Suriye’de 14 yıl süren iç savaş, ülke ekonomisini yerle bir etti. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) yüzde 80 küçülen, nüfusunun yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşayan Suriye’nin yeniden inşası için 2018’deki BM raporlarına göre en az 400 milyar dolar gerekiyor. Arap Birliği’nin 2021 tahminleri ise bu rakamı 900 milyar dolara kadar çıkarıyor. Yeni yönetim, uluslararası yaptırımlar ve çöken altyapı gibi devasa sorunlarla karşı karşıya. Medyascope Suriye ekonomisi dosyasını açtı.

Savaş öncesi Suriye ekonomisi
2000’lerin başında Suriye, Ortadoğu’nun en dinamik ekonomilerinden birine sahipti. Ülke, Akdeniz kıyısındaki stratejik konumu sayesinde Asya ile Avrupa arasında doğal bir ticaret köprüsü oluşturuyordu. Ekonomisi tarım, petrol, imalat ve hizmet sektörlerinde dengeli bir çeşitliliğe sahipti. Günde 386 bin varil petrol üretimi yapan Suriye, bu üretimin büyük kısmını Avrupa’ya ihraç ediyordu. Petrol gelirleri, ülkenin toplam ihracat gelirlerinin dörtte üçünü oluşturuyordu.
Suriye’nin bankacılık sistemi de güçlüydü. Merkez Bankası’nın 17 milyar dolarlık döviz rezervi, ekonomik istikrarın önemli bir güvencesiydi. İlaç sanayi özellikle dikkat çekiciydi. 63 modern fabrika, ülke ihtiyacının yüzde 90’ını karşılıyor ve 52 farklı ülkeye ihracat yaparak her yıl milyonlarca dolar gelir sağlıyordu. Bu sektör 17 bin kişiye istihdam sağlıyor ve çalışanların yüzde 85’ini kadınlar oluşturuyordu.
Tarım sektöründe de önemli başarılar elde edilmişti. Suriye, bölgede buğday üretiminde kendi kendine yetebilen az sayıdaki ülkeden biriydi. Yüzde 94’lük okur-yazarlık oranıyla eğitimli bir işgücüne sahipti. İşsizlik oranı yüzde 8-10 bandında seyrediyordu. 2009 yılında Carrefour gibi uluslararası şirketler Suriye pazarına girmeye başlamış, özellikle Halep’teki Şeyh Neccar sanayi bölgesi Ortadoğu’nun en önemli ticaret ve sanayi merkezlerinden biri haline gelmişti.
14 yıllık yıkımın bilançosu
İç savaş, Suriye’nin ekonomik altyapısını neredeyse tamamen yok etti. Dünya Bankası verilerine göre ülkenin GSYH’si 2010-2021 arasında yüzde 54 küçüldü. Bu daralma, modern tarihte görülen en büyük ekonomik çöküşlerden biri olarak kayıtlara geçti. Merkez Bankası’nın 17 milyar dolarlık döviz rezervi, 200 milyon dolara kadar geriledi. Ulusal para birimi Suriye poundu, değerinin yüzde 99’undan fazlasını kaybetti. 2010’da 50 Suriye poundu 1 dolar ederken, 2023’te bu rakam 13 bine yükseldi.
Yoksulluk dramatik bir şekilde arttı. Dünya Bankası’nın son raporlarına göre nüfusun yüzde 75’i günde 3.65 dolardan az gelirle yaşıyor. Daha da çarpıcı olan, nüfusun üçte birinin günde 2.15 dolardan az gelirle aşırı yoksulluk içinde yaşaması. Savaş öncesi neredeyse hiç görülmeyen aşırı yoksulluk, artık toplumun büyük bir kesiminin gerçeği haline geldi.
Üretim kapasitesi çöktü. Günlük petrol üretimi 386 bin varilden 30 bin varile düştü. Bu düşüş, ülkenin en önemli gelir kaynağının neredeyse tamamen kurumasına neden oldu. Suriye ekonomisinin belkemiği olan tekstil sektörü de ağır darbe aldı. Sektördeki pamuk fabrikalarının yüzde 70’i ya yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. İhracat gelirleri neredeyse sıfıra indi.
İstihdam piyasası da çöktü. Savaş öncesi yüzde 8-10 bandında seyreden işsizlik oranı, yüzde 50’nin üzerine çıktı. Özellikle genç nüfus arasında işsizlik çok daha yüksek seviyelere ulaştı. 5 milyondan fazla Suriyeli ülkeyi terk etti ve bunların önemli bir kısmını eğitimli, vasıflı işgücü oluşturuyordu. Bu beyin göçü, ekonomik toparlanmanın önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor.
Altyapı sistemlerinin çöküşü
Suriye’nin fiziksel altyapısı savaşın en ağır tahribata uğrayan unsurlarından biri oldu. Enerji sektörü neredeyse tamamen çöktü. Elektrik santralleri, petrol rafinerileri ve dağıtım şebekeleri ya bombalandı ya da bakımsızlıktan kullanılamaz hale geldi. Ülke genelinde günlük elektrik kesintileri 22-23 saati buluyor. Bu durum hem günlük yaşamı hem de ekonomik faaliyetleri felce uğratıyor.
Kentsel altyapı büyük zarar gördü. BM’nin tahminlerine göre konut stokunun üçte biri tamamen yıkıldı veya oturulamaz durumda. Özellikle Halep, Humus ve Şam gibi büyük kentlerde tarihi ve ticari merkezler ağır hasar aldı. Bir zamanlar Ortadoğu’nun en önemli ticaret merkezlerinden olan Halep’teki Şeyh Neccar sanayi bölgesi tamamen yıkıldı. 2009’da açılan Carrefour’un modern alışveriş merkezi dahil tüm ticari yapılar enkaza döndü.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sağlık sistemi de çöküş yaşadı. Savaş öncesi ülkenin gurur kaynağı olan ilaç sanayi ağır darbe aldı. 63 modern ilaç fabrikasının çoğu ya kapandı ya da üretim kapasitelerini büyük ölçüde düşürdü. 17 bin kişiye istihdam sağlayan, çalışanlarının yüzde 85’ini kadınların oluşturduğu bu sektör artık can çekişiyor. Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) verilerine göre, 2010’da 52 ülkeye ilaç ihraç eden sektör, şimdi temel ilaç ihtiyacını bile karşılayamıyor.
Ulaşım altyapısı da ciddi hasar gördü. Karayolları, köprüler, havaalanları ve limanlar savaşın hedefi oldu. Özellikle Ürdün sınırındaki Nasib ve Türkiye sınırındaki Cilvegözü gibi sınır kapıları gibi önemli ticaret noktaları uzun süre kapalı kaldı. Su ve kanalizasyon sistemleri de çöktü. Dünya Gıda Programı’nın verilerine göre 13.1 milyon Suriyeli yeterli gıdaya erişemiyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri tarımsal altyapının yıkılması ve sulama sistemlerinin tahrip olması.
Telekomünikasyon altyapısı da büyük zarar gördü. İnternet ve telefon hatlarının büyük kısmı çalışmıyor. Bu durum hem günlük iletişimi hem de iş dünyasının faaliyetlerini ciddi şekilde kısıtlıyor. Elon Musk’ın SpaceX şirketi, etkilenen bölgelere ücretsiz Starlink terminalleri sağlama sözü verdi ancak altyapı sorunları hala devam ediyor.
Yaptırımların ekonomiye etkisi
Batılı ülkelerin uyguladığı yaptırımlar, Suriye ekonomisini küresel sistemden neredeyse tamamen kopardı. 2011’de başlayan ilk yaptırımlar, Esad rejimine yakın kişi ve kurumları hedef alıyordu. Ancak zamanla bankacılık ve enerji gibi temel sektörlere yayıldı. 2020’de ABD’nin çıkardığı Caesar Yasası, yaptırımları daha da ağırlaştırdı ve Suriye’yle iş yapan üçüncü ülke şirketlerini de kapsayacak şekilde genişletti.
Yaptırımların bankacılık sektörüne etkisi yıkıcı oldu. Suriye bankaları uluslararası SWIFT sisteminden çıkarıldı. Bu durum, uluslararası para transferlerini imkansız hale getirdi. Hampshire College’dan ekonomi profesörü Omar Dahi’ye göre, yaptırımlar sadece devlet kurumlarını değil, özel sektörü de derinden etkiledi. Ülkenin vergi gelirlerinin GSYH’ye oranı 2011’de yüzde 11’den 2021’de yüzde 5’e düştü. Bu oran dünyada en düşük seviyelerden biri.
Petrol sektöründeki kayıplar son 10 yılda 91.5 milyar doları buldu. Suriye Petrol Bakanlığı verilerine göre, savaş öncesi 3-5 milyar dolar olan yıllık petrol ihracatı gelirleri neredeyse sıfırlandı. S&P Global’den enerji analisti Robert Perkins, ülkenin enerji altyapısının “işletme kapasitesinin çok altında” çalıştığını ve kamu maliyesindeki kayıpların “önemli boyutlarda” olduğunu belirtiyor.
Suriyeli iş insanları yaptırımları aşmak için alternatif yollar geliştirdi. Bazı şirketler üretimlerini yerel markalara kaydırdı veya komşu ülkelere taşındı. 15 binden fazla KOBİ komşu ülkelere yerleşti. Ancak hammadde tedariki büyük sorun olmaya devam ediyor. Bir Avrupalı şirket yöneticisi, hammadde ithalatının Suriye hükümeti üzerinden yapılabildiğini, ancak her aşamada vergi ve rüşvet ödemek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Bu durum ürünlerin maliyetini artırıyor ve kârlılığı düşürüyor.
Yaptırımların kaldırılması için uluslararası toplum, yeni yönetimden siyasi reformlar bekliyor. ABD, yeni lider Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Golani) üzerindeki 10 milyon dolarlık ödül çağrısını kaldırdı. Katar ve BAE ile mali kısıtlamaların gevşetilmesi konusunda görüşmeler başladı. Ancak uzmanlar, yaptırımların tamamen kalkması için Suriye’nin Rusya ve İran’la bağlarını kesmesi ve siyasi istikrarı sağlaması gerektiğini vurguluyor.
Yeniden yapılanmanın maliyeti ne kadar?
Suriye’nin yeniden inşası için gereken maliyet konusunda farklı tahminler var. Birleşmiş Milletler 2018’de maliyeti 400 milyar dolar olarak hesapladı. Arap Birliği’nin 2021 tahminleri ise bu rakamı 900 milyar dolara kadar çıkarıyor. Triangle düşünce kuruluşundan Benjamin Feve, “2011 öncesinde Suriye ekonomisi görece iyi çeşitlendirilmişti. Parlak performans göstermese de büyüyordu. Buğday, fosfat ve yakıt ihracatından, küçük bir üretim tabanından, yükselen emlak fiyatlarından ve turizm gelirlerinden faydalanıyordu. Ancak savaş tüm bunları yerle bir etti” diyor.
Sektörel bazda yeniden yapılanma maliyetleri şöyle:
Enerji sektörü için en az 50 milyar dolar yatırım gerekiyor. Petrol ve doğalgaz sahalarının rehabilitasyonu, rafinerilerin yenilenmesi, elektrik santrallerinin onarımı ve dağıtım şebekelerinin yeniden kurulması bu maliyetin ana kalemlerini oluşturuyor. S&P Global’den Robert Perkins, “enerji sektörünün ihracat boru hatları ve liman tesislerine büyük ölçekli yatırıma ihtiyacı var” diyor.
Konut sektöründe 1.5 milyon yeni konuta ihtiyaç var. Halep, Humus ve Şam’daki kentsel dönüşüm projeleri için en az 100 milyar dolar gerekiyor. Türkiye’nin inşaat sektörü bu alanda önemli rol oynayabilir. Türk şirketleri muhalif bölgelerde yıllardır faaliyet gösteriyor ve önemli deneyim kazandı.
Altyapı yatırımları için gereken miktar 150 milyar doları buluyor. Su, kanalizasyon, yol, köprü, havaalanı ve limanların yeniden inşası bu kapsamda. Özellikle ticaret yollarının ve sınır kapılarının rehabilitasyonu öncelik taşıyor.
Tarım sektörünün canlandırılması için 30 milyar dolar yatırım gerekiyor. Sulama sistemlerinin yenilenmesi, çiftçilere ekipman ve tohum desteği, tarımsal altyapının modernizasyonu bu kapsamda değerlendiriliyor. Dünya Gıda Programı verilerine göre 13.1 milyon Suriyelinin gıda güvensizliği yaşadığı düşünüldüğünde, bu yatırımların önemi daha iyi anlaşılıyor.
Ekonomik toparlanma için çözüm önerileri
Uzmanlar Suriye’nin ekonomik toparlanması için kapsamlı ve aşamalı bir yaklaşım öneriyor. Hampshire College’dan Omar Dahi, “Suriye’nin küçük ekonomisi göz önüne alındığında, uzun vadeli büyüme ve kalkınma, yabancı sermaye ve teknolojiye erişim olmadan mümkün olmayacak” diyor. Triangle düşünce kuruluşundan Benjamin Feve de “iç faaliyetlere, gıda ve konuta odaklanmak mantıklı olacaktır. Özellikle tarımın canlandırılması bir miktar güvenlik sağlayabilir. Ardından tekstil gibi temel endüstrileri desteklemeye çalışılabilir” değerlendirmesini yapıyor.
Yeni merkez bankası başkanı Maysaa Sabrine’in açıkladığı reform paketi üç temel ayağa dayanıyor:
- Vergi sisteminin yeniden düzenlenmesi ve şeffaflaştırılması
- Kamu çalışanlarının maaşlarına yüzde 400 zam yapılması
- Serbest piyasa ekonomisine geçiş için yasal altyapının hazırlanması
Maliye Bakanı Mohammed Abazeed, yıl sonuna kadar “tüm vergi mükelleflerinin çıkarlarını gözeten, iyi tasarlanmış bir vergi sistemi” kuracaklarını açıkladı. Bu sistem, kayıt dışı ekonomiyi azaltmayı ve devlet gelirlerini artırmayı hedefliyor.
Uluslararası uzmanlar ekonomik toparlanma için şu adımları öneriyor:
- İnsani krizin çözülmesi ve temel hizmetlerin sağlanması
- Enerji sektörünün yeniden yapılandırılması
- Özel sektörün canlandırılması
- Bankacılık sisteminin uluslararası standartlara kavuşturulması
- Yabancı yatırımların çekilmesi için yasal düzenlemeler yapılması
Yeni yönetim, Nasib sınır kapısının Ürdün’le ticareti yeniden başlatmak için açılması gibi somut adımlar atıyor. Devlet kurumları ve dükkanlara açık kalma talimatı verildi. Suriye Petrol Şirketi’ne tedarikleri sürdürme emri verildi.
İş dünyasının durumu
Suriye’nin en büyük ticaret ve sanayi merkezi olan Halep’teki durum, iş dünyasının yaşadığı çöküşün en çarpıcı örneği. Carrefour, Henkel gibi uluslararası şirketlerin üretim tesisleri ya kapandı ya da ciddi hasar gördü.
BM Kalkınma Programı’nın verilerine göre, iş dünyası büyük bir göç yaşadı. 30 bin Suriyeli iş insanı Mısır’a taşındı ve 800 milyon dolardan fazla yatırım yaptı. 10 bin küçük ve orta ölçekli işletme Türkiye’ye geçerek 10 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Birçok işletme Dubai ve Mısır’a taşındı, çünkü bu ülkeler yabancı yatırımcılara vergi muafiyeti gibi önemli avantajlar sunuyordu.
Bazı yabancı şirketler Suriye’de kalabilmek için ilginç stratejiler geliştirdi. Bir Avrupalı gıda şirketi yöneticisi, Les Echos gazetesine verdiği röportajda şunları söylüyor: “Suriye’deki işimizi sürdürebilmek için, birkaç dolara satın aldığımız yerel bir fabrikada üretim yaptık ve ürünlerimizi yerel bir marka altında pazarladık. Ürünün ismini ve ambalajını tüketiciler tanıyabilecek şekilde hafifçe değiştirdik.”
Ancak hammadde tedariki en büyük sorun olmaya devam ediyor. Yaptırımlar nedeniyle doğrudan ithalat yapılamıyor. Hammaddeler Suriye hükümeti üzerinden, yüksek vergiler ve komisyonlar ödenerek temin edilebiliyor. Bu durum üretim maliyetlerini artırıyor ve kârlılığı düşürüyor. Birçok şirket zarar etme pahasına pazar paylarını korumaya çalışıyor.
Yeni yönetim, iş dünyasını canlandırmak için bazı adımlar atıyor. Ödemeler artık ABD doları ve Türk lirası gibi para birimleriyle yapılabiliyor. Ancak uzmanlar, bu adımların tek başına yeterli olmayacağını, ülkenin küllerinden doğması için daha kapsamlı reformlara ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Uluslararası destek beklentisi
Suriye’nin ekonomik toparlanması için uluslararası desteğin kritik önemi var. Türkiye, bu süreçte kilit rol oynayabilecek ülkelerin başında geliyor. Türk şirketleri, özellikle inşaat sektöründe yıllardır muhalif bölgelerde faaliyet gösteriyor. Hampshire College’dan ekonomi profesörü Omar Dahi, “Türkiye net kazanan ve Suriye’deki ana güç olarak ortaya çıktı. Türk sanayi ve altyapısı yeniden yapılanmadan en iyi şekilde yararlanabilecek konumda” değerlendirmesini yapıyor.
Körfez ülkeleri de önemli destekler planlıyor. Katar, kamu çalışanlarının maaşlarının ödenmesi için finansman sağlamayı taahhüt etti. Suriye’nin yeni maliye bakanı, 1.25 milyon kamu çalışanının maaşlarının yüzde 400 artırılması için aylık 120 milyon dolara ihtiyaç olduğunu açıkladı. BAE de ekonomik destek paketleri hazırlıyor.
Yaptırımlar HTŞ’ye rağmen esneyecek mi?
Ancak asıl mesele Batılı ülkelerin yaptırımları. ABD yönetimi, geçici yaptırım muafiyetleri üzerinde çalışıyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf’in Aralık ortasında Şam’ı ziyareti, Washington’ın tutumunda değişiklik sinyali olarak yorumlandı. ABD ve Avrupa Birliği, yeni yönetimin siyasi reformlar yapması ve Rusya ile İran’dan uzaklaşması karşılığında yaptırımları hafifletebileceklerini belirtiyor.
Rusya ve İran faktörü de önemli. Eski rejime verdikleri destekler karşılığında önemli ekonomik imtiyazlar elde etmişlerdi. Rusya fosfat piyasasını, İran ise petrol ticaretini kontrol ediyordu. Yeni yönetimin bu ülkelere olan borçlarının nasıl ödeneceği belirsiz. İranlı yetkililer borç miktarının 30 milyar doları aştığını tahmin ediyor.
Uluslararası finans kuruluşlarının desteği de kritik önem taşıyor. Dünya Bankası ve IMF gibi kurumların teknik ve finansal desteği olmadan kalıcı bir ekonomik toparlanma zor. S&P Global’den Robert Perkins, “herhangi bir ciddi ekonomik program, tüm uluslararası yaptırımların hafifletilmesiyle başlamalı” diyor. Triangle düşünce kuruluşundan Benjamin Feve de “yaptırımlar devlet kurumlarını içi boş hale getirdi ve Suriye’nin ekonomik direncini azalttı” tespitini yapıyor.
Yeniden yapılanma sürecinin başarısı, büyük ölçüde uluslararası toplumun desteğine ve yeni yönetimin reform kararlılığına bağlı görünüyor. Uzmanlar, aceleci davranılmaması ve sağlam temeller üzerine inşa edilecek bir ekonomik programın hazırlanması gerektiği konusunda hemfikir.
Kaynak: Foreign Affairs, Atlantic Council, New York Times, Wall Street Journal