Ruşen Çakır yorumluyor: “Boşuna heveslenmeyin Reis ömür boyu başkan”

Ruşen Çakır yorumluyor: "Boşuna heveslenmeyin Reis ömür boyu başkan"

Ruşen Çakır, “Boşuna heveslenmeyin Reis ömür boyu başkan” başlıklı yayında bu söylemin hem iktidar çevrelerinde hem de muhalefette nasıl yankı bulduğunu yorumladı: “Erdoğan’ın bugünkü gücüyle yakın tarihte başkan kalması bana hiç inandırıcı gelmiyor.”

İktidara yakın bazı isimlerin yıllardır tekrar ettiği “Reis ölene kadar başkan” sözü, özellikle 2023 seçimlerinin ardından daha sık dile getirilir oldu. Ruşen Çakır’a göre bu söylem, Erdoğan’ın şimdiye dek yaşadığı siyasi krizleri atlatabilmiş olmasına dayanıyor.

Ruşen Çakır yorumluyor: "Boşuna heveslenmeyin Reis ömür boyu başkan"
Ruşen Çakır yorumluyor: “Boşuna heveslenmeyin Reis ömür boyu başkan!”

Gezi süreci, 15 Temmuz darbe girişimi, 2015 seçim sonuçları ve 2019 yerel seçimleri gibi dönüm noktalarını hatırlatan Çakır, “Ne yaptı ne etti, 2023’te yine kazandı” diyor. Ancak 31 Mart 2024 yerel seçimleri bu tablonun değişmeye başladığını gösterdi. Erdoğan’ın sandıktan tekrar çıkma ihtimali zayıflamış durumda.

Muhalefet neden hâlâ Erdoğan’ın kazanacağına inanıyor?

Ruşen Çakır, bu inancın sadece iktidar yanlılarında değil, muhaliflerde de yaygınlaştığına dikkat çekiyor. “Ne yapar eder yine kazanır” düşüncesi, muhalefet tabanında bir tür “öğrenilmiş çaresizlik” haline dönüşmüş durumda. Çakır’a göre bu algı hem gerçeklikten uzak hem de siyasetin dinamizmini göz ardı ediyor: “Türkiye değişiyor, toplum değişiyor; iktidar da değişecek.”

Çakır, Erdoğan’ın sandığı ortadan kaldırabileceği yönündeki iddialara mesafeli. Türkiye’de sandığın köklü bir geleneği olduğunu vurgulayan gazeteci, askeri darbeler döneminde bile halkın çok partili sisteme hızla geri döndüğünü hatırlatıyor: “Sandık kolay kolay ortadan kalkmaz.” Ancak yargının siyasallaşması ve devletin tüm imkânlarının iktidar lehine kullanılması, demokrasinin zayıflamasına neden oluyor.

Erdoğan’ın iktidarını çeşitli koalisyonlarla sürdürebildiğini hatırlatan Çakır, bugün MHP’nin yerini alabilecek bir ittifak ortağı bulunmadığını söylüyor. Kürt seçmenle kurulabilecek olası bir ortaklığın sınırlı olacağını, muhalefet partilerinin ise Erdoğan’ın iktidarına katkı sunamayacağını belirtiyor. CHP ile bir “tarihi uzlaşma” ihtimaline de değinen Çakır, bunun 31 Mart sonrası başlayan “yumuşama” süreciyle test edildiğini ancak yürümediğini ifade ediyor.

Çakır’a göre Erdoğan’ın başkan kalmaya devam etme şansı giderek azalıyor. Devletin tüm imkânlarını kullanma kapasitesi her geçen gün zayıflıyor. “Cumhur İttifakı’nın ömrü” ve “yarı başkanlık sistemi” tartışmalarını bu bağlamda değerlendiren Çakır, Erdoğan’ın önümüzdeki dönemde sistem değişikliğiyle kalıcı olma planları yapabileceğini söylüyor. Ancak bu senaryoların da toplumsal meşruiyet sorunuyla karşı karşıya olduğunu vurguluyor: “Sandığa rağmen başkan olarak kalması bana hiç gerçekçi gelmiyor.”

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün depremin, İstanbul’daki depremin artçı sarsıntıları eşliğinde Mümtaz’er Türköne ile bir yayın yaptık biliyorsunuz, bilenler biliyor daha doğrusu. O yayında sözünü verdiğim yayını da şimdi burada yapıyorum. O da şu, iktidar yanlısı bazı kişilerin yıllardır söyledikleri bir söz: ‘‘Reis ölene kadar başkan.’’ Bunun bir de başında, kime hitap ettiklerine bağlı olarak mesela ‘‘Boşuna heveslenmeyin, Reis ölene kadar başkan’’ diyorlar. Ve şu ana kadar da doğru çıktı. Özellikle 2023 seçimleri öncesi bunu ürkerek söylüyorlardı söyleyenler. Çok kişi yoktu ama az sayıda vardı, ürkerek söylüyorlardı. Ve o kritik seçimi Erdoğan, ikinci turda da olsa kazandı ve onun verdiği güvenle bunu daha yüksek sesle söylemeye başladılar. Fakat 31 Mart 2024 yerel seçimleri kafaları iyice karıştırdı ve bu kesimin moralini iyice bozdu. En son 19 Mart’tan sonra çok daha açık bir şekilde bunu gördük. Artık Erdoğan’ın sandıktan cumhurbaşkanı ya da onu sevenlerin söylediği gibi başkan çıkma ihtimali iyice azalmış durumda. Yok da diyebilirsiniz, iyice azalmış diyelim, daha temkinli olalım, öyle söyleyelim. Ama hala bunu söyleyenler var: ‘‘Merak etmeyin, boşuna heveslenmeyin, Reis ömür boyu başkan.’’ Neye istinaden bunu söylüyorlar? Bir, bugüne kadar yaşananlara bakarak söylüyorlar. Çünkü çok kriz atlattı Erdoğan. Gezi, 15 Temmuz darbe girişimi ama onun öncesinde 2015 Haziran seçimleri, ki AK Parti ilk kez tek başına iktidara gelememişti orada. Bunların hepsini bir şekilde atlattı, yaralarını hızlı bir şekilde sardı ya da sarar gibi oldu. 2019 yerel seçimleri çok büyük şok oldu ama 2023, demin de bahsettiğim gibi, ne yaptı ne etti kazandı. Muhalefeti bölerek, montaj kasetler, şunlar bunlar yaptı. Şimdi, tabii ki seçime daha çok var, ama Erdoğan’ın toplumsal karşılığı giderek azalıyor. Buna rağmen Erdoğan’ın hala iktidarda kalacağını düşünenler var. Sorduğunuz zaman genellikle şöyle cevaplar veriyorlar: ‘‘Ne yapar ne eder, kazanır. Bir yolunu bulur, kazanır.’’ Ama ilginç olan, bu yaklaşıma kendilerini muhalefette gören birçok insanın da inanması. Ne diyorlar: ‘‘Ne yapar ne eder, bir yolunu bulur, Erdoğan kazanır. Kazanamayacağını bilirse de sandığı koymaz, sandık iptal olur.’’ 19 Mart’ın hemen ardından zaten bu söylendi: ‘‘Erdoğan, en büyük rakibini tasfiye etmeye kalkıyor ve bu aynı zamanda onu sandığı tasfiyeye kadar götürebilir.’’ Orada bir uyarmak lazım: Türkiye’de sandık öyle kolay kolay gidecek bir şey değil. Çok eski bir gelenek ve insanlar genellikle sandığa yapılan müdahalelere çok ses çıkartmasalar da, askeri darbeleri kastediyorum, kısa bir süre sonra hemen çok partili hayata büyük bir heyecanla sahip çıktılar. Ve genellikle de kısa süre önce siyasete müdahale etmiş askerlerin istemedikleri kişileri veya partileri desteklediler. Böyle bir olay var. Yani bunun 12 Mart örneği var, daha önce 27 Mayıs örneği var, 12 Eylül örneği var, 28 Şubat örneği var. Bütün bunlar bize bu sandığa müdahalelerin çok da uzun ömürlü olmadığını gösteriyor. Onu özellikle vurgulamak lazım. Bir diğer husus, devletin tüm imkânlarını kullanarak, ki Erdoğan bütün bunları kullanıyor, yargıyı iyice siyasallaştırdı. Zaten bir müddettir Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi yok hükmünde. Bunun yerine yargı organları, AKP’nin ve Erdoğan’ın önünde engel gördükleri kişileri ya da kurumları sürekli hedef alarak kimi zaman gözaltı, kimi zaman tutuklama, kimi zaman kapatma, kimi zaman kayyum atama gibi yöntemlerle onun yerine siyaseti büyük ölçüde dizayn ediyor. Mesela bir önceki seçimde, 2019 yerel seçimlerinde, Yüksek Seçim Kurulu da İstanbul seçimlerini durup dururken tekrarlatarak bunun bir parçası olmuştu. Bu örnekler çok. Bunlar bir yere kadar götürebiliyor ama bunların bir yerden sonra tıkanacağı ortada. Ama ona inananlar ya da ondan korkanlar, ‘‘bir yolunu yine bulur’’ diyorlar. Ben artık o yolun, böyle bir yolun kaldığı kanısında değilim. Öte yandan şunu da vurgulamak istiyorum: Bu bir koalisyon. Erdoğan sürekli koalisyonlarla yürüttü ülkeyi. Tek başına iktidara geldiği zaman bile yanında hep birileri oldu. İlk başta liberaller, Avrupa, ABD ve İsrail ilk yıllarda. Daha sonra Fethullahçılar oldu. Daha sonra MHP oldu. Ama MHP aynı zamanda temsil ettiği birtakım devlet aklını da buraya taşıdı. Şu haliyle baktığımız zaman, Erdoğan devleti mi ele geçirdi, devlet mi Erdoğan’ı ele geçirdi, yoksa ikisinin arasında bir koalisyon mu var, bu sorunun cevabı çok karmaşık. Ama şunun cevabı bence net: Erdoğan kendi iktidarını korumak için devletin tüm imkânlarını kullanabilme şansını her geçen gün yitiriyor. Son dönemde yapılan, benim de dahil olduğum, Cumhur İttifakı’nın ömrü ya da Bahçeli’nin Türkiye’yi bir seçime götürüp götürmeyeceği tartışmalarını bu anlamda değerlendirmek gerekir. Çünkü Erdoğan’ın diyelim ki Bahçeli’nin de MHP’nin de olmadığı bir şekilde iktidarı sürdürme şansı var mı, şimdi bunu soralım. ‘‘Reis ne yapar ne eder, iktidarda kalır’’ diyenlere soralım. Diyeceklerdir ki, ‘‘Bahçeli olmasa başkasıyla ittifak yapar.’’ Kim bunlar? MHP’nin yerini alabilecek kim var? Mesela Kürtler. Kürtlerle tek başına bir ittifak hem yetmez hem de bunu özellikle Kürt olmayan kesimlere anlatmakta çok zorlanır. Onun dışındaki muhalefet partilerine baktığımız zaman bunların hiçbirisi Erdoğan’ın derdine çare olmaz. CHP ile bir tarihi uzlaşma mı? ‘‘Neden olmasın?’’ diyeceğim. Bunu daha önce dediğimde çok kişi bana laf etti. Bunu da bir yere yazmak lazım. CHP ile AK Parti arasında bir uzlaşma, tarihi uzlaşma diyelim, pekâlâ olabilir ama buradaki esas öznenin CHP olması kaydıyla. 31 Mart sonrasında yaşanan ve kısa süre sonra Erdoğan tarafından ortadan kaldırılan yumuşama/normalleşme süreci bir bakıma bunun provasıydı, yürümedi. Ama pekâlâ yeniden gündeme gelebilir. Şunu söylemek istiyorum: Erdoğan’ın ne yapıp ne edip ölene kadar başkan kalma ihtimali yok. Böyle bir şey, Erdoğan’a böyle bir güç atfetmenin anlamı yok. Kalır kalmaz o ayrı. Ama Erdoğan’ın böyle bir gücü yok ya da var olan gücü her geçen gün eriyor. Nitekim son dönemlerde yapılan birtakım yarı başkanlık sistemi tartışmaları var. Oralarda da Erdoğan’ın çıkış olarak yarı başkanlığa, hatta parlamenter sisteme yönelebileceği söyleniyor. O zaman da başta kalsa bile bugünkü başkan konseptini koruyamayacağı ortada, yani cumhurbaşkanı. Ki bu senaryonun konuşuluyor olması tabii ki önemli ama gerçekleşme ihtimaline ben şahsen çok fazla oy vermiyorum. Ama olur olmaz, o ayrı. Sonuç itibarıyla Erdoğan’ın ömür boyu başkan kalması, yani sandığa rağmen başkan kalması ya da sandıktan yeniden başkan olarak çıkması bana hiç de gerçekçi bir senaryo olarak gelmiyor. Buna inanan insanların bir kısmının neden buna inandığını, inanmak istediğini anlıyorum. Çünkü bütün çıkarları Erdoğan’a bağlı. Erdoğan’ın başkanlığı kaybetmesi durumunda onlar da iyot gibi açıkta kalacaklar. Onları anlamak mümkün. Ama Erdoğan’dan hiç hazzetmeyen bazı kişilerin de aynı şeye inanıyor olması açıkçası çok garip. Ona ne deniyor: ‘‘öğrenilmiş çaresizlik.’’ Bir an önce bundan kurtulsalar iyi olur. Çünkü Türkiye değişiyor. Toplum Türkiye’yi değiştiriyor. Toplum Türkiye’yi değiştirirken tabii ki iktidarı da değiştirecek. Yeni şekillenecek iktidarda kimler nasıl yer alacak, şu anda kestirmek mümkün değil. Ama bugünkü gücüyle, kudretiyle bir Erdoğan’ın yakın tarihte Türkiye’de başkan olarak var kalması bana hiç inandırıcı gelmiyor. Orada gizlice atfedilen padişahlık, sultanlık konusuna karşı da Osmanlı tarihinde sultanların öykülerine insanların bakmasını tavsiye ederim. Yani sultan olduğunuz zaman, başlığımızdaki gibi, ölene kadar sultan mı oluyorsunuz? O da birazcık karışık bir durum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.