Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü. Verilere göre Türkiye’de 800 bini aşkın çocuk işçi var. Bu yıl resmi verilere göre Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) bünyesinde çalışan en az dokuz çocuk hayatını kaybetti. 2013-2024 yılları arasında çalışırken hayatını kaybeden çocuk sayısı ise 695. Uzmanlar, çocuk işçiliğin yasaklanmasını isterken, Bitlis’te tarlada çalışan 13 yaşındaki Ela, en son geçen sene komşularının Kurban Bayramı’nda getirdiği eti yediğini söylüyor.
“Çalışıp ekmek alıyorum, en son geçen sene Kurban Bayramı’nda komşuların getirdiği eti yedim.”
Bu sözler, okula gitmeyen, hemşire olmayı hayal eden 13 yaşındaki Ela’ya ait. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünya genelinde 160 milyon çocuk işçi var, bunların 79 milyonu ise tehlikeli işlerde çalışıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı “İstatistiklerle Çocuk, 2023” verilerine göre ülkemizde 15-17 yaş grubundaki çocukların üretim sürecine katılım oranı yüzde 22,1’e yükseldi. Toplam çocuk işçi sayısı ise 853 bin oldu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin verilerine göre 2013-2024 yılları arasında 695 çocuk işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Bu çocukların 240’ı 0-14, 455’i 15–17 yaşları arasındaydı. Sosyal İş Sendikası’nin verilerine göre Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) kapsamında çalıştırılan çocuklardan 336’sı son bir yılda işyerlerinde kaza geçirdi ve dokuz çocuk hayatını kaybetti.
Geçim sıkıntısı nedeniyle okulu bırakıp çalışan iki kardeş
Türkiye’de binlerce çocuk, para kazanmak için çalışıyor ve eğitim hayatına devam edemiyor. Ela ve Müslüm kardeşler, bu çocuklardan yalnızca ikisi. Ela ve Müslüm’ün annesi Bahar*, 5 ve 8 yaşındaki çocuklarına bakacak kimsesi olmadığı için çalışamıyor. Devletten aldıkları 5 bin TL’lik sosyal destek ile geçinmeye çalışan, bu parayla kirayı ve faturaları ödeyen Bahar’ın iki çocuğu okula gitmek yerine tarlaya giderek para kazanıyor.
En son geçen sene yıl Kurban Bayramı’nda komşularının dağıttığı eti yediğini söyleyen Ela, kazandığı parayla ekmek aldığını ve hayalinin hemşire olmak olduğunu söylüyor. Ela, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Okula gidemiyorum. Durumumuz yok ki gideyim. Domates, patates ekilen tarlaya gidiyorum, çalışıyorum. Kazandığımla ekmek alıyorum. Hoca çanta istiyor, defter istiyor. Kalemim yok, elbisem yok. Okulu özlüyorum ama yapacak bir şey yok. Ben gitsem hemşire olmak isterdim. Çalışmak çok zor. Arkadaşlarımla gezmeye gidemiyorum. Mesela evimiz güzel olsaydı, birazcık paramız olsaydı, yemeğimiz olsaydı, durumumuz olsaydı daha iyiydi, çok mutlu olurum. Yemeğimiz bazen olmuyor. Et yiyemiyorum, çok pahalı. En son geçen sene yedim, Kurban Bayramı’nda, komşular dağıtmıştı.”
Müslüm de tarlaya gittiğini, kardeşlerine babalık yaptığını anlatıyor, “Hayattan bir beklentim yok, hedefim yok. Ortaokulda eğitimi bıraktım. Tarlaya gidiyorum. Çalışmak zor” diyor.
“MESEM kapatılmalı, çocuk işçiliği yasaklanmalı”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, çocuk işçiliğin tanımını hatırlatıyor, tarım sektöründe mevsimlik işçi, ailesiyle tarlada, MESEM’de, kentin kenar mahallelerinde, sanayide, sokakta, yaz tatilinde tanıdığının yanında çalışanların çocuk işçi olduğunu vurguluyor. En az 695 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiğini vurgulayan Çakır sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Burada birinci olarak tarım işkolu geliyor, ikinci olarak inşaat. Daha sonra metal başta olmak üzere sanayi işkolları geliyor. Birçok çocuğun ölümünün duyulup duyulmadığı da açıkçası soru işareti. Sadece bu sene, 26 çocuk hayatını kaybetti.”
Şanlıurfa’da mevsimlik çocuk tarım işçiliğinin çok fazla olduğunu anlatan Çakır, Şanlıurfa’yı Gaziantep, İstanbul, Adana, Konya gibi şehirlerin takip ettiğini aktarıyor.
Çakır, çocuk işçiliğinin ve MESEM’lerin yasaklanması gerektiğini söyleyerek “Mesleki eğitim çocukların gelişimine özgü olarak yeniden planlanmalı. Tabii en başta çocuk işçilik yasaklanmalı” diye konuşuyor.
MESEM kapsamında çalışan 9 çocuk işçi hayatını kaybetti
Türkiye Sosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Kooperatif ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (Sosyal-İş) Genel Sekreteri Deniz Gülşen de, “Aileler, geçim sıkıntısı yaşamaya başladıkça, çocuklar okuldan uzaklaşıp, çeşitli işlerde çalışarak ailenin geçimine destek olmak zorunda kalıyorlar” diyor.
MESEM eliyle çocuk işçiliğinin yaygınlaştırıldığını savunan Gülşen, 9, 10, ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin üçte biri, 12. sınıfa giden öğrencilere ise asgari ücretin yarısı kadar ödeme yapıldığını hatırlatıyor.
İşletmelerin bu ödemeleri işsizlik fonundan karşılayarak kamudan geri aldıklarını dile getiren Gülşen, sözlerine şöyle devam ediyor:
“MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklardan 336’sı son bir yılda bu işyerlerinde kaza geçirdi ve 9’u yaşamını yitirdi. En başta yoksulluğun kökündeki nedenleri ortadan kaldırmak gerekir ki, aileler çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmasınlar. Aynı zamanda en azından acil olarak okula giden her çocuğa kamu bütçesinden bir gelir sağlanmalı ve çocuklarımızı bedava işgücü olarak sermayenin hizmetine sunan MESEM uygulaması sonlandırılmalı.”
“Aileye devamsızlık mektubu göndererek sorun çözülmez”
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay ise “Çocuk ve işçi kavramının yan yana gelmesi zaten büyük bir utançtır” diyor.
Okulların adeta ticarethaneye dönüştüğünü anlatan Özbay, devletin ailelerin yaşam standardını sağlaması gerektiğini vurguladı. MEB’in denetim yapması ve eğitim dışında olan çocukları tespit ederek tekrar okula kazandırmasını savunan Özbay, aileye devamsızlık mektubu göndererek çözüm bulunamayacağını anlattı.
Resmi verilerin şeffaf olmadığını belirten Özbay, MESEM uygulamasında devlet eliyle işçileştirilen çocuklar olduğunu söylüyor:
“Millî Eğitim Bakanlığı maalesef ki, çocuk işçi bulma kurumuna dönüşmüş durumda. MEB’in çocuğu okulda tutup, bunun devamlı olmasını sağlaması lazım. Bu durum ücretlerle insanca yaşanacak koşulların, refahın, mesleklerle ilgili statünün kopmasından kaynaklanıyor. Yani ‘Okusam da bir şey olamayacağız zaten’ inancı var. O nedenle bu ülkede çocuklar çalışmak durumunda kalıyor.”
MESEM uygulaması nedir?
Resmi Gazete’de 9 Aralık 2016’da yayımlanan 6764 sayılı “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve Mesleki Eğitim Kanunu’nda değişiklik yapılarak çıraklık eğitimi, örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınmış, çıraklık eğitiminin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) bünyesinde verilmesine karar verildi.
MESEM’ler, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlandı. Resmi Gazete’de 25 Aralık 2021’de yayımlanan 7346 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında ise tüm meslek liseleri bünyesinde MESEM’ler açılarak söz konusu merkezler yaygınlaştırıldı.
Mevcut durumda MESEM kapsamında staj yapacak 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencilerine (çıraklık) asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12’nci sınıfta öğrencilerine (kalfalık) ise asgari ücretin en az yarısı kadar ödeme yapılıyor. Uzmanlar, MESEM’in işverenlere herhangi bir mali yük getirmeyen ve denetime imkan tanımayacak şekilde kontrolsüzce yaygınlaştırıldığını söyleterek itiraz ediyor. Programla, mesleki eğitim sürecini suiistimallere ve istismara açık bir hale getirildiğini savunuyor.
*İsim güvenlik gerekçeleriyle değiştirilmiştir.