Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: Özgür Özel’li CHP’yi nasıl buluyorsunuz?

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel bugün ilk kez TBMM’de grup toplantısı düzenledi.

Özgür Özel sözünü tuttu ve CHP Genel Başkanı olarak ilk ziyaretini depremlerin yerle bir ettiği Hatay ve Osmaniye’ye gerçekleştirdi. Özel’e İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu eşlik etti. Özel Osmaniye’de Ecevit şapkası taktı, Hatay’ıysa şahsi meselesi olarak tanımladı.

Özel, genel başkanlığı sürecindeki ilk ciddi krizini de Yargıtay-AYM krizinde yaşadı.

Peki Özgür Özel’in CHP’sinde neler değişecek? Ruşen Çakır, sizlerden gelen soru, yorum ve önerilerle değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Henüz genel başkanlıkta 10. gününe gelmedi, ama Özgür Özel’i konuşmakta hayır var. Bu süre içerisinde çok şey oldu ve her şey hızlı başladı. Özellikle yargı krizi tam Özgür Özel’in genel başkan seçilmesinin hemen ardından patlak verdi. Başka şeyler de var. Ve bu yayında size “Özgür Özel’li CHP’yi nasıl buluyorsunuz?” diye bir soru sorduk. Nasıl yapacağız? Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarından chat bölümlerine görüşlerinizi, sorularınızı, eleştirilerinizi, yorumlarınızı yazabilisiniz. Şimdiden Medyascope’un düzenli tâkipçilerinden üçü uzun uzun Özgür Özel üzerine yorumlarını yazmışlar. Onlara baktığım zaman da Özel’in bir şeyleri hareket ettirmeye başladığını görüyorum açıkçası. Çünkü daha önce yaptığımız CHP ile ilgili, sizlerin katıldığı yayınlarda genellikle insanlar çok uzun içini dökmezdi. Artık bir anlamda bir umutsuzluk vardı, özellikle seçim sonrasında. Şimdi, 13 yıl sonra Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı kaybedip Özgür Özel’in gelmesinin ardından, CHP’ye insanların biraz ilgileri doğmaya başlamış sanki. Şimdi, onlardan şu âna kadar gelenlere bakacak olursak:

Doğan Özkan diyor ki: “Özgür Özel’le CHP beni şaşırtacak kadar güzel bir yolda gidiyor. Mazlumların yanında ve zulmün karşısında olmaktan ve ses çıkarmaktan korkmayan bir duruş sergiliyor. Eğer bu şekilde devam ederse Türkiye’yi değiştirme olanağımız var.”

Şimdi Doğan Bey’in söylediklerinde iki hususun özellikle altını çizmek isterim. Birincisi: “Şaşırtacak kadar”. Birçok kişi Özgür Özel’le çok da fazla bir şeyin değişmeyeceğini, hattâ bâzıları, Kılıçdaroğlu’ndan daha kötü olma ihtimâlini bir şekilde dile getirdiler. Çok sayıda, muhtemelen birazdan sizlerden de gelecek yorumlar da vardır. Özgür Özel’in bir lider olup olamayacağı sorusu kafaları karıştırdı. Ama Doğan Bey bu süre içerisinde yaşananlardan şaşkınlık, yani beklediğinden daha fazla olumlu anlamda bahsediyor ve bir de diyor ki: “Sessiz kalmayacak. Sessiz kalmayacağını gösterdi” diyor. Bu sessiz kalmama meselesini diğer izleyicilerimizden de görüyoruz.

Muharrem Palaz –bizim en sadık izleyicilerimizden, buradan kendisine tekrâr selâm yollayalım– diyor ki: Genel başkan seçilmesiyle birlikte Yargıtay-Anayasa Mahkemesi kriziyle karşı karşıya geldi. Hızlı hareket etti. Buna tepkisini koydu. Bir tweet ile geçiştirmedi. İlk sınavında başarılı oldu.”

Bu süreç devam ediyor. Orada şöyle bir incelik vardı biliyorsunuz: İlk başta Anayasa Mahkemesi karşıtı, Yargıtay’ın yanında sâdece Devlet Bahçeli var sanıldı ve AKP’den bâzı isimlerin de rahatsızlık belirtmesiyle berâber, Özgür Özel hızlı bir hamleyle darbe benzetmesi yaparak bütün herkesi yanına çekmeye, geniş bir cephe oluşturmaya çalıştı. Başarılı olacak gibiydi, ama sonra Erdoğan Özbekistan dönüşü açıkça Yargıtay’dan yana tavır alınca iş biraz seyrini değiştirdi. Şu anda bir durma noktasında. Henüz Can Atalay’ın durumu hâlâ netleşmiş değil. Kriz donduruluyor gibi; her ne kadar bugün Devlet Bahçeli Anayasa Mahkemesi hakkında çok sert şeyler söylese de. Ama Muharrem Bey’in de söylediği gibi, Özel hızlı hareket etti; Meclis’te oturma eylemi vs. ile ânında bir tavır alma, Meclis’i, Olağanüstü Danışma Kurulu’nu toplantıya çağırma vs. Onun da dışında “DİSK yürüyüşüne katılacağını söyledi” diyor. Bugünkü konuşmasına referans vermiş Muharrem Bey. Diyor ki: “Bundan sonra emek ve sermâye karşı karşıya gelmişse, emeğin yanındayız”. Kılıçdaroğlu da emeğin yanındaydı herhalde, ama bu açıklıkta söylemiş miydi bilmiyorum. “DİSK yürüyüşüne katılacak olması, Batı’da örneklerini sık sık gördüğümüz gibi MYK’da 18 kişilik bir gölge kabine oluşturması” demiş.Evet, ben 17 diye biliyorum, ama 18 de olabilir. Baktığımız zaman, genel başkan yardımcılarına –17 ya da 18’ine diyelim–, bunlara şu anda Erdoğan kabinesindeki bakanlıklara denk gelecek görevler verilmiş. Gölge kabine uygulaması bakalım ne kadar etkili olacak? Gerçekten ilginç bir deneyim. Zaman içerisinde herhalde bunun örneklerini göreceğiz. 

“Parti Meclisi’ni oluştururken kadınlara, gençlere ve liyâkatli insanlara yer vermesi de olumlu olmuştur.”

Gerçekten Parti Meclisi’nde kadın ve genç oranı bayağı yüksek. Kendisi de rakamlarla bunu anlatmıştı. Merkez Yönetim Kurulu’nda da kezâ öyle. Bayağı değişik bir parti meclisi ve MYK var. Bir diğer husus da –onu özellikle vurgulamak lâzım–; ilk çıktığında, o Ekrem İmamoğlu’yla meşhur Zoom toplantısı görüntülerinde Kılıçdaroğlu’nun çok sayıda eski kurmayını görmüştük ve “Bunlarla mı değişim olacak?” sorusu da berâberinde gelmişti. Özgür Özel de demişti ki: “Onlar olmayacak”. Baktık: Gerçekten orada Özgür Özel’e Ekrem İmamoğlu’yla berâber destek veren isimlerin hiçbirisi yok. Eski Kılıçdaroğlu kurmaylarından galiba tek kişi Özgür Özel’in kendisi, öyle söyleyelim.

Bir izleyicimiz demiş ki: “Bu türden yayınlar çok verimli”. 

İnşallah öyledir. Biz yapıyoruz; ama bakalım verimi nedir, nasıldır onu bilemiyorum. Umarım öyledir. 

Oya Hanım demiş ki: “Özgür Özel büyük tecrübelerin ve hayal kırıklıklarının üzerine geldi. Çok büyük deneyimler yaşadı. Ne yapması ne yapmaması gerektiğini iyi biliyor. Yeni tip, delege edebilen yönetici. İnşallah iyi gider”.

Evet, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini biliyor olabilir; ama bir de yapması gerekeni yapabilmek meselesi var. Bu öyle kolay bir şey değil. Esas zorluk orada başlıyor. Bir kendi imkânları, kendi insan kaynağı, kendi maddî kaynakları vs.; ama bir diğeri de muhâlefet, adı üzerinde iktidâra rağmen yapabilmesi lâzım. İktidar Türkiye’de her yeri kuşatmış durumda. Medya büyük ölçüde iktidârın denetiminde vs. ve şu âna kadar gördük: Muhâlefeti de karıştırmayı çok iyi bilen, gerektiğinde, ihtiyaç duyduğunda karıştırabilen bir iktidar var. Dolayısıyla tek başına onların iyi niyeti, çalışmaları yetmiyor; aynı zamanda iktidardan gelebilecek hamlelere karşı savunması da gerekebiliyor.

Tayyar Bey demiş ki: “Selin Sayek Böke de var eski kadrodan”.

Evet, Selin Sayek Böke genel sekreterdi, şimdi de genel sekreter. Ama onun durumu biraz farklı sanki. Gitti, geldi. Kılıçdaroğlu’ndan ayrıldı, sonra tekrar geldi ve Özgür Özel bu yola çıktığında hep en yanında olan kişiydi. Ve Özgür Özel’in berâber fotoğraf verdiği kişiydi. Belli ki o şu hâliyle bakıldığı zaman –Ekrem İmamoğlu konusunu bir kenara koyalım– bir tür, HEDEP’teki eş genel başkan gibi ya da ikinci kişi partide. Ondan vazgeçememiş anlaşıldığı kadarıyla. Çok da yanlış bir tercih olduğunu söylemek mümkün değil.

Zafer Polat demiş ki: “Dün yayına çıkardığınız Ateş Başsoy gibi seçim çalışmaları yapan siyâset iletişimcileriyle çalışma yapmaları kendi yararlarına olmaz mı?”

Olur tabiî. Yapıyorlar zâten. Ateş de Özgür Özel’le şahsen dostmuş, arkadaşmış. Uzun uzun onu da anlattı. Herhalde ilişkileri olacaktır. Zâten siyâsî partilerin siyâsî iletişimcilerle çalışmaması çok gerçekçi değil. Bu Ateş İlyas mı olur başkası mı olur bilmiyorum; ama herhalde böyle niyetleri ve ilişkileri vardır.

Kerem Karagülle demiş ki: “Yıllardır muhâlefet görmediğimiz için ne kadar etkin olacağını tahmin edemiyorum. Sizce bu konuda ne kadar etkin olacaktır veya sonuç almasa da ne kadar ileri gidebilecektir?”

Kerem Bey, bu “ileri gitmek”, “etkili olmak”, gerçekten karışık ve zor konular. Herkesin bakış açısı farklı. Meselâ Ateş İlyas yazdığı yazıda, “Erdoğan’la uğraşmaması lâzım” diyordu. Ama bakıyoruz, Erdoğan’dan muhakkak bahsediyor. Ona “sen” diye hitap edip bir şeyler söylüyor. Kimileri bunun doğru kimleri yanlış olduğunu söylüyor vs.. Burada, “her yiğidin bir yoğurt yiyişi var” diyelim ve Özgür Özel’in kendi yoğurt yeme şeklini inşâ etmekte olduğunu düşünelim. Henüz yolun başında. Genel Başkanlığın başında. Kılıçdaroğlu da ilk başlarda çok tereddütlü başladı. Çok büyük destek vardı Kılıçdaroğlu ilk genel başkan olduğunda. Bayağı bir kredi verildi kendisine. O kredileri bence tam değerlendiremedi. Özgür Özel’e o kadar kredi verildiğini söylemek mümkün değil. Onu özellikle vurgulayayım. Bir anlamda kendi kredisini kendisi kazanmak zorunda kalacak.

Şimdi ilk yorumlardan birisi, Kemal İslim uzun bir şey yazmış. “Ben hayâtımda hiçbir genel seçimde onlara oy vermedim. Fakat ülkenin ortayolculuk yapmayan bir sosyal demokrasiye çok ihtiyacı var” diyerek Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’na göre daha solda olduğunu söylemiş. Toplumsal muhâlefetin üzerindeki ölü toprağını atmasını beklediğini, gerekirse sokağa döndürmesi gerektiğini söylüyor. “Özgür Özel partinin her köşesini biliyor” diyor – ki gerçekten öyle. “Meclis’te de çok tecrübeli. Evet, uzun bir süre grup başkanvekilliği yaptı ve en son grup başkanlığı yaptı. Fakat ana muhâlefet partisini iktidâra taşımak için başka özellikler lâzım, liderlik, doğru strateji ve taktisyenlik…” diyor. İşte bunlar dananın kuyruğunun kopacağı yerler. Liderlik, doğru strateji, taktisyenlik… bakalım bunları görebilecek miyiz? “Halkı meydanlarda geri toplayabilecek mi?” diyor. Yerel seçim bu anlamda çok ciddî bir sınav olacak. Bakacağız, göreceğiz.

Ahmet Gülen: “Umûdu devam ettirmek için her şeye rağmen nedenler var mı sizce? Varsa neler olabilir?”

Burada umuttan kasdettiğiniz muhâlefet anlamında umut anladığım kadarıyla Ahmet Bey. Tabiî CHP’nin bir %25 oyu var her şeyden önce. Aynı zamanda da 12 tâne büyükşehir belediyesi var şu anda elinde. Bu büyükşehir belediyelerini korumak ve mümkünse üzerine başka belediyeler, başka il belediyeleri kazanmak gibi bir motivasyon olabilir. Şu aşamada burada tabiî ki esas motivasyon 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak.

Bir izleyicimiz diyor ki: “Benim AKP’nin yani sıra en büyük endîşem, eski tip CHP’lilerin Özgür Özel’i kösteklemesi”.

Evet, bu olabilir. Şu aşamada açıkçası pek olmadı. Yani o seçimin ardından çok net bir galibiyet elde etti bir kere, onu söyleyelim. Kılıçdaroğlu ikinci tura katılmasaydı o kadar net bir galibiyet olmayacaktı. Şu hâliyle kimsenin diyecek bir şeyi yok. Ama muhakkak ki CHP içerisinde iktidarlarını kaybetmiş olan birileri birtakım engeller vs. çıkarmaya çalışacaklar. Onu söylemek lâzım. Eski tip CHP’liler köstekler mi? Sonuçta kösteklerlerse onlar da kaybeder. Normal şartlarda bütün bu şeyleri bir kenara bırakıp partiye sâhip çıkmaları gerekir — ki Özgür Özel başından îtibâren Kılıçdaroğlu ve ona oy verenleri kaybetmemek için diline çok dikkat ediyor. Onu özellikle vurgulamak lâzım.

Hülya Yamanel diyor ki: “İlhan Hoca ve Yalçın Karatepe parlıyorlar doğrusu. Yeniden umutlandık. Yalan yok, çok soğumuştuk”.

Evet Hülya Hanım. İlhan Hoca’nın bu sabah kendisiyle telefonla da konuştum, bir sohbet ettik. Yalçın Hoca zâten Medyascope’un yıllardır düzenli yorumcusudur, tâ Periscope zamânından beri. Gerçekten ikisi de girince bir taraftan, dedim ki: “Ya, helâl olsun!” Bir taraftan da, “Ya kazanamazsa Özgür Özel?” Hocalar burada bir –hani ne denir?– bundan yara alır mı diye endîşelenmedimdeğil.Ama onlar kazanacaklarını düşünüyorlardı. Hattâ Yalçın Hoca’yla konuşmuştuk öncesinde. Kazandılar ve gerçekten çok isâbetli seçim olduğu ortaya çıkıyor. Hem İlhan Uzgel’in dış politikada, hem Yalçın Karatepe’nin ekonomide gerçekten çok parlak isimler olduklarını, duruşlarını zâten yıllardır biliyoruz. Özellikle İlhan Hoca’nın dış politikada… CHP şöyle bir şey yapıyordu: Birtakım büyükelçileri, her seçimde bir başka büyükelçiyi alıyordu; hepsi birbirinden değerli, onu özellikle söyleyeyim. Faruk Bey meselâ –Faruk Loğoğlu–, ilk onunla başlamıştı. Washington’dan tanışırız. Gerçekten çok değerliydi, diğerleri de. Ama bunların hepsini bir şekilde harcadılar, açık söylemek gerekirse harcadılar. Ve düz bir dış politika çizgisi izlemedi CHP. Genellikle iktidarla aynı dalga boyunda gitti ya da en fazla Erdoğan’ın dış politikada yaptığı U dönüşlerini eleştirdi. Ama İlhan Uzgel’in nasıl bir şey getireceğini göreceğiz. Yarın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gidiyor Özgür Özel. Orada ilk işâretlerini göreceğiz. Ardından Azerbaycan’a gidecekler. Daha sonra da başka birtakım dış temaslar içerisinde olacaklarının işâretini verdiler.Özellikle Türkiye’deki temsilciliklerle kuracakları ilişki, Avrupa Birliği konusunda ne yapacakları vs. hepsi çok önemli olacak. Burada bir çizgi tutturma ihtimalleri var. Daha önce yoktu. Yani bu daha önce görev yapan kişilerin hatâsı değildi bence. O kişileri çok atlatan bir genel başkanları vardı; meselâ Amerika gezisini kendi dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısına haber vermeden yaptı diye biliyorum Kılıçdaroğlu’nun. Böyle acayiplikler olmuştu. 

Fehmi Çelik: “Deprem bölgesinde nasıl bir belediyecilik vâdedecek? Projeler neler? Bunlar çok önemli. Orta sınıf tekrar nasıl kendine gelecek? İşçiler yurtdışına gitti. Maaşlı, diplomalılar için vaatler nedir?”

Fehmi Bey, işte bakalım göreceğiz. Bunların hepsi önemli konular. Ama meselâ ilk gittiği yer deprem bölgesi oldu. Hatay’a ve Osmaniye’ye gitti. Onu da hatırlayalım. 

Mert Ertuğrul: “En son CHP kurultayı yayınının son konuşmasında sizi çok umutsuz buldum. ‘Umarım ülkenin işine yarar’ diye bitirdiniz. Ben tam anlayamadım.” 

Böyle mi dedim bilmiyorum. Yarıyordur umarım, öyle söyleyeyim. Yani sonuçta biz bir siyâsî parti mensubu filan değiliz. Ben hiçbir partiye bağlı değilim. CHP’li de değilim. Bütün âilem CHP’li ama. Bütün sülâlem CHP’li; ama ben değilim. Bunu değişik kereler söylemiştim. Olabildiğince objektif bir şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Kurultayın son konuşmasında ne dedim inanın hatırlamıyorum; ama özellikle başlamasıyla sonlanması arasında çok fark vardı kurultayın. Özgür Özel’in en sonunda yaptığı konuşmada bir şeylerin sâhiden değişme ihtimâli de gözükmüştü. Şimdi de işte bunu konuşuyoruz. 

Özge Cimbal: “HDP ile AK Parti’nin –artık HDP değil; HEDEP oldu– yakınlaştığı söyleniyor. Özellikle İstanbul için çok büyük bir risk bu. Özgür Özel nasıl bir aksiyon alır sizce?”

Bu HEDEP-AK Parti yakınlaşması konusunda çok kişi bir şeyler söylüyor; ama öyle hızla, kolaylıkla olacak bir şey değil. Burada tabiî şöyle bir husus var: HEDEP geçen yerel seçimde CHP’nin büyükşehirleri kazanmasına yardımcı oldu ve Erdoğan da seçim sonrası hemen HDP’nin kazanmış olduğu belediyelere kayyumları hızlı bir şekilde atayarak onlardan intikam aldı. Şimdi kendilerinin bölgede kazandıkları belediyeleri korumak gibi bir kaygıları var ve bu anlamda bir pazarlık olabilir. Olduğuna kesin inananlar var. Ben elimde bu konuda somut bir bilgi olmadığı için bir şey söyleyemem. Ama pekâlâ olabilir. Geçmişte bu parti iktidar partisiyle Çözüm Süreci’nde birlikte hareket etmiş, birbirlerini tanıyan eden insanlar. İsterlerse bu görüşmeleri yaparlar.Buna karşılık Özgür Özel ya da CHP ne yapabilir? HEDEP’in desteği olmadan, İYİ Parti’nin desteği olmadan, diğer muhâlefette yer alan partilerin desteği olmadan da seçim kazanmanın yoluna bakmaları lâzım. Bunu yapmaları lâzım. Eğer güçlü adaylarla güçlü bir kampanya yaparlarsa HEDEP, İYİ Parti ve diğerleri aday çıkarmış olsa bile onların seçmenlerinden oy alabilirler. Bunu konuşmamızda Ateş İlyas Başsoy da söyledi. Çünkü özellikle büyükşehirlerdeki seçmen, rasyonel davranan seçmen, kendi partisinin kazanamayacağını gördüğü zaman yerel seçimlerde bir ikinci aday tercihi yapabiliyor. Burada yerel seçim olduğu için bu çok mümkün. Orada söylediğimi tekrar söyleyeyim; Mustafa Sarıgül 2014’te CHP’nin adayı iken HDP’nin o sıradaki adayı Sırrı Süreyya Önder’di İstanbul’da. Güçlü bir isimdi. Buna rağmen HDP genel seçimde aldığı oyun yarısından azını almıştı. Mustafa Sarıgül’e gitti oylar; ama seçilemedi, o ayrı. Şimdi Ekrem İmamoğlu’nun aday olması –ki garanti gözüküyor– ya da Ankara’da Mansur Yavaş’ın aday olması durumunda, Mansur Yavaş İYİ Parti aday çıkarsa bile İYİ Parti seçmeninin önemli bir kısmının bence oyunu alacaktır; Ekrem İmamoğlu da kezâ öyle. HEDEP seçmeninin Ankara’da ne yapacağını bilemem, ama İstanbul’da da önemli bir kısmı pekâlâ Ekrem İmamoğlu’na verecektir diye şimdiden akıl yürütebiliriz.

Pınar Ekitir: “Aktif bir muhâlefet bekliyoruz Özgür Bey’den. Daha önce aktif bir siyâset izlenseydi, AKP bu kadar meydanı boş bulup bu kadar rahat atını koşturamazdı.”

Evet, şöyle söyleyelim: Geçmişe yönelik o kadar eleştiri var ki ve bunların büyük bir kısmı da haklı, dolayısıyla Özgür Özel’in önü çok açık. Ama aynı zamanda bu çok da tehlikeli bir durum. Bu sefer de ne diyecekler? “Ya, işte bir de buna güvenmiştik. Bu da böyle çıktı” diye bu sefer eleştiriler yeniden daha güçlü bir şekilde çıkabilir.

Evet, sizin yorumlarınızla, sorularınızla, eleştirilerinizle “Özgür Özel’li CHP’yi nasıl buluyorsunuz?” sorusunun cevâbını arıyoruz. Tekrar söyleyeyim: Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarında chat bölümlerinde yazabilirsiniz. İzleyicilerimiz yazmaya devam ediyorlar.

Erkmen Barikan diyor ki: “Erdoğan’ın 10 Kasım’da Özgür Özel’in elini sıkarken yüzüne bakmamasını bir üstünlük değil, bir korku göstergesi olarak görmek gerekir diye düşünüyorum. “

Olabilir, olabilir. Ama Özgür Özel’in seçilmesinden memnun olduğunu çok sanmıyorum açıkçası. Kılıçdaroğlu’yla devam etmeyi tercih ederdi. Erdoğan’ın istediği bu değildi. Onu özellikle biliyoruz. Ama bundan sonra ne yapar, nasıl yapar onu bilemiyorum.

Hülya Hanım demiş ki: “Murat Kubilay için üzüldük. Bir dahaki sefere.”

Evet, Murat Kubilay da uzun bir süre bizde yorum yapan genç ekonomist bir arkadaş. O da, Parti Meclisi’ne aday oldu, seçilemedi; ama o baştan îtibâren Özgür Özel’in ekibinde yer alarak girmedi. Daha böyle gruplar üstü olarak girmek istedi. Ve Özgür Özel onu anahtar listesine aldı. Buna rağmen yeterli oyu alamadı. Ama CHP içerisinde çalışmayı sürdüreceğini îlân etti. Önümüzdeki dönemde belki ona da partide birtakım görevler verilebilir. Aktif bir parti üyeliği yapacağını söylediğine göre ve bir donanımı, birikimi olduğuna göre, CHP’liler, CHP yönetimi ondan yararlanmak isteyebilir.

Doruk Samuray: “İmamoğlu ile uyum içinde çalışabilmesi Özel’in parti başkanı olarak başarılı olmasında anahtar olacaktır. Eğer herhangi bir sorun veya rekabet halka yansırsa otoritesini ve inanırlığını kaybedebilir.” 

Evet, bu çok önemli bir mesele. Çünkü bu kurultay sürecinde Özgür Özel tek başına değildi, Ekrem İmamoğlu’yla berâber hareket etti. Ve hattâ biliyoruz ki önce Ekrem İmamoğlu “değişim” dedi, Özgür Özel sonra dâhil oldu. Dolayısıyla onların arasındaki ilişki çok önemli olacak Doruk Bey’in söylediği gibi. Ve zâten şu âna kadar da hem kurultay sırasında, kurultayın sonunda ve sonrasında bu deprem bölgesine yapılan ziyâretlerde vs. hep gördük ki birlikte hareket ediyorlar ve onu böyle sürdürecekler. Zâten Parti Meclisi’ne ve MYK’ya baktığımız zaman, Ekrem İmamoğlu’na yakın olarak bilinen isimlerin de olduğunu görüyoruz. Şu aşamada bir sorun yok ve birbirlerini tamamlıyorlar gibi. Ama tabiî siyâset bu. İleride ne olacağı belli olmaz.

Furkan Biçer: “Ekrem İmamoğlu’nun partiyi ele geçirmesi sonrası Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı artık imkânsız diyebilir miyiz?” 

4 yıl sonra, yaklaşık 5 yıl –ya da 5 yıldan biraz az– sonra olacak bir şey ve Mansur Yavaş bugünden bakıldığında herhalde pek söz konusu olmayacaktır. CHP’nin adayı olarak ilk akla gelen Ekrem İmamoğlu. Ama aynı zamanda Özgür Özel de pekâlâ olabilir, öyle diyelim. Mansur Yavaş, evet, Furkan Bey’in söylediği gibi şu anda cumhurbaşkanlığı söz konusu olmayacak. Onun Ankara’da belediyeyi tekrar kazanıp kazanmayacağına bakacağız.

Bir izleyicimiz sormuş: “CHP’nin oyunu artırabileceğini düşünüyor musunuz Ruşen Bey?”

Böyle sorulara cevap vermemeyi öğrendim. Yani şöyle söyleyeyim: Kılıçdaroğlu seçilseydi böyle bir ihtimal olmazdı. Hattâ çok ciddî bir kayıp olabilirdi. Burada CHP’nin önünde bir şansın, bir ihtimâlin olduğunu söylemek mümkün. Oyunu artırır vs. demek zor. Ama yerel seçimlere daha güçlü bir şekilde girecekleri ve özellikle sandığa gitmekte tereddüt eden, protesto için sandığa gitmemeyi düşünen seçmeni, kendi seçmenlerini geri kazanma ihtimâlinin arttığını düşünüyorum.

Ahmet Elden: “CHP’nin Meclis’te başlattığı oturma eylemi bir sonuca ulaşır mı?”

Yok, zâten Meclis’te böyle bir şeyden sonuç alma beklentisi yok; bir duruş sergilemek o. Yoksa o iş Erdoğan’ın iki dudağının arasındaki bir mesele. Meclis’te de yeterli çoğunlukları var. Tabiî anayasayı değiştirmek için değil ama. Dolayısıyla bu, ana muhâlefet partisi için hiçbir şey yapmamış olmaktan daha iyi bir şey. En azından bir duruş sergiliyorlar. 

“Özgür Özel’in parti örgütünün görüşünü dikkate alması, örgütün özellikle büyükşehirlerin dışında varlığını artırıp daha iyi işler hâle getirmeye yeter mi?”

Olabilir, ama çok zor. Büyük bir seçim yenilgisi aldı CHP. Ve bâzı yerlerde, ülkenin bâzı coğrafyalarında; Orta Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz gibi yerlerde çok ciddî bir şekilde CHP geri planda. Güneydoğu da buna dâhil. Dolayısıyla toparlaması o kadar kolay olabilecek bir şey değil. Tabiî yerel seçimler bayağı bir gösterge olacak.

Kılıçdaroğlu’nun ofis kurması konusunda bir soru gelmiş: “Yeni başkana akıl vermek için mi yoksa parti içi muhâlefet mi?”

Ben bunu duydum. Gerçekten ofis mi kuruyor? Hattâ bir İstanbul, bir Ankara diye duydum. Yani çok bir şey çıkacağını sanmıyorum açıkçası. Yani Kılıçdaroğlu’nın siyâsette artık bir etkisi olacağını sanmıyorum. Olsaydı Abdullah Gül’ün olurdu. Onun çok daha güçlü bir ofisi vardı. En azından görev süresi bitince bırakmış birisiydi o, yani böyle seçim kaybetmiş filan değildi. Kılıçdaroğlu’nun siyâseten artık çok fazla bir geleceği olduğunu sanmıyorum. Ama bir şeyler yapmak isteyebilir. Ne kadar yapar? Ona belli bir saygı gösterirler. Zâten bunun işâretini hep verdiler. Ama partide etkili olması filan gibi bir şeyin artık bundan sonra söz konusu olacağını sanmıyorum. 

Bahar Ünlü demiş ki: “İmamoğlu’nun Trabzon fâciasının ardından yapılmaya başlanan ‘yeni Erdoğan’ yorumlarının Özel’e kötü yansımaları olabileceğini düşünüyor musunuz? Bu algı hâlâ güçlü mü sizce?”

Yok, güçlü değil. Üzerinden çok şey geçti. Ama İmamoğlu’nun en büyük sorunlarından birisi Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı yardımcısı olarak îlân edilip sonra o seçimin kaybedenlerinden birisi olması. O Trabzon, yani Karadeniz gezisi meselesinin geride kaldığını, ama bunun hâlâ gündemde olduğunu düşünüyorum.

Ahmet Bey sormuş: “Özgür Özel’in seçilmesi özellikle genç seçmende bir etki yaratır mı?”

Bence kesin yaratır. Çünkü 49 yaşında birisi. Bunun bir etkisi olacaktır. Ama tek başına yaşı tabiî ki etkili olmaz, ama yani daha bir eşite yakın konuşabilir gençlerle. 

Uğur Özlav: “Özgür Özel’in liderliğinde CHP’nin toplumsal muhâlefeti örgütlemek adına neler yapabileceğini düşünüyorsunuz ya da bir şey yapabileceğini düşünüyor musunuz?”

Toplumsal muhâlefeti örgütlemek demeyelim de, toplumsal muhâlefete destek olmak, önünü açmak demek daha doğru. CHP’nin örgütleyeceği bir toplumsal muhâlefetten çok şey beklememek lâzım. CHP Parlamento’da parti olarak muhâlefetini yapsın; ama toplumsal muhâlefetin önünü de açsın, görmezden gelmesin, gerektiğinde destek olsun. Meselâ bugün olduğu gibi DİSK’in yürüyüşüne katılacağını söylesin ve katılsın ya da Can Atalay olayında pozisyonunu alabilsin. Ama onun ötesinde toplumsal muhâlefeti CHP örgütlesin dediğimiz zaman çok doğru bir şey söylemiş olmayız. 

Deminki cevâbıma ithafen Çağlar Bey demiş ki: “Abdullah Gül kimseyi temsil etmiyor; ama tüm Alevîler Kılıçdaroğlu’nu çok seviyor”. 

Bakın, bu Alevîlik meselesi çok çok hassas bir konu. Alevîler Kılıçdaroğlu’nu sevebilir, ama Kılıçdaroğlu’yla seçim kazanamadıklarını da gördüler, öyle söyleyeyim. Özgür Özel’i Alevî olmadığı için sevmemeleri diye bir şeyi baştan veri olarak alamayız. Sonuç olarak CHP’ye yıllarca oy verdi Alevîler ve CHP’de ilk kez Kılıçdaroğlu benim bildiğim Alevî bir genel başkandı. Var mıydı başka? Yani şöyle bir hızlıca düşünüyorum, yok diye biliyorum. Dolayısıyla Alevîler küstü filan gibi bir şey olacağını düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu’nun devam etmesini isteyen, sırf Alevî olduğu için isteyenler muhakkak vardır; ama benim bildiğim Alevîler çok rasyonel insanlardır, eğitimli insanlardır ve bu olayı başka türlü, sâdece bir mezhep üzerinden görmeyeceklerdir diye düşünüyorum. 

Bir izleyici demiş ki: “CHP il ve ilçe başkanlıkları için diğer başarılı şirketler gibi ölçülebilir hedefler koymalılar. Oy oranını artıramayan başkanları görevden almalılar. Yoksa ne yapsalar başarılı olamazlar”. 

Bakın, bu görevden alma meselesi çok hassas mesele. Parti içi demokrasi diyoruz, şu diyoruz bu diyoruz. “Başarısız oldun, seni görevden alıyorum”… yani insanların, üyelerin, delegelerin seçtiği birisini görevden almak için bir disiplin suçu vs. gibi şeyler olması lâzım. Onları biraz daha dikkatli konuşmak lâzım. Ama tabiî ki performanslarına göre il ve ilçe başkanlarına genel merkezden birtakım şeyler yapılabilir. Esas önemli olan bunu tabandaki insanların bilmesidir. 

Toplumda bir türlü kırılmayan %60’a %40 seçmen tabanı oranı Özgür Özel’le kırılır mı?

Bakın çok büyük, köklü değişiklikler beklemeyin. Öncelikle Özgür Özel’in yapması gereken, kendi gücünü, partisinin kendi gücünü öncelikle bir yeniden –recover etmek diyorlar ya İngilizler– kazansın, ondan sonra genişlemeye baksın. Şu aşamada o kadar fazla bir yük yüklerseniz, o yükün altında kalır. 

Mehmet Can Avaroğlu: “Her ne kadar düzgün bir CHP yönetimi olsa da CHP başka partilerle ittifak kurmadan nasıl %50’yi geçecek? Eğer ittifaklar sağcılaşma ise başarı nasıl gelecek?”

İktidâra gelmek için %50’yi geçmek gerekmiyor. Erdoğan da %50’yi geçmeden iktidarda — yani parti olarak baktığınız zaman. Sonuçta bir koalisyon söz konusu oluyor. Eskiden koalisyonlar seçim sonrası olurdu, şimdi seçim öncesi oluyor. İttifaklar olacaktır. Ama Millet İttifâkı deneyi çok ilginç bir deneydi ve bunun faturasını özellikle CHP ödedi. Herhalde ondan bayağı bir ders çıkartmışlardır diye düşünüyorum ya da çıkartmak zorundalar. 

Muharrem Bey demiş ki: “Özgür Özel, sivil toplum örgütleri, odalar, dernekler, akademisyenler, sendikalar ve diğer toplumsal muhâlefet ile dirsek teması içinde olmalı. Muhâlefetini sadece partiyle sınırlandırmamalı”. 

Evet, demin bahsettiğimiz toplumsal muhâlefetle ilişki meselesi. Ama tabiî ki onları yönlendirmeye de kalkmamalı diye tekrarlamakta yarar var. 

Doğan Bey demiş ki: “Hapishâneler konusunda da harekete geçer mi CHP, yoksa her zamanki gibi sâdece kendisinden olanlarla mı ilgilenecek?”

Bu kendisinden olanlarla ilgilenme ithamı biraz haksızlık olur. Meselâ en basitinden, en sonunda –ki onu çok kullandılar– Selahattin Demirtaş’a da selâm yolladı. Yani onu çok da böyle sâdece CHP’lilere dememek lâzım. Can Atalay da sonuçta Türkiye İşçi Partili. Bakalım. CHP’nin bâzı milletvekilleri –onu bir yayında da söylemiştim– sürekli cezâevlerini ziyâret ediyorlar. Meselâ Enis Berberoğlu, Utku Çakırözer ilk akla gelenler. Onun dışında çok sayıda milletvekili de değişik meselelerle değişik kişileri, cezâevlerindeki gazetecileri, siyâsetçileri vs. ziyâret etmeye çalışıyorlar, bunu biliyorum. Özellikle Gezi Dâvâsı’ndan dolayı biliyorum. O anlamda önümüzdeki dönemde bunu aksatmayacaklarını tahmin ediyorum.

Ozi: “Özel ve Kürtler arasında resmî bir ittifak gerçekleşebilir mi? Hâlihazırda AKP ile Kürtlerin görüştüğü konuşulurken buna karşı bir hamle yaparak Kürtlerle yerel seçim ittifâkı için bir adım atar mı?” 

Atmaz; çünkü son seçimde çok ağızları yandı biliyorsunuz bu konuda. Atmaz; ama Kürt seçmenin, kazanamayacağını düşündüğü büyükşehirlerde CHP’nin adaylarına oy vermesini kolaylaştıracak birtakım söylemler geliştirebilir, öyle tahmin ediyorum.

Bunu bir izleyicimiz de yayından önce sormuştu; “Kürt meselesini çözmek için ne söylüyor?” diye. Herhalde önümüzdeki dönemde ilk yapacağı işlerden birisi budur. Ama meselâ Parti Meclisi’nde Sezgin Tanrıkulu’nun bulunuyor olması bile, her ne kadar MYK’ya seçilmediyse de çok önemli bir gösterge. Biliyorsunuz Sezgin Tanrıkulu geçen sefer parti sözcüsü onun için neredeyse “Alın bunu!” dedi; hani var ya? Polis şefleri yapıyor gösterilerde; öyle yapmıştı. Sâhip çıkılmamıştı Sezgin Tanrıkulu’na. Sâhip çıkılmamasının dışında, tam tersine, “Bizden değil” havası yapılmıştı. Onun için de Tanrıkulu her seferinde, kurultayda yaptığı konuşmada da onu söyledi: “Ben CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu” diye başlıyor, partisine sâhip çıkıyor. Şunu özellikle vurgulamak lâzım: Sezgin Tanrıkulu pekâlâ HDP vs. o partilerde de siyâset yapabilirdi. CHP’de siyâset yapması, açık söyleyeyim, hem onu tanıyan hem de Kürt hareketini, Kürt siyâsetini az buçuk bilen birisi olarak bence riskliydi, bir risk aldı. Genellikle şöyle bir şey yapmaya çalışıyorlar Sezgin Tanrıkulu’na: “İşte, geldi, İstanbul’dan milletvekili seçiliyor” filan. Şimdi artık onu da diyemiyorlar; çünkü Diyarbakır’dan seçildi. Dolayısıyla çok haksızlık yapıldı. Özgür Özel’in ona sâhip çıkmasının bile bence bir anlamı var. 

“Sizce Özgür Özel’in Azerbaycan ve Kıbrıs’a gitmesi partinin daha ulusalcı bir yöneliminin işâreti olabilir mi?”

Olmaz, sanmıyorum. Bir mecbûriyet gibi artık bu Türkiye’de. Onun için hani buradan hareketle ulusalcı olacak filan, hele İlhan Uzgel’in dış politikayla ilgilendiğini biliyoruz. Onun böyle bir dış politika yaklaşımı geliştireceğini hiç düşünmüyorum. Daha realist bir dış politika olacaktır. Böyle hamâset üzerinden giden bir dış politikaolmayacaktır. 

Vural Sakarya demiş ki: ​“Özgür Özel gündemde olan Filistin konusunda ‘İslamî değil insanî’ bakışı öne çıkaran büyük bir yürüyüş düzenlese sonuçları ne olur?”

Bu artık geçti. Filistin meselesi kamuoyunun gündeminden bayağı bir düştü. Her ne kadar İsrail’in Gazze işgali sürse de, insanlar hayâtını kaybetse de, maalesef Filistin konusunda –bugün bir buçuk saat önce yaptığım yayında da bunu söyledim– Türkiye kamuoyu, siyâsetçileri, devleti sınıfta kaldı gerçekten. Hem Hamas saldırılarına karşı durmada hem de İsrail’in savaş suçlarına karşı durmada sınıfta kaldı. Bu saatten sonra yapılacak bir yürüyüşün çok da bir ilgi göreceğini vs. açıkçası sanmıyorum. 

Uğur Özlav demiş ki: “İlhan Cihaner’in ve Örsan Öymen’in başından beri seçilme ihtimâli düşüktü, ama yine de sorayım: Özel değil de onlardan birisi seçilseydi CHP’nin yol haritası ne kadar Özel ile örtüşürdü sizce?”

Vallahi bilmiyorum açıkçası. Bu çok farazî bir soru. Ama demin bir izleyicimizin sorduğu ulusalcılık meselesi Örsan Öymen’e daha fazla uyuyor. İlhan Cihaner daha sol bir yerde duruyor. İkisi çok farklı iki aday adayıydı. Çekildiler biliyorsunuz, adaylıktan son anda çekildiler. Kazanma ihtimalleri zâten yoktu. Kazansaydılar ne olurdu diye bir soru çok anlamlı değil. Ama çok da fazla bir ilgi yaratmazdı. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’yla berâber hareket ettiği için ve yanında birtakım isimleri de gösterebildiği için bir ilgi yaratabildi. 

Evet, toparlayalım. Bayağı uzun oldu, çok da güzel oldu. Demek ki daha 10 gün dolmadan Özgür Özel bir ilgi yaratabilmiş. Bu çok ilginç. Bakalım, arada önemli dönemlerde yine sizlerin katılımıyla CHP üzerine yayın yapabiliriz artık, öyle görüyorum. Çünkü eskiden CHP konuşmak bir kâbus gibi oluyordu. Şimdi daha bir motivasyon var sanki. Evet, hepinize çok teşekkürler. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.