İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’nin kuzey kampüsünde bulunan kafeteryanın kapatılıp yerine Espressolab açılmak istenmesi okulda yeni bir direniş hareketi başlattı. Öğrenciler kamusal alan kalmadığını belirtip “İşgal Kafe”yi açtı. Eyleme yüzlerce kişi katılıyor.
Kuzey Kampüs’teki “Kuzey Kafeterya” güz dönemi başlamadan önce kapandı. Medyascope‘un görüştüğü öğrencilere göre alanda tadilat devam ederken kafeye Espressolab zincirine ait logolu ürünler gelmeye başladı.
“Bardağı taşıran son damla”
Öğrenciler bu durumu şöyle anlatıyor:
“Kuzey Kafeterya’nın kapatıldığı ve yerine Espressolab’in açılacağını öğrendik. Yine kafenin açılacağı yerin önündeki, hiçbir işletmeye ait olmayan öğrenci alanının, bizden habersiz yıkıldığı ve kampüsteki başka bir işletmeye çay ve kahve yasağı getirildiği ortaya çıktı. Bu ortak alan eksikliği bardağı taşıran son damla oldu.”
Duruma tepki gösteren öğrenciler harekete geçti. 10 Şubat’ta Espressolab’e devredileceğini söyledikleri kafeye pankart asan ve kendi kahvelerini, çaylarını getirmeye başlayan öğrenciler, bir anlamda burayı “kamulaştırmış” oldu.
İşgal Kafe kuruluyor
Yeni alana İşgal Kafe adı verildi. Konuştuğumuz öğrenciler anlatıyor:
“O gün kuzey kampüs çok kalabalıktı. Yüzlerce insan, ellerinde dövizler, sermayenin kampüslerimize girmesine karşı mücadele edeceğini ve kamusal alanın hak olduğunu duyurdu. 10 Şubat’ta yeni açılan kafeye, ‘Pahalı masalarınıza ucuz kahvelerimizle geliyoruz’ ve ‘Boğaziçi’nde sermayeye geçit yok’ pankartlarımızla, bin öğrenciyi aşkın bir eylemle girdik. İşgal Kafe adını verdiğimiz bu alanda kayyumluk bizimle taleplerimizi konuşmak için masaya oturana kadar işletmeye satış yaptırmayacağımızı, kendi çay ve kahvemizi kendimiz getirip burada dağıtacağımızı belirttik.”
Bu kafede çay ve kahve ücretsiz dağıtılıyor.
Öğrencilerin talepleri de şunlar: Alanın öğrencilere ait kalması ve kayyumun öğrencileri muhatap alması.
Öğrenciler İşgal Kafe’yi 10 Şubat’tan bu yana boş bırakmıyor. Bu yeni alanda ders çalışılıyor, öğrenciler sosyalleşiyor:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Bir işgal programı oluşturup kulüp etkinliklerini İşgal Kafe’ye çektik. Bölümler ve kulüpler inisiyatif alıp çay, kahve dağıtımından sorumlu oldu. Derdimiz belli: Ortak alanlarımızın elimizden alındığı Boğaziçi Üniversitesi’nde kütüphanemiz de, çalışma alanımız da kulüp odalarımız da artık burası. Kayyum yönetimin bizi kampüs dışına itmesini, içeride de bizi öğrenci değil müşteri olarak görmesini kabul etmiyoruz. Bu üniversite bizimdir, bizim kalacak.”
13 Şubat’ta okulun öğrenci faaliyetleri koordinatörlüğü kulüplerle iletişime geçti ve İşgal Kafe’de yaptıkları etkinliklerin izinsiz olduğunu iletti. Öğrenci işleri dekanlığı da eylemci gençlerle iletişime geçti ve taleplerini dinleyeceğini belirtti. Öğrenciler yönetimle İşgal Kafe’de görüşmek istiyor:
“Bu okul bizim. Alınan hiçbir kararda bizimle masaya oturmayan kayyumluğu, eğer müzakere istiyorsa, İşgal Kafe’ye çağırdık.”
Boğaziçi direnişi nasıl başladı?
Boğaziçi Üniversitesi direnişi dördüncü yılını geride bıraktı. Akademisyenler her gün atanmış rektöre sırtlarını dönmeye devam ediyor.
1 Ocak 2021, Boğaziçi Üniversitesi için bir milat oldu.
Haliç Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Melih Bulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararnamesiyle üniversiteye rektör oldu. Karar, 1 Ocak’ta Resmi Gazete yayımlanmadığından ötürü 2 Ocak 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Bulu, 2015 seçimlerinde AKP İstanbul Milletvekili Aday Adayı’ydı. Aynı zamanda da AKP’nin Sarıyer ilçe teşkilatının kurucu üyelerindendi.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin direnişi Bulu’nun atanmasıyla başladı.
Her gün rektörlük binasının önüne giden akademisyenler binaya sırtlarını dönerek, Bulu’nun istifasını talep etti. 17 Ocak 2025’te hocalar bininci kez rektöre sırtlarını döndü.
Eylem kısa sürede büyüdü. Protestolara öğrenciler de katıldı.
Protestocu öğrenciler sokaklarda kovalandı, yerlerde sürüklendi, polis tarafından feci şekilde dövüldü, gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Polis üniversite kapısına kelepçe bile taktı.
Naci İnci ataması
Bulu, 14 Temmuz 2021’de yayımlanan yeni bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle sessiz sedasız görevinden alındı.
Bulu’nun görevden alınmasının ardından Prof. Dr. Naci İnci önce vekaleten, 21 Ağustos 2021’deyse resmen üniversiteye rektör olarak atandı. Tabii ki yine bir kararnameyle.
İnci’nin gelmesiyle Boğaziçi Üniversitesi’nde her şey değişti. İnci önceliğini öğrenci direnişini kırmaya verdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde girişler iyice kısıtlandı, özel güvenlikçilerin sayısı artırıldı, mezunların okula girmesi yasaklandı, kulüpler kapatıldı, protestocu öğrenciler hakkında disiplin soruşturmaları açılarak eğitim hakları tehlikeye atıldı.
İnci, makam arabasının önünü kapatarak kampüsten çıkmasını engellemeye çalışan öğrencilere dava bile açtı. 14 öğrenci hakim karşısına çıktı.
İlerleyen yıllarda Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsü öğrencilerin bir araya gelmelerini engelleyecek şekilde tasarlandı. Örneğin Güney Kampüs’te öğrencilerin “Study” dedikleri mekan kapatıldı. Öğrencilerin birlikte ders çalışmaları dahi zorlaştırıldı. Kulüp etkinlikleri için izin başvuruları talep edildi. Etkinlik afişi asmak bile bürokratik bir işkenceye dönüştü.
Üniversitenin “paraşüt” akademisyenleri
Naci İnci Boğaziçi Üniversitesi’ni tarihinde görülmemiş bir liyakat kriziyle de baş başa bıraktı. Yeni yönetim, son dört yılda 100’den fazla akademisyeni tepeden inme bir şekilde okula getirdi.
Akademisyenler ve öğrenciler bu hocalara “paraşüt” lakabını taktı.
Buna karşılık tam zamanlı kadroda görev yapan 60’ı aşkın öğretim elemanı – ki bunların arasında profesörler, doçentler, yardımcı doçentler var – yükseltme başvuruları işleme alınmadığı, sözleşmeleri yenilenmediği, araştırmalarına onay verilmediği ya da çeşitli disiplin soruşturmaları yüzünden kurumdan ayrılmak zorunda kaldı.
İnci’nin “ikna odaları”
“Boğaziçi Üniversitesi son dört yıl içinde neredeyse tüm kararların rektör tarafından verildiği bir yere dönüştü” diyor konuştuğum akademisyen. Mobbing, yani bezdirme günlük işleyişin bir parçası.
Direnişe katılan hocaları bezdirme taktiklerinden biri de akademik yükseltmeleri ya da izinleri gelen akademisyenlerin, dört-beş kişilik bir rektör heyetinin huzuruna çıkarılması. Eski hocalar buna “ikna odası” diyor.
Bu toplantılarda akademisyenin yönetime nasıl ve ne derece itiraz ettiği araştırılıyor ve kendisine eğer yükselmek istiyorsa, biat etmesi – ve varsa – davasını geri çekmesi “öneriliyor.” Buna itiraz eden öğretim görevlileri ya yükseltilmiyor ya da haklarında disiplin soruşturmaları açılıyor.
Bu soruşturmalar kapsamında çok sayıda hoca okuldan uzaklaştırıldı.
Sırt dönme eylemlerine katılan hocaların kampüse girmesi yasaklanıyor, dersleri kapatılıyor.
Eylemlerin dört yılı bitti, halen 30’a yakın akademisyen kampüs yasaklısı.
Eylemlere destek veren mezunların mezun kartları iptal edildi. Bu duruma itiraz eden öğrencilere de kampüse girme yasağı verildi, disiplin soruşturmaları açıldı.
Ama direniş ve nöbet devam ediyor. Ağustos 2021’de akademisyenler arasında yapılan bir oylamada Naci İnci’ye yüzde 95 oranında bir güvensizlik oyu çıkmıştı.
Yazışmalara cevap vermemek görevi ihmal olarak görülebiliyor artık – ki bu da soruşturma demek.
Davalar
Eski hocalar Naci İnci’nin uygulamalarına karşı yaklaşık 250 dava açtı. Bu davaların bazısı devam ediyor, sonuçlananlar da var. Davalar uzaklaştırmalara, kişiye özel ilanlara ve üniversitede açılan yeni fakültelere karşı açıldı.
5 Şubat 2021’de Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kuruldu. 30 Aralık 2021’de rektörlüğe bağlı bir Veri Bilimi ve Yapay Zeka Enstitüsü açıldı. Aralık 2023’te alınan kararla Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ve Fen Fakültesi olarak ikiye bölündü.
Bu yeniden yapılanmaların da hepsi yargıda.