Devlet Bahçeli’nin Özgür Özel ile ele ele tutuşurken “Siyaseten söylediğim şeylere alınmıyorsunuz, değil mi?” sözleri tesadüfen görüntülenmedi, bu sözler ve el sıkışma görüntüsü özellikle servis edildi bence. Çünkü Bahçeli, bu videodan bir hafta sonra grup toplantısında Öcalan’ı Meclis kürsüsüne davet edecekti. Servis edilen bu video Bahçeli’nin bizlere “siyaseten” yapılacak açıklamaları ciddiye almayın önlemiydi. Anlayan anlayacak, atlayan atlayacaktı..
Dile getirilmeye başlandığı andan beri Cumhur İttifakı’nın yeni bir çözüm süreci yürüteceğine inanmadığımı, bu sürecin Kürtleri hedef göstererek “işlerine gelince herkesle el sıkışırlar, güvenilmez insanlar” algısı yaratmak ve meseleyi çözmek şöyle dursun, sonraki iktidarların dahi çözemeyeceği bir yere sürüklemek için girişilmiş bir hamle olarak gördüğümü söyledim.
Meseleyi bu sefer Erdoğan’ın değil, Bahçeli’nin gündeme getirmesi, çözüm sürecinin “siyaseten” söylenmiş bir yalan olmasının yanı sıra, Erdoğan’ın kamuoyu nezdinde güvenilirliğinin kalmamasından ileri geliyor. Bahçeli’nin çağrıyı yapması, bunun itiraf edilmesi açısından çok önemli bir hamleydi. Kendi seçmeni dâhil herkes, Erdoğan söylüyorsa açılım falan olmayacağını anlardı. Bu yüzden el arttırdılar ve doğrudan “Devlet” tarafından bu açılımın yapılacağı iddiasını ortaya attılar.
Sürecin başından beri, yani geçen yıl “Kürt açılımı yeniden mi gündeme gelecek” söylemleri kamuoyuna sızdırıldığından beri bir uyarıyı tekrar edip duruyorum: Şeytanla el sıkışılmaz, yanarsınız.
İşte şimdi yananları ve pişmanlıkları göreceğimiz süreç başladı. Çok hızlı oldu, bir hafta içerisinde süreç başladı ve bitti. Böylece Şenyaşar ailesi hiçbir bedel ödemeyen katilleri affettiği, Sırrı Süreyya Önder Meclis kürsüsünden Bahçeli ve Erdoğan’a teşekkür ettiğiyle kaldı. Süreç maalesef Erdoğan ve Bahçeli’nin şımarık tavır değişiklikleri ve sürece katkı sunanların hedef gösterilmeleri ile devam edecek. Devlet Bahçeli’nin aklıyla halaya duran Özgür Özel’in Diyarbakır ziyaretleri ve CHP’nin DEM Parti ile uzlaşı yapılarak belediye başkanı seçilen yerel yöneticilerin hedef gösterilmesi ile şov zirve yapacak. İlerleyen günlerde seçim sürecinde Kürtlere “Sizin yüzünüzden süreç tıkandı” suçlaması, “CHP’ye teröristlerle işbirliği yapıyorlar” suçlaması ile yapılacak ve daha sonra kapanış. Hayaller bu.
Hepimizle alay ediyorlar!
Hem de her konuda hepimizle alay ediyorlar. Bu kadar kötü, gayrı ciddi, menfaatperest insanları sırtımızdan atmadığımız sürece gün yüzü göremeyeceğiz. Artık hiçbir çıkışı ciddiye alınmayan Erdoğan’ın mimlendiği gibi, Bahçeli’nin de “siyaseten” çıkışlarını ciddiye alıp analiz kasmayı reddedersek bayağı zaman kazanacağız açıkçası.
Peki, bu sırada bebek katili rant çeteleri kurup onları koruyacak kadar duygusuz iktidarın elinden bizi kurtarmasını ümit ettiğimiz muhalefette neler oluyor?
Kendi kendini bitiren bir iktidarı “devlet” onayıyla yumuşak bir geçişle devralacağını zanneden Özgür Özel’in düşürüldüğü durumlar muhalif seçmen tarafından reddedilemeyecek şekilde kabul ediliyor. Özel, her geçen gün doz arttırarak kurultay sevdalılarına içerik üretiyor. Süreç böyle devam ederse ne olacak biliyor musunuz? AKMHP birbirlerini boğa boğa erken seçim hazırlıklarını yürütürken, CHP tam da iktidarın isteyeceği üzere kurultay karmaşasıyla boğuşacak. Yine düşmana hacet kalmadan kendi kendini bitirecek gibi duruyor. Bu durumda ne oluyor, Türkiye’nin en büyük partisi, Kararsızlar Partisi her geçen gün büyümeye devam ediyor. Ne yapacağını bilemeyen ama iktidardan da muhalefetten de umduğunu bulamayan umutsuz milyonlar çoğalıyor.
Özgür Özel bu günden itibaren fabrika ayarlarına dönse, hiçbir yere varmayan, kimseyi memnun etmeyen açıklamalarını terk etse ve aklıselimle gerçekten muhalif bir lidermiş gibi açıklamalar yapmaya başlasa, yeniden güven kazanabilir mi?
İktidar kendi bekasını bir şekilde kurtarmak için kaostan umutlanıyor. Özgür Özel iktidarı seçimle yenebileceğine inanamamış olacak ki, arka kapıda “devletle” iktidarını garantilediğini zannederek bir kuklaya dönüşüyor. Bu manzaraya bakan biz zavallı muhalif seçmenler de yine kendimizi yapayalnız hissediyoruz. Şimdi biz kime güveneceğiz? Özgür Özel yönetimindeki bir CHP’de sandıkları korusam kaç yazar diye düşünmeden edemiyorum. Güven zor kazanılır, kolay kaybedilir. Demiri tavında dövmediniz, seçim zaferini şahsınıza mal ettiniz ve kısa sürede yerel seçimde kazandığınız seçmeni kaybettiniz. Öyle yağma yok, biz kaybediyorsak artık siz de kaybedeceksiniz.
Peki, muhalif seçmen kardeşim, öylece durup bakakalarak ülkemizin mahvolmasına seyirci mi kalacağız?
Şahsen benim hiç öyle bir niyetim yok. Yeni parti mi kurmalı? Daha neler! Boyu 1,5 metreye varan ve parti çöplüğüne dönmüş seçmen kâğıdımıza bir parti daha eklemeye lüzum yok. Büyük bir para ve zaman kaybı. Öyleyse ne yapacağız? En büyük muhalefet partisi CHP’yi, etik değerlerden uzak siyaset yapan kasaba esnafı CHP’lilerden arındıracağız. İnisiyatifi ele alacağız ve Atamızın partisine sahip çıkacağız!! Nasıl mı? Nasılını haftaya yaptığım röportajda anlatacağım.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Siz bakmayın AKMHP’nin açılım yaptıklarına. Açılım tutmayınca kaçılım yaptıklarına. Saldırganlaştıkça korkmayın, cesaretinizi bilevleyin. AKP ve MHP birbirlerini tamamlıyor gibi görünse de aslında birbirlerini yok etmeye son sürat devam ediyor. Sinan Ateş davası AKP’nin MHP’ye tehdidiyken, Yenidoğan Çetesi davası da MHP’nin AKP’ye tehdidiydi. AKP’li çetenin başları eğilmiş fotoğrafları servis edilirken, bakanların hastaneleri afişe edilirken, kahraman savcı diye önümüze itelenen savcının milliyetçi pozu boşuna gözümüze sokulmadı.
Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e davet etmesi Erdoğan için hazırlanmış müthiş bir sabotajdı. İlk çıkışı Devlet Bahçeli’nin yapacağını elbette kararlaştırmışlardı ama elini-dilini bağlayacak bir çıkış beklemiyordu Erdoğan. Bahçeli gaza gelerek yapmadı o açıklamayı. Yeniden açılım yapmaya muhtaç kalan Erdoğan’ın ayağına çelme takmak için yaptı.
Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanırken Erdoğan el yükseltiyor gibi görünebilir ama operasyonu yapanların MHP’li oldukları dikkatlerden kaçmasın. Kürtlerin ocağına MHP’li kayyum atanmış oldu. Öte yandan, Ekrem İmamoğlu tehdidi sindirilmeye çalışılırken, hukuksuzluğa ses çıkarmayan milliyetçi CHP’li başkanların PR’ı da yapılmış oldu. Daha önce iki defa yazdım, yine yazayım. Erdoğan’ın bir gram siyasi öngörüsü kaldıysa Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirtmez demiştim. Getirmedi de zaten, karar beklenirken dosya rafa kalktı bu yazılardan sonra.
Hazır AKP ve MHP birbirini yok etmeye bilenmişken aradan kolayca sıyrılabilirdi muhalefet. Sadece sosyal, kültürel, eğitim, ekonomi alanlarında makul çözüm önerilerinde bulunarak, halka güven vererek, güncel vakalarda taraf tutarak bile umut olabilirdi CHP. Ancak belli ki Özgür Bey, savcı tehdit edenler gibi kendisini “devlet” olarak tanıtanlara aldanmış ve mücadeleyi en harlı zamanında kolay iktidar hevesiyle terk etmiş.
Devlet Bahçeli’nin Erdoğan ile ittifak yapması, akabinde Meral Akşener’in parti kurması ve muhalif lider olarak inandırıcı olması için saldırılara maruz kalması ve sürecin sonunda aslına rücu etmesi unutulmasın! Soylu’nun AKP’ye eklemlenip İçişleri Bakanlığı döneminde emniyette örgütlenerek mafya babalarına, MHP’ye açtığı alan gözden kaçmasın! Akşener’in Millet İttifakı’na Erdoğan tarafından değil, MHP’yi dizayn eden, Soylu’yu AKP’ye eklemlendiren yapı sayesinde sokulmuş bir Truva Atı olduğunu iddia ettiğim günden beri aynı şeyi yazıyorum. Milliyetçi kanat, üçüncü yolcular, Bahçeli’si, Özdağ’ı, Mansur Yavaş’ı, Sinan Oğan’ı hep aynı amaç için sakince plana sadık kaldılar. Şimdi atağa kalktılar. Bu ülkenin başına gelip gelebilecek en korkunç şey, bir siyasal İslamcı’dan sonra milliyetçi iktidardır.
Ne yalan söyleyeyim, sanki Erdoğan ve Bahçeli birbirlerini boğa boğa yok edecek ve biz aradan sıyrılacağız gibi hissediyorum. Kolay olmayacak ama olacak olan bu gibi. Yukarıdaki paragrafı okuyunca bir korkuyor insan tabii ama bakınız, bu süreç hem Erdoğan’ın hem Bahçeli’nin karizmasını fena halde çizdi. İslamcıların da milliyetçilerin de hiçbir ülküleri olmadığı, bu ülkeyi emperyalistlere teslim etmekten başka bir rolleri olmadığı halkın büyük bir kısmına ayan oldu. Geleceğimiz açısından düşünürsek, AKMHP iktidarı zor bir tedavi süreci ama sağlığımıza kavuşmak için gerekli bir şeydir. Sabırla, kararlılıkla mücadeleye devam!! Umarım bu kanseri yeneceğiz.
Savaşın son hattında durum şu: AKP’liler saf saf Esenyurt’u aldık, rant kapısı aralandı diye sevinedursun, Bahçeli Erdoğan’ı yendiğini düşünüyor ve sonraki hedefine ilerliyor. Savaş şu an Bahçeli ile İmamoğlu arasında.
Umarım, Ekrem İmamoğlu tıpkı kendisi gibi hukuksuzlukla, haksızlıkla tehdit edilen, ötekileştirilen muhalif seçmenle kader birliği yapar ve küskün çoğunluğun güvenle arkasında hizalanacağı bir lider olur.
Not: Sürecin nasıl ilerlediğini aşama aşama yazdığım eski yazılarıma şu linklerden göz atabilirsiniz.
- Elif Gökçe Aras yazdı: İYİP’in ipiyle kuyuya inilir mi?
- Elif Gökçe Aras yazdı: Akşener’in “Kızıl Elma”sı
- Elif Gökçe Aras yazdı: Kedinin fareyle oynadığı gibi…
- Elif Gökçe Aras yazdı: Metamorfoz
- Elif Gökçe Aras yazdı: Kurtçuk
- Elif Gökçe Aras yazdı: Kurtlar kanunu
- Elif Gökçe Aras yazdı: Sinan Ateş olayı aslında nedir?
- Elif Gökçe Aras yazdı: CHP & MHP yeniden?