Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Emre Erdoğan yazdı: Seçim gecesi bizi bekleyenler…

“Siyasette yirmi dört saat uzun bir zamandır” demiş bir büyüğümüz, aslında on iki ve altı saat de söz konusu siyaset olduğunda hayli uzun zaman dilimleri olabilir. Seçimlere şurada bir gün kalmışken, zamanın bir lastik gibi uzadıkça uzaması, Einstein’in Görelilik Kuramı’na çok iyi bir kanıt oluşturabilir. Ülkemiz bağlamında siyaset her an her şeye “gebe” bir pratik olduğundan, bugün söylenenin yarın yanlış olmasında bir sakınca yok haliyle. Bu da insana siyaset üzerine düşünürken ve konuşurken iyi bir cahil cesareti veriyor, yarın konusunda hepimiz zırcahiliz nasıl olsa.

Gelecekte bu seçimin tarihini yazacaklar çok sayıda “oyun değiştirici” aktörden bahsedecekler kesin. Başta altı benzemez şahıs ve siyasi hareketi –yoksa soldan bakınca biraz benziyorlar mı, ne- bir yıl boyunca masada oturtup yüzlerce sayfa belge üzerine çalıştıran ve seçime kazasız belasız sokan Kemal Kılıçdaroğlu geliyor, başka birisi bunu başarabilir miydi, sanmam. Eğer muhalefet aynı çatı altında Cumhurbaşkanlığı seçimine girmeseydi, bugün başka şeyler konuşurduk. İkinci sırada kendileri aday çıkarabilecekken, Kılıçdaroğlu’nu desteklemeyi tercih eden HDP ve Kürt Hareketi var; tabii ki olası bir Kılıçdaroğlu iktidarında daha fazla “nefes alabilmeyi” umduklarından… Üçüncü sırada masadan kalksa da yeniden oturmayı başarabilen, destekçisi olsa da olmasa da herkesten ağır sözler duymasına karşın İttifak’a sadık kalabilen Akşener var. Bir de bağımsızlık bayrağını açıp, önce vatandaşın teveccühünü kazanıp sonra da adaylıktan tek nefeste çekilen Muharrem İnce’yi de eklemek lazım, kalıp başarılı olsaydı büyük “oyun değiştirici” olacaktı, çekildi, daha küçük bir rolle anılacak.

Bu seçim döneminde “oyun değiştirici” olarak anılması gereken kişilerden biri de Recep Tayyip Erdoğan… Hatırlayın, önce pandemi arkasından ekonomik kriz derken; hemen herkesin gitti gözüyle baktığı seçimi bir şekilde döndüren lider olarak tarihe geçmesi lazım. Ekonominin bu kadar kötüye gittiği bir dönemde, uyguladığı popülist para politikaları, seçmenini konsolide etmek için kullandığı dil ve semboller ve en önemlisi işi televizyon reklamlarına bırakmayıp tam saha pres ile mücadele etmesi seçimin çok daha önceden sonuçlanmasını engelledi, bilelim. Kendisi ve partisi için çok daha hayati seçimlerde bu çabanın onda birini sarf etmemiş liderler gördük biz. Yarın bu konuyu akademik malzeme yapacaklar için bir başlık fikri, “popülistler asla pes etmez!”.

Aslında bir oyunda bu kadar çok “oyun değiştirici” görmek hayra alamet olmasa gerek, oynanan oyun satranç gibi gözükse de muhtemelen batak ya da King’in kanlı cinsinden, bir hercümerç, bir kaos içerisinde oynanıyor. İnsanları inanıyorlar diye aşağıladığımız komplo teorilerinin başlıca işlevi bu tür rassal gelişmelere bir mana verme, bir akıl atfetme. Gelişmeleri sıradan insanların karşılıklı hamleleriyle açıklayamadığımız zaman bir “üst-akıl” ya da dış gücün dizaynı olduğunu düşünmek gece rahat uyumaya yol açmasa da insanın içini ferahlatıyor. Günümüz siyasi gelişmelerini de hangi aktör ne eyledi diye anlamaya çalışmak mı, yoksa komplo teorileriyle izah etmek mi daha fazla tercih edilecek, göreceğiz.

Bütün bu karmaşa içerisinde biz sıradan vatandaşlar nerede duruyoruz acaba? Düşünüyorum, vatandaşın bizzat “oyun değiştirici” olduğu bir seçim var mı, pek aklıma gelmiyor. 1950 belki, 1983’te Anavatan Partisi’ne oy veren kesimi sayabiliriz; yakın dönemde 2002 genel seçimleri olabilir ya da tarih başka türlü gerçekleşseydi Haziran 2015… Bütün bu seçimlerde vatandaşımızın öngörülebilir ya da öngörülemez tercihleri ülkenin kaderini kökten değiştirdi. 2023 öyle bir seçim mi? Emin değilim, kimin kime oy vereceğini çok uzun zamandır kestirebiliyorduk, oynak tabir edilebilecek az bir kesim kamplar arası geçiş yaptı, kutuplaşmanın şaşmaz sonucu. Öte yandan, oy verme-vermeme arasında gidip gelenler de var, anketlerde görülen %93 gibi oy verme oranlarına erişmemiz sürpriz olur, demek ki birileri ankette niyet beyan ediyor da sandıkta “şaşıyorlar”. Pazar günü yapılacak seçimde bu kararsızlıkta kararlı seçmenlerin belirleyici olma ihtimali var, göreceğiz.

Vatandaşlar olarak çektiğimiz eziyet oy kullanmakla bitmeyecek, akşam oy sayımı sürecini televizyondan takip edeceğiz, bu kadar zamandır seçim yapıyoruz ama sonuçları öngörmemizi sağlayacak sandık sayımı ya da “Çıkış Anketi” teknolojilerini icat edemedik, sandıklar açılıp grafikler ve haritalar renklendikçe gerildikçe gerileceğiz. Seçimin iyisi sonrasında duygusal salınım yaratanı mı diye soruyor insan, “aldık-verdik” sarkacında son dakika ataklarıyla ve geç açılan merkez ilçe sandıklarıyla değişen sonuçlarla sabaha kadar ayakta kalmak da bu işin parçası. Ertesi gün işe gittiğimizde akıl bir karış havada, gözler kırmızı ve ihtimal asabi bir ruh halinde olmamız da demokrasinin bir cilvesi mi? Seçimler demokrasi festivalleriyse, akşamdan kalmalık da paketin içinde yer alıyor olmalı.

Bu kadar gerilimli bir seçim sürecinde uğrayacağımız en büyük zarar akşamdan kalmalık olursa şükredelim. Başkanlık sistemin cilvesi, kaybeden ağır kaybediyor, hele yirmi yıl iktidardan sonra kaybetmek hiç kolay değil. İktidarın el değiştirmesi sonucunda binlerce pozisyonda yer açılacak, oralardan ayrılanlar da kendilerine yeni yerler bulmak zorundalar. Seçimle el değiştirecek şeyler sadece devletteki pozisyonlar değil; iktidara yakın olmanın sağladığı imkanlar ve itibar da kaybedilecek şeyler arasında bazıları için. İktidar değişmesinin bu kadar katastrofik olması şart değildi ama demokrasimiz fazlasına izin vermiyor. Bu kargaşa arasında, olası kayıpların yaratacağı gerginlik sokakta istenmedik gerilimlere yol açabilir, dikkatli olmak gerek.

İktidarın el değiştirmemesinin de yaratacağı bazı gerilimler olabilir. Çok uzun zamandır bu anı bekleyenler için iktidarı değiştirmek bu kadar mümkünken, bırakın külliyen kaybetmeyi, zaferin iki hafta ötesine ötelenmesi bile kayda değer bir duygusal sarsıntı olabilir. Sağdan soldan duyulan anketlerin ve stratejik oy hesaplarının içerisinde doğan umut ve heyecan yerini hayal kırıklığına bırakabilir, bu da sokağı hiç olmadığı kadar evin içine alabilir.

Çizgi filmlerdeki bombaların üzerinde oturuyor gibiyiz, saat ilerledikçe patlamaya yaklaşıyoruz. Sosyal medyanın yaygınlaşması, yalanın ve dezenformasyonun çoğalması gibi gelişmeler, gerginliği azaltmaktan çok arttırıyorlar. Sosyal medyanın kendisine özgü yapısı duygu fırtınalarına fazlasıyla duyarlı olduğundan, gerilimleri de tetiklemeye kolaylıkla hizmet ediyorlar. Twitter’da ne olduğunu iyi kötü görebiliyoruz, ancak Tiktok ya da WhatsApp gruplarını gözlemlemek neredeyse imkânsız ve daha önceki deneyimlerimiz yalanın buralardan yayıldığını gösteriyor. İnsanlar da duygusal reaksiyonlar yaratan haberler, yalan da olsa çok daha hızlı yayılıyor ve kabul görüyor. Seçim gecesi telefonumuzdan ve mümkünse sosyal medya hesaplarımızdan uzak durmamız çok hayırlı olurdu, ama olmayacak, malum merak kediyi öldürdü.

Bu kadar gerginlik ortasında ajitasyon ve propaganda sevenler için çok fırsat var, hele Türkiye seçimlerine fitne-fesat karıştırıp huysuzluk yaratmak isteyenler varsa, daha da fazla. Devletimiz bizi bu konuda koruyamayacağından iş başa düşüyor, olabildiğince sinirlerimize hâkim olup sakin kalmaya çalışacağız ki birilerinin gazına/manipülasyonuna gelmeyelim. Heyecan fırtınası yaratan “yangın tayfa” tabii ki erkenden harekete geçecek, yarattıkları hararet hızla toplumun tamamına sirayet edebilecek. Tam o anda ilk akla geleni yapmamak ve duyduğumuzun aslını-faslını araştırmak iyi bir fikir olabilir. Böyle bir anda insanın nefsine hâkim olması kolay değil, ancak seçimin sağlıklı olabilmesi herkesin bu süreçten sapasağlam çıkabilmesiyle mümkün.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.