Muhalefet yeni bir mucizeye imza atabilir mi?

2024 Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesi muhalefette büyük bir motivasyon eksikliği ve “ne yapacağını bilmezlik” hali hakim. Ruşen Çakır yerel seçimler öncesi muhalefetin, yeni bir mucizeye daha imza atmasının mümkün olduğunu ama bunun için gerekenleri, muhalefetin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini ve öne çıkabilecek olan aktörleri anlattı.

Ruşen Çakır sözlerine, “Dün yaptığım yayın sürpriz bir şekilde sonuçlandı. Bir soru üzerine, ‘Muhalefetin yeni bir sürpriz yapabileceğin, bir mucize gerçekleştirebileceğini’ söyledim. Bu, irticalen gelmiş bir cümleydi. Mucizeden kastım şuydu, muhalefetin son seçimi kaybetmesi bir mucizeydi ve benim bir zamanlar söylediğim, ‘Kaybetmeleri mucize ama bunu gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar’ önermem gerçekleşti. Ben de bu önermeden vazgeçmiş ve ‘İstese de kaybedemeyecek’ demiştim. Orada birçokları gibi yanıldık.” diyerek başladı.

Çakır moral üstünlüğünün iktidar tarafında olduğu ve yerel seçimler için sürenin azaldığı bu günlerde, CHP’nin işinin zor olduğunun altını çizdi: “İmamoğlu, ittifak politikasında yeni bir mimari gerçekleşmezse çok zorlanacaklarını söyledi. Önümüzdeki yerel seçimler pekala bir mucizeye yol açabilir. O mucize bugünden bakıldığında, ‘CHP’li adaylar tekrar İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i, Antalya’yı, Mersin’i alacaklar’ demek çok zor. İYİ Parti de, HDP ve YSP de mesafeli ve kendi adaylarını çıkarma düşüncesi içinde. CHP büyük moral çöküntü içinde. Yerel seçimleri kazanmak hayal gibi duruyor ama bu pekala mümkün. Bugün bakınca bu mümkün değil. İmamoğlu’nu bugün dinlerken, bir şeylere hazır olduğunu gördüm ama bunun tek başına yetecek bir olay olmadığı ortada. Muhalefette, İmamoğlu’ndan başka açık ve net bir şekilde pozisyon alan, ileriye yönelik bir şey söyleme derdinde olan birini görmüyorum.”

Ruşen Çakır, muhalefetin şu an içinde bulunduğu durumun değişmesinin kaçınılmaz olduğunu anlattı: “Türkiye’de muhalefetin sessiz kalma ve köşesine çekilme lüksü yok. Bunu yapmaya çalışanlar ve yapanlar olacaktır ya da gerçek muhasebe yapmaktan kaçanlar olacaktır ama hayatın akışı bunu ciddi şekilde değiştirecek. O zaman ne olacak? Bazı yapılar değişmek zorunda kalacak, bazı insanların yerlerine yeni insanlar çıkacak. Birileri konumdan düşecek. İttifak mimarisi denen olay yine gündemde olacak ama Altılı Masa deneyiminden farklı bir şey olması arayışları olacak ve bir şekilde bunun yolu bulunacak. Bu mucizeyi kim gerçekleştirebilir? Aşağıdan birileri gelmek durumunda.”

2019 Yerel Seçimleri’nde muhalefetin elde ettiği başarıyı hatırlatan Çakır, muhalefetin ne yapması gerektiğini anlattı: “Yerel seçimdeki en büyük başarı bence, Erdoğan ve destekçilerinin yarattığı beka söylemine muhalefetin izin vermemesi oldu. Belediyeleri kazanarak bunu yaptılar. Aynı Erdoğan aynı politikayı dört yıl sonra cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde yürüterek başarılı oldu. Eğer muhalefet, muhalefet aktörleri ve en önemlisi toplumsal muhalefet bu meselenin sırrını çözerse, bu mucizeyi gerçekleştirebilir.”

***

Merhaba, iyi günler. 

Dün izleyicilerin katkısıyla “Ne olacak bu muhalefetin hali?” başlıklı bir yayın yaptık. Orada sizlerin soru ve yorumlarıyla, eleştirileriyle muhalefeti konuştuk ve sonunda çok sürpriz bir şekilde sonuçlandı -benim için de sürprizdi. Muhalefetin pekala bir yeni bir sürpriz yapabileceğini, mucize gerçekleştirebileceğini söyledim. Bu tamamen irticalen gelmiş bir cümleydi, Allah söyletti diyelim!

Mucizeden kastım şuydu: Muhalefetin son seçimi kaybetmesi bir mucizeydi. Ve benim bir zamanlar söylediğim, “Kaybetmeleri mucize ama bu mucizeyi gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar” önermem gerçekleşti. Ama ben o önermeden vazgeçmiştim ve “İstese de kaybedemeyecek” demiştim. Orada çok kötü birçoklarıyla beraber yanıldık, çuvalladık. Sonuçta bu mucize gerçekleşti. 

Muhalefetin ölmüş olduğu, yıkılmış olduğu, moral üstünlüğün tamamen iktidara -Erdoğan başta olmak üzere- geçmiş olduğu bir dönemde bir mucize olabilir mi? Tabii ki buradaki esas mesele yerel seçimler -dokuz ay kaldı. Yerel seçimlere bugün bakıldığı zaman akla gelen İstanbul’u, Ankara’yı, Adana’yı, Mersin’i, Antalya’yı, Hatay’ı pekala Cumhur İttifakı alır herhalde düşüncesi bayağı bir gelişiyor. 

Ekrem İmamoğlu’nu bugün (22 Haziran) dinledik gazeteciler ve diğer davetlilerle, seçilmesinin dördüncü yılında. Orada Ekrem İmamoğlu da “Bu yerel seçimler öyle kolay değil. Özellikle ittifak politikasında yeni bir mimari gerçekleşmezse çok zorlanacağız” dedi. Fakat önümüzdeki yerel seçimler pekala bir mucizeye yol açabilir. Yani bugün itibariyle bakıldığında, “Mart 2024’te yapılacak olan yerel seçimlerde CHP’li adaylar tekrar İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i, Antalya’yı, Mersin’i vs. alacaklar” demek -İzmir neyse de, belki Ankara, Mansur Yavaş- çok zor. Çünkü şu haliyle bakıldığında İYİ Parti de kendini uzaklaştırdı, Yeşil Sol Parti ya da HDP de bayağı bir mesafe koyma eğiliminde, kendi adaylarını çıkarma düşüncesinde, CHP çok büyük bir moral çöküntü içerisinde. Yerel seçimleri kazanmak hakikaten hayal gibi gözüküyor ama pekala bu mümkün olabilir. 

Bugünden bakıldığında bu hakikaten mümkün değil. Bugün baktığımızda Ekrem İmamoğlu izlerken -hatta bir soru da ben sordum ittifak konusunda-, onun verdiği cevapları dinlerken Ekrem İmamoğlu’nun bir şeylere hazır olduğunu gördüm. Ama bunu tek başına yetecek bir olay olmadığı ortada. Şu haliyle bakıldığında açıkçası muhalefette Ekrem İmamoğlu’ndan başka açık bir şekilde, net bir şekilde pozisyon alan ve ileriye yönelik bir şeyler söyleme derdinde olan birisi görmüyorum. Şimdi bunu izleyen birileri bana hemen “Ekremci” vs. diyebilir, böyle bir şey değil, tamamem. 

Türkiye siyasetine yön verebilecek, geleceğine yön verebilecek isimler kimlerdir diye sayıldığında akla gelen isimleri şöyle hatırlayalım: Selahattin Demirtaş, Meral Akşener, Ali Babacan ve Ekrem İmamoğlu. Başkaları da olabilir ama bence en çok bu dördü konuşuluyordu. Ali Babacan artık yok, yani partisi var, kendisi de o partinin başkanı ama Ali Babacan yok. Zaten seçimler kısa bir süre önce Ali Babacan’ın etkisinin bayağı bir azaldığını gördük. Özellikle ilk partiyi kurduğu dönemde genç kesimlerde yarattığı heyecanın çok uzağına düştüğünü gördük. Dolayısıyla Ali Babacan yok. Selahattin Demirtaş ne dedi? “Ben siyasete ara veriyorum” dedi. Günlük siyasete girmiyor, o yaptığı açıklamadan bu yana da sosyal medyada kendisini görmüyoruz. Bunu bilinçli olarak yapıyor -ki yakınındakilere de sordum, tekrar teyit ettim. Selahattin Demirtaş yok, olmayacağı anlamına gelmiyor ama bugün itibarıyla yok. Meral Akşener ise var ama yok. Hafta sonu göreceğiz, partisinin kongresinde göreceğiz. Bir seçim gecesi konuştu, ondan sonra konuştu mu? Hatırlamıyorum. Konuşmuş olsa bile pek bir şey söylemedi, iki hafta grup toplantısı da yapmadı. Kongrede belli ki bir iddialı konuşma yapacak ama onun da çok büyük bir heyecan uyandırabileceğini şaşamada söylemek mümkün değil.

Baktığımız zaman bugün itibariyle Ekrem İmamoğlu’ndan başka da, hani ileride iş yapabilecek muhalif siyasetçi olarak, o kategoride, kimse de gözükmüyor. Ama bir mucize mümkün. Bunu mümkün derken Ekrem İmamoğlu’na misyon atfettiğimden değil fakat Türkiye’nin bu koşullarında Türkiye artık bunu çok da fazla taşıyamaz, biliyorum, daha önce de bunu çok söyledik. Ama en azından Türkiye’de muhalefetin sessiz kalma, köşesine çekilme lüksü yok. Bunu yapanlar, yapmaya çalışanlar, düşük vites gitmeye çalışanlar olacaktır. Ya da gerçek muhasebe yapmaktan kaçınanlar -şu anda CHP’de olduğu gibi- olacaktır. Ama bir yerden sonra hayatın akışı bunu çok ciddi bir şekilde değiştirecek. 

O zaman ne olacak? İşte bir takım yapılar değişecek, değişmek zorunda kalacak. Birtakım insanlar ortadan kaybolacak, yerlerine bir yeni bir takım insanlar çıkacak. Birileri yükselecek, birileri düşecek -bulundukları konum anlamıyla. Ekrem İmamoğlu’nun ittifakı mimarisi dediği olay bir şekilde yine gündemde olacak ama bunun çok daha farklı, o yaşanan ve başarısız olduğu tescillenen Altılı Masa deneyiminden farklı bir şey olması arayışları olacak. Ve bir şekilde bunun yolunu bulacak. 

Burada bu mucizeyi kim gerçekleştirebilir? Bu mucizeyi var olan partiler, kurumlar, kurullar ve partilerde de öne çıkan ya da çıkmaya çalışan isimlerin çok fazla gerçekleştirebileceğini açıkçası sanmıyorum. Aşağıdan bir şey gelecek, gelmek durumunda. Bunun tetikleyicisi ne olur? Şu haliyle görmek mümkün değil. Normal şartlarda ekonomik koşulların tetikleyici olması beklenir. İşte bugün yine gördük, faiz arttırma meselesinde beklentilerin altında bir faiz artışı, yine kurda çok ciddi yüzde 3’ün üzerinde oynamalar, yoksulun daha da yoksullaştığı bir kere daha gözüküyor; arsıl olanın, zengin olanın daha da zenginleştiği, gelir adaletsizliğinin her adımda daha da derinleştiği bir ülke. Sonuçta esas toplumsal muhalefetin buradan gelmesi ama bu olmadı, daha önce olmadı. Bu saatten sonra olur mu? Açıkçası emin olamıyorum. Normal şartlarda olması gerekir ama bir şekilde Türkiye bunu çok fazla taşıyabilecek bir ülke değil. Muhalefet bir şekilde gedik açıp oradan yürüyecektir. Daha önce bunun çok çarpıcı bir şekilde Gezi’ydi bunun tetikleyicisi. Gezi’nin yarattığı hava özellikle kurumsal muhalefet tarafından devamı getirilemediği için büyük bir hüsranla sonuçlandı. Şu anda Gezi’yle ilgili olarak çok sayıda insan haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutuluyor ve onlardan bir tanesi olan Can Atalay milletvekili seçilmiş olmasına rağmen hâlâ özgürlüğüne kavuşabilmiş değil. Gezi o anlamıyla çok önemliydi. Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü, Gezi kadar değil tabii ama anlamlı bir hamleydi, ve muhalefetin en önemli çıkışı dört yıl önceki yerel seçimlerdi. Yerel seçimlerin o muhalefet için çok müthiş olan zaferini, muhalefet nasıl hep heba etti? Hâlâ anlamak mümkün değil. Onun üzerine koyacakken, oradan kaybetti. Normal şartlarda yerel seçimlerin yarattığı başarının üzerine muhalefet Altılı Masa kurularak dendi ki, “Ya evet daha da ileri gidecek”. Tam tersine, Altılı Masa aslında frenleyici bir hareketmiş, bunu çok net bir şekilde gördük.

Yerel seçimdeki en büyük başarı bence orada Erdoğan ve destekçilerinin yarattığı beka söylemine muhalefetin izin vermemesi oldu. Ve belediyeleri kazanarak bunu yaptılar. Ama aynı Erdoğan, aynı politikayı dört yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve milletvekilliği seçimlerinde yürüttü ve başarılı oldu. Eğer muhalefet, muhalefetin aktörleri, kurumları ama en önemlisi toplumsal muhalefet bu meseleyi, sırrını çözebilirse işte bu mucizeyi gerçekleştirebilir. Ama bu sırrı çözmek öyle komisyonlar toplayarak, il başkanlarını toplayarak vs., kurultaylar toplayarak orada birtakım nutuklar atarak olacak bir şey değil; yaşanarak olacak bir olay. Birileri çok rahatsız olacak biliyorum ama hâlâ çözülmesi gereken en önemli sorun -yani sorunun kendisi olarak çözülmesi ayrıca önemli- Kürt sorunu. Ama siyasette Kürt sorununun ve Kürtlerin yerinin yeniden bir tarifi ve yeniden konumlandırılması ve bu konuda bir söylemin yeniden inşa edilebilmesi gerekiyor. Son seçimde burada birçok kişi -ben dahil- bu konuda yanıldık. Bu seçimde yaşananlardan sonra izlenecek olan çizginin Kürtlerin

önemini, Kürt sorununun önemini inkar etmek değil, yeniden gözden geçirip, yeniden tanımlamak ve yeni bir takım öneriler geliştirmek olduğu kanısındayım. Bunu tek başına hiçbir parti ya da hiçbir siyasetçi yapabilecek durumda değil. Bunun ortaklaşa olabilmesi gerekiyor ve bunun mecralarının olabilmesi gerekiyor. Ve bu noktada da en büyük sorun, muhalefetin en büyük eksiği, medya.

Ortada birtakım irili ufaklı medya kuruluşları var. Ama bu medya kuruluşları daha böyle ana akım gibi olan Halk TV, Sözcü TV, Tele 1, KRT gibi yerlerin şu ana kadar muhalefetin düşünsel gelişimine negatif etki yaptığı kanısındayım. Onun dışındaki özellikle sosyal medya üzerinden yürüyen bir takım şahısların yaptıkları faaliyetler ya da az da olsa Medyascope gibi kurumların yaptıkları faaliyetlerin de birçok anlamda çok yetersiz kaldığı da bir gerçek. Çünkü hâlâ insanların bu tür mecralara ilgisi çok fazla değil. Kaldı ki buralarda yayın yapan, buralarda laf söyleyenlerin önemli bir kısmının da daha çok işi hamasetle götürdüğünü ve bir tür inip çıkan, kimi zaman aşırı güzellemeler, kimi zaman aşırı kötülemelerle yürüyen, kişiler üzerinden yürüyen şeyler yaptıklarını görüyoruz. Dolayısıyla şu haliyle bakıldığı zaman muhalefetin en önemli sorunlarından birisi iletişim kanallarını geliştirebilmesi, zenginleştirebilmesi, çoğulcu hale getirebilmesi ve bu noktada artık siyasetçilerin de, kurumların da “Sadece beni desteklesin, bana laf etmesin” vs. yaklaşımından sıyrılması gerekiyor. Bunu bugün tüm partilerin bir şekilde yaptığını, yapmakta olduğunu bizzat yaşadığımız deneyimlerden Medyascope örneğinde gördüklerimden biliyorum. 

Buradan bir düzeltme çıkar mı, buradan bir kendini var olan kurumlar yenileme çıkar mı? Açıkçası böyle bir beklenti olmakla birlikte, çok gerçekçi bir beklenti olmadığı ortada. Fakat bir mucize olacaksa -ki bence olacak, bir şekilde olacak ve muhtemelen de bunu yerel seçimlerde göreceğiz-, yoktan birtakım şeylerin var etmek ya da küllerinden bir şeylerin doğmasını sağlayacak olan şey esas olarak toplumdaki bu düzenin, bu var olan yapının daha fazla sürmemesi talebi olduğu düşüncesindeyim. Bunu birileri tabii ki engellemek, birileri de bunu yönlendirmek isteyecek. Yönlendirmek isteyenlerin bir kısmı da bunu yönlendirmeye çalışırken temposunu düşürmeye çalışacaklar. İşte bakalım, sivil toplum önümüzdeki dönemde -ki çok az bir süre var yerel seçimlere açıkçası- burada bu mucizeyi gerçekleştirmek için o statükocu yapılara karşı değişimi taşıyabilecek mi? 

İzleyeceğiz, göreceğiz. Heyecanlı olacak bence. Şimdi araya bir bayram giriyor, bir dinginlik geliyor ama ondan sonra, bayramdan sonrasında Türkiye’de özellikle muhalefet cenahında işlerin çok hareketleneceğini ve beklenmedik şaşırtıcı çıkışların olacağını, bunların kimisinin yenilgiyi derinleştireceğine ama kimisinin de düşenin düştüğü yerden kalkmasına katkıda bulunabileceğini düşünüyorum. 

Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.