PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Şubat ayı bitmeden açıklama yapması bekleniyor. Ruşen Çakır Kandil el yükseltiyor başlıklı videoda yorumladı.
Kandil el yükseltiyor
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te Meclis’te DEM Partililere el uzatmasıyla başlayan ve ardından Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili çağrıları ile kamuoyuna duyurulan yeni süreç devam ediyor.
Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında Öcalan’ın birkaç gün içinde tarihi bir çağrı yapacağını söyledi.
Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sürecin siyasi taşıyıcılığını yaptığını belirterek, buna değer verdiklerini ifade etti.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yapması beklenen “tarihi çağrı”nın zamanlamasına ve içeriğine ilişkin konuştu. Öcalan’ın ne zaman açıklama yapacağının belli olmadığını ancak “kısa zamanda” olacağını belirten Temelli, “İktidar bununla ilgili açıklamayı kendileri yapacaktır diye düşünüyorum” dedi.
Açıklama videolu olabilir
Ruşen Çakır, Öcalan’ın yapacağı açıklamanın merkezinde Kandil’e yönelik ‘silah bırakma’ çağrısının olabileceğini söyledi. Çakır, “Net bir çağrı olarak yapılması gerekir. Bu çağrıyı bir anlamda talimat olarak görmek lazım. Öcalan muhtemelen sadece bunu söylemekle yetinmeyecek, ancak esas olarak bu konuya odaklanılacak” dedi.
Ruşen Çakır, “Bu olay, Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirildiği andan itibaren, yani yeni bir süreç başladığından beri birçok kişi bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tartıştı. Öcalan’ın bu çağrıyı yapacağı neredeyse kesinleştiği andan itibaren ise şu soru ortaya atıldı: ‘Öcalan böyle bir çağrı yapsa bile Kandil buna uyar mı?'”
Çakır, genel kanının Kandil’in buna uymayacağı yönünde olduğunu söyleyerek yapılan araştırmayı anlattı: “Bu konuda yapılan bazı kamuoyu araştırmalarında vatandaşa doğrudan ‘Öcalan böyle bir çağrı yapar mı?’ sorusu sorulmuyor. Bunun yerine, ‘Öcalan böyle bir çağrı yaparsa Kandil buna uyar mı?’ sorusu yöneltiliyor ve büyük bir kısmı, %70’in üzerinde bir oranla “Hayır” cevabını veriyor. Böyle bir algı yaratılmış durumda. Yani, Öcalan ne derse desin, Kandil’in bildiğini okuyacağı yönünde yaygın bir görüş var” dedi
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Şubat ayı içerisinde İmralı’da Abdullah Öcalan’ın bir açıklama yapmasını bekliyoruz. 15 Şubat denmişti, 15 Şubat kendisinin yıllar önce yakalanmasının yıldönümü, daha doğrusu Türkiye’ye iadesinin; ama 15 Şubat’ta olmayacağı kesinleşti. Tam olarak tarihi belli değil ama her an böyle bir açıklamayı görebiliriz ve bu açıklama bu sefer videolu bir açıklama olacağa benziyor. Çok güçlü iddialar var. Çünkü daha önce yapılan açıklamaların, avukatlar ya da milletvekilleri ya da aile bireyleri, akrabalar üzerinden yapılan açıklamaların hemen hemen hepsinde özellikle Kandil’in, oradaki örgüt yöneticilerinin rezerv koyma ihtimali vardı; ‘‘Bakalım, bunları gerçekten özgür iradesiyle mi söylemiş?’’ diye. Hoşlanmadıkları bölümleri, Öcalan’ın söylediği şeyleri, öneriler diyelim ama bunu talimat gibi de okuyabiliriz, böyle reddetme ihtimalleri vardı. Bu sefer videolu olacağı söyleniyor. Nasıl olacağı konusunda değişik rivayetler var. Yanında olan 3 PKK hükümlüsü ile birlikte, hatta belki de İmralı heyeti, DEM Parti İmralı heyeti ile birlikte bir videonun Şubat ayı içerisinde karşımıza çıkması bekleniyor. Ve tabii ki bu videonun, Öcalan’ın yapacağı açıklamanın merkezinde Kandil’e yönelik olarak silah bırakma çağrısı olması bekleniyor ve direkt olarak, yani böyle kayıtlı şartlı değil, direkt olarak böyle bir çağrı yapması bekleniyor. Bu çağrıyı da bir anlamda talimat olarak görmek lazım. Sadece bunu söylemeyecektir herhalde ama esas olarak buna odaklanacağız. Ve ilk andan itibaren, bu olay Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirildiği andan itibaren, yani yeni bir süreç başladığı andan itibaren çok kişi bunun olup olamayacağını tartıştı. Öcalan’ın bu çağrıyı yapacağı neredeyse kesinleştiği andan itibaren de şu soru ortaya atıldı: ‘‘Öcalan böyle bir çağrı yapsa bile Kandil buna uyar mı?’’ denilip ‘‘Uymaz herhalde, herhalde uymaz’’ diye yorumlar yapıldı. Birtakım kamuoyu araştırmaları var, vatandaşa soruyorlar. Vatandaşa “Öcalan böyle bir çağrı yapar mı?” diye soru sorulmuyor, “Öcalan böyle bir çağrı yaparsa Kandil buna uyar mı?” diye soruluyor ve büyük bir kısmı, %70’in üzerinde “Hayır” diyor. Böyle bir algı yaratılmış durumda. Yani “Öcalan ne derse desin Kandil bildiğini okur” şeklinde bir algı var. Ama yakından takip etmeye çalışıyorum, Kandil’e yakın mecraları. İlk andan itibaren bu konuda değişik birtakım yorumlar oldu, fakat kimsede açık açık “Öcalan dese de o kadar önemli değil, Kandil yine bildiğini okur” gibi bir yaklaşım olmamıştı. Fakat dün iki ayrı kaynakta, birisi örgüte yakın bir gazetede ‘‘Selahattin Erdem’’ diye çıkan bir yazıda – ki bunun, örgütün üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan olduğu söyleniyor – oradaki uzun yazıda ve de yine dün Murat Karayılan’ın örgütün bir televizyon kanalına verdiği röportajın metnini okudum – ki bu bayağı bir dün sosyal medyada da dolaşıma girdi – her ikisinde de birtakım rezervlerin konulduğunu gördük ve ben buna ‘‘el yükseltme’’ diyorum. Burada genellikle Öcalan’ın durumuna odaklanılmış haldeler, örgütün sözcüleri ya da yöneticileri. Karayılan’ın “Video olsa bile yetmez” şeklinde bir yaklaşımı var, onu özellikle vurgulamak lazım. Öcalan’ın doğrudan kendileriyle irtibat kurmasını istiyor. Diyor ki, “Öyle ‘Silah bırakın’ diyerek bırakacak bir hareket değiliz, karar almamız lazım, toplanmamız lazım, tartışmamız lazım” diyerek bir şekilde olayı bir zamana yayma meselesi var, ki bu çok şaşırtıcı değil. Bunu zaten önceden de düşünenler, dile getirenler çok olmuştu. Ama bir diğer husus da gerek Karayılan’ın sözlerinde gerekse Duran Kalkan’a atfedilen yazıda, Öcalan’ın tecrit koşullarının iyice ortadan kalkmasını talep ediyorlar. Şimdi bu bir anlamda şunu demek oluyor: ‘‘Öcalan bir videoyla bize bir çağrı yapabilir, tamam, biz bunu değerlendiririz ama bu bize yetmez’’ diyerek bir zamana yayma yaklaşımını dile getiriyorlar. ‘‘Bu böyle olacak’’ diye kesinkes söylemek mümkün değil ama şimdiden rezerv koyduklarını vurgulamak lazım. Özellikle Karayılan’ın söylediği bir husus var, ki daha önce Cemil Bayık’ın da benzer bir şey söylediğini hatırlıyorum. O da şu: ‘‘Ortadoğu yeniden yapılanıyor, birçok şey değişiyor. İran etkisizleşti, Suriye’de rejim değişti, Türkiye bundan çok rahatsız ve biz — PKK’yı kastediyor tabii — birçok kişi bize bakıyor, bizimle birlikte hareket etmek istiyor. Yani bizim tek seçeneğimiz Ankara değil’’ demeye getiriyor. Daha önce Cemil Bayık da demişti, Murat Karayılan da bunu söylüyor ve o anlamda da bir elini yükseltme hali var. İki metinde de, yani Duran Kalkan’a atfedilen ve Murat Karayılan’ın röportajında da dile getirilen bir husus var: ‘‘Çift taraflı ateşkes.’’ Silah bırakmaktan ziyade ateşkesten ve bunun çift taraflı olmasından bahsediyorlar. ‘‘Çift taraf’’ derken tabii ki devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nı kastediyorlar. Örgüte yönelik sadece Türkiye’de değil, Irak’ta ve Suriye’de çok ciddi operasyonlar yapılıyor, biliyorsunuz, özellikle insansız hava araçları aracılığıyla. Bunların son bulmasını talep ediyorlar. Bunun Ankara tarafından kabul edileceğini hiçbir şekilde düşünmüyorum. Bir ateşkes değil, başından itibaren gerek Devlet Bahçeli gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan kayıtsız şartsız bir silah bırakmayı istiyorlar. Aksi takdirde böyle bir tartışma, pazarlık ve çift taraflı ateşkes gibi bir şeye asla yanaşmayacakları başından beri belli. O anlamda bakıldığı zaman PKK’nın Kandil’deki sözcülerinin bu çıkışlarını işi yokuşa sürmek olarak yorumlamak mümkün, ama ben bu konuya ihtiyatla yaklaşılması gerektiği kanısındayım. PKK yöneticilerinin bunları söylüyor olmasını, Türkiye’de de Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve iktidar sözcülerinin hep belli bir şekilde, tavizsiz bir şekilde konuşuyor olmalarına benzetiyorum. Ama bir şey varsa, akan bir su varsa, o gideceği yere varacaktır. O anlamda Öcalan’ın o açıklamasının ne zaman olacağı, nasıl olacağı ve içeriği çok önemli olacak. Esas tartışma ondan sonra olacak. Şu haliyle bakıldığı zaman Kandil’in el yükseltmesinin bir ön hazırlık olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Türkiye’de de ülkeyi yönetenlerin yaptığı gibi. Ama esas startın Öcalan’ın o beklenen açıklamasından sonra olacağını ve sorun gibi gözüken şeylerin bir kısmının pekâlâ kısa bir süre içerisinde çözülebileceğini düşünüyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.