Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AYM Başkanı Zühtü Arslan: “AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir yasal zemini yok”

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, yeni AYM Üyesi Yılmaz Akçil’in yemin töreninde konuştu. Yargıtay’ın AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararını tanımamasıyla başlayan yargı krizine değinen Arslan, “AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir yasal zemini ve temeli yoktur” dedi.

AYM Başkanı Zühtü Arslan, yeni AYM Üyesi Yılmaz Akçil’in yemin töreninde konuştu. Törene Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Arslan konuşmasında Yargıtay’ın AYM’nin milletvekilliği Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda düşürülen Can Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararını tanımamasıyla başlayan yargı krizine değindi.

Arslan, AYM kararlarının tanınmamasının yasal bir zemini olmadığını söyledi, “AYM’nin kararından sonra görüş farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir yasal zemini ve temeli yoktur. Beğenmeyip katılmayabiliriz ama uygulanması bir anayasal zorunluluktur” dedi.

“Bireysel başvuru, yargı tarihinin en büyük reformlarından biridir”

Arslan, AYM’nin norm denetimi ve bireysel başvuruda sonra 10 yıldaki sınamaları başarıyla geçtiğini dile getirdi ve “AYM, bireysel başvurudaki ağır iş yükünü başarılı yöneterek anayasal hak ve özgürlükleri korunmasına ilişkin standartları ortaya koydu. Bireysel başvuru, Türk yargı tarihinin en büyük reformlarından biridir. Mahkememiz bir yandan kanunlaşan onlarca OHAL, KHK’nın ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetiminde, temel ilkeleri ve kriterleri ilk kez belirlemiş, kanunlaşan OHAL KHK’larının denetimini de tamamlamıştır. Bilhassa 2023 yılında özverili çalışmayla, 2018-2019 ve 2020 yıllarına tüm norm denetimi dosyaları tamamlanmıştır” diye konuştu.

Arslan, bireysel başvurunun etkili olabilmesi için hak ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı, “Bu sebeple AYM’nin ihlalin tespiti yanında onun giderilmesi için yapılması gerekenlere hükmetmesi de anayasal ve yasal zorunluluktur. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması, kural olarak ihlal öncesi hâle getirmeyi gerektirmektedir. Bunun yolu da -ihlal eğer yargı kararından kaynaklanıyorsa- ihlale neden olan kararın ortadan kaldırılmasından geçmektedir” dedi.

Arslan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Esasen Anayasa’da 153. madde diye bir madde olmasaydı da bu sonuç değişmeyecekti. Zira ihlal kararlarının sadece 153. maddesinin bir gereği değildir. Kararların uygulanması, aynı zamanda ve her şeyden evvel Anayasa’nın hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının, bu sözleşmeye sadakat yükümlüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu bir sonucudur.”

Arslan, 12 yıllık görev süresinin sonuna yaklaştığını vurguladı ve çalışma arkadaşlarına karşı “vefa” borcunu ödemek istediğini söyledi, “Onlar tüm zorluklara ve olumsuzluklara rağmen, görevlerine başlarken yaptıkları yemine vefa gereğince, hak eksenli bir yaklaşımla Anayasa’yı ve insanımızın temel haklarını koruma görevini en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içinde oldular. Bu nedenle en zor şartlarda bile vakur duruşlarını bozmayan başkanvekillerimize, üyelerimize, raportörlerimize ve tüm çalışma arkadaşlarıma en derin saygılarımı ve derinden şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.

Mehmet Uçum’dan Zühtü Arslan’a yanıt

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Arslan’ın açıklamalarına yanıt verdi. Anayasa’nın 153. maddesinin bireysel başvuru ihlal kararlarını kapsamadığını söyleyen Uçum, “Ayrıca usul hukukumuzda ‘yeniden yargılama’ bağımsız bir kurum değildir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararına bağlı yargılama faaliyetine yeniden yargılama denir. Yargılamanın yenilenmesi/iadesi kararı verme yetkisi karar yeri mahkemelerine aittir. Ayrıntılar ve konunun diğer tüm yönleri ekli yazıda işlenmiştir” dedi.

Yılmaz Akçil’i hangi kararlardan tanıyoruz?

Anayasa Mahkemesi üyesi Muammer Topal’ın görev süresi 30 Ocak’ta doldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay Genel Kurulu’nda belirlenen üç üye arasından Danıştay 10. Dairesi Başkanı Yılmaz Akçil’i yeni AYM üyesi olarak atadı.

Danıştay 10. Dairesi Hakim Heyeti Başkanı Yılmaz Akçil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararını yasal bularak onayladı. Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı yaptığı 2014’te AKP’nin yargıç ve savcı adaylarını eğitmek üzere kurduğu Adalet Akademisi Başkanlığı’na seçilen Akçil, 2 Temmuz 2020 tarihinde ise Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal eden karara imza attı. Akçil, Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi kararını almasının ardından Okan Müderrisoğlu’na kararı alırken nelere dikkat ettiğini anlatarak demeç verdi.

Ne oldu?

Avukat Can Atalay, Gezi Parkı davasından 18 yıl hapis cezası alarak 25 Nisan 2022’de tutuklandı. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde kalan Atalay, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri’nde TİP’in Hatay milletvekili seçildi. Milletvekili seçilmesinin ardından avukatları aracılığıyla mazbatasını alan ancak tutukluluğu nedeniyle milletvekili yeminini edemeyen Atalay ile ilgili Yargıtay’a yapılan tahliye talepli başvuru reddedildi.

Can Atalay talebi reddedilince “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle AYM’ye başvurdu.

Atalay’ın “yasama dokunulmazlığı” gerekçesiyle yaptığı başvuru 5 Ekim 2022’de AYM 2. Bölüm’de görüşüldü. Beş kişiden oluşan heyet, başvuruyu AYM Genel Kurul’a sevk etme kararı aldı. Kararda, “başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden, AYM İç Tüzüğü’nün 28’inci maddesi uyarınca Genel Kurul’a sevkine karar verildi” denildi.

AYM Genel Kurulu 12 Ekim 2022’de dosyayı görüşerek 25 Ekim 2022’ye erteledi. AYM 25 Ekim 2022’de görüşerek Atalay’ın başvurusunu karara bağladı. “Seçme ve seçilme hakkı”, “kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı” yönlerinden hak ihlali olduğuna ilişkin kararın kısa gerekçesi, yargılamanın yapıldığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Gerekçeli karar daha sonra Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda, Can Atalay’ın hakkının ihlal edildiği söylendi, yeniden yargılamanın yapılması gerektiği hükmedildi. Can Atalay’a 50 bin TL tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.

13. Ağır Ceza Mahkemesi de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AYM’nin Can Atalay hakkında ihlal kararını vermesine ilişkin mütalaasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Mütalaada, “Milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır” denildi.

Türkiye’de Can Atalay kararı üzerinden Yargıtay-AYM krizi yaşandı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay’dan yana tavır aldı. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Yargıtay Başkanlığı konuya ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, AYM’nin “hukuk sistemini kaosa sürükleyen kararlar aldığı” söylendi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Daire, AYM’nin “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetti. Daire, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için kararın bir örneğini TBMM’ye gönderdi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Yargıtay’ın kararını Meclis’te okumadı.

Atalay’ın avukatları, AYM kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz etti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kararın itiraza açık olmadığı gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.

İkinci “hak ihlali”

Atalay’ın avukatları ikinci kez AYM’ye başvurdu. AYM ise 13 Aralık 2022’de Atalay’ın başvurusunu Genel Kurul’a sevk etti.

AYM Genel Kurulu kararı 21 Aralık’ta görüştü. Can Atalay’ın başvurusunu değerlendiren mahkeme, ikinci kez “hak ihlali” kararı verdi. Kısa karar yine 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İlk derece mahkeme ise gerekçeli kararı bekleyeceğini söyledi. AYM’nin gerekçeli kararı ise 27 Aralık Çarşamba gecesi Resmi Gazete’de yayımlandı.

AYM, Atalay’ın, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi:

“Seçme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve bireysel başvuru hakkının ihlali edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verildi.”

AYM, Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ve 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oyçokluğuyla karar verdi. Üye hakimler İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal bu karara karşıoy kullandı.

Kararda, AYM kararına uyulmaması eleştirildi:

“Somut olayda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlalini sonlandırması ve sonuçlarını ortadan kaldırması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden başvurucunun yeniden yargılamasına başlanmasını, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanmasını ve başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını kullanabilmesi için Anayasa’nın 83. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yargılamanın durmasına karar verilmesini istemiştir. Buna rağmen mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3.Ceza Dairesi’ne göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir.”

13. Ağır Ceza Mahkemesi ise AYM kararını yine uygulamayıp dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında konunun, “Yargıtay ilgili ceza dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu” söylendi:

“Anayasa Mahkemesince verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı mahkememizin kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili ceza dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu dairenin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili ceza dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılarak bireysel başvuruya ilişkin karar verildiği, bu karara karşı yeniden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu kullanmak suretiyle başvuru yapıldığı, Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirme neticesinde ilgili başvuruya konu kararın mahkememize yeniden gönderildiği, belirtilen başvuruya konu yeni değerlendirmelerin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin vermiş olduğu karara dair olduğu gözetilerek karara ilişkin oluşan yeni hukuki duruma karşı Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılmakla, dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bir kez daha AYM’nin Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararının hukuki değeri olmadığına ve karara uyulmamasına hükmetti.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hakkında iki kez “hak ihlali” kararı vermesine rağmen tahliye edilmeyen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi istemi TBMM Genel Kurulu’na geldi.

TBMM Genel Kurulu’nu yöneten Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi kararını okudu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.