Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Erdoğan iktidarında tarikat ve cemaatlerin serüveni (5) | Muhalif Nurcu grup Yeni Asya’nın Ümraniye dershanesinde bir akşam

“Tarikat ve cemaatler nereye gidiyor?” başlıklı yazı dizimin beşinci bölümünde, muhalif tutumuyla bilinen Nurcu grubun yayın organı olan Yeni Asya’nın genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz’le yaptığımız röportajdan öne çıkanlara ve Yeni Asya’nın Ümraniye dershanesinde geçirdiğimiz bir akşamdan izlenimlere yer verdik. 

Bu yazı dizisini hazırlamaya karar verdikten kısa bir süre sonra Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz’ü arıyor ve kendisiyle bir cuma günü gazetede röportaj yapmak üzere sözleşiyorum. Aynı zamanda, mümkünse Yeni Asya’nın dershanelerinden birinde de çekim yaparak derse katılan kişilerle görüşmek istediğimi söylüyorum. Güleçyüz, beni kırmayarak her iki teklifimi de kabul ediyor.

Bir cuma sabahı Ayşegül Karagöz’le birlikte Yeni Asya’nın İstanbul-Bağcılar’da bulunan ofisinin yolunu tutuyoruz. Güleçyüz, bizi gazetenin kurucusu Zübeyir Gündüzalp’in isminin verildiği, bordo kaplı toplantı odasında karşılıyor. Toplantı odasına giden koridorlara, Yeni Asya’nın 54 yıllık arşivinden gazeteler asılmış.

Güleçyüz’le uzun bir röportaj yapıyoruz. Kendisine ilk olarak, Yeni Asya’nın AK Parti’ye ve Erdoğan’a olan bakış açısını soruyorum. Güleçyüz, sandıktan çıkan sonucu her zaman saygıyla karşıladıklarını ancak AK Parti’nin özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra hukuku ayaklar altına aldığını, demokrasiyi çiğnediğini, yargı bağımsızlığını engellediğini söyleyerek, bu tarihten sonra daha sert bir muhalefet izlediklerini söylüyor. Aynı zamanda bu tutumları nedeniyle resmî ilan haklarının ellerinden alındığını ve basın kartlarının verilmediğini de ekliyor.

Nurcular tarafından helalleşme çağrılarının ilk fikir babası olduğu söylenen Kazım Güleçyüz’e helalleşme çağrılarını sormamak elde değil. Güleçyüz, toplumun birbiriyle helalleşmesi gerektiğinin kendileri tarafından gündeme getirildiğini, Kılıçdaroğlu’nun da bu söyleme sahip çıktığını söylüyor. Ayrıca toplumdaki kutuplaşmanın azalması için tüm toplum kesimlerinin helalleşmeye ihtiyacı olduğunu vurguluyor.

Bunun oy tercihlerinde bir değişikliğe neden olup olmadığını soruyorum. Oy vermenin ve helalleşmenin birbirinden ayrı şeyler olduğunu belirterek, Yeni Asya’nın öteden beri Demokrat Parti çizgisini koruduğunu ve korumaya devam edeceğini ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin de içinde yer aldığı Millet İttifakı’nı destekleyeceklerini söylüyor.

Kazım Güleçyüz

Güleçyüz, Yeni Asya haricindeki Nurcu grupların AK Parti’yi desteklemelerinin nedenini şöyle anlatıyor:

“Nurculuk hareketinin en belirgin vasıflarından birisi, dinin siyasette kullanılmasına karşı çıkmasıydı. Yani siyasal İslamcılık dediğimiz cereyana muhalefet etmesiydi. Çünkü dinin siyasete alet edilmesi dine de zarar veriyor, dini de dindarlığı da tahrip ediyor. Ama maalesef AK Parti’yle beraber bu hassasiyet önemli ölçüde kırıldı. Demokratlığın AK Parti’yle devam ettiğini iddia edenler vs. var ama özellikle tek adam rejimine geçildikten sonraki uygulamalar -öncesi de var ama- bilhassa bu dönemde demokratlığın çok çok uzağına düşmüş durumdalar.”

Cemaatlerinin gençlerle olan ilişkisi hakkında ne düşündüğünü sorduğumda Güleçyüz, gençlik meselesinin çok ciddi bir problem olarak karşılarında durduğunu belirtiyor. Enes Kara’yı örnek göstererek gençlerin Türkiye’nin içinde bulunduğu durum nedeniyle kendilerine bu ülkede bir gelecek göremediklerini vurgulayan Güleçyüz, siyasetin ve eğitimin gençlere umut veremediğini söylüyor.

Cemaatlerin bu konuda nerede durduğunu, gençlere umut verip veremediğini sorduğumda ise şu anda kendisini İslamcı olarak nitelendiren bir iktidarın başörtülü kadınlara, hastalara, yaşlılara dahi zulmettiğini söyleyerek, gençlerin “Eğer İslamcılık buysa, benim böyle bir İslamcılıkla işim olmaz” diye düşündüklerini dile getiriyor.

Yeni Asya Ümraniye dershanesi

Yeni Asya’nın Ümraniye dershanesinde bir ders akşamı

Bir başka gün çekim yapacağımız yer ise Yeni Asya’nın Ümraniye’de bulunan dershanesi. Bir cuma günü İbrahim Orhan Yayan’la Ümraniye’ye gidiyorum. Çünkü Kazım Bey, Ümraniye’deki dershanenin erkek dershanesi olması nedeniyle çekim yapmak için benim içeri girmemin uygun olmadığını söylüyor. Ders saat 08.30’ta başlayacak. Biz, bir-bir buçuk saat önce derse katılacak kişilerle röportaj yapmak için dershaneye yakın bir cafede buluşuyoruz.

Röportaj yaptığımız isimler, Hasan Güneş, Tarık Söylemezoğlu ve İlyas Üzüm. Güneş, Yeni Asya’da köşe yazarlığı yapıyor, Söylemezoğlu ODTÜ mezunu, elektrik mühendisi. İlyas Üzüm de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden emekli, Alevilik ve mezhepler üzerine uzmanlaşmış bir profesör.

Hasan Güneş, Nurculuk’un etkisinin büyük olduğu bir il olan Afyonkarahisar’da Risale-i Nur camiası içinde büyüyen, sonra da bu hareketle bağını sürdüren bir isim. Kendisine onun gibi bu cemaatin içerisine doğup büyüyenlerin ilerleyen yaşlarında cemaate bağlılıklarını sürdürüp sürdürmediklerini ve Nurculuk hareketinin bir dönem özellikle etkili olduğu üniversite gençliğiyle Yeni Asya’nın ilişkilerini soruyorum.

Hasan Güneş, 70’li-80’li yıllarda tüm dünyada siyasî hareketliliğin, sağ-sol kavgalarının olduğunu ve o zamanlar Nurculuk hareketinin gençler için bu olumsuzluklardan kaçış noktası olduğunu söylüyor. Günümüzde ise dünyanın çok farklı bir noktaya ilerlediğini, konjonktürün o dönemle pek kıyaslanabilir olmadığını dile getiren Güneş’in sözlerinden artık gençler üzerinde çok etkili olamadıklarını anlıyorum. Güneş ise hâlâ gençlere ulaşabildiklerini söylemekle beraber, siyasetçilerin din adına yanlışlar yapmasının toplumda büyük bir erozyona yol açtığını dile getiriyor.  

Güneş, Said Nursi’nin toplumun en az yüzde 60-70’i dindar değilse, din adına siyaset yapmanın topluma zarar vereceğini söylediğini, bu nedenle siyasal İslamcılar’a destek vermediklerini belirtiyor. Ayrıca tek adam rejimlerinin tüm dünyaya zarar verdiğini, hürriyet ve demokrasinin yanında durmak gerektiğinin de altını çiziyor.

Hasan Güneş’le diğer birçok konuda daha sohbet ettikten sonra kameranın karşısına Tarık Söylemezoğlu geçiyor. Kendisine de Yeni Asya’nın ve kendisinin siyasî duruşunu soruyorum. Söylemezoğlu, dinî grupların siyasetin içerisinde olmamaları gerektiğini, oldukları takdirde, siyasete karşı eleştiri yapamayacaklarını belirtiyor. Yeni Asya’nın da bir siyasî görüşü olduğunu ancak siyasetin içerisinde olmadığını ekliyor. Ayrıca Said Nursi’nin Meşrutiyet’ten itibaren yazdığı eserlerde sosyal ve siyasî hayata ilişkin pek çok prensibi ortaya koyduğunu vurgulayan Söylemezoğlu, özellikle demokrasi, hürriyet ve parlamentarizmin kendileri için öneminin altını çiziyor.

Söylemezoğlu’na, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrılarını soruyorum. Said Nursi’nin 1940’lı yıllarda CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a mektuplar yazarak, halkın değerleriyle ters düşmemeleri gerektiğini öğütlediğini söyleyen Söylemezoğlu, toplumun buna ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Bu açıdan, Kılıçdaroğlu’nun başlattığı bu çağrının oldukça önemli olduğunun altını çiziyor.

Söylemezoğlu’na Yeni Asya içinde siyasetin ne kadar yer tuttuğunu, sohbetlerine ne ölçüde yansıdığını da soruyorum. Yeni Asya’da siyasetin günlük gelişmelerden ziyade, prensipler üzerinden konuşulduğunu belirtiyor. Ayrıca illerden gelen temsilcilerin meşveretlerde siyasî konulara ilişkin zaten karar aldığını, cemaat mensuplarının da bu karara uyduğunu belirtiyor. Bu karara herkesin uyup uymadığını sorduğumda, meşveretlerden zaten çok şaşırtıcı bir karar çıkmadığı, çok olmasa da zaman zaman zıt düşenlerin cemaatten ayrıldığı cevabını alıyorum.

Son olarak İlyas Üzüm’le sohbet ediyoruz. Üzüm, Nurculuk’la ailesi vesilesiyle tanıştığını, İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmasının ardından Risale-i Nurlar’ı ilmî bir bakış açısıyla okuyarak, daha bilinçli bir şekilde Risale-i Nur’lara bağlandığını söylüyor.

Konuştuğumuz birçok diğer isim gibi Üzüm de hangi konuda cemaatin nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda Said Nursi tarafından temel, evrensel prensiplerin ortaya konduğunu, kendilerinin de her zaman bu prensiplere göre karar aldığını belirtiyor.

Kendisine Nurculuk hareketinde çok farklı siyasî kırılmalar olduğunu, hatta birçoğunun Yeni Asya’dan farklı olarak AK Parti’yi desteklediğini söyleyerek, evrensel prensiplerin neden farklı şekillerde anlaşıldığını soruyorum.

Üzüm, Kuran’ın yorumlanış biçiminde de farklılıklar olduğunu ve bu farklılıkların sonucunda bir yanda tasavvufî, diğer tarafta Batınî hareketlerin ortaya çıkabildiğini, ancak önemli olanın kutsal kitabı bütüncül bir yaklaşımla okumak olduğunu söylüyor. Kuran’ın tematik ve hiyerarşik yapısının Risale-i Nur’a da yansıdığını belirten Üzüm, Yeni Asya’nın Risale-i Nur’daki prensiplere bütüncül bir bakış açısıyla yaklaştığını belirtiyor:

“Risale-i Nur’da siyasî ölçüler var, altı çizilen temel prensipler var, dinî kimlikli partilere olumlu yaklaşmada Bediüzzaman’ın çok net ortaya koyduğu bir prensip var, bu prensibi görmezden gelmek mümkün değil. Bu prensip nedir? Toplumun yüzde 60’ı 70’i hakiki, gerçek anlamda mütedeyyin olmadıkça, dini kimlikli bir partiye sıcak bakılamaz. AKP’nin dinî kimlikli bir parti olarak, Bediüzzaman’ın altını çizdiği prensibin hilafına -yani zıddına- bugün iktidarda olması vakıasına karşı destek vermek, Risale-i Nur’un prensipleriyle uyuşmuyor diye ben görüyorum. Bu noktada Yeni Asya, Risale-i Nur’un prensiplerine bir bütünlük içerisinde bakan sağlıklı bir çizginin mensubu olarak gözüküyor.”

Üzüm’e son olarak kendilerinin politik kararlarını meşveretlerde aldıklarını, bunun Risale-i Nur’da ortaya konulan bir prensip olup olmadığını soruyorum. Kendisi, Said Nursi’nin hürriyetin önemini sık sık vurgulayarak “İnsanlar, meşru hareketlerinde şahane bir özgürlük içinde olacak” prensibini ortaya koyduğunu ancak Risale-i Nur’un çevresinde bir şahs-ı manevi yani cemaat oluştuğunu ve kaynağını ayetlerden ve sünnetten alan ortak akılla karar verilmesinin önemli olduğunu söylüyor. Ancak isteyenlerin yine de bireysel olarak farklı tercihlerde bulunabileceğinin altını çiziyor.

Tüm partileri ziyaret ediyorlar

Röportajlarımızı tamamladıktan sonra da konuşmaya devam ediyoruz. Yeni Asya Nurcular’ı tüm partileri ziyaret etmeye, Risale-i Nur hakikatlerini, Said Nursi’nin demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne verdiği önemi herkese anlatmaya gayret gösterdiklerini söylüyorlar.

Başta politik konularda olmak üzere, cemaatle ilgili birçok konuda karar aldıkları meşveretlerden birine, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın da katıldığını ve kendilerine “Siz hiç benim bildiğim cemaatler gibi değilsiniz, çok demokratiksiniz” dediğini anlatıyorlar. Tabii hemen bir meşverete bizim de katılıp katılamayacağımızı soruyorum. İbrahim’le epey ısrar etsek de bunun mümkün olmadığını söylüyorlar.

Kadınlar dershanesi ve dershanede kalan üniversiteliler

İbrahim, Kazım Güleçyüz ve diğer erkeklerle dershaneye geçerken, ben kadınlar dershanesine gidiyorum. Üniversite öğrencisi Elif* beni alarak bir apartman dairesine götürüyor. Dershane olarak dizayn edilen apartman dairesinin her yerinde büyük kanepeler ve Risale-i Nur kitaplarının bulunduğu kitaplıklar var.

Elif’ten dershanenin üst katındaki dairenin kadın üniversite öğrencileri tarafından yurt olarak kullanıldığını öğreniyorum. Elif, üst kattaki dairede çoğunlukla Yeni Asya cemaatinin mensubu ailelerin kızlarının kaldığını ancak bazen Yeni Asya Gazetesi’nde verilen yurt ilanlarını görerek gelenlerin olduğunu söylüyor. Yurdun ücreti ise 500 TL.

Elif ise doğduğundan beri Yeni Asya Cemaati’nin içerisinde olduğunu söylüyor. Ailesi Anadolu’nun bir ilinde yaşadığı için, kendisi İstanbul’da üniversite kazanınca dershanede kalmaya başlamış.

Derse, üniversite öğrencisi kızıyla gelen bir hanımefendiye Nurcular’la nasıl tanıştığını soruyorum. Kendisi, üniversite döneminde bir akrabası vasıtası ile Nurcular’la tanışmış. Ailesi yurtdışında yaşadığından, üniversite okurken Nur dershaneleri onun evi gibi olmuş. Üniversiteden mezun olduktan sonra başörtüsü yasağı nedeniyle çalışma hayatına devam edememiş.

Biz sohbetimize devam ederken dershaneye gelenler de artmaya başlıyor. Derse gelenlerin çoğu, orta yaşlı kadınlardan ve üst kattaki dershanede kalan üniversite öğrencilerinden oluşuyor.

Hanımefendiye ve oradaki diğer üniversite öğrencilerine dershanede nasıl bir sistem işlediğini soruyorum. Dershanede kalan üniversite öğrencilerinden, cemaat mensubu, orta yaşlı “ablalar”ın sorumlu olduğunu söylüyorlar. Ablalar, orada kalan üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarının karşılanması ve eve giriş-çıkış saatleri gibi konuları kontrol ediyormuş. Biz sohbet ederken hanımefendi orada bulunan diğer kızlara, sorumlu ablalarının değişeceğini söylüyor. Kızlarsa, “O çok sıkı” minvalinde bir şeyler söyleyerek, bu değişiklikten çok hoşnut olmadıklarını dile getiriyorlar.

Dershaneye son giriş saatinin kaç olduğunu soruyorum. Hanımefendi, 17.00-18.00 gibi olduğunu ancak kızların okullarındaki derslerinin uzaması gibi durumlar halinde, giriş-çıkış saatlerinde esneklik sağladıklarını söylüyor.

Ders pek kalabalık değil. 10-15 kişi toplanınca Said Nursi’nin “Mektubat” isimli kitabından “Sekizinci Mektup” okunuyor. Kitabın bu kısmında, “Bismillahirrahmanirrahim” ve “Errahmanirrahim” isimlerinin zikredilmesinin hikmetlerinden bahsediliyor. Bir süre dersi dinledikten sonra İbrahim’in erkekler dershanesindeki çekimi bitirmesiyle oradan ayrılıyorum.

Daha sonra bu videoları izlediğimde, erkekler dershanesinin de kadınlarınkiyle hemen hemen aynı olduğunu görüyorum. İbrahim, oraya gelenlerin de Yeni Asya dershanelerinde kalan erkek üniversite öğrencileri veya orta-yaşlı erkekler olduğunu söylüyor. Orada dersi okuyan İlyas Üzüm ise kadınlar dershanesinden farklı olarak “Mektubat” isimli kitaptan “20. Mektup”u okuyor.

*Editör notu: Güvenlik gerekçesiyle röportaj yapılan kişinin ismi değiştirilmiştir.

  • Yarın: Yeni Nesil’in Isparta-Çamdağı’ndaki Nurcu buluşmasından izlenimler

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.