Kıdem tazminatı iktidarın hedefinde | DİSK Başkanı Çerkezoğlu: “Kıdem tazminatının işverenle bağını koparmak, fiilen ortadan kaldırmaktır”

İktidarın “ikinci emekli aylığı” dediği sistemle kıdem tazminatının kaldırılması planlanıyor. Medyascope’a konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Orta Vadeli Program’la yeniden gündeme gelen risklere dikkat çekti ve kıdem tazminatı haklarına sahip çıkacaklarını vurguladı. OVP’de öngörülen sisteme karşı Çerkezoğlu, “Kıdem tazminatının işverenle bağını koparmak, fiilen ortadan kaldırmaktır” dedi.

2024-2026 Orta Vadeli Program’da (OVP) İkinci Basamak Emeklilik Sistemi için, 2024’ün dördüncü çeyreğinde bir kanun çıkarılması hedefleniyor. Kanunla yapılacak düzenlemeyle, Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) işverenlerin de katkısıyla ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşeceği tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) kurulacağı belirtiliyor. Kıdem tazminatının bu sisteme dahil edilmesi hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kıdem tazminatının ödenmemesi sorunu olduğunu ve işçi-işveren dengesi içinde, oluşturulacak fon üzerinden kıdem tazminatı problemini çözmenin gündemde olduğunu söyledi. 

Hükümet, söz konusu sistemle işçilerin çalışma süreleri boyunca TES’te biriken primlerin, ikinci emekli aylığı olarak verileceği yönünde açıklamalar yapıyor ancak Yılmaz’ın açıklamalarının ardından, işçilerin kıdem tazminatı hakkının tehdit altında olduğu gündeme geldi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, konuyu Medyascope’a değerlendirdi. Hükümetin “ikinci emekli aylığı” şeklindeki propagandasının işçilerde karşılık bulmayacağını belirten Çerkezoğlu, “Kıdem tazminatıyla iş güvencemiz arasındaki bağı da hepimiz çok iyi biliyoruz” dedi.

“Kıdem tazminatının işverenle bağını koparmak, fiilen ortadan kaldırmaktır”

En önemli iş güvencelerinden biri olarak kıdem tazminatının, 1936 tarihli İş Kanunu ile kazanılmış bir hak olduğunu söyleyen Çerkezoğlu, “Kıdem tazminatını budamak, tırpanlamak, sınırlandırmak ve çeşitli biçimler altında ortadan kaldırmak, 1976’dan beri, 47 yıldır hükümetlerin ve sermayenin hedefi” dedi. Her girişimde işçi sınıfının ve sendikaların kararlı mücadelesi nedeniyle hükümetin geri adım attığını vurgulayan Çerkezoğlu, şöyle konuştu: 

Kıdem tazminatı işçilerin birikmiş emeğidir. Yani bir iş yerinde yıllarca çalışmaktan kaynaklı, aslında işverende beklettiğimiz 13. ay ücretimizdir. Herhangi bir biçimde başımıza bir iş geldiğinde, işten çıkartıldığımızda, emekli olduğumuzda ya da bazı hallerde kendimiz ayrıldığımızda bizim için önemli bir güvencedir ve ücretin bir parçasıdır. Özellikle altını çizmek isterim ki, bir işveren sorumluluğudur. Kıdem tazminatının işverenle bağını kopartıp, herhangi bir fon ya da bir emeklilik sistemine dahil etmek demek, kıdem tazminatını fiilen ortadan kaldırmak anlamına gelir. İşçi sınıfının, en temel iş güvencesi dayanaklarından birini yitirmesi demektir ki biz bunu asla kabul etmiyoruz. Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir, son kalemizdir. Evet, kazanılmış hakkımızdır ama aynı zamanda çocuklarımızın bize emanetidir kıdem tazminatı.

“İşverenler rahatlıkla işçileri kapının önüne koyabilsin diye hükümetler kıdem tazminatını hedef alıyor”

Çerkezoğlu, “İşverenler kıdem tazminatı hakkını hep gasp etmek istiyorlar çünkü istedikleri zaman, hiçbir yükümlülük olmadan rahatlıkla işçileri kapının önüne koyabildikleri bir çalışma sistemi istiyorlar” diyerek, hükümetlerin kıdem tazminatını hedef aldığını belirtti ve şunları söyledi:  

AKP iktidarları döneminde de, örneğin 2011 yılında 61. hükümet programında, şu an kıdem tazminatını gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın Kalkınma Bakanı olduğu dönemde, yine kıdem tazminatının fona devredilmesi gündeme gelmişti. Daha sonra 2019’da dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Orta Vadeli Programı, ‘Yeni Ekonomi Programı’ olarak açıklamıştı. Orada da ‘Kıdem tazminatını bireysel emeklilik sistemine entegre edeceğiz’ diyerek ortadan kaldırmak istemişlerdi. 2020 yılı başlarında da Meclis’e getirilmesi gündeme gelmişti. Biz işyerlerinden, alanlardan başlayan ve Meclis önünde de devam eden bir mücadeleyle yine o dönem, o yasanın geri çekilmesini sağlamıştık.

“Fon demek, yağma demek”

Türkiye’de fon demek, yağma demek. Kıdem tazminatını da fon veya başka biçimde ortadan kaldıracak her türlü girişimin karşısındayız” diyen Çerkezoğlu, İşsizlik Sigortası Fonu’nun da önemli bir örnek olduğunu söyledi. İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsizler, işsiz işçiler için kurulduğunu ama geçen yılın verilerine göre işsizlik fonundan yapılan ödemelere bakıldığında, sadece yüzde 22’sinin işsizlik maaşı olarak ödendiğini belirten Çerkezoğlu, “Gerisi çeşitli biçimler altında sermayeye kaynak olarak aktarılıyor. Oysa bu oran 2002’de yüzde 82 idi. Fon ödemelerinin yüzde 82’si işsizlere ödenirken, şimdi bu oran yüzde 22’ye kadar geriledi. İşsizlik sigortası fonu Türkiye’de bir işveren fonuna dönüşmüş durumda” diye konuştu.  

“OVP’de yer alan TES’in iki büyük tehlikesi var”

OVP’de tamamlayıcı emeklilik sistemiyle (TES) ikinci basamak emeklilik sistemlerine vurgu yapıldığını belirten Çerkezoğlu, “Bunun iki büyük tehlikesi var. Birincisi bu şekilde bir emeklilik sistemiyle, sosyal güvenlik sistemimiz daha fazla zayıflatılacak ve özelleştirilmesinin önü açılmış olacak. İkincisi de tabii kıdem tazminatı hakkı ortadan kalkacak” diye konuştu. Çerkezoğlu sözlerine şöyle devam etti: 

 ‘İşverenler kıdem tazminatı ödemesin. Onun yerine işverenler, işçiler için bu tamamlayıcı emeklilik sistemine prim ödesin ve işçi istediği zaman ayrıldığında orada prim ödemesi yoluyla biriken parasını alsın. Daha sonra da emekli olduğunda ikinci bir emekli maaşı bağlansın’ denilerek, çok pozitif bir şey gibi, allayıp pullayarak sunuluyor. Ama bunun birincisi kıdem tazminatını ortadan kaldıracağı, ikincisi de yüzde 3-4 civarında bir kesintiyle birikecek o paradan bağlanacak ikinci emeklilik aylığı dedikleri aylığın cep harçlığı bile olmayacağını öngörmek mümkün şu anda. Yüzde 20 kesintiyle bağlanan emekli maaşlarının bugün 4 bin 500 – 5 bin lira civarında olduğunu, Hazine’nin 7 bin 500 yüz liraya tamamladığını düşünürsek, böylesi bir ikinci emeklilik maaşı cep harçlığı bile olmayacak.” 

Kıdem tazminatı nasıl eridi?

Çerkezoğlu, fona devredilerek ortadan kaldırılmak istenmesinin yanı sıra, kıdem tazminatının sürekli tırpanlandığını söyledi. 1970’lerde işçilerin kıdem tazminatı aldıklarında ev, araba aldıklarını ancak bugün temel ihtiyaçların bile karşılanamadığını belirten Çerkezoğlu, kıdem tazminatının geçmişten bugüne nasıl hesaplandığını şöyle anlattı: 

Kıdem tazminatı, çalıştığımız her yıl için, bir aylık brüt ücretimiz kadar hesaplanır. Diyelim ki 20 yıl çalıştınız, çalıştığınız ücretinizin brütü ne kadarsa 20 ile çarparak kıdem tazminatı hesaplanırdı, herhangi bir tavan söz konusu değildi. 1975’te ilk defa kıdem tazminatına bir tavan getirildi. Daha sonra 1979’da Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti ama 12 Eylül’den sonra, 1980’de askeri darbe koşullarında yeniden kıdem tazminatı tavanı getirildi ve bu asgari ücretin 7,5 katıyla sınırlandırıldı. Sermayeye bu da yetmedi, 1982’de kıdem tazminatının asgari ücretle bağı kopartıldı ve kıdem tazminatının tavanı, en yüksek dereceli devlet memurunun bir yıllık emekli ikramiyesine eşitlendi. Özellikle de son yıllarda, memur maaşlarına seyyanen yapılan artışlar emekliliğe yansımadığı için, kıdem tazminatı tavanı giderek daha fazla düştü. Yıllarca asgari ücretin 3,5-4 katı gibi seyretti. Şu anda kıdem tazminatı tavanı 23 bin 489 lira ve bu rakam, şu anki mevcut asgari ücretin 1,5-2 katına kadar gerilemiş durumda.

Çerkezoğlu, kıdem tazminatının ilk dönemlerindeki gibi tavan olmadan hesaplanması gerektiğini vurgulayarak, “Çünkü kıdem tazminatı tanım itibariyle zaten birikmiş emeğimizdir. O iş yerinde yıllarca çalışmaktan kaynaklı yıpranmamız var, oraya kattığımız değer var” dedi.

Kıdem tazminatı için DİSK ne yapacak?

Kıdem tazminatına sahip çıkacaklarını söyleyen Çerkezoğlu, “Çok net bir biçimde açıklamalarımızı yaptık, deyim yerindeyse bütün DİSK’li işçiler, tüm işçi sınıfı bu noktada teyakkuzdayız. Herhangi bir girişim karşısında, üretimden gelen gücümüz dahil olmak üzere, iş yerlerinden alanlara, meydanlara kadar büyüteceğimiz bir mücadelemiz var. Türkiye işçi sınıfı kıdem tazminatının önemini gayet iyi biliyor” diye konuştu. 

“İşverenler, işçileri istifaya zorlayarak kıdem tazminatı ödemekten kaçınıyor”

Hükümete, “Aklınızdan bile geçirmeyin, artık bu defteri bir daha açmamak üzere kapatın” diye seslenen Çerkezoğlu, iktidarın kıdem tazminatları ödenmediği için düzenleme yapılacağı söylemlerine şöyle cevap verdi: 

Evet, bugün Türkiye’de kıdem tazminatına erişim sorunu var ama bunun nedeni mevcut kıdem tazminatı sistemimiz değil. Bunun nedeni, işverenlerin çeşitli biçimlerde işçilerin kıdem tazminatını ödememesi, bu hakkı gasp etmesi. İşten çıkış bildirgelerine bakıyoruz, SGK verilerine göre işçilerin yarısı istifa etmiş görünüyor. Böyle bir şey hayatın olağan akışına aykırı. Ne yapıyorlar? İşçileri istifaya zorlayarak kıdem tazminatı ödemekten kaçınıyor işverenler. Ya da çeşitli güvencesiz çalıştırma biçimleri, yarı zamanlı, kısmi zamanlı çalışma, kıdem sıfırlama olarak bilinen işçinin sigortasında sürekli yapılan girdi çıktılarla, işçi kıdem tazminatını hak edememiş görünüyor. Gerekli olan bütün işçilerin tek bir gün bile çalışsa, istifa hali de dahil olmak üzere, kıdem tazminatı alacağı bir düzenlemenin yapılması, mevcut kıdem tazminatı sistemimizin güçlendirilmesi, daha da kuvvetlendirilmesi.”

İşverenler buna rağmen işçinin kıdem tazminatını ödemediğinde devleti yöneten hükümete düşen görevse kanun hakimiyeti sağlayarak, işçilerin kıdem tazminatını güvence altına almaktır. İşveren ödemiyor diye kıdem tazminatı kaldırılır mı? İşveren ücreti ödemediği zaman işçiye ücreti mi kaldıracağız?

“Sosyal güvenlik sistemi tepeden tırnağa yeniden oluşturulmalı”

AKP’nin 2008’de çıkardığı 5510 sayılı yasayla emekli aylık bağlama oranlarının düşürüldüğünü hatırlatan Çerkezoğlu, Hazine tarafından tamamlanarak en düşük aylığın 7 bin 500 lira olduğunu ancak 4 bin 500 – 5 bin lira düzeyinde kök aylıklar olduğunu belirtti. Sürekli zarar etmesiyle gündeme gelen Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) mali yükü hakkında ise Çerkezoğlu, şöyle konuştu:

Sosyal Güvenlik Kurumu, daha doğrusu sosyal güvenlik sistemimiz gerçekten tepeden tırnağa bir dizi sorunu beraberinde taşıyor. Sosyal güvenlik sistemimizde sürekli bir takım düzenlemeler yapıldı ama bunlar bütünlüklü bir politikayla yapılmadığı için, bazı şeyler yapılırken başka yeni mağduriyetler ortaya çıktı. Dolayısıyla sistemin bir bütün olarak, tepeden tırnağa yeniden kurulması ve bunun da temelinde yapılan bütün düzenlemelerin ana eksenini, mutlaka ama mutlaka emekliliğin ve sosyal güvenliğin bir hak olduğu gerçeği oluşturmalı.”

Sosyal güvenlik, emeklilik, işsiz kalındığında belli güvencelere sahip olmak sosyal devletin gereğidir ve hepsi temel haktır. O nedenle bu konuların hiçbirisi SGK’nın gelir gider dengesi ya da bir yük biçiminde değerlendirilemez. Ne işveren açısından, ne SGK açısından, ne bir başka açıdan bu tür temel haklar, maliyet, yük olarak ya da bir sorun olarak görülemez. Buradaki temel hareket noktamız emekliliğin de, sosyal güvenliğin de, kıdem tazminatının da temel bir işçi hakkı, temel bir insan hakkı olduğu ve sosyal devletin gereği olduğudur. Buradan yola çıkarak bütün bu sistemleri kurgulamak, sürdürmek devletin ve devleti yöneten siyasi iktidarın temel görevidir.

Çerkezoğlu, emeklilerin sorunları için emeklilik alanındaki tüm dernekler, sendikalar, tüm kurumlarla beraber, 24 Eylül Pazar günü, İstanbul Kartal Meydanı’nda büyük bir emekli mitingi yapacaklarını söyledi ve “Bütün emeklileri Kartal Meydanı’nda buluşmaya ve hakkımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.