Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkında verdiği ikinci ihlal kararına ‘hukuki değeri olmadığı’ gerekçesiyle uyulmamasına hükmetti. Hukukçular tepkili. Prof. Dr. Adem Sözüer, “Anayasa Mahkemesi’nce Can Atalay hakkında iki kez ihlal kararı verilip bu kararların uygulanmaması bir ilktir ve bu bir yargı krizi değil bir rejim veya devlet krizi olarak nitelendirilmelidir” dedi. Eski AYM başkanların Tülay Tuğcu, Mustafa Bumin ve Yekta Güngör Özden ile Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu da kararın Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun Gezi Davası’ndan cezaevinde bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği tahliye kararını uygulamayarak dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderme kararı vermişti.
Yerel mahkeme heyeti, kararında daha önce Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin tahliye talebini reddettiğini, her ne kadar Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun kendilerini kararı uygulamakla görevlendirmiş olsa da yeni durumda karar makamının yine Yargıtay 3. Ceza Dairesi olduğu belirtmişti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de AYM’nin Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırdı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirterek AYM’nin kararına uyulmamasına hükmetti.
Yargıtay’ın kararına hukukçular tepki gösterdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, AYM’nin Can Atalay için suçlu veya suçsuz olduğu yönünde hüküm vermediğini, dokunulmazlığı kalkıncaya kadar yargılanamayacağı yönünde karar aldığını hatırlattı.
Leyla Güven ve Gergerlioğlu kararlarını hatırlattı
Benzer durumun Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi kararlarında da görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Sözüer, şu ifadeleri kullandı:
“Buna rağmen Anayasa Mahkemesi’nce Can Atalay hakkında iki kez ihlal kararı verilip bu kararların uygulanmaması bir ilktir ve bu bir yargı krizi değil bir rejim veya devlet krizi olarak nitelendirilmelidir. Çünkü kararın uygulanmaması sürecinde, ilk derece mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi gibi sadece yargısal makamlar rol almamıştır. Bunların yanı sıra hükümet ve onu destekleyen siyasi partiler, Hakimler ve Savcılar Kurulu ile yasama organı da Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmamasına yönelik davranmışlardır.”
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK), en önemli sorumluluklarından birinin kasten görevini yapmayıp mağduriyet doğuran yargı mensupları hakkında gerekli soruşturmayı başlatmak olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sözüer, “Can Atalay kararını gereklerini yerine getirmeyen heyetin o mahkemedeki görevine HSK tarafında son verilmeli ve yeni bir heyet atanmalıydı “dedi.
“Adım atılmazsa AYM fiilen etkisiz hale gelir”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
AYM’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı olmadan dokunulmazlığın kalkmasına neden olacak suçların kanunla net şekilde belirlenmesini istediğini dile getiren Prof. Dr. Sözüer, Meclis’in bu konuda hareket etmediğini hatırlattı.
Yürütmenin tercihinin kararın uygulanmaması yönünde olduğu söyledi. Anayasa’nın 153’üncü maddesinin açık olduğunu, AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığını dile getirdi. Prof. Dr. Sözüer sözlerini şöyle tamamladı:
“Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmesi, hukuk devleti oluşun en temel gereğidir. Diğer yandan AYM kararını uygulatmamak salt Atalay’ı hapiste tutma sonucu doğurmuyor. Dokunulmazlık tümüyle bir tür askıya alınıyor. Bütün bu ciddi sorunların ve devlet krizinin çözümü var. İlk adım Atalay kararının uygulanması. Bu adım atılmaz ise özellikle kişi hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından çok önemli yetki ve görevleri olan Anayasa Mahkemesi fiilen etkisiz hale getirir ve kriz derinleşir.”
“Anayasa’nın 158’inci maddesini herkes okusun”
Eski AYM Başkanı Tülay Tuğcu da Anayasal suç işlendiğini ifade ederek, “Kararın uygulanmaması hukuk kurallarının ihlali oluyor” dedi. 158’inci maddesinin son fıkrasının okunmasıyla sorunun çözüleceğini anlattı.
Tülay Tuğcu Yargıtay kararına yönelik, “İster ilk derece mahkemesi olsun ister Yargıtay olsun, fark etmez. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş ve görevlerine ilişkindir 158’inci madde. Burada açık şekilde yazıyor. Herkes okusun” yorumunda bulundu.
Anayasa’nın 158’inci maddesinde “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır” hükmü yer alıyor.
“Memleketin haline üzülüyorum”
Eski AYM Başkanı Mustafa Bumin ise, “Konuştukça daha çok üzülüyorum. Ne diyebilirim? Diyecek söz bulamıyorum. Böyle bir rezalet görmedim. Memleketin haline üzülüyorum. Karar çok yanlış” diye konuştu.
Eski AYM Başkanı Yekta Güngör Özden ise hukuk devletinde Anayasa’nın öngördüğü kurallara saygı duyulması gerektiğini hatırlatarak, “Mahkemeler arasında astlık üstlük diye bir durum sözkonusu değildir. Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği ve bağlayıcılığı çok açıktır. Buna karşı çıkmak hiçbir hukukçuya yakışmaz” dedi.
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu da hukukun iktidarın cezalandırma aracı olmadığını söyledi. İktidarın kendi hoşgörü sınırını aşan her duruma, yargı eliyle topluma gözdağı vermeye çalıştığını savunan Köroğlu, şunları söyledi:
“Türk yargı sisteminin en üst mertebesine uymamak hukuk düzenini alaşağı etmek demektir. Hukuk devletinin maddi bir gerçek değil şekli bir sözden ibaret kaldığı gerçeğini yaşıyoruz. Yargının baskı ve zor aygıtı olarak işlevlendirildiği bir hukuk düzeninde hiçbirimiz güvende değiliz.“
Ne oldu?
AYM Genel Kurulu, 25 Ekim’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. Kararın gerekçesinde, milletvekillerinin yasama dokunulmazlığına istisna getiren “Anayasa’nın 14. maddesindeki durumlar” ifadesinin öngörülebilir ve belirli olmadığını, bunu yargının belirleyemeyeceğini kaydetmişti.
Yüksek Mahkeme, ihlalin giderilmesi, yargılamada durma kararı verilmesi ve Atalay’ın tahliye edilmesi için kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti. Ancak bu mahkeme, ihlalin Yargıtay kararından kaynaklandığını savunarak, kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararına 8 Kasım’da “uyulmamasına” karar vermişti. Atalay hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiğini belirten Yargıtay, kararı Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi işlemlerine başlanması için Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığı’na göndermişti.
3. Ceza Dairesi, ayrıca Anayasa hükümlerini ihlal ettiği ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aştığı iddiasıyla “hak ihlali kararı veren AYM üyeleri” hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Bu kararın uygulanmaması nedeniyle Can Atalay’ın avukatları, AYM’ye yeniden bireysel başvuruda bulundu. AYM Can Atalay’la ilgili ikinci kez hak ihlali kararı verdi ve gerekçeli kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise karar vermesi için dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay da kararını verdi.