Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hıdır Göktaş yazdı: Yerel seçimler, Gonzo Tuğrul’un kafa karışıklığı ve 1 Nisan sonrası için serbest vezin öngörüler

Bu yazı Medyascope’ta yayımlandıktan dört hafta sonra yerel seçimler için sandık başına gidilecek. Adaylar belirlendi, küsüp ayrılanlar oldu, küsüp bağrına taş basanlar oldu. Sonuçta 1 Nisan sabahı bu yarışın sonuçlarına tanıklık edeceğiz.

Her kafadan bir ses çıkacak ve yorumlayacağız sonuçları; bir çok birincinin çıktığını göreceğiz. A partisi, en çok büyükşehir belediyesini ben kazandım diyerek birincilik ilan edecek; B partisi ülke genelinde en çok belediyeyi ben kazandım diyerek birincilik kürsüsüne çıkıp elini kaldıracak; C partisi en çok belediye meclisi üyesini ben aldım, buna göre de en çok oy benim diyerek birincilik taslayacak. Bu söylemleri, siyasi partilerin sonuçları akla uygun hale getirmek için seçmen bazında psikolojik atakları olarak göreceğiz.

Milletvekili seçimlerinde seçmenler kendi görüşündeki siyasi partilere oy vermeye daha yatkındır. Çünkü oy verdiği parti gücü oranında milletvekili çıkarabilecektir bir seçim çevresinde. Yerel seçimlerde ise kazın ayağı öyle değil. Adaylar içinde sadece bir kişi belediye başkanı olarak ipi göğüsleyecek ve beş yıl belediye başkanı olarak iş başında olacak. Sonuçta bir oy çok önemli ve bir oy fazla alan belediye başkanı olacak. 2014 ve 2019 seçimlerinde bunun örnekleri yaşandı. 

Yazıyı uzatmamak için bir örnek vermekle yetineceğim. 2014 belediye başkanlığı seçimlerinde Yalova’da önce AKP Belediye Başkan adayı Yakup Koçal’ın bir oy farkla seçimi kazandığı açıklandı. CHP’liler, itiraz etti, oylar yeniden sayıldı. Bu sefer de CHP’nin adayı Vefa Salman’ın altı oy farkla kazandığı duyuruldu ancak bu kez de AKP sonuca itiraz etti. YSK, oy kullanma hakkı olmayan 7 kişinin oy kullandığı gerekçesiyle seçimin iptaline karar verdi. Seçimler 1 Haziran 2014’te yenilendi, CHP adayı Vefa Salman bu kez 356 oy farkla Yalova Belediye Başkanı seçildi.

Verdiğim bu örnekten hareketle belediye başkanlığı seçimlerinde bir oyun çok büyük anlamı var. Bu nedenle de belediye başkanlığı söz konusu olunca seçmen parti yaklaşımından vazgeçip aday tercihine yönelebiliyor.

Gonzo Tuğrul’un kafa karışıklığı

Sevgili Tuğrul Eryılmaz ile tanışıklığımız oldukça eskilere dayanır. Nisan 1985’te Nokta Ankara Bürosu’nda muhabir olarak çalışmaya başladığımda Tuğrul Eryılmaz İstanbul’daydı. Haberler nedeniyle tanıştık, konuştuk. Sokak Dergisi’ni büyük bir heyecanla çıkardıkları günlerde İstanbul’da ziyaretlerine gitmiştim. Tuğrul Eryılmaz şimdi T24’te “Düzeyli magazin” başlığıyla yazılar yazıyor ve kendinden de “Gonzo Tuğrul” diye bahsediyor. 1 Mart tarihli yazısında yerel seçimlere ilişkin de bir bölüm yazmış. O bölümü olduğu gibi buraya alıyorum:

“E artık biz de biraz yerel seçim havasına girelim ve işe siyaset de bulaştıralım, dedik. Kafam iyice karışık… Ankara’dan yıllarca arkadaşım olan Gültan Kışanak, DEM’den Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı oldu. Beyoğlu Belediyesi için DEM’e mi vereyim, CHP’ye mi vereyim diye gelgit yaşıyorum ama şimdiki AKP’li başkanımızdan da kurtulmamız şart gibi geliyor bana. Bu yüzden birdenbire -bayılarak olmasa da-  Ekrem İmamoğlu’na oy verdiğimi duyarsanız sakın şaşırmayın. Neyse kafa karışıklığım bir müddet daha sürer, sizi sonuçtan haberdar ederim, merak etmeyin.”

Belediye başkanlığı seçimlerinde seçmenlerin haylicesinin yaklaşımı böyle. Bu kafa karışıklığı sandık başına kadar sürecek birçok insanda, hatta sandık başında karar değiştirip mührü farklı yere basanlar da olacak. Nereden mi biliyorum, sanırım 2014 seçimlerinde ben öyle yaptım da oradan biliyorum.

1 Nisan ve sonrası için serbest vezin öngörüler

Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği ve moderatörlüğünü gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun yaptığı “Türkiye’de seçimsiz yıllar mı başlayacak? Gazeteciler gözüyle yerel seçimler süreci” konulu panel düzenlendi. Gazeteciliğe aynı dönemlerde başladığımız, BirGün Gazetesi Ankara Temsilcisi meslektaşım, arkadaşım Nurcan Gökdemir ile burada konuşmacı olarak bulunduk. Onlarca seçim izlemiş olmanın verdiği yetkiye dayanarak, 1 Nisan sonrası sürece ilişkin değerlendirme yapmaya çalıştık. 1 Nisan sonrasında kurulacak denklemler çok çeşitli ve her denkleme göre de farklı öngörülerde bulunmak mümkün. 

AKP’de adaylardan çok Erdoğan ismi tüm denklemlere yazılırken, CHP’de hem parti adı, hem de adayların adları bu denklemlere dahil oluyor. Küçük partiler ise kurulan denklemlerde parantez içinde yer alacaklar. DEM Parti ise kendi başına bir denklem unsuru olarak yerini korurken parantezin içinde “kayyum” ibaresi yer alacak. 1 Nisan sonrası ortaya çıkacak olasılıkları ve bunlara göre oluşabilecek olasılıklara ilişkin öngörülerimi ayrı ayrı irdelemeye çalışacağım.

CHP: İmamoğlu kazanırsa ne olur kaybederse ne olur, Özgür Özel’in vezir açmazı

CHP 2019 seçimlerinde 11 büyükşehir belediyesini kazanarak uzunca bir süreden sonra ilk kez bir galibiyet hissi yaşamış ve onun sonunda da 2024 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde -sonu yenilgiyle sonuçlansa da- ortaya bir politika koyup, diğer partileri de buna dahil etmişti. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun yaklaşık 13 bin oyla seçimi kazanmasına dolanlı yollarla itirazlar edilmiş ve seçimin ama sadece belediye başkanlığı seçiminin yenilenmesi sağlanmıştı. İmamoğlu farkı 800 binin üzerine çıkararak kazanınca, haklı olarak “Erdoğan’ı ilk kez ve iki kez üst üste yenen kişi” olarak anılmaya başlanmıştı. Bu başarısı cumhurbaşkanı adayları arasında adının anılmasına yol açmış ve adaylık tartışmalarında da son ana kadar adı ön planda kalmıştı.

İmamoğlu seçim kampanyasında rakip olarak Murat Kurum’u değil, Erdoğan’ı hedef aldığını ortaya koyuyor. İstanbul’da asıl mücadele Erdoğan, İmamoğlu arasında geçecek. İmamoğlu İstanbul’da belediye başkanlığını kazandığında Erdoğan’a karşı üçüncü kez galip gelmiş olacak. Bu durum İmamoğlu’nun 2028 seçimlerinde CHP’nin ya da muhalif kesimin cumhurbaşkanı adayı olarak güçlü pozisyonda durmasını sağlayacak. Böyle olunca da İmamoğlu’nun adı Özgür Özel’in adından daha fazla anılır olmakla birlikte, parti içinde ve üstünde etkisi de fazlalaşacaktır.

İmamoğlu kazanamazsa, her ne kadar seçimi kaybetse de bu kez partinin başına geçmek ve 2028 seçimlerine partinin başında gitmek isteyecektir. Kasım 2023 kurultayında işbirliği yaptığı Özel’e rakip olacaktır. Bu durumda, genel başkanlık yarışını kaybetse de “Siyasetin girişi vardır ama çıkışı yoktur” diyerek, kendini gündemde tutan Kemal Kılıçdaroğlu faktörü devreye girecektir. Bu kez de İmamoğlu karşısında Kılıçdaroğlu-Özel işbirliği görürsek şaşmamak gerek. Şunu net olarak söylemek mümkün, İstanbul seçimini İmamoğlu kazansa da kaybetse de Özgür Özel, İmamoğlu’nun gölgesinde kalabilir. Bunun olmaması, Özel’in ortaya koyacağı performansa bağlı ama yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde partiye hakim olmakta zorlanması, işinin çok kolay olmayacağının bir göstergesi.

İYİ Parti ve Akşener

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener kaybedilen seçimlerden bir ay sonra kongre yaparak genel başkanlığını sağlama aldıktan sonra suskun kaldı. Suskunluğunu, Büyük Taarruz’un yıl dönümünde, 26 Ağustos 2023’te Afyon-Kocatepe’de bozdu ve ittifaklara girmeyeceklerini, tek başlarına yollarına devam edeceklerini ilan etti. O konuşmasından sonra yerel seçimler öncesinde bazı illerde, özellikle İstanbul ve Ankara’da bir işbirliği yapmanın ihtimal dahilinde olduğu değerlendirmeleri yapılmıştı. Arkadaşım, meslektaşım Sedat Bozkurt ile Medyascope’ta yaptığımız haftalık politikAnkara yayınlarında ben de bu olasılığın yüksek olduğunu söyleyenlerdendim. Parti içinden karşı çıkanlar ve istifa edenler olmasına rağmen bu duruşundan geri adım atmayan Akşener, her yerde aday göstermeyi tercih etti.

Aday bulmak kolay ancak o adayların kazanmasını sağlamak o kadar kolay değil. İYİ Parti, milletvekili seçimlerinde yüzde 9,69 oranında oy aldı. Yazının başında da belirttiğim gibi yerel seçimlerde oy oranı ne kadar yüksek olursa olsun, bir başka aday bir oy fazla alırsa, kazanan o oluyor. Bu nedenle yüzde 10 civarında bir oyla İYİ Parti’nin 81 ilden herhangi birini kazanma olasılığı ne yazık ki yok, sürpriz olur denecek bir yer bile yok. Bırakalım illeri 963 ilçeden birini kazanma olasılığı da oldukça düşük. 

Sonuç böyle olunca aday belirleme sürecinden önce başlayan çözülme, -ki öncelikle İyi Parti’yi merkezde konumlandırılacak sembolik isimler ayrılmıştı-, İstanbul ve Ankara’da işbirliği arayışı olmayınca da istifalar oldu. O nedenle Akşener’in yerini koruması için şu anda yaptığından çok daha fazlasını yapması gerekecek. Sadece yerini koruması için değil, partinin tüzel kişiliğinin devamı ve korunması için de uğraşacak. Bu aşamada Cumhur İttifakı’na yakınlaşma olursa şaşmamak gerekir.

Gelecek, DEVA, Saadet, Yeniden Refah…

TBMM’de grup kurarak birlikte hareket eden Gelecek ve Saadet partileri, yerel seçimlerde de bu işbirliğini korudu ve bazı yerlerde ortak aday gösterdi. Oy oranlarının düşüklüğü, içinde yer aldıkları Millet İttifakı’nın seçimleri kaybetmesi üzerine varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıya kalan Gelecek, DEVA ve Saadet partilerinin işi yerel seçimlerden sonra daha da zor olacak. Özellikle Gelecek ve DEVA partisinde işler pek iç açıcı olmayacak. Siyasi iddialarını nasıl sürdüreceklerini izlemek, tez konusu olacak kadar ilginç olacaktır eminim.

Saadet ve Yeniden Refah partilerinin durumu biraz daha farklı. İki Parti de Fazilet Partisi’nin mirasçısı konumunda. Hatta, Saadet Partisi Fazilet Partisi’nin manevi mirasçısı, Yeniden Refah Partisi ise maddi mirasçısı olduğu yorumları yapılmakta. Temel Karamollaoğlu’nun yaşlı ve gelenekçi olmasının karşısında, Cumhur İttifakı ile sıkı pazarlıklar yaparak Meclis’e dört milletvekili sokan Yeniden Refah Partisi’nin durumunu izlemek de ilginç olacak. Partinin genel başkanı Fatih Erbakan, “Milli Görüş” fikrinin isim babası Necmettin Erbakan’ın oğlu olmanın etkisini avantaja çevirebilecek mi, göreceğiz. Cumhur İttifakı’nda yer alarak parlamentoya girmesine karşın muhalif söylemde kendini konumlandıran Yeniden Refah, tüm görüşmelere karşın, özellikle İstanbul’da AKP’yle ittifak yapmadı. Yerel seçimlerden sonra Yeniden Refah, Saadet Partisi’nden daha görünür bir siyaset izleyebilir ve hem Saadet’ten hem de AKP’den hoşnut olmayan muhafazakarların çekim merkezi olabilir.

AKP-MHP

AKP-MHP ilişkisi sorunsuz ilerliyor. Erdoğan-Bahçeli kararları alıyor ve ekipleri de bu kararları uyguluyor. Aday belirleme sürecinde de sorunsuz bir şekilde nerelerde kimin adayı çıkacağı, nerelerde ayrı adayla seçime gireceklerini dışarıya taşan bir sorun olmadan hallettiler. 14 Mayıs seçiminden sonra Millet İttifakı dağılırken, Cumhur İttifakı’nın nüvesini oluşturan iki partinin birlikteliği sürüyor ve her fırsatta da ittifakın sürdüğünü ifade ediyorlar. Seçimlerden sonra da herkes kendi kazanç hanesine ne kaydederse, onunla yola devam edecekler. Parlamento zemininde ve olası bir anayasa değişikliği sürecinde de iki partinin birlikteliğinin sorunsuz devam edeceğini öngörebiliriz. 

DEM Parti, kayyum, çözüm süreci ve ittifak arayışları

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ile CHP arasındaki işbirliği arayışları istenen sonucu vermedi. CHP en azından DEM Parti ile İstanbul’da anlaşmayı umuyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı. DEM Parti İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok yerde aday çıkardı. 

DEM Parti’nin asıl hedefi 2019’da kazandığı belediyeleri tekrar kazanmak. Burada sorun seçimlerden sonra yaşanacak. 2019’da olduğu gibi birçok belediyeye yine kayyum atanacak mı? Bu konuda DEM Parti ile Erdoğan/AKP arasında süren bir temas var mı, bunu şu an için bilemiyoruz. Yapılan açıklamalardan çıkardığımız, DEM Parti, AKP ile görüşme konusunda özel bir çekinceye sahip değil.

Görüşmeler olur mu, olursa hangi çerçevede olur, belediyelere kayyum atanmaması karşılığında AKP’nin talepleri olur mu, yeni bir çözüm süreci ortaya çıkabilir mi, bu süreçte Abdullah Öcalan’ın rolü, konumu ne olur ve AKP’nin olası bir anayasa değişikliği teklifinde bu süreçler nasıl işler şu anda öngörmek haylice müşkül. Şunu daha net söyleyebiliriz ki, DEM Parti bir görüşme trafiği başlatacaksa bu AKP ile olacaktır. Anayasal olarak dört yıllık bir seçimsizlik dönemine giriliyor ve bu süreçte DEM Parti’nin CHP ile işbirliği arayışını gerektirecek bir durum söz konusu değil.

AKP ve anayasa değişikliği

Yerel seçimlerin tamamlanmasının ardından anayasal olarak bir sonraki milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi tarihi 14 Mayıs 2028 Pazar. AKP ve MHP Anayasa Mahkemesi’nin konumundan ve işleyişinden memnun değil. Bahçeli sık sık, AYM’nin kapatılması gerektiğini söylüyor. AKP bir anayasa değişikliği tartışması başlatabilir. Tartışmanın lafta kalma olasılığı şu anki Meclis sandalye dağılımına göre büyük olasılık. Referandumlu bir anayasa değişikliğini Erdoğan’ın tercih edeceğini sanmıyorum. 400 oya ulaşarak parlamenter destekle anayasa değişikliği arayışını tercih edecektir. Cumhur İttifakı’nı firesiz var saydığımızda referandumlu anayasa değişikliği için en az 24, referandumsuz anayasa değişikliği için de 74 milletvekili desteğine ihtiyacı var.

Burada Erdoğan ve ekibinin mahareti devreye girecek. Anayasa değişikliği paketini hazırladıklarında sunacakları ambalaj çok önemli. 2010 anayasa değişikliği referandumunda asıl yapmak istedikleri yargıyı kendi denetimlerine almaktı. Bu yöndeki değişiklikleri pakete koydular ama propaganda sürecinde bunu hiç görmedik. Propaganda sürecinde darbecilerin yargılanmasına olanak sağlayacak anayasal düzenlemeler öne çıkarıldı ve paket az farkla da olsa kabul edildi. Bu süreçte de benzeri bir yol izleyebilirler. 14 Mayıs seçimleri öncesinde başörtüsü ve aile konusunda iki maddelik bir anayasa değişikliği teklifini Meclis’e sunan Cumhur İttifakı, bu iki maddeyi Gelecek, DEVA, Saadet ve İYİ Parti’nin de desteğini alacak şekilde düzenleyip, sadece bu iki maddeyi gündeme getirip değiştirerek moral üstünlük sağlayabilir.

Bu değişiklik içerisine Anayasa Mahkemesi ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin düzenlemeler de koyulabilir. Erdoğan’ın tekrar aday olmasının önünü açacak bir düzenleme ya da 50+1’le seçilme oranının aşağıya çekilmesi yönünde işbirliği arayışlarına girebilirler. Bu süreçte kayyum, tecrit, uzun süre tutuklulukları devam eden siyasetçilerin tahliye edilmesinin önünü açacak bazı düzenlemelerle DEM Parti’nin desteğini alma arayışları gündeme gelebilir. 

Özellikle Erdoğan’ın tekrar tekrar aday olmasını kolaylaştıracak bir düzenleme yapılamazsa ve Erdoğan tekrar aday olmak isterse -ki tekrar aday olmayacağını düşünmemiz için hiçbir sebep yok- o zaman TBMM’den alacağı bir erken seçim kararına ihtiyacı olacak. O durumda, seçim tarihi 2023 seçimlerinde nasıl bir ay öne alındıysa, 2028’de de bir, iki ay erkene çekilebilir. Bu durumda TBMM’de 360 oya ihtiyaç olduğunu da hatırlatalım, erken seçim kararı için.

Tabii ki bunlar birer öngörü. Siyasette, olmaz diye bir şey yok. Süleyman Demirel’in meşhur sözü, “Dün dündür, bugün bugündür” Türkiye siyasetinde hala etkinliğini koruyor. 

AKP ve erken seçim

Yukarıda Erdoğan’ın bir kez daha aday olması için bir, iki ay seçimleri öne almak değil burada kastettiğim. iki, üç yıl sonra bir erken seçim kararı alınabilir mi? Yanıt aradığım soru bu. Buna ne yazık ki bugünden evet deme ihtimalimiz çok düşük. Ekonomik koşullar bir erken seçim dayatır mı, orasını tahmin etmek zor. Ekonomi bir türlü düzeltilemez, her şey kötüye gider, toplumsal muhalefet yükselir ve muhalefet partileri de bu toplumsal muhalefeti iyi yöneterek bir erken seçimi zorlayabilir. Bu çok düşük bir ihtimal.

Diğer yandan alınan ekonomik tedbirler Erdoğan ve ekibinin söylediği gibi iyiye gider, iki, üç yıl sonra Erdoğan bu rüzgarı arkasına alarak kendine bir beş yıl daha iktidarda kalma yolunu açmak için erken seçim isteyebilir mi? Eğer işler iyiye gidiyorsa Erdoğan kendini daha iyi hissedecek ve süresini sonuna kadar kullanmayı isteyecektir. Bu durumda da erken seçim olasılığı düşük. 

Kısaca işimiz Allah’a kaldı diyebiliriz…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.