paylaşacağını düşünüyor musunuz?” Sırrı Süreyya, Sırrı Sakık… tekrar iki Sırrı dönüş yaptı. Şaşırtmayan yerlerden girdiler. Yanlış hatırlamıyorsam daha önce de Sırrı Sakık yine Ağrı’dan seçilmişti. Hattâ belediye başkanlığı da var. Sırrı Süreyya’nın İstanbul’daki bölgesi farklıydı sanki. 1. Bölge’ye girmiş olması önemli. “TİP’in beyaz Türkler’den aldığı desteği seçimden sonra Yeşil Sol Parti ile paylaşacağını düşünüyor musunuz?” TİP ile HDP arasında bundan sonra ilişkilerin nasıl olacağı bambaşka bir konu. Ona bağlı olarak gelişecektir.

“Yeşil Sol Parti’nin oy oranı %18’i geçer mi?” — Aslan Aslan. Aslan Bey, biraz sâkin olalım. %18… yani öyle bir şey olsa zâten çok şey değişir. %18 olacağını hiç düşünmüyorum. En parlak zamanlarında, 2015 seçiminde aldığı oy ortada.

Berk Çirişçi: “Ortak listeyle girmenin tamâmen avantaj olduğunu söylemek yanlış bir tavır değil mi? Her DEVA’lının, Gelecek’linin, Saadetli’nin elinin Altı Ok’a kolayca gideceğini düşünüyor musunuz meselâ?” Tabiî ki düşünmüyorum. Bunu da söyledim zâten. Orada sorunlar muhakkak olacaktır. Ama getirisi götürüsünden fazla olur. Her hâlükârda ortak liste daha fazla milletvekili kazanma imkânını potansiyel olarak sağlar. Bunun dışında düşünün — her birinin kendi listeleri, kendi adaylarıyla girdiğini düşünün: Hiçbiri milletvekili çıkaramayacaktı. Onlara giden oylar da boşa gitmiş olacaktı. Şimdi onlara giden oyların belli bir bölümünün, bayağı yüksek bir bölümünün CHP’ye gideceğini varsayıyoruz — bütün hesaplar onun üzerinden.

Samet Öztürk: “Seçim güvenliği için Millet İttifâkı’nın bir çalışması var mı somut olarak? Sandık güvenliği değil bakın, seçim güvenliği diyorum”. Çok iyi diyorsunuz Samet Bey. Biz sorduğumuzda, “Yapıyoruz, her şey kontrol altında” diyorlar. İnanmak istiyor herkes — öyle söyleyelim.

Muzaffer Kayhan: “Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa MHP’nin HDP ve YSP devreye girmesin diye Millet İttifâkı’na dışarıdan destek vermesi olasılığını nasıl görüyorsunuz?” Bu, önümüzdeki dönemde Kılıçdaroğlu’nun neyi nasıl yapmak istediğine bağlı olacak. Bâzı konularda MHP’nin, bâzı konularda HDP’nin desteğini alabilir pekâlâ. Onları şu anda kestirmek çok mümkün değil. Ama MHP’nin şu anda olduğu gibi, değişen iktidarda iktidârın yanında yer alacağını düşünmek çok anlamlı değil. Zâten yeni iktidârın buna ihtiyâcı da olmaz. 

Leo Alkan: “TİP 30 milletvekili çıkaramazsa bana göre başarısız olur. Sizce TİP bunu başarabilir mi?” Bakın, yapmayın. Yani 30 milletvekili, TİP… Bunlar çok çok büyük rakamlar. Ne diyorsunuz yani? 30 milletvekili alamaz — başarı ölçüsü de bu olamaz. Biraz insaf.

Fırat Bey: “HDP keşke size adaylık teklif etseydi. Niye Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’ı aday yaptılar? Eskiden AKP’ye yakınlardı. Ben bir HDP’li olarak, keşke sizi aday yapsalardı” demiş. Fırat Bey sağ olun, ben böyle iyiyim. Taş yerinde ağırdır. Hasan Cemal ve Cengiz Çandar da –bu daha önce de soruldu– bence kendileri açısından riskli bir karar aldılar, gazeteciliklerini sonlandırıyorlar. Sonuçta onların HDP/YSP listelerinden seçilmesinin Türkiye’nin hayrına olacağını düşünüyorum. Beni karıştırmayın. Sağ olun.

Berk Öztürk: “Taylan Yıldız’ın İYİ Parti’den milletvekili adayı olamaması sizce bakanlık için düşünülmesinden olabilir mi?” Kesinlikle hayır. 

Herkes Sadullah Ergin diyor. Arkadaşlar, o konuyu söyledim. Dönüp yayından sonra bakın söylediklerime.

“AK Parti seçimleri kaybederse Erdoğan aktif siyâseti nasıl sürdürebilir? Emekli olmayı düşünür mü?” Hayır, düşünmez. Sürdürecektir. Gidebildiği yere kadar gidecektir ve büyük bir ihtimalle de yeni iktidârın çok fazla başarılı olamayacağını ve kısa süre içerisinde tekrar kendisinin ve partisinin öne çıkacağının hesâbını yapacaktır.

“Memleket Partisi Sözcüsü İpek Özkal’ın eşinin Beşli Çete’de yer alan bir şirkette üst düzey bir yönetici olduğu iddia ediliyor. Doğru ise ne düşünüyorsunuz?” Bilmiyorum. Böyle âile işleri çok iyi işler değil. Bilmiyorum, yani karışmayalım. Nasıl olsa bol karışan var.

Deniz Eren Nergiz: “İYİ Parti’nin Ankara 1. Bölge listesi birinci sıra Koray Aydın, ikinci sıra Ahmet Eşref Fakıbaba. Seküler milliyetçi oyların deposu Ankara 1. Bölge’de. İYİ Parti seküler desteğini kaybedebilir”. Ama Koray Aydın da seküler, Ahmet Eşref Fakıbaba da çok İslâmcı değil aslında. Yani bu söylediğinizin çok isâbetli olduğu kanısında değilim, kusura bakmayın.

Erdal Gökşen: “Seçim sonrası AKP’nin hem cumhurbaşkanlığını hem Meclis’i kaybetmesiyle ANAP gibi dağılacağını düşünür müsünüz?” Teorik olarak mümkün. Ancak özellikle ilk 6 ay çok önemli olacak. Orada göreceğiz.

“Emek ve Özgürlük İttifâkı, TİP Adana, Mersin, İstanbul, Ankara 3. Bölge’de oy bölerken nasıl milletvekili sayısı artıracak, hattâ nasıl koruyacak merak ediyorum” Evet, bence onlar da merak ediyor.

“Muhâlefet stratejisi açısından yurtdışında oy kullanımında CHP’ye mi oy vermek, yoksa İYİ Parti’ye mi oy vermek mantıklı?” Hangisine yakınsanız ikisinden birine verebilirsiniz. Hiç fark edeceğini sanmıyorum.

“Oylarımız nereye gidecek?” Murat Yaban Irmak da aynı şeyi sormuş.

“Oy verirken milletvekili ismi görecek miyiz?” Hayır, görmeyeceksiniz. Tüm Türkiye’de sizin oylarınız eşit olarak bölünerek seçim bölgelerine dağıtılacak. Dolayısıyla belli bir bölgeye yoğunlaşmayacak. Hattâ bu tartışma yapılıyor, biliyorsunuz. Yurtdışında yaşayan seçmenler için ayrı milletvekili adayları olması önerisi var. O olursa daha sağlıklı olur. Şu hâliyle oylar tüm Türkiye’deki seçim bölgelerine dağıtılıyor.

Özden Kırılen: “Muhâlif herhangi bir partinin birinci olduğu bir ilde TİP’e oy versek, ama vekil çıkarmasa, verdiğimiz oylar birinci olan muhâlif partiye geçmiş olmuyor mu? Yine muhâlefette kalmıyor mu oy?” Teorik olarak öyle, ama bâzı istisnâî durumlar olabilir. Çok karışık bu hesaplar. Şimdi uzun uzun onları konuşmaya kalkmayalım, ama dediğiniz teorik olarak öyle. Ama belki de TİP’e giden oylar nedeniyle muhâlif partinin birinci parti olması da engellenmiş olabilir.

“İstanbul 3. Bölge’de TİP’e verilen oylar boşa gider mi sizce? Erkan Baş 3. Bölge’de aday olmuş. O kesin seçilir, ama 2 milletvekili çıkmaz diye düşünüyorum. Bu durumda CHP’ye oy vermek daha mı mantıklı?” Bakın, bu tür sorulara benim cevap vermem doğru olmaz. Hakîkaten doğru olmaz. Onun için güvendiğiniz başkalarına danışın. Ben gazeteci olarak bunu yapmam, yapamam.

“CHP listelerinde gösterilen 4 partinin adaylarına oy vermek istemeyen seçmen TİP veya başka partilere yönelir mi?” Evet, bunu baştan söyledik. Ve bugün 18.00’daki yayında, TİP yayınında da ayrıca bunu daha geniş ele alacağım.

“Sizce bu seçimde partilerin ideolojileri ortadan kalktı mı?” demiş Mehmet Nuri Dağ. Her şey karman çorman oldu. Herkes her yerde karışık bir şekilde duruyor. Bir tek Emek ve Özgürlük İttifâkı’nda daha sol bir görünüm var; ama onlar da kendi aralarında çok kritik bir kriz yaşadılar ve çözemediler. Onu da kabul etmek lâzım.

Ertuğrul Varol: “CHP bu listeler ile oyunu %30’a çıkarabilir mi sizce?” Bence mümkün. Yani olur demiyorum; ama olabilir.

“Mustafa Sarıgül’ü nasıl değerlendiriyorsunuz?” ile bitirelim. Çok oldu. Bayağı bir saate yakındır konuşuyoruz. Mustafa Sarıgül… Yani bir fenomen. Az buçuk da tanırım kendisini. Çok uğraştı partisiyle. Bu sefer bence çok ilginç bir formül bulmuş. Daha önce Şişli’den belediye başkanı olmak istedi, olamadı. Erzincan’dan milletvekili seçilebilir. Gördüğüm kadarıyla orada İYİ Parti de aday göstermemiş. Orada milletvekilliklerinden birisini Mustafa Sarıgül kazanır. Kazandıktan sonra da herhalde CHP’de kalır ve partisi de pes eder diye düşünüyorum. Ama bunlar tamâmen benim öyle salladığım şeyler.

Evet, burada noktalayalım. Yine çok iyi bir yayın oldu, çok sağ olun. Cevaplayamadığım, aktaramadığım çok soru ve görüş var. Hepinize çok çok teşekkür ederim ve 18.00’de “Türkiye İşçi Partisi’nin kaçırdığı ve yakaladığı fırsatlar” başlıklı bir yayınla TİP’i konuşacağım. Oraya da beklerim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.