Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: Dokuz gün kala yerel seçimlerin gidişatı

Yerel seçimlere dokuz gün kaldı. Ruşen Çakır izleyicilerin sorularıyla seçimdeki çekişmeli illeri, siyasi liderlerin arasında geçen polemikleri, Yeniden Refah Partisi, DEM Parti ve Zafer Partisi’ni neler beklediğini, İstanbul’da İmamoğlu ve Kurum arasında geçecek olan yarışı değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. 9 gün kaldı ve nasıl diyelim? Artık her şey önümüzdeki hafta iyice netleşecek. Ama konuşacak çok şey var. Birlikte yapalım bu yayını. Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarından chat bölümlerine sorularınızı, yorumlarınızı yazarsanız berâber bu yayını yaparız. Evet, maşallah, şimdi hemen başlamış.

Tayfun Tufan şunu soruyor: “Sizce neden muhâlefet seçim güvenliği tartışması yapmıyor? Hiçbir yerde konuşulmuyor. Seçim güvenliği konusunda muhâlefet kendine çok mu güveniyor?” Açıkçası, geçen bir izleyicimden de böyle bir e-posta aldım. Ona da verdiğim cevap şu oldu: 5 yıl önceki deneyimde muhâlefet bayağı iyi bir sınav verdi, özellikle büyükşehirlerde. Herhalde kendilerine güveniyorlar ki hiçbir şekilde bunu gündeme getirmiyorlar. Daha önce gündeme getirmişlerdi, insanlardan yardım istemişlerdi vs.. Çok sayıda gönüllü olmuştu. Bu sefer böyle büyük bir gayret görmüyoruz. Hallettiklerini varsayıyoruz muhâlefetin. Ama tabiî ki hiçbir şey belli olmaz. Onların gündeme getirmediği bir şeyi bizim medya olarak gündeme getirmemiz de çok anlamlı değil. Çünkü onlar doğrudan olayın içerisindeki kişiler, kurumlar. Onlar daha önceki seçimlerde olduğu gibi bunu gündeme getirmiş olsa bu bir tartışmaya yol açar. Evet, kendilerine çok güveniyorlar herhalde.

Ruken Kaya: “Leyla Zana’nın Nevruz konuşması, yeni çözüm süreci önümüzdeki günlerde Kürt seçmenin tercihlerini etkiler mi? İmamoğlu’na oy verecek seçmenin tercihi değişebilir mi?” Şimdi bu olay gerçekten çok çarpıcı. Geçen görmüşsünüzdür, CNN Türk‘teki bir yayında diyorlar ki: “DEM Parti’den, İYİ Parti’den İmamoğlu’na gidiyor, ama niye Yeniden Refah’tan bir yönelim yok Murat Kurum’a?” diye büyük bir telâş hâli var. Bir başka olay da, mâlûm birileri, iktidâra yakın birileri bir süredir şeye çalışıyor, DEM Parti tabanına, “Ya, siz kendi partinize sâhip çıkın, kendi adaylarınıza sâhip çıkın” diye tamâmen bütün mesâîlerini buna ayıranlar var. Şu anda önümde siyâsî iktidârın önde gelen savunucularından biri, hani “troll” tâbir edilen kişilerden birisi var, bir sosyal medya paylaşımı yapmış. Kürt arkadaşlarına diyormuş ki: “CHP’ye 8-9 senedir destek veriyorsunuz elinize ne geçiyor? Allah aşkına bu faşistlerin gemisinden inin ve kendi başınıza bir aktör olun”. Bu bir anlamda bir çâresizlik göstergesi tabiî ki. Ama bir diğer husus da şu: Açık söylemek gerekirse kendi başına aktör olma konusunda Kürt hareketi zâten kendini kanıtlamış bir hareket. Onların değişik zamanlarda, özellikle büyükşehirlerde parti tabanındaki kişilerin yerel seçimlerde yaptıkları stratejik oy tercihleri bu hareketin kendi başına aktör olmasını çok fazla etkilemedi. Hep verdiğim bir örnek var: Sırrı Süreyya Önder 2014 seçimlerinde adaydı İstanbul’da, o kadar güçlü bir isimdi. CHP adayı Mustafa Sarıgül’dü. Kürtler’in özel olarak sempati duyacağı birisi değildi. Diğer yanda Kadir Topbaş vardı — ki Kadir Topbaş da Kürtler’in özel olarak antipatik duracağı birisi değildi. Ama sırf iktidar artık kazanmasın diye HDP seçmeninin yarısı Sırrı Süreyya Önder varken Mustafa Sarıgül’e oy vermişti. Şimdi orada o oylarla Mustafa Sarıgül kazansaydı başka bir şey konuşurduk, ama konuşmadık. Şu anda Meral Danış Beştaş’a oy vermesini istedikleri seçmenin yarısı Ekrem İmamoğlu’na oy verirse, 2014’teki gibi, yani 10 yıl önceki gibi oy verirse bu sefer, “Vay! Siz kendi başınıza aktör değilsiniz” diye bağırıp çağıracaklar. Yani bunu söyleyenlerin hiçbir inandırıcılıkları yok. Şunu kestirmek mümkün değil tabiî: İstanbul’da DEM Parti seçmeni İmamoğlu’na ve Meral Danış Beştaş’a ne kadar oy verecek? Bunu şu anda kestirmek mümkün değil. Şu âna kadar karşıma çıkan kamuoyu araştırmalarında neredeyse yarı yarıya gibi bir hal gördüm. Bilemiyorum. Doğru da olabilir, artabilir, azalabilir. Bunları kestirmek mümkün değil. Ama şöyle bir sonuç çıkma ihtimâli var, eğer tekrar Ekrem İmamoğlu kazanırsa şöyle bir sonuç çıkabilir pekâlâ: DEM Parti seçmeninin tamâmı kendi adayına oy vermiş olsaydı oradaki rakam da en son seçimdeki %8’in biraz üstünde olan oy oranı ve onun diyelim ki 4 puanını filan İmamoğlu almış olsun ve bu 4 puan sâyesinde kazanmış olsun, o zaman bir konuşulur ve yine muhtemelen DEM Parti’nin başına bir kayyum meselesi gelir. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, kimsenin nasîhatlarına ihtiyaçları yok. Onlar zâten kendi başlarına aktörler. Ruken Hanım’ın sorusuna tekrar dönecek olursak, orada söylediği Leyla Zana’nın konuşması gerçekten çok önemli. Leyla Zana’nın uzun bir aradan sonra tekrar –8 yıl yanılmıyorsam– çıkması… Kendisiyle en son 8 yıl önce görüşmüştüm. Şimdi arıyorum, cep telefonu kullanmıyor, kızı üzerinden ulaşmaya çalışıyorum. Gerçekten çok önemli bir aktördür Leyla Hanım. Onun devreye girmiş olması bir şeylerin işâreti. Ama bu yerel seçimde bir beklenti olabilir insanlarda, yeni çözüm süreci… Sanmıyorum; ama böyle bir beklenti diyelim ki olabilir, ummak isteyebilirler. Ama İstanbul seçimlerinde bu nedenle Ekrem İmamoğlu’nun kaybetmesi için çalışacaklarına çok fazla emin olamıyorum.

Bülent Avcılar soruyor: “Hatem Ete ile son anketleri için yeni bir program yapacak mısınız?” diyor. Evet yapacağız. İstanbul’u araştırıyorlar. İstanbul’u araştırdıktan sonra yapacağız diye sözleştik. Herhalde haftaya bunu yaparız.

Akdeniz kültür: “İmamoğlu seçimi kazanırsa iktidar ılımlı imaja geri dönmek gibi bir özeleştiri sürecine girer mi? Metro için belediyeye kurulan ambargolar kalkar mı örneğin, ne düşünüyorsunuz?” Evet, bu önemli bir soru gerçekten. Ya sertleşecek ya ılımlaşacak. Şu anda bunu öngörmek açıkçası mümkün değil. Her iki ihtimâli de hesâba katmak lâzım. Çünkü eğer İmamoğlu kazanırsa, 2028’in de cumhurbaşkanı adayı olacaktır ve Erdoğan da İmamoğlu’na ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı tutumunu bunun üzerinden kurgulayacaktır. Dolayısıyla şu anda kestirmek mümkün değil. Her iki ihtimâlin de söz konusu olabileceğini kabul etmemiz lâzım.

Serkis Kaprilyan: “Kanal İstanbul’un yapılma ihtimâli ve sebep olacağı doğal yıkım AKP ve Kürt seçmenin oy verme tercihinde bir değişiklik yaratır mı?” Çok bu kanıda değilim. Kanal İstanbul bir polemik konusu olarak güzel bir konu. Şöyle ki, Murat Kurum “Gündemimizde yok” dedi; ama bakanlığın gündeminde var. Ve geçen burada yaptığımız yayında AKP İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe de, “Belediyenin değil, ama bakanlığın gündeminde” dedi ve ortalık karıştı. Bir polemik konusu olarak işlevli sanki. Onun dışında, “Kanal İstanbul’u yapacaklar, mahvolacağız. Onun için AKP’ye oy vermeyelim” diyen, seçimin kaderini belirleyecek kadar bir kitle olduğunu düşünemiyorum. Böyle birinci derecede belirleyici bir unsur olduğunu sanmıyorum.

Erdem Tuncer: “Demirtaş’ın ‘tek muhâtap’ açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?” Bunu daha önce de dile getirdim birkaç kez. “Tek muhâtap devlet ve devlette de Erdoğan var, Sayın Erdoğan” diyor. Tabiî ki bu önemli bir gelişme. Ama tek başına buradan hareketle çok büyük şeyler kurmak ne kadar mümkün? Emin değilim. Ama Demirtaş’ın Erdoğan’a karşı dilinde bir farklılık olduğunu kabul etmek lâzım. Yani bir zamanlar, “Seni Başkan yaptırmayacağız” dedi ve o yüzden de yıllardır cezâevinde yatıyor. Şimdi şu ya da bu şekilde “Sayın Erdoğan…” demesinin önemli olduğu muhakkak. Ama bu çok büyük bir pozisyon değişikliği, her şey karışacak, değişecek anlamına gelir mi çok emin değilim açıkçası. Bir şeyin başlangıcı olduğu kesin. 

Murat Türk’ün yorumu şu: “İkinci çözüm süreci olmayacak, imkânsız bu. Seçim pazarlığı yapıyorlar” diyor. Ben de üç aşağı beş yukarı benzer bir şey düşünüyorum, tam böyle olmasa bile. Zâten adı çözüm süreci olmaz, oradan Erdoğan’ın ağzı çok kötü yandı.

Pınar Ekitir: “Levent Gültekin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçte çok rahat olduğunu söylüyor. Sizce de böyle mi? Erdoğan gerçekten yerel seçimler ve özellikle İstanbul konusunda rahat mı?” Şimdi arkadaşımla aramı açmayın. Bence rahat değil. Yani Erdoğan günde en aşağı iki tâne miting yapıyor. Isparta, Burdur, Van, Kars… Artık gitmediği yer kalmadı. Pazar günü de İstanbul’da yapacak. Yani bu kadar rahatsa niye kendini bu kadar yoruyor? Çünkü sağlık sorunları olduğu söyleniyor vs.. Diğerleri çok böyle… Yani Özgür Özel bir şeyler yapıyor, ama çok fark edilmiyor açıkçası. Erdoğan rahat olsa yapmaz, yani azaltır, daha başka birtakım yöntemlere başvurur. Ben çok rahat olduğu kanısında değilim. Kendisini az buçuk tanıyorum, Levent de tanıyor tabiî ki. O neye istinâden böyle diyor?… Belki seçim öncesi bir yayın yaparız. Ama Levent artık kendi YouTube kanalını kurduğu için ve hâlinden memnun olduğu için… Belli ki Pınar Hanım da orada izlemiş. Ben katılmıyorum. Ama bir önceki seçimde sonuç îtibâriyle Levent’in dediği oldu, Kılıçdaroğlu seçilmedi. Dolayısıyla Levent’i ciddîye almak lâzım; ama Erdoğan’ın rahat olduğunu düşünmüyorum. Yeniden Refah Partisi’nin hem bu seçimler için hem de özellikle gelecek için çok ciddî bir rahatsızlık yarattığını düşünüyorum. İstanbul’u ve Ankara’yı geri alma ısrârının karşılık bulmama ihtimâlinden çok rahatsız olduğunu düşünüyorum. Meselâ Levent, Ankara konusunda ne diyor? Ankara’yı da Turgut Altınok mu alıyormuş? Yani şu âna kadar Turgut Altınok’un arayı kapattığı yolunda bile herhangi bir şey görmedim açıkçası. Bir ihtimal, Ankara’yı zâten yok sayıyor olabilirler. O da bir rahatlık anlamına gelmez. Ankara’yı da 25 yıl sonra kaybetmiş Erdoğan, bu sefer de geri alamayacağını düşünüyorsa, rahatsızdır bir kere. Yani onun için çok katıldığımı söyleyemem.

Cihan Kaçmaz: “Seçimden sonra Yeniden Refah AK Parti’ye ciddî bir alternatif olabilir mi?” Geçen iki genç siyâsetbilimciyle bu konuyu konuştuk. En azından şunu söylemek lâzım: Saadet’in, Gelecek’in ve DEVA’nın yapamadığını Yeniden Refah yapıyor, başarıyor. AK Parti’den memnun olmayan eski seçmenleri kendi yanına çekmeyi beceriyor. Bu ne kadar bir alternatifliğe dönüşür? O zamanla belli olacak. Ve bu seçim o nedenle de çok önemli bir seçim, çok kritik bir seçim. Yeniden Refah Partisi burada kendi rüşdünü ispat ederse, kazâra –“kazâra” diyorum, ama böyle bir ihtimal var– İl Belediyesi ya da Şanlıurfa gibi büyükşehir statüsünde bir yeri kazanırsa… Yozgat da deniyor, başka yerlerde de güçlü olduğu söyleniyor. Bir diğer husus da tabiî; Yeniden Refah yüzünden AK Parti bâzı yerleri kaybederse –tabiî ki en önemlisi İstanbul– o zaman çarşı karışır. Şu hâliyle, hep söylüyorum, Yeniden Refah’ı 1989’daki Refah Partisi’ne benzetiyorum. 1994 yerel seçiminden bir önceki 1989 yerel seçiminde %9’a yakın oy almışlardı ve ondan sonra da Refah Partisi aldı başını gitti biliyorsunuz.

Enes Burak Ergün: “Muhâlefetteki bu rahatlığın sebebi nedir sizce? Ülkede nereye elini atsan oradan kokuşmuşluk çıkıyor. Son olarak Karabük Üniversitesi’nde yaşananlar konuşulmuyor da sun’î gündemler konuşuluyor”.  Karabük Üniversitesi’nde ne yaşandı? Yabancı öğrencilerle ilgili bir şey galiba. O o kadar gerçek gündem mi bilmiyorum. Ama muhâlefetin çok rahat olduğunu söyleyemem. Böyle bir şey yok. Muhâlefet çok gergin. CHP çok gergin. Elindeki belediyeleri korumak derdinde. Hattâ üstüne bir şeyler ekleyebilmek arayışında. Meselâ “Bursa’yı, Manisa’yı, Denizli’yi, belki Balıkesir’i kazanır mıyız?” diye düşünüyorlar; ama bir taraftan da Antalya’yı, Hatay’ı, Adana’yı kaybetme ihtimalleri var. Eskişehir de belki olabilir. Bir gerginlik var. İYİ Parti’nin gerginliği bambaşka bir gerginlik. Mâlûm, İYİ Parti tam rüşdünü ispat etme çabasında, gerçek gücünü gösterme iddiasında. Çok zorlanıyor, onu da biliyoruz. Diğer partiler; Gelecek, DEVA vs., onlar “vesaire” oldu dikkat ederseniz. Onlar zâten yok hükmünde. Memleket Partisi, muhâlefet partisi mi değil mi çok emin değilim; ama o zâten iyice etkisizleşti. Bir tek Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi şu anda merkezde yer almayan iki parti olarak bu seçimde en çok dikkat çeken partiler. Bu, Türkiye’de bir şeylerin değişeceğinin işâreti olarak görülebilir. Ama muhâlefet hiç de rahat değil.

Doruk Samuray: “Sizce İstanbul’da sahne arkası Yeniden Refah ile AKP arasında veya CHP ve diğer partiler arasında bir pazarlık devam ediyor mu? Urfa’da daha yeni İYİ Parti adayı AKP lehine istifâ etti.” İYİ Parti adayı diye bilmiyorum, Gelecek Partisi adayı istifâ etti. İYİ Parti adayı da istifâ ettiyse ilginç. Ama benim bildiğim öyle değil. Gelecek Parti adayı istifâ etti. Çok etkili olmaz; ama tabiî ki sembolik anlamı var. Yani Gelecek Partisi Millet İttifâkı’nın üyesiydi, Cumhur İttifâkı’nın adayına destek veriyor; Cumhur İttifâkı adayı, eski Cumhur İttifâkı üyesi bir partinin, yani Yeniden Refah Partisi’nin adayı karşısında zorlanırken. Evet, orada ilginç bir durum var. İstanbul’da artık çok gizli pazarlık kaldığını sanmıyorum. En son Yeniden Refah Partisi’nde, ismi Abdurrahman’dı, rahmetli Erbakan’ın Sakaryalı korumalarının başındaki kişi, Yeniden Refah Partisi’ndeymiş ve “Hoca yaşasaydı Murat Kurum’a destek olurdu” demiş ve disipline verilmiş. Yeniden Refah Partisi işi ciddîye alıyor. Yani pazarlık ettiklerini sanmıyorum. Ama yine de son âna kadar birçok kişi durumdan çok emin değil, onu kabul etmek lâzım. 

Eren sormuş ki: “Özdağ seçimlerin 2028’e kalmayacağını tahmin ediyor. Siz ne düşünüyorsunuz?” Ya, n’olur 2028’de olsun, erken olmasın. Yorulduk yani. Bilmiyorum tabiî Ümit Özdağ ne biliyor? Bir şey bilmiyor tabiî, akıl yürütüyor herkes. Ama erken olmasın ya, zamânında olsun, biraz kafamızı dinleyelim.

Mehmet Can Avaroğlu demiş ki: “Ben Yeniden Refah Partisi’ne oy veren insanları anlamıyorum. Erdoğancılar daha tutarlı görünüyor. O yüzden Yeniden Refah partililer üzerine fazla düşünmek mantıksız geliyor”. Yani siz böyle bakıyorsunuz, ama benzer şeyler zamânında 1994’te, hattâ 89 seçimi öncesi Refah Partililer için söyleniyordu. “Bunlar olsa olsa ne kadar olur?” vs. deniyordu ve kaç yıldır ülkeyi yönetiyorlar.

Uğur Kaygısız: “Selahattin Demirtaş’ın son günlerde bir mektupla DEM’e oy isteyeceği söyleniyor. Etkisi ne olur sizce? İmamoğlu’na kaybettirmek için yeterli olur mu? Kürt seçmen blok hâline döner mi?” Bir kere Uğur Bey, Demirtaş’ın mektupla DEM’e oy istemesi kadar doğal bir şey yok, partisi o. İster mi istemez mi bilmiyorum, ama isterse de bunda yanlış bir şey olmaz. Ama Ekrem İmamoğlu’na oy vermeyi düşünen varsa, onun mektubuna rağmen verenler olacaktır. Mektuptan sonra etkilenenler de olacaktır muhakkak. Şu anda baktığımız zaman en etkili ismin Selahattin Demirtaş olduğu ortada. Fakat şunu da unutmayın: Selahattin Demirtaş geçen seçimde Kılıçdaroğlu’na destek verdi ve çok büyük bir hüsran yaşandı. Bu da hâlâ hâfızalarda tâze. Ve nitekim kendisi de, “Aktif siyâsete ara veriyorum” demişti yaşadığı büyük hayal kırıklığıyla berâber, o da yaşadı. Oy isteme, mektupla oy isteme, yani bir açıklama yapmasına şaşırmam açıkçası. Ama birebir İmamoğlu’na oy vermeyi düşünenlerin hepsi, “Selo böyle istiyor, o zaman oyumuz DEM’e” diye oylarını Meral Danış Beştaş!a verirler mi orası biraz şüpheli olur. Tabiî ki etkisi olur, onu kabul etmek lâzım.

Özgür Gözübüyük: “AKP; Yeniden Refah ve MHP’ye kayan tabanına rağmen bu politikalarına seçimden sonra devam edecek mi sizce?” MHP’ye kayan taban… Bilemiyorum. Yeniden Refah’a olduğu kesin. Orada iş büyük ölçüde ekonomide ve yolsuzlukta düğümleniyor. Ekonomiyi çözerler mi? Çok zor. Mehmet Şimşek de çok zorlanıyor. Yolsuzluğu, kayırmacılığı sona erdirir mi? Yok artık, burada bir geri dönüş yok. Dolayısıyla işi kolay olmayacak. Yani devam etmeyeyim dese ne yapabilecek, nasıl yapabilecek? Çok fazla bir şansı yok.

Mehmet Rasim İnceoğlu: “Hazır Levent Gültekin demişken, Levent Bey hep siyâseti dizayn eden bir üst akıldan bahsediyor ve Erdoğan’ın istese de başkanlığı hiçbir zaman kendi isteğiyle bırakmayacağını söylüyor. Bu konuda fikriniz nedir?’’ “Üst akıl”, “derin devlet” vs. bunlar yıllardır söylenir. Doğruluk payı da muhakkak vardır. Ama sonuçta seçimlerin kaderini seçmen belirler. Tabiî ki birtakım odaklar, şunlar bunlar imkânlarıyla kamuoyunu yönlendirmek için çalışırlar vs.; ama bâzen hiç olmadığı kadar değişik şeyler olabilir. Meselâ bu konuda en çarpıcı olay, yaşı erenler bilirler; 12 Eylül askerî darbesinin ardından askerler Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni kurdurdu, başında da eski bir orgeneral olan Turgut Sunalp vardı. O partinin tek başına iktidâra geleceğini ve askerî rejimin bir şekilde sivil olarak devam edeceğini düşündüler; rezil oldular. Üç parti katıldı, üçüncü oldu. Turgut Özal’ın ANAP’ı tek başına iktidâra geldi. Dolayısıyla böyle hesaplar, yani üst aklın olması onun çok akıllı olduğu anlamına gelmiyor, onu söyleyeyim.

Elif Erol Bilgi soruyor: “İmamoğlu kazanamazsa –ki hâlâ daha bıçak sırtı bir durum var, bence kaybedebilir– AKP’nin kazanması durumunda Erdoğan’ın yapacaklarının boyutu nereye kadar gidebilir?” Bir yere gitmez. Daha ne yapsın? İşte, zâten cumhurbaşkanlığını da kazandı, İstanbul’u da geri alır, çok rahata erer ve İstanbul’daki rantın tekrar eskisi gibi kaldığı yerden devâmını sağlar. Kanal İstanbul vs. gibi şeyler olur. “İşte, İstanbul nihâyet rahat nefes aldı. Gerçek belediyeciliği görüyorsunuz, göreceksiniz” der ve Murat Kurum’un da siyâsî olarak önü açılır. Çok büyük bir değişiklik… Yani zâten son seçim çok büyük bir zaferdi Erdoğan için. İstanbul bunun üzerine, pastanın üzerine bir krema eklenmesi olur. Çok istediği bir şey. Dolayısıyla çok olağanüstü değişiklikler olmaz. Ama kazanamazsa, işte o zaman çok büyük bir yıkım olacaktır.

“Sizin ‘sâkin kalan kazanıyor’ tarzında bir yorumunuz vardı. Kılıçdaroğlu epey sâkindi ve hüsran oldu. Şu an İmamoğlu özelinde bu sâkin kalmak meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Kılıçdaroğlu hakkında daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Ne kadar sâkin kaldı çok emin değilim. Böyle bâzen meydan okuyordu filan, hesap sormaktan bahsediyordu, çeteler vs.. Ekrem İmamoğlu tatlı sert gidiyor sanki. Kendinden çok emin, çok özgüvenli. Kimilerine göre bu aşırı özgüven aleyhine olabilir. Polemiklere giriyor, Erdoğan’la ve Murat Kurum’la polemiklere giriyor. Bu konuda farklı görüşler var. Benim de kafam açıkçası karışık. Ama şu hâliyle baktığımda çok aleyhine gibi gözükmüyor. Ama son bir haftayı görmek lâzım. Şu pazar günü AKP mitingini bir görmek lâzım. Orada herhalde o para sayma görüntülerini falan gösterip oradan yürümeye çalışacaklar. Ne kadar etkili olur açıkçası çok emin değilim. Şu hâliyle Erdoğan’ın şu âna kadar adını anmadı. Ama o hep Ekrem İmamoğlu’ndan bahsediyor farkındaysanız. Bir de Yeniden Refah’tan bahsediyor, adını anmadan bahsediyor. Bu, tehlikelerin nereden geldiğini gösteriyor.

Murat Türk: “Erbakan İmamoğlu’nu destekliyor”. Yani bu Erbakan, Fatih Erbakan herhalde. İmamoğlu’nu niye desteklesin? Kendi adayı var, adayının alabileceği en yüksek oyu almasına çalışıyor — ki aday aynı zamanda kendisinin eniştesi, kızkardeşinin kocası ve o hareketin en önemli isimlerinden birisi: Mehmet Altınöz. Onun alacağı oylar İmamoğlu’nun kazanmasına yol açarsa, bu onun İmamoğlu’nu desteklediği anlamına gelmez. Şöyle söyleyelim: Herhalde bir vatandaş olarak önünde iki aday olsa, Fatih Erbakan, 100 oyu varsa 100’ünü de herhalde Murat Kurum’a verir. Ben öyle tahmin ediyorum.

Görkem Öge: “Yerel seçimlerde AKP’nin oyu düşerse bu durum Erdoğan’ı Başkanlık Sistemi’nden vazgeçip Parlamenter Sistem’e geçmeye itmiş olur mu?” Olmaz. Daha önünde 4 yıl var, onun tadını çıkarır. Son âna geldiğinde bakalım ne olur, onu o zaman görürüz. Bugünün meselesi olmaz.

Tutu Laylaylom — ne güzel isimler bunlar: “Emeklilerin oy tercihi seçimleri etkiler mi? Sizce ne kadar?” Bu seçimde bayağı bir emekli meselesi gündem oldu. Şimdi de bir şey yaptılar biliyorsunuz, hani promosyon, kamu bankalarından promosyon vs.. Bir tür gözbağcılığı yapılmak isteniyor. Demek ki bir sorun var ortada. Ama o beklenen seyyânen zamı falan yapamıyor Erdoğan, onda zorlanıyor. Bunu da açık açık söyledi. Bu, genellikle bu tür şeylerde beklenen kadar etkili olmaz. Yıllar önce hatırlıyorum, fındık üreticileri Karadeniz’de ortalığı yıkmışlardı. Günlerce bunu konuşmuştuk. Sonra yapılan ilk seçimde Erdoğan’ın, AKP’nin oyları artmıştı. Yani onun için çok da emin olmamak lâzım. Ama emeklilik olayının bu seçimin en önemli ekonomik boyutu olduğu muhakkak.

Ali Bolat: “HDP belediyelerine sürekli kayyum atamalarına hiçbir muhâlefet partisinden güçlü bir tepki gelmemesi sizce de içinden çıkılmaz bir paradoks yaratmıyor mu?” Yaratmaz olur mu Ali Bey? Zâten Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi bu. Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt sorunu ve bunun da böyle bir ayağı var. Yerel yönetimlerinde kendilerini yönetmelerine tahammül edemeyen bir iktidar ve iktidârın bu tahammülsüzlüğüne çok da fazla ses çıkartmayan muhâlefet var maalesef. Acı bir olay. Bunun faturasını yıllardır ödüyoruz.

Adem Özdemir: “Geçen seçimde, bu seçimde muhâlefetin kötü yaptıklarını konuştuk. Muhâlefetin doğru yaptıkları şeyler nedir? Geçen belediye seçimlerinde ‘radikal sevgi’ diye bir şey vardı herkesi kucaklayan.” Evet “radikal sevgi” Ateş İlyas Başsoy’un bulduğu bir şey. Bu sefer ne var? Bu sefer, bir kere CHP yeni kongreden, kurultaydan çıktı. Onun dışında, ittifak dağıldı. Diğer dağılanlar ne yapacakları belli olmayan şeylere gittiler. DEM Parti kendi yolunda gitmeye çalışıyor vs.. Dolayısıyla şu anda çok zor. Ve muhâlefetin, CHP’nin seçim kampanyasını Ekrem İmamoğlu sanki tek başına yürütüyor gibi bir durum var. Hem İstanbul’un hem Türkiye’nin kampanyasını yürütüyor gibi bir durum var. Onun başarısına kaldı iş büyük ölçüde, öyle diyelim.

Arda Bey demiş ki: “Siyâsette 24 saat çok uzun. Yine de Mehmet Altınöz çekilebilir”. Bunu en son Mehmet Bey’le bir telefon konuşmasında sordum: “Ne durumdasınız? Çekiliyor musunuz?” diye. “Vallahi benim haberim yok” demişti. O da bilmiyordur; ama pekâlâ çekilebilir, bilmiyorum. Yani ne diyeyim? Şimdi “Hayır, kesinlikle çekilmez” derim, çekileceği tutar ve yine rezil oluruz. Bunun için her ihtimâle açık diyelim. Ama artık bu saatten sonra çekilirlerse de kendileri için çok riskli olur yani.

Tunç Özdemir soruyor: “İmamoğlu başa baş giden bu yarışı kazansa dahi Yavaş’ın Ankara’da alacağı ezici bir galibiyet 2028 için milliyetçi bir formülü öne çıkarır mı?” Tunç Bey, gerçekten çok güzel bir soru hakîkaten. Sizi burada istihdam edelim. Evet, çok güzel bir soru. Biz hep İmamoğlu diyoruz, ama Mansur Yavaş da bir şeyler yapıyor ve “Son başkanlığım” dedi. Eğer çok net bir şekilde 8-10 puan fark atarsa önü çok açılmış olur. Ekrem İmamoğlu da Tunç Bey’in söylediği gibi diyelim ki 1-2 puanla geçerse, tamam Ekrem İmamoğlu’na bakarız; ama Mansur Yavaş’ı da hiçbir şekilde devre dışı bırakmak mümkün olmaz. Orada soru şu: Mansur Yavaş böyle bir şeye tâlip olur mu? Ama gerçekten Mansur Yavaş şu anda bu yerel seçimin en rahat aktörlerinden birisi ve cumhurbaşkanlığı iddiası olduğunu da biliyoruz geçen seçimden. Gerçekten önemli ve seçim sonuçları önümüzdeki dönemde İstanbul ve Ankara belediye başkanları –eğer ikisi de tekrar seçilirse– arasında bir başka rekâbete gerçekten yol açabilir.

Oblomov müsteârını kullanan izleyicimiz diyor ki: “Yerel seçim sonrasında iyice silinecek olan DEVA, Gelecek, hattâ İYİ Parti anayasa değişikliğinde AKP ile işbirliğine girer mi?” Yerel seçimde ne sonuç alırlar bilmiyorum, ama AKP ile anayasa değişikliğinde işbirliğine girme ihtimalleri zâten var. Eğer iyice silinirlerse daha da artar bana göre.

Tania, bizim Tania soruyor: “Bekir Ağırdır’ı epeydir görmüyoruz. Olacak mı bir yayın?” Olmayacak. Bekir’le geçen konuştuk, olmayacak. 1 Nisan’dan sonraya bakacağız.

Şakir Kaya: “TİP’in Gökhan Zan karârı ve sonrası yaşananlar için ne düşünüyorsunuz?” Çok acı oldu herkes için; Gökhan Zan için de TİP için de. Bundan en çok kim memnun olmuştur? Lütfi Savaş memnun olmuştur. TİP’in yaptığına çok farklı farklı açılardan yaklaşanlar var, ama Gökhan Zan’ın adaylığında, TİP adayı olarak, TİP desteğiyle adaylığı devam etseydi, TİP altından kalkamayacağı birtakım suçlamalara muhâtap olabilirdi. Çok zor durumda kaldıklarını biliyorum. Çok zor verdiler bu karârı. Ama sanki TİP için en doğru karar buydu. Gökhan Zan’ın seçim kazanma ihtimâli falan artık yok. Ne kadar oy alır bilmiyorum; ama kendisi kabul etmek istemese de, bu onun deprem ve sonrasında yaratmış olduğu imajı çok ciddî bir şekilde yaraladı bence. Ama burada bir tezgâh olduğu da muhakkak. Sonuçta orada bir kişi var, adını şimdi unuttum, çok da lâzım değil. O ya kendi adına ya birileri adına Gökhan Zan’ı avlamış anlaşılan, öyle gözüküyor. Bu da Türkiye’de siyâsetin ne kadar kirli olduğunu bize bir kere daha gösterdi.

Adem Özdemir: “MHP diye bir parti neden hâlâ var sizce? Hâlâ bu partiye ne diye oy veriliyor? MHP’nin AKP ile ne farkı kaldı?” AKP gider MHP kalır. MHP, târihi olan bir parti. Yani böyle bir adıyla birlikte; ilk Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi diye başlayıp sonra Milliyetçi Hareket Partisi olmuş, Alpaslan Türkeş’in kurduğu parti. Yani dolayısıyla o târihi silemezsiniz. Türkiye’de ülkücü hareket diye bir olay var ve bunun merkezi de MHP’dir. AKP sonuçta Millî Görüş’ten kopuşla ortaya çıkmış bir hareket. Yarın öbür gün Yeniden Refah Partisi iyice güçlenirse bayrağı pekâlâ devralabilir. Dolayısıyla MHP’ye kolay kolay bir şey olmaz. Oyu iner çıkar, o ayrı.

Evet, demin Tunç Bey Medyascope’a… O güzel soru… Aynı zamanda Medyascope’a destek de gelmiş. Evet, bunu tekrar söyleyelim. Medyascope’un varlığı sizlerin desteklerine muhtaç, onu özellikle vurgulayalım. Canlı yayınlarda da yapabiliyorsunuz, ama aynı zamanda YouTube “katıl” ya da Patreon üzerinden bize destek olabilirsiniz.

“Nevzat Çiçek’in kulis bilgisine göre İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu aradığı, ancak onun telefonlara çıkmadığı söyleniyor. Sizce Kemal Bey, İmamoğlu’nun kazanmasını gerçekten istiyor mu? Yoksa intikam mı alıyor?” Bırakın bunları, geçelim artık. Yani Kemal Kılıçdaroğlu’yla İmamoğlu’nun aynı cümlede konuşulmasını gerektirecek bir durum bence yok.

“Zafer Partisi’nin yükselişini nasıl değerlendirirsiniz?” Akın Kantaşlı. Yani isteseniz de istemeseniz de böyle bir yükseliş var. Bunu Ümit Özdağ yayında kendisi de anlattı. Birtakım kamuoyu araştırmalarında da gözüküyor. Bir yükseliş var ve Ümit Özdağ bunu protesto oylarının kitleselleşmesi olarak söyledi. Özellikle gençlik içerisinde var. Bu seçimde belediye kazanamayabilirler, ama alacakları oy… Yani şöyle bir şey olacak: Yeniden Refah için de Zafer Partisi için de, seçmenleri, başkanlığı kazanamayacak olsa bile oy verecek bu partilere, göreceğiz. O zaman elde edecekleri oy son milletvekili seçimlerinde aldıkları oydan fazla, hele hele iki katı falan olursa, artık hiç kimse kalkıp da, “Ya, bu Yeniden Refah hakkında ne konuşuyorsun? Zafer Partisi gibi ırkçı faşisti ne dâvet ediyorsun?” vs. diye lâflar etmesin. Bu bir realite olarak karşımızda duruyor. Önemli bir şey. AKP ve CHP’den ve hattâ MHP’den oluşan, İYİ Parti’nin de dâhil olduğu bir merkezimiz var. Bu merkezin çöktüğünü görüyoruz, çöküyor. Ve bu merkezi diğer taraf dolduramadı, yani o Millet İttifâkı dolduramadı. Onun için de yeni yeni partiler güçleniyor. 

Muharrem Bey, o soru soruldu. “İmamoğlu ve Yavaş seçimi kazanırsa aralarında yarış olur mu?” Olur dedik ve ilginç olur dedik.

Murdock: “Bilge Yılmaz İYİ Parti’nin başına oynayabilir mi?” Birileri oynasın istiyor, ama benim bildiğime göre böyle bir niyeti yok, olmayacak, öyle bir niyeti yok. Birinci elden kendisiyle geçen yayın yaptık biliyorsunuz, oradaki sohbetimizde edindiğim izlenim o.

Necla Çatak: “Hâlâ bu kadar rezâlete karşı AKP nasıl bu kadar oy alıyor? Oy verenin hiç suçu yok mu?” Oy verenin suçu yok Necla Hanım. Yıllardır bu söyleniyor. Refah Partisi’nde de bu söylendi, başkalarında da bu söylendi. Siz oy alamıyorsanız, insanları iknâ edemiyorsanız, “Niye bana oy vermedin? Demek ki sen yanlışsın” deme hakkınız yok. Sorun sizdedir.

Ahmet Banko: “DEM Parti’nin AKP ile işbirliği yapacağı dillendiriliyor. Ama DEM Parti’nin seçmenini buna iknâ edeceğini sanmıyorum”. İşbirliği, yani şu anda bir hafta içerisinde ne işbirliği olacak? Yani böyle bir şey yok tabiî ki. Seçim sonrasına bakacağız, 1 Nisan sonrasına bakacağız.

Odyssey Mono — ne güzel isimler ya: “Toplumda 2023 seçimlerinden sonra oluşan siyâsetten bunalmışlık ve uzaklaşma sizce sandığa nasıl yansıyacak? Katılım oranı düşerse bu kimin lehine olacak?” Evet, güzel bir soru. Her iki taraftan da katılmayan olabilir deniyor, ama katılım oranının düşmesi bence iktidâra yarar. Muhâlefet seçmeninden daha büyük fire olur. Ama yavaş yavaş toparlandığı söyleniyor, bilemiyorum. Bir diğer söylenen de, “İlk defa bu kadar yüksek bir kararsız oy görüyoruz” diyor kamuoyu araştırmacıları. Onu da bilemiyorum. Yani kararsızların bir kısmı sandığa gitmeme yoluna da yönelebilir. 

Evet, bayağı bir soru… Çok yoğun bir yayın oluyor, farkında mısınız bilmiyorum.

“Yeniden Refah’ın oy oranı için tahmininiz nedir?” demiş Hasan Doğan. Benden tahmin istemeyin. Ama oyunu ikiye falan çarpacağı kesin. Yani %5 civârı oy alırsa şaşırmamak lâzım.

Melih Güven: “Eski yıllarda da cumhurbaşkanları yerel seçime bu kadar dâhil olur muydu? Rahmetli Özal, Demirel vs.?” Olmazdı tabiî. Ama o da o târihte başka bir şey oluyordu, partisiz oluyorlardı sözde. Özal olmuştu, Demirel de olmuştu; ama Erdoğan’ınki bambaşka bir şey.

Yine bana arkadaşlar sosyal medyadan bir sataşma gösteriyorlar. Neyse… Böyle müptezellere lâf yetiştirmeyin. Beni kışkırtıyorlar ama, onu söyleyeyim.

Evet, bakalım başka neler var.

“İYİ Parti’nin düşüşü hangi seviyede sizce ve seçim sonrası İYİ Parti’nin durumu ne olur?” Vallahi bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Ama şunu size söyleyebilirim: Meral Akşener seçime kadar yayınlara çıkmama karârı almış. Bunun üzerine partiye başvurdum, ben bizzat aradım ve haftaya galiba, bir aksilik olmazsa hafta başı Oktay Vural Bey gelecek. İstanbul’da stüdyoda ona bütün bunları sorarım. Tabiî ki düşüş olacağını söylemeyecektir. Ama İYİ Parti’nin stratejisi, beklentileri, hepsini hafta başı Oktay Bey’le konuşacağız gibi gözüküyor. Diğer yayınlar; DEM Parti eş başkanlarından Tuncer Bakırhan âilesinde bir sağlık sorunu yaşandığı için olamayacak; ama galiba Tülay Hatimoğulları’yla bir yayın yapacağız. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan ile ayrı bir yayın yapmamız söz konusu. Şimdiden söyleyeyim, biraz bağlayıcı olsun. Ondan sonra Özgür Özel’i bekliyoruz. Muhtemelen genel merkeze gideceğiz Göksel Göksu ile berâber. Ama ne zaman olacak bilmiyorum. Turgut Altınok’la olmayacağı kesinleşti. Murat Kurum’la olmayacağı sanki kesinleşmiş gibi, ama bize açıkça tebliğ edilmedi. Çok ısrar ettik. Her yere çıkıyor, ama bize şu âna kadar olumlu bir cevap gelmedi. Bakalım…

“İstanbul ve Ankara’daki büyük AKP mitingleri; TİP, Zafer, HDP ve İYİ Partililer’i Ekrem Bey!e ve Mansur Bey’e yakınlaştırır mı sizce?” Ankara’da çok büyük miting olmaz. Ankara’da mitingler genellikle daha silik olur. İstanbul’da olacak pazar günü. Ankara’daki miting yarın, İstanbul’daki miting pazar günü. İstanbul’da herhalde çok büyük bir miting olacak. Bu birilerini İmamoğlu’na yanaştırabilir. Birilerinin de, özellikle Yeniden Refah seçmeninden bâzılarının da AKP’ye oy vermesini tetikleyebilir. Mitingler ne işe yarar? Bence hâlâ bir fonksiyonları var. Erdoğan bu işi biliyor, miting meselesini biliyor. Geçen seçimdeki İstanbul mitingi çok önemli olmuştu. Orada o montaj Murat Karayılan videosunu göstermişlerdi. Burada da herhalde para sayma görüntüleriyle yapacaklar bir şeyler. 

“İstanbul ilçeleri seçim anketlerini değerlendirme programı gelir mi?’’ Bu konuda çok ciddî birtakım anketler görmedim. Birkaç tâne gördüm, ama bilemiyorum. Bâzı ilçelerde çok ciddî çekişme olacağı kesin. AKP’nin kaybedebileceği ilçeler var. MHP’nin tek Silivri’deki durumu da çok net değil. CHP’nin kaybedebileceği ilçeler de olduğu söyleniyor. Gerçekten ilginç bir seçim olacak ilçelerde ve tabiî ki İl Genel Meclisi’ndeki çoğunluk meselesine de bakmamız gerekecek.

Evet, Cihat Bey sormuş: “Üsküdar ve Fatih CHP’ye geçer mi sizce?” Çok zor, ama buralarda gerçekten kıyasıya bir yarış olduğu belli ve CHP, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en seçkin kadrolarından iki ismi buralarda gösterdi, yani Ekrem İmamoğlu herhalde gösterdi. Gerçekten çekişmeli olacak. Başka ilçeler de söyleniyor o anlamda. Meselâ bir Eyüp Sultan’ı da söyleyenler var. Beyoğlu diyenler bile var. Neydi o? Sancaktepe, hattâ Arnavutköy diyenler var. Sancaktepe ve Arnavutköy’de, özellikle Arnavutköy’de Yeniden Refah faktörünün de önemli olduğu söyleniyor.

“İstanbul ve Ankara’da belediye meclislerinde de üstünlük sağlanabilir mi?” Gerek Ekrem İmamoğlu gerek Mansur Yavaş bu iddiadalar. Ama çok emin değilim.

Arda Bey, “Esenyurt çok kritik” demiş. Evet kritik; ama burada o meşhur “kent uzlaşısı” oldu. Prof. Ahmet Özer CHP’den aday gösterildi — ki kendisine DEM Parti de sıcak bakıyor. Geçen sefer de CHP, o zamanki HDP’nin desteğiyle kazanmıştı. Bu sefer de aynı şeyi deniyorlar. Bakalım ne olacak.

Erhan Esen diyor ki: “DEM Parti’yi İstanbul’da seçim çalışmasına çok yüklenmiyor olarak gözlemliyorum. Doğru mudur?” Geçen gün İstanbul AK Parti İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile konuşmamızda o da bir şekilde bunu söyledi. Ben de ona, “O zaman CHP’liler de ‘Yeniden Refah adayı Mehmet Altınöz çok asılmıyor’ diyorlar” dedim. Her iki taraf da karşı tarafa böyle şeyler söyleyebiliyor. Yani şunu özellikle dikkate alın: DEM Parti’nin çok fazla imkânları yok, maddî imkânları vs. yok ve kendisine çok sâdık bir kitlesi var. O kitleye ulaşmanın yolları daha böyle iftarlar, sahurlar vs., yüz yüze, kapı kapı dolaşarak falan oluyor. Kendi network’leri var. O network’lerin çalıştığını biliyoruz. Meselâ geçen İstanbul’da Nevruz kutladı DEM Parti, oraya da bayağı bir katılım oldu. Dolayısıyla çok çalışıyorlar… Şunu diyorsanız tabiî ki; hani fotoğraflar, o büyük billboard’lar vs.., o anlamda onu Allah için CHP, AKP, hattâ Yeniden Refah ve diğer partiler bayağı bir yapıyorlar. O çok para demek. Ona bakınca pek gözükmüyor DEM Parti. Ama kendi tabanlarında çalıştıklarını görüyoruz.

“Seçim günü Medyascope’ta özel canlı yayınlar olacak mı?” Olmaz mı? En kötü zamanlarımızda bile çok muazzam yayınlar yaptık. Bu sefer de yapacağız, hiç merak etmeyin.

“Bu seçimde de anketçiler çok tutarsız sonuçlar açıklıyor. Bunlara artık bir yaptırım olması gerekmez mi?” Yaptırım sizin yapacağınızdır. Yoksa nasıl yaptırım… Yanlış rakam açıkladı diye kimse cezâlandırılmaz. Bu, dünya çapında olan bir şey zâten. Dolayısıyla gözden düşerler, îtibar kaybederler – ki Türkiye’de de benzer şeyler yaşanıyor.

Evet, çok yoğun oldu. 50 dakikadır konuşuyoruz. Yani canım çıktı, yeter. Burada noktayı koyalım. Evet, hepinize çok teşekkürler. Bayağı bir birikmiş. Haftaya tekrar, hafta başı gibi tekrar yine sizlerin de katılımıyla bir yayın yaparız. Ama açıkçası şunu söyleyeyim:Yarın bir yayın yapmayı düşünüyorum, 35 yılda izlediğim yerel seçimleri anlatan. Ya, bu seçimler açıkçası çok… –yani bunu söyleyince kızanlar olabilir ama– zevksiz geçiyor. Yani bir gazeteci olarak da çok fazla bir şey yok. 5 yıl önceki seçimler acayipti, yani çok bambaşka bir şeydi. Çok heyecan vardı şuydu buydu. Burada sanki tabiî muhâlefetin son yaşadığı büyük hüsran ve sonra da ittifâkın dağılması falan… bunların hepsi olabilir. Ama bu seçimler çok… Ya, troller bile doğru dürüst iş çıkarmıyor. “Böyle seçim olur mu kardeşim?” diyeyim, noktayı koyayım. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Birlikte yine iyi bir iş çıkardık. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.