İtfaiyecinin adı yok: “Envanteri yüksek, teknik açıdan malzemesi sayılamayacak kadar çok olan bir kurumun meslek tanımı yok”

Türkiye’de itfaiyecinin adı yok mu? İtfaiyecilik meslek sayılmıyor, bu yüzden özlük hakları da yok. Görevlerini hayati tehlikeye rağmen yürüten itfaiyeciler, özlük haklarının geliştirilmesi talep ediyor. Medyascope’a konuşan Ankara İtfaiyesi çalışanları, yaptıkları işin meslek olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyerek “Biz masa başı memurun haklarıyla eşit haklara sahibiz. Bunun çözülebilmesi için de itfaiyeciliğin polis, öğretmen gibi bir meslek sınıfı adı altına toplanıp özlük haklarının burada belirlenmesi gerekiyor” dedi.

Ankara’da ilk İtfaiye Teşkilatı, 1922 yılı başlarında Kurtuluş Savaşı’nda içinde “Müstakil İtfaiye Bölüğü” adı ile askeri bir örgüt olarak Osman Zeki Bey kumandasında bugünkü adının verilmesine sebep olan İtfaiye Meydanı’nda kuruldu. Cumhuriyetin ilanını takip eden süreçle beraber 16 Şubat 1924 yılında çıkarılan şehremaneti (bugünkü belediye zabıtası) ile araç gereç ve bir kısım personeliyle Ankara Belediye’sine devredilerek sivilleştirildi. 

İtfaiyecinin adı yok

Medyascope, Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi’nde üç gün geçirerek itfaiyecilerin çalışma koşullarını, sağlık sorunlarını, Kahramanmaraş depremlerinde yaşananları ve taleplerini dinledi.

İtfaiyecinin adı yok

“Biz aklınıza gelebilecek her canlıyı kurtarmakla sorumluyuz”

Garaj amiri Mustafa Karaman konuşmasına, “Biz aklınıza gelebilecek her canlıyı kurtarmakla sorumluyuz” diyerek başladı. Toplumun çok büyük bir çoğunluğunun itfaiyenin sadece yangın olaylarına gittiğini düşündüğünü belirten Karaman, “Kedi ve köpek kurtarılması, intihar, yangın, örümcek kurtarılmasından tutun canlı olan her şeyi kurtarmakla yükümlüyüz” diye konuştu. 

İtfaiyecinin adı yok
İtfaiyecinin adı yok: Garaj amiri Mustafa Karaman

“Konvoy halinde gittiğimizde aramıza giriyorlar, kimi özellikle yol vermiyor”

Karaman, yangın ihbarına giderken yolda kendilerini istismar eden çok fazla insan olduğuna dikkat çekti:

“Geçiş üstünlüğümüz var, sonuçta konvoy halinde gidiyoruz. Aramıza giriyorlar, kimi özellikle yol vermiyor. Gittikten sonra sürekli eleştirilip, şikayet ediliyoruz. İnsanlar istiyor ki buradan Keçiören’e üç dakikada geçelim. Özellikle toplumun bu konuda bizi anlamasını istiyoruz.”

İtfaiyecinin adı yok

“İnsanlar itfaiyeye yol vermiyor”

Olay yerine yetişebilmek için 50 km hızla gidilmesi gerekilen yerde 100 km hızla gittiklerini bazen de kaldırımların üzerinden geçmek zorunda kaldıklarını söyleyen itfaiye şoförü Mehmet Fatih Yener, olay yerine giderken en çok yaşadığı sorunun itfaiyenin geçiş üstünlüğü olmasına rağmen itfaiyeye yol vermeyen insanlar olduğunu belirtti. Yener, “Siren çalıyorsun, anons ediyorsun. Adam inip de o arabayı oradan çekmiyor ama bir gün kendi başına geldiği zaman da ‘Nerede kaldınız’ diye yaygarayı koparıyor” diye konuştu.

İtfaiyecinin adı yok
İtfaiyecinin adı yok: Şoför Mehmet Fatih Yener (sağdaki)

Yaptığı iş itfaiyecilik, kadrosu bilgisayar işletmenliği

En önemli sorunların başında yaptığı işin meslek olarak tanınmaması, devlet memuru kategorisinde sayılması olduğunu vurgulayan garaj amiri Karaman, itfaiyede 31. senesine gireceğini belirterek kadrosunun ise bilgisayar işletmenliği olduğunu söyledi. 

İtfaiyecinin adı yok

“Yıpranma hakkımız yok”

Karaman kendisini bilgisayar işletmeni olarak değil gururla itfaiyeci olarak tanıttığını şu sözlerle belirtti:

“Maalesef özlük haklarında derece farkından dolayı biz bu hale geldik. Ankara’da siyasi parti ayrımı yapmaksızın bütün partilerin kapısını çaldık. Söz verdiler. Envanteri yüksek, teknik açıdan malzemesi sayılamayacak kadar çok olan bir kurumun meslek tanımı yok. Bir duman gördüklerinde, bir kaza olduğunda, deprem olduğu zaman akıllarına gelen itfaiye ama maalesef yönetime geldiklerinde hiçbir zaman itfaiyeci akıllarına gelmiyor. Orman ilaçlayanlara, bahçıvanların belli kısımlarına yıpranma var ama bizim yıpranma hakkımız yok.”

“Masa başı bir memur hangi hakka sahipse biz de o haklara sahibiz”

İtfaiye çavuşu Hüseyin Ayyıldız, itfaiyecilerin 657 Devlet Memurları Kanunu’na tabi olduğunu hatırlatarak “Bizim meslek sınıfımız yok. Masa başı bir memur hangi hakka sahipse, bizim de onlarla ilgili tüm özlük haklarımızı bu kanun kapsıyor” dedi.

İtfaiyecinin adı yok
İtfaiyecinin adı yok: İtfaiye çavuşu Hüseyin Ayyıldız

Meslek olarak kendilerini tarif edemediklerini belirten Ayyıldız, “Biz masa başı memurun haklarıyla eşit haklara sahibiz. Bunun çözülebilmesi için de itfaiyenin polis, öğretmen gibi bir meslek sınıfı adı altına toplanıp özlük haklarının burada belirlenmesi gerekiyor” diye konuştu.

“Arama kurtarma köpeklerimiz 29 kişinin kurtarılmasında rol oynadılar”

Ergin Yılmaz, Ankara İtfaiyesi’nin K9 ekibinde uzman köpek eğitmeni olarak görev yapıyor. Yaklaşık sekiz yıldır burada çalıştığını söyleyen Yılmaz, “Ekibimiz şu an dört uzman eğitmenden ve bir veterinerden oluşuyor. Şu anda da iki görev köpeğimiz, iki de sosyalizasyon ve tetkikatlarda kullandığımız köpeklerimiz var. Dört yeni köpeğin de alımıyla uğraşıyoruz” diye konuştu. Yılmaz, canlı insan arama kurtarma köpeklerinin son olarak Kahramanmaraş depreminde görev aldığına değinerek “Yaklaşık 29 kişinin kurtarılmasında büyük bir rol oynadılar” dedi.

İtfaiyecinin adı yok: Uzman köpek eğitmeni Engin Yılmaz

“Sekiz saatlik bir çalışmadan sonra Mehmet Bey canlı kurtarıldı”

Yılmaz da köpeği Çakıl’ın Kahramanmaraş’ta bir binanın alt katında mahsur kalan apartman görevlisi Mehmet Çabuk’u nasıl kurtardığını anlattı:

“Köpeğimle birlikte görev yerine giderken depremin üçüncü günü yaşlı bir teyze tarafından durdurulduk ve bize enkazda bir vatandaşın olabileceğini söyledi. Teyzenin söylediği yere köpeğimi yönlendirdim ve köpek içeri girer girmez tepki verdi. O noktada Mehmet Bey elinde bir materyalle duvara vuruyordu, ses geliyordu ve ben görevdeki diğer arkadaşlarımı çağırdım. Onlar da kontrol ettikten sonra canlı birinin olduğuna kanaat getirdik ve olay yerinde sekiz saatlik bir çalışmadan sonra Mehmet Bey canlı kurtarıldı.”

“Ankara’ya gelip benden Çakıl’ın dövmesini yapmamı istedi”

“Mehmet Bey 46 yaşında, enkazda kaldığı binanın görevlisiymiş. Bir gün sonra bizi ziyarete geldi. Hiç köpek sevmemiş ve köpekten korkuyormuş. Çakıl’la çok güzel vakit geçirdi ve ona sarıldı. Daha sonrasında da Ankara’ya gelip benden Çakıl’ın dövmesini yapmamı istedi. Stüdyoma geldi ve ben köpeğimin dövmesini Mehmet Bey’e yaptım. Şu an dövmesini mutlu bir şekilde taşıyor. Bu da benim için unutulmaz bir anı oldu.”

Köpek eğitmeni Engin Yılmaz ve Mehmet Çabuk

“Üç kişiyi canlı, iki yurttaşı eks çıkardık”

Köpek eğitmeni Yaşar Can Uzunöz, Mehmet Çabuk’un kurtarılmasının ardından binanın arkasındaki başka bir enkaza geçtiklerini belirterek “Daha önce kimse girmemişti. Bizim ekiplerimiz yoğun olduğu için Engin Hocam’la birlikte ‘Kendimiz bir arama yapalım’ dedik. Ondan sonra köpeklerimizle birlikte orada canlı tespiti yaptık. Kendi ekiplerimiz yoğun olduğu için Antalya Özel Harekatı ile birlikte çalıştık. Oradan üç kişiyi canlı, iki yurttaşı eks çıkardık” diye konuştu. Deprem alanına varmalarının ilk gecesinde Belçika kurdu Rüzgar’ın enkazda beş metre aşağıya düştüğünü söyleyen Uzunöz, “Ona rağmen tedavilerini yaptık ve 14 gün boyunca arama çalışmalarımız devam etti” dedi.

Köpek eğitmeni Yaşar Can Uzunöz

“Herkes ekip arkadaşına güvenmek ister çünkü canımızı emanet ediyoruz”

Ankara İtfaiyesi’ndeki ilk kadın itfaiyecilerden biri olan itfaiye eri Sultan Eker, itfaiyeciliğe ilk başladığında herkesin bir önyargısı olduğuna dikkat çekerek “Herkes ekip arkadaşına güvenmek ister çünkü canımızı emanet ediyoruz. İlk başta herkesin kafasında soru işareti olmuştuk ama olaylara gide gele bu algılarını yıktık diyebilirim. Bunu başardığımızı gösterdik” diye konuştu. 

İtfaiye eri Sultan Eker

“Biz insanların en zor zamanlarında yanında oluyoruz”

Çevreden de güzel tepkiler aldıklarını belirten Eker, “Bizi görünce çok şaşıran ve cesaretimizi tebrik eden insanlar oluyor. O anı yaşamak da çok güzel. Bir yerde gerginlik olduğunda bizi görünce küfürleri kesmeye başlıyorlar. Gerçekten bir medeniyet geliyor” dedi. “Biz insanların en zor zamanlarında yanında oluyoruz” diyen Eker, olay yerine gittiklerinde bazen insanların kötü davranabildiğini ve hakaret ettiğini söyledi.

İtfaiyeciliğin çalışma standartlarının eşit olması gerektiğini vurgulayan itfaiye amiri Gökhan Karakaya, “Mesela buradan Siirt’e gidiyorsunuz Siirt’te itfaiye hizmetini veren itfaiyeci arkadaşların çalışma ortamları, koruyucu kıyafetleri bambaşka ya da taşraya gidiyorsunuz orası bambaşka. Bunun bir standarta bağlanması lazım. Nasıl ki polisin Türkiye’nin her yerinde bir tanımı, bir görevi, bir üniforma birliği varsa, Türkiye genelinde hizmet veren itfaiyecilerin çalışma şartlarının da eşit olması gerekiyor” diye konuştu. Karakaya, her şeyin izin ve maaş olmadığını ileri sürerek “Vatandaşa en acı gününde bir hizmet götürüyorsunuz. Her zaman devletin bu hizmeti eşit şartlarda götürmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. 

İtfaiye çavuşu Hüseyin Ayyıldız ve itfaiye amiri Gökhan Karakaya

Kalp krizi riski yüksek

İtfaiyecilerin emekli olduktan sonra çok sık kalp krizi geçirdiğini belirten Karakaya, “Hatta görev başında da kalp krizi geçiren bir arkadaşımız oldu. Belki bunlar tesadüftü ama sayısının bu kadar fazla olması bence sıkıntılı.”

“Ölüm korkusu ve panik yaşadım”

Karakaya, gece istirahat halindeyken bir anda zil çaldığında can kurtarmaya şartlandıklarını belirterek itfaiyecilerin görev sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Heyecanla, panikle, telaşla vücudunuz birden adrenalin salgılıyor. Vücuda bir anda tempoyu yüklediğinizde ister istemez vücudun normalini bozuyorsunuz. Zaman zaman ataklarımız oldu. Ben yaşadığım için biliyorum. Ara ara ölüm korkusu oldu. ‘Acaba öleceğim mi?’ diyorsun. Böyle bir panik, çünkü görüyorsun, hissediyorsun. Burada şoförlük yaparken çok şahit oldum. Psikolojik olarak da ara ara kontrol yapılması gerektiğine inanıyoruz.”

“Depremin boyutu gerçekten kimsenin hayal edemeyeceği kadardı”

İtfaiye amiri Gökhan Karakaya, gördüklerinin daha önceki depremlerle kıyaslanamayacağını belirterek “Acı acıdır, herkesin acısına saygımız var ama bunun boyutu gerçekten kimsenin hayal edemeyeceği kadardı. Tabii bir de beklenen İstanbul depremi var. O da apayrı bir konu ama biz gittiğimizde daha kriz masası bile kurulmamıştı. Oradayken ikinci depreme yakalandık” dedi.

Kahramanmaraş depreminde çaresizliği iliklerine kadar hissettiğini vurgulayan Karakaya, “Balyozla kırım yapıyorduk, balyozun sapı kırıldı. Neredeyse ağlayacaktım çünkü elimde başka malzeme yok. Hiltinin şarjı bitti…” derken o anları hatırlayarak hüzünlendi.

Bir balyozun 10 kişiyi kurtarabildiğine dikkat çeken itfaiye eri İlyas Arda Sert, “Bir balyoz enkazın çevresini elden ele dolaştı çünkü malzeme yetersizdi” dedi. Sert, böyle bir şeyi daha önce görmediğini belirterek depremde bölgesinde yaşadığı psikolojik travmayı şöyle anlattı:

İtfaiye eri İlyas Arda Sert (en soldaki)

“Her taraf, bütün Kahramanmaraş yok olmuş. Size şunu söyleyeyim biz beş kişiydik, Gökhan amirimizin ve diğer arkadaşlarımızın enkazın üstünde hüngür hüngür ağladığını gördüm. Birbirimize bakarak bir yandan balyozla vuruyoruz bir yandan hüngür hüngür ağlıyorduk. Hâlâ daha Maraş’la ilgili, depremle ilgili bir şey olsun gözlerim doluyor, ağlıyorum çünkü orada yaşadıklarımı bir ben bir arkadaşlarım biliyor…”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.