Ekrem İmamoğlu + Özgür Özel formülü tutar mı?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanı Özgür Özel, Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’a konuştu. Değişim tartışmalarından, CHP liderliğine kadar pek çok soruda Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir hayalleri olduğunu belirterek “Ortak bir hayalimiz var, itiraz edenleri de kapsayacak bir değişim öngörüyoruz” diye konuştu.

Ruşen Çakır, CHP’deki değişim tartışmalarından sonra çözümmüş gibi görülen Özel+ İmamoğlu formülünün tutup tutmayacağını değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: İrem Yavuz

Merhaba, iyi günler. Bugün Sözcü gazetesinde meslektaşımız İsmail Saymaz, CHP Grup Başkanı Özgür Özel’le yaptığı söyleşiyi yayınladı, bayağı uzun ve ayrıntılı. Orada aslında mâlûmun îlâmı oldu. Özgür Özel’in Ekrem İmamoğlu’yla birlikte hareket ettiğini duyuyorduk, söylüyorduk. Hattâ sızdırılan bir Zoom toplantısında da görülmüştü. Orada Özgür Özel, bir şekilde kendi konumunu, Ekrem İmamoğlu’yla birlikte yaptıklarını açıklıyor ve “İmamoğlu’yla ortak bir hayâlimiz var” diyor. Ve onun anlattıklarından görüldüğü kadarıyla, daha önce tahmin ettiğimiz gibi, bâzı yayınlarda da dile getirdiğimiz gibi, Ekrem İmamoğlu tekrar İstanbul’da Büyükşehir Belediye başkan adayı olacak — CHP’nin adayı. Özgür Özel de Kılıçdaroğlu’nun yerine CHP genel başkanlığına soyunuyor ve burada da en büyük destekçisi Ekrem İmamoğlu olacak. Aralarında bir tür görev paylaşımı yapmışlar gibi gözüküyor. Başka isimler de var tabiî. Bu isimlerin hemen hemen hepsi, zamânında Kılıçdaroğlu’nun en yakınında olan isimler. Özgür Özel’in söylediklerinden, temel kırılma noktasının seçim yenilgisiyle hesaplaşılmaması, bunun muhâsebesinin yapılmaması, özeleştiri verilmemesi olduğunu görüyoruz. Ekrem İmamoğlu, başından îtibâren “değişim” demişti. Geçen yaptığı, bizim de izlediğimiz basın toplantısında, seçim yenilgisi nedeniyle açık bir şekilde özür de diledi; ama benzer çıkışların Kılıçdaroğlu ve şu andaki yakın çevresinden gelmediğini, seçim yenilgisini bir başarısızlık olarak bile târif etmediklerini biliyoruz. Dolayısıyla kopuşun ekseni –ya da ayrışmanın diyelim, henüz kopmuş değiller–, seçim yenilgisine bakıştan kaynaklanıyor. Ve orada, söyleşide, Özgür Özel ilçe kongrelerini yakından tâkip ettiklerini ve bunların ışığında, kendisinin hazırladığı bir çıkış metnini paylaşacağını söyledi. Muhtemelen Eylül ayında olacakmış bu. Benzer çıkışları Ekrem İmamoğlu da yapmıştı. Özgür Özel’in yapacağı, kişisel değil de belki de bir hareket adına olacak. Ve tabiî ki burada, kongreleri bekliyor olması başlı başına anlamlı. Delege hesâbı yapılacak ve sonuçta iş dönüp dolaşıp, “CHP’de kim daha çok delege sâhibi olacak, kim kongreden galip çıkacak?” meselesine doğru gidiyor.

Başlıkta sorduk: “İmamoğlu + Özel formülü iş yapar mı?” Evet, bu gerçekten önemli bir soru. İmamoğlu tek başına nereye kadar gidebilir? Yanına başkalarını alırsa nereye kadar gidebilir? Yanına kimi alırsa nereye kadar gidebilir? Ve şu hâliyle bakıldığı zaman, İmamoğlu ve Özgür Özel bir eküri oluşturuyorlar ve birlikte hareket edeceğe benziyorlar. Bundan sonra adlarını çok sıklıkla birlikte anacağız. Ama bu yeter mi? Bana yetermiş gibi gelmiyor. Geçen günkü toplantıda Ekrem İmamoğlu’na son soruyu ben sordum. O soru biraz uzun oldu, farkındayım; ama meâlen, özetle şöyle sordum Ekrem İmamoğlu’na: “Kendinizi CHP’yle sınırlandırmanız yanlış değil mi?” Ekrem İmamoğlu “Hayır”dedi. “CHP tabiî ki büyük resim” dedi, ama CHP’nin çok önemli bir parça olduğunu söyledi. 

Şimdi, Özgür Özel’e de bakıyoruz: Esas olarak CHP konuşuyor; ama İsmail Saymaz’a da dediği gibi, CHP’nin takıldığı, yüzde 25 gibi bir yer var — hele bu son seçimden sonra, CHP’nin yapılacak bir seçimde kendi başına yüzde 25 oy alabileceğine de çok emin değilim açıkçası. CHP seçmeninde çok büyük bir hayal kırıklığı var ve bu hayal kırıklığını telâfî etme açısından şu âna kadar CHP yönetimi hiçbir şey yapmadı. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, bunu ne derece telâfî ederler? Açıkçası emin değilim. Ama bir diğer yönden, CHP tabanını olduğu gibi korusalar bile, onları tekrar motive etseler bile, bu CHP oranı ne İstanbul’u kazanmaya ne Türkiye’yi yönetmeye yetiyor. Son seçimde de gördük: CHP liderliğinde sağ partileri bir araya getirip, buna bir de HDP⁄Yeşil Sol Parti’yi, hattâ Türkiye İşçi Partisi’ni eklediğiniz zaman bile Erdoğan’ı yenmeye yetmedi. Dolayısıyla bugün îtibâriyle bakıldığı zaman, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun birlikte hareket etme formüllerinin şu aşamada en fazla yapabileceği, CHP’nin yönetimini kazanmak olabilir — o da belki. O da belki diyorum, çünkü Kılıçdaroğlu’nun hâlâ çok ciddî bir gücü var parti içerisinde. Delege açısından da gücü var. Kılıçdaroğlu yeniden aday olur mu? Muhtemelen kendisi olmayacaktır; ama ona destek verenler onun adaylığını öne çıkaracaklardır. Bir ihtimal, delege hesaplarının tutmadığını görürse, delegelerin çoğunluğunun “Değişimciler” diye târif edilen kesime geçtiğini görürse, belki aday olmayabilir. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu desteğiyle de olsa parti başkanlığı seçimini kazanmasının garanti olduğunu söylemek mümkün değil. Ama diyelim ki kazandı. İşte o zaman esas çetrefil sorun karşımıza çıkıyor. Kazandığı zaman ne olacak? CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel oldu diyelim, Ekrem İmamoğlu da destek veriyor. O Zoom konferansında gördüğümüz isimler de biliyor, başkaları da biliyor. Peki ne olacak? 1) Öncelikle CHP’yi toparlayabilecekler mi? CHP tabanını toparlayabilecekler mi? Onları istemeyen kesimler –ki içlerinde çok sayıda parti yöneticisi, milletvekili, belediye başkanı da olacak–, yeni yönetimle –eğer seçilirse tabiî– ne derece berâber çalışacaklar? Ne derece sorun çıkaracaklar? Ama daha önemlisi: Bu yeni yönetim, sâdece CHP tabanına değil Türkiye’nin tamâmına, meselâ son seçimde Erdoğan’a oy vermiş insanlara ne söylüyor olacak? İşte dönüp dolaşıp bu olay karşınıza çıkıyor. Benim Ekrem İmamoğlu’na sorduğum soru da büyük ölçüde bu yöndeydi.

Şimdi bakıyorum: CHP’de Kılıçdaroğlu’nun değişmesini isteyen, hattâ Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı için de yanlış olduğunu söyleyen, değişmesini isteyen ve Ekrem İmamoğlu’nun bir şekilde inisiyatifi almasını isteyen bâzı isimler de İmamoğlu tarafından tam olarak tatmin edilebilmiş değiller. İmamoğlu’nu yeterince cesur olmamakla eleştirenler var. Hattâ daha ileri gidip, doğrudan İmamoğlu’na “korkak” diyenler de gördüm. Tam olarak ne söylediğinin anlaşılmadığını söyleyenler var. Meselâ Vahap Coşkun, “İmamoğlu’nun bir fikri yok” diye yazmış Serbestiyet’te — onu gördüm. “İmamoğlu’nun bir projesi yok” diyenler var. Ama ilginç bir şekilde, İmamoğlu dışında da kimse üzerinde konuşulmuyor. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum: “İmamoğlu’nun fikri yok, İmamoğlu’nun projesi yok” diyenlerin Özgür Özel’e yönelik söyledikleri hemen hemen hiçbir şey yok. Çünkü beklenen, partinin genel başkanı Özgür Özel olsa dahi bu hareketin liderinin, gerçek liderinin Ekrem İmamoğlu olması. Böyle bir beklenti var. Ve İmamoğlu’ndan işte o liderliği göstermesi bekleniyor. Daha önce yaptığı basın toplantısı, yazdığı yazı –yeni yazılar yazacağı söyleniyor–, son yaptığı basın toplantısı, bunların hepsinde bir şeyler var. Sonuncusunda meselâ “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır”perspektifi –ki bu perspektifi Türkiye’ye daha çok Tayyip Erdoğan kazandırmıştı, gündeme getirmişti–, o perspektifte söylediği bâzı şeyler vardı; ama bunları tam olarak net bir şekilde toplumun farklı kesimleri nezdinde bir câzibe yaratacak şekilde dile getirebilmiş değil. Bakıyorum: Son günlerde siyâset olarak belki de sâdece İmamoğlu konuşuyoruz. Arada Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti’ye yönelik komşu olma çağrısı ve İYİ Partililer’den gelen değişik cevaplar gibi istisnâları saymazsak, esas olarak gözler CHP’de ve İmamoğlu’nda; ama hâlâ İmamoğlu’ndan beklenen o çıkış gelmedi. Hâlâ bir şekilde ayağının frende olduğunu görüyoruz — belli ki kendince bir hesâbı var. Özgür Özel bu yüzden o hesâbın bir kısmını bugünkü söyleşide bize gösterdi. CHP içerisindeki dengeleri gözetiyorlar. Fakat CHP içerisindeki dengeleri gözetmeyi bu kadar merkeze aldıkları zaman, esas önlerini açması gereken ,Türkiye’nin farklı kesimlerinin desteğini almayı bayağı bir ihmal ediyorlar. Bu sorun gerçekten hepsinin sorunu olacak — kim olursa olsun. Kılıçdaroğlu için böyle bir sorun olmayacak; çünkü Kılıçdaroğlu daha önce helâlleşme, hesaplaşma stratejileriyle denedi. Bundan sonuç alamadı. Bir kere daha Kılıçdaroğlu’nun tüm Türkiye’nin oyunu alma şansını yakalaması artık mümkün değil. Ama şu anda CHP’nin başına geçmeye tâlip olan kişilerin, ya doğrudan genel başkan olarak ya da belediye başkanı olmakla berâber hareketin gerçek lideri olarak gelmeye tâlip olan kişilerin, CHP’nin ötesinde bir şeyler söyleyebilmesi, CHP’nin ötesindeki kesimlerde bir ilgi uyandırmaları gerekiyor. Şu âna kadar baktığımda açıkçası bu ilgiyi Ekrem İmamoğlu’nun dahi yaratabildiğini görmüyorum. CHP içerisinden bile birçok kişi, değişik nedenlerle Ekrem İmamoğlu’na kuşkuyla, mesâfeli bakıyor. Zamânında yaptığı Karadeniz gezisini hâlâ unutmayanlar var. Son seçimlerde Mansur Yavaş’la berâber cumhurbaşkanı yardımcısı olarak çıkmaları, kampanyada aktif bir şekilde yer almaları ve özellikle birinci turun akşamında Kılıçdaroğlu adına o ikisinin, yani Yavaş ve İmamoğlu’nun çıkıp insanları bir şekilde “oyalamaları” diyelim, bunların hiçbirisi unutulmuş değil. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun bence çok ciddî bir imaj sorunu da var. İmajını yeniden yapılandırması gerekiyor. Yani beş yıl önce seçimi kazanan İmamoğlu, üzerine bir şeyler koydu, ama bir şeyleri de kaybetti. Bütün bunların hesâbını yapabilmesi için çok daha rahat hareket edebilmesi gerekiyor; ama CHP’de bir direnç olduğu için bu rahatlığı elde edemiyor ve ağırlığı CHP’ye veriyor. İşte, sonuçta bakıyoruz ki Ekrem İmamoğlu, yanında Özgür Özel’le birlikte ve başkalarını da alarak bir yolculuğa –kendileri bunu “yolculuk” olarak tanımlıyor– çıkıyorlar. Bu yolculuğun, Türkiye’yi yönetmeye tâlip olma yolculuğu olduğunu düşünüyoruz ve bekliyoruz. Ama bakıyoruz ki iş dönüp dolaşıp CHP’yi yönetmeye endeksleniyor. Bu paradokstan çıkabilmeleri hâlinde –nasıl yaparlar açıkçası bilmiyorum; ama siyâsete tâlip olan onlar, dolayısıyla bunun yolunu bulması gerekenler de onlar–, eğer bunu aşabilirlerse, bu paradoksu çözebilirlerse, CHP’ye tâlip olurken esas olarak Türkiye’ye tâlip olduklarını iknâ edici bir şekilde gösterebilirlerse önleri açık olur. Ama şu hâliyle CHP’yi kazanmak için Türkiye’ye ilişkin bâzı şeyleri de söylemek zorundaymışlar gibi bir vehme kapılırlarsa, CHP’yi bile kazanamayabilirler ya da CHP’yi kazansalar bile, ikinci bir Kılıçdaroğlu dönemini başlatıyor olabilirler. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.