Ruşen Çakır izleyicilerle değerlendirdi: Akşener-Erdoğan görüşmesi nelere yol açacak?

Eski İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesinin yankıları devam ediyor. İYİ Parti’de Erdoğan ve cumhurbaşkanlığı sistemine sert muhalefet hazırlığı yapılan bir dönemde gerçekleşen görüşmenin, izlenecek politikaya ket vurabileceği düşüncesi hakim.

Ruşen Çakır Akşener ve Erdoğan görüşmesini izleyicilerden gelen sorular ve yorumlarda değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Sizlerle ortak bir yayında birlikteyiz. Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarından sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi bu konuyla ilgili dile getirebilirsiniz. Konu, Meral Akşener’in geçen hafta çarşamba günü Beştepe’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmesi. Tabiî sâdece Cumhurbaşkanı değil, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı da olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmesi ve bunun doğurduğu tartışmalar ve doğurabileceği sonuçlar. Açıkçası bu yayını yapmadan önce biraz şüphelendim. Çünkü artık kendi gözlemlerime göre, yaptığımız yayınlar, yazdığımız yazılara baktığımızda, İYİ Parti’nin artık çok fazla ilgi yaratmadığını görüyorum. Ama yine de önemli bir olay, konuşmakta yarar var. Niye bugüne kadar yapmadım? Çünkü, açık söyleyeyim: Meral Akşener’in bir şeyler söylemesini bekledim, bir açıklama yapmasını, bir şey söylemesini ya da Meral Akşener adına birilerinin bir şey söylemesini bekledim. Yok, demek ki bir şey konuşmak istemiyor. Bu, olayı daha da ilginç kılıyor açıkçası, öyle söylemek lâzım. Bir de şunu söyleyeyim, en son “Haftaya Bakış”ta Kemal Can’la yaptığımız yayında söylemiştim, tekrar söyleyeyim: Bu olaydan, bu buluşmadan yaklaşık 15 gün önce, çok güvendiğim bir kaynağım bana Meral Akşener’in Erdoğan’dan kendisi ya da bir yakını, muhtemelen oğlu için, büyükelçilik alacağını söylemişti. Çok şaşırmıştım. Ama kaynağıma çok güvendiğim için, “Olur mu öyle şey?” diyemedim. Hattâ Kemal’e söyledim, Kemal’le de tartıştık. Böyle bir şey olsa bile çok erken olduğunu düşündüm. Yani daha yeni Nisan sonunda partisi kongre yapmış, Müsavat Dervişoğlu genel başkan seçilmiş ve onun genel başkan seçilmesinde Meral Akşener’in desteği olduğunu da biliyoruz. Daha üzerinden bir ay geçmeden böyle bir çıkış gerçekten şaşırtıcı olurdu. Ama büyükelçilik meselesi ne derece doğru henüz bilmiyoruz. Bu konuda birçok kişi yorum da yaptı ya da kulis haber yazdı. Meselâ Fatih Altaylı da söyledi. Doğru mudur, yanlış mıdır onu bilmiyoruz; ama Meral Akşener’in suskunluğu her türlü spekülasyona izin veriyor açıkçası. Ve ben şimdi baştan söyleyeyim: Bu aslında –nasıl denir?– “coup de grâce”, “şefkat vuruşu” diye bir lâf var. Hani sakatlanan atları ilâçla öldürmek gibi. Bu biraz öyle oluyor sanki. Meral Akşener tarafından, Kurucu Genel Başkanı tarafından İYİ Parti’nin sonu hızlı bir şekilde getiriliyor gibi görüyorum. Ama burada sizlerin sorularına, yorumlarına bakalım.

Hanzade Beyza: “Denge, denetleme ve güçler ayrılığı da olan bir sistem revizyonuna Meral Akşener’in ağzını aramış olabilir.” Hanzade Hanım, bu çok… –nasıl söyleyeyim?– iyimser bir okuma. Yani sâdece anayasa değişikliği, rejimde bir değişiklik vs. yapmak gibi bir derdi, bunun için bir görüşme olsaydı, bunun başka yolları olurdu. Ve Meral Akşener de çıkardı, sizin dediğiniz gibi, “Sayın Erdoğan, rejimi geriye doğru değiştirmek istiyor, benim de görüşlerimi almak istedi” derdi. Ne kadar inandırıcı olurdu bilmiyorum, ama böyle bir açıklama yapardı. Şu âna kadar bir açıklama yapılmamış olması, her türlü spekülasyonu berâberinde getiriyor. Bunun Erdoğan’ın Meral Akşener’den bir fikir almasından ziyâde, Meral Akşener’le Erdoğan arasında bir yakınlaşmanın buluşması olduğu artık kesinleşmiş gibi. Dikkat ederseniz, İYİ Parti sözcüleri de ilk gün tereddütlüydüler, ama zamanla daha net çıkışlar yaptılar. En son Müsavat Dervişoğlu, Habertürk’tü yanılmıyorsam, o yayında da çok açık bir şekilde, “Eğer birisiyle görüşülecekse o kişi benim” dedi. Yani şimdi Meral Akşener hangi sıfatla… Diyelim ki yeni anayasa üzerine konuşuyor ve bir parti lideri gibi karşılanıyor. İYİ Parti mi? Halbuki İYİ Parti’nin seçilmiş bir genel başkanı var. Onu bir şekilde kabul etmeyen, onu bir şekilde muhâtap almayan Erdoğan’ın doğrudan Meral Akşener’i muhâtap alması başlı başına çok ciddî bir problem.

Doğan Özkan diyor ki: “İYİ Parti zâten yerel seçimlerde çok büyük bir yenilgi almış ve Meral Akşener koltuğunu kendi seçtiği birine de olsa teslim etmek zorunda kalmıştı. Artık kendisine bile faydası olabileceğini düşünmüyorum.” Evet, bayağı ciddî bir düşüşteki partinin daha kendisini toparlamaya imkân bulamadan yaşanan bir görüşme bu. En son Meclis’te İYİ Parti grubunu izlemeye gittiğimde, orada çok sayıda milletvekiliyle sohbet etme imkânım oldu. Hepsi bir arayış içerisinde ve son seçim yenilgisinin ardından yeni yönetimle birlikte ayağa kalkacakların iddia ediyorlardı. Daha ayağa kalkmaya fırsat olmadan, Meral Akşener tarafından çok ciddî bir çelme takıldı kendilerine. Bu saatten sonra Müsavat Dervişoğlu ne yapabilir? Şimdi Müsavat Dervişoğlu’nun şu âna kadarki çıkışlarında bir muhâlif çizgi tutturmaya çalıştığını görüyoruz. Meselâ ısrarlı bir şekilde Erdoğan’ın yeni anayasa çağrılarına îtibar etmeyeceğini baştan îtibâren söylemişti. Ama şimdi, Kurucu Genel Başkan ve kendisinin de seçilmesine destek vermiş olduğunu bildiğimiz Meral Akşener Erdoğan’ın çevresine girince ya da Erdoğan’la yakınlaşınca, İYİ Parti’nin ayağa kalkması iyice zor oluyor.

Mert Özkan diyor ki: “Saç boyamanın ardındaki sembolizmi sorarak hafif bir başlangıç önersem.” Evet, bunu özellikle kadınlar söylüyorlar. “Eğer bir kadın saçını değiştiriyorsa başka şeyleri de değiştirmeye hazır demektir” diyorlar. Burada da evet, yeni saç rengiyle yeni bir siyâsî yolu da seçmiş olabilir deniyor. Henüz kendisi hiçbir açıklama yapmadı. Yapmıyor olmasının Erdoğan’la yakınlaşmayı doğruladığını düşünüyorum. Yıllar önce Adalet ve Kalkınma Partisi ilk kurulacağı zaman, Fazîlet Partisi kapatılmıştı ve yenilikçiler artık kendi partilerini kurmaya karar vermişlerdi. Ama bunun Fazîlet Partisi’nin devâmı olduğu intibâını da yaratmak istemiyorlardı. Onun için de başka partilerden kişilerin katılımını çok önemsiyorlardı. Hüseyin Çelik Doğru Yol Partisi’nden gelmişti; Meral Akşener de Doğru Yol Partisi’nden geliyordu, partinin kurucuları arasında olacaktı. İlk çalışmalara katıldı. Ama sonra birdenbire ayrıldı ve kısa bir süre sonra MHP’ye girdi, MHP’den milletvekili seçildi, Meclis başkanvekilliği gibi görevler üstlendi. Şimdi, yıllar sonra, 22-23 yıl sonra Erdoğan’la yollarının tekrar kavuşması, sanki buluşması söz konusu. Bu süre içerisinde Meral Akşener’in Erdoğan’la ilişkisini bir şekilde sürdürdüğünü biliyorduk. Yani, alenen olmasa bile, aralarında çok ciddî sorunlar olmadığını biliyorduk. Zâten Erdoğan kendisini ve partisini Cumhur İttifâkı’na da çağırmıştı; hem Devlet Bahçeli çağırmıştı hem de Erdoğan çağırmıştı. Fakat Meral Akşener şunu biliyordu ve burada, bu stüdyoda yaptığımız yayında da söylemişti, başka yerlerde de söylemişti: “Ben gitsem bile partimin tabanı benimle gelmez.” Şimdi, partinin tabanı diye geride çok fazla bir şey kalmadığı bir anda, pekâlâ kendisi gidiyor olabilir. Bunu böyle bir not düşmek lâzım. Gidip ne yapacak, nasıl bir şey yapacak? Bunu bilmiyoruz. Yani büyükelçilik iddiaları var, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, partiye üye olması, yöneticisi olması vs., bakanlık gibi iddialar var. Kendisi de konuşmadığı müddetçe ve Erdoğan’ın yakın çevresinden de bir açıklama yapılmadığı müddetçe, bu tür spekülasyonların önünü kesmek mümkün değil.

“Ruşen Bey, Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyâsîlerden ne zaman, nasıl kurtuluruz sizce?” Böyle bir şey yok, kurtulma diye bir şey yok. Onlar gider, başkaları gelir. Sonuçta siyâset böyle bir şey, yaş sınırı yok siyâsette.

İskefiyeli: “Medyadaki yorumlardan bağımsız olarak, Akşener yeni bir yol mu arıyor sizce?” Hayır. Tabiî ki kendine yeni bir yol çiziyor olabilir, ama burada yaptığı işin İYİ Parti adına olmadığını anlamak lâzım. Çünkü Genel Başkan’ın haberi yok. Genel Başkan onaylamıyor. Yani Meral Akşener kendi adına konuşuyor. Tabiî şurası muhakkak: Meral Akşener’i destekleyen milletvekilleri var, parti teşkîlâtından insanlar var, o giderse onlar da onunla berâber gidebilir. Ama yeni bir yol aramaktan ziyâde, Erdoğan’a yakınlaşmak çok daha akla yatkın gibi geliyor.

Muharrem Palaz diyor ki: “İYİ Parti’de Akşener taraftarı olan milletvekilleri, Akşener’in istekleri doğrultusunda hareket ederler mi? Akşener bu görüşmeyle İYİ Parti ile arayı iyice açmış gözüküyor.” Zâten sonrasında İstanbul milletvekili Burak Akburak –Meral Akşener’e en yakın isimlerden birisi– birtakım şeyler söyledi, sonra da düzeltmeye kalktı; ama biliyoruz ki Meral Akşener koparsa, birileri de kopacak. Ama sâdece onlar mı kopacak? Yani Meral Akşener’in peşinden gidenler olur; ama o bu olayın ardından İYİ Parti iyice bir dağılmaya girer. Şimdi bir taraftan Zafer Partisi var, bir taraftan MHP’nin kendisi var hâlâ tabiî ki, bir taraftan Yavuz Ağıralioğlu parti kurmak istiyor, Bbir diğer taraftan da CHP var. CHP’ye geçen milletvekilleri, İYİ Parti’nin eski üst düzey yöneticileri var. Şimdi burada kopuşun devâmı gelebilir. Eğer Meral Akşener bâriz bir şekilde Erdoğan’ın yanında yer alırsa ve partiden de bâzı isimleri götürürse, İYİ Parti iyice zor durumda kalacaktır ve artık geminin battığı duygusu hâkim olacaktır, çözülme devam edecektir. Bu ihtimâli hiç yabana atmamak lâzım. Fakat burada şöyle bir husus var, onu özellikle vurgulayalım: İYİ Parti Hazîne yardımı alıyor ve fena olmayan bir yardım alıyor. Bu nedenle İYİ Parti varlığını bir şekilde sürdürecek. Ama olağanüstü kongre ihtimâlini hiç yabana atmamak lâzım. Tabiî bunun olması için Akşener’in ne yapmak istediğinin iyice netleşmesi ve İYİ Parti’den kopmuş olduğunun görülmesi gerekiyor. İYİ Parti’den kopmaması hâlinde de işler yine kolay olmayacak. Çünkü bir şeyleri açıklamak durumunda. Ondan sonra birileri kopsa bile, birileri partide kalacaktır, olağanüstü kongre olacaktır. Ama topluma, seçmene ne diyecekler, nasıl diyecekler, nasıl bir fark ortaya koyacaklar? Bu, gözümün önünde çok şekillenemiyor. Ama bu parti, kurulduğu andan îtibâren %10 civârında oy almış, bir dönem %15-20’ye varacağı söylenmiş, merkez sağın yeni bir Doğru Yol Partisi olacağı söylenmiş bir parti. Ve şu anda içine düştükleri durum tek kelimeyle hazin. Özellikle yerel seçimlere “hür ve müstakil” olma iddiasıyla girip, ondan sonra da aldıkları o oy, gerçekten partiye gönül vermiş insanlarda çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı — bunu özellikle vurgulamak lâzım. Son kamuoyu yoklamalarına baktığımız zaman da hiç böyle ayağa kalkıyormuş gibi bir hâli yok.

“Erdoğan, yumuşama çerçevesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu dâvet eder mi?” Edeceğini sanmıyorum. Dâvet etse de, son yaptığı açıklamalardan sonra herhalde Kılıçdaroğlu kabul etmeyecektir.

Arda Süar: “Ünsal Ünlü’nün ‘Bir siyâsal İslâmcı sizi asla yanıltmaz’ sözüne ülkücü de eklenmeli. Türk sağının köşebaşı figürlerinin konsolidasyon eğilimi ve hızı, madde ile anti-maddenin anlık kavuşma hızı gibi” demiş Arda Bey. Sağcılarda böyle şeyler çok oluyor, onu söyleyeyim. Yani solcular yapmıyor anlamında demiyorum; ama solda “dönek” diye bir tâbir var. Solda böyle yapanlar ânında dönek olarak damgalanıyor. Sağcılıkta böyle bir şey olmuyor. Merhum Süleyman Demirel’in, “Dün dündür, bugün bugündür” lâfını unutmamak lâzım.

Uluç İnal: “Meral Akşener’in Beştepe ziyâreti sizce genel seçimlerde cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir nabız yoklama olarak değerlendirilebilir mi?” Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olmasını söylüyorsanız, böyle bir ihtimal yok yani. Nasıl olabilir ki, neyle olacak? Yani böyle bir durumda değil Akşener. Erdoğan’ın yerine Cumhur İttifâkı’nın cumhurbaşkanı adayı olmasını kastediyorsunuz herhalde. Bu bana asla mümkün gelmiyor.

Cenk Özboyacı: “Devlet Bahçeli sonrası oluşacak denklemi konuşmuş olabilirler.” Yani işin bir yerinde MHP’nin olduğu muhakkak. En azından Erdoğan, Akşener’i kabul etmeden önce herhalde Devlet Bahçeli’ye de bilgi vermiştir. Zâten Devlet Bahçeli’nin daha önce Meral Akşener’i dâvet etmiş olduğunu da biliyoruz. Ama bu, Akşener’in Bahçeli’den sonra MHP’nin başına geçeceği falan… Yani yıllar önce neden kuruldu İYİ Parti? Akşener ve diğerleri Bahçeli’nin karşısına çıktılar ve kazanma ihtimâlleri de bayağı yüksekti, özellikle Meral Akşener’in. Bahçeli direndi, Erdoğan’ı yanına aldı, mahkeme yoluyla bunun önünü kesti ve Akşener ve arkadaşları İYİ Parti’yi kurdu. Şimdi yıllar sonra Akşener’i tekrar MHP’nin başına geçirmek… tabiî ki mümkün, ama yani bunca zaman niye birbirleriyle bu kadar uğraştılar diye insan sormadan edemez.

Murat Çınar: “Bence, bilmem kaçıncı Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu veya Tuğrul Türkeş vakası tadında bir durum söz konusu.” Evet, Murat Bey’in dediği doğru. Numan Kurtulmuş da başka bir partideydi, Süleyman Soylu da başka bir partideydi. Tuğrul Türkeş parti lideri olmasa bile partinin önemli bir ismiydi. Erdoğan bu kişileri bir şekilde kazandı, devşirdi. Kimileri öne çıktılar, kimileri etkisizleşti. Ama Erdoğan’ın böyle bir özelliği var ve kimse de Erdoğan’a, “Ya, Numan Kurtulmuş o kadar lâf ediyordu, Soylu o kadar lâf ediyordu, Tuğrul Türkeş o kadar lâf ediyordu, niye yanınıza aldınız?” diye bir şey söylemedi. Erdoğan da hiçbir açıklama yapma ihtiyâcı hissetmedi. Bu, evet, Murat Bey’in söylediğine biraz benziyor. Durum iyice netleştiği zaman daha net konuşabileceğiz. Ama gidişat şu hâliyle bakıldığında açık tekzipler gelmediği için, yalanlama gelmediği için yakınlaşmanın daha baskın olduğunu söylemek lâzım.

Ruken Kaya: “İYİ Parti’de Akşener’in hâlâ güçlü bir etkisi var. Erdoğan’la bir arada olursa, İYİ Parti’den milletvekilleri transferi de olacaktır. Belki İYİ Parti grup kuramayacak hâle gelebilir.” Demin biraz bahsettik. AKP’ye Akşener’le birlikte geçenler olması gibi bir ihtimal var. Ama onların sayısı grubu düşürmeye yetmez; fakat kopuş başka kopuşları tetiklerse, CHP’ye geçiş, MHP’ye geçiş, Zafer Partisi’ne geçiş ya da Yavuz Ağıralioğlu’nun kuracağı söylenen partiye geçiş gibi geçişler de olursa, o zaman dediğiniz olabilir. Ama tek başına AKP’ye gidişlerle grup özelliğini kaybetmez diye düşünüyorum.

Positivo Bro: “MHP geleneği ile İYİ Parti arasında anlamlı bir fark olduğunu düşünüyor musunuz? Bana öyle geliyor ki, İYİ Parti’den Akşener’e gelen eleştirilerin de anlamı yok. Yarın hepsi kişisel çıkarına bakacak gibi.” Parti kadrolarında benzerlikler çok zâten. Büyük bir kısmı MHP’den kopup geldi, ülkücü hareket kökenli insanlar. Ama İYİ Parti’nin yeni bir parti ve merkez parti olma iddiasıyla berâber, bu partiye çok dışarıdan katılımlar da oldu. Daha merkezdeki isimlerden katılımlar da oldu. Bunların büyük bir kısmı sonra ayrıldı, ama hâlâ var. Bir diğer önemli husus da şu ki: Parti tabanında, MHP parti tabanından çok büyük bir farklılık var. İYİ Parti tabanında kentli orta sınıf, daha seküler düşünceye yakın, seküler hayat tarzına yakın insanların sayısı daha güçlü. MHP’yle kıyaslandığında, MHP’de daha çok taşra milliyetçiliği öne çıkıyor. Ama 90’lı yıllarla berâber ortaya çıkan batıdaki yeni tür milliyetçiliği büyük ölçüde İYİ Parti savunur haldeydi ve başka unsurlar da katılıyordu. Şimdi o özelliklerin hepsinden teker teker arınan, MHP’ye daha fazla benzeyen bir İYİ Parti olduğu muhakkak.

Erdoğan Altay diyor ki: “Çok değerli gazeteci Doğan Ergüder’in İYİ Parti’nin kuruluşundaki ilk yorumu şöyle olmuştu hatırladığım kadarıyla: ‘Çakma Madonna’nın yeni oluşturduğu bir yapıda Türkiye’de siyâsette değişim, dönüşüm vs..’ ” Ben başından îtibâren, İYİ Parti’yi kuruluşundan îtibâren, kuruluş öncesinden îtibâren tâkip etmeye çalışıyorum. Meral Akşener’in birçok faaliyetini yerinde izledim. Grup toplantılarını da izledim, kendisiyle röportaj yaptım. Meral Akşener gerçekten bir lider profili çiziyordu; ama çok hatâ yaptı ve şimdi hatâlarının sonucunda ortaya çıkan tabloda sanki kendisine bir çıkış arıyor gibi. Ama ilk kurulduğu zaman İYİ Parti’nin yakalamış olduğu bir şey vardı: İlk girdiği seçimde elde ettiği oy, Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olarak elde ettiği oy…. Bunları hiç yabana atmamak lâzım. Ama sonrası gelmedi. Bayağı da kadro gelmişti, merkeze taşıyabilecek iddiada kadro gelmişti. Meselâ Bilge Yılmaz, Bahadır Erdem gibi birçok isim vardı. Ama bunların hepsi teker teker gitti. Ve burada da şunu gördük: Meral Akşener bunu taşıyamadı. Yani onda gördüğümüz liderlik kumaşı tam gerçeği yansıtmıyormuş. Zor anlarda sorun çözen biri değildi — ki bunu Altılı Masa sürecinde, hem masadan kalkması hem de masaya sonra oturmasında gördük, daha sonra o yenilgiyle yüzleşmemesinde gördük: Topu tamâmen Kılıçdaroğlu’na atmaya çalışmasında gördük; yerel seçimler için çizdiği o “hür ve müstakil” çizginin ne olduğunun anlaşılamaması ve yerel seçimden tam bir başarısızlıkla çıkmasıyla gördük. Şöyle düşünün: Eğer CHP ile 2019’daki gibi bir ittifâka girmiş olsaydı ve CHP bu sonuçları yine almış olsaydı, İYİ Parti ne diyecekti? “Bizim sâyemizde” diyecekti. Öyle değil mi? Meselâ Balıkesir’in, Bursa’nın, Manisa’nın, Denizli’nin alınması durumunda, “Bizim sâyemizde” diyecekti. Ama ne oldu? Kendisi girdi ve buralarda bir bakıyorsunuz, meselâ Manisa’da bir önceki seçimde, 2019’da İYİ Parti adayının aldığı oyun 15-20 puan ötesini CHP adayı Ferdi Zeyrek tek başına aldı ve açık ara, %57 oyla seçildi.Ve burada gördük ki İYİ Parti, ne kendisi başarılı olabildi ne de CHP’nin başarısını engelleyebildi. Çifte yenilgi…

“Sinan Oğan’ın gelecekteki pozisyonunu nasıl görüyorsunuz?” Yok bir pozisyon. Bir partinin –Millî İttifak Partisi mi, Türkiye İttifâkı Partisi mi ne?–, var olan bir partinin başına geçmeye çalışıyor ve onun açılışlarına gidiyor, oralarda konuşuyor falan. Ama Sinan Oğan’ın artık herhangi bir şey yapacağını, yapabileceğini sanmıyorum.O son cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki şeye baktığımızda gördük onu. Yani artık Sinan Oğan’ın bir karşılığı yok. Ama bir şekilde kendini tekrar bir siyâsî aktör olarak göstermeye çalışacaktır tabiî.

Eyvah Necdet diyor ki: “İYİ Parti, bu denli dağılmış olduğundan bahsedilen merkezdeki seçmenlerini başka bir partiye yönlendirir mi, yoksa CHP’nin Türkiye’yi daha da mı kırmızıya boyadığını göreceğiz sizce?” Merkezdeki seçmenin önemli bir kısmının CHP’ye gideceğini söyleyebiliriz herhalde. Zâten son yerel seçimde böyle oldu. Bu devam edecektir. “Onun dışında yeni oluşumlar olur mu? Yavuz Ağıralioğlu toparlar mı?” vs.. Bunların hepsi tabiî ki soru işâreti olacak. Ama bu durumdan bence en çok istifâde edecek parti CHP olacak. Tabiî ki bir de Erdoğan’ın kendisi olacak. Erdoğan hiçbir şey kaybetmiyor. Meral Akşener ne getirirse hepsinin başının üstünde yeri var. Çok da fazla kendinden tâviz verdiği bir durum yok. Burada bir tâviz varsa, tâvizi veren Meral Akşener. Erdoğan hiçbir şey yapmıyor, durduğu yerde duruyor ve birileri ona geliyorsa, yakınlaşıyorsa, onun da îtiraz edecek hâli yok. Sonuçta buradan en çok CHP ve Erdoğan kârlı çıkacaktır.

Evet, burada yavaş yavaş toparlayalım. Geçen bir yayın yaptım Tolga Akalın’la. İYİ Parti’nin son kongresinde aday olmuştu, biliyorsunuz. Sonra ikinci turda çekildi. Demişti ki: “İYİ Parti Meral Akşener’den, Türkiye Erdoğan’dan büyük.” İkinci cümle doğru, ama ilk cümle pek bana doğru gelmiyor. Benim gördüğüm, tâkip ettiğim zamanlarda İYİ Parti, Meral Akşener’le başlayıp Meral Akşener’le bitiyordu. İsimler vardı: Tolga Akalın’ı, Koray Aydın’ı, Müsavat Dervişoğlu’su… Ama bunların hepsi çok geri planda kalıyordu ve Meral Akşener çok ciddî bir şekilde hâkimdi. Ve şimdi Meral Akşener’in olmadığı bir İYİ Parti’nin herhangi bir geleceği olacağını açıkçası düşünmüyorum. Evet, noktayı burada koyalım. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.