Macaristan: Orbán’ın yeni rakibi Avrupa Parlamentosu seçimlerine girmeye hazırlanıyor

Bir zamanlar Macaristan’ın hükümet partisi Fidesz’de yer alan ardından muhalif siyasetin bir figürü haline gelen Péter Magyar, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yerel seçimler için adaylığını koymaya hazırlanıyor. Macaristan’ın bir değişim rüzgarına ihtiyacı olduğunu belirten Magyar, “ne sağ ne sol, merkez bir siyaset” yaptığını iddia ediyor.

Macaristan’ın şu sıralar en çok konuşulan siyasetçisi Péter Magyar, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yerel seçimler için adaylığını koymaya hazırlanıyor. 

Avrupa Parlamentosu’nun 9 Haziran’da gerçekleşecek seçimşne haftalar kala Magyar’ın Macaristan’ın ulusal şairi olarak anılan Petőfi Sándor’un şiirindeki meşhur dizelerden esinlenerek başlattığı “Ayağa Kalk Macar!” (Talpra Magyarok!) hareketini temsil edecek yeni bir siyasi parti kurmasına olanak yoktu.

Macaristan Yüksek Seçim Kurulu’nun siyasi partilere seçimlere katılmak için tanıdığı başvuru süresi 12 Mart’ta doldu. 

Magyar, 17 Nisan Çarşamba günü haziran seçimleri için seçim komisyonuna başvurusunu sunarak stratejik bir adım attı ve daha önce bilinmeyen Tisza Partisi bayrağı altında adaylığını açıkladı.

Tisza Partisi’nin “saygı “ve “özgürlük ” kelimelerinin birleştirilmesinden oluşan ismi, aynı zamanda Macaristan’ın ve Orta Avrupa’nın önemli nehirlerinden Tisza Nehri’nin de adını taşıyor. Her ne kadar bu ismi partiyi Magyar’ın devralmasıyla duymaya başlasak da Tisza Partisi, 2021’de Budapeşte’den çok da uzak olmayan Eger’de, daha önce iktidar partisi Fidesz’ten belediye meclis üyesi başkan yardımcısı olarak görev yapmış eski bir siyasetçi tarafından kuruldu. 

Magyar’ın devraldığı Tisza Partisi, kendisini “ne sağcı ne de solcu, ideolojik olmayan bir taban topluluğu” olarak tanımlıyor. Tisza Partisi ve “Ayağa Kalkın Macarlar!” topluluğunun logoları 9 Haziran’da oy pusulasında birlikte yer alacak.

Magyar neyi başarmaya çalışıyor?

The European Correspondent’tan Özge Çakır-Somlyai’ye konuşan Péter Magyar, Macron’un Fransa’da yaratmayı başardığı değişim rüzgarına Macaristan’ın da ihtiyacı olduğunu ve kendisinin bunu “ne sağ ne sol, sadece merkez siyaset yaparak” gerçekleştirebileceğini savundu.

Mevcut seçim sistemi 2011’den beri Macaristan Parlamentosu’nda önemli kararlar alınabilmesi için üçte iki çoğunluğa erişmeyi gerektiriyor. Magyar ise mevcut seçim sistemine rağmen Macron’un Fransa’da oynadığı birleştirici güç rolünü Macaristan’da oynayabileceğinden emin.

Magyar, 23 Nisan Salı akşamı ülkenin önemli bir üniversite kenti olarak bilinen Pécs’te düzenlediği siyasi mitinge atıfta bulunarak “Bakın bugün burada kaç kişi toplandık ve her geçen gün büyüyoruz” dedi.

Geçtiğimiz hafta yayımlanan Eurobarometer anket sonuçlarına göre, “kendilerini AB’ye ait hisseden” Macarların oranı yüzde 77. Magyar, daha önce yaptığı açıklamalarda Avrupa Birliği’ne (AB) dönük tavır noktasında görüşlerinin muhalefet partilerindense Başbakan Viktor Orbán’a daha yakın olduğunu belirtmişti.

Bu tavrın değişip değişmediğine ilişkin soruya Magyar, “Güçlü üye devletleri olan güçlü bir Avrupa Birliği’ne inandığını” söyledi. Her ne kadar pan-Avrupa gibi uluslarüstü bir yapı fikrini desteklemese de Orbán’ın aksine Brüksel ile iyi ilişkilere sahip olmanın önemli olduğunu belirtti. Magyar ayrıca Macaristan’ın AB ödeneklerinden yararlanmasını engelleyen “hukukun üstünlüğüyle” ilgili prosedürü kapatmanın yapılacaklar listesinin ilk maddeleri arasında yer alacağını belirtti.

Başkent Budapeşte’nin dışında böylesi bir kalabalığı bir araya getirmek Magyar için bir başarı sayılabilir. Geçtiğimiz yıl muhalefetin çatı adayı olarak genel seçimlere katılan Péter Marki-Zay’ın düzenlediği mitinge katılanların sayısı 23 Nisan Salı akşamı Magyar’ı desteklemeye gelenlere kıyasla çok daha azdı.

Budapeşte dışında ilgi görmek Orbán’ın şimdiye kadar muhalefete karşı çekinmeden kullandığı ve en güçlü yönlerinden biri oldu. Küçük şehir ve köylerde birbiri ardına düzenlediği mitinglerle Magyar, hem Fidesz seçmenlerine hem de kararsız seçmenlere nasıl ulaşacağını biliyor gibi görünüyor. Ancak partisinin siyasi manifestosu henüz netleşmemişken ve yerel seçimlere haftalar kala karizmatik siyasi figür rolünün Macar seçmenleri ikna etmeye yetip yetmeyeceği merak konusu.

Viktor Orbán kimdir?

Viktor Orban ve liderliğini üstlendiği Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) Partisi, 2010’ların başında merkez sağda ve Avrupa yanlısı bir çizgide seyrederken, zaman içinde otoriterleşti ve daha muhafazakâr, milliyetçi, göçmen karşıtı bir çizgiyi benimsedi.

Bir zamanlar Avrupa Parlamentosu’nda (AP), ülkesinde yaptığı reformlar nedeniyle alkışlanan Orban, şimdi de azınlıkları baskı altına alan popülist yönetimi ile AB ve demokrasi yanlısı grupların eleştirilerinin odağında. 

Muhalif basın organlarını çeşitli baskılar vasıtasıyla kendine yakın iş insanlarına satın aldıran Orban, bugün Macaristan’da medyanın önemli kısmını kontrol ediyor.

Batı ülkelerinin Orban’a yönelik en sert eleştirilerinden biri ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan yakınlığı.

2010’da yüzde 53’ün üzerinde oy alarak iktidara gelen Orban, bugüne kadarki seçimlerinin hiçbirinde yüzde 40’ın altına düşmedi ve böylece parlamentoda mutlak bir hâkimiyet kurdu.

“İlliberal demokrasi”

2014 seçimlerinde oyları düşmesine rağmen meclisteki nitelikli çoğunluğunu koruyan Fidesz-KDNP koalisyonu, halktan aldığı desteğe ve bu desteğin verdiği özgüvene de dayanarak giderek daha otoriter bir hal aldı. Kendisi de Soros Vakfı bursu ile eğitim gören Orbán, yabancı sivil toplum örgütlerine katı denetimler uygulamaya, muhaliflerini ise Sorosçulukla suçlamaya başladı.

2014’teki bir konuşmasında Orbán, bir “istihdam toplumu” yaratmak istediklerini ve bunun özünde “illiberal” bir nitelik taşıyacağını belirtti. Macar lider, Rusya’nın devlet ve toplum yapısından övgüyle bahsederken Çin ve Türkiye’yi de örnek gösteriyordu.

Dünya genelindeki tüm popülist rejimlerin güç kazandığı 2015 mülteci krizinden faydalanmayı da ihmal etmeyen Başbakan Orbán, Sırbistan ve Hırvatistan sınırına ördüğü 523 kilometre uzunluğundaki duvar ile Macaristan’ı korumayı vaat ederken; muhalefet partilerini ise “dış güçlerin maşası olmak” ile suçladı.

Orbán’ın en büyük siyasi silahlarından biri de LGBTİ+ hakları karşıtlığı oldu. Hıristiyan değerlerin toplumda hâlâ büyük karşılık bulduğu Macaristan’da Orbán, LGBTİ+ haklarını bir “ideoloji” şeklinde tanımlıyor ve rakiplerini de sık sık Macaristan’ın aile yapısını bozmaya çalışmak ile suçluyor.

Orban ve AB ilişkisi

Göç, AB ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Orban’ın günlük siyasi dilinde önemli başlıkları teşkil ediyor.

Orban, 2015’te düzensiz göçmenler Macaristan üzerinden AB sınırlarına girdiğinde “yasa dışı göçmenler” ve “terörün yayılması” arasında bağlantı kurarak şunları söylemişti:

“Avrupa, Avrupalıların, Macaristan da Macarların kalmalı.”

Orban’ın ülke içinde attığı otoriter adımlar da AB ülkeleri tarafından sıklıkla eleştiriliyor. Avrupa Parlamentosu, Macaristan’ı anayasal gelişmeler, yolsuzluk ve LGBTİ hakları yönünden yoğun şekilde eleştiriyor.

Orban da özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte AB’nin izlediği yöntemleri “yanlış istikamet” olarak nitelendiriyor. Orban’a göre Kiev hiçbir zaman zafere ulaşamayacak.

Orban ile AB ülkeleri arasındaki en son çıkan tartışmalardan biri de İsveç’in Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olma girişimine engel olması. Orban, Türkiye ile birlikte İsveç’in NATO üyeliğinin önüne uzun süre engel koydu. Daha sonra fikrinden dönen Orban, Türkiye ile birlikte İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.