Türkiye Raporu, Eylül 2019’dan beri her ay gerçekleştirdikleri anketlerinde ilk defa Nisan 2024’te AKP’yi birinci parti ve Erdoğan başarı seviyesi en yüksek lider olarak bulmadı. Seçim sonuçlarının bunda etkisi ne oldu? CHP lideri Özgür Özel, başarı seviyesinde Erdoğan’ı yakaladı mı? Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Ekonomist ve araştırmacı Can Selçuki canlı yayın konuğumuz. Seçimden sonra yaptıkları araştırmanın sonuçlarını konuşacağız. Can, merhaba, hoş geldin.
Can Selçuki: Merhaba, hoş bulduk. İyi yayınlar Ruşen Abi.
Uzun zaman oldu seninle yayın yapmayalı. Hattâ senin yerel seçimde bir aday adaylığı deneyimin de oldu ve sonra tekrar sâhalara döndün. Hoş döndün.
Can Selçuki: Sağ olun.
Şunu soracağım: Yeni bir araştırma yaptınız sıcağı sıcağına ve orada ilk defa bir bulguyla karşılaştınız araştırmalarınızda. Nedir o bulgu? Ben biliyorum, ama izleyicilerimize bir daha anlatalım.
Can Selçuki: Tamam. Şimdi araştırmanın ne olduğunu söyleyeyim. Bir kere, seçim araştırması değildi. Bu bizim her ay yaptığımız Türkiye Raporu anketinin Nisan ayı tekrârıydı ve biz bunu Eylül 2019’dan beri her ay yapıyoruz biliyorsunuz. İlk defa Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti olarak bulduk. Şimdi bunu tabiî anlamayanlar oldu. Anlama zorluğu yaşandı. O zorluğu gidermek için ben bir açıklamada bulunmak istiyorum. Şimdi deniyor ki: “Zâten seçimde biz bu sonucu görmüştük. Seçimden sonra yapılan ankette bu sonucu görmenin alâmetifârikası nedir veya önemi nedir?” Önemi şudur: Şimdi biz 5 yıldır yaklaşık her ay aynı metodolojiyle bu araştırmayı yapıyoruz ve ilk defa AK Parti dışında bir partiyi birinci parti olarak gördük. Ama daha önemlisi, yerel seçimden sonra yaptığımız bu ankette genele dâir sorduğumuz parti desteklerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin birinci parti çıkması, yerel seçim sonuçlarının sâdece yerel dinamiklerle alâkalı olmadığını gösterdi bize. Bu bakımdan anlamlıydı. Yani yerel seçimde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olarak tamamladı seçimi ve eğer bizim bundan bir hafta sonra yaptığımız ankette AK Parti’yi tekrar birinci parti olarak bulsaydık, o zaman şunu diyecektik: “Yerel seçimde adayların ve yerelin dinamiklerinden dolayı böyle bir tablo ortaya çıktı; o nedenle bunu genele, ulusal seviyeye yaymamak lâzım gelir” diye bir yorum yapabilirdik. Ama öyle olmadı. Seçim sonuçları görüldü, idrak edildi, analizleri yapıldı, herkes bunu değerlendirdi ve ondan sonra yaptığımız ankette Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti çıktı. Bir ilke daha sahne oldu bu araştırma; o da Eylül 2019’dan beri ilk defa lider başarı puanında Erdoğan birinci olmadı. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu onun üzerinde puan aldı ve Sayın Özgür Özel, Erdoğan’ın altında olmakla berâber, arayı çok ciddî şekilde kapattı. Hattâ şunu söyleyeyim: Sayın Kılıçdaroğlu’nun hiç yaklaşmadığı kadar başarı puanında Erdoğan’a yaklaştı. Şimdi bunu nasıl yorumlamak lâzım? Birincisi şu: İnsanlar seçim sonuçlarından memnun, bir kere onu demek lâzım. İkincisi: Seçim sonuçlarının sâdece yerel dinamikler ve yerel adaylarla alâkalı bir mesele değil; ulusal seviyede bir anlamı olduğunu görüyoruz. Genel partilere olan destekte bir anlamı olduğunu görüyoruz. Üçüncüsü bunu nasıl yorumlamak lâzım? Şimdi, bu pazar seçim olsa bu sonuç çıkar mı, çıkmaz mı diye değil de… 2028 yolu başladı artık, değil mi? 2028’in başlangıç noktası bu Ruşen Abi. Buradan işin nereye gideceğine bakacağız. En önemlisi şu: Şimdi artık Şimşek programının siyâsî bedelini AK Parti ödedi, Erdoğan ödedi ve çok da ağır bir şekilde ödedi. Artık bu ödendikten sonra bu programı değiştirmenin âlemi yok. Bu programın uygulanacağını görüyoruz, daha da kemer sıkılacak ve ekonominin hâne halkı için daha da zorlaştığı bir yere doğru gideceğiz. Şimdi bu gidişat, bu başlangıç noktasından bizi nereye götürecek? AK Parti’nin ve Erdoğan’ın daha da puan kaybettiği bir yere mi götürecek; yoksa onun yarattığı negatif etkiyi, Erdoğan ve AK Parti birtakım siyâsî gelişmelerle toparlayabilecek mi? Bunu göreceğiz.
Şimdi burada baktığımız zaman, senin araştırmanın öncesinde 31 Mart seçimlerinin sonuçları zâten çok büyük, devrim gibi bir sonuç oldu. AK Parti ilk defa girdiği bir seçimde birinci olamadı. Bir kere en önemli husus o. Onun dışında, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifâkı’nın başarısından bahsetti –yani toplayarak, MHP ile berâber–, ama hem büyükşehirlerde hem il bazında, belediye başkanlığı bazında Cumhuriyet Halk Partisi hem büyükşehirlerde hem de illerde AKP + MHP’den daha fazla belediye kazandı. O da çok net. Ve bu arada DEM Parti bayağı bir güç topladı. Yeniden Refah Partisi iki şehirde başkanlığı aldı. Çok ilginç bir tablo ortaya çıktı; beş yıl önceki yerel seçimler de çok büyük ve çarpıcı sonuçlardı; ama onun da ötesinde sanki bu seçim bir dönüm noktası gibi bir hava veriyor. Ne dersin?
Can Selçuki: Şöyle: 2028 hesaplarını tabiî ki çok yakından ilgilendiriyor bu seçim sonuçları. Zâten partiler ve aktörler de biraz buna hazır, bu perspektiften girdiler bence seçime. Mayıs seçimlerinden sonra Millet İttifâkı’nın dağılması ana dinamikti değil mi ittifaklar açısından? Ama şimdi seçime baktığınızda, aslında ben bütün ittifakların dağıldığını görüyorum. Yani Yeniden Refah Partisi 900’ün üzerinde ilçede aday gösterdi ve Türkiye’de en fazla aday gösteren ilk beş partiden biriydi. Şimdi bu partiye bir ittifak içerisinde demek çok doğru olmaz kanaatimce. Kezâ DEM’e bakıyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi’nin aday gösterdiği 378 ilçede aday göstermemiş. AK Parti ile MHP’nin aynı anda aday gösterdiği 350 ilçe var. Dolayısıyla aslında bütün ittifaklar dağılmıştı bana soracak olursanız ve herkes kendini 2028 için pozisyonlama gayretine sokmuştu ve bunun da sonucunu görüyoruz. Bir dönüm noktası tabiî, yani ittifaklar siyâseti açısından da bir dönüm noktası. Yani Erdoğan ve AK Parti açısından, evet; ama ittifaklar siyâseti açısından da bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Bir de Ruşen Abi, hatırlarsınız bir yayın yapmıştık Mayıs seçimlerinden önce. Ben orada AK Parti’nin muhâfazakârlığını beğenmeyen, yeterince muhâfazakâr bulmayan bir sağ seçmen grubundan bahsetmiştim. Stüdyo yayınıydı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Evet.
Can Selçuki: Şimdi meselâ o grubun kendine Yeniden Refah’ta bir yer bulduğunu görüyoruz. O grup kendini ortaya çıkarttı. Ekonomik memnûniyetsizlik ve muhâlefetle hiçbir şekilde bir araya gelmemiş muhâfazakâr sağ bir parti ortaya çıkınca, o grup kendine bir yer buldu ve neredeyse baraj seviyesine taşıdı Yeniden Refah’ı. Ben bunu çok anlamlı buluyorum. Biz seçimden sonra 2023’le 2024’ü kıyasladığımız bir sandık analizi yaptık. 2023’te AK Parti’ye oy verip de 2024’te oy vermeyen 5 milyon seçmenin 2 milyonu sandığa gitmemiş, 1,5 milyonu Cumhuriyet Halk Partisi’ne vermiş, 1,4 milyonu da Yeniden Refah Partisi’ne oy vermiş. Yani 2023’te AK Parti’ye oy verip de 2024’te oy vermeyen seçmenin %60’ı AK Parti dışında iki partiyi tercih etmiş. Bunlar çok çarpıcı bulgular bana soracak olursanız.
Evet, bu zâten bugün Erdoğan’ın konuşmasında söylediği husus. O daha çok seçime katılma oranının düşüklüğünü en büyük gerekçe gibi gösterdi. Ama bu senin söylediğin önemli. Tabiî gitmeyenlerin önemli bir kısmı AK Parti seçmeni; ama önceden AK Parti’ye oy verenlerden şimdi başka partiye oy verenler de var diyorsun ve CHP’yi de söylüyorsun. Bu o zaman başka bir efsânenin sonu anlamına geliyor. Hani bu “CeHaPe zihniyeti” diye motive edilen bir kitlede, “CHP’ye asla oy vermez” denen kitlede de bir kırılma olduğunu gösteriyor sanki.
Can Selçuki: En azından bir kısmında kırılma olduğunu gösteriyor. 20 yıldır Erdoğan’ın ve AK Parti’nin çok konforlu bir alanı vardı. O da neydi? En sağdaki seçmeni CHP’den çok güzel uzak tutabiliyordu, izole edebiliyordu. CHP ne yapsa oraya bir türlü dokunamıyordu, derdini anlatamıyordu. Ama şimdi, haritaya baktığınızda, o seçmenin önemli bir kısmına CHP 5 sene boyunca, hem de hizmet ederek kendini anlatma ve hemhal olma fırsatı yakaladı. Bakalım nasıl kullanılacak? Tabiî bunu görmek lâzım. Hani bu bir fırsattır, berâberinde bir riski de getirir tabiî, yani o işi beceremezseniz. Sonuçta o efsâneyi, hani “CeHaPe zihniyeti” mitini bir 30 yıl daha yeniden üretebilirsiniz. Ama çok büyük bir fırsat var tabiî.
Şu haritaya baktığımız zaman en çarpıcı hususlardan birisi; 2019’da büyük ölçüde yaşanan bir süreç, ülkenin batısının –bir iki istisnâ, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya istisnâları dışında– illerin tamâmen CHP’ye geçtiğini görüyoruz. Bunların içerisinde Afyon gibi, Kütahya gibi yerler de var, hattâ Kilis de var. Bir Hatay istisnâsı var. Hatay zâten tartışmalı bir konu — ki bugün de Erdoğan Hatay’ı uzun uzun anlattı. Yani kazandıkları tek yer orası, CHP’den aldıkları tek yer olduğu için. Buralar aynı zamanda ülkenin batısı, aynı zamanda ülkenin dinamosu gibi değil mi? Yani ekonomik açıdan, kültürel açıdan, birçok açıdan, nüfus yoğunluğu açısından… Yani hani “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” söylemi geçen sefer çöktü belki; ama ülkenin batısında AK Parti’nin, Kocaeli ve Sakarya dışında hiçbir ilin belediyesini muhâfaza edemiyor olması; Bursa, Balıkesir ve Denizli’yi kaybetti meselâ, üç büyükşehiri kaybetti CHP’ye. Bunlar çok önemli. Yani bu, önümüzdeki dönem için bize nasıl bir işâret veriyor?
Can Selçuki: Şimdi, bence bu şehir merkezlerinde AK Parti’nin gerilemesi, 2017 Referandumu’nda ilk kendini gösteren bir gelişmeydi hatırlarsanız. 2017 Referandumu’nu hatırlayalım: Büyükşehirlerin çok önemli bir kısmında “hayır” oyu çıkmıştı, genel oy “evet” olmasına rağmen. Daha sonra bunun devâmını 2019 yerel seçimlerinde gördük. Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de özellikle ikinci turda bunu gördük. Evet, Kemal Kılıçdaroğlu kaybetti, ama büyükşehirlerin neredeyse tamâmında Erdoğan’ın önünde kapamıştı yarışı. Artık son aşamasında, yani 31 Mart 2024 seçimlerinde AK Parti’nin iyice, özellikle kent yoksulluğu ve kentlerdeki olumsuzluk üzerinden merkezlerin dışına itildiğini görüyoruz. Tabiî bunun çok büyük bir etkisi olacaktır 2028’e. Çünkü sonuçta Türkiye’de kentler öyle izole birimler değil; kırsalla ciddî bağları olan ve oy verme alışkanlıklarını etkileyen yerleşim yerleri. Ama burada şuna dikkat çekmek istiyorum: Meselâ Afyon örneği enteresan. Afyon, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kitle partisi, yani sosyal demokrat bir kitle partisi olma yolculuğunda bir imtihan olacak bana soracak olursanız. Neden? Çünkü Afyon Belediye Başkanı hanımefendinin bâzı görüşlerinin, çok da Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni yönetiminin partiyi sokmak istediği ideolojik hatla çok uyuşmadığını görüyoruz. Şimdi, bir kitle partisinde bu olabilir. Bu çok anormal bir durum değil. Yani herkesin herkesle anlaşması söz konusu değildir. Ama partinin bir ana aksı olur ve o ana akstaki temel prensiplerden de çok uzaklaşamazsınız. Çünkü kendinizi bir inandırıcılık ve bir tutarlılık sorunuyla karşı karşıya bırakırsınız. Bu kadar geniş bir coğrafyada seçim kazanmanın tabiî böyle de bir imtihanı olacak Cumhuriyet Halk Partisi için.
Burada şunu sormak istiyorum. Şimdi diğer partilerden, Yeniden Refah’tan bahsettik, burada bir potansiyel var ve zâten bu seçimin ikinci büyük kazananı herhalde tartışmasız. DEM Parti’nin bölgede gücünü muhâfaza ettiği, hattâ yer yer artırdığı, aldığı iki yeni yer var; Ağrı’yı geri almak gibi ya da meselâ Muş’u almak gibi. Tunceli’yi de aldı. Ama büyükşehirlerde beklenen sonuçları alamadı, İstanbul’da meselâ. En çok konuşulan husus oydu. Ne diyorsun, DEM Parti bu seçimin kazananlarından mı, kaybedenlerinden mi?
Can Selçuki: İstanbul performansı üzerinden bence DEM Partisi’nin genel performansına dâir bir çıkarım yapmak çok doğru değil. İki nedenle değil. Bir: İstanbul’da çok güçlü bir aday var. İstanbul’da DEM Parti, yanlış hatırlamıyorsam 16 ilçesinde zâten ilçe başkanı adayı gösterdi. Dolayısıyla İstanbul’un yerel dinamiği gerçekten farklıydı, bu bir. İkincisi; İstanbul’daki DEM Parti seçmeninin de ülkenin başka yerlerindeki DEM Parti seçmeninden ayrıştığı, profil olarak da ayrışan kesimlerin olduğunu görmek lâzım. DEM Parti bence ne başarılı ne başarısız, statükoyu korumuş vaziyette. Ama şunu da söylemek lâzım: Mayıs seçimlerinden sonra DEM Parti seçmeninde de partisine karşı ciddî bir memnûniyetsizlik olduğunu ben görüyorum ve verilen özeleştirinin de çok tatmin edici olmadığını açıkçası görüyorum. Bundan sonra, yani 2028 yolunda aynı tempoyla gidemeyeceklerini düşünüyorum.
Peki, sizin bu son araştırmanızda DEM Parti nasıl gözüküyor?
Can Selçuki: Aynı gözüküyor, yani çok oynama yok açıkçası.
Bu seçimin en büyük kaybedenlerinden birisi –tabiî ki “AK Parti’den sonra” diyelim–, İYİ Parti oldu. O “hür ve müstakil” politika yürümedi. Meselâ bu seçimde bir şekilde 5 yıl önceki gibi ittifak olsaydı, bayağı bir yeri bu rüzgârla berâber kazanma ihtimâli olabilirdi ve her hâlükârda zaferden pay çıkartırdı. Şu hâliyle baktığımız zaman, kendi oyunun çok gerisinde. İddialı isimler çıkarttılar İstanbul’da, İzmir’de, Balıkesir’de. Meselâ Adana’da Türkeş’in kızı vardı; ama çok kötü sonuçlar aldılar. Sizin araştırmanızda İYİ Parti nasıl gözüküyor? Önümüzdeki hafta sonu da kongreleri olacak. Meral Akşener de gidecek, yani bıraktığını söylüyor.
Can Selçuki: Kararsızlar dağıtıldıktan sonra %4 bulduk yanılmıyorsam İYİ Parti’yi. Bu hür ve müstakil duruşta ben şöyle düşünüyorum, burada da kamuoyuyla fikirlerimiz ayrışıyor diye düşünüyorum. Hür ve müstakil duruş 2028 için bence doğru bir pozisyonlama idi; ama strateji başka bir şey. Onu nasıl uyguladığınız, o stratejinin gereklerini nasıl uyguladığınız başka bir şey. Dolayısıyla ben orada açıkçası İYİ Parti’nin çok kötü bir iletişim yürüttüğünü düşünüyorum hür ve müstakil karârını aldıktan sonra. Bir türlü eskinin konularından çıkamadı. Dolayısıyla ben belediye başkan adaylarının düşük oy almasını bekliyordum açıkçası; ama parti oyunun daha yüksek olabileceğini değerlendiriyordum, zor bir süreç.
Peki, onun dışında kalan partilere geçmeden bir de MHP’den bahsedelim. Devlet Bahçeli kendilerinin oyları hakkında %16 gibi bir şey söyledi ama, yani birtakım hesaplar yaptı. Ben pes ettim, şey yapamadım. MHP gerçekten bu seçimde nasıl bir performans gösterdi ve sizin son araştırmanızda nasıl bir yerde duruyor?
Can Selçuki: Son araştırmamızda 2023 performansına yakın bir yerde duruyor, onu söyleyeyim öncelikle. Şimdi, Sayın Bahçeli’nin yaptığı hesap tabiî, “Biz sâdece seçimlere girdiğimiz yerde aldığımız oylar üzerinden değerlendirilebiliriz” diyor; ama tabiî öyle değil işin esâsı. Milliyetçi Hareket Partisi düşük oy almasıyla berâber, bence kazandığı belediyeler îtibârıyla rahat bir yerde diye düşünüyorum. O yüzden seçimden hemen sonraki anketimize de baktığımızda, ulusal seviyede öyle anlamlı bir kayıpları yok gibi gözüküyor. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi şu an îtibârıyla 2023’te Mayıs’ta neredeyse şu an da orada diye düşünüyorum.
Peki, araştırmanızda Gelecek ve DEVA partileri çıktı mı karşınıza?
Can Selçuki: Yok denecek kadar az.
Memleket Partisi de kezâ, öyle değil mi?
Can Selçuki: Öyle, öyle. Zafer var, Yeniden Refah var, hani kayda değer oranda. Daha sonra işte DEM, MHP, İYİ Parti, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi var.
Peki, Zafer’in durumu nedir? Çünkü Ümit Özdağ çok iddialıydı. Ben de açıkçası oylarını artırmalarını bekliyordum ama çok büyük bir başarı gösteremediler. Yeniden Refah oyunu ikiye katladı herhalde değil mi, belki de daha fazla; ama Zafer Partisi çok bir dikkat çekmedi, yok hükmündeydi. Yani bu son seçimlerde Zafer Partisi herhangi bir yerde etkili olamadı, seçim sonucunu da etkileyemedi.
Can Selçuki: Ben Zafer Partisi ile Yeniden Refah’ın arasındaki en önemli farkın kurumsal kapasite olduğunu düşünüyorum. Yani Yeniden Refah’a baktığımız zaman, 900’ün üzerinde ilçede aday göstermiş, çok ciddî sayıda ilde örgütlenmesini tamamlamış ve ekonomiye dâir, diğer bâzı konulara dâir daha kapsamlı lâflar ediyorlar. Belki Zafer Partisi’nin de politika alanlarında muhakkak söyleyecekleri vardır; ama Zafer Partisi dediğimiz zaman, ister istemez konu dönüyor dolaşıyor sığınmacılara indirgeniyor ve Zafer Partisi’nde, Yeniden Refah’a benzer bir kurumsal kapasite açıkçası görmüyoruz. Öyle olunca da yerel seçimlerde sâdece popüler ve beğenilen lider üzerinden ilerlemek çok mümkün olmuyor. Aralarındaki temel farkın bu olduğunu düşünüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şu âna kadar girdiği seçimlerdeki en düşük oy oranı %34,28 ile ilk girdiği seçim. Ama seçim sistemi nedeniyle ya da sâyesinde tek başına iktidar olmuştu. O zamandan bu zamâna bunun altına düşmedi. Son yerel seçimde biraz daha fazlasını aldı diyelim. Şimdi sizin bulgularınızda kimileri %30’un altına düşüyor, düştü gibi yorumlar yapıyorlar, neye dayanarak yaptıklarını bilmiyorum ama. Böyle bir ihtimal AK Parti için söz konusu olabilir mi? Son araştırmanız ne diyor?
Can Selçuki: Mümkün tabiî, yani %30’ların sınırlarında olduğunu görmek mümkün. Ama ben bu bizim seçimin hemen sonrasında yaptığımız araştırmayla ilgili olarak şunu söyleyeyim: Burada esas mesele, bulundukları oy seviyesi değil; sıralamanın ne yönde değiştiği. Gerçekten burada aynı metodolojiyle, yani seçimden hemen sonra yaptığımız bir araştırmada Cumhuriyet Halk Partisi’nin tekrar birinci parti çıkmış olması, seçim sonuçlarına dâir memnûniyeti gösteriyor. Ve esas mesele bu sıralama meselesi. Yani Cumhuriyet Halk Partisi eğer bu performansı koruyabilirse, bu başlangıç noktasıdır, o zaman oy oranlarını tabiî ki konuşuruz; ama orada değişen bir algı var demektir — ki esas mesele de odur. Yani Türkiye’nin birinci partisi olma, lider partisi olma, iktidâra yürüyen partisi olma algısı şu an, bugün îtibârıyla anketlerde çıkan oy oranlarından daha önemli açıkçası.
Peki, son olarak şunu sormak istiyorum: Seçim sonrasında yaşanan, iktidârın büyük mağlûbiyeti ardından yaşananlardan sonra gözler Erdoğan’a çevrildi ve iki seçenek var: yumuşama ve sertleşme. Arası yok; çünkü arası, şu günkü hâliyle yürümesi biraz zor gözüküyor sanki. Sen kişisel olarak ne düşünüyorsun, Erdoğan neye daha fazla yönelir?
Can Selçuki: Ben yumuşamanın daha yüksek ihtimal olduğunu düşünüyorum. Nedenini de söyleyeyim. Her şeyden önce Türkiye’nin önünde uygulaması gereken çok ağır bir ekonomik program var. Bu program sırasında sertliği seçim zaferiyle destekleyebilirsiniz; ama hem seçim sonuçları böyle olacak, hem de bir yandan bu kadar ağır bir ekonomik programı uygulamak durumunda kalacaksınız. Ben açıkçası daha ılımlı bir yol izleneceğini düşünüyorum. Hattâ şunu da söyleyeyim; hani seçimin hemen ertesi günü Van’da olan olayların, ben çok da Erdoğan’ın istediği yönde olaylar olduğu düşüncesinde değilim.
Bu anlamda karşılıklı, dün yapılan Özgür Özel’in görüşme talebi ve Erdoğan’ın da olumlu cevâbı bir şeylerin işâretçisi olacak herhalde.
Can Selçuki: Çok temkinli yaklaşıyorum o işlere. Çünkü 2002’de seçimin hemen ardından Baykal-Erdoğan görüşmesini hatırlarsınız, o görüşmedeki mesajları da hatırlarsınız. Hızla işler başka yöne doğru gitmişti. Ama tabiî daha öncesine göre kıyasladığımızda daha farklı bir iklim olduğunu söylemek mümkün.
Çok sağ ol, Can. Çok teşekkürler.
Can Selçuki: Ben teşekkür ederim.
Can Selçuki ile kamuoyu araştırmasını, son yaptıkları Türkiye Raporu’nu konuştuk ve partilerin durumunu ele aldık. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.