Bir mozaik olarak Türkiye (42) – Türkiye’de Dağıstanlılar | Mehmet Birol Özsümer değerlendirdi

Bir mozaik olarak Türkiye‘nin 42. bölümünde Ruşen Çakır konuğu Mehmet Birol Özsümer ile Türkiye’de Dağıstanlıları konuştu.

Dağıstanlılar kimler? Türkiye’de Dağıstanlı nüfusu ne kadar? Dağıstanlılar ve Çerkesler arasında nasıl bir ilişki var? Dağıstanlılar Türkiye’de hangi bölgelerde yoğun olarak yaşıyor?Türkiye’deki Dağıstanlılar kültürel kimliklerini nasıl koruyor? Dağıstanlıların etnik yapısı nasıldır?

Özsümer, Dağıstanların ve Çerkeslerin farklarını şöyle anlattı: “Çerkeslerin, buraya göçü çok fazla. Kafkasya’da Çerkesler yaşadığı bölgede, nüfusun %20’lik bir kısmını oluşturuyor. Daha çok Rus var. Onlar göç etmiş ama Dağıstanlılar öyle değil” dedi.

Esas nüfusun Dağıstan’da olduğunu söyleyen Özsümer sözlerine şöyle devam etti: “Dağıstan, coğrafi olarak bir bölge ismi olup, içerisinde birçok etnik grup barındırır. Mesela Avarlar, Darginler, Laklar, Kumuklar, Nogaylar, Lezgiler var. Yaklaşık 30 küsur tane dil var bunların neredeyse 16’sı resmi dil. Birçok ayrı etnik yapı var”

Türkiye’dekiler için Özsümer, “Türkiye’ye göç 1860’tan sonra başladı. İlerleyen yıllarda daha arttı. 1850-1920’li yıllar arasında aşağı yukarı 25 bin kişinin göç etti. Bu göç gönüllü göç. Dağıstan Özerk Cumhuriyeti’nin nüfusu 3 milyonun üstünde. Oralarda akrabalarımız var. Oraya gidip buraya gelenler var”

Türkiye’de Dağıstanlıların nerede yaşadığını Özsümer şöyle anlattı: “Yalova’da toplu bir nüfus var. Onun haricinde Muş, Kayseri, Sivas, Tokat ve Kahramanmaraş’ta da var. Yalova’daki Dağıstanlıların yüzde 80-90’ının kuyumculukla bir alakası var. Kapalıçarşı’da bizim köyümüzle bağlantısı olmayan yüzde 10-15 civarında kuyumcu vardır. 1970’lerde bu sayı çok fazlaydı ama 1980’lerde azaldı. İkinci kuşak pek ilgilenmedi”

Yeni kuşaklar kendi kimliklerine sahip çıkıp çıkmadığını Özsümer anlattı. Özsümer, Dağıstan’daki kalabalık nüfusun bir avantaj olduğunu söyledi. Kültürün yok olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Din ağırlıklı kültürlerin olduğunu söyleyen Özsümer, “Nakşibendilik ağırlıklı bir kültürümüz var. Daha sonra İstanbul’a gidince kültür şehirleşmenin baskısıyla yok olmuş. Türk toplumu nasıl muhafazakârlaştıysa bizim kültürümüz de muhafazakârlaştı. Bu durumdan özellikle köyde yaşayanlar etkilendi. İstanbul’dakiler o kadar etkilenmedi” dedi.

Videonun tamamını buradan izleyebilirsiniz:

Bir mozaik olarak Türkiye (42) – Türkiye’de Dağıstanlılar | Mehmet Birol Özsümer değerlendirdi
Bir mozaik olarak Türkiye (42) – Türkiye’de Dağıstanlılar | Mehmet Birol Özsümer değerlendirdi

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’ yayın dizimizin 42. bölümündeyiz ve Dağıstanlıları konuşacağız. Dağıstanlıları bize Mehmet Birol Özsümer anlatacak. Hoş geldiniz.

Mehmet Birol Özsümer: Hoş bulduk.

Ruşen Çakır: Şimdi, ben ilk bölümlerden, ikinci bölümde hatta, Çerkesleri ele aldım, onun içerisinde Dağıstanlılar da yer alıyordu. Ama benim Dağıstan’da olan bir meslektaşım bana dedi ki; “Ya, bizi ayrıca ele alman lazım” dedi, beni ikna etti ve sonuçta size ulaştık. Şimdi, Çerkes dediğimiz zaman olay kapanmıyor mu Dağıstanlılar için?

Mehmet Birol Özsümer: Şimdi tabii Çerkeslerin buraya olan göçü çok fazla, bayağı bir nüfusları var. Yani hatta şöyle diyebilirim; Kafkasya’da, yani Çerkeslerin yaşadığı bölgede, Çerkesler nüfusun %20’lik bir kısmını teşkil ediyorlar. Daha çok Rus var. Onlar bayağı fazla şekilde göç etmişler. Ama Dağıstanlılar öyle değil. Esas nüfus Dağıstan’da şu anda duruyor, buraya göç eden nüfus az.

Ruşen Çakır: Peki, etnik olarak Dağıstanlılar dediğimiz zaman Çerkes şemsiyesi altına giren gruplar yok mu?

Mehmet Birol Özsümer: Yok, yok. Dağıstan zaten coğrafi bölgenin ismi. Dağıstan’ın içinde birçok halk var. Avarlar var, Darginler, Laklar, Kumuklar, Nogaylar, Lezgiler… Yani aşağı yukarı 16 tane resmi dil var, 30 küsur tane dil olduğu söyleniyor Dağıstan’da. Birçok ayrı ayrı etnik yapı var Dağıstan’da.

Ruşen Çakır: Peki, Türkiye’deki Dağıstanlıların öyküsüne bakacak olursak, göçler ne zaman olmuş?

Mehmet Birol Özsümer: Göçler aşağı yukarı 1860’tan sonra. Zaten savaş, Ruslarla olan savaş, 1859’da bitiyor Şeyh Şamil’in esir düşmesiyle. 1860’tan sonra özellikle %80-90 biraz daha fazla hızlanmış, bayağı bir Türkiye’ye nüfus gelmiş. Ama bayağı dediğim, diğer halklarla, Çerkeslerle kıyaslarsak, mesela Rusya’dan gelen Dağıstanlı bir araştırmacının yaptığı araştırmaya göre, 1850 ile 1920 arasında aşağı yukarı Dağıstanlı 25.000 kişinin Türkiye’ye göç ettiğini yazıyor.

Ruşen Çakır: Göç etme nedenleri ne?

Mehmet Birol Özsümer: Göç etme, biraz tabii Dağıstan kültüründe din çok hakim. Nakşibendi kültürü de var Dağıstan’da. Bu, gönüllü göç tabii Dağıstanlılarınki. Bir ara Rusların Hristiyanlaştırma politikasına itiraz var. Ondan sonra bir de buradan padişahın bazı şeyleri vadetmesi, işte toprak vadetmesi gibi teşvik edici şeyler yapmış. Bir de özellikle, ben Yalova’dan geliyorum, şimdi Yalova’daki bizim köydeki gelen Dağıstan göçü bir dini lider önderliğinde olmuş, yani bir şeyh önderliğinde olmuş. Onunla beraber bayağı bir nüfus olmuş.

Ruşen Çakır: Yani daha çok dinsel temalı bir göç olmuş.

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Ve Nakşibendi mi?

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Peki, daha sonraki dönemlerde, mesela Sovyet İhtilali sonrası ya da II. Dünya Savaşı vesaire gibi?

Mehmet Birol Özsümer: İhtilal sonrası, zaten 1917 Devrimi’nden sonra sınırlar kapalı olduğu için pek kimse yok. Zaten ilk önce Ruslar da teşvik etmişler Dağıstanlıların göç etmesini. Fakat Dağıstanlıların göç ettikleri yerlere Rusları yerleştirince, Ruslar orada yaşayamamış.

Ruşen Çakır: Neden?

Mehmet Birol Özsümer: Çok dağlık arazi, yani tarım yapacak yer yok, iklim çok sert. O yüzden Rusları da orada yerleştiremeyince, Ruslar da oradan ayrılınca, bu sefer Dağıstan’a olan göçü kapatmışlar, yani bir daha bırakmamışlar.

Ruşen Çakır: Şu anda Dağıstan Özerk Cumhuriyeti mi var?

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti.

Ruşen Çakır: Nüfusu ne kadar oranın?

Mehmet Birol Özsümer: Nüfusu 3 milyonun üstünde, 3 buçuk milyona yakın bir nüfusu var.

Ruşen Çakır: Sizin oralarda o zaman doğal olarak akrabalarınız var.

Mehmet Birol Özsümer: Tabii tabii, akrabalarımız var.

Ruşen Çakır: Gidiş gelişler oluyor mu?

Mehmet Birol Özsümer: Tabii, hele ki bu son 15-20 yıldır falan bayağı bir gidiş geliş var. Oradan gelip buraya yerleşenler var, yani Yalova’da olsun, köyde olsun. Yalova’da da çok var.

Ruşen Çakır: Yalova diyorsunuz, Yalova dışında başka yerlerde Dağıstanlılar var mı?

Mehmet Birol Özsümer: Var. Yani tabii Yalova’da toplu bir nüfus olduğu için Yalova’yı hep söylüyoruz, herkes de biliyor. Ama onun haricinde Muş, Kayseri, Sivas, Tokat, hatta Maraş, o kısımlarda da Dağıstanlılar var. Fakat parça parça böyle. Muş’tan da çok gelen Dağıstanlı var şimdi Yalova’ya.

Ruşen Çakır: Peki, sivil örgütlenme anlamında dernek, vakıf var mı?

Mehmet Birol Özsümer: Sivil örgütlenme, İstanbul’da 1970 yılında kurulan Kuzey Kafkas Kültür Yardımlaşma Derneği vardı. Aynı zamanda onlar bir dergi de çıkardılar hatta, 1980 yılına kadar çıktı o dergi. Orada bir dernekleşme hareketi olmuş. Zaten folkloru olurdu, her sene çaylar olurdu, balolar olurdu. Siz bilirsiniz belki, o Tepebaşı Kazablanka Gazinosu vardı.

Ruşen Çakır: Evet, evet.

Mehmet Birol Özsümer: Biz küçüktük tabii. Orada her sene bir Dağıstan yemeği yapılırdı.

Ruşen Çakır: Peki, artık yok mu?

Mehmet Birol Özsümer: Yok artık.

Ruşen Çakır: Niçin?

Mehmet Birol Özsümer: Yani şimdi evvela bizim çocukluk yıllarımızda hep evlilikler toplumun içinde oluyordu. Fakat şehirleşme oldukça, zaten köyden artık genellikle İstanbul’a gidiyorlar. İstanbul’da olduğu için, artık şehirleşme de olunca o kültür biraz örselendi.

Ruşen Çakır: Benim herkese sorduğum bir husus var: Yeni kuşakların bu kimliğe sahip çıkıp çıkmama meselesi. Anladığım kadarıyla bayağı bir şeylik var artık.

Mehmet Birol Özsümer: Tabii, tabii, yani hepsinde var, bizde de var. Bizim yalnız avantajımız şu: Bizim Dağıstan’da çok büyük bir nüfus var. Yani bizim şimdi kültürün yok olması gibi veya zayıflaması gibi bir hadise söz konusu olmaz.

Ruşen Çakır: Yani, o merkezde yaşadığı için buradaki insanlar göçse bile…

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet. Devamlı insanlar iletişim halinde oldukları için…

Ruşen Çakır: Peki, o kültür nedir?

Mehmet Birol Özsümer: Vallahi kültür genellikle âdetler, fakat din ağırlıklı kültür Dağıstan’da.

Ruşen Çakır: Mesela?

Mehmet Birol Özsümer: Yani işte Nakşibendilikle alakalı, kültür hep onun etrafında gelişmiş. Köyde de öyleydi. Fakat daha sonraları İstanbul’a gidince, tabii dediğim gibi kültür şehirleşmenin baskısıyla biraz örselenmiş, yani yok olmuş artık.

Ruşen Çakır: Şimdi din deyince, dinle kültürü beraber alınca daha çok böyle dini ritüeller geliyor akla.

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet.

Ruşen Çakır: Mesela daha seküler olan yerlerde folklor falan daha güçlü oluyor; ama din bu kadar öndeyken kadın erkek beraber folklor yapıyorlar mı?

Mehmet Birol Özsümer: Vallahi eskiden yapılıyordu, öyle çok bir ayrım yoktu. Şimdi nasıl Türk toplumu biraz muhafazakârlaştıysa, aynı şekilde tabii bu bizi de etkiliyor. Bizim Dağıstan toplumu da eskisine nazaran biraz daha sekülerlikten uzak diyebiliriz. Özellikle köydekiler tabii, İstanbul’dakileri demiyorum ama.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi çok sayıda etnisitenin olduğunu söylediniz Dağıstan’da ve çok sayıda dil olduğunu söylediniz.

Mehmet Birol Özsümer: Dil var, evet.

Ruşen Çakır: Türkiye’ye gelenlerde de aynı durum mu var? Yine böyle çok sayıda etnik grup… Yani Dağıstan’dan gelen çok sayıda etnik grup ve farklı diller konuşanlar mı var, yoksa belli bir grup daha mı 8.28?

Mehmet Birol Özsümer: Şimdi Yalova yöresinde, bizim köyümüzün güneyinde zaten üç tane köy var Yalova’da: Güneyköy, Esadiye, Sultaniye. Bizim buraya gelenler genelde Avarca konuşuyorlar. Kumuk da var, Dargin de var ama konuştukları lisan hep Avarca. Dargince konuşanlar da var tabii, fakat az. Genelde Avarca konuşulurdu, yani hâkim olan dil oydu.

Ruşen Çakır: Siz konuşuyor musunuz?

Mehmet Birol Özsümer: Ben böyle biraz konuşulanları anlarım. Yani nasıl siz Lazcayı böyle şey yapıyorsunuz, ne konuştukları hakkında bir fikriniz oluyor, onu biliyorum. Ama Dağıstan’da da artık, yani bizim neslimizden sonraki nesil, onlarda da aynı şikayet var. Onlarda da kırsal kesimlerde konuşuluyor ama şehirde de artık tabii bir sürü millet var, onlar da Rusça konuşuyorlar, yani ortak dil Rusça olmuş.

Ruşen Çakır: O zaman Türkiye’deki Dağıstanlıların ana dili yeniden üretmesi pek mümkün olmayacak.

Mehmet Birol Özsümer: Yok, yok, olmaz yani.

Ruşen Çakır: Peki, mesela başka neler var? Mesela bir mutfak var mı?

Mehmet Birol Özsümer: Mutfak tabii, kendine özgü bir mutfakları var Dağıstanlıların. Ama çok zengin bir mutfak diyemeyiz; çünkü et ve hamur ağırlıklı. Şimdi orayı görünce insan zaten bunun nedenini anlıyor. Çünkü dağların arasında, dağların tepesinde yaşıyorlar. Tarım yapacak öyle büyük bir arazileri falan yok, tarımla çok alakaları yok yani. Sadece mümkün olduğunca hayvancılıkla uğraşıyorlar.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi onu söylüyorsunuz ama Yalova benim bildiğim öyle hiç dağlık falan bir yer değil.

Mehmet Birol Özsümer: Yalova değil. Yalova’nın şöyle mesela, bizim köyümüzün kurulduğu yer aynı Dağıstan coğrafyası gibi. Yani Yalova’nın en yüksek yeri diyebiliriz. Yalova’dan Bursa’ya kadar olan kısmı böyle bir incelerseniz hemen hemen en yüksek olan yer bizim köyümüzün olduğu yer. Çok da kar olur bizim köyümüzde. Yani kar yağdığı zaman ilk önce bizim köyümüzün oraya yağar.

Ruşen Çakır: Peki, neyle iştigal ediyorlar buradaki Dağıstanlılar?

Mehmet Birol Özsümer: Buradaki Dağıstanlılar ilk geldikleri zaman, tabii geldikleri yer de dediğim gibi Dağıstan coğrafyasına benzediği için dağların arasında bir yer. Zaten tarımla çok meşgul olmamışlar, bilmiyorlar yani. Tarımla ilgili bir birikimleri, bilgileri yok. Fakat el sanatlarında çok mahirler. Birkaç kişi Kapalıçarşı’ya gidiyor köyden. Kapalıçarşı’ya gidenler, o köyden gençleri okulu bitirdikten sonra birer ikişer çırak olarak almaya başlıyorlar. Ve hemen hemen, yani şöyle diyebilirim, bizim köyümüzde kuyumculukla Kapalıçarşı’yla bağlantısı olmayan çok az kişi vardır. Yani bizim Yalova’daki Dağıstanlıların %80-90’ında kuyumculukla ilgili bir geçmişleri vardır.

Ruşen Çakır: O zaman şu anda Kapalıçarşı’da faaliyet gösteren kuyumcuların içerisinde var.

Mehmet Birol Özsümer: Var, var, tabii. Bu hemen hemen 50’li yıllarda başlamış yavaş yavaş, 70’lerde doruğuna ulaşmış diyebiliriz. Ama 80’den sonra artık azaldı. Yani ikinci nesil, daha sonraki nesiller pek kuyumculuğu cazip görmediler.

Ruşen Çakır: Eğitim oranı nasıl?

Mehmet Birol Özsümer: Eğitimli bir toplum Dağıstanlılar. Mesela şöyle ki, ta geldikleri zaman bile köyde iki tane medresenin olduğunu söylerler.

Ruşen Çakır: Peki, şimdi benim bildiğim Rusya’daki Dağıstan’da son dönemde çok ciddi bir şekilde polisiye vakalar var ya da daha çok cihatçı gruplar var. Hatta sadece Dağıstan’da değil, başka yerlerde de Çeçenistan olayında da vardı ve de anladığım kadarıyla Suriye’de vesairede de gönüllü savaşanların içerisinde varlar. Dağıstanlıların böyle bir namı var.

Mehmet Birol Özsümer: Evet evet, zaten ondan dolayı hep diyoruz ya ‘‘Çerkeslerle beraber anılıyordu’’ diyerekten, hani Dağıstanlıların böyle ayrı bir etnisite oldukları bu şeylerden sonra daha fazla belirginleşti. 

Ruşen Çakır: Peki, burada yaşayan sizin gibi Dağıstanlıları nasıl etkiliyor bu aktüalite?

Mehmet Birol Özsümer: Bizim toplumumuzda, mesela bizim köy orijinli olan insanlarla çok öyle bağlantıları yok yani. O sonradan gelenlerin… Yalova’da da var mesela öyle topluluklar. Biz çok bilmiyoruz tabii, yani çok ilişkimiz yok. Öyle insanlar var, İstanbul’da var mesela. İstanbul’da tahmin ederim Başakşehir’de var. Onlar gelip köyü ziyaret ediyorlar ama onların da öyle bir fanatikliğini ben görmedim. Evet, bize göre biraz daha muhafazakârlar ama tahmin ediyorum ki burada kaldıkça onların çocukları da aynı bizler gibi olacak.

Ruşen Çakır: Evet, siz gittiniz anladığım kadarıyla.

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet, 3-4 kez sefer gittim Dağıstan’a.

Ruşen Çakır: Yani oraya gitme meselesi genel bir eğilim mi buradaki Dağıstanlılar için? Nasıl gidiyorsunuz? Sizin vize almanız gerekiyor değil mi?

Mehmet Birol Özsümer: Vize, tabii tabii, Rus vizesi alıyorsunuz. Rusya’nın vizesi yani Avrupa vizesi gibi değil, öyle çok zorlukla karşılaşmıyorsunuz, yani kolaylıkla vize alabiliyorsunuz.

Ruşen Çakır: Mesela siz Dağıstan’a yerleşmek isteseniz, bu teorik olarak orada mümkün mü?

Mehmet Birol Özsümer: Orada 3 sene oturma şartı var herhalde, 3 sene oturacaksınız. Biraz Ruslar da tabii bizden daha böyle güvenlikli bir toplum, yani devlet de öyle tabii. Bilmiyorum, yani buradan gidip pek yerleşenler olmadı, yani çok nadir yerleşenler. Mesela Çerkeslerden, Abazalardan, Osetlerden falan biliyorum gidip yerleşenler, o da o kadar çok değil. Ama Dağıstan’da pek o kadar gidip de yerleşen kimse yok. Dağıstan’dan buraya gelip yerleşen var; ama bizim buradan oraya gidip yerleşen yok. Şimdi hani nasıl Bulgaristan doğumlular Bulgaristan’dan pasaport alıyorlar; şimdi onlar da bize takılıyor, yani ‘‘Gelin buraya, size bir pasaport verelim’’ diyorlar. Diyorum, ‘‘Sizin pasaport bizimkinden çok kıymetli değil, yani siz de Avrupa’ya gidecekken vize alıyorsunuz, biz sizden daha kolay alırız vizeyi Rus pasaportundansa.’’ Değil mi?

Ruşen Çakır: Evet. Peki, nasıl bir gelecek görüyorsunuz Türkiye’de? Dağıstanlılar anladığım kadarıyla sayıca az. Şu anda ne kadardır?

Mehmet Birol Özsümer: Vallahi böyle en üst limit ben tahmin ediyorum ki herhalde 100.000 civarında olur yani.

Ruşen Çakır: Ve bunlar büyük ölçüde tabii karma evliliklerle vesaireyle azalıyor.

Mehmet Birol Özsümer: Tabii tabii, azalıyor.

Ruşen Çakır: Ama sizin o başta bahsettiğiniz çok önemli; bir ana yurt var ve orada kültür yürüdüğü için…

Mehmet Birol Özsümer: Evet, o kültür yaşatılıyor orada.

Ruşen Çakır: Yani Dağıstan adı yaşadığı için buradakiler o kadar büyük bir yükümlülük hissetmiyorlar.

Mehmet Birol Özsümer: Hissetmiyorlar.

Ruşen Çakır: O zaman böyle devam edecek herhalde.

Mehmet Birol Özsümer: Evet, yani evlilikler de oluyor tabii. Dağıstan’da gidip de evlenenler veya evlenip de buraya gelenler de oluyor tabii. Yani böyle aradaki ilişkiler daha sıkılaştıkça, buradaki kültüre de faydası olacağını tahmin ediyorum ben. Yani Türkiye’deki kültüre de faydası olacağını tahmin ediyorum, buradaki kültür de yaşar.

Ruşen Çakır: Anladım, evet. Peki, sizin Yalova’da mesela başka etnik gruplarla aranızda herhangi bir sorun vesaire yaşanıyor mu?

Mehmet Birol Özsümer: Yok, yok, hiçbir sorun yok. Hiçbir sorun yok. Zaten köylerimiz yan yana, yani Çerkeslerin Köyü, Gürcülerin Köyü, Lazların Köyü, hepsi zaten Yalova’nın yerli halkı dediğimiz etnisiteler bunlar.

Ruşen Çakır: Bir de Mübadiller falan var galiba, değil mi?

Mehmet Birol Özsümer: Evet, tabii. Onlar da daha sonradan gelmiş mesela, Balkanlardan biraz daha sonra gelmişler ama Kafkasya’dan gelenler daha büyük bir topluluk.

Ruşen Çakır: Ve bir sorun yok.

Mehmet Birol Özsümer: Hiçbir sorun yok, hiç. Yani bugüne kadar ben öyle hani etnik yapıya dayalı böyle herhangi bir sorun yaşandığını görmedim.

Ruşen Çakır: Dağıstanlıların Türkiye’ye bağlılığında da herhalde bir sorun yok.

Mehmet Birol Özsümer: Yok, hiç öyle bir sorun yok. Zaten mesela bizim gene Yalova’da da bir Kuzey Kafkas Derneği var. Her sene de festival oluyor. Kafkasya’dan, yani sadece Dağıstan’dan değil, Kafkasya’nın çeşitli yörelerinden gelenler var. Yani bizim folklorumuz biraz zengin, biliyorsunuz. Diğerlerinin de çok hoşuna gidiyor yani bizim folklorumuz, kültürümüz.

Ruşen Çakır: Evet, küçük bir grup, halinden memnun bir grup.

Mehmet Birol Özsümer: Memnun. Evet, evet.

Ruşen Çakır: Halinden memnun bir grup ve diğer gruplarla, topluluklarla bir sorun yaşamadan…

Mehmet Birol Özsümer: Yok, yok.

Ruşen Çakır: Ama Dağıstan kimliğini hatırlayıp hatırlatmaya çalışan bir grup.

Mehmet Birol Özsümer: Evet, evet, öyle diyebiliriz.

Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Birol Bey. Evet, ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’nin 42. bölümünde Dağıstanlıları konuştuk. Birol Özsümer anlattı, kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.