Hatay’da Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, Sağlık Bakanlığı’nın yeni aile hekimliği yönetmeliğine karşı çıkıyor. Hatay’daki sağlık çalışanları, deprem, ulaşım zorlukları ve malzeme eksiklikleri gibi ciddi sorunlarla mücadele ederken, yeni düzenlemenin bu zorlukları daha da artırdığını söylüyor. ASM çalışanları, yönetmeliğin sadece genel sağlık hizmetlerine değil, bölgedeki sağlık çalışanlarının da haklarına ciddi bir darbe vurduğunu savunuyor.
Sağlık Bakanlığı’nın yeni yönetmeliği
Sağlık Bakanlığı, aile sağlığı sözleşmesi ve yönetmeliğinde değişiklikler yaptı. Yürürlüğe 1 Kasım’da giren yönetmelik, kayıtlı çalışanlar için ödenecek ücretler, hedef nüfusun azaltılması, teşvik ödemelerinde kronik hasta taraması, memnuniyet oranı ve gelişmişlik düzeyine göre ücretlendirme gibi birçok düzenleme içeriyor.
Aile sağlığı merkezi çalışanları, geçen hafta ülke genelinde yönetmeliğe karşı eşzamanlı grev yaptı. Üç gün süren greve Hatay’daki sağlık çalışanları da katıldı. Greve katılanlara göre yeni yönetmelik hak kayıplarına neden olacak ve depremden dolayı kötü yaşam koşullarında işini sürdüren sağlıkçılar açısından daha da zorlayıcı bir durum yaratacak.
‘‘Sermayeyi büyütürken tasarrufu bizim maaşımızdan yapıyorlar’’
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi ve aile hekimi Ali Kanatlı da Sağlık Bakanlığı’nın yeni yönetmeliğini eleştirdi. Asıl amacının bütçeyi azaltmak olduğunu vurguladı.
Kanatlı, “Bakanlığın elinde bir bütçe var ve sağlığı bu bütçeye göre yönetmeye çalışıyor. Bütçeyi yüzde 20 azaltacaklar. ‘Nereden, ne kısarsak’ anlayışıyla sağlığı yönetemezsiniz” diyor.
Kanatlı ayrıca “Sağlık Bakanlığı bütçesini halka ayırırsa, bu yeterli bir bütçedir. Ama bu para, şehir hastanelerine, ilaç firmalarına, tıbbi malzeme firmalarına ve müteahhitlere ayrılıyor. Kesinti bizim maaşlarımızdan değil, bu alanlardan yapılmalı” diye ekliyor.
Aile hekimi Kanatlı, depremden sonra birçok sorunla mücadele ettiklerini ve yeni yönetmeliğin sağlıkçılardan ve halktan çok şey götüreceğini söylüyor. Kanatlı, bu yönetmeliğin uygulanabilir olmadığını ve hekimle hastayı karşı karşıya getirecek bir düzenleme olduğunu belirtiyor.
Kanatlı, yönetmeliğin reçeteye sınırlandırma getirdiğini, hekimin yazdığı ilaçlara müdahale ettiğini ve sınırı aştığında hekimin maaşından kesinti yapılacağını anlatıyor:
“Kime ne kadar ilaç yazacağımıza hekim olarak biz karar veririz. Aldığımız eğitim bunun için. Bakanlığın işlevsiz bürokratlarının masa başında yaptıkları hesaplara göre hekimlik yapmak istemiyoruz.”
Deprem bölgesindeki sağlıkçılar zor şartlarda çalışıyorlar
Kanatlı’ya göre yönetmelik ayrıca sağlık ocaklarına kayıtlı olan herkesin altı ayda bir, en az bir defa aile hekimine gelmesini şart koşuyor. Altı ay boyunca gelmeyen her bir birey için hem hekimin hem de hemşirenin maaşından kesinti yapılacak. Buna bağlı olarak, Kanatlı depremden sonra birçok kişinin başka şehirlere yerleştiğini, bu durumda gerçekte Hatay’da ikâmet etmeyenlerin altı ayda bir müracaat etmelerinin mümkün olmayacağını vurguluyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kanatlı, “Aile hekimi, bu insanların kayıtlı oldukları sağlık ocaklarına gelmemesinden sorumlu olamaz” diye ekliyor. Bu uygulamanın amacının hastanelerin yükünü azaltmak olduğunu ancak bu şekilde tüm yükün aile hekimine atıldığını anlatan Kanatlı, “Bir hasta bizden habersiz hastaneye giderse, bize ceza kesilecekmiş. Bu, dünyada görülmemiş bir şey” diyor.
“Hekimlik onuruna müdahale ediliyor”
TTB Merkez Konsey Delgesi ve aile hekimi Sadık Nazik yeni yönetmeliği ‘‘hekimlik onuruna bir müdahale’’ olarak değerlendiriyor. Nazik, Bakanlığın sağlık ocağındaki kayıtlı kişi sayısını 4 binden 3 bin 500’e düşürdüğünü, bununla birlikte sağlık çalışanlarının maaşlarını da etkileyerek alacakları ücreti azalttığını söylüyor. Nazik, “Nüfusu elbette azaltsınlar. Bu şekilde performansımız daha iyi olur. Ama bunu yaparken maaşlarımıza dokunmamalı” diyor.
Nazik, yeni yönetmelikte hekimin performansının hastaların verdiği puanlara göre değerlendirileceğini, ancak bazı bölgelerde hasta ile hekim arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle bu puanlama sisteminin objektif olamayacağını dile getiriyor. Nazik, ‘‘Bazı hastaların komşusundan duyduğu ilacı yazdırmak istiyor. Hekim de yazmadığı zaman puanından düşürecek’’ diye ekliyor.
Nazik, yeni yönetmeliğin bölgeleri gelişmişlik düzeyine göre sınıflandırdığını belirterek, en gelişmiş bölgelerin birinci, en az gelişmiş olanların ise altıncı bölge olarak tanımlandığını anlatıyor. Ancak deprem yaşamış Hatay’ın bazı ilçelerinin, İstanbul’daki Kadıköy ile aynı kategoride değerlendirilmesinin, bu bölgelere verilecek desteğin azalmasına yol açacağını vurguluyor. Özellikle, Defne ilçesinde nüfusun azaldığını ve Antakya’nın nüfusunun neredeyse sıfıra indiğini belirterek, bu bölgelerin nasıl ikinci bölge olarak değerlendirildiğini sorguluyor.
Hizmetini konteynerde sürdüren sağlık ocakların temel ihtiyaçları karşılanmıyor
TTB Merkez Konseyi ve Aile Hekimi Gülşen Pancar, konteynerlerde hizmet veren aile sağlığı merkezlerinde su, tuvalet ve temizlik gibi temel ihtiyaçların karşılanmadığını belirterek, bu koşullarda çalışanların performans değerlendirmesine tabi tutulmasının kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Pancar, yılların emeğini verdikleri mesleklerinde, Bakanlığın kendileriyle iletişime geçmesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca yeni düzenlemelerin hem hastalara hem de sağlık çalışanlarına dayatma getirdiğini ekliyor.
Hekim ve hemşire açığı
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eğitim Sekreteri ve hemşire Filiz Gül, yeni yönetmeliğin kanser taramalarının düzenli bir şekilde yapılmasını şart koştuğunu, aksi takdirde maaş kesintisinin uygulanacağını belirtiyor. Ancak Gül, Hatay’daki Aile Sağlığı Merkezleri’nin (ASM) çoğunun hizmetlerini konteynerlerde sunduğunu ve bu koşullarda kanser taraması yapmanın mümkün olmadığını vurguluyor. Kanser taramaları için özel bir odanın gerekli olduğuna dikkat çeken Gül, Bakanlığın bu durumu görmezden gelmemesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca “Bu tür kararları almadan önce, masa başından kalkıp sahaya gelsinler ve çalıştığımız ortamı görsünler. Sahaya indiklerinde, bu yöntemin ne kadar uygunsuz olduğunu hemen anlarlar” diyor.
“Hatay’da tek KETEM var”
Hemşire Filiz Gül, Hatay’da Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) olarak yalnızca bir merkezin aktif olarak çalıştığını belirtiyor. Konteynerlerde hemşirelerin kanser taramalarını yapamadıklarını ve bu işlemleri o merkeze yönlendirdiklerini söylüyor. Ancak Defne KETEM’de hemşire sayısının yetersiz olduğunu, bu yüzden tarama işlerine yetişemediklerini vurguluyor. Gül’e göre Defne KETEM tüm Hatay’da mamografi çeken tek yer olmasına rağmen, sadece 2-3 hemşire ile çalışıyor. Gül, “Şartlar uygun değil, gerekli malzemeler yok ama bizden bu taramaların yapılması isteniyor ve yapılmaması durumunda bizden kesinti yapılıyor. Kendi eksiklerinin cezasını bize kesiyorlar” diyerek durumu eleştiriyor.
“Eksik malzeme İlçe Müdürlüğü’ne de gelmiyor”
Gül, yeni yönetmeliğin kendilerinden aşıları düzenli olarak yapmalarını istediğini, ancak yapılmadığı takdirde maaşlarından kesinti yapılacağını da belirtiyor. Ancak Hatay’da ciddi bir aşı eksikliği yaşandığını vurgulayan Gül, Hatay genelinde 100’e yakın hemşire eksikliği olduğunu ve hem kadro hem de malzeme açısından ciddi bir artış gerektiğinin altını çiziyor. Eksik malzemeler için sürekli İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne başvurduklarını, ancak onlara da yeterli malzeme gönderilmediği için herhangi bir iyileştirme yapılamadığını belirtiyor.
Ayrıca Gül, yeni yönetmeliğin nüfus sayısını düşürüp bu değişikliğin sağlık çalışanlarının maaşlarına yansımasını haksız bulduğunu söylüyor.
Gül, köyde hemşirelik yaptığını ve bulundukları merkezin dört bin nüfuslu olduğunu, şehir merkezine uzak ve ulaşım sıkıntıları yaşandığını anlatıyor. Yönetmelikte nüfus sayısının üç bin 500’e düşürülmesinin ve maaşların buna göre azalmasının kendileri için adaletsiz olduğunu belirtiyor. Gül, bu durumda sağlık çalışanlarının hâlâ dört bin kişiye hizmet vermeye devam edeceklerini, çünkü ulaşım zorluğu nedeniyle birçok kişinin yeni sağlık ocaklarına gitmesinin imkansız olacağını, dolayısıyla eski merkezlerine başvuracaklarını ve bu kişileri geri çeviremeyeceklerini söylüyor. Gül, “Yaşlı bir komşun geldi, kaydını taşıdıkları uzak sağlık ocağına nasıl gidecek, sana geldi rica etti, geri mi çevireceksin?” diyerek durumu özetliyor.