Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öner Günçavdı yazdı: “Godot’yu Beklerken”

Seçimler bitti…

Ne değişti bilmek zor.

Ekonomide kafalar çok karışık. Sadece ortalığa düşen birkaç bilgi kırıntısı mevcut. Herkes bu bilgi kırıntıları üzerinden kendi inandıklarına uygun bir geleceğin var olacağını düşünüyor. Kimsecikler gerçeklerin farkında bile değil. İnsanlar görmeyi hayal ettikleri ile bugünün gerçekleri arasındaki farkı görmüyor. Ama yine de kendini mutlu kılacak bir bilgi kırıntısı bulabiliyor. Gittiği yolun nereye çıkacağını göremese de yine de o bilgi kırıntılarının peşinden gidiyor.

Aslında dünden bugüne ekonomide değişen çok bir şey yok; yönetim değişiminden mutlu olanlar dışında. Dünkü yönetimin söylemlerinin bilgi kırıntıları dar bir yandaş kesimin kendi hayal ettikleri dünyayı kurmalarına yarıyordu. Şimdiki yönetime gelenler ise çok daha geçiş bir kitlenin hayallerine hizmet etmektedir.

Kısa dönemde halledilmesi gereken acil sorunlarla meşgul olurken, ülke ekonomisinin uzun dönemde elden yitip gitmesini kimse umursamıyor. Bu, arzulanan kısa dönemli istikrarı ülkeye getirseniz bile, artık elimizde deforme olmuş, tüm dengeleri tahrip edilmiş bir Türkiye ekonomisi var. Türkiye’nin ciddi şekilde yapısal bir dönüşüme ihtiyacı var. Ekonominin yirmi birinci yüzyılın ihtiyaçlarına uygun bir şekilde, al-sata dayanan esnaf ekonomisi” olmaktan kurtarılması gerekiyor.

Maalesef ne iktidar, ne de muhalefet bu acil ihtiyaçları görmek istemiyor.

Bu durumun insanlarda yarattığı atalet, herkese sirayet etmiş şekilde tüm ülke sathına yayılmış. Kimse eyleme geçmek istemiyor. Yani kolektif bir akıl tutulması yaşanıyor. Herkes gördükleri ve duyduklarına dayanarak kendilerine göre yarattıkları “sanal” dünyalarında yaşamayı tercih ediyor. Kendisine sunulanla ya yetiniyor, ya da yetinmesi isteniyor. Böylece kamuoyu var olmakla yok olmak arasında salınıp duruyor.

Uzun zamandır “eylemsizlik” hâkim topluma. Kendi kaderlerine rıza gösteren insanlar, bu gidişle kaçınılmaz olarak karşılaşacakları bir “sonu” değiştirmek için tek bir kişiden medet umuyorlar.

İlginçtir, bugünün “tek adam” rejiminde insanlar umutlarını seçtikleri başkana değil de, bu atanmış adama bağlıyorlar. Oysa daha önceleri kendisinin de “ekonomist” olduğunu iddia eden ve ekonomik sorunlara ilişkin çözümlerin muhatabının doğrudan kendisi olduğunu söyleyen başka bir adam vardı. Anlaşılan bu beklentiler boşa çıktı ki, kendi otoritesine karşı bir alternatif umut kaynağının oluşmasına izin verdi. Yine ne gariptir ki, bir Mesih gibi beklenilen bu kişi Sayın Cumhurbaşkanımızın daha önce bizzat kovduğu bir kişi oldu. Tüm siyasi ikbalini onun ellerine bıraktı.

Daha önce her yapılan işte, her girişilen uygulamada, Sayın Cumhurbaşkanının onayı ve emirleriyle harekete geçen ve ülkenin karşılaştığı her türlü sorunun çözülmesinde muhatap alınmasını isteyen ve bunun için olağanüstü gayret sarf eden tüm tek adam rejimi, bir türlü çözmeyi başaramadığı ekonomik sorunlar karşısında “havlu attı”.

Artık kamuoyu ekonomik sorunlarımızın çözümünü Sayın Cumhurbaşkanımızdan değil, Sayın Mehmet Şimşek’ten bekliyor. Aksine Sayın Erdoğan’ı ekonomideki sorunların sorumlusu olarak görme yönünde bir algı da oluşmaya başladı. Tabi bu uzun süredir toplumda yaratılmaya çalışılan “tek adam karizmasında” büyük bir gedik yaratıyor. Vatandaşın çare olarak gördüğü ikinci bir ismin yükselişine izin vermek zorunda kalıyor.

Daha önce nahoş bir şekilde kabinesinden gönderdiği birine Sayın Cumhurbaşkanının bu denli umut bağlaması ve bu duruma kamuoyunun seyirci kalması gerçekten bir çaresizlik göstergesi. Zira koca bir yirmi yılın ardından Türkiye ekonomisinin karşı karşıya kaldığı sorunların sadece bir iki kişinin inisiyatifi ile çözümlenebileceğine inanmak gerçekten korkutucu.

Herkes sorunların kaynağını kısa dönemde arıyor. Oysa sorun, iktisadi sistemden beklentilerimiz ve bu beklentilerimizin bugünün dünya koşullarıyla nasıl karşılanacağıdır. Maalesef iktidar ve muhalefet bugün probleminin kur, enflasyon ve faiz ekseninde şekillenen “rasyonel” temellere sahip bir para politikasının eksikliği olduğuna inanıyor.

İyi de o vurgulanan “rasyonellik” mutlak bir şey değil ki. Tanımladığınız amaca göre değişecek bir kavramdır. Belirlediğiniz amaca uygun, ülke içinde ve dışında sizi çevreleyen kısıtlarla uyumlu alınacak kararlara bizler rasyonel kararlar diyoruz. Yani bu rasyonellik denilen şey “amaca ve kısıtlara uygunluk” olarak tanımlanabilir ve bu bağlamda o amacın ne olduğunun önemi ortaya çıkar. Bu amacı tamamlayacak olan siyasettir; siyasi mücadeledir.

Hepimiz siyasilerin kısa dönemde kendi ikballeri için tehlike oluşturacak ekonomik sorunları ülkenin gerçek sorunları gibi kabullenmiş ve rıza göstermiş durumdayız. Geldiğimiz noktada da tüm bunların çözümlerini bir kişinin inisiyatifine bırakmış durumdayız.

İktidarın şu anda arayışı kısa dönemde hızlıca makroekonomik istikrarı sağlayıp, yerel seçimlerde avantajlı bir duruma geçmek. Yoksa ülke ekonomisinin yapısal sorunlarını çözmek değil. Bu yüzden pragmatik davranıyor, ihtiyaca göre adam getirip, dün söylediklerini inkar edercesine ekonomide keskin bir U-dönüşü yapabiliyor.

Sayın Şimşek koltuğa oturur oturmaz, bir önceki dönemde Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği direktiflerle uygulanan Türkiye Ekonomi Modelinin rafa kaldırıldığını ilan etti. Hatta eski bakanın bizzat yanında, bu modelin iktisadi olarak “irrasyonel” olduğunu ima etti. Daha önce bunu söyleyenlere “beyinsiz” ve “vatan haini” diyen bakan, aynı tepkiyi yeni bakana karşı gösteremedi.

Bugünkü iktidarın 2001’de olduğu gibi kapsamlı bir ekonomi programı uygulamak için son derecede kısıtlı bir alanı var. Her şeyden önce maruz kaldığı kredibilite açığını kapamak için Sayın Şimşek’ten başka hiçbir şey yok elinde. IMF deseniz siyasi olarak bir intiharla eş iktidar için.

Zaten böyle bir niyetin de olmadığı göreve atanan bakan ve bürokratların niteliğine bakıldığında anlaşıldı çok kısa sürede. Gerek Sayın Mehmet Şimşek, gerekse TCMB başkanlığı için adı geçen hanımefendinin deneyimleri yatırım bankacılığı konularında. Sanki onların bu görevlere atanmalarıyla Türkiye’nin uluslararası yatırımcılarıyla iyi gitmeyen ilişkilerin çözmek isteniyor. Ama bu ekibin Türkiye ekonomisinin önüne kısa dönem hedefi olarak konulan makroiktisadi istikrarsızlığın kaynakları üzerinde herhangi bir tedbir almaya niyetlerinin olup olmadığı veya buna yönelik siyasi bir inisiyatife sahip olup olmadığı bugün için tartışılmalıdır.

Sayın Şimşek’in de elinde çok fazla imkan yok. Bugünün koşulları Sayın Şimşek’in 2018 yılında bırakmış olduğu Türkiye’nin koşullarından çok farklı. Her şeyden önce finansal açıdan dünya o günkü dünya değil. Bu dönem içinde tek değişmeyen, AKP iktidarının harcama yapma hırsı ve harcamalara ilişkin yapılan sektörel tercihler. Ortaya çıkan siyasi tabloda, iktidar bu sektörel tercihlere eskisinden çok daha bağımlı hale gelmiştir. Özellikle önümüzdeki on aylık sürede Sayın Erdoğan için çok önemli bir seçim varken.

Ülkeye döviz getirecek üretim kapasitesinin hem teknolojik olarak hem de yeni üretim imkanlarının kazanılması bakımından acil olarak tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Sayın Şimşek’in görev yaptığı dönemlerde 0,40’ın altına düşen Gini katsayısı ekonomide gelir dağılımında iyileşme emareleri gösteren, aynı katsayı bugün 0,42 seviyesini aşıp eskisinden çok daha kötü bir gelir dağılımına dikkat çeker hale gelmiştir.

Ayrıca Sayın Şimşek’in ayrılmasının ardından ekonomide bir “nas” söylemi başladı. Kamuoyunun bir kısmı da buna inandırıldı. Dünya ekonomisindeki finansal koşullar değişmişti, borçlanma imkânı azalmış ve pahalı hale gelmeye başladı. Ama AKP iktidarının harcama politikası ve bu amaçla yaptığı sektörel tercihler hiç değişmedi. Dahası bu sektörlerin ve iktidarın, aynı eskiden olduğu gibi finansal kaynak talepleri artmaya devam etti. Her geçen gün daha fazla ve ucuz mali kaynağa ihtiyaç duyar hale geldiler. Bence Türkiye ekonomisindeki gerçek sorunlardan biri de ekonominin yapısında yaşadığımız bu dönüşümdür. Bu şekliyle yapılan bu tercihler finans ve iktisat alanında çokça dile getirilen “yanlış tercih” (adverse selection) problemine örnek teşkil ediyor; hala da etmektedir. Bu da ülke ekonomisinin kırılganlığını arttırıyor. Maalesef Sayın Şimşek geçmişte görevde olduğunda da gündemde olan bu yapısal dönüşümün önüne geçmek için gerekli siyasi inisiyatifi gösteremedi. Bugünkü siyasi sistem içinde böyle bir inisiyatifi gösterebilmesi ise şüphelidir. Bunu yapamadığı takdirde o ve ekibi ülke ekonomisinin geleceğini tehlikeye atan bu sektörlerdekilerin mali ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak ekonomiyi yöneten ve bu yolla belli bir seçmen kitlesi ve sermaye grubuna hizmet eden bir bürokrattan öteye gidemeyecektir.

Ülke ekonomisindeki temel sorunumuz, yirmi yıldır olduğu gibi bu dönemde de, dışarıdan pahalıya elde edilen mali kaynakları geçmişteki gibi harcayabilmek maksadıyla ekonomiye yapılan müdahalelerle bozulan göreli fiyat yapısının düzeltilmesidir. Buna siyasi olarak hazır mıyız bilmek zor. Ama böyle devam ettiğimizde oluşacak devasa mali yükün, bu kaynakları kullananlar tarafından üstlenilmeyip, tüm toplumun üzerine yıkılması bir başka önemli husustur. Şimdilik kamuoyu bunu yeterince açık şekilde göremese de orta ve uzun dönemde karşılaşacağımız en önemli siyasi sorunun bu maliyetlere kamuoyunun eskisi kadar rıza göstermeyecek olmasıdır. Yeni yönetimin bu konudaki hareket alanının ne kadar olacağı bilinmiyor. Bunu gelişmelere bakarak göreceğiz.

Ancak bir iktisatçı gözüyle söyleyebileceğim, Sayın Mehmet Şimşek ve ekibinin ekonomide kısa dönemde yapabileceği süreklilik arz etmeyecek, yeni bir makroiktisadi denge etrafında oluşturulacak son derecede kısa erimli olacağına inandığım bir ekonomik istikrar teminidir. Belki de önüne konulmuş olan siyasi hedef budur.

e-mail: guncavdio@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.