“Üçüncü yol milliyetçilik” füzesi başarısız bir fırlatma denemesi sonucu üzerinde ot bitmeyen çorak bir toprağa çakıldı. Mürettebattan kayıp yok, burunları bile kanamamış. Yani zaten, bugüne kadar hangi ülkücü taş atmış da kolu yorulmuş? Siz bugüne kadar iktidar olmak isteyen ülkücü gördünüz mü Allah aşkına? Bu planı yapan şahısların aklına şaşarım. Onlar her daim gölge adam olmak isterler, devlette bazı köşeler tutulsun yeter. Aşırı idealist olduklarından mı?
:)
Bazı köşeler tutulsun yeter işte..
Bakınız Sayın Bahçeli bu durumun öyle farkında ki, AKP iktidarında siyasal islamcıların ne kadar rüyası varsa gerçekleşti de, Devlet Bey’in sesi çıkmadı. Genel merkezde körüklü çizmeyle video çekmece oynamak yeter milliyetçi pozu vermek için. Daha ötesini bekleyen yok ondan. “Köşeler bizdeyse sorun yok” demektedir o video. Ne parayla vatandaşlık satılmasından ar ederler, ne vatan toprağının peşkeş çekilmesinden. Ne Atatürksüz milli bayram anmasından rahatsız olurlar, ne yerli milli diye diye Arap dünyasından para dilenilmesinden. Milli Eğitim’in tarikatlara terk edilmesi umurlarında değildir, yerli ve millilikle uzak yakın ilgileri yoktur çünkü. Tutarlılık gibi bir dertleri bile yoktur, bugüne kadar her zaman mahvolmaya yüz tutmuş iktidarların yol arkadaşı olmuşlardır. Malum, gemi batarken herkes can derdine düştüğünden, kimin ne yaptığıyla ilgilenmez çoğunluk. Bir tek saftirik solcular uyandırmaya kalkar milleti ama işte romantik bulunan çocuklara kulak asan pek olmaz. Halbuki hep birlikte batmaktayızdır.
Din ve ideolojiler çağı geçti bence artık. Kahve bardağının üzerine adını yazdırmak için kuyruğa giren insanların, herhangi bir ideoloji yahut din uğruna canını vereceğini zannetmiyorum. “Ama o markanın bardağının üzerine adını yazdırmak üzere sıra bekliyor” derseniz, yine kendisini markanın bir parçası haline getirmek için değil, markayı kendisinin bir parçası haline getirmek için sırada beklemektedir diyeceğim. Kendisiyle aşırı derecede meşgul insanların, kendilerini pazarlama çağında herhangi bir şey için ölmek isteyeceğini zannetmiyorum. Bireyin farkındalığı oldukça yüksek yeni toplum düzeninde ancak organize değil işte, sorun burada. Kötüler kadar organize değil. Neyin etrafında birleşmeli, kimlere güvenmeli muhalif seçmen kardeşim? Hiçbir partinin bayraktarı olmak istemeyen ama bu ülkenin yerli ve milli düşmanlarına karşı da asla pes etmeyen vicdanlı insanlar, şimdi ne yapacağız?
Madem eldekilerle işimizin zor olduğunu başından beri bildiğimiz 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini her türlü desteğe rağmen kaybettik, sonrasında şöyle iyice bir arkamıza yaslanıp kaybın kederini iliklerimize kadar yaşadık sanki. Seslenenleri duyamayacak kadar, yaşanabilecek Türkiye’yi gözümüzün önünde pisi pisine kaybettiğimiz için ara ara bir yakınımızı kaybetmişçesine ağlayacak kadar kederi yaşadık değil mi? Çaresine bakmalıyız artık.
Ben bir otomatik portakal değilim, haliyle sistemin düşünmemi istediği verileri baz alarak düşünmem. Sistemin kendisini de veri olarak alırım ve bugüne değil, yarına bakarak plan yapmaya başlarım. 2023 yılı seçimleri de, seçimlerin ardından iktidar ve muhalefet kanadının aktörleri de nasıl bir vasata mahkûm olduğumuzu çığırıyor. Bizi bırakın, siz kendinizi kurtarın diyorlar. Biz bu vasata mecbur muyuz? Değiliz, değiliz güzel kardeşim. Önümüzdeki seçimler vekillik değil, belediye başkanlığı seçimi, iyi olan aday kazansın ama ya sonra?
Bundan sonra “Tatava yapma bas geç” diyene “Tatava yapma bas git” diyelim. Bu ifadenin ayıp olduğunun farkındayım ama en büyük ayıp biz seçmene reva görülüyor yıllardır. Bir iadeli taahhütlü posta lazım geliyor artık. Çaresiz kalmayalım son seçimdeki gibi. Bunca öfke ve çaresizlik boşa gidemez. Her birimiz kendi kuyumuzda ağlamaya devam edemeyiz.
AKP, bu sefil kadrolarla daha fazla yönetemez. Kendi yarattığı cehennemin yedi katında da ayrı ayrı yanıyor.
1-Adalet; karton kutu gibi fena halde su çekti çürüyor.
2-Kalkınma; kısa süreli bir ziyafetin ardından hazımsızlık yaptı, yiyenin midesine oturdu.
3-Parti bile kalmadı ortada. Kadrolar eritildi, şahsım rejiminin heykeli döküldü.
4-Dindar ve kindar nesil yaratalım derken, kimseyi takmayan nesil yarattılar, hepimize nanik yapıyorlar.
5-Yerli ve milli teknoloji hamlesi yapmak isterken, özel bir şirketi besleyip yerli milli fabrikaları sattılar.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
6-“İnşaat Ya Resul Allah” diyerek, bütün ekonomiyi inşaat sektörü üzerine planladılar ancak ülke emlak kriziyle çalkalanıyor.
7-Aya dört gidiş dört geliş yol yapsalar inanırlar dedikleri seçmenleri, yemeyip yediren, giymeyip giydiren seçmenleri, aldatıldıklarını kabullenmek zorunda kaldı.
Ha terk ederler mi? Asla. Bir ömür yatırım yaptılar, terk etmezler. Ta ki, onları utandırmayan ama onları kaçmak istedikleri kucaktan kurtaracak daha kuvvetli kollar bulana kadar.
Muhalefet, iktidar olmak isteyen cengâverlere çelme taktığı müddetçe bu sefil kadrolarla iktidar olamaz. Öyleyse sağımıza, solumuza değil, kendimize bakmalıyız. Kim gelecek de bizi kurtaracak diye beklersek daha çok bekleriz. Koyun olmak istemeyen, inisiyatif gösteren, kediyi döven adamı döven, şiddete maruz kalan kadını kurtarmaya yetişen, tecavüzcüleri ifşa eden, suçluları göz göre göre AKlayan kararları değiştirten halk iradesini boşa harcamayı bırakmalı ve gerçek bir halk hareketi başlatmalı.
Her şehirde toplanmalı, konuşmalı, anlamaya çalışmalıyız, bize ne oldu?
Ne oldu da darıyı, finduğu pahalıya almaya başladık? Ne oldu da tarım ve hayvancılıkla geçinen bu halk için et, tavuk, balık, patlıcan, incir, domates, soğan, patates lüks oldu? Ne oldu da deprem oldu, yer yarıldı içine girdik de sonra hemen yine kendi derdimize düşmeye devam ettik? Halkının bir kısmı tıpkı iktidarı gibi ilkesiz ve ahlaksız olan bu toplumun vicdanı çok yoruldu yıllardır. Her gün bir şeylere itiraz etmeyi bıraktık, aynı anda üç beş şeye itiraz etmeye başladık. Maşallah Rabbim verdikçe veriyor.
Bir yandan tecavüzcü şeyh salınmasın, çoluğa çocuğa yeniden musallat olmasın derken, bir yandan zorunlu din dersleri arttırılmasın, çıkın artık çocuklarımızın hayatlarından davası güdüyoruz. İktidar yetişkin ağaçları dizayn edemeyeceğini anlayınca gözünü fidanlara dikti ancak ata tohumu yasak olduğundan bu yeni fidanlar, sizin bildiğiniz fidanlar değil artık, global dünyanın fidanları.
Çocukları bile geçim derdiyle kıvranan nesil, problemin büyüklüğü karşısında çözüm üretmektense arkasına bakmadan gidiyor. Gidenlere kızamam, problem çok büyük ama bu vatan haramilerin olduğu kadar bizim. Bugün sahip çıkmazsak, şok hali içerisinde olup bitene şaşa kalırken, haramilere teslim olursak, dönüşü olmayan bir yola gireceğiz ve bunu düzeltmek artık mümkün olmayabilir.
Kimseye değil, kendimize güvenmeli ve içimizdeki gücü, haklı öfkeyi ortak bir hedef için birleştirmeliyiz. Bizi anlamayan siyasi yapıları çekiştirmeyi bırakmalıyız. Çantada keklik, sandık başında müşahit olmamalıyız bundan böyle bizden güçlü olmayan iradeler için. Tıpkı bizi dertlerimizle baş başa bıraktıkları gibi yapayalnız bırakmalıyız genel merkez kadrolarını.
Fikri olan, cesareti olan, beri gelsin. Konuşalım, anlaşalım, çoğalalım, şahsım düzeni yerine halkın düzenini inşa edelim. Dostlukla, cüretkârlıkla, herkesin ama herkesin kendisini ifade edebileceği, kimsenin öteki olmadığı bir hareket başlatalım. Üçüncü yol olsa olsa, bir arada yaşamaktan imtina etmeyen, mücadeleyi bırakmaya asla niyeti olmayan vatanseverlerin yolu olabilir. Bu hareket bir lider hareketi değil, kadro hareketi olmalı.
Bu ülkenin yetişmiş evlatları itilip kakılmaktan sıyrılmalı, sorumluluk almalı. Açıkçası, iktidara yürümek isteyen ama siyasi partilerde bir türlü hareket alanı bulamayan bir siyasi lider olsam, boyası dökülmüş politikacılara değil, halka giderdim.