Büyük göç (4) | Türkiye’den gidenler, hikâyelerini Ruşen Çakır’a anlatıyor: “Bir eşcinsel olarak her gün hedef gösterilmekten bunaldım”

ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği mezunu Selim, referandumdan evet çıktıktan sonra, yurtdışına gitmeye karar vermiş ve birkaç yıl sonra da ailesiyle Çekya’ya yerleşmiş. “Alevi olmam belki bu kopuşu kolaylaştırmıştır, bilmiyorum” diyor. 

1 buçuk yıldır Almanya’da yaşayan psikolog Eylül ise kendi deyimiyle “gurbetçi” olma kararını doğrudan kimliğiyle ilişkilendiriyor: “Hiçbir siyasi bağlılığım yok ama genç bir kadın olarak yaşamak çok zor olduğu için Türkiye’yi terk ettim.” 

İstanbul’un merkezi semtlerinden birinde yaşayan 34 yaşındaki Eylül, sabah erken saatlerde işe giderken maruz kaldığı tacizlerden bunaldığını anlatıyor: “Laf atmalarla baş edemediğim için hep kulaklıklarla dolaşır olmuştum. Bir yerden sonra onlar da yetmez oldu. Sonunda kararımı verdim, çok sayıda işe başvurdum ve kabul alınca Almanya’ya yerleştim.”

Şu sözler de Eylül’ün: “Doğduğum sokaklar, ailem, arkadaşlarım, içinde büyüdüğüm kültür elimden alındı, çok kızgın ve üzgünüm. Sonunda Berlin’de kendime ait bir hayatım var. Artık burayı tercih ediyorum.”

“LGBTİ+ topluluğuna yönelik çok büyük bir korku atmosferi var”

Görüştüğüm kişiler arasında cinsel yönelimi nedeniyle yurtdışını tercih ettiğini ilk dile getiren sosyal bilimci Burhan oldu: “LGBTİ+ kimliğim nedeniyle Türkiye’de kalmak yerine ABD’yi tercih ettim. Özellikle akademi bu anlamda fırsat sunuyor. Ülkemizdeyse hedef gösteriliyoruz. Çok büyük bir korku atmosferi var. Benim gibi insanlar gelecek göremiyor.”

Sabancı Üniversitesi mezunu Uğur ise bir yıl önce köpeğiyle birlikte Avusturya’ya yerleşmiş. “Bir eşcinsel olarak her gün hedef gösterilmekten bunaldım. Süleyman Soylu’nun bakanken sarf ettiği sözleri unutmam mümkün değil” diyen Uğur teknoloji alanında çalışıyor. 

Türkiye’deyken işi gereği temasta olduğu büyük bir kamu kuruluşunda gördüğü kötü muameleyi anlatan Uğur sözlerini şöyle noktalıyor: “Günün birinde Türkiye’ye dönmek ve o kurum için vazgeçilmez olduğumu görmek isterim.”

Boğaziçi’nde bilgisayar mühendisliği okuyan Haluk da lise 2’de okurken cinsel yönelimini keşfettiğini ve o andan itibaren yurtdışını bir “umut kaynağı” olarak gördüğünü söylüyor. Yapay zeka üzerine çalışan Haluk, yüksek lisansından sonra Almanya’ya gelmiş, özellikle son depremle birlikte ülkeyeye dönmeyi düşünmüş, ardından seçimlerde müşahit olarak görev almış. “Eğer seçimler farklı sonuçlansaydı geri dönmemizin bir temeli olacaktı. Olmadı. Artık buradayım” diyor. 

Boğaziçi ve ODTÜ’de çevrebilim üzerine eğitim görmüş olan Korhan da yaşamak için Kanada’yı tercih ediş nedenini “hem mesleğim hem kimliğim” diye özetliyor. Korhan Türkiye’deki LGBTİ+ kurumlarıyla temas içinde olduklarını, yurtdışına yerleşmek isteyenlere yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatıyor ve sözlerini şöyle noktalıyor: “Maalesef dönmeyi düşünmüyorum. Ama belki Avrupa’ya geçerim, ülkeme daha yakın olurum.”

Sosyal medya sürgünleri

Yazı dizisi için sosyal medyada yaptığım çağrıya cevap verenlerden bir isim beni hayli şaşırttı. Yıllar önce, yanılmıyorsam Gezi döneminde, Twitter’da takipçi bloklamada nam saldığım dönemlerde (ki sonra bütün blokları iptal ettim ve bir daha kimseyi bloklamıyorum) engellediğim, gerçek adını kullanan bir kişi, birkaç yıl sonra güvendiğim birileri aracılığıyla bana ulaşıp engelini kaldırtmıştı. Meğer bir zamanlar sosyal medyada siyasi iktidarın gönüllü bir trolü gibi davranan Çiğdem yaptıklarının yanlış olduğunu kabullenmiş.  

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Aynı Çiğdem, Büyük Göç dizisi için yaptığım çağrıya ilk cevap verenlerden oldu. Bu sefer iktidar aleyhine yaptığı paylaşımlar nedeniyle mahkemeleri olduğunu, daha fazla uğraşmak istemediğini söyleyip öyküsünü şöyle özetledi: 

“İki yıldır çıkmanın yollarını arıyordum. Bir dil okulu üzerinde İrlanda’ya geleli 8 ay oldu. Siyasi mülteci olmak için başvurdum. Türkiye’de saniye bile geçirmek istemiyorum. Geriye iş yerimi bıraktım. Burada çalışma izni alana kadar temizlikçilik yapıyorum. Ama kendime konforlu bir hayat kuracağıma eminim. Kesinlikle pişman değilim.”

Bilgisayar programcılığı ve fotoğrafçılık yapan Umut da sosyal medya paylaşımları yüzünden davalarla boğuşmuş, hatta beş yıl önce bir süre hapis de yatmış. Sonunda Birleşik Krallık vatandaşı olan eşinin ısrarları sonucu üç ay önce Türkiye’yi terk etmişler. “Halimden memnunum, kendi işimi yapmaya devam ediyorum. Bundan böyle bir tek ailemi görmeye giderim, o kadar” diyor.

Yıllar sonra tıp okuyan KHK’lı

Bugün son olarak bir KHK’lının öyküsünü aktarmak istiyorum. ODTÜ mezunu olan Nuh bir kamu kurumunda çalışırken 15 Temmuz sonrası KHK ile işten çıkarılmış. Kısa bir süre sonra bir kız çocuğu da olunca yurtdışına yerleşme planları yapmaya başlamış. 

“Makbul vatandaş olarak görülmüyorduk. Kendimizi ikinci sınıf olarak hissediyorduk” diyen Nuh yeniden üniversite okumaya karar vererek, yurtdışına gitmesini kolaylaştıracağı düşüncesiyle doktor olmayı hedeflemiş.

Halen tıp fakültesi son sınıfta olan 35 yaşındaki Nuh, “Seçim farklı sonuçlansaydı kararımı gözden geçirebilirdim” diyor ve bir doktor olarak ülkeyi terk edeceği günü dört gözle bekliyor.

Yarın: “Almanya’da artık her hastanede Türkçe konuşan doktor bulabiliyoruz”