Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın hazırladığı “Anagold Gözlem Raporu – Öncesiyle ve Sonrasıyla 13 Şubat” başlıklı çalışmaya göre Erzincan-İliç’teki maden faciası ihmaller sonucunda meydana geldi. Ana firma Anagold da dahil olmak üzere taşeron şirketler, işçilere daha fazla üretim için baskı uyguladı, iş sağlığı ve güvenliği hiçe sayıldı, madende işleyişe yönelik kurallara uyulmadı, deneyimsiz genç mühendis ve yöneticiler işe alındı. Olay anında acil eylem planı devreye girmedi, işçiler kayan siyanürlü toprakta çalışmaya zorlandı.
Erzincan-İliç’te bulunan Çöpler Altın Madeni çevresinde yığılmış siyanürlü toprak 13 Şubat günü saat 14:28’de biriktirildiği alandan koparak harekete geçti. Olayda dokuz işçi toprak altında kaldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar 19 Şubat’ta heyelan riski nedeniyle arama faaliyetlerinin durdurulduğunu açıkladı.
Yaşanan olay ardından İliç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma sürüyor. Toprak kaymasına ilişkin soruşturmada, aralarında maden ocağını işleten firmanın Kanadalı yöneticisinin de bulunduğu altı zanlı, “taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet verme” suçlamasıyla tutuklandı. İki şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Anagold Madencilik’in Türkiye Ülke Müdürü Cengiz Demirci de gözaltına alınmasının ardından serbest bırakıldı.
Dokuz işçinin göçük altında kaldığı olaya yönelik Bağımsız Maden İşçileri Sendikası, “Anagold Gözlem Raporu – Öncesiyle ve Sonrasıyla 13 Şubat” başlıklı çalışma hazırladı.
Raporda altın arama ve üretim faaliyeti yapan uluslararası şirketlerin Türkiye’deki çalışmalarının işçiler için güvensiz, güvencesiz, önlemsiz, düşük ücretli olduğu ve baskı altında yapıldığı vurgulanarak şu tespitlere yer verildi:
Bozulan araçlar tamir edilmedi
Rapora göre 13 Şubat öncesi ana firma Anagold ve Çiftay başta olmak üzere taşeron şirketlerde çalışan işçiler için gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinde eksikler vardı. Gözlük kullanımı gibi önlemlerdeki eksiklikler, Anagold tarafından sert cezalandırmalara neden oldu. Ancak, ısı düzeyi bin santigrat derecenin üzerindeki ekipmanlara işçilerin yaklaşmadan çalışabilmesini sağlayan mekanizmalar bozulunca tamir edilmesi gibi önlemler alınmadı.
Raporda olayın olduğu saat 14.28’den önce işçiler tarafından çekilen liç yığını üzerinde ve yollardaki çatlakların fotoğrafları yetkililere iletilmesine rağmen tam anlamıyla önlem alınmadığı söylendi. Son bir ayda işçiler riskler konusunda endişelerini gerekli birimlere iletti ancak olay günü işçilere sağlıklı bilgi verilmedi, risk alanlarının hepsi boşaltılmadı. Acil durum planı devreye girmedi, sirenler çalmadı.
Her gün dinamit patlatıldı
Raporda liç yığma alanının 200 metre kadar yakınında dinamit patlatmaya devam edildiği belirtildi:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Çakmaktepe-Ardıçlık mevkiinde yapılan dinamit patlatma işlemleri de Kazım Karabekir ve Abdullahpaşa Mahallelerinde yaşayan çocuklar başta olmak üzere bütün İliç halkını yoğun şekilde etkilemektedir. Her gün saat 12:15’te yapılan patlatmalar deprem benzeri bir etki yaratmaktadır. Anagold’un 13 Şubat’tan sonra iptal edilen çevre izin ve lisansları arasında bu bölgeye yönelik lisansın yer almaması halkta şüphe uyandırmaktadır.”
Olayın ardından maden sahasında Anagold ve devlet yetkilileri tarafından işçilerin güvende olabileceği söylenen bir “yaşam konteyneri” bulunduğu iddia edildi. Ancak raporda işçiler tarafından bölgede bu işlevi görebilecek nitelikte bir konteyner olmadığı söylendi. Bu konteynerlerin işçilerin dinlenme sürelerinde çay-kahve içmek için kullandıkları, güvenlik açısından basit yapıda olduğu tespit edildi.
Daha fazla üretim için baskı yapıldı
Rapora göre taşeronlar da dahil tüm firmalar, işçiler üzerinde 2018-2019’dan bu yana üretim baskısı oluşturdu. Daha hızlı ve daha fazla üretim için siyanür kullanımında makul kabul edilebilecek sınırlar aşıldı, tekrar kullanılmak üzere dönen siyanür miktarının hesaplanandan düşük olması sebebiyle, kullanıldığı bölgede biriktiği öngörüldü ancak bu durum önemsenmedi ve işçilere buharlaştığı söylendi.
Çevrede standartlara uygun alanların mevcut olduğu ancak tercih edilmediği, taşıma maliyetlerini düşürmek için riskli olmasına rağmen üretim alanının yakınına yığma yapıldığı işçilerin ifadeleriyle ve çevre keşfiyle tespit edildi. Yığma alanında kullanılan çimento kalitesi ve miktarı da maliyetleri düşürme amacıyla yıldan yıla düşürüldü. Liç yığma alanı üste doğru genişletildi.
İşçiler siyanürlü toprakta çalışmaya zorlandı
Rapora göre ücretler, 2009-2010’dan bu yana kademeli olarak düşürüldü. 19 bin ile 20 bin TL ücret düzeyinde çalışan işçiler tespit edildi. İşin tehlikesi ve teknik ile fiziksel zorluğuna rağmen ücretlerin seviyesi standartların çok gerisinde kaldı.
Raporda işçilere gereken dinlenme sürelerinin sağlanmadığı vurgulandı. Alanda fazla mesai olağan hale getirildi ve fazla mesaiye kalmak istemeyenler tehdit edildi, 17 Şubat’ta taşeron Çiftay, işçileri siyanürlü toprağı kaldırıp taşımak üzere işbaşı yapmaya çağrıldı:
“Çiftay işçilerinin olağan durumda yaptığı iş dinamit patlatma sonra elde edilen cevherli toprak ve taşları ayrım yapılacak alana taşımaktır, hiçbir kimyasalla doğrudan temasları yoktur. İşçilerin önemli bir kısmı eğitim ve donanımı olmayan bu işi yapmaya zorlandıklarında itiraz etmiş, işi yapmaktan kaçınmıştır. Çiftay yönetimi buna karşı işçileri kendi iradeleriyle çalıştıklarına dair bir kağıt imzalayarak işbaşı yapmakla üç ay ücretsiz izne çıkmak arasında bir seçime zorlamıştır. 18 Şubat gecesi itibariyle sahada 10-20 cm kaymalar ve göçük riski olduğu için arama-kurtarma dahil bütün çalışmalar durdurulmuştur. Bu durum, Çiftay işçilerinin çekincesini haklı çıkarmıştır. Anagold işçilerine ise 19 Şubat 2024 tarihi itibariyle 1 Nisan 2024 tarihine kadar idari izinli oldukları bildirilmiştir.”
İşçilere mobing ve baskı uygulandığı söylenen rapora göre bir ihtiyacı veya talebi olan işçiler işten atılmakla tehdit edildi. İşçilerin dava yoluna götüremeyecekleri “cezalandırma gibi görünmeyen cezalandırma” yöntemleri kullanıldı. Yevmiye kesintileri yapıldı.
Sendikal faaliyetler tanınmadı
Raporda şirketteki sendikal faaliyetlere de yer verildi. Rapora göre şirket tarafından sendikal özgürlükler tanınmadı. 13 Şubat’tan 2 hafta önce Türkiye Maden-İş’ten toplu olarak istifa eden işçiler, faciadan üç gün önce Bağımsız Maden-İş’e üye olmaya karar verdi. Bu karar ardından işçiler, hak arama özgürlükleri kapsamında güvence altında olan iş yavaşlatma, iş durdurma ve benzeri eylemlerde bulunulması durumunda işten çıkarılmak gibi yaptırımlarla tehdit edildi.
Tecrübesiz mühendis ve yöneticiler işe alındı
Raporda yer alan bilgiye göre işçilerin sağlığını görece önemseyen veya hedeflenen üretimin makul olmadığını söyleyen tecrübe ve bilgi sahibi mühendisler yerine daha ucuza çalıştırabildikleri, tecrübesiz ve şirket talimatlarını uygulayan genç mühendis ve yöneticiler işe alındı:
“13 Şubat sonrası başlayan soruşturma sürecinde gözaltına alınan 8 kişiden; Kanadalı Jain Ronald Guille, Murat Bayraktar, Soysal Doğan, Şenol Demir, Abdülkadir Cansız, Hüseyin Üstündağ tutuklanmış, Mehmet Türk ve Ali Rıza Kalender de ifadelerinin ardından serbest bırakılmışlardır. Daha sonra Anagold’un Türkiye Müdürü Cengiz Demirci de gözaltına alınmış ancak bilirkişi raporunun tamamlanmadığı gerekçesiyle serbest bırakılmıştır. Bilirkişi raporunun tamamlanmaması yaygın uygulamada delilleri karartma şüphesi ile beraber değerlendirilerek tutuklama sebebi olarak uygulanırken bu soruşturmada Cengiz Demirci lehine yorumlanmıştır. Anagold’un üst düzey yöneticilerinden henüz başka gözaltına alınan olmamıştır.”
Prof. Dr. Hakan Ersoy: “‘Liç yığını’ kontrol edilebilir seviyenin üzerinde”
Ayrıca Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (UYGAR) bilim insanlarının yer aldığı heyet, altın madeni sahasında, LİDAR teknolojisine sahip insansız hava aracı alanı inceledi. İncelemeler sonucunda “liç yığını”nın kontrol edilebilir seviyenin üzerine çıktığı tespit edildi.
UYGAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy, “Dünya literatüründe, maksimum 150 metre olan ‘liç yığını’nın burada 257 metreye ulaştığını tespit ettik; bu inanılmaz bir rakam. Dünyada böyle bir ‘liç’e rastlamadık. Kontrol edilemeyen bir ‘liç yığını’nda su içeriğinin fazla olup, üretim sahasındaki patlatmalara çok yakın bir noktada yığılması, felaketi de beraberinde getirdi” diye konuştu.