Engellemeler, protestolar, liyakatsiz kadrolar | Boğaziçi Üniversitesi’nden istifaya zorlanan akademisyenler anlatıyor

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü akademisyenlerinden Doç. Dr. Zeynep Kadirbeyoğlu ve  Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden Doç. Dr. Umut Türem, üniversiteden istifaya zorlandıkları süreci anlattı.

Melih Bulu, 1 Ocak 2021’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı. Resmî Gazete’de yayımlanan bu kararla Boğaziçi Üniversitesi’nde eşi benzeri görülmemiş bir direniş başladı. Melih Bulu 15 Temmuz 2021’de yine bir kararname ile görevden alındı. Atanmış diğer rektör Naci İnci de 21 Ağustos 2021’de görevine başladı. Bu direniş aynı zamanda okul içerisinde eylemlere katılan akademisyenlerin işlerine son verilmesi, istifaya zorlanması, liyakatsiz kadroların sayısını artırmaya çalışılması ile devam etti.

Doç. Dr. Zeynep Kadirbeyoğlu ve Doç. Dr. Umut Türem Boğaziçi Üniversitesi’nde istifaya zorlandıkları süreci Medyascope‘a anlattı. Ancak haberin başında eklemem gereken şu ki Kadirbeyoğlu ve Türem bu durumu yaşayan sadece iki akademisyen…

Doç. Dr. Zeynep Kadirbeyoğlu, lisans, yüksek lisans derecelerini Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamladı. Cambridge Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi alanında ikinci bir yüksek lisans derecesi, Kanada’nın McGill Üniversitesi’nde de doktora derecesini almış olan Kadirbeyoğlu, yerel yönetim, demokratikleşme ve siyasal katılım konularındaki araştırmaları ile tanınan bir öğretim üyesi. Boğaziçi Üniversitesi’nde 2009 yılında doktor öğretim üyesi olarak başlayan Kadirbeyoğlu, 2016 yılından sonra da doçent olarak akademik kariyerine devam etti.

“Beni ben yapan yerden istifa etmek zorunda kaldım”

Zeynep Kadirbeyoğlu üniversiteden istifa etmek zorunda kaldığında Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ndeydi. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilik geçmişi olan Kadirbeyoğlu, üniversitedeki dönüşümü de yakından gözlemleyebildi.

Kadirbeyoğlu, “Beni ben yapan yer” dediği, ikinci evi olarak gördüğü Boğaziçi Üniversitesi’nden 14 Ekim 2023’te istifa etmek zorunda kaldı. Kadirbeyoğlu’nun istifa nedeni araştırma izni ve ücretsiz izin taleplerinin reddedilmesi. Akademide altı yıl çalıştıktan sonra akademisyenler bir yıllığına “sabbatical” izin alabiliyor. Kadirbeyoğlu, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) bir üniversiteden kitabını yazmak ve araştırma yapmak için bir burs aldı ve Mayıs 2023’te izin başvurusu yaptı. Ancak üniversite yönetimi eylül sonuna kadar bu talebi gündeme almadılar. Fakat Kadirbeyoğlu’nun ABD’de kontratı 1 Eylül’de başlıyordu. Normal şartlarda kamu hukukunda 60 gün bir dilekçeye cevap verilmezse de “reddedilmiş” demektir:

“Eylülün son haftası sabbatical izin talebimi gündeme alıp reddettiler, iki hafta sonra da ücretsiz izin talebimi gündeme alıp onu ekim başında reddettiler ve bana başka çare bırakmadılar. Açıkçası nefes almak ve artık neredeyse tımarhaneye dönüşmüş olan Boğaziçi Üniversitesi’nden bir seneliğine ayrılıp kafayı toplayıp kitabımı yazmak istedim.”

Peki bu istifaya zorlamalar, akademisyenlerin projelerin engellenmesi, okulla öğretim üyelerinin almaması ile ne hedefleniyor? Kadirbeyoğlu’na göre üniversitenin içini boşaltıp, yeni insanlarla doldurup ancak yine de Boğaziçi Üniversitesi’nin ismini ve prestijini bir süre daha kullanmayı hedefliyorlar: 

“Yönetim ‘Ben size sopa göstereceğim, siz de bu sopayı görünce susup köşenize çekileceksiniz. İfade özgürlüğü, akademik özgürlük bunlarla hiç ilgilenmiyorum’ diyor. Boğaziçi’nde hayatta görmediğimiz keyfi bir yönetim tarzı var.”

Profesörlüğü elinden alındı

Zeynep Kadirbeyoğlu, istifaya zorlanmanın yanı sıra üniversite içerisinde de engellemeler yaşadı. Kadirbeyoğlu’nun profesörlüğü de engellendi. Bunu da yaşayan tek akademisyen Kadirbeyoğlu değildi:

“2021-2022 arasında dekan yardımcılığı yapıyordum, ayrıca da bölüm başkan yardımcılığı yapıyordum. Bunların ikisi de dekanlar görevden alınınca dekan yardımcılığım ortadan kalktı. Bölüm başkanımız da vekaleten atamıştı. Dışarıdan getirilmiş olan dekan, onu da görevden aldı. O sırada bölüm başkan yardımcılığım da ortadan kalktı. Bu süreçte bir de profesörlük için gerekli olan yayınları yerine getirmiştim, yayımlamıştım. Profesörlük kadrosu açılması için bölümden bir talep gitti. Fakat dekan bu kadroya kendisinin başvurması gerektiğini düşünmüş ve benim kadromu ortadan kaldırıp kendisine uygun bir kadro açtırmış. Tabii bu süreçte kendisi bölüm başkanı, aynı zamanda vekaleten kendisini bölüme profesör olarak atadı. Kendisi zaten Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde profesördü. Benim profesörlüğümü engellemekle kalmadı. Kendisini profesör olarak atadı. Hem dekan hem bölüm başkanvekili hem de kendisini o bölüme profesör olarak atıyor. Burada hiçbir çıkar çatışması görmüyor.”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Peki Kadirbeyoğlu yurtdışında araştırmaları sonlandıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne geri dönmek istiyor mu? Şu anki konjonktürde, kendisinin talepte bulunması durumunda buna izin verilmeyeceği düşünüyor. Dolayısıyla dönüş, Kadirbeyoğlu en azından kısa vadede pek mümkün gözükmüyor. 

2010 yılında New York Üniversitesi’nden doktora derecesini alan Umut Türem, aynı yıllarda Brown Üniversitesi’nde post-doktora araştırmacısı olarak bulundu. Daha sonra Massachusetts Üniversitesi’ne misafir öğretim üyesi çalışmalarına devam etti. 2011 yılında Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’ne yardımcı doçent olarak başlayan Türem’in kadrosu 2012 yılında başladı. 

“Boğaziçi Üniversitesi’ni kale görüyorlar”

Boğaziçi Üniversitesi’nin ciddi bir kan kaybettiğini ve bunun da devam edeceğini söyleyen Türem, istifaya zorlandığı için 12 yıldır çalıştığı üniversiteden ayrılmak zorunda kaldı. Türem’in eşi Emine Fişek Türem de aynı süreci yaşayarak, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden istifa etmek zorunda kaldı. Türem hem kendisinin hem de eşinin istifa sürecini anlattı: 

“Eşim bir seneliğine yurtdışına gidecekti ve izin istedi. Çok büyük bir Avrupa Birliği Grand Projesi’nin yürütücüsü olarak Viyana’ya gelmesi gerekiyordu. Ben de kendi sabbatical kullanmak için başvurdum. Eşim ise ücretsiz izne başvurdu. İkimizin de izinleri reddedildi. Ama eşimin aldığı Grand oldukça prestijli olduğu için, Türkiye’de çok sayılı insanın sosyal bilimler alanında aldığı bir Grand olduğu için biz bunu devam ettirmek istedik. Ben de sonuçta Viyana’ya eğlenmeye gelmeyecektim. Viyana’da ortak olarak akademik çalışmalar yaptığım bir arkadaşım var. Bu araştırma projesini geliştirme, yazma ve daha fazla hibe projelerine başvurma çalışmaları yapıyoruz. Şu an Viyana Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalışmaya devam ediyorum.”

Yönetim neden engellemelere başvuruyor?

Muhalif öğretim üyelerini göndererek kendi kadrolarını oluşturmak istediklerini söyleyen Türem, yönetimin üniversiteyi bir kale olarak gördüğünü ve bu şekilde de Boğaziçi’ni aslında ele geçirmeye çalıştıklarını söyledi, “Bir kale ele geçirme mantığı var diye düşünüyorum” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi’nin bu engellemelere rağmen hâlâ gücünü koruyacağını, bu yüzden de öğrenci profilinin hızla değişmeyeceğini düşünen Türem’in tek endişesi, öğrencilerinin aldıkları eğitim kalitesinin düşmesi. 

Boğaziçi Üniversitesi’ne 14 yılını vermiş Zeynep Kadirbeyoğlu şu anda Boston’da, 12 yıl Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan Umut Türem ise Viyana’da akademik çalışmalarına devam ediyor. Engellemeler nedeniyle istifa etmek zorunda olan akademisyenlerin, tek dertleri geride bıraktıkları öğrencileri ve Boğaziçi Üniversitesi.