Mekanda Adalet Derneği (MAD) ile Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV) ortaklaşa düzenlediği “Kendisinden Doğup Kendisine Dönen” sergisi 4 Kasım 2023’te ziyarete açılıyor. Serginin saha ekibinden gıda mühendisi, yazar Dr. Bülent Şık, MAD’da Çevre Adaleti Programı Sorumlusu Duygu Dağ ve BAYETAV Sanat ve Tasarım Çalışmaları Koordinatörü Cansu İşbilen ile konuştuk.
MAD ile BAYETAV’ın ortaklaşa düzenlediği Büyük Menderes Havza Çalışması’nın çıktılarının yanı sıra, süreci belgeleyen Emirkan Cörüt ve Ali Çetin Kelleci’nin fotoğrafları ile Aslı Uludağ’ın bölgeye dair yaptığı çalışmalardan oluşan “Kendisinden Doğup Kendisine Dönen” sergisi İzmir BAYETAV Sanat’ta açılıyor. Nursaç Sargon ve Özgür Demirci’nin küratörlüğünü üstlendiği sergi, 4 Kasım 2023 – 25 Şubat 2024 tarihlerinde ziyarete açık olacak.
Sergi kapsamında 4 Kasım Cumartesi günü 14.00-15.30 saatleri arasında BAYETAV Sanat’ta saha çalışmasından izlenimlerin paylaşılacağı “Dere Tepe Büyük Menderes” paneli düzenlenecek. Panelde, saha ekibinden Bülent Şık ve Cemre Kara‘nın kolaylaştırıcılığında Ulubey Çevre ve Doğal Yaşamı Koruma Derneği’nden Arslan Civan, Avdan Platformu’ndan Hatice Kocalar ve Germencik Çevre ve Doğa Derneği’nden Dr. Metin Aydın konuşmacı olacak.
Projenin yapım aşaması ve havza çalışmaları
Hafıza çalışmalarına 2018’den beri devam eden MAD, Melet, Çoruh ve Kanal İstanbul güzergâhında da hafıza çalışmaları yaptı. Son saha çalışması ise Büyük Menderes Havza Çalışması’ydı. Ancak diğerlerinden farkı bu projede dernek ile sivil toplum kuruluşu ortak çalıştı. Mayıs ayında sekiz günlük bir saha çalışmasının ardından sergi için hazırlıklar başladı. MAD’da Çevre Adaleti Programı Sorumlusu Duygu Dağ, serginin dört sanatçıdan oluştuğunu söyledi:
“Sergide dört tane sanatçı var diye düşünebiliriz. Üçü daha önceden de sanat işleri yapan üreten kişiler: Aslı Uludağ, Emirkan Cörüt ve Ali Çetin Kelleci. Bu isimlerin dışında MAD ve BAYETAV’ın bir aradalığını da bir sanatçı gibi düşünelim. Biz de bu sergide gösterilmek üzere çalışmalar ürettik. Fakat tabii bizim çalışmalarımız daha ziyade belgeleme niteliği taşıyor.”
Havza çalışmasında MAD ve BAYETAV ne yapıyor?
Havza çalışması, MAD ve BAYETAV’ın altyapı ve kalkınma projelerinin çevresel ve toplumsal etkilerini araştırmak için tematik odaklar belirleyerek hazırlanan bir çalışma. Bu çalışmada saha ekibi Büyük Menderes Havzası’nı başından sonuna inceledi. Duygu Dağ, havza çalışmasından önce ön araştırmada üç meselenin öne çıktığını aktardı:
“Birincisi nehrin Uşak tarafında, Kışladağ Altın Madeni ve onun çevresel etkileri. İkincisi Denizli tarafında. Avdan’daki kömür madenine karşı devam eden mücadele, Avdan Platformu ile orada görüştük. Üçüncü meselede bütün bu Denizli sınırından başlayarak Aydın’dan, Germencik Söke’ye kadar yayılmış olan 44 tane jeotermal enerji santralinin çevresel etkileri.”
Çalışmaların bir ayağı da halk sağlığı sorununa ilişkin. Duygu Dağ, saha çalışmaları sırasında orada yaşayan bir kişiyle konuşmalarını bize aktardı ve o diyaloğun “çevre adaleti”ne dair en net örneği olduğunu söyledi:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Bize ‘Birileri daha çok para kazanacak, zenginleşecek diye ben hasta olacağım, kanser olacağım yok ya, öyle güzel dünya var mıymış?’ dedi. Bu cümle çevre adaletinin bir özeti gibi.”
Sergide ziyaretçileri neler bekliyor?
Sergide dört ayrı çalışma var. İlki çift kanallı bir video yerleştirmesi. Ekibin sahada konuştuğu kişilerin anlatılarının döneceği “Havzadan Sesler” isimli çalışma yer alıyor. İkincisi ise aslından proje ekibinin belgeseli. Belgesel üretimi saha günlüğü gibi yapıldı. Bu çalışmanın ismi de “Büyük Menderes Saha Günlüğü”.
Uzman görüşlerinin derlendiği, enerji ve maden gibi projelerin gösterildiği “Büyük Menderes – Gökkubbe Altındaki En Güzel Yeryüzü” gazetesi büyük bir harita çalışması. Duygu Dağ, son olarak da deretepe.org‘da Büyük Menderes Havzası ile ilgili kısımların yer aldığını söylüyor:
“Sanat disiplininin de sivil toplumla herhangi bir ortaklığı, birlikteliği, bir aradalığı nasıl olur? Bu tip çalışmaları artırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kültür dediğimiz mesele de sadece yerelde çadır, nöbet, eylem, protesto vs. ile sınırlı kalmıyor. Bir görünürlük hayal edeceksek onların dahil olmasının nasıl katkısı olabilir? Sergide bunun kıymetli olduğunu düşünüyorum.”
“Sergi çocukların sağlığını ve geleceğini görünür kılmayı amaçlıyor”
Saha ekibinden Dr. Bülent Şık ise saha çalışmalarının ayrıntılarını altın madeni, kömür madeni ve jeotermal enerji santralleri olmak üzere üç tematik sorun üzerinde belirlediklerini, çalışma boyunca bölge sakinleri, sivil toplum örgütü temsilcileri, hukuki mücadele yürütenler ve uzmanlarla görüşerek sorunları ve failleri kayda geçirmeye çalıştıklarını anlattı. Projenin amacını da anlatan Şık, çocukların sağlığını ve geleceğini dikkate alan bir perspektiften görünür kılmayı hedeflediklerini söyledi:
“Havzanın bütününü incelemek çok zor olduğu için saha çalışmamızı altın madeni, kömür madeni ve jeotermal enerji santralleri olmak üzere üç tematik sorun odağı belirleyerek ve bu sorunların öne çıktığı belirli yerleşim noktalarıyla sınırlı tutarak yürüttük. Havza genelindeki en önemli üç sorunun yol açtığı ekolojik ve toplumsal tahribatları belirlemeye çalıştık. Çalışma, havzadaki madencilik ve enerji odaklı faaliyetlerin çevresel ve toplumsal etkilerini, bu projelerden olumsuz etkilenen kesimleri ve yerel çevre mücadelelerini çocukların sağlığını ve geleceğini dikkate alan bir perspektiften görünür kılmayı amaçlıyor.”
Şık, çalışmanın sonuçlarını mini belgeseller, söyleşiler, yazılı dokümanlar, sanat sergileri vb. gibi çeşitli araçlarla kamuoyuna duyurulacağını söyledi, “Çalışmanın çevre adaleti, doğal hayatın korunması, gıda güvencesi ve güvenliği ile halk sağlığı çalışmalarına katkı sunacağını umuyoruz” dedi.
“Direnen insanların var olduğunu anlatıyor”
BAYETAV’in üç farklı alanı var: İnsan ve toplum, ekoloji ve hayat, sanat ve tasarım. Aynı zamanda üç farklı mekan da var: BAYETAV Akademi, BAYETAV Doğa ve BAYETAV Sanat.
BAYETAV Sanat ve Tasarım Çalışmaları Koordinatörü Cansu Pelin İşbilen de projeye dahil olma sürecini anlattı. İşbilen, çalışmanın aslında Şubat 2023’te başladığını ancak deprem nedeniyle ertelendiğini söyledi:
“Sergi süreçlerinde küratör belirlenir, sonrasında bir konu belirlenir, araştırmalar yapılır, sanatçılar davet edilir. Bu açıdan yapmış olduğumuz sergide metodoloji konusunda farklılık arz ediyor. Bu yapılan araştırmaların çıktıları bir yandan bu sürecin de oluşmasında destek sağlayan Aslı Uludağ’ın doktora çalışmasından da referansla oluştu. Araştırma sürecini belgeleyen iki fotoğraf sanatçısı var: Ali Çetin Kelleci ve Emirkan Cörüt. Üç sanatçının işleriyle ve sahadaki gözlemlerin, bulguların ve internet sitesinin, yapılan belgeselin de ortaya çıkacağı bir sergi üretmeyi hayal ettik.”
Küratörler Nursaç Sargon ve Özgür Demirci elde edilen bilgiler ve fotoğraflardan bir metin yazdı. Küratörler üç sayfalık metnin son bölümünde, “’Kendisinden doğup kendisine dönen’ sergisi, dağlardan gelen temiz suyla beslenen Büyük Menderes’in geçtiği her bölgede çoğalan yükünün, Ege Denizi’ne dökülene dek maruz kaldıklarıyla bir ilerleyen dönüşümünü izler” diyor.
İşbilen, bu metinde de Büyük Menderes Havzası’nın tarihten bugüne anlatışını şiirsel bir dille okuyabileceğimizi söylüyor:
“Hepsine beraber baktığımızda; araştırmanın kendisi bir katmansa, o bölgedeki aktörlerin dahil olması ayrı bir katman, aynı şekilde bizim ekibin dahil olması ayrı bir katman, sanatçıların ve işlerinin olması ayrı bir katman ve kürasyonun dahil olması ayrı bir katman. Birbirinin üstüne işleyen bir örgü gibi ilerleyen bir süreç oldu bizim için. Bütün bu katmanlar aslında bu çevreyle ilişkili. Türkiye’de her alanda yaşadığımız aktivizmi ve aynı zamanda doğa yıkımını gün yüzüne çıkaran, tartışmaya alan açacak bir sergi oluşturduğumuzu düşünüyorum.”
Serginin ismine atıfta bulunarak sözlerini bitiren İşbilen, bir kaynaktan doğan ve bir kaynağa geri dönen sudan bahsettiğini belirtti ve “Direnen ve dayanışan insanların da var olduğunu anlatan ve geleceğe yönelik hayal kurduran bir taraf da var” dedi.