Eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen: “Transatlantik ilişkileri çöküyor”

Anders Fogh Rasmussen, The Economist‘e yazdığı “Transatlantik ilişkileri çöküyor” başlıklı makalede Avrupa’nın yalnız kalabileceği gerçeğini kabul etmesi gerektiğini söyledi. Rasmussen Avrupa’nın bu duruma uygun şekilde savunma harcamalarını artırması gerektiğini savunuyor. Medyascope Dış Haberler servisi Avrupa’nın geleceğine dair bu önemli yazıyı sizin için Türkçeye çevirdi.

1985 yılındaki ulusa sesleniş konuşmasında, Ronald Reagan Kongre’nin karşısında durarak Amerika’nın misyonunun “özgürlük ve demokrasiyi beslemek, savunmak ve bu idealleri yapabildiğimiz her yerde yaymak” olduğunu ilan etmişti.

O zamanlar ben Danimarka parlamentosunda 32 yaşında bir üyeydim ve Reagan’ın mesajı bende iz bıraktı. Gerçekten de, bu mesajı sonraki 30 yıllık kamu hayatım boyunca taşıdım—parlamenter olarak, bakan olarak ve önce Danimarka başbakanı, ardından NATO genel sekreteri olarak. Küresel bir idealler çatışmasında ne kadar büyük riskler olursa olsun, Amerika nerede durduğunu biliyordu.

O zamanlar Amerika’nın kusurları olduğunu biliyordum—bazen Reagan’ın yüce misyonuna layık olamadığını—ancak hiçbir zaman hem ülkemin hem de kıtamın güvenliğinin Amerika Birleşik Devletleri ile yakın bir ortaklıkla en iyi şekilde garanti altına alınacağından şüphe etmedim.

NATO'nun önceki lideri Rasmussen: "Transatlantik ilişkileri çöküyor"
NATO’nun önceki lideri Rasmussen: “Transatlantik ilişkileri çöküyor”

“Transatlantik ittifak gözümüzün önünde çöküyor”

Bu yılın Ocak ayına kadar NATO ittifakının neredeyse her üyesinin liderlerinin de benimle aynı inancı paylaştığını biliyorum—şimdi hepsi, tıpkı benim gibi, gözlerimizin önünde çöken transatlantik ilişkiyi anlamaya çalışıyor.

Donald Trump, Grönland’ı ilhakla, Avrupa’yı ekonomik savaşla ve Ukrayna’yı Amerika’nın ekonomik sömürgeleştirilmesi ile Rusya’nın ellerinde yok olma arasında bir seçimle tehdit ederken, liderlerimizin karşılaştığı soru Avrupa’nın Amerika’ya güvenmekte yanılıp yanılmadığı değil.

Gerçekten de, Avrupa, Amerika’nın güvenliğine olan bağlılığından büyük fayda sağladı. Onlarca yıl barış içinde geçti ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa’nın savunmasına harcadığı her dolar, kıtanın altyapıya, sağlık hizmetlerine ve emekli maaşlarına harcayabildiği bir euro demekti. Trump, haklı olarak bu durumda kendilerinin daha kötü tarafta kaldığını düşünen birçok Amerikalının tezahürüdür.

Barış zamanlarında, Avrupa’nın savunma konusundaki uzlaşmazlığı bizi savunmasız bıraktı, ancak bu varoluşsal bir tehdit değildi. Fakat bugün, sınırlarımızda savaş açan rövanşist bir Rusya ve transatlantik ittifakına açıkça düşman olan bir Amerikan başkanı karşısında, Avrupa yalnızca varoluşsal olarak savunmasız değil, aynı zamanda görünüşe göre yalnız olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda.

“Savunma harcamaları Soğuk Savaş seviyelerine dönmeli”

Amerika’nın desteklediği 80 yıllık güvenlikten sonra, biz Avrupalılar artık kendi kıtamızda barışı sağlama yükünü omuzlamalıyız. Bunu yapmak, eşit derecede acil iki zorluğu ele almamızı gerektirecek: Avrupa’nın nihayet kendini savunabilmesini sağlamak ve egemen bir Ukrayna için sürdürülebilir bir barış güvencesi.

Temel olarak, Avrupa savunma harcamaları Soğuk Savaş seviyelerine geri dönmeli. Satın alma gücü paritesi bazında, Rusya geçen yıl Avrupa’nın tamamının toplamından daha fazla savunmaya harcama yaptı. NATO’nun şu anki GSYH’nin yüzde 2’si olan savunma harcamaları hedefinin derhal yüzde 3’lük bir zorunluluğa ve 2028’e kadar yüzde 4’e yükseltilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu, yıllık 350-400 milyar dolarlık ek savunma harcaması anlamına gelecek.

Bunu tanklara, topçu birliklerine ve savaş uçaklarına harcamak yeterli olmayacak. Avrupa aynı zamanda Amerika’dan bağımsız hareket edebilmesini sağlamalı. Bu, askeri operasyonları sürdüren hava savunması, yakıt ikmali ve diğer lojistik gibi yeteneklere önemli yatırımlar yapılmasını gerektirecek—ki Avrupa bunlar için neredeyse tamamen Amerika’ya bağımlı.

NATO’nun önceki lideri Rasmussen: “Transatlantik ilişkileri çöküyor”

“Ruslar Estonya’ya ilerliyorsa yeşil dönüşümü finanse etmeyi unutabilirsiniz”

Avrupa aynı zamanda ihtiyaç duyduğu ekipman ve teknolojiyi ölçekli bir şekilde üretebilmeli. Savunma tedarikinin yaklaşık yüzde 80’i Avrupa dışından—öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’nden geliyor. Farklı ülkelere yayılmış ve küçük ulusal siparişlere bağlı olan Avrupa’nın savunma şirketleri, Amerikalı muadilleriyle rekabet etmek için gereken ölçekten yoksun. Sonuç olarak, kıta ihtiyaç duyduğu şeyleri daha az üretiyor—genellikle daha yüksek bir maliyetle. Bu durum hızla değişmeli.

Avrupa, onlarca küçük ve orta ölçekli ulusal savunma şirketinin birleşmesi anlamına gelse bile, savunma endüstrisinde büyük bir konsolidasyon sağlamalı. Yeni özel yatırımları teşvik etmek için, Avrupa Yatırım Bankası, sektöre daha fazla kredi verebilmesi için ÇSY (çevresel, sosyal ve yönetim) kılavuzlarını değiştirmeli. Amerika izlerken Rus kuvvetleri Tallin’e (Estonya) doğru ilerliyorsa, yeşil dönüşümü finanse etmeyi unutabilirsiniz.

Avrupa’da savunmaya daha fazla harcama yapma ihtiyacı konusunda neredeyse oybirliği varken, Nazi Almanyası’nın teslim olmasından bu yana güvenliğimize yönelik en acil tehdidi nasıl ele alacağı konusunda çok az görüş birliği var. Trump, Ukrayna’nın egemenliğini Vladimir Putin ile müzakere ederken, Avrupa artık kozlarını masaya koymalı.

“Ukrayna somut garantiler isteyecek”

Savaş sonrası Ukrayna, dinlenmiş ve yeniden silahlanmış Rusya’yı caydırmak için somut güvenlik garantilerine ihtiyaç duyacak. NATO’nun 5. Madde karşılıklı savunma hükmü, garantilerin en sarsılmaz ve en maliyet etkin olanı—bu nedenle Ukrayna’nın NATO üyeliği için güçlü bir şekilde gerekçeler sunmalıyız.

Taleplerine rağmen, Putin’in ittifakın Ukrayna’yı saflarına kabul edip etmeyeceği konusunda söz hakkı yoktur. Bu, Ukrayna ile NATO’nun müzakere edeceği bir konudur. Ancak Trump, NATO’nun en büyük üyesinin lideri olarak bunu kabul etmezse, Avrupa kendi garantilerini sunmalı.

Amerika’nın yokluğunda, Ukraynalı meslektaşlarını desteklemek üzere hatların gerisinde on binlerce askerimizin konuşlandırıldığı bir Avrupa liderliğindeki barış uygulama misyonunun ötesinde güvenilir bir caydırıcılık göremiyorum—Rusya’nın yeniden saldırısının Avrupa tarafından askeri bir yanıtla karşılanacağına dair net bir taahhütle.

Putin, Ukrayna topraklarında Batılı askerlerin varlığını veto etmeye çalıştı, ancak buna karar vermek ona düşmez. Ukrayna’nın egemen hükümeti bir Avrupa caydırıcılık misyonu talep ederse, Rus liderinin tehditleri karşısında korku içinde sinmek yerine, bu tehditleri görmezden gelmeliyiz.

“Avrupa’nın karşı karşıya olduğu kararlar kolay değil”

Böyle bir misyon elbette Avrupa için riskler taşıyacak ve bundan üç ay önce düşünülemezdi. Ancak, istikrarsız bir barışın maliyetleri uzun vadede daha yüksek olacak. Tarih bize, yatıştırma politikası ve yarım tedbirlerin barışa götürmediğini gösteriyor. Putin zayıflık hissederse, Ukrayna’da durmayacaktır. Güvenliğimiz için hayati önem taşıyan konularda Avrupa’nın geri adım atmayacağını açıkça belirtmeliyiz.

Avrupa’nın karşı karşıya olduğu kararlar kolay değil. Savunma yatırımlarındaki artış, sosyal harcamalara daha az para anlamına gelecek. Üniformalı erkek ve kadınların konuşlandırılması, olduğu gibi potansiyel bir yaşam-ölüm kararı olarak ele alınmalı. Ancak kararsızlık için harcayacak zamanımız yok.

Avrupa’nın nesiller boyunca dayandığı güvenlik mimarisi artık yok ve geri gelmiyor. Yeni bir küresel idealler çatışması ortamında, Amerika’nın nerede durduğunu artık bilmiyoruz. Avrupa’da özgürlük ve demokrasiyi savunma misyonu yalnızca bize düşüyorsa, sonunda bunu üstlenmeye hazır olmalıyız.

Anders Fogh Rasmussen, 2001-2009 yılları arasında Danimarka başbakanı ve 2009-2014 yılları arasında NATO genel sekreteriydi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.