Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerle yorumladı: İki gün kala 31 Mart yerel seçimleri

Beklenen seçimlere iki gün kaldı.

İYİ Parti’yi seçimden sonra ne bekliyor? Seçim sonrası muhalefet partileri ne yapacak? İstanbul’da seçim yarışında neler yaşanacak? 2028’de neler olacak? Kararsız seçmenin oyları nasıl dağılacak? Erdoğan’ın siyasi hedefi ne? Yeniden Refah ve Zafer Partisi seçimlerden nasıl çıkacak?

Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla iki gün kala 31 Mart yerel seçimlerini değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Artık çoğu gitti, azı kaldı ve sizinle bu hafta her gün birlikte yayın yapıyoruz, yerel seçimleri konuşuyoruz. Yarın da son bir yayın yapacağım, saat 16.00’da. Ondan sonra artık seçim yasakları vs., her şey başlamış oluyor. Ne konuşacağız? 31 Mart, ne oluyor, ne bitiyor, neler değişiyor bunları konuşacağız.

Dünden bu yana yaşanan birkaç ilginç olay var. Meselâ dün ben yayındayken İYİ Parti’den bir açıklama geldi, biliyorsunuz: “Meral Akşener iftarda çok önemli târihî açıklamalar yapacak” diye. Hattâ ben de dedim ki: “O zaman ben evden de oturup bir yayın yapmak zorunda kalabilirim”. Ama arkadaşlar, “Galiba İstanbul ve Ankara’da CHP’ye yüklenecekmiş” dediler. Nitekim öyle oldu, çok acayip bir durumdu. Esas olarak Mansur Yavaş’a ve kısmen de Ekrem İmamoğlu’na yönelik sözler söyledi. CHP’nin “ev kölesi” olduğunu söyledi Mansur Yavaş’ın Meral Akşener. Bunun seçim sonuçlarına herhangi bir etkisi olması söz konusu değil. Ama galiba seçim sonrasına yönelik birtakım hesaplaşmalar ve hazırlıklar var. Çünkü görüldüğü kadarıyla İYİ Parti bu seçimde çok başarılı olamayacağa benziyor ve orada işler karışabilir. Meral Akşener’in liderliği sallanabilir. Bütün bunların hepsi ihtimal dâhilinde. Ve daha önce İYİ Parti ile bayağı iyi ilişkileri olan Mansur Yavaş, eğer bu seçimden çok güçlü bir şekilde çıkarsa –ki aradaki farkı açtığı söyleniyor, biliyorsunuz–, o zaman İYİ Parti-Mansur Yavaş ilişkileri de karışabilir. Anladığım kadarıyla olay buydu.

Şimdi sizler, Medyascope’un ve benim YouTube sayfamızdaki chat bölümlerine sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz.

Özgür Cam, “Akşener CHP’ye karşı daha seviyeli eleştirilerde bulunsaydı, tüm seçim sürecinde daha az kan kaybetmez miydi?” diye soruyor. Galiba öyle. Çünkü bir de burada şöyle bir husus var: Akşener, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isimlerini öne sürmüştü. Şimdi de en çok onları eleştiriyor ve burada bir tartışma var; kendi tabanını da tam olarak iknâ ettiği söylenemez. Bir şeyler yaptı, ama galiba yanlış yaptı, onu görüyoruz.

Bir izleyicimiz, “İYİ Parti genel başkan değiştirip merkez sağda daha aktif olur” diyor. Merkezde siyâset yapmaya niyetli olanların büyük bir kısmı İYİ Parti’yi terk etti zâten, böyle ilginç bir durum söz konusu. Onun için seçimden sonra bir değişiklik olması durumunda partiyi tekrar merkeze çekebilecek çok fazla isim açıkçası gözükmüyor. Bunu özellikle vurgulanmak lâzım. 

Recep Tepe diyor ki: “Ekrem İmamoğlu farklı kazanırsa anayasa değişikliği gündemden kalkar mı?” Bilemiyorum, bu tamâmen Erdoğan’ın takdiri olacaktır. Ama bir şekilde yeni bir anayasa yapmak isteyeceğini kabul etmek lâzım.

Murat Yeni: “Eskişehir için ne dersiniz? Hoca’dan sonra AKP’ye geçer mi Eskişehir?” Evet, bu seçimin en kritik yerlerinden birisinin Eskişehir olacağı gerçek. Ama İstanbul ve Ankara için söylenenler Türkiye çapında da yaşanacak olursa, Eskişehir’i CHP yeniden alabilir. Çok ilginç bir şekilde Bursa’nın ve hattâ belki de Balıkesir’in CHP’ye geçebileceğini söyleyen birtakım araştırmalar var — ki bundan 5 yıl önce ittifâka rağmen kazanılamamıştı; Balıkesir’de İYİ Parti adayı vardı, Bursa’da CHP adayı vardı. Eğer CHP oraları bile kazanabilme aşamasına geldiyse, Eskişehir’i de kolay kolay bırakmayabilir. Ama çok çekişmeli bir yarış olduğu muhakkakEskişehir’de.

Fatih Armağan: “Sizce AKP’nin doğru bir adayla kazanma ihtimâli var mıydı?” diye sormuş. Evet, bu çok ilginç. Ben bunu dün Hatem Ete’ye sordum, Hatem Ete dedi ki: “Evet. Başka bir aday olabilirdi, daha iyi adaylar var” dedi, ama isim söylemedi. Şurası muhakkak: Murat Kurum belki iyi bir adaydı AKP için, bilmiyorum; ama stratejisi iyi seçilemediği için, özellikle siyâsî konulara girdiğinde çok zorlandı, onu gördük.

“İmamoğlu seçim sürecinde liderliğini kanıtladı diyebilir misiniz?” Evet, bence kanıtladı, şu âna kadar kanıtladı. Seçim sonucundan bağımsız olarak söylüyorum ve bunun sonuçlara da etki etmesi hayli yüksek bir ihtimal. Özellikle ne yaptı? Bence özellikle belediyecilikle siyâsetçiliği iyi harmanladı. 5 yıl boyunca yaptığı belediye başkanlığını iyi pazarladı, onu söylemek lâzım. Ama aynı zamanda da siyâsî söylem olarak, yine PanoramaTR’nin yaptığı çok isâbetli bir tespit var: Erdoğan’ı muhâtap alarak hem kendini yukarı bir yere çıkardı, hem de rakibini aşağıda bir yerde tuttu.

Yine bizim yakışıklı borsacı ve yine Levent Gültekin muhabbeti… “Levent Gültekin sürekli ‘Erdoğan çok sâkin ve rahat’ diyor. Emekli maaşı ve Yeniden Refah Partisi konusunda adım atmamasına dikkat çekiyor. Siz katılıyor musunuz buna? Erdoğan ne yapabilirdi sizce?” Levent’le de geçen bunun muhabbetini telefonda yaptık. Levent kendi YouTube yayınlarını yaptığı için başka yerlere çıkmıyor ve de takdir etmek lâzım. Çünkü eğer isterse kendisiyle bir yayın yapmak istediğimi söyledim, istemedi. Ama biraz muhabbet ettik. Erdoğan’ın rahat olduğunu söylemesinin İstanbul’u kesin alacağını işâret etmediğini de kabul ediyor Levent. Ben Erdoğan’ı o kadar rahat görmüyorum açıkçası; ama bir ihtimal. Şimdi bugün İstanbul’da, Sultanbeyli ve Sancaktepe’de olacak. Yarın da İstanbul’da olacak. Ama bu saatten sonra İstanbul’daki akışı ne kadar değiştirebilir çok emin değilim. Erdoğan için en önemli olan yerin İstanbul olduğu muhakkak, onu da vurgulamak lâzım. Şu hâliyle bakıldığı zaman, İstanbul hakkında yayınlanan araştırmalar Erdoğan açısından çok umut verici değil. Murat Kurum’la konuşulduğunda, Murat Kurum’a sorulduğunda, o 1,7 puanla önde olduklarını söyledi. Daha önce yanılmıyorsam 3 puan demişti. 1,7 puan da çok böyle bir… çok büyük bir fark olarak görülemez. 

Doğan Özkan, “İstanbul, Ankara CHP’nin elinde kalırsa Yeniden Refah Parti’sine ne olur?” diye sormuş. İstanbul, Ankara CHP’nin elinde kalabilir, ama bunun sorumlusu Yeniden Refah Partisi olmaz; ama Yeniden Refah Partisi buralarda belli bir oy alıp, bir de esas olarak Türkiye çapında belli bir oy alırsa, o zaman Yeniden Refah Partisi’nin önü açılır. AKP’de bir kriz yaşanma ihtimâli olabilir. Yeniden Refah’ın önünün açık olduğunu söylemek lâzım.

Yeniden Refah’ı Onur Öztürk de sormuş: “Yeniden Refah için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?” diye. Bugünkü gelişmeyi biliyorsunuzdur. Sabah, Yeniden Refah Partisi’nin İstanbul adayı Mehmet Altınöz TGRT Haber’e konuk olacakmış, Cem Küçük’ün sabah programına. Gitmiş, kapıdan çevirmişler; “Hayır, siz konuk değilsiniz” diye. Onlar bir açıklama yaptılar. Bâriz bir sansür… Bu açıkçası… yani kim dâvet etti? Bildiğim kadarıyla kanal yönetimi dâvet etmiş, yani doğrudan Cem Küçük’ün bir dâveti değilmiş diye öğrendim. Hem dâvet edip hem iptal etmek bir kere kanal yönetimi açısından çok acayip kötü bir durum. Ama neden dolayı iptal ettiler? Ya iktidar çevresinden “Çıkartmayın” diye bir tâlîmat geldi ya da son anda, “Ya, biz bunu çıkartırsak iktidardan kızarlar” diye düşündüler. Her hâlükârda, iktidârın ve iktidar yanlılarının Yeniden Refah Partisi’ni engellemeye çalışması aslında Yeniden Refah Partisi’nin meşrûiyetini artırıyor. Normalde beklenen, iktidârın Yeniden Refah yokmuş gibi davranmasıydı; ama beceremiyorlar, başaramıyorlar.

Şakir Kaya: “İYİ Parti bir seçim hezîmeti yaşarsa Bilge Yılmaz’ın tutumu sizce ne olur?” Bilemiyorum. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde, ama seçimden sonra Türkiye’de olacağını duydum. Herhalde gelişmelere göre bir tutum takınır. Bilemiyorum, ama bir hezîmetten sonra o partide kim nasıl kalır? Eğer bir hezîmet olursa tabiî… Kusura bakmayın, yani böyle hezîmet olacak diye bir şey yok. Ama diyelim ki çok kötü bir sonuç aldı. İYİ Parti, Hazîne yardımından istifâde ettiği için kolay kolay çok büyük bir dağılma olmaz. Çünkü o partiyi ayakta tutan bir Meclis grubu var vs.. Ama çok büyük çalkantı olacağı kesin olur. Bilge Yılmaz burada ne yapar açıkçası bilemiyorum.

Yeniden Refah Partisi soran başkaları da var. Şu hâliyle bakıldığı zaman, Yeniden Refah Partisi’nin önünün açık olduğu, hele söylendiği gibi Yozgat, Şanlıurfa gibi yerlerden birisini alırsa çok daha fazla böyle olacağı; ama Türkiye çapında da oy oranının bayağı yüksek olacağı söyleniyor. Malatya’da, Bursa’da epey oy alacağı söyleniyor. Bunlar Yeniden Refah için geleceğe yönelik çok ciddî yatırımlar.

Erkan Can: “AKP Türkiye genelinde %30’un altında kalırsa, Cumhurbaşkanı siyâset tipini yumuşatır mı, yoksa daha mı otoriterleşir?” %30’un altı çok büyük bir rakam, o kadar olma ihtimâli var mı bilmiyorum, yok. Ama her hâlükârda, “Erdoğan seçimden istediği sonucu alamazsa ne olur?” sorusu çok önemli bir soru. Ben de bunu konuklarıma soruyorum. Ilımlı mı olur, yoksa otoriterleşme mi olur? Bunların hepsini soruyorum. Herkes farklı farklı şeyler söylüyor. Açıkçası bunun kestirilmesi mümkün değil, her türlü ihtimâle açık bir şey.

“Hâlâ anketlere güveniyor musunuz gerçekten?” Yani elimizde üzerinde konuşabileceğimiz çok fazla bir şey yok Mustafa Bey. Bu arada bakanların sâhaya çıkma sebebinin, Kurum kaybedince Cumhurbaşkanı’nın gazâbından korunmak olduğu söyleniyor. Gazâbı bilmem neyi bilmiyorum, ama Cumhurbaşkanı’nın tâlîmâtıyla bu işi yaptıkları muhakkak.

Ali Bolat: “Anketlere göre insanlar İmamoğlu etrafında toplanmış. Halkın böyle durumlarda politikacıların ilerisinde olması ve politikacının bu farkı kapatmak için uğraşmamasının sebebi nedir?” Evet, burada çok önemli bir husus var. Eğer Hatem Ete ile dünkü yayını izlediyseniz orada da konuşmuştuk. Anket sonuçlarını şöyle yorumluyorlar Hatem Ete ve PanoramaTR’nin analizcileri: “Son seçimde kurumsal muhâlefet yenildi, ama toplumsal muhâlefet varlığını sürdürdü. Bu seçim, toplumsal muhâlefetin varlığının bir kanıtı” diyorlar, ellerindeki rakamlardan hareketle. Sizin de söylediğinize çok benzer bir durum bu.

Evet, bir İYİ Parti sorusu daha geldi: “Sizce 1 Nisan’da Akşener verdiği sözü tutup siyâseti bırakır mı?” Şimdi diyelim ki İstanbul’da, Ankara’da oyları azaldı; ama diyelim ki Ordu’yu kazandı vs.. Hep bir gerekçe, hani birtakım teselliler olabilir. Ama çok net bir yenilgi sonrasında Akşener bırakır mı, bırakmaz mı bilmiyorum; ama liderliği gerçekten sarsılır. Onu söylemek lâzım.

Cihan Orhan: “İmamoğlu ve Yavaş’ın ittifak olmadan kazanmaları hâlinde bundan sonraki süreçte iktidar seçmeninin tercihi gibi muhâlefet seçmeni de cumhurbaşkanlığı seçimlerine partiler üstü bakar mı?” O adayın kim olacağına ve adayın nasıl bir söylem tutturacağına bağlı. Eğer Ekrem İmamoğlu olursa, muhtemelen bu çizgisini, “İstanbul İttifâkı” dediği şeyi “Türkiye İttifâkı”na çevirmek isteyecek, CHP’yi arkasına alacak, ama tüm Türkiye’ye bir tür partiler üstü bir görünümle ulaşmaya çalışacak. İstanbul’da bunu kısmen başarmışa benziyor, Türkiye’de de başarmaya çalışacak. Ama bu işler öyle kolay işler değil; bir süreç, bir kampanya ve milyonlarca insan söz konusu. İstanbul tabiî ki önemli bir eşik. Ama tek başına yeterli olmaz.

Yusuf Kayseri: “Ruşen Bey, Hopa’da ne olur? Akrabalarınız, eski komşularınız ne diyor?” Soyadı Kayseri olan birisinin Hopa’yı sorması da güzel. Hopa’da ne olur? Geçen CHP adayıyla telefonda sohbet ettim, “Kazanırım” diyor; ama aynı isimde akrabası da olan bir AKP adayı var karşısında. Bilemiyorum. Esas benim bir tarafım da eskiden Hopa’ya bağlı olan, şimdi ilçe olan Kemalpaşa. Kemalpaşa’da da Sol Parti’nin bir adayı var, o da çok iddialı. Ama geçen seçimde olduğu gibi Hopa’da da Kemalpaşa’da da CHP’nin kazanma ihtimâli sanki daha yüksek gibi. Ama bizim oralarda böyle değişiklikler arada sırada olabiliyor, yine de belli olmaz.

Köylü isimli izleyicimiz: “AKP seçimi yine az farkla kaybederse, yine kavga çıkacak, aynı senaryo yaşanacak denebilir mi?” Yani 5 yıl önce geçen seçimde yaptıklarını tekrarlamazlar herhalde, öyle söyleyelim. Çünkü çok kötü bir ders aldılar; fark alabildiğine açıldı. Bu sefer de böyle olacağını açıkçası düşünmüyorum. Fark az da olsa herhalde sonucu kabul edeceklerdir, kaybederlerse tabiî.

Evet, bu soru dün de gelmişti: “2028 için Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş birbirlerine rakip olurlar mı?” Şu hâliyle bakıldığı zaman olmazlar gibi gözüküyor, ama pekâlâ mümkün. Dün de buna bir şekilde cevap vermeye çalıştım. Bir ayrışma olabilir. Mansur Yavaş daha bir sağa doğru, yani CHP’ye mesâfe koyabilir ve kendini daha sağın adayı, ortak adayı gibi sunmak isteyebilir. Ama şu hâliyle bugün îtibâriyle böyle bir şey olmaz.

“Normal şartlarda sandığa gitmek istemeyip daha sonra karar değiştiren var mı? Karârınızı değiştiren ne oldu” Bunu bizim Ali Deniz X‘te sordu. Evet, bu önemli bir husus. Gerçekten insanların son seçimden sonra, özellikle muhâlif seçmen içerisinde sandığa gitmek istemeyenlerin sayısı çok yüksek deniyordu ve bunların zamanla azaldığı söyleniyor. Hattâ ne kadar katılım oranı yükselirse muhâlefetin lehine; ne kadar düşerse iktidârın lehine olacağı söyleniyor. Evet, seçime katılım oranı gayet önemli olacak. 

Emre Narin: “Sizce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi açısından siyâsî hedefi ne olacaktır bu seçimlerde ciddî bir kayıp yaşaması durumunda?” Toparlanmak isteyecektir, tekrar güç kazanmak isteyecektir, 2028’i tekrar kazanmak için ne yapması gerektiği üzerine düşünecektir ve bu bağlamda belki de ittifak konusunu da gözden geçirecektir. Çünkü Erdoğan 20 küsur yıllık iktidârı boyunca sürekli müttefiklerini değiştirdi, hattâ dün müttefiki olan sonra düşmanı da olabildi, bunu biliyoruz. Dolayısıyla toparlanmak isteyecektir, pes etmez yani benim bildiğim Erdoğan. Meselâ 2015 Haziran seçimlerinde böyle oldu. Tek başına iktidârı kaçırdılar; ama pes etmedi, koalisyon hükûmeti kurdurmadı, ülke kaotik bir dönem yaşadı. Aralık’ta tekrar tek başına iktidârı aldı. Bu sefer de 2028’i tekrar alabilmenin zeminini yaratmaya çalışacaktır. 

Kemal İslim: “Bu seçimde her şeyin CHP için iyi gideceğini düşünürsek, 2028’de Cumhur İttifâkı’na karşı İmamoğlu ve CHP yeterli olacak mı?” Olmayacak herhalde. Ama eğer sizin dediğiniz gibi her şey CHP için iyi gidecekse, zâten siyâsette birçok şey değişecek demektir. O yeni değişen dengeler ışığında yeni birtakım ittifaklar, yan yana durmalar ya da kavgalar ortaya çıkacaktır.

“Sosyalist iken hangi fraksiyonun içindeydiniz? Şimdi genç olsaydınız, bence İhsan Eliaçık ile hareket ederdiniz gibi geliyor bana.” Hayır, öyle olmazdım. Ben Dev-Genç hareketindenim ve hâlâ kendimi öyle bir şeyde görüyorum. Yani İhsan Eliaçık’ın yaptığını takdir etmekle birlikte, onunla berâber bir siyâsî yolculuk yapar mıydım genç olsam, pek sanmıyorum açıkçası.

Yeniden Refah ve Zafer Partisi yükselişi sizce Türk-İslâm sentezini temsil eder gibi gözüken AKP-MHP ortaklığına nasıl tesir eder? Muhâfazakârlık ile milliyetçilik iki hatta doğru mu genişler?” Evet, çok teorik bir soru. Bir tarafta milliyetçilik, bir tarafta muhâfazakârlık var; ama Yeniden Refah ve Zafer Partisi’nin ikisinde de olan çok ciddî bir popülizm var, sağ popülizm var. Dünyada örnekleri olan; meselâ aşı karşıtlığı, yok LGBTİ karşıtlığı ya da sığınmacı karşıtlığı gibi. Birisinde o, diğerinde başkası falan… Yani bir tarafta AKP-MHP merkeze yerleşmişken, bunlar da merkezkaç güçler olarak karşımıza çıkıyor. Nasıl dün AKP ve MHP merkezin dışında görülüyorlardı ve merkeze geldiler, belki ileride bir gün Zafer ve Yeniden Refah da merkeze gelebilirler. Onlar şu anda merkezi tehdit ediyor. Bunun milliyetçilikle de muhâfazakarlıkla da esas olarak ilgisi yok, yani var ama yok. Esas mesele merkezde olup olmama meselesi, merkeze kafa tutup tutmama meselesi.

“Seçimlerden sonra abone ve izleyici sayısı epey düşecek. Seçim sonrası yayınlarınızın içeriği değişecek mi” demiş Dinçer Bey. Ben düşeceğini sanmıyorum. Hattâ tam tersine artacağını ve Türkiye’nin seçimlerden sonra daha politize olacağını ve daha çok politika konuşacağımı ve bizim gibi bağımsız medya kuruluşlarına daha fazla ihtiyaç olacağını düşünüyorum.

“MHP ve Devlet Bahçeli niçin sessiz?” Seçim sonucunu çok fazla etkileyebilecek bir pozisyonları yok, ondan sessiz. Ama kendilerinin güçlü olduğu Karadeniz’de, İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da yerel olarak bayağı ciddî çalışıyorlar, onu da görmek lâzım. Meselâ Manisa’da belediyeleri var, orada da bayağı bir çalışıyorlar. Ama Türkiye genelini etkileyecek çıkış yapabilme imkânına sâhip bir parti değil MHP.

“CHP’nin Keçiören adayı milliyetçi kökenli ve Yavaş’a yakın bir isim, kazanma ihtimâli de var gibi. Yavaş’ın bu tercihini sâdece kazanmak odaklı mı, yoksa ileriye doğru bir hamle olarak mı yorumlamalı?” İkisini birden görmek daha gerçekçi olur. Hem kazanmak hem de ileriye yatırım. 

Ali Duran: “İzmir’de AKP seçimi alabilir mi?” Alamaz gözüküyor. Eğer öyle bir şey olursa zâten bu seçimin en önemli gelişmesi o olur. Ama arayı bayağı bir kapattığı söyleniyor Hamza Dağ’ın. Bu bile CHP için çok ciddî bir işâret olacaktır. Bunu geçen yayında da söyledim. İzmir’de CHP, özellikle Özgür Özel, baştan sona çok yanlış yaptı aday belirleme sürecinde ve bunun da çok etkili olduğunu düşünüyorum.

Bakıyorum, Eskişehir’i konuştuk.

Muharrem Bey demiş ki: “Akşener’in ‘Mansur Yavaş artık CHP Genel Merkezi’nin ev kölesi olmuştur’ sözü seçim öncesinde İYİ Parti açısından tâlihsiz bir açıklama oldu.” Evet, yani bunu söyleyince eline ne geçti? Açıkçası çok emin değilim.

“Emekliye zam yapmayan, Urfa’yı Yeniden Refah’a vermeyen, tüm îtirazlara rağmen İsrail’le ticâreti kesmeyen Erdoğan neden bu kadar rahat? Neyin hesâbını yapıyor olabilir?” Buna rahatlık demiyorum, rahat olduğunu nereden çıkarttığınızı da anlamıyorum. Levent de böyle diyor, siz de belli ki böyle diyorsunuz. Ben bir rahatlık görmüyorum. Yani rahat olması… Meselâ sürekli bir yerde, sürekli bir şehirde konuşma yapıyor, şimdi de İstanbul’da. Yani rahatlıktan neyi kastettiğinizi de anlamıyorum.

Oktay Ay: “Demirtaş’ın DEM Parti ile olan gözle görülür ayrılığı sizce AKP merkezli bir ayrışma mı?” Yok. Tam bir ayrılık da söz konusu değil. Bir sorun olduğu muhakkak, ama ayrılık söz konusu değil gördüğüm kadarıyla. Ama DEM Parti’nin içerisinde çok ciddî tartışmalar olduğu muhakkak. Meselâ Leyla Zana açık açık, “Biz metropollerde ne kadar güçlü çıkarsak o kadar bizi muhâtap alırlar” diyor. Buradaki esas mesajın İstanbul olduğu muhakkak. “İstanbul’da alabildiğimiz en yüksek oyu alalım’” diyor ve bu bir anlamda İstanbul’da CHP’nin kaybetmesine vesîle olmak anlamına geliyor. Bu mesajı söyleyenler var, bu mesajdan rahatsız olanlar var. Arada çok ciddî bir çekişme var.

“Milliyetçilerin %20-25 potansiyeli olduğunu düşünüyor musunuz?” Türkiye’de milliyetçilik hemen hemen tüm partilere sirâyet etmiş durumda. Şu hâliyle bakıldığı zaman, son seçimde MHP de vardı, İYİ Parti de vardı, Zafer Partisi de vardı, Büyük Birlik Partisi de vardı. Bunların aldığı oyların 25 civârında olduğu, 20’yi aştığı muhakkaktı. Ama sâdece bundan ibâret değil. AKP içerisinde de çok ciddî bir milliyetçi potansiyel var. Milliyetçiliğin oranı daha yüksek. Ama muhâfazakârlıkla baş başa gidiyor birçok yerde. Sünnî muhâfazakârlıkla baş başa gidiyor. Dolayısıyla bunun oranını vermek çok mümkün değil. Ama Türkiye’de milliyetçiliğe gözünü kapayıp siyâset yapabilmek, merkez iddialı bir partinin kolay kolay yapabileceği bir şey değil.

Bizim borsacımız yine bize katkıda bulunmuş. Çok teşekkürler “Nominal Reis”, öyle diyelim. Sizlerden de eğer imkânlarınız varsa Medyascope’a destek olmanızı ricâ edelim. 

“Ruşen Bey, The Economist ve BBC gibi yayın organlarının Murat Kurum’u destekleyen yazıları hakkında ne düşünüyorsunuz?” Böyle yazılar olduğunu bilmiyordum. Varsa yani kendi bilecekleri iş. Destekleyebilirler, niye desteklemesinler? Ama ben görmedim açıkçası. Neden desteklediklerini de bilmediğim için bir şey söyleyemem.

“Muhâlefet seçim güvenliği konusunu yeterince işleyemedi. Bunun sebebi sizce nedir?” Geçen gün Özgür Özel bu konuda çok çok iyi hazırlıklı olduklarını söyledi. Herhalde bundandır.

Münise Hanım soruyor: “Seçimden sonra Özgür Özel’in başkanlığı tartışılabilir mi?” Seçim sonuçlarına bakmak lâzım. Eğer bâriz bir başarı olursa niye tartışılsın? Normalde tartışılmaz.

Evet, Borsacı Nominal Reis’le yarışan Serra Tüzün Hanım’a da buradan katkıları için teşekkür edelim.

Mehmet Kurt: “Filistin olayı AKP oylarını etkiler mi?” Birebir etkilemez. Ama zâten tereddütlü olan ve Filistin konusunda hassâsiyeti olan insanların o tereddütlerini noktalamalarına neden olabilir, vesîle olabilir. Tek başına Filistin nedeniyle olmaz. Ama zâten bir rahatsızlık vardır, AKP seçmenidir, ama rahatsızlık vardır, üstüne bir de Filistin, Filistin’le ticâret şu bu girince bırakabilir.

“Mesleğe yeni başlayan bir gazeteci olsaydınız şayet, hangi partiyi yakından tâkip etmek isterdiniz günümüzde? Genç gazetecilere ve araştırmacılara öneriniz ne olurdu?” Tereddütsüz bir şekilde Yeniden Refah’ı yakından tâkip ederdim ve Zafer Partisi’ni ve DEM Partisi’ni de olabildiğince yakından izlemeye çalışırdım. Ama en çok Yeniden Refah olurdu. Burada önemli olan — ben kendi örneğimde bunu yaşadım ve bundan da memnunum: Ben benim gibi olmayanları tâkip etmeyi daha çok seviyorum. Yani ben Kürt değilim; Kürt hareketini tâkip etmek istiyorum. İslâmcı değilim; İslâmî hareketi… Milliyetçi değilim; milliyetçi hareketi… Yani, solcuyum, solu tâkip etmek istemiyorum, pek de etmedim; mecbur kaldığım birtakım durumlar dışında tâkip etmedim.

Burçin Çakar: “Sizce Murat Kurum seçim akşamı çıkar ve erkenden ‘Biz kazandık’ açıklaması yapar mı? İmamoğlu’nun yanında Canan Kaftancıoğlu da yok bu seçimde?” Böyle bir şey olmaz. Yani bunu bir tür son Mayıs seçiminde İmamoğlu’yla Mansur Yavaş yapar gibi oldular ve sonra çok pişman oldular biliyorsunuz. Canan Kaftancıoğlu yok. Evet, önemli onun olmaması. Ama şimdiki İl Başkanı konusunda da çok iddialılar, Özgür Çelik konusunda ve her şeyden önce İmamoğlu’nun çok büyük bir deneyimi var. Bugün meselâ bir videoyla insanlara nasıl oy kullanmaları gerektiğini de anlatmaya başladı. Herhalde bu konuda bayağı bir şeyleri vardır. Yani herhangi bir adayın, kazanmadığı halde “Ben kazandım” diye çıkması devri artık kapanmış olsa gerek Türkiye’de.

“Özer Sencar, İmamoğlu’nun seçimi kazanması hâlinde Erdoğan’a alternatif oluşturabileceğini söylüyor. ‘Erdoğan’ın olmadığı bir siyâsî ortamda hangi parti kazanır?’ şeklinde bir soru yok mu anketlerinde?” Yok, böyle bir soru yok. Erdoğan olduğu müddetçe Erdoğan soruluyor.

“Bu seçimlerden sonra TİP’in geleceği hakkında ne söylersiniz? Başlarda yakaladığı çıkıştan çok uzakta. Çözülüp gider mi?” Hâlâ belli bir oyu olduğunu baktığım anketlerde görüyorum. Yani “Bugün milletvekili seçimi olsa kime oy verirdiniz?” sorusuna “TİP” diye cevap verenler var. Sayıları hiç de az değil. Tabiî bu seçimde önemli yerlerde aday göstermediler. Bir de Hatay’da çok ciddî bir skandalın ortasına düştüler. Bundan etkilenmemeleri mümkün değil, ama bu toparlanmayacak bir durum değil.

Engin Gök, TGRT konusunu sormuş. Bundan bahsettik. “Bu rezillik hakkında ne düşünüyorsunuz?” diyor. Ben bunu sosyal medyada, “Her canlı sansürü bir gün tadacaktır” diye yorumladım. “Yeniden Refah’a bunu yapan başkalarına neleri yapmaz?” diye de devam edebilirsiniz.

Evet, başka soru ve yorum var mı? Yarım saati aştık. Artık yavaş yavaş toparlayalım. Bayağı yorucu olmaya başladı bu seçim artık. Bir an önce bitse de kurtulsak diyorum, ama seçimden sonra da seçim sonuçlarını yorumlamamız gerekecek. Bakalım ne olacak? Evet, bakıyorum. Evet, neredeyse her şeyi konuşmuşuz.

“Cübbeli’nin Yeniden Refah ve Saadet Partisi hakkındaki açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?” Yani belli ki paniklemiş. Yoksa onun ne üstüne vazîfe yani? “Kazanamayacağı yerlerde Yeniden Refah ve Saadet Partisi’ne oy vermek câiz değildir” demiş. Yani bu, hani çok kaba deyimiyle “fıkhı, fetvâ vermeyi ayağa düşürmek”tir. Çünkü çok açık… Dünyevî bir hoca kendisi, dünyadan çok beklediği var ve o beklediklerini elde edememe endîşesiyle fetvâ adı altında insanları siyâsî olarak manipüle etmeye çalışıyor.

“Serdar Akinan, ‘Demirtaş son anda mesaj gönderecek’ diyor. Ne diyorsunuz?” Serdar böyle şeylere çok şey meraklıdır. Yani “O diyorsa doğrudur” diyemeyeceğim, ama olursa olur, bilmiyorum göreceğiz bakalım. Yani şu oldu galiba: Göndermeyi düşündü, sonra vazgeçti. Bundan sonra, son dakikada mesaj gönderir mi açıkçası bilmiyorum. Ama Serdar’ın en son bir sosyal medya paylaşımında Ekrem İmamoğlu’nu devlete yönelik bir tehdit olarak tanımlamış olduğunu gördüm, hâlâ ne demek istediğini tam anlamadım; ama ilginç bir not olarak da bunu düşeyim.

Evet, toparlayalım. Yarın saat 16.00’da bir aksilik olmazsa –ki olmaz umarım– son bir kez sizlerle yayın yapacağız. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.