Rafet Akgünay: “Türkiye’nin tek başına garantör olabileceğini düşünmüyorum, ancak ortak koordinasyonun içinde yer alırsa mümkün olabilir”

Gazze için can damarı olan Refah sınır kapısının açılması ve Mısır’ın insani yardım ulaştırması için bir kez daha anlaşma sağlandı. Mısır’ın yollayacağı insani yardım kamyonlarıyla, Gazze halkının temel ihtiyaçlarına kısmen de olsa erişebilmesi amaçlanıyor. El Ehli Baptist Hastanesi’nde 471 kişinin ölümüne neden olan patlamanın ardından tartışmalar ve protestolar devam ediyor. Gökçe Çiçek Kösedağı, Tel Aviv’de de görev yapmış olan emekli Büyükelçi Rafet Akgünay ile Hamas-İsrail savaşını konuştu.

Program editörü: Aliye Altınışık

Gökçe Çiçek Kösedağı: Biden’ın İsrail ziyaretiyle birlikte sorunun çözümüne dair yeni gelişmeler olmasını bekliyor musunuz?

Rafet Akgünay: Eğer Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden bölgeye gittiği zaman Arap liderlerle de görüşebilseydi, size hiç düşünmeden evet diyebilecektim. Fakat şimdi bir parça tereddütüm var, doğrusunu söylemek gerekirse. Biden -İşte önümüzdeki dönemde seçimler vesaire var- İbrahim Anlaşmaları’nı imzalatan Trump’a karşı bir başarı sağlamak istiyor. O bakımdan bazı adımların atılmasını bekliyor, öbür taraftan, İsraillilerden. Ama şu anda birazcık beklememiz, ondan sonra yorum yapmamızda yarar olduğunu düşünüyorum.

Kösedağı: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Türkiye’nin garantör ülke olabileceğini söyledi. Rusya bu açıklamaya destek verdi. Türkiye siyasi çözüm için ne yapabilir, rol üstlenebilir mi? 

Akgünay: Türkiye’nin doğrusunu söylemek gerekirse elimizde fazla manipüle edebileceğimiz, oynayabileceğimiz kartlar yok. Nedenine gelince de biz son 20-25 yıldır maalesef izlediğimiz dış politika nedeniyle bölgedeki ülkelerin -belki dünyadaki başka birçok ülkenin olduğu gibi – güvenini kaybetmiş gibi görünüyoruz. Ben meslekten ayrılmadan evvel de bunun olduğunun farkındaydım ve her fırsatta söylüyorduk. Ama şu ana kadar bu son zamanlarda, belki son birkaç aydır yaptığımız bu hatayı tamir etmeye çalışıyoruz. Fakat bunun süre alacağını söylememiz gerekir. Çünkü bizim hiçbir Arap ülkesi ve İsrail ile ilişkilerimiz düzgün değil, iyi bir seviyede değil, eskiden olduğu gibi. Çünkü biz eskiden Arapların İsrail’le konuşmak için İsraillilerin de Araplarla konuşmak için kullanılan bir ortamda duruyorduk, konumumuz vardı. “Araplar’ın İsrail, İsrail’in de Araplarla konuşmak için” sözü de doğrusunu söylemek gerekirse benim birçok Arap ve İsrailli meslektaşımdan duyduğum bir eleştiridir. Maalesef şu anda böyle bir ortam yok. Dolayısıyla böyle bir ortamda bizim ne kolaylaştırıcı, ne de arabuluculuk anlamında, anlamlı bir harekette bulunabileceğimizi, sonuç alabileceğimizi düşünmüyorum. Kaldı ki şuna dikkatinizi de çekmek isterim: Bölgeyi ziyaret eden bütün yabancı liderler Türkiye’ye uğramadan, Türkiye’ye hiçbir atıf yapmadan gidiyorlar. Biraz evvel gördüm yanılmıyorsam yarın veya öbür gün İngiliz Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye gelmesi söz konusuymuş. Dolayısıyla bu aşamada bizim çok bir şey yapabileceğimizi zannetmiyorum. 

Kösedağı: İsrail’i kara operasyonundan caydırmak mümkün mü? 

Akgünay: Gelen haberler kararlı olduğunu gösteriyor. Belki Biden oraya yaptığı ziyaret sırasında -spekülasyon yapıyorum şu anda- “birazcık da sulandırın” demek istedi İsraillilere ve söyledi bunu bu şekilde. Ama şu anda İsrail’in çok büyük bir kazanım sağlamadığı sürece geri adım atacağını zannetmiyorum. O kadar çok bu işi dillendirdi ki, geri adım atması kendisinin konumunu çok zora sokacaktır. Ben 1980-1982’de Tel Aviv Büyükelçiliği’nde ikinci katiptim. Tel Aviv Büyükelçiliği’nde maslahatgüzardım, 1980-1983 arasında. 82 harbini orada yaşadım ve İsraillilerin ne şekilde kararlı vaziyette bir işin üzerine yürüdüklerini orada yaşayarak da gördüm. Sonra da takip ettik uzaktan da olsa. Dolayısıyla kolay kolay vazgeçmezler. Belki burada Türkiye’nin politika geliştirerek ortaya çıkması olabilir. Hatırlayacaksınız, İsrail askerlerinin Beyrut’a kadar gitmesinin başlıca gerekçesi o zaman orada bulunan Yaser Arafat’tı. Arafat’ı oradan çıkartıp Tunus’a gönderdiler. Şimdi böyle bir ortam yaratılması için acaba Türkiye başka ülkelere yardımcı olabilir mi, bu fikir ile yardımcı olabilir mi? Onu düşünmek lazım. Aynı şekilde bizim garantörlük yapmamız bir grup halinde olacaksak belki olabilir. Rusların “değerlendiriyoruz” demesi diplomatik olarak “belki” anlamına geliyor. Kolay kolay onların da kabul edecekleri konusunda bir kanaatim yok, tereddüt içerisindeyim çünkü Suriye’de yapılmış olan birtakım garanti anlaşmaları var. Bunların Suriye’deki gruplar ve bölgeler için hiçbirisinin tam anlamıyla yürümediğini de gördük. O bakımdan biz tek başımıza olmaktan ziyade, başkalarıyla ortak bir şekilde işe girişirsek o zaman daha anlamlı, daha tutarlı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bulunabilecek çözümler garantörlük gibi çözümleri yazacak, ortaya çıkarabilecek güçlü bir Türk diplomasisi var, diplomatlarımız var ama uygulama siyasi nedenlerle biraz güç olabilir. Bu durumu göz önünde alarak adımlar atmamızda yarar görüyorum. 

Kösedağı: Biden, İsrail’e “Bizim 11 Eylül saldırılarında yaptığımız hataları yapmayın” dedi. Bu ABD’nin Ortadoğu politikasına yönelik bir özeleştiri anlamına mı geliyor? 

Akgünay: Evet. Eğer hukuki olarak da konuşuyorsak, uluslararası hukukta, savaş hukukunda önleyici hareket yapabilirsiniz, tabii ki karşılık da verebilirsiniz ama Amerika’nın 11 Eylül’den sonra yaptığı harekâtların hemen hemen tamamı “Bunlar ne olur, ne olmaz, bize tekrar saldırırlar” düşüncesi üzerine kurulmuştu.

Bu da uluslararası hukuk uzmanlarının olsun, siyasetçilerin olsun çok büyük eleştirilerini alıyordu. Bu nedenle de zaten Amerikalılar biraz ileri de gittiler dünyanın çeşitli bölgelerinde, ondan evvel de gidiyorlardı gerçi. Amerika’nın psikolojik durum nedeniyle düşmüş olduğu sıkıntılara İsrail’in de düşmemesini diliyorum. Her ne kadar İsrail tabii ki bu tür kendilerince “terörist” diye tanımladıkları saldırılara alışkın olmalarına rağmen bu kez olan şimdiye kadar hiç görülmemiş bir şey. Birdenbire 5 bin tane füze geliyor. Bunun İsrail toplumu üzerinde yaratmış olduğu travmayı da düşünebiliyorum. Her zaman düşmanlarını karşılık verebilen ve onları dışarıya atabilen İsrail ordusunun güvenilirliği dünya çapında da konuşuluyor ama esas kendi halkı açışından çok önemli.

Bence İsrail ordusunun güçlülüğünün, güvenilirliğinin, MOSSAD’ın dünyanın en güçlü haber alma örgütlerinden biri olduğuna ilişkin izlenimin yıkılmış olmasını falan göz önünde bulundurması lazım. Ve bu travmayı aşabilmek için bir şiddet sarmalına girmemesi lazım. O bakımdan eğer Amerikalılar “Karadan saldırıyı durdurun, aman yapmayın” deyip de onları ikna edebilecek durumları ve konumları varsa çok iyi olacak. Ama bugün de İsrail devlet televizyonunda “Biz karadan girmek üzereyiz” diye bir açıklama yaptılar. Zor bir durum, bence yapmamaları lazım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.