Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal’ın “Seçildiğimde kapılarımız DEM Parti hariç herkese açık olacak” sözlerinin yankıları sürüyor. CHP lideri Özgür Özel önce “sürçülisan” dedi, Köksal genel başkanını yalanladı. Tartışmaya bugün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da dahil oldu. İmamoğlu, “Bunu diyen, ya kendine başka bir iş ya da başka parti bulacak” dedi.
Diğer yandan Cumhur İttifakı’nın adayı Murat Kurum’un yeteri kadar etkili olamadığını gören Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’da sahaya inmesi ve ilçe ilçe mitingler yapması gerektiğini ifade etti. Kısa bir süre kala Erdoğan sahaya inerse neler değişir?
Ruşen Çakır, gündemdeki tartışmaları değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Dün haber müdürümüz Göksel Göksu ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve aynı zamanda yine bu seçimde Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’yla yaklaşık bir saatlik bir söyleşi yaptık, Emirgân’daki Beyaz Köşk’te. İzlemediyseniz muhakkak izlemenizi öneririm. Çünkü gerçekten çok kapsamlı bir söyleşi oldu. Biz Göksel’le iyi hazırlanmıştık; ama karşımızda bizden çok daha iyi hazırlanmış bir siyâsetçi gördük. Siyâsetçi diyorum; Ekrem İmamoğlu bugüne kadar daha çok belediye başkanı kimliğiyle biliniyordu, ama zaman içerisinde siyâsetçi yönüyle belediye başkanlığı yönünü harmanladığını ve belirli bir kıvama getirdiğini de gözlüyorduk. Dünkü yaptığımız yayında ben bu konuda açıkçası Ekrem İmamoğlu’nu bayağı başarılı gördüm ve onun, “acemi” diye tanımladığı rakibi Murat Kurum karşısında daha güçlü bir pozisyonda olduğunu bir kere daha canlı bir şekilde yaptığımız yayına verdiği söyleşide de gördüm.
Farklı rakamlar var. Kendisi de başa baş önde, ama başa baş gidiyor olmayı tercih ettiğini söyledi. Rakamların ne olduğunu bir yere bırakalım. Ama bugün Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan Coşkun’un yazdığı yazıya baktığımız zaman, Ekrem İmamoğlu inisiyatifi almış herhalde. Çünkü Ahmet Hakan açık açık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olaya el atması çağrısı yapmış: “Gelmeli…, yapmalı…, etmeli…” diye. Yani, “Şöyle olursa…” vs. gibi bir analiz değil; doğrudan bir çağrı yapmış ve diyor ki: “Cumhurbaşkanı Erdoğan gelsin, gelmeli. İlçe ilçe, mahalle mahalle miting yapmalı. Çünkü bu iş Murat Kurum’la olmuyor” demiş. Bunu bir ölçü olarak almak lâzım. Çünkü biliyoruz ki Hürriyet gazetesi, bağlı olduğu grup ve onun genel yayın yönetmeni doğrudan siyâsî iktidârın çıkarlarını önceleyen, bağımsızlık, objektiflik gibi derdi olmayan bir yapı. Bir telâş hâli var. Diğerleri bu telâşı dile getirmeye çok cesâret edemiyor olabilirler. Ama zâten var olan, Ekrem İmamoğlu’nun Murat Kurum karşısında daha güçlü olduğu iddiasını net bir şekilde görmek mümkün. Ve tabiî ki en önemli husus — hep bunu konuşuyoruz: Cumhurbaşkanı Erdoğan ne zaman devreye girecek? Girerse durum nasıl değişecek? Muhtemelen seçim kampanyasının son günlerini, belki de son haftalarını –ki çok da fazla bir zaman kalmadı– İstanbul’da geçirecektir ve doğrudan Ekrem İmamoğlu’nu daha fazla muhâtap alacaktır.
Kendisiyle yaptığımız yayında hem siyâset konuştuk hem belediyecilik konuştuk. Diğer partileri sorduğumuz zaman, özellikle Yeniden Refah Partisi hakkında, “Ben başka partilere karışmam” dedi, ama Yeniden Refah Partisi’nin son anda çekilmesini beklemediğini söyledi. Tabiî ummuyor; çünkü Yeniden Refah Partisi’nin adayı Mehmet Altınöz’ün alacağı her oy esas olarak Murat Kurum’dan giden oy olacak. Bir süredir Ekrem İmamoğlu’nu ve Türkiye genelinde Cumhuriyet Halk Partisi’ni, liderini gözlemlediğimde, Hatay’da yaşananlar meselâ başlı başına bir olay; İstanbul’da bâzı ilçelerdeki atamalar var, İzmir’deki aday belirleme süreci var, bir de tabiî Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine atfedilen birtakım çalışmalardan bahsediliyor, ne derece doğru olduğu zaman içerisinde ortaya çıkar; ama bütün bunlara baktığımda şöyle bir hissiyat vardı bende: Ekrem İmamoğlu, tamam, Türkiye’de seçim esas olarak İstanbul’da gidiyor; ama Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin öne çıkan yegâne ismi. İkinci, üçüncü bir isim sayamıyoruz. Mansur Yavaş belki; ama Mansur Yavaş zâten yanlış yapmamak için çok güçlü bir kampanya yapmıyor ve kampanyasını yaptığı zaman da Cumhuriyet Halk Partisi’ni karıştırmadan yapıyor. Hamza Dağ’ın İzmir’de AKP’yi ve Erdoğan’ı karıştırmadan yaptığı gibi, Mansur Yavaş bir CHP adayı gibi görünmemeye de özel önem veriyor. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi deyince de, Ekrem İmamoğlu tek başına ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne rağmen yapıyor birtakım şeyleri, öyle söylemek lâzım. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni yönetiminde Ekrem İmamoğlu’nun çok ciddî bir ağırlığı olduğu kesin. Ama yeni yönetimin, vaat ettiği değişimi henüz gerçekleştiremediği de kesin. Değişiklik oldu, ama değişim olmadı, olacağının da garantisi yok açıkçası. Ve böyle bir ortamda Ekrem İmamoğlu, bütün partilerin kendi adaylarıyla çıktığı İstanbul’da, özellikle muhâlefet partilerinin adaylarına rağmen 5 yıl önce aldığı kadar olmasa bile seçilmeye yetecek kadar, yani Cumhuriyet Partisi’nin normal oyunun 10-15 puan üstünde bir oyu almaya çalışıyor ve işi hiç de kolay değil. Özellikle de Kürt seçmenin oyunu almak konusunda, dünkü yayında da vurguladığı gibi bayağı bir çabası var.
Ama ne oldu? Bir sabah kaydı yaptık, öğleden sonra yayınlandı. Ekrem İmamoğlu’nun Kürtlerle ilgili verdiği mesajlar yerine, Afyonkarahisar’daki CHP Belediye Başkan adayı Burcu Köksal’ın, “Benim belediyeme bütün partiler girebilecek, DEM Parti hariç” sözleri damgasını vurdu ve hâlâ bunu konuşuyoruz. Yani şimdi Afyon’da Burcu Köksal’ın kazanma ihtimâli yok. Yok yani, çok açık. AKP en son seçimi %60’ın üzerinde mi ne oyla kazanmış. Afyon’da DEM Parti’nin bir tabanı da yok. Batı’da birçok yerde var, ama Afyon bunlardan birisi değil. Niye yapıyor? Neden böyle bir çıkış yapıyor? Neden diğer yerlerdeki; meselâ İstanbul’daki, Adana’daki, Mersin’deki, Antalya’daki, hattâ Hatay’daki, birçok yerdeki kazanma ihtimâli olan CHP’li belediye başkanlarını böyle zor durumda bırakıyor? Gerçekten, “İmamoğlu ve belki diğerleri de, kendi partilerine rağmen kazanmaya çalışıyorlar” tezimin bundan daha çarpıcı bir doğrulaması olamazdı. Sonra ne oldu? Özgür Özel dedi ki: “Sürç-i lisan etmiş” dedi. Ama bakıyorum, biraz önce baktım tekrar; sosyal medya hesabında hiç de öyle sürç-i lisan filan yok. Bayağı bunları savunuyor. Hem Suriyelilere karşı hem DEM Partililere karşı, HÜDAPAR’a karşı vs.. Yani bir de şöyle açıkçası; keyif bağışlıyor yani, kazanması söz konusu değil ama oyunu artırmak için bunu yapıyor.
Ne oldu? Ekrem İmamoğlu en son bugün çok daha net bir duruş sergiledi. Dedi ki: “Bunu söyleyen, böyle bir şeyi söyleyen kendine başka iş baksın. Bir belediye başkanı ‘şu partili giremez, bu partili giremez’ diyemez” dedi. Durumu toparlamaya çalışıyor. Ama şöyle ilginç bir husus var: İktidar ve iktidar yanlıları bir yandan CHP’yi ve özel olarak Ekrem İmamoğlu’nu DEM Parti’yle “DEM’lendiği”, kent uzlaşısı yaptığı, aslında bunun Kandil uzlaşısı olduğunun propagandasını yaparken, bir tür kara propaganda yaparken; bir yandan da Burcu Köksal’ın bu lâflarını yayıyorlar. Yani DEM Parti taraftarlarına, “Bakın işte CHP böyle. Siz bunlara mı oy vereceksiniz?” diyorlar. Yani iki taraftan birden Kürt meselesi, DEM Parti meselesi, Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP’li adayların, özel olarak Ekrem İmamoğlu’nun en hassas konusu olduğu için, iktidar da en çok buraya yükleniyor ve CHP’nin 3 dönem milletvekilliği yapmış, grup başkanvekilliği yapmış –yani böyle acemi bir siyâsetçi değil– bir ismi çıkıyor ve altın tepside iktidâra bir imkân sağlıyor. Bütün bunlara rağmen Ekrem İmamoğlu, kendi partisine rağmen kampanyasında bence bayağı istim üzerinde gidiyor. Ama son günlerde, özellikle iktidârın ve Erdoğan’ın gaza iyice basacağı bir dönemde işi ne olur açıkçası kestirmek mümkün değil. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.