Hizbullah’a yönelik çağrı cihazı ve telsiz saldırıları, modern istihbarat taktiklerinde yeni bir sayfa açabilir. Basit bir çağrı cihazı nasıl kitlesel bir saldırı aracına dönüştü? Medyascope’un görüştüğü teknoloji uzmanları ve güvenlik analistleri, Lübnan’daki patlamaların arkasındaki teknolojiyi irdeliyor. Uzmanlara göre, saldırı Hizbullah’ın tedarik zincirine sızılarak gerçekleştirildi. Operasyon hazırlığının iki yıldan uzun sürmüş olabileceği tahmin ediliyor. Mehmet Tatlı’nın haberi.
Hizbullah üyelerini hedef alan çağrı cihazı patlamalarının ardındaki detaylar tartışılmaya devam ediyor.
17 Eylül’de gerçekleşen çağrı cihazı patlamalarında 12’si Lübnan’da ve 7’si Suriye’de en az 19 kişi hayatını kaybetti.
18 Eylül’de bu kez telsizler patladı. Saldırıların bu ikinci dalgasında ise 20 kişi öldü.
Patlamalarda 4 binden fazla kişi de yaralandı.
Yaralılardan yaklaşık 400’ünün durumu kritik.
Uzmanlar anlatıyor: Çağrı cihazları nerede üretildi? Hizbullah cihazları nereden aldı?
Saldırıda, Tayvanlı Gold Apollo şirketinin ürettiği AR-924 model çağrı cihazları hedef tahtasında. Fakat Gold Apollo Avrupa’da lisans verdiği başka bir şirketi işaret etti.
Cihazların Budapeşte merkezli BAC Consulting KFT firması tarafından üretildiği ortaya çıktı.
Medyascope’a konuşan güvenlik uzmanı Burak Yıldırım şunları anlattı:
“Hizbullah gibi terör örgütlerinin satın alımları elbette perakendecilerden ya da doğrudan üreticilerden olamayacaktır. Terör örgütü kaynaklı bir parayı hiçbir yasal kuruluş ya da şahıs kendi hesabına geçirmek istemeyecektir” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yıldırım cihazların tedarik süreci hakkında da şu bilgileri verdi:
“Bu tür bir satışın sebep olacağı yaptırımlar ve hukuki müeyyideleri göze alabilecek aracılar halihazırda kaçakçılık yapan ve silah ticaretiyle uğraşan kişi ve gruplardır. Hizbullah da bu tür aracılarla çağrı cihazlarını temin etmiştir.”
Görüşlerine başvurduğumuz teknoloji uzmanı Füsun Nebil ise cihazların tedarik zincirindeki potansiyel istihbarat operasyonlarına dikkat çekti, “Birincisi Avrupalı firmayı incelemek lazım. Tayvanlı adam vermiyor bilgi. Ben de internetten baktığımda bu firmayı bulamıyorum. Acaba Yahudi firması mı Avrupa’daki üretici firma?” diye konuştu.
Nebil’e göre cihazlar, Lübnan’daki bir bayi üzerinden alındı. Füsun Nebil bu bayinin de casusluk faaliyetlerine karışmış olabileceği görüşünde.
Nebil şu teoriyi ortaya atıyor: Patlayıcılar ya üretim aşamasında ya da teslimat sırasında cihazlara yerleştirildi.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salih Bıçakcı ise İsrail’in çağrı cihazı teknolojisindeki uzmanlığına dikkat çekti ve “İsrail, Ortadoğu’daki en büyük çağrı cihazı kullanan ülkedir. Hiç kimse bunu bilmediği için herkes havanda su dövüyor. İsrail bu çağrı cihazlarını nasıl kullanacağını biliyor, zafiyetlerini biliyor ve bunu güvenlik için kullanıyor” dedi.
Uzmanlar anlatıyor: Çağrı cihazları neden patladı?
Yıldırım’a göre patlamanın nedeni çağrı cihazlarına yerleştirilen PETN (pentaeritritol tetranitrat):
“Genel olarak patlayıcı uzmanları pentaeritritol tetranitratta fikir birliğine varıyorlar. Bu malzeme pentirit ya da PETN. Çağrı cihazlarına sığabilecek, tetiklendiğinde büyük hacimli bir patlamaya sebep olabilecek, düşme ve benzeri darbelerle tetiklenmeyecek en uygun malzeme de pentirittir.”
Yıldırım, patlamaların eş zamanlı gerçekleşmesi hakkında da konuştu:
“Cihazları Hizbullah’a teslim edecek aracılara vermeden önce hangi cihazın hangi SIM kartıyla eşleştiğini takip etmek gerekecektir. Cihaz-kart eşleşmesi tespit edildikten sonra, yonga üzerindeki istenilen yere akım verecek mesaj paketi iletilebilir.”
Nebil ise patlamaların teknik detaylarına ilişkin şüphelerini dile getirdi. Nebil’e göre patlamanın sebebi zararlı yazılımlar değil, patlamanın kaynağı basit bir mesajla tetiklenen patlayıcı madde:
“Çağrı cihazı basit bir cihaz. Böyle basit bir cihaza nasıl bir kod gönderebilirsiniz ki?” diyen Füsun Nebil, şunları ekliyor “Zaten cep telefonu gibi değil, RAM yok HDD yok. Bunu işleyecek donanımı yok. Düşünün ki 3-5 bin çağrı cihazına aynı anda bir mesaj göndereceksiniz ve hepsinin pilleri aynı anda ısınacak. Bunların hepsi birbirinden anlamsız ifadeler.”
“Bu bir patlama. Birileri önceden cihazı açmış, içine patlayıcı koymuş ve patlayıcıyı harekete geçirecek bir kod koymuş. Kodu da kısa mesajla aktifleştirmiş. Eğer bakarsanız baharda almışlar bu cihazları, yeni değil. Bu adamlar kodu önceden yerleştirmiş ve aylarca beklemişler. Sonra da bir mesajla onu tetiklemişler.”
“İran’ın dahil olduğu senaryolarda istihbarat zaafı ortaya çıkıyor”
Operasyonun başarısı, Hizbullah’ın iletişim ağındaki istihbarat açığına işaret ediyor. Yıldırım, “Elbette çok uzun yıllar alan bir çalışmadan bahsetmek gerekecektir. Bu konuda atlanmaması gereken detay ise tüm istihbarat zafiyetinin İran’ın planlamaya dahil olduğu senaryolarda ortaya çıktığıdır” dedi.
Burak Yıldırım’a göre saldırıda İran Büyükelçisi’nin de yaralanması, İran-Hizbullah bağlantısının derinliğini gösterdi. Bu da istihbarat açısından önemli bir zafiyet.
Yıldırım “Büyükelçi’nin yaralanması ayrıca incelenmesi gereken bir husustur. İran’ın Hizbullah ile bağının organikleştiğinin en büyük kanıtı olan bu husus bir kez daha İran’ın dahil olduğu süreçlerde istihbarat zafiyeti yaşandığını kanıtlamıştır” diye ekledi.
Uzmanlar anlatıyor: Böyle bir saldırı ne kadar sürede tasarlanır?
Operasyonun planlama sürecine de dikkat çeken Yıldırım, “Öncelikle Hizbullah’ın muhabere araçlarını tespit etmek gerekmektedir. Saldırıyı planlayanların bu araçların hangi rutinde yenilendiğini bilmesi gerek. Rutin dışında yeniletebilmek için bir güvenlik açığı olduğuna Hizbullah’ı ikna etmek ve bu çözüme yönlendirmek gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Burak Yıldırım’a göre İsrail’in böyle bir adım atması için en az iki yıla ihtiyacı var. Yıldırım’a göre harekat 7 Ekim’den önce planlanmış olmalı.
Hizbullah’ın savaş ve iletişim yetenekleri
Uzmanlara göre bu operasyon Ortadoğu’daki güç dengelerini derinden etkileyecek. Yıldırım, operasyonun olası sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
“İran’ın en güçlü vekil kuvvetinin muhabere ve muharebe yetenekleri bir anda sıfırlanmıştır. Bu nedenle İsrail’in Lübnan’daki kısa vadeli harekat tarzıyla ilgili ipuçları da vermektedir.”
Yıldırım, “İsrail için bir askeri harekat icra etmenin tam zamanı” olduğunu belirtti ve “Böyle bir harekat icra etmezse Lübnan ve Hizbullah için başvuracağı çözümün askeri seçenekler olmadığını anlayacağız” diye ekledi.
Füsun Nebil: “Saldırıyı MOSSAD’ın imajı üzerinden anlamaya çalışmak yanıltıcı”
Nebil, “MOSSAD’ın hikayesine dair Gideon’un Casusları diye bir kitap var. Şimdi o kitaba dikkatle bakarsanız MOSSAD’ın aslında sanıldığı kadar güçlü olmadığı, bir çok şeyin gizlilik sebebiyle abartıldığı anlatılıyor” dedi.
Saldırının en önemli özelliği
Uzmanlara göre bu olay, sıradan bir saldırı değil. Saldırı, aynı zamanda istihbarat dünyasında yeni bir dönemin başlangıcı.
Teknolojinin istihbarat operasyonlarında kullanımı, gelecekte benzer olayların yaşanabileceğine dair şüpheleri artıyor.
Yıldırım, “Türkiye de geçtiğimiz yıllarda tekil olarak bu yöntemi kullanmıştır” diyerek, Mihraç Ural’ın dizüstü bilgisayarına patlayıcı yerleştirilmesi olayını hatırlattı. Ural ölmedi.
Burak Yıldırım, “İsrail’in bu saldırı konseptini binlerce kişiye karşı aynı anda kullanmış olması, bilinen ilk örnektir, tekildir” dedi.
Bu saldırı özellikle Ortadoğu’daki güç dengeleri ve çatışma dinamikleri üzerinde uzun vadeli etkilere sahip olabilir. İstihbarat örgütlerinin teknolojik kapasitelerini artırma yarışı, gelecekte daha sofistike ve geniş çaplı operasyonların gerçekleşebileceğini gösteriyor.