- Dijital sansürün tarihçesi
- Erişim engelinde, dönemsel olarak genişleyen yasalar günümüzde hangi boyutta?
- Türkiye’de hangi haberlere erişim engeli geliyor?
- Erişim engeli süreci nasıl işliyor?
- İçeriğin yayından kaldırılma yasası ne zamandan beri yürürlükte?
- Sosyal medyaya erişimin yavaşlatılması, kullanıcıların hesaplarına erişim engeli getirilmesi kararı nasıl veriliyor?
Ruşen Çakır’ın konuğu İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından Prof. Dr. Yaman Akdeniz.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Türkiye’de dijital sansürü konuşacağız. Ve bu konuda en yetkin isim stüdyoda konuğumuz. İfâde Özgürlüğü Derneği’nin Kurucu Başkanı Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Yaman Akdeniz. Hoş geldin Yaman.
Yaman Akdeniz: Hoş bulduk Ruşen abi.
Acayip bir olay. Her geçen gün daha kesif bir şekilde gidiyor. Meselâ bize 2 haftada 30’dan fazla erişim engeli geldi. Bir iki tâne de kaldırma karârı geldi. Yağıyor yani. Ve bir de şöyle bir şey oluyor; meselâ diyelim ki bir haber var, o haberle ilgili karâra bakıyorsun: 40 tâne internet sitesinden aynı haber, çünkü önemli haberler paylaşılıyor. Yani bu dijital sansür lâfının yetmediği bir noktada mıyız?
Yaman Akdeniz: Öyleyiz. Aslında tabiî târihçesine baktığımızda, 2007’lere kadar giden bir yasa var. Ama o zamanki hassâsiyetimiz tamâmen çocukları zararlı içerikten korumak üzerine inşâ edilmişti. O zaman da sorunlar vardı. YouTube engellenmişti 2 buçuk yıl boyunca Atatürk’e hakaret videoları olduğu için. Fakat tabiî asıl dönüş noktası 17-25 Aralık 2013 soruşturmaları sonrasında internete saçılan tapeler, ses kayıtları ve bunlarla ilgili yapılan haberler, Twitter üzerinden, YouTube üzerinden açılan bâzı hesaplar. Hemen Şubat 2014’te yasada önemli bir değişiklik yapıldı. Kişilik haklarının ihlâli gerekçesiyle –ki size gelen kararlar da bunlarla ilgili– önce erişim engelleme, ondan sonra 2020 Temmuz’unda içeriğin yayından çıkartılması yaptırımı. Yani dönemsel olarak bu yasanın kapsamı hep genişletildi. Araya Nisan 2015’te “kamu düzenini koruma”, “millî güvenliği koruma” amacıyla daha siyâsî nitelikli bir madde de sokuldu. İşte, Wikimedia, Wikipedia’nın engellenmesi, sendika.org, yakın dönemde deprem sonrası Ekşi Sözlük’ün engellenmesi, Kürt haber sitelerinin topyekûn engellenmesi; hep kendisini böyle geliştirerek –ya da ahtapotun kolları artarak diyelim– çok karmaşık bir sansür sarmalıyla karşı karşıyayız. Ve sizler bundan en çok etkilenen…
Şimdi senin önünde bir şey var.
Yaman Akdeniz: Evet.
Rapor var. Rapor herhalde engelli web.
Yaman Akdeniz: Raporlar var aslında. Engelli web raporları. İşte 2018 yıllık raporu, 2019. 2020 “sansürün yakıcı etkisi” dedik. 2021, hattâ bak, “üst düzey kamu şahsiyetlerinin incinen îtibar, onur ve haysiyet yılı” dedik. Bu rapor engellendi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Rapor da engellendi.
Yaman Akdeniz: Raporun dijital sürümü de engellendi, tahmin edebileceğiniz üzere. Bu da “hâfızamız siliniyor” diye unutulma hakkıyla ilgili yine. Özellikle geçmiş dönem kamuyu yakından ilgilendiren siyâsî nitelikli, meselâ Susurluk olayıyla ilgili haberlerin yakın zamanda tamâmının internet arşivlerinden silinmesi için alınan kararlar. Meselâ bir dönem yine kamuoyunda –siz hatırlayacaksınızdır– Nesim Malki cinâyetiyle ilgili haberler — ki bunların arşiv değeri de var.
Onlar da mı yasaklandı?
Yaman Akdeniz: Onlar da kaldırıldı. Ve bakıyorsunuz kim tarafından talep edilmiş diye, katil tarafından talep edilmiş.
Katil olduğu saptanmış.
Yaman Akdeniz: Saptanmış, cezâ almış, hapse girmiş çıkmış, arkasından, işte, hayâtına yeni bir sayfa açmak için karar. Ve asıl üzücü olan… Tabiî talepler yapılabilir. Bu Sulh Cezâ hâkimlikleri kararları da –sizler de görüyorsunuz– karbon kopya aynı. Yani ifâde ve basın özgürlüğü açısından herhangi bir değerlendirme yapılmıyor.
Şimdi şöyle bir şey oluyor. Bize meselâ hiçbir şey sorulmuyor. Bize karar geliyor. Yani birisi başvuruyor bizdeki çıkan bir haberle ilgili. Bizim hiçbir şekilde haberimiz yok. Avukatımızın haberi yok. Muhâbirimizin haberi yok. Savunma vs. istenmiyor. Ve birden, “Karar alınmıştır, bunları kaldırın” vs. diye bir şey geliyor. Yani burada normalde böyle bir… sana bir hukukçu olarak sorayım: Böyle bir şey olabilir mi? Yani sonuçta tek taraflı bir şey var, bir şikâyetçi var. Bir de işte, kimse onu yapan, karârı veren kişi var. Ama buradan doğrudan mağdur olan bizlere hiçbir şey sorulmuyor. Belki sonra îtiraz hakkımız gibi… Ama çok belâlı bir süreç var, değil mi?
Yaman Akdeniz: Şimdi Ruşen abi, öncelikle Türkiye’de yaşıyoruz, dolayısıyla evet, böyle bir şey olabiliyor. Nasıl oluyor dediğinde de, kanun koyucu böyle öngörmüş. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Şubat 2014’te bu yasayı Meclis’ten geçirirken veya işte Temmuz 2020’de güncellerken tek taraflı bir yapı kurmuş. Yani talep eden var söylediğin gibi. Bir Suç Cezâ hâkimliğine başvuruyor. Hâkimlik dediğimiz de tek bir hâkim değerlendiriyor. Hâkime de 24 saat gibi kısa bir süre verilmiş. Yani önüne gelen –biraz önce dediniz işte– 30-40 adres var bir kararda; bizim gördüğümüz 630 adresli, 350 adresli kararlar da var. Yani önüne konan dosyayı 24 saat içinde karâra bağlaması lâzım. Bu bir yargılama değil aslında ve kararlar da Anayasa Mahkemesi’nin belirttiği üzere tedbir amaçlı olarak veriliyor. Sonra sonsuza kadar devam ediyor, o ayrı. Ama o aşamada siz yoksunuz. Hattâ daha vahimi, bâzı durumlarda bu talep eden kişilerin çeşitli nedenlerden dolayı ilk talepleri reddediliyor hâkim tarafından, bundan da sizin haberiniz olmuyor. Kendisi îtiraz ediyor, vekilleri. Bu sefer kabul edildiği zaman, karârın altına hâkim, “Kesin karar” diyor. Yani ona siz îtiraz edemiyorsunuz. Biz çok uğraştık Diken için, Duvar için, Birgün için. Gidiyoruz îtirâzı vermeye, diyoruz ki: “Yeni haberim oldu. Benim haberim yok bundan”. Ne oluyor? Hâkim diyor ki: “Hayır îtiraz edemezsin. Benim karârım kesin”. Diyoruz ki: “Anayasa Mahkemesi ‘koruma tedbiri’ diyor”. Koruma tedbiri dediğimiz; bu gözaltı, tutuklama, pasaporta el koyma, hesapların dondurulması… Sonsuza kadar yapamazlar. Gerçi Türkiye’de o da oluyor biliyorsunuz. Fakat ne yapıyorsunuz? Mecbûren doğrudan Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kalıyorsunuz. Bu sefer 5 sene bekliyorsunuz. Yani birazdan konuşacağız, sonunda bu maddeyi iptal etti Anayasa Mahkemesi; ama tabiî asıl mağdurlar, yani basın kuruluşları, bu alanda çalışan gazeteciler bakımından, siz yok hükmündesiniz. Dolayısıyla tek taraflı işleyen bir yapı…
Gıyâbımızda…
Yaman Akdeniz: Karar veriliyor, evet.
Bâzen böyle listeler geliyor. Şimdi birtakım siyâsî olan, hani meşhur birilerinin olduğu kararlara bakınca, “Karar çıkartmış” diyoruz. Bâzı haberlere bakıyoruz, “Ya şimdi bu ne alâka?” diyoruz. Yani tamâmen… meselâ diyelim ki bir yolsuzluk haberi, çok alâkasız bir şey, yani orada siyâsî bir şey yok, belli ki orada haber yalan diye yapmıyorlar. Yani çünkü haberin yalan olduğunu kanıtlama diye bir durumları yok; çünkü haber doğru. Ama doğru olan haberi… yani bu bir yalanlama gibi değil. Şimdi, erişim engeli gelen şeyde, normal şartlarda ben bir yanlış yapmışımdır. Yanlış haber yapmışımdır ve bunun cezâsıdır. Yani “Böyle yalan haber mi olur?”
Yaman Akdeniz: Evet.
Haberin doğruluğunu tartışmıyor kimse bizimle.
Yaman Akdeniz: Bakmıyorlar. Zâten onun için biz de 2021’deki rapor, 2022’yi basmadık, ama burada “Üst düzey kamu şahsiyetlerinin incinen îtibar, onur ve haysiyet yılı” dedik. Çünkü genellikle bu kelimelerle karşılaşıyoruz: “Îtibârı, onuru, haysiyeti, kişilik hakları ihlâl edilmiştir” diyor. Bakıyorsunuz, hangi kişilik hakları? Çünkü gerçek kişiler olduğu zaman maddî anlamda bir kişilik hakkı ihlâli mi söz konusu, yoksa talep eden üzülmüş mü, yani mânevî anlamda bir şey mi var, hasta mı olmuş meselâ, sizin haberinizi okudu diye kanser mi olmuş meselâ veya işte sâdece gerçek kişiler değil; tüzel kişiler de başvuruyor. Bakıyorsunuz Üsküdar Belediyesi, bakıyorsunuz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı başvurmuş. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın nasıl bir kişilik hakkı olabilir ki? Yok zâten.
Orada bir tâne Turkcell hikâyesi vardı.
Yaman Akdeniz:Turkcell var tabiî, evet. O da bizim yaptığımız başvurulardan, bu Karaman’daki olaylarla ilgili.
Ensar Vakfı.
Yaman Akdeniz: Ensar Vakfı, evet. Ozan Güven adına yaptığımız başvuruda yakın târihte meselâ Anayasa Mahkemesi ihlâl verdi yani. Orada eleştirmek, sert dille eleştirmek, bâzı kelimeleri kullanmak, işte “tecâvüzcell” falan tanımlaması. Şimdi ben bunları söylüyorum tabiî, bu programa da erişim engelleme karârı gelebilir. Dolayısıyla bilginiz olsun diye söylüyorum. Fakat tabiî bütün meselelerin çözümü de Anayasa Mahkemesi olamaz Ruşen abi. Yani bunlar aslında ilkesel olarak verilmiş kararlar. Biz tabiî Anayasa Mahkemesi’ni de eleştiriyoruz geç karar verdiği için, beklettiği için. Sıkışmışlar, onlar da iki arada bir derede, üzerlerinde ciddî baskılar var. Bu meselenin dışında ciddî baskılar var. Dolayısıyla veriyorlar doğru kararları. Fakat derece mahkemeleri, yani bu işten asıl sorumlu olan Sulh Cezâ hakimleri hiçbir zaman bu kararlara değer vermiyorlar. Daha doğrusu bu kararları göz ardı ediyorlar veya atıf yapıyor ama arada o da kaynıyor.
Peki Anayasa Mahkemesi’ne gelecek olursak, çok önemli bir karar aldı, değil mi?
Yaman Akdeniz: Evet.
9. maddeyi iptal etti.
Yaman Akdeniz: İptal etti sonunda.
Ve biz de sevinir gibi olduk. Sana sorduk. Sen de dedin ki bize: “Çok daha vahimi gelebilir” dedin. Ne oluyor yani şimdi? Sonuçta biz gazetecilerin lehine bir karar alınıyor, ama buna bile sevinmeye mecâlimiz yok mu?
Yaman Akdeniz: Şimdi şöyle: Bu yasa 2014’te yürürlüğe girdi; ortalamada 8-10 bin tâne karar veriliyor yıllık. Size 30-35 senede belki 100-150 arası karar gelecektir. Toplamda ise 8-10 binlerde yıllık rakamlar. Dolayısıyla biz 2015’ten beri İfâde Özgürlüğü Derneği Hukuk Ekibi olarak sürekli îtirazlar yapıyoruz. Îtirazlar reddedilince Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyoruz. Sâdece 9. maddeyle ilgili 300’den fazla Anayasa Mahkemesi başvurumuz var. Toplamda diğer 8A maddesi vs.’lerle 400’ü geçti. Yani dolayısıyla sürekli baskı altında tutmaya çalıştık Anayasa Mahkemesi’ni. Farklı ihlâl kararları verdi. En önemlisi Ekim 2021’deki “Keskin Kalem”, yani Diken ve diğerleri kararı. Orada dedi ki: “Yasada ben yapısal sorunlar tespit ettim” dedi. Biraz önce konuştuklarımızın hepsini hukukî dille belirtti; yani tek taraflı işleyen mekanizma, sonsuza kadar bunun engellenmesi, îtirazların kapı komşusu Sulh Cezâ hâkimlikleri tarafından değerlendirilmesi vs.. Dedi ki: “Burada sorun var. Pilot karârı veriyorum”. Yani pilot karardan kastı: “Bundan sonraki bütün benzer başvurularında da ihlâl karârı vereceğim. Al, Meclis’e gönderiyorum karârımı. Bir yıl da süre veriyorum” dedi. Yani “Bir yıl bekleteceğim” dedi. Karârı Ocak 2022 başında Resmî Gazete’de yayınladı, o süre başladı. “O süre içinde de bakmayacağım” dedi. O da başka bir hatâ. Mâdem yapısal sorun tespit ettin, ver arka arkaya bütün kararlarda ihlâl. 2022’nin Ekim ayında bu dezenformasyon suçuyla birlikte yine Internet Yasası’nda başka hükümler değiştirilirken Meclis hiç bu konuya dokunmadı. Geldik 2023’ün başına, bir yıllık süre doldu. Anayasa Mahkemesi de kendi pilot karârını uygulamıyor. Hâlâ ortada bir tâne bile yeni karar yok. Bir taraftan kararlar devam ediyor. Yağmur gibi yağmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’ne başvurular devam ediyor. Oradan da bir onay geçti. Ekim’de almış bu karârı, 3 ay sonra Resmî Gazete’de yayınlandı, Ocak başında. Keskin Kalem karârına, yani pilot karârına atıfla dedi ki: “Ben bunu iptal ettim” — ki o başvuru Temmuz 2022’den beri önünde. Yani zâten 3 buçuk yıldır beklettiği bir başvuru. Şimdi bir de üstüne 9 ay daha süre verdi. Dedi ki: “Mevzuatta açıklık olacak”. Dolayısıyla kanun maddesi iptal edilmiş olmasına rağmen 10 Ekim 2024’te yürürlüğe girecek. Yani bizim önümüzdeki 10 ay daha –ki biraz önce söylediniz kararlar geldi diye– kararlar gelmeye devam edecek. Ve dolayısıyla biz yerel seçim dönemine girerken bu kararların sayısı da artmaya başlayacak. Çünkü adaylarla ilgili haberler yapılacak, geçmişleriyle ilgili. Ve dolayısıyla muhtemelen de hükûmet yerel seçimlerden sonra tekrardan bu konuyu ele aldığında daha kötüsünü yapacak.
Düşündükçe… Şimdi olay sâdece tabiî bu erişim engeli meselesi değil. Bir de kaldırma kararları da var. İzleyicilere söyleyelim; erişim engeli BTK tarafından engelleniyor, değil mi?
Yaman Akdeniz: İki taraftan. 8A maddesi millî güvenlik, kamu düzeniyle ve çocukların korunmasıyla ilgili 8. madde BTK üzerinden; sizlere gelen kişilik hakları ihlâli kararları da Erişim Sağlayıcıları Birliği üzerinden yürüyor.
Tamam, ama bu erişim engeli gelen şeylere VPN üzerinden ya da yurtdışından vs.’den insanlar ulaşabiliyor. Ama kaldırma karârı olunca tamâmen o yok hükmünde oluyor. O yeni eklendi. Daha önce sâdece erişim engeli vardı. Şimdi kaldırma karârı ne zaman eklendi yeni kanunda?
Yaman Akdeniz: Temmuz 2020’de yapılan değişikliklerle — ki o dönem 48 saat içinde Meclis’e geldi apar topar. Biraz sosyal medya platformlarını Türkiye’de temsilci açmaya zorlamamız lâzım bahânesiyle geldi. En çok da o dönem konuşuldu. İşte, Türkiye’de temsilcilikleri olacak, ne olacak falan denilirken, araya bu da sıkıştırıldı. Yani hem 9. maddeye hem yasadaki bâzı diğer maddelere “içeriğin yayından çıkartılması” maddesi konuldu. Ve dolayısıyla erişim engelinin etkili bir yol olmadığını düşündüler ve bunu koydular. Tabiî bunun sonucunda ne oldu? Birdenbire yeni kararlar, yani Ağustos başı îtibâriyle ve şimdi gelen kararların büyük bir kısmı çıkartma üzerine. Dolayısıyla geriye dönük olarak basın arşivlerinden… işte, biraz önce bahsettiğim gibi yolsuzluk haberleri olabilir, Susurluk Dâvâsı, Yargıda Neşter diye bir dönem çok yazılmış, çizilmiş bâzı arşivde yeri olan… Şimdi meselâ yakın târihte Adnan Oktar suç örgütüyle ilgili haberlerin kaldırılmasına karar verildiğini görmeye başladık. Çünkü bir sürü kişinin ismi geçiyor bu haberlerde, yargılandılar diye veya iddianâmelerde isimleri var. Kezâ 15 Temmuz sonrası FETÖ soruşturmaları ve yargılamalarıyla ilgili haberlere de çok fazla erişim engeli karârı gelmeye başladı. Çünkü çok fazla kişi gözaltına alındı, yargılandı. Hattâ bir kısmı cezâ da aldı. Biz bunlara yargılama kategorisindeki haberler diyoruz. Yani aslında devam eden bir soruşturma veya yargılamayla ilgili –tabiî ki kamu ilgisi de var, kamu yarârı da var– haberler basın tarafından yapılıyor. Fakat geriye dönük, işte meselâ soruşturma sonucunda tâkipsizlik karârı verilmiş veya işte beraat etmiş veya işte cezâ almış ama cezâmı çektim şeklinde başvurular var. Fakat bu haberlere baktığımız zaman, talep eden kişinin, evet, ismi haberde bir yerde geçiyor; ama haberin odağı o kişi değil. Yani haber, manşet veya konu o kişiyle ilgili değil. Kaldı ki bakıyorsunuz kim bunlar diye, bir kısmının siyâsî konumu da var. İşte, belediye başkanlığı veya başka bir kamusal pozisyona getirilmiş. Tabiî anlıyorum, kişiler bakımından baktığınız zaman, geçmişte kalmış bâzı olaylar diye siz kendiniz bakımından görüyorsunuz. Tabiî internet arama motorlarından bunlara ulaşmak çok kolay olduğu için kaldırılmasını istiyorlar. Fakat tabiî yurtdışında, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihâdına veya başka ülkelerdeki uygulamalara baktığınızda, basın arşivlerinin korunmasına çok değer veriyorlar ve diyorlar ki: “Yayınlandığı târihte o haberde bir kişilik hakkı ihlâli yok”. Neden? Doğru; yargılandın mı yargılandın, beraat ettin mi ettin. Yani burada bir kişilik hakkı ihlâli olabilir mi? Olamaz. Ama tabiî, “Yargılandı” veya “Gözaltına alındı” dediğiniz zaman, sürekli o gözaltına alındı haberi çıkabiliyor tabiî ki. Devâmı da olmayabiliyor bâzı haberlerin. Biz de bakıyoruz meselâ; gözaltına alınmış, sonradan ne olduğu belli değil. Ama bunu benim araştırmam değil hâkimin, yani mahkemelerin araştırması gerekir. Dolayısıyla hani o isimlerin anonimleştirilmesi veya sâdece ismin çıkartılması, yani şimdi 300 tâne isim varsa bir kişi başvurduğu zaman o bütün haberin uçmaması lâzım. Çünkü o dönemi anlatıyor o haberler. Arşiv değeri var. Ben araştırma yapmak istiyorum, meselâ biz bu raporları yazarken yeni bir tâne hazırlıyoruz “Hatırlanma hakkı” diye, yine unutulma hakkıyla ilgili; ama toplumsal hâfızanın korunması ve toplumun hatırlama hakkı üzerine inşâ ettiğimiz bir rapor. Oradaki kararları incelerken bâzı haberleri bulamıyoruz artık. Yani tamâmen yok olmuş.
Şimdi seni dinlerken aklıma geldi. Geçenlerde adını değiştirmek için başvurmuş Ogün Samast. Yarın öbür gün, “Ben cezâmı yattım, çıktım. Haberleri silin” diyebiliyor.
Yaman Akdeniz: Aynen, başvuracak. Diyebiliyor, evet.
Ve olacağı yok, ama diyelim ki birisi de pekâlâ unutulma hakkı deyip de kabul edebiliyor.
Yaman Akdeniz: İşte bu raporda var. Bunun dijital sürümünde de var. Nesim Malki cinâyeti sanığı başvurmuş ve o karar alınmış. Hiçbir değerlendirme yapılmadan. Burada, bak, burada da Recep Çakır var. O da güreşçi. O da meselâ hâlâ hapiste olmasına rağmen hâkimlik temiz bir sayfa…
Hâlâ hapiste…
Yaman Akdeniz: Sonra tabiî Twitter’de o dönem infial oldu. Biz bunu duyurduktan sonra çok paylaşıldı. Sonra kaldırdı karârını, çekindi.
Şimdi olay sâdece haberlerden ibâret değil tabiî. Meselâ senin demin bahsettiğin 17/25 Aralık’ta sosyal medyaya erişimi olduğu gibi kapatma ya da yavaşlatma Twitter’ı, bir ara çoktu, şimdi biraz azaldı. Deprem sırasında oldu galiba.
Yaman Akdeniz: Deprem sırasında oldu. İstiklâl Caddesi bombalaması sırasında oldu.
Evet. Bir de hesaplara erişim engeli geliyor.
Yaman Akdeniz: Evet.
Onları da genellikle kurumlar üzerinden yapıyorlar, değil mi? Yani Twitter ya da Facebook ya da Instagram üzerinden.
Yaman Akdeniz: Evet. Şimdi bu sosyal medya platformlarına Temmuz 2020 değişiklikleri sonrası –ki Ekim 2022’de güncellediler, daha sıkı yaptırımlar getirdiler– onların da Türkiye’de temsilcilikleri var, bir kısmı kâğıt üstünde de olsa. Dolayısıyla karşılarında devletin veya hâkimliklerin, muhâtabı var. Ve onlara da yağmur gibi karar yağıyor. Hattâ basından daha fazla gidiyor. Geçenlerde Elon Musk X üzerinden duyurdu: “Yerel seçimlere giderken üzerimizde baskılar var. Kararlar geliyor, uygulamıyoruz” diye. “Baskı yapıyorlar” diyor — ki genel seçimler öncesinde de öyle bir açıklaması olmuştu. Dolayısıyla onların üzerinde de baskılar var. Bir kısmını kaldırıyorlar, bir kısmını Türkiye’den görünmez kılıp, VPN’le veya yurtdışındaysan görebiliyorsun. Çünkü onlar da aslında hesap kapatmak veya işte YouTube özelinde özellikle basın kuruluşları açısından haber videolarını kaldırmak istemiyorlar. Ama çok sıkıştıkları zaman, mecbur kaldıkları zaman onlar da kaldırıyor, engelliyor. Benim meselâ tweet’lerime sıklıkla ya da X paylaşımlarıma diyeyim sıklıkla erişim engelleme karârı geliyor. Îtiraz ediyoruz, tabiî kabul olmuyor. Ben nereden öğreniyorum? Bana Twitter gönderiyor kararları. Diyor ki: “Hakkınızda bir karar var”.
Bu konuda aklıma geldi. Çok ilginç. Benim hakkımda Almanya’dan başvurular oluyor genellikle. İki tâne geldi. Onları da Fethullahçılar yapıyor meselâ.
Yaman Akdeniz: Evet.
Hoşlanmadıkları için, benim yasaklanmam için Twitter’a başvuruyorlar. Twitter sonra reddettiğini bildiriyor. Oradan öğreniyorum.
Yaman Akdeniz: Almanya’daki şeffaflık yasası kapsamında bildirim yapıyorlar onlar da.
Evet.
Yaman Akdeniz: O iyi bir şey aslında uygulama açısından. Ama demek ki seyrediyorlarmış sizi Ruşen abi.
Seyretmez olurlar mı? Seyrediyorlar. Twitter’da yasaklatmak istiyor. Ama orada şeyi de görüyoruz, yani sansür zihniyeti için illâki devlet olmak da gerekmiyor.
Yaman Akdeniz: Yok yok tabiî. Yani benim iki tweet’imden dolayı, sâdece ismini zikrettiğim için Serhat Albayrak hakaret dâvâsı açtı bana, 100 000 TL’lik mânevî tazmînat talebiyle — ki oradaki konu da aslında kendisinin kaybettiği, bu Paradise Papers dâvâsı Cumhuriyet’te haber olmuştu. Arkasından Diken bunu haber yaptı, dâvâyı kaybetti diye. Oraya kadar ilgimi çekmemişti olay. Sonrasında Diken’in haberine erişim engeli gelince… Olgu aktarımı yapıyorsunuz yani. Kamuya mâl olmuş bir kişi, işte, “Ruşen Çakır açtı dâvâyı, kaybetti”. Bunun bir haber değeri var. Olgu aktarımı yapıyorsunuz yani. Haberin içinde de kişilik hakkı ihlâli yok. Ben bunu Twitter’dan paylaşınca, önce benim tweet’im engellendi. Ben bu sefer “engelception” dedim; bu “Inception” diye bir film vardı ya? Rüyâ içinde rüyâ. Yani tweet’imde, engelleme haberini duyurduğum tweet’im de engellendi deyince dâvâ açıldı bana, hukuk dâvâsı açıldı. Önce kazandım, sonra İstinaf’ta bozuldu, şimdi Yargıtay’da dosya. Yani yıllarca devam ediyor bu şeyler.
Demin yerel seçimler öncesi dedin. Elon Musk’tan bahsettin. Bir de VPN olayımız var.
Yaman Akdeniz: Doğru, bir de VPN olayımız var.
Şimdi, VPN’i bayağı bir âcil durumda kullanılacak bir uygulama olarak insanlar kullanıyor. Türkiye’de çok bilinen bir şeydi bir ara. Son dönemde biraz azaldı. Ama şimdi tekrar BTK bayağı bir engelleme getirdi.
Yaman Akdeniz: Evet.
Bu nasıl oluyor? Biz o zaman, ne olur ne olmaz diye onu indirip cep telefonumuza yükleyemiyor mu oluyoruz?
Yaman Akdeniz: Şimdi şöyle; VPN kullanımı aslında bizim hayâtımıza Mart 2014 sonu Twitter ve YouTube engellemeleri, o da yerel seçimdi hatırlarsınız…
Evet.
Yaman Akdeniz: Hattâ biz onun için, Twitter için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk Kerem Altıparmak’la birlikte. O zaman 10 gün içinde ihlâl kararı vermişti Anayasa Mahkemesi. O dönem herkes VPN kullanmaya başladı telefonundan, bilgisayarından. Kaldı ki VPN, meselâ ben ofis dışındayken veya ev dışındayken, işte kafede, havaalanında sıklıkla kullanıyorum; çünkü iletişimin güvenli olmasını istiyorum. Amaç sansürü kırmak da değil. Özel sektörde çok kullanılır. Yani şirkete bağlanmak için özel şirket çalışanları VPN kullanır. Dolayısıyla VPN kullanımı zâten kötü bir şey değil, hani öncelikle onu söylemek lâzım.İkincisi; Türkiye’de veya dünyanın hiçbir yerinde VPN servislerinin kullanılması yasaklanmamış. Yani Türkiye’de de VPN kullanmak yasak değil. Dolayısıyla telefonunuza indirip kurabilirsiniz. Fakat bir dönem BTK VPN servisleriyle çok uğraşmıştı. Kasım ayında Internet servis sağlayıcılarına bir yazı gönderiyorlar ve o yazının ekinde de 16 tane VPN servisi –ki bunların arasında dünya genelinde çok kullanılan “Proton” var, İsviçre tabanlı; “CyberGhost” var. Yani şeyi tepsit etmişler, daha çok Türkiye’de kullanılan. “TunnelBear” var, parasız diye, ücretsiz diye çok kullanılırdı Türkiye’de bir dönem. Bunları kullanılamaz hâle getireceksiniz diyor. Yani böyle statik bir platform engellemesi gibi değil; fakat bu adreslerin kullanımını zorlaştıracaksınız, yavaşlatacaksınız diyorlar. Throttling dediğimiz bu bant daraltma uygulaması. Ve sâdece o yazının gönderilmesiyle de kalmamış BTK, aylık olarak rapor istemeye başlamış Internet servis sağlayıcılarından. Yani “Bunları engellemeye ya da kullanımını zorlaştırmaya devam ediyor musunuz etmiyor musunuz?” diye. Tabiî o liste de genişleyecek. Çünkü dünya geneline baktığımızda VPN servis sayısı 16’dan fazla. Dolayısıyla genel seçimler öncesi ben bekliyordum böyle bir hamleyi, o dönem gelmedi. Şimdi yerel seçimler öncesi gelmesi tabiî ki bunun düşündürücü. Neden? Çünkü, siz de biraz önce söylediniz, tüm haberlerle ilgili içerik çıkartma karârı gelmiyor, engelleme kararı geliyor. Engellenen haberlere de veya sitelere, yakın târihe kadar işte Ekşi Sözlük deprem sonrası o da yeni Anayasa Mahkemesi karârıyla, Oda TV’nin alan adı, Independent Türkçe, bizim yakından tâkip ettiğimiz JinNews meselâ 50’ye yakın defa engellendi. Her alan adını değiştirdiğinde engelleniyor. 11 tane ihlâl kararı var şimdi. 62’lik bir karar çıktı ya bu 8A maddesiyle ilgili. Dolayısıyla VPN önemli.
Bir de bu bahsettiğin sitelere engeller geliyor, onlar yanına numara koyarak tekrarlıyorlar; sendika.org, Oda TVvs. Şimdi bir de ayrı bir Amerika’nın Sesi ve Deutsche Welle, onların durumu ne? Ama onlar sanki var gibiler. Tam varlar mı yoklar mı? Nasıl oluyor?
Yaman Akdeniz: Şimdi onların durumu farklı. Onların engellenme sebebi ne kişilik hakları ihlâli ne de millî güvenlik ve kamu düzeni. Onların engellenme sebebi, Radyo Televizyon Üst Kurulu’na verilen yetkiyle Türkiye’de yayın yapmak için lisansları olmadığı gerekçesiyle onlar Türkiye’de Haziran 2021’den beri erişim engelli. Hattâ onlar da sizin belirttiğiniz bu isim değiştirme yöntemini denediler, deniyorlar hâlâ. Fakat hem Deutsche Welle’nin hem Amerika’nın Sesi’nin alternatif alan adlarına da erişim engellendi ve daha hızlı yapmaya başladılar. Tabiî ki bu önemli haber kuruluşlarının haberleri önümüze düşüyor, sosyal medyada farklı adresler kullanıyorlar. Ama meselâ geçenlerde benim ismim geçen bir Amerika’nın Sesi haberini Google’dan buldum, giremedim. Sonra VPN açmak zorunda kaldım. Keza Deutsche Welle’de de aynı sorunla karşılaştım. Zâten Deutsche Welle özellikle sıklıkla, “Bize şu şekilde ulaşabilirsiniz, VPN kullanın” falan diyor. Onlar VPN kullanımını artırmaya çalışırken bir diğer taraftan da BTK, “Demek siz VPN kullanılmasını istiyorsunuz. O zaman buyurun, size VPN’lerle ilgili karar” diyor.
Şimdi Yaman, konuşacak çok şey var. Ama şöyle bir husus var: Türkiye’de habercilik dijital platforma daha yoğun bir şekilde aktığı ölçüde sansür de dijital platformda artıyor. Yani şimdi artık baktığımız zaman, özellikle basılı medyanın etkisi iyice azaldı. Televizyonlar, haber kanalları hâlâ var; ama onlar da yanında dijital olarak var oldukları için büyük ölçüde varlar. Meselâ bir televizyon haber kanallarının dijital şeyleri olmasını varsayamayız. Eskiden ben şunu hatırlıyorum; Vatan gazetesinde çalışırken interneti çok şey yapmazdık gazeteye zarar gelmesin diye. Ama şimdi tersi oldu, hattâ Vatan gazetesi kapandı, Internet servisi olarak da devam ediyor vs.. Yani tamâmen yer değişti ve bu sürekli bir şekilde artıyor. Ama sanki olay sâdece bu değil. Meselâ Internet haber siteleri basın kanunu değişti, değil mi?
Yaman Akdeniz: Evet, bir de o var.
Yine bir şeyler oldu. Meselâ bir tarafta havuç var, işte, Basın Îlân Kurumu’ndan bilmem ne almak var; bir tarafta da sopa var.
Yaman Akdeniz: Evet.
Sopa daha fazla var sanki.
Yaman Akdeniz: Sopa daha fazla, evet. Zâten biliyorsun, Ekim 2022’de Basın Kanunu da değişti. Fakat uzun yıllardır Internet haberciliği zâten biz de Basın Kanunu’na dâhil olmak istiyorduk; ama tabiî oradaki talepler daha çok havuç diyeceğimiz kategoride. Bizim yaptığımız iş, bu da basın işi. Bunun tanınması isteniyordu. Fakat tabiî klasik… Onun için zâten geleceğe dâir pek umutlu bakmıyorum, daha kötüsü gelecek diyorum. O havuç verilirken bir de üstüne işte tekzip, meselâ basın kuruluşlarına, yani yazılı basına gönderilen tekzip kararlarının şimdi Internet haber sitelerine de gönderilmesi mümkünleşti ve geliyor. Yani size geldi mi gelmedi mi bilmiyorum ama. Daha az sayıda tabiî. Erişim engelleme karârı kadar değil. Çünkü önce notere gitmeleri lâzım. Sonra onun da bir mâliyeti var. Avukatlar pek mâliyetten hoşlanmıyor. Erişim engelleme talep etmesi daha kolay. Ama basın kuruluşlarına yağmur gibi olmasa bile tekzip kararları da gelmeye başladı. Yani her taraftan sıkıştınız. Bir de tabiî programdan önce de konuşuyorduk, yani erişim engelleme, içerik çıkartma, tekzip, bunların yanı sıra bir de sorumlu müdürlerin, muhâbirlerinizin savcılıklara çağrılması veya haklarında –benim başıma geldiği gibi– hukuk dâvâsı açılması, hepsinin birden başına gelmesi. Yani meselâ Çiğdem Toker’in yazdığı haberlerle ilgili daha çok tazmînat dâvâları açılıyor, erişim engelleme karârı da geliyor veya işte, meselâ Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel’in yazdıkları her şey, neredeyse hemen hepsi engelleniyor ve kaldırılıyor — ve bâzen gün içinde. İşte Birgün, bu yargıdaki yolsuzluk haberlerini gündeme getirdi, ânında… Çünkü bakıyorsunuz habere: İsimler var. Bâzı isimleri zâten yan yana koyduğunuz zaman, yani ben artık tahmin de edebiliyorum, ilk bundan karar gelecek diye. Bâzen çünkü iki üç kişiden birden geliyor.
O zâten acayip bir şey oldu. Bizde meselâ bir tane Mardin’le ilgili bir şey oldu. Yargı mensuplarını ilgilendiren haber yapmak neredeyse imkânsız bir hâle geldi. Yani ânında… Bir de tabiî burada ironik bir şey var. Haberlerin bir kısmını başka yargı mensupları sızdırıyor.
Yaman Akdeniz: Evet.
Yoksa çünkü gazetecinin o tür alanlarda haber alabilmesi, yani herhangi bir sektörden haber alabilmen için o sektörden tanıdığının olması lâzım.
Yaman Akdeniz: Evet.
Yani yoksa, nereden şey yapacaksın? Yani böyle gece rüyâna gelmiyor. Bir başka yargı mensûbu öteki yargı mensûbunun yaptığı şeyleri söylüyor, belgeler veriyor belki sana. Sen ondan sonra onun haberini yapıyorsun. Sonra o yargı mensûbu üçüncü bir yargı mensûbuna gidip sana engel çıkartıyor. Bir de ayrıca sâdece engel çıkartmıyor, bir de bayağı bir cezâ da… hukuk dâvâları açıyorlar yani. Böyle acayip bir sarmalın içindeyiz.
Yaman Akdeniz: Evet. Çok zor. Tabiî burada aslında mesleklerinden dolayı haber konusu olmuyorlar. İşte, Mardin’de dediğiniz, mesleği dışında bir olaya karıştığı için haber olması veya siyâsî ilişkileri. Fotoğraflar var biliyorsunuz; savcılarla veya hâkimlerle ilgili çıkan şeyler veya bir savcının şikâyet dilekçesi. Birgün’de haber oldu, orada geçen isimler. O isimler birdenbire bu yönteme başvuruyorlar. Hattâ Cumhurbaşkanı’nın eski avukatı falan, mevcut avukatı falan… Yani o kadar bir sarmal ki artık tâkip edilmesi de imkânsızlaşmaya başladı. Bir de tabiî biz bunları duyurdukça, yani Twitter’da duyuruyoruz, biz de sürekli engelleniyoruz. Yani “Engelli Web” de engelleniyor. İşte web sitemize bizim de sürekli şey geliyor. Sâdece karar da gelmiyor. Bir kısmı “Niye kaldırmadınız?”’ diye tehditvâri elektronik posta gönderen, bir şekilde telefonumu bulup beni arayanlar, “Sorumlusu sizmişsiniz. Niye kaldırmıyorsunuz?” diye tehdit edenler…
Bütün bunların yanında bir de şeyler var galiba, onunla kapatalım istersen: Sahte kararlar da var.
Yaman Akdeniz: Sahte kararlar var, evet.
O acayip. Yani zâten sâhicilerinden bunaldık.
Yaman Akdeniz: Evet.
Bir de tabiî bakıyorlar ki çok kolay.
Yaman Akdeniz: Evet.
Neydi o? Sen en son bir örnek anlatmıştın.
Yaman Akdeniz: Birden fazla var. Biz bununla 2021’de karşılaştık, Eylül’de. Hem Diken’e hem Duvar’a gönderilmişti eşzamanlı olarak. Tabiî bize gönderiyorlar kararları, siz de avukatınıza gönderiyorsunuz işte. Bir gariplik vardı kararda. Çünkü Erişim Sağlayıcılar Birliği’nden gelmemişti karar. Avukat olduğunu iddia eden bir kişi göndermiş. Şimdi o tip kararlara îtibar etmemek lâzım. Dolayısıyla kimin tebliğ ettiği belli zâten. Yani kararlar hepsi şablon olduğu için ilk bakışta sahte olduğunu anlamak mümkün değil. Ama sonra baktık, hani isimler de gerçekti; hâkim ismi, mahkeme ismi gerçekti. Öyle bir şeyi de turkiye.gov.tr’den kontrol edebiliyorsun haber engelleme mi değil mi diye. Fakat baktık, haber engelli gözükmüyor. O zaman şüphelendik. Hattâ suç duyurusunda bulunduk. Savcılık tâkipsizlik karârı verdi. Anayasa Mahkemesi’ne götürdük onu. Sonra çok duymaya başladık. Demek ki bir kategori talepkâr kişiler var, ya alamıyorlar ya bu daha kolay, sahtesini oluşturmak.
İkisi de söz konusu olabilir. Ya çıkartamadı karârı… Tabiî orada şey oluyor, meselâ senin müvekkillerin sana yolladığı için yapıyor; ama pekâlâ daha küçük, daha şey olmayan bir yere gelmişse…
Yaman Akdeniz: Tabiî canım. Farkı da olmayabilir.
Panik hâlinde kaldırabilir.
Yaman Akdeniz: Evet.
Meselâ şu da çok oluyor: Erişim engeli karârıyla kaldırma karârı arasındaki farkı karartmaya çalışıyorlar.
Yaman Akdeniz: Evet.
Yani sanki erişim engeli karârı gelince bizim kaldırmamız gerekiyormuş gibi. Artık öyle bir şey yok.
Yaman Akdeniz: Yok.
Bizim bir şey yapmamız gerekmiyor.
Yaman Akdeniz: Gerekmiyor. Hattâ biz cevap da vermiyoruz. Hukukçuları eğitme gibi bir sorumluluğumuz da yok. O dönem benim bu konuyu gündeme getirmemle birlikte tabiî haber olmuştu. O haberler de engellendi. Benim tweet’lerime de engel geldi. Çünkü sonuçta o kararlarda da birilerinin isimleri geçiyor. Yani onun için zâten soruşturulmasını talep etmiştim. Yakın târihte Halk TV’ye de geldi. Halk TV’ye de bir sahte karar gönderildi. Haber yapıldı birkaç hafta önce. Fakat sonradan gerçeği de geldi.
Aynı anda, aynı gün…
Yaman Akdeniz: Evet. Ama tabiî orada da işte, bu sarmal haberler diyorum, bir sürü isim olan haberlerde birileri daha hızlı davranmaya kalkıyor. İşte bir tânesi sahte karar göndermiş, öbürü gerçek karar göndermiş. Bu arada şöyle tehlikeli bir durum da var; yani sizin adınıza da birisi sahte karar oluşturup talep edebilir. Sizin olayla alâkanız da olmayabilir. Fakat tabiî ki bunların araştırılması, soruşturulması gerekir.
Biz gazetecilerin lehine bir ortamın yaratılmaya çalışılmadığı ortada. Onun için mümkün olduğu kadar bu dijital sansüre rağmen var kalmaya çalışacağız. Yani başka çâremiz yok. Ama belli ki bu iş giderek daha da artacak. Yani neredeyse ne yapsak yasaklanıyor gibi bir noktaya doğru gidiyoruz. Var mı atladığımız bir şey Yaman?
Yaman Akdeniz: Sâdece medya değil, aynı zamanda sivil toplum da benzer baskılar altında. Dolayısıyla bu zor dönemde sâdece basın değil; sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin sürdürülebilmesi de çok zorlaştı. Onlar üzerinde de baskılar var. İşte, İçişleri Bakanlığı denetimleri, fon ve sürdürülebilirlik şeyleri, ama tabiî siyâsî baskılar, yargılamalar, kapatma dâvâları. Tarlabaşı Toplum Merkezi’ni belirtmek isterim. Ve dolayısıyla gerçekten zor bir dönem. Hepimize kolay gelsin.
Çok sağ ol Yaman. Evet, Türkiye’de dijital sansürü Prof. Yaman Akdeniz’le konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Kapatmadan Medyascope’a desteklerinizi beklediğimizi vurgulamak istiyorum. Gördüğünüz gibi çok zor şartlar altında bu işi yapmaya çalışıyoruz. Bu ancak sizlerin desteğiyle olabilir. Bize Patreon’dan ve YouTube “katıl” butonundan yardımda bulunabilirsiniz. Çok teşekkürler, iyi günler.