Bu hafta eşim Okan’la birlikte gezi amaçlı günübirlik Bursa’ya geldik. Bir Yalovalı olarak Bursa benim için, çocukken, dedemin beni elimden tutup “Bursa kebabı” ya da daha iyi bilinen adıyla İskender ve kestane yemeye getirdiği bir şehirden ibaretti. (Burada, “Ama Uludağ?” diye soracak olanlar için bir parantez açmak isterim: Evet, biz Yalovalılar kar yağdığında Uludağ’a gitmeye gerek duymayız; Höyüktepe’de kara doyarız ama bu başka bir yazının konusu olsun.)
10 küsür yıl sonra yeniden Bursa’ya gitmeden önce rotamızı yeniden oluşturduk: Sabah kahvaltısı Tarihi Taş Fırın’dan alınacak Tahanlı Pide ile başlayacaktı, daha sonra Acı Dayı’dan Cantık Pide yenecekti, Irgandı Köprüsü, Yeşil Türbe, Ulu Camii, Koza Han ve Kapalı Çarşı gezilecekti; kestane şekeri ve kestane pastası alınacaktı, Mehmet Helvacı’dan helva seçilecekti, süt helvası tadılacaktı. Ve tabii en önemlisi, o Bursa kebabı yenilecekti. Yazının sonunda yemek için oturduğumuz mekan önerilerini ve fiyatlarını bulabileceksiniz ama önce yazının başlığına çektiğim soruya dönelim.
Koza Han ve Büyük Han benzerliği
Kapalı Çarşı’dan Koza Han’a geçip, avluya doğru çıktığımızda kendimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) Büyük Han’da gibi hissettim. Ufak bir araştırma sonucu öğrendim ki, Büyük Han da Koza Han yapısından model alınarak yapılmış. Zaten adada Osmanlı mimarisinin en iyi korunan örneklerinden biri.
1490’da II. Bayezid tarafından İstanbul-Fatih’teki Bayezid Camii’ye (Beyazıt Camii olarak da bilinir) gelir sağlamak amacıyla yapılmış. Han iki katlı ve odaların önü revaktır. Hanın üst katında 50, alt katında 45 olmak üzere toplam 95 odası var. Üst katta bulunan mağazaların hepsinde ipek ürünleri satılıyor: Seccade, şal, eşarp, ne ararsanız… Annelerimize hediye almak için üst katta dolaşırken bir dükkanın önünde Kraliçe II. Elizabeth’in fotoğrafını gördüm; 2008’deki gezisinden bir fotoğraf çerçeveletilmişti. Mağazada çalışan satış danışmanına, “Kraliçe bu dükkana mı gelmiş?” diye sordum; “evet” yanıtını aldım. Dükkandan çıkıp Kozahan’ı gezmeye devam ederken kafamın içinde şu soruya cevap bulmaya çalıştım: “Kraliçe Elizabeth’ın Bursa’da ne işi varmış ki?”
(Fotoğraf: Senem Görür Yücel, 20 Aralık 2024.)
Ve başladım araştırmaya.
Kraliçe, Türkiye’ye ikinci resmî ziyaretini 2008’de yaptı. İlki 1971’de, ikincisi ise 2008’deydi. Elizabeth ve eşi Edinburg Dükü Prens Philip, 2008’deki ziyareti kapsamında Bursa’ya gelmişti.
Kraliyet Ailesi’nin ilk durağı Kozahan’dı, çift burada “Mehter Marşı” ile karşılanmış. Elizabeth ve Philip’e Bursa gezisinde Hayrünnisa Gül ve Zeynep Babacan da eşlik etmiş. Kozahan gezilerinde ipek ürünler satan dükkanları gezmiş, vitrininde fotoğrafını gördüğüm dükkandan bazı kumaşlar satın almış. Daha sonra Elizabeth, Bursa Olgunlaşma Ensitüsü’nden ebru sanatçısı Nuray Yıldız’ın ebru yapmasını izlemiş.
Kraliçe Elizabeth’in kahve içtiği fincandan biz de kahve içebiliyor muyuz?
Koza Han’ın şadırvan bölümüne geçen Elizabeth ve Philip, “Bursa’ya gelip yemeden gitmek olmaz” denilen İskender’i yemeden gitmiş. Kendisine Bursa’daki 5 yıldızlı bir otelin hazırladığı yemekler sunulmuş. Menüyü merak edenlere:
- Zeytinyağlı enginar,
- Bakla fava,
- Yaprak sarma,
- Patates yatağı üzerine kuzu budu,
- Kuşkonmaz gratine,
- Kızarmış hellim peyniri,
- Asaparazguz eşliğinden dondurmalı kazandibi.
Her bir yemeğin gramajı da İngiliz Büyükelçiliği’ne bilhassa bildirilmiş.
Peki ya kahve?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kahveci Erel, Elizabeth’in kahvesini içmeyi tercih ettiği yer. Erel’in camına baktığınızda çeşit çeşit kahve fincanı ve kahve tabağı görebilmeniz mümkün. 2008’de de Kraliçe, bir kahve fincanını beğenmiş ve “Kahvemi bunda istiyorum” demiş. Ancak o fincan, Kahveci Erel’in işletmecisi Cemal Bey’in dedesinin fincanıymış ve aslında o gün, o fincan kırılır endişesiyle Elizabeth’e verilsin istenmemiş.
Elizabeth öldükten sonra bir kişi, o fincana çok yüksek bir meblağ para vermiş ve satın almak istemiş ancak işletmeciler satmamış. Cemal Bey, “Ben o fincana baktıkça dedemi, babamı, neslimi hatırlıyorum” diyor.
Merak edenlere o sorunun da cevabı: Evet, fincan hâlâ rafta ancak o bardakta kahve içemiyorsunuz. Kahveniz beyaz bir fincanda geliyor ve tadı da çok güzel. Fiyatı da 80 TL.
Yeşil Camii’de Kur’an tilaveti
Öğle yemeğinin ardından Kraliçe, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’yi ziyaret etmek istedi.
Camii ziyaretinde Elizabeth’e Prof. Dr. İlber Ortaylı mihmandarlık yaptı. Ortaylı, o dönem Topkapı Sarayı Müzesi’nin müdürü idi. Ortaylı’dan caminin yapısı, tarihçesi ve restorasyonu ile ilgili bilgiler alan Elizabeth, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Ay’dan Rahman Suresi’ni dinledi. Sureyi okurken Kraliçe’ye İngilizce çevirisi de yapıldı.
İlber Ortaylı 2022’de Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu’nun sunduğu Tarihin Arka Odası programında Kur’an-ı Kerim’i okuması için Yeşil Camii’nin imamı yerine bir akademisyen seçildiğini ve bu akademisyenin de kötü okuduğunu belirtmiş; Kraliçe’ye ayıp edildiğini söylemişti. Prof. Ay ise surelerin anlamlarının açıklanabilmesi için İngilizce bilen birinin tercih edildiğini, kendisinin Kuran’ı Itri makamında doğru biçimde okuduğunu savunmuştu. Mehmet Emin Ay, daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ayasofya’ya görevlendirildi.
Kime niyet, kime kısmet…
Elizabeth ve Philip’in Bursa’daki duraklarını anlattım ama hâlâ manşetteki sorunun cevabı yok. Neden Bursa?
Bursa’ya geliş nedeni kimi kaynaklarda kendi isteği, kimilerinde ise protokol gereği.
Bursa, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan önceki başkentlerinden biri. Kraliçe’nin Yeşil Camii’yi ziyaret etmesi, Türkiye’nin Osmanlı geçmişine duyduğu saygının bir göstergesi yorumları yapılıyor.
Bu yorum beni tatmin etmeyince araştırmaya devam ettim. 16 Mayıs 2008’de Hürriyet Gazetesi’nde şu anda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Başkanı olan Vahap Munyar’ın* “Kayseri’ye fazla torpil olmasın diye Kraliçe’yi Bursa’ya götürmüşler” başlıklı yazısına denk geldim. Munyar’ın yazısına göre Abdullah Gül, Elizabeth’in İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra Anadolu’dan bir yeri de görmesi gerektiğini düşünmüş ve memleketi Kayseri’ye götürülmesi konusunda karar kılmış. Ancak bir hafta sonra Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in de Türkiye ziyaretinde Kayseri’ye götürüleceği akıllara gelince Gül, bir hafta arayla ülkeye gelen iki önemli konuğu da memleketine götürmenin “aşırı torpil” olarak algılanabileceği endişesiyle duraklamış ve Kraliçe’nin kısmetine de Bursa çıkmış.
Ziyaretin amacı ne olursa olsun, Bursa’nın tarihi ve kültürel zenginliklerinin uluslararası alanda tanıtılmasına katkı sağladığı kesin.
Peki Bursa’da ne yenir, ne kadar ödenir?
Tarihi Taş Fırın’dan Tahanlı Pide almanızı ve karşısındaki çay bahçesinde bir çay eşliğinde yemenizi öneririm. Taş Fırın’dan simit-poğaça da alıp, yanındaki dükkandan domates, peynir, zeytin, bal ve diğer kahvaltılıklar eşliğinde güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz. Tahanlı Pide 40 TL, büyük bir çay 30 TL.
Bursa’nın dünyaca meşhur cantığını yemek için farklı şehirlerden ve farklı ülkelerden Bursa’ya gelenler varmış. O meşhur dükkanlardan biri de Acı Dayı Cantık. Cantık aslında yuvarlak bir pide. Özel bir şekilde mayalanmış 125 gram hamurun içerisine 60 gram dana kıyması ve çokça baharat konularak odun ateşiyle yakılan fırına veriliyor, sıcak sıcak önünüze geliyor. Kıymalı cantıkın fiyatı 70 TL. Hatta öyle ki dükkan, bir oturuşta 10 tane ve üzeri cantık yiyenlerden ücret almıyor.
Bursa’ya gelmişken kestene şekeri almamak olmaz. Benim tercihim Kardelen Kestane Şekeri’nin herhangi bir şubesinden Kestane Pastası almanız. Küçük ama doyurucu, tanesi 65 TL.
Gelelim İskender’e. Dedem beni çocukken Kebapçı İskender’e götürürdü. Kebapçı İskender’ın hikâyesi, 1867’de Mehmet oğlu İskender’in Bursa-Kayhan’daki dükkanlarında başlamış ve 4 kuşaktır sevenlerine sunulmakta. Ancak bu sefer, Kebapçı İskender’i tercih etmedik çünkü hakkındaki son yazılan yorumlar olumsuzdu. Bizim de tercihimiz Kapalı Çarşı’nın sonundaki Kebapçı Hüseyin Usta oldu.
1976’da açılan bu dükkana girdiğinizde duvarlarında pek çok celebritynin fotoğrafını çerçeveletilmiş bir şekilde görebilirsiniz. İskender’in 1 porsiyonu 490 TL, 1 buçuk porsiyonu ise 650 TL. Yanında da üzüm şırası içmenizi tavsiye ederim, o da 40 TL. İskender’in yanında domates, közlenmiş biber, ekstra manda yoğurdu, döner ve pide ve yine Bursa’ya özgü Kemalpaşa tatlısı da geliyor.
Daha önce Uludağ Kebapçısı olarak bilinen Cemal & Celil Usta’da da İskender yemişliğim var. Bu üç dükkan arasında karşılaştırma yapacak olursam birinci sıraya Kebapçı Hüseyin Usta’yı koyabilirim. Merak edenlere Okan’ın tercihi ise Cemal & Celil Usta oldu.
Bursa’ya yolu düşenlerin ve ya da düşeceklerin ilgisi ve bilgisine…