Elif Gökçe Aras yazdı: Rövanşizm

Ahmet Davutoğlu T24’ten gazeteci Murat Sabuncu’ya bir mülakat vermiş:

“Sayın Erdoğan benim siyasi hayatımda da daha öncesinde de hukukum olan bir insan. Şu anda ayrı düşmemiz şahsi bir ayrı düşme değil. Ben onunla herhangi bir şahsi ihtilaf içinde olduğumu düşünmüyorum. Hatta onun şahsını da ilgilendiren bazı tehlikeler karşısında onu savunmaya çalıştığımı da düşünüyorum. Şu anda Erdoğan’ı bekleyen çok ciddi şahsi tehlikeler var. Türkiye demokratikleşmezse Türkiye’de birtakım hukuk kuralları işler hale gelmezse Erdoğan dâhil herkes bir rövanşizm tehlikesi karşısındadır. Ben Türkiye’nin demokratikleşmesinin, Türkiye’de meşru hukuk düzeni kurulmasının en fazla da Sayın Erdoğan’ı koruyacağı kanaatindeyim.”

Hele hele muhalefetimize, halen batan gemiye atlama peşinde Davutoğlu. Sağ partilerde şöyle bir gelenek vardır: Bir lider iktidara yükleniyorsa aslında el arttırmaya ve dikkat çekmeye çalışıyordur.

Mealen şöyle diyordur: “Beni de alsanıza aranıza n’olur.”

Bakınız, Süleyman Soylu, Sinan Oğan, Devlet Bahçeli, Numan Kurtulmuş, Meral Akşener kısa bir süre de olsa Fatih Erbakan… Milliyetçilerde çift dikiş oluyor demek ki, onlarda daha belirgin bu özellik. Peki, Davutoğlu neden “Batan geminin malları bunlar” diyeceğine, batan gemiye atlamaya çalışıyor? Eski AKP’liler neden gidişatla ilgili Erdoğan’ı uyarıyor?

Her ne kadar sol partiler İsrailoğulları gibi 12 fırkaya bölünse de sağ hep bir aradadır. Çünkü adları değişse de, liderleri değişse de, ufak tefek detaylarda ayrışsalar da, sudan sebeplerle bölünmezler. En nihayetinde ortak amaçları, İslam Devleti’nde ittifak olurlar. Ortada sözleşme yoktur, mutabakat metni yoktur, kimse kimseye söz vermez ama kimse birbirini satmaz. En radikalinden, en muhafazakârına düşünce adamları bile İslam Medeniyeti denince savunma sahasına çekilir.

“Düşünce adamları” dediğimin farkındayım ve bir noktayı atlamadım. Kadınlar düşünmemelidir İslam’da ve genellikle düşünmez de tabî olur ve uygular sadece. Ben de dindar kadın düşünür bilmiyorum. Örneğin aktivist, gazeteci tamam ama düşünür? Düşünmeye başlayınca kadın için yolun sonu bellidir. Tanrı’yla yüzleşmesini erteleyemez ve o saatten sonra da dindar kalamaz. Bu yüzden ya korkar, hiç girişmez yahut helal daireden çıkar, haram daireye geçer. Erkekler kalır dindar mahallede çünkü büyük bir konfor alanı vardır. Ne kadar eleştirirse eleştirsin, o mahalleyi terk etmeye gönlü el vermez. İbadeti bırakır, alkol tüketir, kadınlarla helal dairenin dışına çıkar ama dinden çıkamaz.

Eskinin dindarı, şimdinin ateisti erkekler bile kolay kolay gönül koyamaz dinlerine. İnanmasa dahi bir korumacılık damarı kabarır, her din-ateizm yahut sağ-sol çatışmasında. Bir bakmışsınız eski kalıp cümleler dökülüyor dudaklarından.

Haliyle ne kadar şikâyet etseler, ne kadar beğenmeseler de kopamıyorlar Erdoğan’dan. Ne kadar yanlış bulsalar da, “Bu insanlar asıl dine zarar veriyor” derler en fazla ama sırf sakalı var diye bir erkeği sapıkça sözleri sebebiyle lanetleyemezler.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Bir ateist kadar özgürlükçü cümleler kurar ama Müslüman olmayana cenk ilan eden dinin ayetleriyle savunmaya girişirler. Bir yandan bilirler açıkça hak yendiğini, yine de “Yiyen bizdendir, tövbe eder inşallah” der geçerler saf saf. Çok öfkeli olanları ahirette bulurlar belalarını der, vuh huu. İyi o zaman?

Bu hikâyede bize düşen nedir? Bize, aldanmayanlara. Bir inanç uğruna ömür boyu kendini kandırma eylemini terk eden cengâverlere.

Onların pusulası şaştı, fırtınanın ortasında geminin dümeni kırıldı. Ne önlerini görebiliyorlar, ne de gemiden atlayabiliyorlar. Gemide kalmak onlar için hayati. Ya biz? Biz aynı gemide miyiz?

Aynı gemide olup olmadığınızı parmağınıza bakıp anlayabilirsiniz. Parmağınızda bal var mı? Birden fazla maaşınız? Geceleri derin derin uyuyabiliyor musunuz? Yoksa kendiniz afiyette olsanız dahi sıkışıyor mu yüreğiniz?

Yo, aynı gemide değiliz. Biz o gemiden atılalı çok oldu. Kimimiz kalaslara tutundu, kimimiz filikalarda. Hepimiz aynı yöne gidiyoruz, kimimiz kanat çırparak, kimimiz kulaç atarak, kimimiz küreklere asılarak. Varacağımız yer aynı ama. Herkes kendi açısından endişeyle bekliyor karşı kıyıda onu nelerin beklediğini. Ada polisinin kurallarını. Acaba aynı insanlar mı?