Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye uzattığı el, yeni bir dönemin habercisi mi? Türkiye daha önce çözümü nasıl aradı? Mekanizmalar nasıl oluştu? Taraflar nerede yanlış yaptı? 2009’da Oslo’da başlayan AKP’nin ilk çözüm serüveni, 2013’te resmî müzakerelere ve heyetlere dönüştü. Ancak 2015 Şubat’ında Dolmabahçe’de önce masa dağıldı sonra da Temmuz’da Suruç Katliamı ve Ceylanpınar’daki polis cinayetleriyle süreç sona erdi. Medyascope sizin için bir önceki çözüm sürecinin kronolojisini çıkardı.
Türkiye’de yeniden alevlenen Kürt sorununda çözüm tartışmaları, dikkatleri önceki süreçte neler yapıldığına yeniden çevirdi. Önceki süreç için her ne kadar 2013-2015 arasındaki gelişmeler damga vursa da ilk adımları 2009’da başladı. İşte çözüm sürecinin kronolojisi.
2009: Oslo görüşmeleri ve Habur süreci
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, 2009’da PKK yetkilileri Sabri Ok ve Mustafa Karasu ile Oslo’da tarihi bir görüşme gerçekleştirdi. Bu toplantılarda MİT ve PKK arasındaki “samimi” dil dikkat çekti. Görüşmelerin derinlik kazandığı anlaşıldı.

PKK üç temel talepte bulundu: Anayasal değişiklik, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi ve Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 11 Mart 2009’da Kürt sorunuyla ilgili “ilerleyen günlerde bazı gelişmeler olacağını” belirtti.
Gül ardından 24 Mart’ta Bağdat’a giderken gazetecilerle sohbetinde Kuzey Irak için “Kürdistan” ifadesini kullandı.
Temmuz ayında İçişleri Bakanı Beşir Atalay bir aylık süreç içinde yaptığı görüşmelerin olumlu olduğunu açıkladı. Hakan Fidan’ın dönemin Başbakanı Erdoğan’ın süreci desteklediğini belirtmesi üzerine görüşmelerin hızı arttı.
19 Ekim 2009’da Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı’ndan girip teslim oldu. Gelenleri karşılamak üzere Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde yaklaşık 50 bin kişi bir araya geldi.
11 Aralık 2009’da ise Anayasa Mahkemesi, oybirliğiyle DTP’nin kapatılmasına karar verdi. Genel Başkan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un milletvekilliğinin düşürüldü.
2011’de karşılıklı çatışmaların artmasıyla Oslo süreci durdu. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız tutuklamalarla birlikte sürecin bittiğini ilan etti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
2011 yılında Suriye İç Savaşı patlak verdi. PKK eksenindeki Kürtler, başta Kobani olmaz üzere yaşadıkları yerlerde bir bir özerklik ilan etti.
9 Ocak 2013: Paris’te üç kadın siyasetçiye suikast
28 Aralık 2012’de bir televizyon röportajında Recep Tayyip Erdoğan Kürt sorununu çözmek için hükûmetin İmralı’da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu. Erdoğan, “Devlet İmralı ile görüşüyor” dedi.
Bu arada PKK’nın önemli isimlerinden Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez 9 Ocak 2013’te Paris’te cinayete kurban gitti. Cinayetler, Öcalan’la müzakerelerin başladığı dönemde gerçekleşti.
İmralı ve Kandil arasında heyet trafiği nasıl başladı? Nasıl devam etti?
3 Ocak 2013’te Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü
Ardından BDP heyeti Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan 23 Şubat 2013’te İmralı’ya gitti. İki yıl boyunca bir çok farklı isimden oluşan heyetler İmralı ile Kandil arasında 20’den fazla görüşme gerçekleştirdi.
Öcalan’ın kötü koşullarının iyileştirilmemesi ve yasal güvence eksikliği en büyük sorun oldu.
PKK süreçte üçüncü göz/izleme heyeti talebinde ısrarcı oldu. KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık “PKK’nın silah bırakması için Öcalan’a özgürlük ve anayasal güvence şart” dedi.
HDP heyeti görüşmelerde arabulucu rolü aldı. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ barış için Öcalan dahil siyasi mahkumların serbest bırakılması, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılması ve anadilde eğitim taleplerini iletti.
Görüşmelerde Öcalan sürecin sonucu için hakemlik görevi üstlenecek üçüncü bir gözün gerekliliğini vurguladı.
28 Şubat 2013: İmralı tutanakları sızıyor
28 Şubat 2013’te Milliyet gazetesi BDP heyetinin Öcalan’la yaptığı görüşmelerin tutanaklarını yayınladı.
Tutanakların sızdırılması süreçte derin bir güven bunalımı yarattı.
Olay Türkiye içinde de sürecin şeffaflığı tartışmalarını alevlendirdi.
21 Mart 2013: Diyarbakır Nevroz’u ve Öcalan’ın mektubu süreci nasıl dönüştürdü?
Abdullah Öcalan 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevroz kutlamasında “Silahlar sussun, siyaset konuşsun” çağrısını yaptı. BDP milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder Öcalan’ın mektubunu Kürtçe ve Türkçe okudu. Mektupta silahlı mücadele devrinin kapandığı, silahsızlanmaya ve ayrışmaya değil birleşmeye önem verileceği vurgulandı.
Öcalan PKK’lılara kapitalist modernite yerine demokratik modernite inşa etme çağrısı yaptı. PKK lideri “çatışmanın değil helalleşmenin zamanı geldi” dedi. PKK 23 Mart’ta resmî ateşkes ilan etti.
Bu süreçte 40 bin militan Türkiye dışına çıkmaya başladı. Çekilme sürecinde TSK operasyonlarında 500’e yakın PKK’lı öldü.
KCK Yürütme Konseyi üyesi Cemil Bayık “Gerilla yasal güvence görmeden geri adım atmaz” açıklamasını yaptı. Dönemin BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş takvim doğrultusunda ilerleme umutlarının kalmadığını belirtti. Her şeye rağmen Öcalan’ın çağrısı süreçte yeni bir sayfa açtı.
Akil insanlar heyeti: Neden başarısız oldu?
Öte yandan 3 Nisan 2013’te kurulan 62 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ni Başbakan Erdoğan belirledi. Heyet Türkiye’nin yedi bölgesinde çalışmalar yürüttü. Her bölgede dokuz üyeden oluşan gruplar gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve sendika temsilcilerinden oluştu.
Heyetin amacı başta Kürt toplumundan olmak üzere Türkiye’nin her yerinden gelen önerileri raporlamaktı. Gezi olayları ve AKP’nin sert tutumu nedeniyle Murat Belge, Kürşat Bumin, Baskın Oran, Deniz Ülke Arıboğan gibi isimler istifa etti.
Güneydoğu Heyeti 26 Haziran’da raporunu açıkladı. Raporda Kürt sorununun çözümü için önemli tespit ve öneriler yer aldı ancak dikkate alınmadı. Heyet sivil toplumun sürece katılımını sağlamada yetersiz kaldı.
8 Mayıs 2013: PKK’nın çekilme süreci başladı
PKK, Öcalan’ın çağrısıyla 8 Mayıs 2013’te silahlı güçlerini çekmeye başladı. İki yıl içinde 40 binden fazla militan Türkiye dışına çıktı.
Ancak devlet kalekol ve baraj inşaatlarını sürdürdü. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan “Devlet ve hükümetin yaklaşımı bizi kaygılandırıyor” açıklaması yaptı.
Lice’deki kalekol inşaatı protestosunda Medeni Yıldırım öldü.
PKK çekilirken TSK operasyonlarında 500’e yakın kayıp verdi. 9 Eylül’de KCK “Hükümet gerekli adımları atmadı” diyerek çekilmeyi durdurdu.
Cemil Bayık “PKK’nın tamamen silah bırakması için Öcalan’a özgürlük ve anayasal güvence şart” dedi.
28 Mayıs 2013: Gezi direnişi süreçte ne değiştirdi?
28 Mayıs 2013’te başlayan Gezi direnişi süreci derinden etkiledi. Öcalan Gezi’yi selamlayarak “Ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere kullanılmamak” uyarısı yaptı.
Gezi’nin sembol isimlerinden HDP’li Sırrı Süreyya Önder İmralı heyetinden ihraç edildi.
BDP ve HDP eylemlere katılsa da liderlik düzeyinde Gezi’ye etki etmemeye çalıştı. Bazı sol yapılar bu tutumu “kişisel çıkarlar için eylemden kaçınma” olarak eleştirdi.
Demirtaş “Gezi’de darbeyi gördük” dedi.
HDP ve BDP genel başkanları “barış” temelli çalışmalar ve devletten “yasa” talepleri olduğu için olaylara mesafeli durdu.
16 Kasım 2013: Diyarbakır’da tarihi buluşma
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi başkanı Mesud Barzani ve ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer’i davet etti. Bir mitinge dönüşen programa İbrahim Tatlıses de katıldı.
Mitinge hep birlikte okunan Kürtçe ağıtlar damga vurdu.
17-25 Aralık 2013: Yolsuzluk soruşturmaları süreci nasıl etkiledi?
Aralık 2013’teki yolsuzluk soruşturmalarıyla süreç yeni bir kırılma yaşadı. Öcalan soruşturmaları “darbe girişimi” olarak niteledi ve “Ülkeyi darbe ateşiyle çevirmek isteyenler benzin taşımayacağımızı bilmeli” dedi. Öcalan, demokratik dönüşüm şartıyla Erdoğan’ı yıpratmaktan kaçındı.
BDP/HDP yolsuzluk konusunda mecliste etkili konuşmalar yapsa da AKP’ye karşı sert tutum almadı. Sırrı Süreyya Önder bu süreçte Erdoğan’la görüştü.
Erdoğan süreçle ilgili anayasal değişiklik sinyali verdi. KCK’ya sürece destek verip vermeme kararı bırakıldı.
Heyet trafiği nasıl sürdü?
HDP heyeti iki yıl boyunca İmralı ile Kandil arasında 20’den fazla kritik görüşme gerçekleştirdi. Her görüşmede temel talepler masadaydı.
Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken 17 defa İmralı’ya gitti. Öcalan’ın tutulma koşullarının iyileştirilmemesi ciddi rahatsızlık yarattı. KCK Yürütme Konseyi üçüncü göz olarak uluslararası bir gözlemci heyeti talep etti. Devlet bu talebi “iç mesele” diyerek reddetti. PKK cephesi Öcalan’ın tecrit koşullarında müzakerenin sürmeyeceğini söyledi. HDP milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder tutuklu vekillerin serbest bırakılması için Meclis’te açlık grevi başlattı.
İmralı görüşmelerinde Öcalan sürekli “sabır taşının çatladığını” vurguladı. KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık “Öcalan’la görüşmeler olmadan PKK silah bırakmaz” açıklaması yaptı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan 20 Ağustos’ta İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştü. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay görüşmelerin Avrupa ve Kandil’e uzanmasını istediklerini belirtti.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri: BDP 101 belediye kazanıyor
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde BDP ve HDP tarihlerinin en büyük başarısına imza attı. BDP Doğu ve Güneydoğu’da, HDP ise Batı’da seçimlere girdi. İki parti toplam 101 belediye kazandı.
Diyarbakır, Van, Mardin büyükşehir belediyelerinin yanı sıra, Batman, Siirt, Şırnak, Hakkari, Tunceli, Iğdır ve Ağrı il belediyelerini aldı. AKP bölgede oy oranlarını artırsa da BDP-HDP’nin hakimiyetini kıramadı. MHP ve CHP’nin bölgedeki varlığı zayıfladı. Seçimler çözüm sürecine halk desteğini gösterdi.
BDP milletvekilleri 28 Nisan’da HDP’ye geçti. BDP ismini Demokratik Bölgeler Partisi olarak değiştirdi ve faaliyetlerini Kürt şehirlerine kaydırdı.
HDP Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü yeni dönemde Türkiye partisi olma hedefini açıkladı.
Seçim sonuçları Kürt siyasal hareketinin çözüm sürecinden güçlenerek çıktığını gösterdi. HDP’nin batıdaki oy oranlarındaki artış, partinin geleceğinin işaretçisi oldu.
10 Ağustos 2014: Demirtaş, “baraja” yaklaştı
10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş yüzde 9,76 oy aldı. İktidar ve muhalefetin HDP’ye önerdiği “Türkiyelileşme” kavramını eleştirdi. Özgürlükçü ve çoğulcu kimliklerin siyasette geniş alanlarda olması gerektiğini vurguladı.
Kürtleri siyasetin merkezine koyarak ayrıştırıcı değil bütünleştirici bir demokratik süreç izledi.
Hem medya hem de etkili dil kullanımı ile DTP ve BDP’nin erişemediği bir oy oranına ulaştı. Bu seçim performansı 7 Haziran’daki başarının habercisi oldu.
6-8 Ekim 2014: Kobani olayları nasıl patladı?
IŞİD’in Kobani’yi kuşatması üzerine 6-8 Ekim 2014’te protestolar başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kobani düştü düşecek” dedi.
HDP’nin halkı direnmeye çağırmasıyla beraber İnsan Hakları Derneği verilerine göre 41 kişi öldü, 682 kişi yaralandı.
Öcalan’ın çağrısıyla olaylar durdu. Öcalan “Kobani düşerse çözüm süreci biter” uyarısında bulundu.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık TBMM’nin Suriye tezkeresi üzerine “Meclis’ten geçen tezkere savaş ilanıdır, tüm birlikleri geri gönderdik” dedi.
Protestolar süreçte derin bir kırılma yarattı.
Davutoğlu’nun iç güvenlik yasası neleri değiştirdi?
Kobani olaylarından sonra dönemin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun övgüyle bahsettiği iç güvenlik yasası polise geniş yetkiler verdi. HDP yasa tasarısının barışa engel olacağını söyledi.
Selahattin Demirtaş “İç Güvenlik Paketi barış getirecek bir yasa tasarısı değil, hükümet yürüttüğü politikayla barışa yaklaşmıyor” dedi. Yasa tasarısının görüşülmesi iki kez ertelendi.
KCK “İç güvenlik paketi sürece zarar verecek” açıklaması yaptı. Yasa protestolara müdahaleyi kolaylaştırdı ve toplumsal muhalefetin bastırılmasına zemin hazırladı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İç Güvenlik Paketi’ni öne sürerek “Hükümet bir yandan pakette ısrar edip bir yandan demokratikleşmede ilerleme sağlıyorum diyemez” dedi.
28 Şubat 2015: Dolmabahçe mutabakatı ve masa dağılıyor
28 Şubat 2015’te hükümet ve HDP heyeti tarihi Dolmabahçe mutabakatını açıkladı.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve HDP heyeti 10 maddelik metni kamuoyuyla paylaştı.
Öcalan’la görüşmeleri yürüten eski MİT Başkan Yardımcısı ve Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu da toplantıdaydı.
Öcalan PKK’ya silahsızlanma kongresi çağrısı yapacaktı. Ancak KCK “Kürt sorunu çözülmeden PKK silah bırakmaz” açıklaması yaptı.
Erdoğan “Haberim yok, doğru bulmuyorum. İki ayrı metin okundu, bunlar aynı değildi. Hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla parlamento grubunun yan yana o resmî vermesini doğru bulmuyorum” diyerek süreci siyaseten bitirdi.
PKK yöneticisi Mustafa Karasu “AKP hükümeti Öcalan’ın 10 başlığını müzakere edip sorunu çözmeden PKK silah bırakmaz” dedi.
Mart 2015’te süreç tamamen zayıfladı.
11 Mayıs 2015: İlk çatışmalar Tendürek’te başlıyor
TSK birlikleri 11 Mayıs 2015’te Tendürek Dağı’nda PKK ile ilk çatışmaya girdi. 14 Mayıs’ta Ağrı kırsalında beş asker hayatını kaybetti, dört asker yaralandı.
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık tüm halkı silahlanmaya ve tünel-siper hazırlamaya çağırdı:
“Halkımız meşru savunma örgütlenmesini geliştirmeli. Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAIŞ ve sömürgeci güçlerin saldırılarına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli.”
7 Haziran 2015: HDP yüzde 13, 80 vekil
2013’ün Mayıs sonunda IŞİD HDP’nin Adana İl Başkanlığı’na saldırdı.
5 Haziran’da Diyarbakır’da HDP Mitinginde IŞİD bomba patlattı.
7 Haziran 2015’te HDP yüzde 13’ten fazla oy alarak 80 milletvekili çıkardı. AKP yüzde 41’de kalarak tek başına iktidar olamadı. Demirtaş seçim kampanyasında “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemiyle öne çıktı.
KCK 12 Haziran’da “PKK’nın silah bırakması konusu ve bunun iradesi tamamen bize aittir. HDP, PKK’nin yasal partisi değildir. Öcalan’ın mevcut İmralı koşullarında böyle bir çağrı yapması mümkün değildir” açıklaması yaptı.
Erdoğan 26 Haziran’da “Bedeli ne olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde devlet kurulmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Karayılan 29 Haziran’da “Rojava’ya müdahale edilirse Türkiye’nin tümü savaş sahasına dönüşür” diye konuştu.
KCK 11 Temmuz’da yaptığı açıklamada “Barajlar ve baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır. Her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır” dedi.
KCK Eşbaşkanı Bese Hozat 14 Temmuz’da Özgür Gündem’de “Yeni Süreç: Devrimci Halk Savaşıdır” başlıklı yazı yayınladı. Bölgede bin kişilik gruplar kalekol inşaatlarına karşı canlı kalkan eylemleri başlattı.
PKK’lı gruplar 15-20 Temmuz arasında Van, Bitlis ve Ağrı’da 12 baraj inşaatına saldırı düzenledi. Adıyaman’da 20 Temmuz’da çıkan çatışmada Uzman Onbaşı Müsellim Ünal hayatını kaybetti.
20 Temmuz 2015: Suruç Katliamı ve sürecin sonu
20 Temmuz 2015’te Suruç’ta Kobani’ye gitmek için toplanan SGDF’li gençlere IŞİD’li canlı bomba saldırdı, 32 kişi hayatını kaybetti.
Aynı gün Adıyaman’da PKK ile çıkan çatışmada Uzman Onbaşı Müsellim Ünal şehit düştü.
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık halkı silahlanmaya ve tünel-siper hazırlamaya çağırdı.
22 Temmuz’da Ceylanpınar’da iki polis evlerinde infaz edildi. HPG “Suruç katliamına misilleme olarak DAİŞ çeteleriyle işbirliği yapan iki polisi cezalandırdık” açıklaması yaptı. Fakat bu açıklamadan sonra PKK, “hata” diyerek kendilerinin gerçekleştirmediğini açıkladı.
23 Temmuz’da Diyarbakır’da polis ekibine saldırı oldu, bir polis memuru öldü, bir polis yaralandı.
TSK 24 Temmuz’da Kuzey Suriye’de IŞİD, Kuzey Irak’ta PKK hedeflerine hava operasyonu düzenledi. Bu, 3 yıl sonra PKK’ya karşı ilk kapsamlı askeri operasyon oldu.
7 Haziran – 1 Kasım seçimleri arasında çıkan diğer çatışmalar ve olaylar
25 Temmuz 2015’te Diyarbakır’da asker ve polis servis araçlarına saldırı gerçekleşti, dört güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi.
28 Temmuz’da Şırnak’ta üç güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.
2 Ağustos’ta Ağrı Dağı’nda bir asker şehit düştü.
4 Ağustos’ta Silopi’de iki polis hayatını kaybetti.
Şemdinli’de askeri konvoya yapılan saldırıda üç asker şehit oldu.
10 Ağustos’ta İstanbul’da Emniyet Müdürlüğü’ne ve AKP İlçe Başkanlığı’na saldırı gerçekleşti.
19 Ağustos’ta sekiz asker şehit oldu.
Diyarbakır Sur’da “öz yönetim” ilan edildi.
1 Eylül’de Hakkari’de 16 asker hayatını kaybetti.
6 Eylül’de Dağlıca’da 16 asker hayatını kaybetti.
8 Eylül’de Iğdır’da polis servis aracına saldırıda, 14 polis hayatını kaybetti.
Tüm bu süreçte onlarca PKK’lı ve sivil hayatını kaybetti. Kürtlerin yoğun yaşadığı bazı merkezlerde sokağa çıkma yasakları uygulandı. Yoğun insan hakları ihlalleri gerçekleşti.
Bir çok il ve ilçe merkezinde kalabalık kitleler HDP binalarını yaktı, Kürtlere ait iş yerlerini yağmaladı. Doğuya giden otobüsler saldırılara uğradı.
10 Ekim 2015: Ankara Garı katliamı nasıl gerçekleşti?
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin düzenlediği “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi öncesi Ankara Garı önünde iki canlı bomba saldırısı gerçekleşti.
102 kişi hayatını kaybetti, 400’den fazla kişi yaralıydı. Saldırıyı IŞİD üstlense de irtibatta oldukları yapılar açığa çıkarılmadı.
Erdoğan saldırıyı “teröre karşı milli birlik ve beraberlik” çağrısıyla kınadı. HDP saldırıyı “barış mitingine yönelik katliam” olarak niteledi. Saldırı sonrası sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar yoğunlaştı.
Konya’da Türkiye-Fransa milli maçında tribünler 10 Ekim için yapılan saygı duruşunu protesto etti.
Davutoğlu katliamdan sonra “oylarımız artıyor” dedi.
1 Kasım 2015: AKP yeniden tek başına iktidar oldu
AKP yüzde 49,5 oy alarak tek başına iktidarı kazandı. HDP yüzde 10,7 ile barajı aştı.
KCK “AKP seçimi kazandı ama meşruiyetini kaybetti” açıklaması yaptı.
Demirtaş “Saray’ın savaş politikalarına karşı mücadele edeceğiz” dedi. TSK operasyonları yoğunlaştırdı.
İki buçuk yıllık süreç resmen sona erdi. Kalekol ve baraj inşaatları arttı.
PKK şehir çatışmalarına yöneldi. Sur, Cizre ve Silopi’de uzun süreli sokağa çıkma yasakları ilan edildi.