HÜDA PAR hakkında merak edilenler… Hizbullah bitti mi… HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nda gücü nedir… Anayasa tartışmaları nereden çıktı… HÜDA PAR neden 4. maddenin değiştirilmesini istiyor? Ruşen Çakır konuğu Sıdkı Zilan HÜDA PAR hakkına merak edilenleri yorumladı.
İktidar yeni yasama yılı öncesi yeni anayasayı yeniden gündeme taşıdı. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu “Anayasa’da 4. madde olmasın” diyerek el yükseltti. İktidar kanadından cılız bir itirazın geldiği tepki çeken bu açıklamaya muhalefet sert tepki gösterdi.
Son olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum da toplumun İlk üç maddeye ilişkin “değiştirilmezlik” konuda genel bir mutabakata sahip olduğunu söyledi.
Zekeriya Yapıcıoğlu’nun tartışma yaratan sözlerini dinlemek için tıklayın.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Türkiye’nin gündeminde bir süredir HÜDA PAR var. HÜDA PAR’ın Anayasa’nın 4. maddesi hakkında söyledikleri var. HÜDA PAR hakkında çok şey söyleniyor; ama bu bilgilerin büyük bir kısmı yanlış olabiliyor. İşte bunu bölgede, özellikle Güneydoğu’da HÜDA PAR’ı yıllardır yakından izleyen, bu hareketi yakından izleyen tarafsız bir isimle konuşmak istiyorum: Sıdkı Zilan. Sıdkı Zilan aslen avukat, ama bölgedeki siyâseti çok yakından tâkip eden, özellikle de İslâmî hareketleri bayağı yakından bilen bir isim. Sıdkı Bey, merhaba.
Sıdkı Zilan: Merhaba efendim.
Ruşen Çakır: Şimdi, bir HÜDA PAR gerçeği var. Bir süredir, Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu, “Anayasa’nın ilk 3 maddesi tamam, ama değiştirilemez maddesi olan 4. madde değiştirilmeli” cümlesiyle gündemi bayağı bir salladı. En son, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhur İttifâkı olarak böyle bir sorunumuz yok” diyerek nokta koymuş gibi gözüküyor. Ama öncelikle şunu sormak istiyorum: Zekeriya Yapıcıoğlu’nun HÜDA PAR adına böyle bir çıkış yapması sizi şaşırttı mı?
Sıdkı Zilan: Yani kanaatimce demek istediği şu: “Anayasa’da değiştirilemez maddelerin olması lâzım”; yani 4. madde onu söylüyor. İlk üç maddenin vurguladığı konuları tartışma konusu yapmamız… Şimdi bu madde, bütün olarak, tüm kelimeleri, tüm cümleleri dokunulmaz kıldığı için sorun orada. Yoksa Zekeriya Bey de îzah etti. Yani Türkiye’de şu anda anket yapılsa, %90’ı cumhuriyetçidir. Mâlûmunuz, o zaman Kemalist rejime muhâlif olan Said Kürdî Hazretleri de cumhuriyetçidir. Mehmet Akif de cumhuriyetçidir. O dönemdeki İslâmcıların ekseriyeti cumhuriyetçidir, yani saltanatçı değildir. Burada vurgulanan farklı şeyler; Türkçe dışında özellikle Kürtçe’ye cevaz verilmemiş olması; Atatürk milliyetçiliğine, muğlak olan bir şeye vurgu yapılması. Yani Atatürk milliyetçiliği nedir? Şimdi bunu tartışınca onlarca yorum ortaya çıkar. Bence Zekeriya Bey’in kastettiği bu yani.
Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum. Şimdi HÜDA PAR’ı siz yakından biliyorsunuz, ben de kendimce gazeteci olarak biliyorum. Ortada şöyle bir sorun yok mu? En son Ahlat’taki fotoğrafı gördük: Devlet Bahçeli ile el ele Zekeriya Yapıcıoğlu. Şimdi bu iki uç gibi… Uç değil mi bu ikisi?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sıdkı Zilan: Mevzû şu bence: Organ nakli bâzen sağlıklı oluyor, bâzen olmuyor. Olmayınca, mâlûmunuz, olumsuz netîceler oluyor. Bence MHP ile HÜDA PAR’ın bir araya gelmesi; Erdoğan’ın, AK Parti’nin veyâhut devletin bilmediğimiz perde arkasındaki güçleri bir araya getirmesi zorâki bir durum ve fazla yürümeyeceği kanaatindeyim. Yani siyâset açısından az bir süre, yani bir iki yıllık bir süreç. Şimdi, MHP’nin geçmişini biliyorsunuz. Yani komünizm ve Kürtlük aleyhinde konumlama var. Komünizm, mâlûmunuz, Sovyetler Birliği dağılınca gitti. Kürtlük, Türkiye için, Ortadoğu için güncel bir konu. HÜDA PAR da bir Kürt parti; yani beden olarak, fizik olarak Kürt. İdeolojik olarak İslâmcı olması farklı bir konu. Aynı şey DEM için de geçerli. Yani şu anda Türkiye’de ona yakın Kürdî veyâhut Kürtlerin ekseriyetinin örgütlediği veyâhut desteklediği, oy verdiği partiler var. Onlar ideolojik olarak kendilerini farklı tanımlasa da, nihâyetinde Kürtlerden oy alan, teşkîlâtlarının %90’ı Kürtlerden oluşan partilerdir: DEM’dir, HÜDA PAR’dır ve diğerleri. Yalnız HÜDA PAR şu anda bölgede DEM’den sonra en fazla oyu aldığı için, AKP’yi çıkarırsak, orada anlamlı bir yere oturuyor.
Ruşen Çakır: Peki, MHP ile ittifak yapıyor olması konusunda, siz “Uzun sürmeyecek” diyorsunuz ama, en azından şu anda ittifak hâlindeler. En son fotoğraf bu. Bu durum bölgede nasıl karşılanıyor? HÜDA PAR tabanında bir rahatsızlık falan yaratmadı mı? Çünkü ben yıllar önce hatırlıyorum, Refah Partisi Milliyetçi Çalışma Partisi ile seçim ittifâkı yapmaya kalktığında –ki yaptı–, Diyarbakır’dan filan istifâlar olmuştu — ki Refah Partisi söz konusuydu. Şimdi, HÜDA PAR’ın Kürt meselesindeki tavrı çok daha net; bu tavrı programında olan bir parti. Bu bir rahatsızlık yaratmadı mı?
Sıdkı Zilan: O süreci ben de hatırlıyorum, mâlûmunuz, Altan Tan ve diğerleri partiden ayrıldı o süreçte. Siz de tâkip etmişsiniz. Psikolojik olarak rahatsızdırlar, yani taban %90 oranında rahatsız. Ama nihâyetinde ideolojik yönü ağır basan bir partiden, hattâ bir cemaat partisinden bahsediyoruz. Hâliyle bunu bir şekilde tabanına kabul ettirebiliyor. Yani o da nedir? İki defa benim de içinde olduğum heyetin, HÜDA PAR ile DEM geleneği, yani HDP ve öncesi HDP… Mâlûmunuz, HÜDA PAR ve HDP’nin ikisi de 2012 yılında kuruldu; yani aynı yıl içinde kuruldular. Bunların seçim ittifakı yapması için, yani birleşmeleri değil, seçim ittifâkı yapmaları için iki defa ciddi çabamız oldu; 2014 yılında, bir de 2018 yılında. Hâliyle başarısız oldu bu girişimler. Bu girişimler başarısız olunca, HÜDA PAR da siyâsetin tatmin için değil temsil için yapıldığını her zaman söylüyor. Hâliyle temsil de, ya belediye başkanlığıdır ya da milletvekilliğidir — Türkiye’deki tezâhürü budur. Bence HÜDA PAR burada başarılı oldu; ama ideolojik olarak tabiî bir çizik yedi, yani MHP’den dolayı.
Ruşen Çakır: Şimdi bakıyoruz, genel seçimlerde 4 milletvekilliği kazandı. Tabiî bunu AK Parti sâyesinde kazandı. İttifakta olmasaydı barajı falan geçemeyecekti; ittifak sâyesinde kazandı. Yerel seçimde kendi başına girdi, ama bildiğim kadarıyla tek bir belde kazanabildi. Fakat burada en önemli husus Batman’da ikinci parti olması, yani AK Parti’yi de geçmiş olması. En çarpıcı husus bu. Sonuçlar size ne söylüyor? Yani şimdi meselâ bakıyoruz: HÜDA PAR’lılar “Dört milletvekiliyle çok şey yapıyoruz” iddiasındalar; ama meselâ belediyelerde bir güçleri yok.
Sıdkı Zilan: Zâten Kürt siyâsetinde de sorun budur; yani HDP ve şimdi DEM’in ana muhalefetten, yani Kürdî bir ana muhâlefetten yoksun olması. HÜDA PAR olur, başka bir parti olur; Kürdistan Komünist Partisi olur, Kürdistan Sosyalist Partisi olur veyâhut Demokrat Partisi olur. İkinci partinin, yani bölgede Kürt coğrafyasında ikinci partinin de Kürdî olması, yani DEM’den sonraki partinin AKP ya da CHP değil de HÜDA PAR olması o yönden önem arz ediyordu. Maalesef işte değindiğiniz gibi, Batman’da %16,10 oy oranıyla ikinci parti oldu. Bu anlamlı bir şey. Fakat burada herhalde aday, performansı ve âile bağlarıyla gerçekten de iyi bir kampanya yürüttü. Adayları aynı zamanda milletvekilidir: Serkan Ramanlı. Belirtmiş olayım, benim ilçem Hani’de HÜDA PAR %23 almıştı; AK Parti %32, DEM de %38 puan almıştı. Yani böyle denklemler de olabiliyor. Maalesef bu yetmiyor. Ana muhâlefet olması lâzım HÜDA PAR’ın. Yani kısacası HÜDA PAR rüzgârı esmiyor. Ama HÜDA PAR da Diyarbakır gibi yerlerde %5-5,5, Batman’da %16, bâzı ilçelerde %20’nin üzerinde oy alarak kendinden bahsettiriyor. Yani ciddîye alınacak bir yapılanma.
Ruşen Çakır: Peki, Sıdkı Bey, ortada tabiî hâlâ muallakta olan bir mesele var: Hizbullah-HÜDA PAR ilişkisi. Kendileri bu konuda çok net, hattâ birtakım haberlere falan erişim engeli çıkarttılar, şu oldu bu oldu. Ama biliyoruz ki ortada bir bağ var. Bunu siz nasıl yorumluyorsunuz? Yani HÜDA PAR-Hizbullah ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Sıdkı Zilan: Demin de bahsettik; şimdi, HÜDA PAR’ın AKP-MHP ile ittifâkı ahlâkî açıdan sorunlu — bu ittifâkın MHP ile olması Kürt seçmen açısından sorunlu. Fakat hukuken meşrû bir ittifak. Aynı şeyi burada da vurgulamak istiyorum; 2012 yılında kurulan HÜDA PAR’ın, 2000’li yıllarda, varlığına neredeyse fiilen artık rastlamadığımız Hizbullah’ın yaptığı eylemlerden veyâhut pratiğinden sorumlu tutulması, aynı şekilde DEM’in PKK’den sorumlu tutulması gibi. Yani PKK’nin hesâbının DEM’den sorulması, Hizbullah’ın hesâbının HÜDA PAR’dan sorulması hukukî değildir.Ama derseniz ki, yani o pratikleri redd-i mîras etsinler, o konuda sizinle hemfikir olurum. Yani bence HÜDA PAR, Hizbullah mîrâsına sâhip çıkamaz, çıkmamalı. Aynı şekilde DEM de PKK’ye sâhip çıkmamalı; çünkü farklı olaylar, farklı düzlemler bunlar. Ama o tabanın bâzı çatışmasından dolayı –ki ben %5 dolayında olduğunu düşünüyorum–, yani böyle, %100 tüm DEM’liler PKK sempatizanı, tüm HÜDA PAR’lılar Hizbullah sempatizanı gibi bir şey de yok. Fakat yine de bir yakasını bırakmıyor.
Ruşen Çakır: Tabiî, çünkü ortada çok yaşanmışlıklar var, işlenmiş cinâyetler var. Bir de tabiî şöyle de bir husus var açıkçası: Şimdi DEM Parti ile ilişkisinde geçmişi söylüyorsunuz; ama devletle ilişkisinde de meselâ Gaffar Okkan sûikasti başlı başına çok önemli bir olay, öyle değil mi?
Sıdkı Zilan: Şimdi, Gaffar Okan olayı… İyi ki açtınız. Yani ben bir sanığın avukatıydım. Beraat etti Gaffar Okkan olayından, başka olaylardan cezâ aldı. Özellikle ben, somut hiçbir şey bulamadım. Bunu JİTEM’in yaptığı söyleniyor, devlet içindeki başka şeyler… Hattâ Hizbullah da karışmış olabilir, yani bir koalisyon da yapmış olabilir. Emin değilim, bilmiyorum. Yani somut bir şey ben şahsen bulamadım, Diyarbakır’da olmama rağmen, dosyadaki bir sanığın avukatı olmama rağmen… Gaffar Okkan’a Allah rahmet eylesin. Yani beraat etti benim müvekkilim. Ciddî şekilde suçlanıyordu; hattâ kollukta işkence sonucu kabûlü de vardı, Yargıtay denetiminden de geçti dosyası. Başka, işte PKK ile Hizbullah çatışmasından mütevellit bâzı eylemlerden sorumlu tutuldu. Ama Gaffar Okkan olayı hâlâ tartışılıyor, mâlûmunuz.
Ruşen Çakır: Ama benim bildiğim, Hizbullah üstlenmişti.
Sıdkı Zilan: Yani, şimdi PKK’nin kendi üstlenip de yapmadığı eylemler vardır, mâlûmunuzdur. Yani onu açmayalım diye düşünüyorum, zaman yok. Açalım da, yani zaman yok.
Ruşen Çakır: Peki, Hizbullah ne oldu? Şu anda bir faaliyeti yok; ama varlığı sürüyor, değil mi?
Sıdkı Zilan: Bence sürmüyor. 6-7 Ekim olayları olmasaydı, PKK bu fırsatı… Yani, devamlı derneklerine saldırılar, o hendek sürecinden önce saldırılar, Kobanî duyarlılığı… Biz her zaman yerinde görüyoruz. Ben aynı zamanda Suriye ve Rojava ile dayanışma komitesi üyesiydim. Biz yıllardır, 25 yıldır HDP cenâhı ile flört yapıyoruz. Oyumuzu veriyoruz. Sayın Demirtaş cumhurbaşkanı adayı olduğu zaman ona çalıştık, ona oy verdik. Buna rağmen tarafsız bir dil kullandığımız zaman, HÜDA PAR taraftarıymışız gibi o cenahtan, alt düzeyde tabiî –bunu üst düzey biliyor da– bir şeyler oluyor. HÜDA PAR’ın ben, 2012 yılında kurulduktan sonra, zâten herhangi bir eylemi olmadığı için Hizbullah’ın kendini bir nevi fiilen feshettiğini düşünüyorum. Zâten onlar… meselâ yıldönümlerinde kutlamalar, diyelim ki hayır, bir Mevlid Kandili falan yaptığı zaman, mâlûmunuz, cemaat olarak kendilerinden bahsediyorlar. Yani o örgüt mîrâsını, ismini sâhiplenmiyor. Yani cemaat olmuş. Demek ki artık şiddeti bırakmış, “Bize bir cemaat muamelesi yapın” diyor. Diyeceksiniz ki, o yaşanmışlıklar… Ona katılıyorum. Bence, “Biz onları tasvip etmiyoruz” açıklamasıyla berâber, “Biz herhangi bir silâhlı örgüt değiliz. Bundan sonra kendimizi feshediyoruz veya cemaate dönüştük…” Veya ne bileyim? Yani artık akıl vermek gibi olmasın başkasına. Yani fiilî durum Hizbullah’ın faaliyette olmadığını gösteriyor; bu benim okumam tabiî.
Ruşen Çakır: Evet, fiilî durum şu anda böyle; ama meselâ şöyle de bir şey var ki, yani siz fiilen yok diyorsunuz ama, kalkıp da, “Biz artık Hizbullah olarak yokuz” diye bir açıklama yok. Ben en son Mayıs 2013’te Çözüm Süreci sıralarında Edip Gümüş ile yazılı bir röportaj yapmıştım, hatırlarsınız belki. Soru yollamıştım; o da bana cevaplar vermişti ve Hizbullah’ın lideri olarak konuşmuştu. Bilmeyenler için söyleyelim: Beykoz’da Hüseyin Velioğlu’nun öldüğü o çatışmada sağ kurtulan iki kişiden birisiydi. Uzun bir süre hapis yattıktan sonra tahliye oldu ve belli bir süre sonra da Hizbullah’ın lideri olarak ortaya çıktı. Meselâ 2013’te Hizbullah adına konuşuyordu. Başka zamanlarda da konuşmuş olabilir, bu benim yaptığım röportaj. Ama diyorsunuz ki: “Fiilen yok”. Ama kendinin böyle bir deklarasyonu da yok; “Biz artık yokuz” diye bir deklarasyonu da yok, öyle değil mi?
Sıdkı Zilan: Sorun bu zâten; yani sorun oradan kaynaklanıyor. Biz faaliyetler, toplantılar yapan, eğitim çalışmalarına devam eden bir Hizbullah görmüyoruz. Hâliyle bir şeyin varlığını gösteren kampları olur, eğitim kampları olur, okulları olur, sohbetleri olur; hiçbirini görmüyoruz. Yani Hizbullah’ın meselâ son 5 yıl içerisinde yaptığı toplantıları bilen var mı? Katılan var mı? Kongre yaptı mı? Yok, hiçbiri yok. Son 10 yılda bir şey gözükmüyor yani. Hâliyle STK’lar, medreseler var; HÜDA PAR bu ihtiyâcı fazlasıyla karşılıyor. Zâten illegaliteye, şiddete gerek yok. Onlar “PKK bize saldırdı, biz de şunu yaptık” diyorlar. Ama benim okumam şu: Devlet PKK ve Hizbullah’ı çatıştırarak Kürtlere zarar verdi. Yani amacı Kürtlere zarar vermekti. Bunda da devlet başarılı oldu. Süreci benden iyi biliyorsunuz.
Ruşen Çakır: Şimdi toparlayacak olursak, siz dediniz ki: “HÜDA PAR’ın Cumhur İttifâkı’ndaki varlığının çok süreceğini düşünmüyorum” ya da “En azından MHP ile ittifâkının çok süreceğini düşünmüyorum” dediniz. Bugün îtibârıyla Cumhurbaşkanı’nın çok kesin bir açıklaması var: “4. madde tartışması gündemimizde yok” dedi. Böyle bir mesele yüzünden bir kopuş yaşanır mı? Yoksa HÜDA PAR, “Evet, Cumhurbaşkanı böyle söylüyor, ama biz de bu görüşümüzde ısrarlıyız” deyip yine ittifak içerisinde kalmaya devam eder mi? Yoksa bu 4. madde tartışması sizin beklediğiniz kopuşun tetikleyicisi olur mu?
Sıdkı Zilan: Yok, bu maddeden dolayı kopuş olmaz, HÜDA PAR görevini yaptığını söyleyecek; “Ben îtiraz ettim, benim görüşüm budur. Ben bu anayasayı tasvip etmiyorum” diyecek. İdealize ettiği bir anayasa varsa, onu tabanına sunar. AKP’de asıl tartışılması gereken AKP’dir: tabanı, eski İslâmcılar, tarîkatlar, İslâmî kesim dediğimiz ve demokrat kesim AKP’yi iktidâra taşıdı. Hattâ sol, yani Kemalist olmayan sol onu iktidâra taşıdı. Şu andaki durumu, söylemi biraz farklı. Şu anda, “Milliyetçilik benden sorulur, Kemalizm benden sorulur, yerlilik benden sorulur, Avrasyacılık benden sorulur. Ne dersen ben oyum” diyor AK Parti. Yani asıl sorunu AKP yaşıyor bence. Yani HÜDA PAR der ki: “Benim gücüm buydu, ben karşı çıktım, bu anayasayı tasvip etmiyorum. Bizim önerilerimiz bunlardı, kabul görmedi” diye propaganda yapar. Ama AKP ne yapacak bunu bilmiyorum. Kendi iktidârını yeniden dizayn etmek için mi, iktidarda kalmak için mi yeni anayasayı değiştiriyor? Yoksa Türkiye’nin ihtiyâcı olan, yıllardır konuşulan… hattâ taslakları da hazırlandı, yani çekmecelerde anayasa taslakları da var. AKP’nin var, CHP’nin var, uzlaştıkları maddeler var mâlûmunuz. Süreçte 63 maddede anlaştılar. Bâzı konularda CHP “evet” dediği zaman AKP “yok” diyor. AKP “evet” dediği zaman CHP “yok” diyor. Türkiye’nin böyle de bir şanssızlığı var. CHP, daha önce önerdiği bâzı şeylerden vazgeçebiliyor. AKP, daha önce önerdiği bâzı şeylerden maalesef vazgeçebiliyor.
Ruşen Çakır: Evet, Sıdkı Bey, çok sağ olun. Çok teşekkür ederiz. Dışarıdan ama yakından takip eden birisi olarak HÜDA PAR’ı sizinle berâber yorumladık. Çok teşekkürler.
Sıdkı Zilan: Ben de teşekkür ediyorum. Hayırlara vesîle olmasını diliyorum programınızın.
Ruşen Çakır: Sağ olun. Evet, Sıdkı Zilan ile HÜDA PAR’ı, Hizbullah’ı ve HÜDA PAR’ın Cumhur İttifâkı’ndaki geleceğini konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.