Suriye’de Kürt hareketi: Sykes-Picot’dan bugüne bölünmeler, yasaklar ve mücadeleler

Sykes-Picot’dan günümüze Suriye Kürtlerinin siyasi tarihi, bölünmeler, yasaklar ve mücadelelerle şekillendi. Peki Türkiye Kürtleri ile bağları hiç bir dönem kopmayan Kürt hareketinin Suriye’de temelleri nasıl oluştu? Esad rejiminin Kürtlere tarihsel yaklaşımı neydi? Kürtler Batı ile nasıl yakın ilişkiler kurdu?

Sykes-Picot: Fransa mandası dönemi (1916-1946)

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Sykes-Picot Anlaşması’yla çizilen sınırlar, Ortadoğu’daki birçok halkı farklı devletler içinde yaşamak zorunda bıraktı. Suriye’de Kürt varlığı çok daha eski çağlara dayansa da nüfusun şekillenmesi bu dönemde başladı.

Sykes-Picot Anlaşması’yla Kürt nüfusunu bölen etki alanı dağılımı

1920’lerde Türkiye’de yaşanan Kürt isyanlarının bastırılması sonucu bölgeye bir göç dalgası başladı. İsyanların başarısızlığı nedeniyle can güvenliği endişesi yaşayan onbinlerce Kürt, Suriye’nin Cezire vilayetine (Kamışlı) sığındı.

Bu dönemde en önemli siyasi-kültürel örgütlenme olan Xoybûn (Kendilik, kendine gelme) Birliği, 5 Ekim 1927’de Lübnan’ın Bhamdoun kentinde kuruldu. Hareketin siyasi kanadını, çoğu Avrupa’da eğitim görmüş Kürt entelektüellerinden oluşan bir grup yönetiyordu. Aslen Cizreli olan Celadet Bedirxan önderliğindeki Xoybûn, Suriye’nin Kürt bölgelerinde şubeler açtı.

Xoybûn, kısa sürede Suriye’deki Kürt entelektüel hayatının merkezi haline geldi. Cegerxwin ve Kadri Can gibi Kürt yazar, şair ve düşünürler örgütün faaliyetlerine katıldı. Örgüt, milliyetçilik, self-determinasyon ve ulusal baskı konularında Suriyeli Kürt entelektüellerinin düşünce geliştirmesine zemin hazırladı.

Suriye'de Kürt hareketi: Xoybûn 1927'de Lübnan'da kuruldu. Örgüt Suriye Kürtleri üzerinde de etkili oldu
Suriye’de Kürt hareketi: Xoybûn 1927’de Lübnan’da kuruldu. Örgüt Suriye Kürtleri üzerinde de etkili oldu

1924’te Kürt Dağı’ndan Kürt milletvekili Nuri Kandi, Fransız manda yönetiminden Kürt çoğunluğun yaşadığı bölgelere idari özerklik verilmesini talep etti. Barazi Konfederasyonu’na bağlı Kürt aşiretleri de benzer taleplerde bulundu. Ancak Fransızlar bu talepleri yanıtsız bıraktı.

1931-1932’deki ilk Suriye anayasası seçimlerinde üç Xoybûn üyesi Kürt milletvekili seçildi: İbrahim Halil Paşa (Cezire vilayeti), Şahin Mustafa (Cerablus) ve Hasan Avni (Kürt Dağı).

1930’ların ortalarında Cezire’de Kürtler ve Hristiyanlar arasında yeni bir özerklik hareketi ortaya çıktı.

Suriye 1946'ya kadar Fransa mandası altında kaldı
Suriye 1946’ya kadar Fransa mandası altında kaldı

Manda yönetimi Kürtlerin siyasi taleplerine kayıtsız kaldı

Fransız manda yönetimi Suriye’deki Kürt nüfusunu stratejik bir unsur olarak değerlendirdi. Manda idaresi, Türkiye’den gelen Kürt göçmenlere hızla vatandaşlık verdi ve yerleşim imkanı sağladı. Özellikle kuzey bölgelerinde Kürtlerin yerel yönetimlerde yer almasına izin verildi. Fransızlar, Kürtleri yerel silahlı kuvvetlere dahil ederek güvenlik yapılanmasında önemli görevler verdi. Kürt dili ve kültürünün yaşatılmasına engel olunmadı, kültürel derneklerin kurulmasına ve faaliyetlerine yasak konmadı. Fransız yönetimi, Kürtlerin diğer azınlıklarla ve Araplarla çatışma yaşamasını engelleyerek dengeli bir politika izledi.

Ancak Fransız manda yönetimi, Kürtlerin siyasi taleplerini karşılamaktan özenle kaçındı. Kürtlerin özerklik talepleri sürekli geri çevrildi ve idari özerklik konusunda hiçbir somut adım atılmadı. Manda yönetimi, Dürziler ve Alevilere tanıdığı özerk yönetim hakkını Kürtlere tanımayı reddetti. Fransızlar, Kürt aşiret liderlerinin siyasi nüfuzunu sınırlandırmak için çeşitli politikalar uyguladı. Xoybûn gibi milliyetçi örgütlenmelerin faaliyetleri yakından takip edildi ve kontrol altında tutuldu. Manda idaresi, Kürtlerin bölgesel bir güç haline gelmesini engellemeye çalıştı ve siyasi taleplerini sürekli görmezden geldi.

1946’da Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte yeni bir dönem başladı. Xoybûn hareketi sona ererken, Kürt siyasi hareketi yeni örgütlenme biçimleri arayışına girdi. Bu süreç, sonraki yıllarda Suriye Kürt siyasi hareketinin temellerini oluşturacak gelişmelere zemin hazırladı. Bağımsızlık sonrası dönemde, Kürtlerin kültürel ve siyasi hakları için mücadele edecek yeni örgütlenmelerin yolu açıldı.

Suriye’de bağımsızlık ilanı: Arap cumhuriyetinde Kürtler (1946-1970)

Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasından sonra Kürt siyasi hareketi yeni bir evreye girdi. İran’daki Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin 1946’da kurulması ve Mustafa Barzani’nin burada üstlendiği rol, Suriye Kürtleri üzerinde derin etkiler bıraktı. Kürt siyasi eliti, artık daha örgütlü bir yapı arayışına girmişti.

1957’de kurulan Suriye Kürt Demokratik Partisi (KDPS), ülkedeki ilk Kürt partisi olarak tarihe geçti. Parti fikri, 1929’da Suriye’ye sığınan Adıyamanlı Osman Sabri’den geldi. 1930’da Suriye’ye sığınan Elazığlı Nurettin Zaza partinin ilk başkanı seçildi. Partinin asıl amacı, Kürt halkının kimliğini korumak ve Suriye devleti çerçevesinde ulusal haklarını geliştirmekti.

KDPS’nin kuruluşunda üç isim öne çıktı: Osman Sabri, Hamza Narayan ve Abdülhamid Derviş. Şam’da mülteci olarak bulunan Celal Talabani de kuruluş sürecine destek verdi. Partinin ilk adı “Suriye Demokratik Kürtleri Partisi” iken, 14 Haziran 1957’de kuruluşu resmen ilan edildiğinde “Suriye’de Kürt Demokratik Partisi” olarak değiştirildi.

1960’ta parti içinde ilk ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Zaza’nın temsil ettiği grup, partinin kendini Kürt-Suriye kültürel derneği olarak konumlandırmasını savunuyordu. Sabri liderliğindeki grup ise Kürdistan meselesine odaklanmak ve Suriye topraklarındaki üç bölgeyi (Cezire, Afrin ve Kobani) Kürdistan’ın parçası olarak değerlendirmek istiyordu.

Suriye'de Kürt hareketi: Abdullah Öcalan ve Osman Sabri Suriye'de
Suriye’de Kürt hareketi: Suriye’de Abdullah Öcalan ve Osman Sabri

Barzani’nin sürgünden dönüşü sonrası Suriye Kürtleri, Irak’taki Kürt hareketinden güçlü biçimde etkilendi. 1959’da parti adında “Kürtler” yerine “Kürdistan” ifadesinin kullanılması ve Kürdistan’ın kurtuluşu ve birleştirilmesi sloganının siyasi programa eklenmesi bu etkinin somut göstergeleriydi.

Ulusal taleplerin kapsamı Kürt örgütlerini böldü

1966’da parti ikiye bölündü: Sabri liderliğinde sol kanat olan Suriye’de Kürt Demokratik Partisi (el-Parti) ve Derviş liderliğinde sağ kanat olan Suriye’de Kürt Demokratik İlerici Parti.

Bu dönemde partiler arasındaki temel ayrışma noktası, Suriye’deki ulusal taleplerin içeriği ve kapsamıydı. Solun savunduğu görüşe göre parti, kendi ana vatanlarına yerleşmiş yerli bir halkın özlemlerini temsil ediyordu. Sağın iddiasına göre ise Kürtler göçmen bir etnik azınlıktı. Sol, partiyi devrimci entelektüel siyasi bir örgüt olarak görürken, sağ kanat reformist bir çizgi benimsemişti.

KDP-S Suriye'de kurulan ilk Kürt partisi. KDP-S Irak'taki KDP'nin lideri Mustafa Barzani'ye bağlılık gösterdi
KDP-S Irak’taki KDP’nin lideri Mustafa Barzani’ye bağlılık gösterdi

1970’de Irak’taki Kürt lideri Mustafa Barzani’nin girişimiyle Suriye’deki sağ ve sol Kürt hareketlerini birleştirmek için bir konferans düzenlendi. Bu konferansta, Suriye’de Kürt Demokratik Partisi (el-Parti) kuruldu. Konferans sonucunda sağ ve sol kanatları temsil eden geçici bir liderlik oluşturuldu. Ancak bu birleşme çabası başarılı olamadı. Geçici liderlik zamanla “el-Parti” (Parti) olarak bilinen bağımsız bir siyasi yapıya dönüştü. Bu parti, diğer Kürt partilerinden farklı olarak doğrudan Barzani’nin himayesinde kurulmuş oldu. El-Parti’nin kurulması, Suriye Kürt hareketindeki bölünmeleri birleştirmek yerine, yeni bir bağımsız siyasi aktörün ortaya çıkmasına neden oldu.

Diğer ülkelerde yaşayan Kürtler motivasyon kaynağı oluyor

Bu dönemde Suriye Kürt hareketi, bölgesel dinamiklerden güçlü biçimde etkilendi. Irak’taki Kürt hareketi, İran’daki gelişmeler ve Suriye’nin iç siyasi dengelerindeki değişimler, hareketin yönünü belirleyen faktörler oldu. Partiler kendi içlerinde bölünürken, Kürt siyasi eliti de farklı eğilimlere ayrıldı.

Suriye 1960'lar boyunca çok sayıda askeri darbe yaşadı.
Suriye 1960’lar boyunca çok sayıda askeri darbe yaşadı.

Bağımsızlık sonrası Suriye yönetimleri, Kürt meselesini ulusal birliğe yönelik bir tehdit olarak algılamaya başladı. Yeni kurulan Suriye devleti, Arap milliyetçiliğini temel politika olarak benimsedi ve azınlık haklarını görmezden geldi. İlk cumhurbaşkanı Husni Zaim, Kürt kökenli olmasına rağmen Kürtlerin kültürel haklarını kısıtlayan politikaları destekledi. Edip Çiçekli döneminde bu kısıtlamalar daha da sertleşti ve Kürtçe yayınlar yasaklandı. Baas Partisi’nin yükselişiyle birlikte, Kürt kimliğinin inkarı resmi devlet politikası haline geldi. Bu dönemde Kürt bölgelerindeki devlet memurları görevden alındı ve yerlerine Arap kökenliler atandı.

Bu dönemin yöneticileri, Kürt siyasi hareketini tamamen kontrol altına almaya çalıştı. KDPS’nin kuruluşuna şüpheyle yaklaşıldı ve parti liderleri sürekli takip edildi. Güvenlik güçleri, Kürt siyasi toplantılarını dağıttı ve aktivistleri tutukladı. Kürt aşiret liderlerinin ekonomik faaliyetleri kısıtlandı ve toprakları devletleştirildi. Yönetim, Kürt bölgelerine yapılan devlet yatırımlarını azalttı ve bölgeyi ekonomik olarak geri bıraktı. 1962’de uygulanacak vatandaşlıktan çıkarma politikasının yasal altyapısı bu dönemde hazırlandı.

Siyasi çeşitlenme ve bölünmelere rağmen, bu dönem Suriye Kürt hareketinin kurumsal temellerinin atıldığı yıllar oldu. Partiler, programlarını geliştirdi, kadrolarını eğitti ve toplumsal tabanlarını genişletti. Ancak hareketin birliğini sağlamak mümkün olmadı ve sonraki dönemlere uzanan bölünmeler derinleşti.

Hafız Esad dönemi (1970-2000)

Hafız Esad’ın iktidara gelişiyle birlikte Suriye’deki Kürt hareketi yeni bir evreye girdi. Esad yönetimi, İlerici Ulusal Cephe dışında Kürt partilerine sınırlı bir hareket alanı tanıdı. Bu döneme uzanan en ciddi gündem, 1962’de gerçekleştirilen ve yaklaşık 120 bin Kürt’ün (Suriye Kürtlerinin yüzde 20’si) vatandaşlıktan çıkarılmasıyla sonuçlanan özel nüfus sayımıydı.

Suriye'de yüzbinlerce Kürt kimliksiz yaşamak zorunda kaldı
Suriye’de yüzbinlerce Kürt kimliksiz yaşamak zorunda kaldı

Rejim, “yabancılar” olarak adlandırdığı bu Kürtlerin 1945 sonrasında ülkeye yasadışı yollarla girdiğini iddia ediyordu. Suriye kimlik kartlarına sahip olan bu kişilerden kartlarını yenileme bahanesiyle teslim etmeleri istendi. Çoğu, kartlarını teslim ettikten sonra karşılığında hiçbir şey alamadı. Keyfi biçimde “ecnebi” (yabancı) olarak sınıflandırılanlar oldu, sayıma katılmayanlar ise “mektum” (kayıtsız) statüsüne alındı.

1973’te Hafız Esad tarafından uygulamaya konulan “Arap Kemeri” projesi, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde demografik değişimi hedefledi. Türkiye sınırı boyunca 10-15 kilometre genişliğinde, doğuda Irak sınırından batıda Rasulayn’a (Tel Abyad) kadar uzanan bir şeritte Bedevi Araplar yerleştirildi. Köy isimleri Arapçalaştırıldı.

Hafız Esad Arap Kemeri projesiyle Suriye ve Türkiye Kürtlerini birbirinden ayırdı
Hafız Esad, Arap Kemeri projesiyle Suriye ve Türkiye Kürtlerini birbirinden ayırdı

Bu dönemin en dikkat çekici gelişmelerinden biri, PKK’nın Suriye’ye yerleşmesi oldu. 1980’lerden 1990’ların sonuna kadar PKK’ya ev sahipliği yapan Suriye rejimi, örgütü Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullandı. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılmak zorunda kaldığı 1998’e kadar süren bu dönem, Suriye Kürtleri üzerinde derin izler bıraktı.

1986’daki Nevroz olayları, rejimin Kürt kültürel hakları konusundaki sert tutumunu gösterdi. Şam’ın Kürt mahallesinde birkaç bin kişinin katıldığı kutlamalarda polis müdahalesi sonucu bir kişi öldü. Kamışlı’daki cenaze törenine 40 bin kişi katıldı. Afrin’deki gösterilerde de üç Kürt hayatını kaybetti. Bu olayların ardından rejim Nevroz kutlamalarını yasakladı.

Hafız Esad 1970 yılında bir askeri darbe gerçekleştirdi ve 1971 yılında devlet başkanı oldu
Hafız Esad 1970 yılında bir askeri darbe gerçekleştirdi ve 1971 yılında devlet başkanı oldu

Suriye’de Kürt siyaseti çeşitleniyor

El-Parti grubu bu dönemde yine çeşitli bölünmeler yaşadı. Hamid Sino liderliğindeki grup, Barzani çizgisini sürdürdü. 15 Haziran 1975’te Mohammed Baki Şeyh Mahmud’un öncülüğünde ilk bölünme yaşandı. Ağustos 1981’de Muhyiddin Şeyh Ali ikinci bir bölünme başlattı. 1988’de İsmail Ömer, Ahmed Kemal Ağa’nın Barzani yanlısı olduğu gerekçesiyle ayrıldı.

Sol partiler cephesinde de benzer bölünmeler görüldü. Kürt Halk Birliği Partisi, 2003’e kadar Salah Badreddin liderliğinde kaldı. 1975’te İsmet Sida ve Yusuf Dibu’nun öncülüğündeki ilk bölünme, Barzani isyanının başarısızlığından sonra gerçekleşti. 1982 yazında Sebgetullah Sida ve Abdülbasit Sida (eski Suriye Ulusal Konseyi başkanı) partiden ayrılarak Suriye Kürt İşçi Partisi’ni kurdu.

Hafız Esad ve Kürtler: Çift yönlü yaklaşım

Bu dönemde Suriye rejimi, Kürt partilerini kontrol altında tutarken, bölgesel dengeler için Kürt kartını kullanmaya başladı. Talabani ve Barzani gibi Iraklı Kürt liderlerle yakın ilişkiler kuruldu. Öcalan’a verilen destek, Türkiye’ye karşı bir pazarlık unsuru olarak değerlendirildi.

Abdullah Öcalan Lübnan ve Suriye sınırındaki Bekaa Vadisinde militanlarıyla
Abdullah Öcalan Lübnan ve Suriye sınırındaki Bekaa Vadisinde eğitim kampında

Hafız Esad rejimi, Kürtlere yönelik çifte standartlı bir politika izledi. Dış politikada Kürt kartını ustaca kullanan Esad, PKK için ev sahipliği yaparak Türkiye’ye karşı önemli bir koz elde etti. Iraklı Kürt liderler Barzani ve Talabani’ye de destek vererek Irak’a karşı baskı unsuru oluşturdu. Suriye topraklarında PKK kamplarının kurulmasına izin verdi ve örgüte lojistik destek sağladı. Hafız Esad Öcalan’ı Şam’da ağırladı.

Öcalan Lübnan'daki Mahsun Korkmaz Akademisi'nde
Öcalan PKK’nın Bekaa’daki Mahsun Korkmaz Akademisi’nde

İç politikada ise Hafız Esad yönetimi, Suriye Kürtlerine yönelik sert politikalar uyguladı. 1962’de başlatılan vatandaşlıktan çıkarma uygulaması sistemli biçimde sürdürüldü ve yüz binlerce Kürt vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldı. Arap Kemeri projesiyle Kürt yerleşim bölgelerinin demografik yapısı değiştirildi ve binlerce Kürt ailesi yerlerinden edildi. Kürtçe eğitim tamamen yasaklandı, kültürel faaliyetler sıkı denetime tabi tutuldu. Newroz kutlamaları yasaklandı, Kürt işadamlarının ekonomik faaliyetleri kısıtlandı. Rejim, Suriye Kürtlerinin siyasi örgütlenmesini engelledi ve parti liderlerini baskı altında tuttu.

Hafız Esad dönemi, Suriye Kürtleri için hem baskı hem de sınırlı hareket alanı anlamına geldi. Vatandaşlık sorunu, demografik müdahaleler ve kültürel hakların kısıtlanması gibi uygulamalar, Kürt hareketinin temel mücadele alanlarını oluşturdu. Bölgesel dinamikler ve parti içi bölünmeler, hareketin etkili bir muhalefet odağı haline gelmesini engelledi.

Beşar Esad dönemi (2000-2011)

Beşar Esad’ın iktidara gelişiyle başlayan dönem, Suriye Kürt hareketi için yeni umutlar ve hayal kırıklıklarıyla şekillendi. Kısa süren “Şam Baharı” döneminde Kürt aktivistler, diğer muhalif gruplarla birlikte reform taleplerini dile getirdi. Ancak bu yumuşama dönemi uzun sürmedi.

Beşar Esad 8 Aralık 2024'te devrilerek Suriye'yi terketti
Beşar Esad 8 Aralık 2024’te devrilerek Suriye’yi terketti

2003’te kurulan PYD (Demokratik Birlik Partisi), PKK’nın Suriye kolu olarak ortaya çıktı. Parti tüzüğünde Abdullah Öcalan’ı “ilham kaynağı” olarak tanımladı. PYD’nin kuruluşu, diğer Kürt partileriyle gerilimli bir ilişkinin başlangıcı oldu. Özellikle Barzani yanlısı KDP-S ile yaşanan anlaşmazlıklar öne çıktı.

2004’te Kamışlı’da yaşanan olaylar, dönemin dönüm noktası oldu. 12 Mart’ta bir futbol maçında başlayan gerilim, kısa sürede tüm Kürt bölgelerine yayılan protestolara dönüştü. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonucu beş gün içinde 52 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı ve yaklaşık 2 bin kişi tutuklandı.

Bu dönemde Kürt partileri üç ana ittifak etrafında örgütlendi. İlk grup olan Kürt İttifakı (Sol Parti, Azadi, Demokratik Birlik Partisi ve İlerici Parti), devletle daha uzlaşmacı bir tutum benimsedi.

KDP-S ve PYD, Esad dönemi boyunca farklı pozisyonlar aldı

İkinci grup olan Kürt Demokratik Cephesi, iki KDP-S grubu (Abdulhakim Başar ve Nesreddin İbrahim liderliğindeki), Wekhevi ve Ulusal Demokratik Parti’den oluşuyordu. Bu grup orta yol politikası izledi.

Üçüncü koalisyon olan Koordinasyon Komitesi ise Gelecek Hareketi, Yekiti ve Azadi’den oluşuyor, rejime karşı daha sert bir tutum sergiliyordu.

Suriye'de Kürt hareketi: KDP-S'nin şu anki genel başkanı Muhammed İsmail
Suriye’de Kürt hareketi: KDP-S’nin şu anki genel başkanı Muhammed İsmail

Bu dönemde Kürt partilerinin talepleri çeşitlendi. Bazı partiler sadece kültürel haklar isterken, diğerleri anayasal tanınma ve özerklik gibi daha kapsamlı talepler dile getirdi. Yekiti partisi 2009’daki altıncı kongresinde özerklik projesini gündeme getirdi. Bu hareket, parti liderlerinin tutuklanmasıyla sonuçlandı.

Suriye’de rejim Kürt hareketindeki bölünmelerden faydalandı

Partiler arasındaki ideolojik farklılıklardan çok, kişisel anlaşmazlıklar ve dış bağlantılar bölünmelere yol açtı. Suriye rejimi, bu bölünmelerden yararlanarak Kürt hareketini kontrol altında tutmaya çalıştı. İstihbarat servisleri, parti liderlerini yakından izledi ve bazılarını kamu sektöründe çalışmaktan men etti.

2005’te önemli bir gelişme yaşandı. Sekiz Kürt partisi, olağanüstü halin kaldırılması ve demokratikleşme talepleriyle Şam Deklarasyonu’nu imzaladı. Ancak bazı partiler, Kürtlerin ülkedeki en büyük etnik azınlık olarak anayasal tanınmasına ilişkin bir madde içermediği için deklarasyona katılmadı.

Mişel Temo
Mişel Temo 2011 yılında öldürüldü

Mişel Temo’nun 2005’te kurduğu Kürt Gelecek Hareketi, geleneksel parti yapılanmasından farklı bir model benimsedi. Hareket, milliyetçi bir söylem geliştirdi ve özellikle Temo’nun 2011’deki öldürülmesinden sonra önemli bir aktör haline geldi.

Beşar Esad’ın iktidarının ilk yıllarında görece yumuşak bir politika izledi. Kürt bölgelerindeki askeri varlık azaltıldı ve bazı kültürel faaliyetlere göz yumuldu. Parti liderleriyle gayriresmi görüşmeler yapıldı ve sınırlı reform sözleri verildi. Kürt işinsanlarına ekonomik alanda bazı imtiyazlar tanındı. Bu dönemde Kürtçe müzik ve yayınlara kısmi tolerans gösterildi. Beşar Esad, babasının aksine daha pragmatik bir yaklaşım benimsedi. Oğul Esad, Kürt meselesinde diyalog kanallarını açık tutmaya çalıştı.

2004’te Kamışlı’daki katliamda 52 kişi öldü

Ancak 2004 Kamışlı katliamı sonrasında rejimin politikası keskin biçimde değişti. Kürt siyasi faaliyetleri üzerindeki denetim arttırıldı ve parti liderleri tutuklandı. Kültürel haklar yeniden kısıtlandı ve Kürtçe yayınlar yasaklandı. Türkiye ile 2008’den itibaren ilişkilerin iyileşmesi sonucu özellikle PYD üyeleri yoğun baskı gördü. Vatandaşlık sorunu çözülmedi ve Arap Kemeri politikasının etkileri devam etti. Rejim, Kürt bölgelerindeki ekonomik yatırımları kısıtlı tuttu. Bölgeyi bilinçli olarak geri bıraktı.

Esad-Erdoğan ilişkisi Kürtleri etkiledi

Beşar Esad’ın savaştan önceki son yıllarda, Türkiye ile ilişkilerin iyileşmesi PYD üzerindeki baskıyı artırdı. Parti üyeleri sık sık tutuklandı. Bir PYD üyesi o yıllarda şöyle diyordu: “Parti üyelerimiz en çok tutuklanan ve işkence gören kesim. Bu, Suriye-Türkiye ilişkileri ve Öcalan’ın ideolojisini benimsememiz nedeniyle oluyor.”

Erdoğan ve Esad ilişkisi özellikle 2009-2011 arasında olukça yakındı.
Erdoğan ve Esad ilişkisi özellikle 2009-2011 arasında olukça yakındı.

İç savaş öncesi dönem, Suriye Kürt hareketinin karmaşık iç dinamiklerini ve bölgesel bağlantılarını net biçimde ortaya koydu. Partiler arasındaki bölünmeler derinleşirken, hareketin toplumsal tabanı genişledi. Ancak etkili bir muhalefet odağı oluşturmak için gerekli birlik sağlanamadı.

Suriye iç savaşı ve günümüz (2011-…)

Savaş başladığında Esad rejimi, Kürtleri yanına çekmek için bazı tavizler verdi. Vatandaşlık sorununun çözümü için kısmi adımlar atıldı ve yaklaşık 100 bin Kürt’e vatandaşlık hakkı verildi. PYD’nin bazı bölgelerde kontrolü ele almasına göz yumuldu ve rejim güçleri bu bölgelerden çekildi. Kürt partileriyle diyalog kanalları açıldı ve eski baskı politikaları yumuşatıldı. Rejim, muhaliflere karşı Kürtleri potansiyel müttefik olarak gördü ve bazı haklar tanımaya hazır olduğu mesajını verdi. Bu dönemde Kürtçe yayınlara ve kültürel faaliyetlere daha fazla tolerans gösterildi.

Ancak süreç içinde rejim, tamamen pragmatik bir yaklaşım benimsedi. Kontrolünü kaybettiği bölgelerde PYD’nin varlığını kabul ederken, kendi kontrolündeki bölgelerde Kürt hakları konusunda eski politikalarını sürdürdü. Özerk yönetim taleplerine karşı çıktı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü vurguladı. Rejim, uluslararası görüşmelerde Kürt özerkliğini reddetti ve merkezi yönetimin otoritesini korumakta ısrar etti. Savaş sürecinde rejim, Kürt meselesini bir güvenlik sorunu olarak görmeye devam etti. Kalıcı çözüm önerilerini reddetti. Savaşın erken döneminde rejim PYD kontrolündeki bölgelere yönelik ekonomik ambargo uyguladı. Bu bölgelerin Suriye’nin geri kalanıyla bağlantısını kesti.

Suriye'de Kürt hareketi: PYD 2003 yılında kuruldu
Suriye’de Kürt hareketi: PYD 2003 yılında kuruldu

PYD, 2003 yılında PKK’nın Suriye kolu olarak kuruldu. Parti, Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” ideolojisini benimsedi. 2011’de başlayan savaş sürecinde, Suriye’nin kuzeyinde en etkili Kürt siyasi gücü haline geldi.

2011’de başlayan Suriye iç savaşı, Kürt siyasi hareketinde de köklü değişimlere yol açtı. Dokuz siyasi partinin katılımıyla 2009’da kurulan Kürt Siyasi Kongresi, kriz sürecinde PYD’nin de dahil olduğu on iki partili Kürt Siyasi Partileri Ulusal Hareketi’ne dönüştü.

İç savaşla beraber sorun uluslararasılaştı

Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), 26 Ekim 2011’de Kamışlı’da kuruldu. Kuruluş konferansında demokratik, çoğulcu parlamenter bir devlet ve Kürt halkının ulusal haklarının anayasal olarak tanınması hedefleri benimsendi. ENKS, Mayıs 2012’de 16 partiyi kapsayacak şekilde genişledi.

2012’de önemli bir dönüşüm yaşandı. PYD ve ENKS, 12 Temmuz’da bir işbirliği anlaşması imzalayarak Kürt Yüksek Komitesi’ni kurdu. Bu komite, Kürt kontrolündeki bölgelerin yönetim organı haline geldi. Kürt Yüksek Komitesi idaresi altında, Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) askeri kanat olarak oluşturuldu.

19 Temmuz 2012’de başlayan ve “Rojava Devrimi” olarak adlandırılan süreçte Kobane’yi aldı. Ertesi gün Amuda ve Afrin YPG kontrolüne geçti.

YPG ve YPJ 2012 yılında kuruldu

24 Temmuz 2012’ye gelindiğinde El-Malikiye, Resulayn, El-Derbesiye ve El-Muabbada da YPG kontrolüne girmişti. Önemli Kürt nüfusa sahip şehirlerden sadece Haseke ve Kamışlı hükümet kontrolünde kaldı. Bu gelişmeler, Suriye’deki Kürt hareketinin askeri ve siyasi kapasitesini gösterdi.

PYD ve ENKS heyetleri iç savaşın başlaması ile beraber sıklıkla Ankara’ya gelip gitti. Ankara, Suriye Kürtlerinin Esad’a karşı ÖSO ile beraber savaşmasını istedi. Bu talebe olumlu yanıt alamayınca PYD ile ilişkilerini kesti. Daha sonra da PYD için terör örgütü dedi. Ankara bugün hala ENKS ile görüşmeye devam ediyor.

Ocak 2014’te PYD üç kantonda özerk yönetim ilan etti. Bu hareket, Suriye muhalefeti, Türkiye ve Barzani tarafından reddedildi. İngiltere endişelerini dile getirirken, Fransa kararın “Suriye halkının meşru temsilcisi olan ulusal muhalefet koalisyonuna ait olduğunu” belirtti. 2014’te düzenlenen Suriye konulu Cenevre II Konferansı öncesinde, Türkiye’nin baskısıyla PYD muhalefet heyetinden dışlandı.

2014’te IŞİD’in bölgeye saldırıları, PYD’nin uluslararası alanda öne çıkmasını sağladı. Özellikle 2014’teki Kobani Kuşatması sırasında YPG ve YPJ güçleri, ABD öncülüğündeki koalisyonun hava desteğiyle IŞİD’e karşı önemli bir zafer kazandı. Bu süreçte Arap, Süryani ve diğer etnik grupların da katılımıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kuruldu. ABD SDG’ye binlerce tırlık mühimmat gönderdi.

IŞİD ile mücadele Suriye Kürtleri için dönüm noktası oldu

PYD’nin diplomatik çabaları, özellikle IŞİD’le mücadele döneminde yoğunlaştı. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleriyle ilişkiler geliştirildi. Ancak Türkiye’nin muhalefeti, PYD’nin uluslararası konferanslara katılımını engelledi.

SDG 2019 yılında IŞİD'i tamamen yendiğini duyurdu
SDG 2019 yılında IŞİD’i tamamen yendiğini duyurdu

SDG’nin siyasi kanadı olarak 2015’te Suriye Demokratik Meclisi (SDM) oluşturuldu. Eş başkanlık sistemiyle yönetilen SDM’de Kürtlerin yanı sıra Araplar, Süryaniler ve diğer etnik gruplar da temsil edildi. Süreç boyunca ABD ile özellikle askeri alanda yakın ilişkiler geliştirildi.

Mart 2016’da “Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu” ilan edildi. 2018’de isim değişikliğiyle “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” adını aldı. Yönetim, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekoloji ve çok kültürlülük ilkelerini benimsediğini söyledi.

Özerk yönetimin yapısı üç düzeyli bir sistem üzerine kuruldu: komün, meclis ve konfederal sistem. Yeni sisteme göre her düzeyde eş başkanlık sistemi ve kadın kotası uygulandı. Kürtçe, Arapça ve Süryanice resmi dil olarak kabul edildi.

Suriye Kürtleri savaş süresince en yakın ilişkilerini ABD ile geliştirdi
Suriye Kürtleri savaş süresince en yakın ilişkilerini ABD ile geliştirdi

2018’de Türkiye’nin Afrin operasyonu ve 2019’daki Barış Pınarı Harekatı, özerk yönetimin kontrolündeki alanı daralttı. Ancak ABD desteğiyle Fırat’ın doğusundaki varlığını sürdürdü.

Suriye Kürtlerini ne bekliyor?

Günümüzde Suriye Kürtleri, Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini kontrol ediyor. Bölgede özgün bir yönetim modeli uygulandığı iddia ediliyor. Bu model yerelden merkeze doğru örgütlenen konsey sistemi, kadın hakları vurgusu, çok dilli ve çok kültürlü yapı.

Ancak yönetim, hem Suriye’deki cihatçı grupların hem de Türkiye’nin muhalefeti nedeniyle bir varlık mücadelesi veriyor.

Türkiye Suriye'de Kürtlerin elindeki bölgelere 2016, 2018 ve 2019'da olmak üzere üç kez sınırötesi operasyon düzenledi
Türkiye Suriye’nin kuzeyine 2016, 2018 ve 2019’da olmak üzere üç kez sınırötesi operasyon düzenledi

Bölgenin geleceği, Suriye krizinin çözümü, bölgesel güç dengeleri ve uluslararası aktörlerin politikalarına bağlı görünüyor. Özerk yönetim, bir yandan iç yapılanmasını güçlendirmeye çalışırken, diğer yandan diplomatik çabalarını sürdürüyor.

Esad’ın devrilmesiyle Kürtler, eski düşmanları cihatçı HTŞ (Eski adıyla El Nusra) ile diyalog kurmaya hazırlanıyor. Bu beklentinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği büyük oranda Türkiye’nin ve ABD’nin Ortadoğu’da hangi alanlarda mutabık kalacağına bağlı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.