Eğitimciler ÇEDES ve yeni müfredatı tartıştı: “Cumhuriyetin verdiği güçle mücadele edeceğiz”

Alanında uzman isimler, “Eğitimde Neler Oluyor? Laik, Bilimsel, Karma Eğitimden ÇEDES ve Müfredat’a” başlıklı panelde buluştu. Eğitimciler yaptığı konuşmada okullardaki dini içerikli uygulamalara değinerek, çocukların bilimsel ve pedagojik eğitim alması için mücadele edeceklerini söyledi.

100. Yıl Kadın Dayanışma Platformu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, (Eğitim- Sen), Öğrenci Veli Derneği, (Veli-Der) Ataşehir Sivas Kültür Dayanışma ve Eğitim Derneği (ASİAD) ortaklığı ile “Eğitimde Neler Oluyor? Laik, Bilimsel, Karma Eğitimden ÇEDES ve Müfredat’a” başlıklı panel düzenledi. İnal Aydınoğlu Kültür Merkezi’nden gerçekleştirilen panele öğretmenler, eğitim uzmanları, veliler gibi eğitimin içinde yer alan isimler de katıldı.

Etkinlikte okullardaki sorunlar, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli yeni müfredat, “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi, eğitimdeki uygulamalar gibi birçok başlık ele alındı. Panelde eğitimci ve yazar Neşe Doster, klinik psikolog, eğitim bilimci Dr. Özlem Özden Tunca, Demokrat Parti İdare Kurulu Üyesi İlay Aksoy, Veli-Der Genel Başkanı Ömer Yılmaz, Eğitim- Sen Kadıköy Şubesi Eğitim Sekreteri Erdal Fırıncıoğulları konuşma yaptı. 

“Amaç biat eden gençlik yetiştirmek mi?”

Panelde katılımcılara seslenen eğitimci yazar Neşe Doster, okullardaki şiddet olaylarına, eğitim dışındaki çocuklara, geçinemeyen öğretmenlere değinerek “Bu ülkeyi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların öncelikle bir soruya cevap vermesi, proje geliştirmesi gerekir” dedi. Cumhuriyetin yeni kurulduğu dönemin zor şartlarına rağmen eğitime verilen önemli ve Atatürk’ün çabalarını anlatan Doster, günümüzde ise gençlerin beyin göçüyle yurtdışına gittiğini vurguladı. 

Yeni müfredata değinen Doster, bu konuda yapılan eleştirilerin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alınmadığını dile getirerek, “Tartışma, sorgulama, soru sorma, araştırma yok” dedi. Doster, derslerin içeriklerinde yapılan değişikliklere değindi. Öğretmenlerin çocuklar üzerinden olumlu iz bırakmasının önemli olduğunu anlatan Doster, “Düşünmeyen, sorgulamayan bir gençlik yetiştirme konusunda son derece başarılı oldular. Çağdaş yöntemlerle insanların yapay zekayı tartıştığı bir dönemde amaçları biat eden bir gençlik yetiştirmek midir? Maalesef adımlar biraz da oraya atılıyor” diye konuştu.

“Kişilere göre şekillenen eğitim çocuklara verilemez”

Eğitim bilimci eğitim bilimci Dr. Özlem Özden Tunca ise herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayarak, kişilere göre şekillenen, pedagojik yönü olmayan bir eğitimin çocuklara verilmemesi gerektiğini anlattı. Çocuklar için, kişiliğin gelişimi, sosyal ve duygusal gelişimin, dil ve zeka gelişiminin önemine değinen Özden Tuncer, “Bu ne demek? Yedi yaşa kadar bir çocuğa biz ne verirsek o çocuk o oluyor. Bizim orada o çocuğa doğruyu verme, yanlışı gösterme, öğretme, model olma gibi bir durumumuz var” dedi.

Yeni müfredatta özellikle okul öncesi dönem, ilkokul ve ortaokul öğretim programlarında değişiklik yapıldığını belirten Özden, velilerin bu duruma müdahale edemeceğini, düzenleme yaparken kendilerine, bilim insanlarına yeterince sorulmadığını söyledi. Özden Tuncer, “Müfredat oluşturulurken bilim insanlarından çok az destek alındığını biliyoruz. Destek alınsaydı değişecekti tabii. Bildiklerimiz ve doğrular tektir, nettir. Birileri müdahale edecekti. Diyecektik ki bu yaştaki çocuğa bunu verirsen bunun değişimi çok mümkün değil. Buna hakkın var mı? Bu vicdani sorumluluğu taşıyabilecek misin? Ama o imkan olmadı” diye konuştu.

Çocuğa okulda verilen bilgilerin öğrenciler tarafından doğru kabul edildiğini ifade eden Özden Tuncer, din eğitiminin çocukları günlük yaşamını da etkilediğini söyledi. Özden Tuncer, özetle şöyle dedi:

“Çocuğun zihni boş bir levhadır. Çocuklar doğuştan tertemiz halde gelir, onun üstüne istediğini işleyebilirsin. Yani sen bir insanı ya katil yaparsın ya doğru düzgün bir insan yaparsın. Bu kadar basit, bu bizim elimizde. Her siyasi rejim geldiğinde doğru bildikleri yönelimleri toplumun genç bireylerine aşılamaya çalışıyorlar. Hepsi farklı. Tüm siyasi görüşlerden bahsediyorum. Bazı genel geçer kuralları siyasi görüşümüz ne olursa olsun değiştiremeyiz. Ama çocuklar bu yönlendirme altında her türlü şekillenmeye, yoğrulmaya müsait. Nasıl bir birey olacaklarsa ona uygun bir kimlik, şekil alıyorlar. Biz veli olarak nerelere ne kadar müdahale edebiliriz? Haklarımız nelerdir? Bunları yaparsak bazı dönüşümler gerçekleştirebilir miyiz? Bunları söylemek bunları uygulamaya geçirmekten başlamakta fayda var.”

“Müfredat millete sosyolojik darbedir”

Panelde konuşan Demokrat Parti İdare Kurulu Üyesi İlay Aksoy, hükümetin toplum üzerinde yürüttüğü operasyonlar ve projeleri karşısında Türk milletinin daha da güçlendiğini anlattı. Türkiye’nin birçok tehditle mücadele ettiğini vurgulayan Aksoy, “Biz aynı zamanda Müslüman, aydın, batılı ve ilerici olmayı başarmış bir ülkeyiz” sözlerini kullandı. 

Müfredatı eleştiren Aksoy, “Bu müfredat Türk milletine sosyolojik bir darbedir” diye konuştu. Demokratik koşullarda cumhuriyete sahip çıkacaklarını ifade etti. “Bir evladımızı kaybetmek istemiyoruz. Biz çocuklarımızı batının hizmetkarları olması için yetiştirmiyoruz” dedi. Din kültürün öğretmenlerinin sayılarında artış olduğunu belirten Aksoy, bu durumu eleştirdi. Çocuklara sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek, “Elimizdeki tek silah cumhuriyetin bize verdiği eğitimdir, güçtür, inançtır, tarihtir, özgüvendir” dedi.

“Sesinizi yükseltin”

Veli-Der Genel Başkanı Ömer Yılmaz da iktidarın eğitim politikalarını eleştirdi. Dernek olarak uzun süredir bu konuda mücadele verdiklerini anlattı. Okulların imam hatibe çevrildiğini, müfredatın İslam felsefesine dayandırıldığını belirten Yılmaz, eğitim kurumlarının imam hatip okullarına dönüştürülmesi konusunda verdikleri mücadelenin, yapılan eylemlerin olumlu sonuçlarını aldıklarını hatırlattı. İktidarın değişeceğini söyleyen Yılmaz, hükümetin kendi iklimini yaşatmak için müfredatı değiştirdiğini iddia etti. 

ÇEDES projesiyle de imamların okullara girdiğini belirten Yılmaz, bu konuda da mücadele verdiklerini vurguladı. Türkiye’nin farklı illerinden örnekler veren Yılmaz, “Bugün veli olarak çocuklarımız okulda ne yaşıyorsa bunu eğer sormuyorsak bu kötülüğe ortak oluyoruz demektir. Bu imamlar, vaizler okula geldiği sürece buna karşı okula gidip sesinizi kesinlikle yükseltin. Anında geri çekiyorlar. Karşı çıkın” diye konuştu.

“En iyi öğretmeni çocuklarımızla yüzleştirmek zorundayız” diyen Yılmaz, yanlış uygulamaların kabul edilmemesi gerektiğini ifade etti. Belediyelerden, sivil toplum örgütlerinden, toplumun her kesiminden eğitimin sorunlarını çözmek için destek istedi.

“Veliler kaçıp özel okullara yönelir”

Eğitim- Sen Kadıköy Şubesi Eğitim Sekreteri Erdal Fırıncıoğulları da ÇEDES projesiyle Ramazan etkinliklerinde üçüncü sınıf çocukların sınıf sınıf dolaştırıldığını, çocuklara davul çaldırıldığını ve orucun nimetlerini dinlediklerini söyledi. İnançların dikkate alınmadığını, yapılanların öğrencilerin yaşların uygun olup olmadığına bakılmadığını ifade etti. Çocuklara sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Fırıncıoğulları, İslami yazarın müfredatta yer aldığını, dine dayalı eğitimin arttığını, pedagojiden uzak bir yaklaşımla programların hazırlandığını belirtti. 

Fırıncıoğlulları, “Ama vazgeçmiş değiliz. Mücadeleyi sürdüreceğiz. Müfredatın kendisinin adı yok. Kim tarafından hazırlandığı belli değil” diyerek çalışma sürecinde tarikatların, hükümete yakın kurumların yer aldığını savundu.  Özden, bu durumun etkisine değinerek sözlerini özetle şöyle tamamladı:

“Bu durumlar velilerimizin kaçıp özel eğitime yönelmelerine sebep olur. Evlatlarımıza daha güzel bir ülke bırakmak için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Duyarlı ve güvenli demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler sayesinde biz bunu ters düz edebiliriz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.