Suriye hapishanelerindeki islamcı militanlar uluslararası bir krize dönüştü. Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki cezaevi ve kamplarda onbinlerce IŞİD militanı, aileleriyle birlikte tutuluyor. Tüberküloz salgınından çocuk ölümlerine, baskın planlarından kaçışlara uzanan kriz büyürken, 60’tan fazla ülke vatandaşlarını geri almayı reddediyor. Uzmanlar, yeni bir IŞİD tehdidinin kapıda olduğu konusunda hemfikir. Peki nedir bu Suriye’deki IŞİD tutukları krizi? Sorun neden çözülemiyor? IŞİD’i kontrol altına almak için oluşturulan bu merkezler örgütün yeni üreme alanlarına mı dönüşüyor? Medyascope Suriye’nin kuzeyindeki IŞİD tutukluları dosyasını açıyor.

Suriye hapishanelerindeki islamcı militanlar: Kim bu IŞİD’li tutuklular?
Suriye’nin kuzeydoğusundaki cezaevleri ve kamplarda yaklaşık 65 bin 600 erkek, kadın ve çocuk IŞİD tutuklusu bulunuyor.
Bu 65 bin kişinin 10 bini IŞİD için savaşmış militanlar. SDG yetkilileri, bunların 5 bininin Suriyeli, 3 bininin Iraklı, 2 bininin ise 20’den fazla ülkeden gelen yabancı savaşçılar olduğunu açıkladı. Hepsinin kimlik bilgisi ilgili ülkelerle paylaşıldı.
Tutukluların geri kalan 55 bini El-Hol ve Roj gibi mülteci kamplarında tutulan aile üyeleri. Bu iki kampta toplam 37 bin 400 yabancı uyruklu kişi var. Bunların ise 27 bin 300’ü Iraklı.
Iraklı tutuklu sayısının bu kadar fazla olması IŞİD’in bölgede nasıl potansiyel bir tehdit olduğunu gösteriyor.
En çarpıcı istatistik ise IŞİD militanlarının ailelerinin kaldığı kampların yarısı çocuk. Yaklaşık 30 bin 12 yaş altı çocuk bulunuyor. Bu kamplar dışında ise 700’e yakın çocuk tutuklu da hapishanelerde kalıyor.
Panorama ve El-Sina’a hapishaneleri, bölgenin en büyük IŞİD militanı tutukevleri. İngiltere’nin 20 milyon dolar harcayarak yaptırdığı Panorama Cezaevi’ndeki tüberküloz salgını ayda ortalama 5 can alıyor. Cezaevi koridorlarında sürekli öksürük sesleri duyuluyor. Yetkililer karantina uygulamaya çalışıyor ancak aşırı kalabalık koğuşlar buna izin vermiyor.
El-Hol kampında ise şiddet olayları artıyor. 2022’nin ilk 11 ayında 42 kişi öldürüldü – bunların 22’si kadın, 4’ü çocuk. 2021’de ise ölü sayısı 83’tü. Dünya Sağlık Örgütü ve Kürt Kızılayı verilerine göre, 2019-2021 arasında El-Hol’da en az 972 tutuklu öldü veya öldürüldü. Doğal ölümlerin çoğu kaza, yetersiz beslenme ve hipotermi kaynaklı.
El-Hol’daki dramın son kurbanları kasım ayında iki Mısırlı kız kardeş oldu. 15 yaşın altındaki kızlar tecavüz edilmiş ve bıçaklanmış halde bir kanalizasyon kanalında bulundu. Mayıs ayında ise 8 yaşındaki bir Iraklı çocuk açık kanalizasyonda boğuldu. Aynı hafta bir Iraklı kadının kurşunlanmış cesedi yine kanalizasyonda bulundu.
Kamplar her an patlamaya hazır saatli bomba gibi
SDG komutanı Mazlum Kobani, “El-Hol bizim için saatli bomba” diyor ve ekliyor: “Görece küçük olan Gweiran Hapishanesi’ni bile güvende tutamadık. Mevcut kaynaklarımızla El-Hol’u nasıl kontrol edebiliriz?”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
SDG’nin elindeki hapishanelerin çoğu okul, hastane gibi binalardan devşirme. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, yeni hapishaneler inşa etse de altyapı yetersiz kalıyor.
50 binden fazla nüfusa sahip kamplarda IŞİD sempatizanı tutuklular, kendi kurallarını dayatıyor. El-Hol’da IŞİD tarafından kadın “ahlak polisi” birimleri kuruldu. Bu birimler, kamp sakinlerini tehdit ediyor ve yardım görevlilerini hedef alıyor. Bir yardım görevlisi yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Kreşte çalışıyordum. İki IŞİD üyesi kadın silah doğrultup ‘Bu son gün, ya işi bırakırsın ya da seni öldürürüz’ dedi. O gün istifa ettim.”
Öte yandan kamplara yeni tutuklar gelmeye devam ediyor. Eylül ayında Deyrizor’da yapılan güvenlik operasyonunda 300 IŞİD militanı tutuklandı. Operasyonda çok sayıda silah ve patlayıcı materyalleri ele geçirildi.
Kampta zincire vurulmuş ve işkence görmüş altı kadın kurtarıldı, bunlardan biri 2014’te 9 yaşındayken IŞİD tarafından kaçırılan bir Ezidi kadındı.
BM Suriye Özel Raportörü, tesisleri “mini Guantanamolar” olarak nitelendiriyor. Raportör, “Çoğunluğu kadın ve çocuk olan tutukluların durumu her geçen gün kötüleşiyor. İşkence boyutuna varan kötü muamele var” diyor.
Çoğu başka ülkelerden gelen tutuklular bölgenin kaderi mi olacak?
Suriye’deki IŞİD tutukluları, 60’tan fazla ülkeden gelmiş olsalar da bu ülkeler onları geri almakta isteksiz. Hükümetler, güvenlik kaygıları ve kamuoyu tepkisini gerekçe gösteriyor. Ancak gerçek sebepler daha karmaşık.
İngiltere ve Danimarka gibi ülkeler, radikal bir çözüm yolunu seçti: Vatandaşlıktan çıkarma. Bu durum, uluslararası hukuka aykırı biçimde bazı tutukluları vatansız bırakıyor. ABD’nin Terörle Mücadele Koordinatörü John Godfrey, “Vatandaşlık iptalinin sorunu ertelediğini ve yükü yerel ortaklara ve uluslararası topluma yüklediğini” söylüyor.
SDG, bu yükün altında eziliyor. Bölgede yaklaşık 27 hapishane ve iki kamp idare eden örgüt, yetersiz altyapı ve personel sıkıntısıyla karşı karşıya. Bazı hapishanelerde tek bir nöbetçi 50-60 tutuklunun güvenliğinden sorumlu.
Yerel yargılama seçeneği de pratik değil. ABD hükümeti, “Bölgede adil yargılama yapılması birçok nedenden dolayı imkansız” diyor. BM Terörle Mücadele Özel Raportörü de “Kuzeydoğu Suriye’de etkili ve adil yargılama imkanı yok” görüşünde. SDG’liler de bu durumu doğruluyor: “Bizim bu tutukluları tutabilecek gücümüz yok”.
Suriye’deki tutukluların durumu, Guantanamo’dan bile kötü olabilir. Hiçbiri mahkeme önüne çıkarılmadan tutulduğu için gözaltılar keyfi ve yasadışı kabul ediliyor. Aile bağları nedeniyle tutuklama ise savaş suçu sayılan toplu cezalandırma kapsamına giriyor. SDG bu yüzden IŞİD tutuklularının derhal vatandaşı oldukları ülkeler tarafından geri alınmasını istiyor.
Tutuklular arasında radikalleşme ve yeniden suça karışma riski de ülkeleri endişelendiriyor. Hapishanelerde kalan militanların diğer tutukluları radikalleştirmesi, serbest bırakılanların ise terör saldırıları planlaması veya şiddeti teşvik eden ideolojileri yayması korkusu var.
Pakistan’ın eski Federal Bakanı Shahzad Akbar’ın tutuklular ile ilgili sözleri durumu özetliyor: “Bu, kendi sorununuzu başkasının sorunu haline getirme politikası.”
El-Hol mülteci kampında IŞİD iç denetimi ele geçirmiş durumda
SDG Komutanı Mazlum Kobani, “Bu yükü tek başımıza taşıyamayız” diyor. Örgüt, sadece tesislerin güvenliği konusunda değil tutukluların temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda da zorlanıyor. Sağlık hizmetleri yetersiz, tüberküloz gibi hastalıklar hızla yayılıyor.
El-Hol kampında IŞİD yanlısı gruplar fiili kontrol sağlamış durumda. SDG yetkilileri, “güvenlik endişeleri” nedeniyle kampın bazı bölgelerine giremiyor. Eylül ayında kampa yönelik güvenlik operasyonunda ele geçirilen patlayıcılar ve silahlar, durumun ciddiyetini gösteriyor.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, “Bu tesisler açık bir güvenlik açığı oluşturuyor” derken, BM Genel Sekreteri üye ülkelere “geri dönüşleri acil öncelik haline getirin” çağrısında bulunuyor.
Esad rejiminin çöküşüyle birlikte durum daha da kritikleşti. SDG, bir yandan Türkiye destekli gruplarla çatışırken, diğer yandan hapishanelerin güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Örgüt, güvenlik personelini cepheye kaydırmak zorunda kaldığını söylüyor. Bu da hapishanelerde yeni güvenlik açıkları yaratıyor.
ABD yönetimi, bu konuda SDG’ye yıllık maddi destek sağlasa da bu miktar ihtiyacı karşılamaktan uzak. Üstelik Donald Trump’ın “Suriye bizim sorunumuz değil” açıklaması, SDG’yi daha da endişelendiriyor.
Dünyanın dört bir yanından gelen IŞİD tutukluları ne olacak?
Kuzeydoğu Suriye’deki hapishanelerde ve kamplarda 60’tan fazla ülkeden 5 bin yabancı savaşçı tutuluyor. Bugüne kadar 34 ülke toplam 6 bin kişiyi geri aldı. Bunların yaklaşık 4 bini Irak’a gönderildi. Geri dönüşlerde geçmişte bazı olumlu gelişmeler oldu. 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 60 artış yaşandı.
Irak, 2023 yılında 600 IŞİD şüphelisini ve El-Hol kampından 2 bin 500 sivili ülkesine geri aldı.
Bu önemli bir adım çünkü El-Hol’daki tutukluların yarısı Iraklı. Fransa da tutumunu değiştirdi ve 2022’nin son çeyreğinde 58 vatandaşını geri aldı.
Fakat 2024’te bu sayı çok düştü.
Vatansız kalan IŞİD’liler
Şimdiye kadar sadece 39 vatandaşını geri alan ABD, diğer ülkelere de çağrı yapıyor. Ancak bazı ülkeler radikal çözümlere başvuruyor. İngiltere ve Danimarka, vatandaşlarının bir kısmını halihazırda vatandaşlıktan çıkardı. Bu durum, bazılarını uluslararası hukuka aykırı biçimde vatansız bırakıyor.
Jack Letts örneği bu politikanın sonuçlarını gösteriyor. İngiliz-Kanada çifte vatandaşı olan Letts’in İngiliz vatandaşlığı iptal edildi. Kanada Kamu Güvenliği eski Bakanı Ralph Goodale, “İngiltere’nin sorumluluklarını tek taraflı olarak başkalarına yükleme girişiminden hayal kırıklığı duyduk” açıklamasını yaptı.
Geri dönüşlerde özellikle Avrupa ülkeleri isteksiz. BM İnsan Hakları Komitesi, Fransa ve Finlandiya’yı vatandaşı olan çocukların yaşam hakkını ihlal etmekle suçladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Eylül ayında, Fransa’nın vatandaşlarını geri alma taleplerini yeterince incelemediğine hükmetti.
ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Ian Moss, “Kuzeydoğu Suriye’deki tutuklu ve yerinden edilmiş kişilerin oluşturduğu ciddi riskleri görmezden gelemeyiz, çünkü bu riskler bizi görmezden gelmeyecek” diyor.
Geri dönenlerin rehabilitasyonu konusunda başarılı örnekler var. Geri dönen çocukların çoğu kendi ülkelerinde başarıyla topluma uyum sağlıyor. Ancak yetişkinler için durum daha karmaşık. Ülkeler, radikalleşme ve yeniden suça karışma riskinden endişe ediyor.
BM Özel Raportörü, “Kuzeydoğu Suriye’de etkili ve adil yargılama imkanı yok. Bu nedenle vatandaşların geri alınmaması ve gerektiğinde cezai süreçlerin uygulanmaması, mağdurların insan haklarını ihlal ediyor” diyor.
İngiltere’nin eski Başsavcısı Lord Macdonald, İngiliz vatandaşlarının Irak veya Suriye’de yargılanması fikrini “tamamen saçma” olarak nitelendiriyor ve ekliyor: “İngiltere’nin kapsamlı terörle mücadele yasaları var. Bu davaları kendi mahkemelerimizde görebiliriz”.
Esad rejiminin çöküşü, yabancı savaşçılar sorununa acil çözüm bulunmasını gerektiriyor. BM Genel Sekreteri, üye ülkelere “geri dönüşleri acil öncelik haline getirin” çağrısında bulundu.
IŞİD’in kaçış planları: Esad’ın düşüşü örgütü harekete geçirecek mi?
Ocak 2022’de El-Sina’a hapishanesinde yaşananlar, Suriye’deki IŞİD tutukluları krizinin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gösterdi. IŞİD militanları, yaklaşık 4 bin örgüt üyesini hapisten kaçırmak için hapishanenin kapısında bomba yüklü araç patlattı. On gün süren çatışmalarda 500’den fazla kişi öldü.
SDG’nin soruşturması, saldırının uzun süredir planlandığını ortaya çıkardı. Tutukluların rüşvetle elde ettikleri cep telefonlarıyla dışarıdaki IŞİD hücreleriyle iletişim kurduğu belirlendi. Çatışmalarda 65 güvenlik görevlisi öldürüldü, 20’si rehin alındı.
Saldırganlar, 700 çocuk tutukluyu rehin aldı. ABD ve İngiliz birlikleri SDG’ye destek verdi, Amerikan savaş uçakları hava desteği sağladı. Ancak yüzlerce tutuklu kaçmayı başardı. BM raporlarına göre kaçan IŞİD savaşçısı sayısı 100 ile 300 arasında.
El-Hol kampında da durum farklı değil. Danimarka istihbaratı, 2021’de en az 30 çocuğun IŞİD tarafından kamptan kaçırıldığını doğruladı. ABD Hazine Bakanlığı, Mayıs 2022’de beş kişiyi “çocukları kamplardan kaçırıp IŞİD militanlarına teslim etmek” suçlamasıyla yaptırım listesine aldı .
International Crisis Group uzmanı Ali Khaled, “IŞİD için hapishane baskınları işe yarayan bir taktik. Hem deneyimli savaşçılarını kurtarıyorlar hem de propaganda malzemesi elde ediyorlar” diyor. Nitekim örgüt, 2016’dan bu yana benzer baskınlarla üyelerini kurtarıyor. Yemen’deki Sana Hapishanesi’nden ve Irak’taki Ebu Garip’ten yapılan kaçışlar bunun örnekleri.
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları da güvenlik riskini artırıyor. SDG, Türk destekli gruplarla çatışmalar nedeniyle askeri gücünü hapishanelerden çekmek zorunda kalıyor. Esad rejiminin çöküşüyle ortaya çıkan güç boşluğu, durumu daha da kritik hale getirdi.
“IŞİD, hapishane baskınlarını örgütün yeniden canlanması için bir fırsat olarak görüyor“
BM Terörle Mücadele Ofisi başkanı Vladimir Voronkov, “IŞİD, hapishane baskınlarını örgütün yeniden canlanması için bir fırsat olarak görüyor” diyor. Voronkov’a göre örgüt, Suriye ve Irak’ta 10 bin aktif saha deneyimi olan üyeye sahip. Bu üyelerin önemli kısmı örgütün geniş bir coğrafyaya yayılan yeraltı hücrelerinde yaşıyor. Esad’ın devrilmesiyle artan güç boşluğu bu hücrelerin tekrar hareketlenmesi için zemin oluşturuyor.
HTŞ’nin 10 ile 30 bin arasında olan askeri gücüyle Şam’a kadar yürüdüğü hesap edilirse 10 bin IŞİD militanının yapabilecekleri endişe verici olabilir.
SDG’nin elindeki 27 hapishane ve iki kamp, yetersiz altyapı ve personel eksikliğiyle karşı karşıya.
Uzmanlar, yeni hapishane baskınlarının an meselesi olduğu konusunda hemfikir. Crisis Group’tan Sarah Williams, “Soru ‘olacak mı?’ değil, ‘ne zaman olacak?’ Mevcut şartlarda yeni baskınlar kaçınılmaz görünüyor” değerlendirmesini yapıyor.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla, Aralık başında bölgeyi ziyaret etti ve SDG komutanı Mazlum Kobani ile hapishane güvenliği konusunda yeni önlemler aldı. Ancak SDG yetkilileri, mevcut kaynaklarla güvenliği sağlamanın imkansız olduğunu söylüyor.
IŞİD’lilerin çocukları: Kamplarda büyüyen nesil
El-Hol kampında 12 yaşın altında 30 bin çocuk yaşıyor. Bu çocukların büyük kısmı dış dünyayı hiç tanımıyor. Bazıları televizyonu bile bilmiyor, Suriye, Irak veya Amerika kelimelerinin ne anlama geldiğini anlamıyor.
SDG, belli bir yaşı geçen erkek çocukları başka kamplara gönderiyor. Houry Merkezi’nde yaklaşık 110 erkek çocuk tutuluyor. Alaya askeri hapishanesinde ise 60’tan fazla yabancı çocuk var. Bu çocuklar tek duşlu ve tek tuvaletli bir hücrede kalıyor. Afganistan’dan Fransa’ya, Fas’tan Pakistan’a uzanan geniş bir coğrafyadan gelen bu çocuklar için tek aktivite, günde bir saat dar bir avluda geçirilen zaman.
Mısırlı anne “Abar”ın hikayesi durumun vahametini gösteriyor: “14 yaşındaki oğlumu sekiz ay önce aldılar. Nerede olduğunu bilmiyorum. Temmuz’da bir ses kaydı ve fotoğraf gönderdiler. Oğlum yazın kış kıyafetleri giyiyordu ve çok zayıflamıştı”.
Durumdan en çok çocuklar etkileniyor
El-Hol’da çocuk ölümleri sıradan hale geldi. Çocuklar kanalizasyon çukurlarında boğuluyor, çadır yangınlarında ölüyor, su tankerlerinin altında kalıyor. Yüzlercesi tedavi edilebilir hastalıklardan yaşamını yitiriyor.
Danimarka istihbaratının raporu endişe verici: 2021’de en az 30 çocuk kamplardan kaçırılıp IŞİD’e katıldı. ABD Hazine Bakanlığı, Mayıs 2022’de çocukları kamplardan kaçırıp IŞİD’e teslim eden beş kişiyi yaptırım listesine aldı.
Kanadalı bir anne Roj kampında yaşadıklarını anlatıyor: “IŞİD döneminde çocuklarımızı bombalardan koruyacak güvenli yer arıyorduk. Şimdi kampta diğer insanlardan koruyacak yer arıyoruz.” Annenin küçük oğlu geçen hafta çadır ipini kullanarak kendini asmaya çalışmış.
BM Özel Raportörü Fionnuala Ní Aoláin, erkek çocukların tutuklanmasını “ergen erkek çocukların annelerinden ayırılıp depolanması” olarak tanımlıyor ve “çocuk haklarıyla bağdaşmayan bir süreç” olarak nitelendiriyor.
Alaya Hapishanesi’ndeki Fransız çocuk Yasir’in tek isteği “Annemi görmek”.
SDG yetkilileri tutukluların güvenliğini ve insani koşullarını sağlayamadığını kabul ediyor. Fakat tutukluların vatandaşı oldukları ülkeler tarafından teslim alınmasını istiyor. Öte yandan geçiş süreci için uluslararası yardım bekliyor. Bölge idarecileri 15 yeni rehabilitasyon merkezi için uluslararası fon arıyor. Ancak uzmanlar, mevcut merkezlerin rehabilitasyondan çok gözaltı merkezi işlevi gördüğünü söylüyor.
Gelecek belirsizliğini koruyor
Esad rejiminin çökmesi, Suriye’deki IŞİD tutukluları krizini daha da karmaşık hale getirdi. SDG bir yandan Türkiye destekli SMO ile çatışırken, diğer yandan hapishanelerin güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Öte yandan olası bir SDG-HTŞ çatışması bu kamplar için ciddi sonuçlar doğurabilir.
ABD’nin bölgedeki 900 askerlik varlığı kritik önem taşıyor. Pentagon’un 2023 için ayırdığı 183 milyon dolarlık bütçe, SDG’nin elindeki tesislerin güvenliğini artırmakta yetersiz kaldı. Dahası, Donald Trump’ın “Suriye bizim sorunumuz değil” açıklaması, SDG’yi endişelendiriyor.
BM ve uluslararası toplum, ülkelere vatandaşlarını geri alma çağrısı yapıyor. 2023’ün ilk altı ayında bin kişiden fazla ülkelerine döndü. Ancak her geri gönderilen kişi için yedi kişi hala kamplarda bekliyor.
SDG Komutanı Mazlum Kobani’nin uyarısı dikkat çekici: “IŞİD tutukluları Suriye’de kaldıkça çatışmadan çatışmaya geçerek yeni istikrarsızlıklar yaratacak, ortak güvenliğimizi tehdit edecek ve masum sivillere yönelik ciddi tehditler oluşturacak”.
Rehabilitasyon çalışmaları umut veriyor. Geri dönen çocukların çoğu kendi ülkelerinde başarıyla topluma uyum sağlıyor. Ancak süreç çok yavaş ilerliyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, “Bu durum insan vicdanında bir leke” diyor.
Tırmanan bir insani ve güvenlik krizi
Human Rights Watch uzmanları, Suriye’deki tutukluların durumunun “tırmanan bir insani ve güvenlik krizi” olduğunu belirtiyor. Özellikle çocukların durumu endişe verici. BM Çocuk Hakları Komitesi, çocukların tutuklanmasının “sadece son çare olarak” uygulanması gerektiğini vurguluyor.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla’nın sözleri durumun aciliyetini özetliyor: “Tutuklular sadece bir bölgesel sorun değil, küresel bir tehdit. Her geçen gün yeni riskler doğuruyor”.
Haberde yer alan verilere dair kaynaklar:
International Crisis Group, Containing a Resilient ISIS in Central and North-eastern Syria, 18 Temmuz 2022
Human Rights Watch, Syria: Repatriations Lag for Foreigners with Alleged ISIS Ties Report, 15 Aralık 2022
Carnegie Endowment, The Insurgency of ISIS in Syria, 15 Mart 2022
RAND Corporation, Policy Options to Address Circumstances of ISIS Prisoners in Northeastern Syria, 9 Ağustos 2023
The New Yorker, “The Women and Children of ISIS“, 11 Mart 2024
BM İnsan Hakları Ofisi, Report on NE Syria Detention Facilities, 2024
VOA, AANES Press Release on ISIS-related Prisoners, Ağustos 2024