2023 Genel Seçimler’inde Yeniden Refah Partisi 1,5 milyondan fazla oy alarak 5 milletvekili çıkardı. Yeniden Refah Partisi, 31 Mart yerel seçimlerinde yarışacak 57 belediye başkan adayını daha açıkladı.
Ruşen Çakır, Yeniden Refah Partisi’nin yerel seçimlerde kimi destekleyeceğini, nasıl bir parti olduğunu, partinin yükselişini, yerel seçimlerde neler yapacağını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Bugünkü ikinci yayında Yeniden Refah Partisi hakkında konuşmak istiyorum. Bir gerçek var, her geçen gün kendini gösteriyor. Açıkçası medya çok fazla ilgi göstermedi. Medyaya rağmen yükselen, yükselişte olan bir parti söz konusu. Lideri Fatih Erbakan’la birlikte son seçimlerde bayağı bir başarı gösterdiler. 5 milletvekili çıkardılar. İstanbul’da %3,3 oy aldılar. Kendileriyle konuştuğunuzda İstanbul’daki oylarının %5’i aştığını söylüyorlar ve önümüzdeki yerel seçimlerde tabiî ki Cumhur İttifâkı’nın bir parçası olarak AKP’yi desteklemeleri söz konusu. Fakat ağırdan alıyorlar. Daha doğrusu pazarlık etmek istiyorlar. Bunları birazcık konuşacağız ve Yeniden Refah Partisi’nin nasıl bir parti olduğunu, neden yükselişte olduğunu ve yerel seçimlerde neler yapabileceğine bir girizgâh olarak bu parti gerçeğini birazcık bildiğim kadarıyla anlatmak istiyorum. Aslında çok iyi bildiğimi sandığım bir hareketin, Milli Görüş’ün devâmı. Zâten adı da Yeniden Refah, kapatılan Refah Partisi’nin devâmı ve de genel başkanı, kurucusu da Necmettin Erbakan’ın oğlu. Ama biliyoruz ki Necmettin Erbakan ölümüne kadar Saadet Partisi’nin genel başkanıydı. Dolayısıyla esas olarak Saadet Partisi Milli Görüş’ün devâmı olma iddiasını taşıyor. Bu arada Adalet ve Kalkınma Partisi, doğrudan bunu söylemese bile fiilen Milli Görüş’ün devâmı gibi hareket ediyordu. Bu anlamda 23 Kasım 2018’de kurulan Yeniden Refah Partisi’nin küçük bir çevre olarak kalma ihtimâli daha fazla gündemdeydi. Saadet Partisi varken, AKP varken, sâdece babasının adıyla Fatih Erbakan’ın çok fazla yol alamayacağı düşüncesi vardı, çok da fazla ilgi uyandırmadı başlarda. Bu arada Yeniden Refah’ın ardından AKP’den Gelecek ve DEVA Partileri koptu. Onlar koptuğu zaman, daha doğrusu kopma öncesinden îtibâren, özellikle de DEVA Partisi’nin AKP’ye çok ciddî zarar vermesi beklendi, kopuşlar olması beklendi ve Yeniden Refah iyice unutuldu. Gelecek, DEVA ve Saadet Partisi Altılı Masa’nın parçaları oldular. Kendi güçleriyle olmasa bile muhâlefetin birlikte gücü olarak da daha fazla öne çıktılar, popüler oldular. Muhâlif televizyon kanalları onlara açıldı vs. ve Yeniden Refah yine unutuldu. Arada sırada Fatih Erbakan’ın birtakım çıkışları oldu. Bunlarda da genellikle aşı karşıtlığı vs. gibi sağ popülist söylemlerle dikkat çekti ve çok da fazla popüler olmadı. Ama baktık ki alttan alta bir hareketlilik var. Bunun birçok nedeni olabilir. Öncelikle Saadet Partisi’nin belirli bir yerde tıkanması, kendini yenileyememesi var. Çok genç kadrolar, özellikle sosyal medya kullanımları çok başarılı vs., ama Saadet Partisi bir yerde ipin ucunu kaçırdı sanki. Artık güçlü bir şekilde varlık sürdüremiyor — bir o var. İkincisi, AKP’den kopan diğer partilerin bekleneni verememesi var. Özellikle DEVA Partisi ilk başta yarattığı beklentilerin tam zıddı bir şekilde çok ağır –nasıl söyleyeyim?– çok fazla böyle bir şirket gibi davranmaya çalıştı. Olmadı diyelim. Gelecek Partisi zâten tek başına Ahmet Davutoğlu’yla gitmeye çalıştı. O da belirli bir yerde tıkandı. Ama bu arada küresel anlamda sağ popülizmin savunduğu birtakım şeyleri de Türkiye’ye taşıyan ve aynı zamanda Millî Görüş hareketinin en sert argümanlarını, en muhâfazakâr argümanlarını dile getiren Yeniden Refah Partisi, AKP’den kopanların tercih ettiği bir yer olmaya başladı ve son seçimde bayağı şaşırtıcı bir çıkış yaptılar. Fatih Erbakan kendisi cumhurbaşkanı adayı oluyordu biliyorsunuz, sonra vazgeçti. Olsaydı herhalde bir şekilde o da seçimlerin ilk turunda bayağı etkili olabilirdi. Onu da not düşmek lâzım.
Şimdi bugüne bakalım. Yeniden Refah Partisi’nin tabiî ki Cumhur İttifâkı’nın bir parçası olarak burada AKP’yle birlikte hareket etmesi bekleniyor. Ama burada bir rezerv koyalım. En son Erdoğan Filistin mitingi yaptığında, “Cumhur İttifâkı’nın tamâmı katılacak” dendi, Fatih Erbakan katılmadı. Neden? Çünkü, “Önemli olan miting yapmak değil; iş yapmaktır” dedi iktidâra ve bunun parçası olmak istemediklerini, tam bu açıklıkta söylemeseler bile bunu sızdırarak, îmâ ederek katılmadılar. Şimdi de bir tereddüt var, bir müzâkereler var. Müzâkereler en son tıkandı. Şöyle tıkandı daha doğrusu: AKP tarafı Erdoğan’la görüşemedikleri için somut olarak bir şey söyleyemeyeceklerini söylediler, biraz vakit istediler ve Yeniden Refah Partisi bu vakti verdi. Bu arada Yeniden Refah Partisi birçok yerde, ilde ve ilçede kendi adaylarını açıkladı. Şimdi İstanbul, Ankara gibi yerlerde bir pazarlık var. Bu pazarlık neden var? Birçok nedenle var. Çünkü ortada çok yeni ve tâze bir örnek var. Son seçimlerde CHP’nin Gelecek, DEVA ve Demokrat Parti, hattâ fazladan İYİ Parti’ye miletvekili ikram ettiğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu bunları verdi. Şimdi burada da Yeniden Refah Partisi AKP’den bir şeyler almak istiyor. İlk başta dendi ki: “Konya Büyükşehir Belediyesi’ni istiyorlar”. Sonra dendi ki: “İstanbul’da bâzı ilçeleri istiyorlar”. Bunların hepsi bir şekilde olabilir, ama bir pazarlık olduğu muhakkak. Neden böyle bir pazarlık var? Çünkü her şeyden önce yükselişte olan bir parti söz konusu. Bu arada bir not düşeyim: İktidâra yakın bir gazeteci olarak bilinen ve benim hâlâ bir şekilde irtibatta olduğum, konuştuğum, sohbet ettiğim bâzı arkadaşlarım, bâzı meslektaşlarım –ki eski tanıdıklarımın büyük bir kısmı görüşmüyorlar, ben de onlarla görüşmüyorum, ama birkaçı var–, bunlar, AKP’yi izlemeye ya da iktidârın faaliyetlerini izlemeye Anadolu’ya gittikten sonra yaptığımız soıhbetlerde hep Yeniden Refah Partisi’ne dikkat çektiler. Yani Anadolu’da, Şanlıurfa’da, İç Anadolu’da ilginç bir hareketliliğin olduğunu söylediler. Seçimden önce söylemişlerdi; bu kısmen çıktı. Seçimden sonra bunun daha da arttığını –çünkü bir anlamda rüştünü ispat etti denebilir Yeniden Refah Partisi– söylediler. Bâzı Yeniden Refah Partisi yöneticileriyle konuştum. Çok büyük bir ilgi olduğunu söylüyorlar ve bu ilginin esas olarak eski AKP seçmenlerinden kaynaklandığını söylüyorlar. Bir tânesinin söylediği çok ilginç bir husus var, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Kendisinin adını vermeyeyim, çünkü sohbet de ettiğimiz için yanlış olur. Şunu söyledi bana: “Bize gelenlerin büyük bir kısmının AK Parti’yle bir hikâyesi var, olumsuz. AK Parti’ye öfkeleri var. Ve bizim bu kişileri AK Parti’ye iknâ etmemiz kolay değil. Onun için onlara bir şey gösterebilmemiz lâzım”. Çok ilginç bir yaklaşım gerçekten. Yani “Biz onlara, ‘Tamam, İstanbul’da Murat Kurum’a oy veriyoruz’ dediğimiz zaman, ‘Neden veriyoruz, neden biz aday çıkarmıyoruz?’ sorusuna cevap vermemiz lâzım. Ve bunun için de, onları iknâ edebilmek için de elimizde bir şey olması lâzım” diyor. Böyle bir pazarlık gerekçesi var — ki bu çok aslında ilginç bir gerekçe ve çok da mâkul bir şey. Ama onun ötesinde de, böyle bir gerekçe olmadan da pekâlâ, “Niye verelim ki, niye size verelim?” diyebilirler. İşte bu daha önceki yayında bahsettiğim, Meral Akşener’in, “Biz CHP’yi seçtirmek için kurulmuş bir parti değiliz” sözünü pekâlâ onlar da, “Biz AK Parti’yi seçtirmek için kurulmuş bir parti değiliz” diye söyleyebilirler. Hele seçmenin önemli bir kısmı da AK Parti’den kopup geliyorsa. 2023 îtibâriyle Yargıtay rakamlarına bakıldığı zaman, üye sayısını yanılmıyorsam 96 bin artırmış bir parti. Bu arada AKP’nin üye sayısının 100 binden fazla azaldığı biliniyor. Yani böyle, birisi düşerken ötekinin çıktığı bir olay var ve bu kişiler kendilerini şöyle bir şekilde tanımlıyorlar: “Biz bir anlamda yakın zamâna kadar bunca yıl AK Parti’ye oy verip de pişman olmuş insanlar için bir tür günah kapısıyız”. Yani şöyle söyleyelim, o benim konuştuğum kişi böyle söylemedi, ama şöyle diyelim: “İntikamlarını bizim üzerimizden alıyorlar” diyor.
Burada ilginç bir olay var. Yani hem AKP’den kopanların büyük bir kısmının destek verdiği bir parti, hem de son seçimde AKP’yle birlikte hareket etmiş, Erdoğan’la birlikte hareket etmiş bir parti ve bu seçimde de birlikte hareket etmesi söz konusu olan bir parti. Neden bunu yapıyor? Nasıl yapıyor bunu? Çünkü aslında ortada çok parti var; ama hâlâ çok büyük boşluk var. Sağda, Türkiye sağında çok ciddî bir boşluk var. AKP büyük ölçüde sağı toparladı belirli bir süre. Ama bir süre sonra toparlama anlamında bir inişe geçti ve MHP’nin desteği, Cumhur İttifâkı olmasa çok konuda başarısızlık yaşayabilecek bir durumdaydı Adalet ve Kalkınma Partisi. Şu hâliyle bakıldığı zaman, hem demin söylediğim Gelecek, Saadet ve DEVA partilerinin düşük performansı, etkilerinin iyice azalmış olması var; ama bir diğer husus da İYİ Parti. İYİ Parti böyle garip bir yerde kaldı. Muhafazakâr ama aynı zamanda milliyetçi olan insanları pek kapsayamadı. Bu son dönemde CHP’den kopuş yaşandıktan sonra oraya yönelebilir mi çok emin değilim. Daha çok seküler milliyetçileri kapsayan bir parti görünümünde. Anadolu’ya baktığımız zaman, Anadolu’da, bu milliyetçi muhâfazakârlığın daha güçlü olduğu yerlerde AKP’nin ve MHP’nin İYİ Parti’den daha güçlü olduğunu görüyoruz. Sonuçta AKP’den ve MHP’den soğuyan o milliyetçi muhâfazakâr kesimin önündeki ilk seçeneklerden birisi hâline geldi Yeniden Refah Partisi. Bir anlamda, birçok söylemleri aynı olmasa bile yöntem olarak, üslûp olarak, lider temelli hareket olması nedeniyle, bir anlamda Zafer Partisi’ne benzetilebilir. Tabiî ki ideolojik olarak çok farklı yerlerdeler, ama ikisi de popülist söylemlerle gidiyorlar. Böyle dikkat çekici çıkışlar yapıyorlar. Rahatsız edici çıkışlar yapıyorlar. Bunun Yeniden Refah’ta biraz durulduğunu gözlüyorum açıkçası. Daha böyle durmuş, oturmuş bir parti olmaya doğru evriliyor — özellikle seçimden sonraki dönemde. Meselâ 2 ilde –birisi Manisa, diğeri Karaman’mıydı tam emin değilim– kadın aday gösterdiler belediye başkan adayı olarak ve sosyal medyada baktığımda bir taraftan çok öfkeli bir şekilde protesto edenler, bir tarafta da takdir edenler vardı. Bu yıllar önce Refah Partisi’nin kadınları vitrine çıkarttığı dönemleri hatırlattı bana. 94-95 yıllarında Oya Hanım vardı meselâ, ya da diş hekimi Filiz Ergün vardı İstanbul’da. O zaman da büyük tartışma olmuştu. Erbakan zamânında bu bir ölçüde aşılmıştı. Kadınlar ve hattâ tesettürlü olmayan kadınlar da Refah Partisi’nde yer almaya başlamıştı. Şimdi benzer bir şeyi Yeniden Refah Partisi’nde de görüyoruz. Bu kadınların adaylıkları ne derece önemli, yani oy getirme anlamında ne olur bilmiyorum; ama sembolik olarak bence çok önemi var. Bu gerçekten Yeniden Refah’a bir şey atfedenleri, muhâfazakârlık üzerinden fazla bir şey atfedenleri birazcık şaşırtan bir olay oldu. Ama bence akıllıca bir hamle yapıyorlar. Zamânında Refah Partisi’nin o yaşadığı açılım, iktidâra doğru giden, önce belediyeleri ardından Türkiye’de 95 seçimlerinde birinci parti olmayı sağlayan hususlardan birisi bu açılımdı. Yani kadınlara yönelik bu açılımdı. Ne derece samîmîydiler o ayrı bir tartışma konusuydu; ama Yeniden Refah Partisi’nin de bunları yapabiliyor olması önemli. Hâlâ biliyorsunuz birtakım muhâfazakâr iddialı yayın organları kadınların resimlerini filan buzlayarak basıyorlar. Böyle bir ortamda gerçekten ilginç.
Evet, bir Yeniden Refah Partisi gerçeği var. Bunu daha çok konuşacağa benziyoruz. Tabiî ki AKP’nin gidişâtıyla çok alâkalı bir şey olacak. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, her şeye rağmen bir Adalet ve Kalkınma Partisi var; iktidârdan aldığı güçle ve son seçimdeki performansıyla bir Milliyetçi Hareket Partisi var; belki son kurultaydan sonraki yenilenmesiyle bir Cumhuriyet Halk Partisi var ve her şeye rağmen, bütün sorunlarına rağmen DEM Parti var. Bunlar üzerinden yürüyen siyâsete kenardan girmeye çalışan iki güç: Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi artık iyice sistemin bir parçası oldular. Sistemi eleştirerek sistemin bir parçası oldular. Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifâkı’na dâhil olması, Zafer Partisi’nin de ikinci turda Kılıçdaroğlu’na destek vermesi de bunun birer göstergesiydi. İkisinin de birbirine benzeyen ve tabiî birbirinden farklı olan çok yönleri var; ama birbirine benzeyen bir yükseliş trendleri var. Bu iki partiyi de yakından tâkip etmek biz gazetecilerin boynunun borcu. Daha önceki dönemde Zafer Partisi’ne bunu büyük ölçüde yaptık. Meselâ Ümit Özdağ’la bayağı olay da yaratan bir stüdyo yayınımız oldu. Fatih Erbakan’la olamıyor; çünkü ona defalarca çağrı yaptık, ama bir şekilde, “O YouTube üzerinden yayın yapan yerlere çıkmayı düşünmüyormuş” deniyor. Biz yine ısrarlarımızı sürdürüyoruz. Umarım seçimden önce kendisiyle de bir yayın yapabiliriz. Sonuçta Yeniden Refah Partisi gerçeği göz ardı edilemeyecek bir olay olarak karşımızda duruyor ve bir an bana yıllar önceki Refah Partisi’ni, ama daha ilk baştaki, yani 80’li yıllardaki Refah Partisi’nin hâlini hatırlatıyor. O târihte de insanlar Refah Partisi’ni önemsemezlerdi. Ama bulduğu bir yoldan aldı başını gitti. Şu anda da bunu yapabilme potansiyeline sâhip bir parti söz konusu.
Evet, bitirmeden sizlerden Medyascope’a sâhip çıkmanızı ricâ ediyorum. YouTube’da “katıl” butonundan yapabilirsiniz. Patreon’dan yapabilirsiniz. Bunlar bizim bu yayınları daha istikrarlı bir şekilde yapabilmemiz için çok elzem. Sizler sâyesinde 8 yılı aşkın süredir ayaktayız ve bundan sonra da yol alacaksak yine sizlerin sâyesinde alacağız. Şimdiden hepinize çok teşekkür ediyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.